Tumgik
#montanohastalığı
historiadecronopio · 7 years
Text
Montano Hastalığı ve Kendi Rahatsızlıklarım
Tumblr media
Edebiyat bir hastalıktır: Tedavisi yine kendisi olan bir hastalıktır.
Montano Hastalığı’nın arka kapağındaki yazı karşılaştığımda rafın başında, yeni alınmış kitapları üst üste koyuyordum.
Matas’ın evrenine Dublinesk ile biraz aşina olmuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse Dublinesk’in beni müthiş heyecanlandıran açılışından sonra kendi nazarımda ritmini düşük bulmuştum. Bunun sebebini de Matas’ın tekrarları seven bir anlatıcı olmasından kaynaklı olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Sanırım James Joyce ve Dublin o kadar da dikkatimi çekmedi. Zaten James Joyce’a karşı o kadar büyük önyargılarım var ki bir ömür yaklaşacağımı sanmıyorum. Oysa Montano Hastalığı öyle mi ! Montano Hastalığı sayesinde kendi edebi rahatsızlıklarımın bir kısmını yıllar sonra keşfetmiş bulundum. Bu anlamda Matas’a ve her kitabını dostum öneriyomuş gibi okuduğum Jaguar Yayın’a minnettarım.
Benim Vila-Matas ile barışmam Montano Hastalığı ile gerçekleşti. Edebiyat gerçekle, günlükle, kurmacayla karışıyor ve bir süre sonra Vila-Matas takibi kaybettirmeyi başarıyor. Zaten aslolan edebiyat belki de buna inandırmak istedi kim bilir. Çok zor şartlar altında kitabı okuduğumdan veya birden daha önce okuduğum kahramanlarla yazarlarla karşılaşmanın verdiği sürprizden dolayı bilmiyorum ama kitap içinde daha önceden okuduklarınla karşılaşmanın verdiği haz bir başka. Bazıları sadece uzaktan tanıdıklarım olsa da. Muhtemelen bu kurgu içerisinde eser(ler) hakkında hiçbir fikri olmayan okur romanı bir kayboluş ekseninde okuyacaktır. ‘’Ne deneyim ama.’’1 Daha yeni Walser ile tanışmışken sürekli Robert Walser’dan, aynı anda cildi bir türlü tam açılmadığından elimi yoran bundan dolayı yavaş yavaş okuduğum Büyülü Dağ’dan, ergenlik dönemimin tahtında oturan Yaşama Uğraşı’ndan bolca bahsetmesi biraz da benim şansımaydı. (Şansım genelde edebiyattan yana.) Tabii ki cesaretsizlikten elimi uzatamadığım Robert Musil, yine cesaret edemediğim Gombrowicz, Andre Gide, Borges, Kafka, John Cheever, Marguarite Duras, W.G Sebald gibi pek çok isim ve yeni işittiğim bir kısmı henüz çevrilmemiş şair ve yazarlar da var. Başkalarından alıntılayarak konuşan Montano Hastası yazar/eleştirmen içeren bir kitap için oldukça normal. Referansların yazıda olması kahramanın gönlünce o yazar senin bu yazar benim koşmasını sağlıyor. Gerçek dünya ise zalim. Bunun farkında olan kahraman da ben de kızmadan edemiyoruz. Yazının içinde el sıkışıyoruz. O hayat ve edebiyat arasında gidip gelirken, ben yazarların günlüklerine yalpalayarak ilerliyorum ve bir yandan hissettiğim rahatsızlıkları dökmeye çalışıyorum.
Rahatsızlık 1
Romanda bir müzik çalmaya başlıyorsa alelacele müziğin adını bilgisayara tuşlayıp açarım böylelikle o an o sahneye dahil oluyormuş gibi hissederim. Bence Vila-Matas’ın kahramanları veya Vila-Matas Tom Waits-Downtown Train’e bayılıyor. Bunu Montano Hastalığı’ndan dolayı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Öğrenmem de mühim değil. Sadece bu şekilde sahnenin gerçekten bir parçası olmuş gibi hissediyorum. Hala kafamda bazı romanlar açıldığında çalan müzik kutusu gibidir. Aklıma gelen müzik kutuları : Çoluk Çocuk-Tim Buckley-Phantasmagoria In Two, Bizim Büyük Çaresizliğimiz-Tindersticks-Lets Pretend, Anubis Kapıları-The Beatles-Yesterday, Julio Cortazar-Anonim akordiyon sesleri… Kendiliğinden bir senfoniyi hatırlatan kitapları konu dışında tutuyorum.
Rahatsızlık 2
İhanet ettiğini anlamadığın yazarlara ihanet ettiğini anlamak ve haksızlık ettiğin yazara yalvarmak. Örneğin bu kitapla beraber John Cheever’a haksızlık ettiğimi anladım.
John Cheever sana öyle büyük bir haksızlık etmişim ki haksızlık ettiğini fark eden biri gibi gözlerimi sıkıca kapatıp elimle yüzümü kapadım seninle ilgili olan yerleri okuduktan sonra. Beni affet. Birkaç sene önce seni abarttıklarını filan düşünmüştüm. Ne münasebet! Beni affet. Ölüsün ama ben de öleceğim, beni affet.
Rahatsızlık 3
İşte bunu açıklamak oldukça güç. Montano Hastalığı’ndan daha beter bir şey varsa o da çocukluğunda okuduğun şeylerin karakterine zuhur etmesi, emmesi, sömürmesi ve mahvetmesi anlamına gelen gerçek bir hastalık. Sonra okuduklarım bir dönem yapışıp sonra akacak çamur gibi hissettiriyor bundan. Sanki bir süre etkileniyorsun, verip vereceği yeni bir insan değil bakış açısı oluyor sadece. Üniversite sınavında çözülen paragraf soruları dediği için inanmıyordum ama çocukluğunda okuduğun üstüne yapışıp kalıyor, hem de garip hassasiyetler bırakarak. Konu ile alakalı anahtar kelimelerden biri, belki de en küçüğü: Kemalettin Tuğcu.
Rahatsızlık 4
Aslında yine de bekliyorum. Olmak istediğim bir insan var ve o bir romandan karşıma çıkacak, ben de ikna olacağım. O ne yapardı diye düşünmeden edemeyeceğim. Birisinin yerine geçmenin yaşamayı kolaylaştırdığına eminim. Şimdi böyle bir kahraman aklıma geldi hatta hayatımın bir döneminde denemiştim gel gör ki işte hayat projeyi oldukça geçersiz kıldı. Pek çok kadının ikonu olabilecekken öylesine bir insan olarak kaldım.
Rahatsızlık 5
Fazla kitap almaya çekinmek. Bir keresinde fazla kitap almıştım. Bana zamansızlığı, sürüyle kötü şeyi hatırlattı. O günden beri bari onlar hatırlatmasın diye fazla kitap alamıyorum. Kitaplar yeterince sorumluluk üstleniyor. Montano burda bana kızıyor.  
Rahatsızlık 6
Şimdilik son aklıma gelen rahatsızlığı ise Montano Hastalığı’nda şu kısımla karşılaştığımda fark ettim.
‘’John Donne’nun dediği gibi, kimsenin kendisini darağacına götüren arabada uyuyakalmadığını aklından çıkarmasa iyi olur.’’
John Donne’nin dediğinin tam tersi olarak uzunca süre uyuyakalmıştım. Uyandığımda gördüğüm darağacı ise tam anlamıyla sürprizdi. Bir gün uyandım kör değildim ama kitap okuyamıyordum bir süre de okuyamamaya devam ettim. Her şeyimi elimden aldılar artık kitap bile okuyamıyorum becerebildiğim tek şeyi yapamıyorum diye çok üzülmüştüm. Oliver Sacks’ın Karısını Şapka Sanan Adam’ındaki tikleriyle var olduğunu hisseden ve tedavi edilince yok olacağını düşünen adamdan farksızdım. Şimdi neyse ki ya da ne acı ki diyemeyeceğim ama en azından kitaplar pinpon topu gibi üzerimde sekmiyor. Bilmesem de hissediyorum, herkes varlığını bir şekilde bir şeylere borçlu. Adı Montano Hastalığı, Rahatsızlık 6 veya başka her ne olursa olsun.
Sevdiğim kısımlardan sadece biriyle bitireyim.  
‘’İçten insanlara tahammül edemiyorum. Onlara kalsa edebiyat yeryüzünden silinirdi. Oysa ‘’normal’’ insanlar her yerde itibar görür. Katillerin hepsi, tıpkı televizyonda gördüğümüz gibi, komşularının gözünde içten ve normal insanlardır. Normal insanlar edebiyatın Montano hastalığının suç ortaklarıdır. O öğlen, Pico taksilerinden birinde giderken bunu düşündüm işte Zelda’nın kocası Scott Fitzgerald’a söylediği bir söz geldi aklıma: ’Bizden başka kimsenin yaşamaya hakkı yok, üstüne bir de o orospu çocukları hayatımızı mahvediyor.’ ‘’
‘’Kötülük nedir bilmeyen fazla iyi kalpli insanlardan nefret ediyorum. Kötülük nedir bilmedikleri, kimse onlara bu imkanı vermediği için iyiliği de kendi arzularıyla seçmiyorlar, bu tarz insanların en büyük kötülükleri yapmaya muktedir olduklarını düşünmüşümdür her zaman.’’
youtube
6 notes · View notes
uzunburakefendi · 7 years
Photo
Tumblr media
. "Edebiyat tam da budur belki: Pekâla bizim hayatımız da olabilecek başka bir hayat yaratmak, kendimize bir ikiz yaratmak. Ricardo Piglia, dünyayı yabancı bir bellekle anımsamanın ikiz yaratmanın başka bir yolu, ama aynı zamanda edebi deneyim için kusursuz bir metafor olduğunu söyler. Bu Piglia alıntısından sonra görüyorum ki, hayatım kitaplardan ve yazarlardan yaptığım alıntılardan ibaret. Edebiyat illetine yakalandım ben. Bu şekilde devam edersem girdaba kapılan bir bebek gibi boğulabilir, edebiyatın sonsuz diyarlarında yitip gidebilirim." syf.12 . "Hayatta devam etmek dışında bir şey yapmadım ben. Bir kitabı bitiriyor, bir yenisine başlıyordum; hep devam ederek." syf.234 . "Edebiyat tam da hayatı anlamamıza olanak tanıdığı için bizi hayatın dışında bırakır. Zordur bu, ama bazen başımıza gelebilecek en iyi şeydir işte. Okumak ve yazmak hayatın peşindedir fakat tam da hayata ve kendi arayışlarına fazlasıyla odaklandıklarından pekâlâ hayatı ıskalayabilirler." syf.310 Başa gelmesi olası musibetlerin en güzeli edebiyat illeti/Montano Hastalığı sanırım. Dostun da, düşmanın da başına gelecekse böylesi gelsin. Keyifle içinde, yazarlara ve kitaplara çarpa çarpa sürüklendiğim hayranlık uyandırıcı bir romandı. Jaguar'ın yayımlayacağı bir sonraki Vila-Matas kitabını merakla bekliyorum. #enriquevilamatas #montanohastalığı #jaguarkitap #kitap #neokuyorum #okumakiptladir #okumahalleri
2 notes · View notes