Tumgik
#nutuk atma
insanzee · 1 year
Text
Bugün cuma öncesi yaptığım paylaşımda müslümanların ticari ahlâkına gönderme yapmıştım, ne tesadüfdür ki bugün cuma hutbesinde hoca efendi ticaret de dürüstlük, ticaret de merhametli olmak, helal kazanç üzerine güzel nutuk attı! Kimler dinledi, kaç kişi kaç gün uyacak bu nasihatlere göreceğiz! o zaman hadi hayırlı akşamlar😊
23 notes · View notes
emreandersson · 1 month
Text
IMPLANT EDİLMİŞ YOZCA AKILLAR AVAMA
acılaşıyor gün yarım adanın batısından uzuyor gece saçlarından sabaha orada başıbozuk bir sele kapıldı çocuklar yetimler onlar en önde siper olanlar başka ülkeler varken akıllarda sahillere vuran ölü çocuklar bir doçka mermilerini sektiriyor kanlı suda; (hedef stabil değil) oynatıyor kindar bir olimpiyatı tek başına akın varken anakaraya  katyuşa ıslıkları küpe kulaklarına nutuk atma bu kara propaganda can yeleklerinde büyük indirim! bir alana bir bedava organ mafyasından tescilli
4 notes · View notes
soyluataturk-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
4 yıl oldu.. "Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi canı yanmazdı" diyen bir annenin, "toprak atma meleğime" diyen bir babanın feryadına şahit olduk. Unutmayacağız seni Özgecan Aslan. #ÖzgecanAslan . . . 👉 @soyluataturk 👈 👉 @soyluataturk 👈 👉 @soyluataturk 👈 #türkiye #türk #türkmilleti #turkmilleti #vatan #lideratatürk #atatürk #ataturk #atatürkiye #mustafakemalataturk #mustafakemalatatürk #önder #türkçü #nutuk #gazimustafakemalatatürk #uluönder #anıtkabir #atam #cumhuriyet #kemalizm #kemalist #atamizindeyiz #izindeyiz #başkomutan #lider #laiklik https://www.instagram.com/p/BtvkO5IHyJO/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1lwy93l21mwos
0 notes
haberihbarhatti · 7 years
Text
"Kimimiz öldük, kimimiz birbirimizi linç ettik"
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/kimimiz-olduk-kimimiz-birbirimizi-linc-ettik/3588/
"Kimimiz öldük, kimimiz birbirimizi linç ettik"
Gülse Birsel bugün Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısında tek tipleştirme çabasına dikkat çekti. Birsel yaşananları, “Herkes şehitlere görevimiz konusunda birbirine diskur çekmekte, kendi yolunun en doğru ve şahane, ötekilerin yetersiz, değersiz, hatta düşmanca olduğunu söylemekte” diye özetledi. Acıları ifade etmenin birbirinden farklı yolları olduğuna dikkat çeken Birsel, “o gencecik insanlar bu ülke tek parça ve birlik içinde yaşamaya devam etsin diye şehit oldu! ‘Biz, ötekiler’ işine girersek, işte şehitlere en büyük saygısızlık bu olur!” diye yazdı.Gülse Birsel’in “Şehitlere görevimiz nedir ne değildir…” başlığını taşıyan yazısı şöyle;Orhan Veli şiirinde “Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik” der ya…Şu an bir Orhan Veli olsa belki “Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük / Kimimiz birbirimizi linç ettik” derdi…Yahu memleket hüzünlü, her gün gencecik insanların cenazesi var. Cenazede kavga edilir mi? Benim bildiğim cenazede sakin olunur, ölene saygıdan soğukkanlı, nazik davranılır. Küsler bile kaybedilmiş sevilenin yüzü suyu hürmetine birbirine selam verir.Biz? Birbirimize sosyal medyadan, ekrandan, şuradan buradan hakaret edip taş atma peşindeyiz. ‘Onlar’, ‘şunlar’, ‘bunun takımı’, ‘ötekinin ekibi’, ‘filancacılar’. Herkes kaşlarını çatmış, en vatanseverin kendisi olduğuna, tıpatıp kendisi gibi olmayanın vatanseverlik hususunda beş para etmediğine inanmış veya inanmasa da bağırıp çağırarak başkalarını inandırmaya çalışıyor.Kimisi sosyal medyadan şehitlerle ilgili paylaşım yapmayanı vatan haini ilan eder. Kimisi sosyal medyada paylaşım yapana “Öyle sosyal medyada paylaşım yapmakla olmaz bu işler” diye had bildirir. Herkes şehitlere görevimiz konusunda birbirine diskur çekmekte, kendi yolunun en doğru ve şahane, ötekilerin yetersiz, değersiz, hatta düşmanca olduğunu söylemekte.Herkesin şehit haberlerine verdiği tepki farklı olabilir. Saygıyla anmak, düşmana öfkelenmek, savaşa öfkelenmek, dua okumak, hislerini bir yere yazmak, sosyal medyada paylaşım yapmak, stratejileri eleştirmek, kendi kendine ağlamak, ağıt yakmak veya inadına işine gücüne, hayata daha çok sarılmak… Yani herkesin inancına, görüşüne, hayatına, karakterine göre bu üzüntü nasıl yaşanıyorsa odur. Mühim olan birebir aynı tepkiyi aynı kelimelerle vermek değil, milletçe duygumuzun ortak olmasıdır. E zaten milletin tanımı bile budur yahu!Ve malumunuz, aynı duyguyu hisseden milyonlarca insan, milyonlarca farklı şekilde ifade edebilir.Sevgili arkadaşlar, değerli vatandaşlar, o gencecik insanlar bu ülke tek parça ve birlik içinde yaşamaya devam etsin diye şehit oldu! ‘Biz, ötekiler’ işine girersek, işte şehitlere en büyük saygısızlık bu olur!Lütfen birbirimize üzüntümüzü farklı şekilde ifade etmek, veya içimizde yaşamak konusunda tahammüllü olalım.Sakin, saygılı, soğukkanlı ve birlik içinde duralım. Belki şehitlere en önemli görevimiz budur… ACILI DÖNEMLERLE NASIL BAŞA ÇIKILIR?Konserlerin bazısı iptal ediliyor, bazısı devam ediyor.Televizyonda yayınlanan eğlence programları eleştiriliyor, kimisi de “Televizyonlar yayın yapmasın mı?” diyor haklı olarak. Bu sektörden biri olarak bu konu aklımı kurcalıyor.Komedi dizileri bazı günler yayını kesmeli mi? Peki komedi olmayan diziler? Dramatik bir senaryoysa ama içinde espriler varsa ne olacak? Ya tiyatroysa? Trajikomik bir hikâyeyse mesela, çizgi nedir? Seyircinin ne kadar güldüğü mü? Konserlerin hangisi sanattır, hangisi eğlencedir? Şarkı seçimlerine bakarak mı karar verilmelidir?Düğünleri, doğum günlerini ne yapacağız? Bugün Sevgililer Günü örneğin. Kapitalizm mapitalizm tartışmasını bir yana bırak, birbirini seven iki insanın kalpli malpli bir yemek yiyip birlikteliklerini kutlaması işine nasıl bakalım? Yapmasınlar mı? Hiçbir kutlama yapılmayacak mı? Hangisi yapılacak? Ve hangi günler? Zira bu ara milletçe hiçbir gün öyle aman aman bir keyfimiz de yok.“Hayat devam etsin, ülke güçlü dursun, işimize gücümüze ve birbirimize her zamankinden daha sıkı sarılalım” görüşü de haklı, “Böyle bir günde bu vur patlasın çal oynasın neyin neşesi?” bakış açısının da haklı tarafı var.Tarihte birçok memleketin acılı dönemlerinde popüler sanat, özellikle müzik ve moral veren hikâyeler zaman zaman devlet tarafından desteklenmiştir. Halka sabah kalkıp hayatına devam etme gücü vermesi amacıyla. Mesela Amerika’da Büyük Bunalım dönemindeki hep ama hep mutlu sonla bitmesi gereken filmler kuralı. Bu dönem hem kahkahası bol Marx Biraderler tarzı komedi filmlerinin çoğalmasına, sonrasında da kadın-erkek ilişkilerinde eğlenceli çatışmalar ve bol fars içeren Screwball Comedy janrının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.Biz ne yapalım biliyor musunuz? Kural mural koymayalım!Duygumuzun ortak olduğuna inanalım, sonra herkes doğru bildiğine, kendi bakışına göre davransın. İnat edip hayatı durdurmayanlar da, yas tutmayı tercih edenler de birbirine değer versin.Ağlamayı görev bilenlerle, güldürüp moral vermeyi görev bilenler el ele tutuşsun. İşte o zaman bu acılı dönemi bir nebze kolaylaştırabiliriz.
kaynak: “Kimimiz öldük, kimimiz birbirimizi linç ettik”
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/kimimiz-olduk-kimimiz-birbirimizi-linc-ettik/3588/
0 notes
gozesabunkacti-blog · 7 years
Text
Atatürk Varken Başka Lider Aramak Gaflettir
1969’da “Mustafa Kemal Yürüyüşü” yaparak Atatürk’ten ilham aldığını gösteren 68 kuşağı da zaman içinde Atatürk’ü unutup, Lenin ve Che gibi “yabancı devrimcilerin” peşine düşmüştür. Kanımca, bu “ithal devrimci sevdası” 68 kuşağının en temel yanılgısıdır. Geçmişin “hızlı solcu” gençlerinin ABD emperyalizmi tarafından çepeçevre kuşatılan bir ülkede bu tür savrulmaları son derece normaldir; ancak yıllar sonra, üstelik “dünyadaki bütün devrimci ruhların ilham kaynağı” olan Atatürk’ün kurduğu bir partinin, CHP’nin, Atatürk’ü “unutup” yeniden Deniz Gezmiş’e ve Che Guevera’ya yönelmesi, 68’in de gerisine düşmektir.
       Evet! Hem Deniz Gezmiş hem de Che “antiemperyalist” çağrışımlarından dolayı iki baskın ve önemli semboldür, ama her ikisinin de ilham kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Halkçı CHP’nin “unuttuğu” Mustafa Kemal Atatürk!...
    Şöyle ki:  
     20 YÜZYILIN EN BÜYÜK DEVRİMCİSİ
      ATATÜRK, 20. yüzyılın en büyük devrimcisidir.
      O, daha genç bir kurmay subayken, 1904’yılında not defterlerinden birine "Maddeyi anlamalı, evvela sosyalist olmalı" diye bir not düşmüştür.
     O,  
     Trablusgarp’ta, İtalyan emperyalizmine karşı,
     Çanakkale'de İngiliz emperyalizmine karşı,
     Muş ve Bitlis'te Rus emperyalizmine karşı,
     Suriye-Filistin'de İngiliz emperyalizmine karşı,
      Sakarya ve Dumlupınar'da İngiliz destekli Yunan emperyalizmine
karşı savaşmış;
     Ve bütün bu savaşlardan zaferle çıkmıştır.
    O dünya tarihinde yenilmeyen "tek" antiemperyalist özgürlük savaşçısıdır.
     O, sadece "emperyalizmi" dize getirmekle kalmamış, "yarı bağımlı", bir "ümmet" imparatorluğundan "tam bağımsız", "çağdaş" bir "ulus devlet” yaratacak devrimleri de gerçekleştirmiştir.
     TÜM DEVRİMCİ RUHLARIN ATEŞİ
       Atatürk’ün devrimci ruhu, Doğu'dan Batı'ya, bütün antiemperyalist mücadelelerin "ateşi" olmuştur.
       Afganistan'da Amanuallah Han,
       Hindistan'da Muhammed Ali, Gandi ve Nehru
       İran'da Şah Rıza Pehlevi,
       Mısır'da Nasır,
       Küba'da Castro ve Che,
       Çin'de Mao
       Ve daha niceleri.... Dünyanın önde gelen bütün "devrimci ruhları”, onun ateşiyle "kıvılcım" almıştır.
       “Tarihçilerin kutbu” olarak bilinen yaşayan en büyük Türk tarihçisi Prof Dr. Halil İnalcık, Atatürk’ün antiemperyalist mücadelesinin “bütün dünyayı” nasıl derinden etkilediğini şöyle ifade etmiştir:
     “Mustafa Kemal’in emperyalistlere karşı zaferi Batı’yı sarsıyordu. Avrupa’nın sömürge halinde getirdiği Hindistan ve Çin bu kahramanın mücadelesini günü gününe izliyorlardı. Harpten yeni çıkmış İngiliz halkı, Yunan’ın yardımına gitmek için asker olmayı kabul etmedi. (1922). Yunan yalnız kaldı. İngiliz Hükümeti, Büyük Savaşta olduğu gibi Hintlilerden, Hintli Müslümanlardan bir ordu yapıp Mustafa Kemal’e karşı Yunanlıların yardımına gelmek istedi. Fakat Hintli Nehru ve Gandi, o zaman Mustafa Kemal’in Anadolu’daki savaşını heyecanla izliyorlar, bağımsızlıkları için bir savaş öncesi gibi algılıyorlardı. İngiltere’ye asker vermemek için ‘non cooperation’ hareketini başlattılar. Eğer Gandi ve Nehru bu hareketi başlatmasalardı İngiltere Yunan’ın yanına gelecekti, o zaman işler çok daha başka olabilirdi. Mustafa Kemal, kendi vizyonuyla Asya’yı fethetmişti. Hindistan’ı bağımsızlığa götüren Gandi’nin kahramanı Mustafa Kemal’di. Çin o tarihte kapitülasyonlarla Batı’nın bir sömürgesi haline geldi. Çin kapitülasyonları Batı’nın yüzüne atma cesaretini ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra başardı. O günlerin gazetelerini okursanız göreceksiniz, Avrupa’nın bir kölesi haline getirilen ülkeler, Endonezya, Çin, Hindistan, Orta Asya Mustafa Kemal’den cesaret aldılar. Afganistan’da Amanuallah Han, İran’da Şah Rıza Pehlevi Gazi Mustafa Kemal’i örnek aldılar…”
     (Prof. Dr. Halil İnalcık, “Atatürk ve Atatürk’ten Hatıralar”, Atatürk’le Yaşayanlar, İstanbul, 2010, s.107).
     Görüldüğü gibi Gandi’nin de ilham kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
     CHE’NİN ÇANTASINDAN ÇIKAN NUTUK
     Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde, çantasından;  “Atatürk’ün Büyük NUTUK’u” çıkmıştır.
       Gelin şimdi, "Türkiye'den binlerce kilometre uzakta öldürülen CHE'nin çantasında Atatürk'ün Nutuk'unun ne işi var" sorusuna yanıt verelim:
    Dünya Barış Konseyi Dönem Başkanı Nazım Hikmet, ölümünden 2 yıl önce, 12 Mayıs 1961 yılında Fidel Castro’ya “Barış Ödülü” vermek üzere Havana’ya gitmiştir. Yanında son sevgilisi Vera da vardır. Havana'da Fidel Castro ile özel bir görüşme yapan Nazım Hikmet, daha sonra Moskova’ya dönmüştür. Nazım Hikmet, Castro’ya Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk Kurtuluş Savaşı’nı anlatmıştır. Bu görüşmenin ardından Sosyalist Küba Cumhurbaşkanı Fidel Castro,Türk Büyük Elçiliği'nden Atatürk'ün Nutuk kitabını istemiştir.Genç Diplomat Bilal Şimşir, izinli olarak Ankara’ya geldiğinde Milli Kütüphane’de uzun araştırmalar sonunda bulduğu Fransızca Nutuk’u Dışişlerine teslim etmiş, Dış İşleri de Nutuk'u Castro'ya ulaştırmıştır.  Fidel Castro Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı ve devrimlerini anlattığı Nutuk'u okuduktan sonra Atatürk'e büyük bir sevgi ve saygı duymaya başlamıştır.      Nutuk'u özümseyerek okuyan Castro, dünyadaki ilk antiemperyalist savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk'ten ve onun "utkuya eriştiren" 1919 Ruhu’ndan esinlenmiştir."Fidel Castro Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı ve devrimlerini anlattığı Nutuk'u okuduktan sonra Atatürk'e büyük bir sevgi ve saygı duymaya başlamıştır.  Nutuk'u özümseyerek okuyan Castro, dünyadaki  ilk antiemperyalist savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk'ten ve onun "utkuya eriştiren" 1919 Ruhu’ndan esinlenmiştir.
   Castro, Nutuk'u okuduktan sonra dava arkadaşı, yoldaşı  Che Guevara'ya vermiştir. Şimdi Nutuk'u okuma sırası Çhe'dedir...
      Sevgilisine Nazım’dan en güzel aşk şiirleri okuyan ve mektuplar yazan Küba Devrimi'nin öncülerinden Fidel Castro’nun yoldaşı Arjantinli devrimci doktor Che Guevara, Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “GRAN DISCURSO - Revolucionario Kemal Atatürk” (Atatürk’ün Büyük Nutuk’u), Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı“ ve “Amo en ti lo imposible” adlı, 1961 Havana basımı Şiir Antolojisi kitabı çıkmıştır.
       Bugün Santa Clara şehrinde bulunan Devrim Treni ve Che Müzesi’nde bir Nazım Hikmet kitabı da bulunmaktadır.
       Çhe’nin çantasından çıkan “Nutuk” ve “Kuvayı Milliye Destanı”, Arjantinli devrimci Che Guevera’nın “özgürlük”, “bağımsızlık” ve “devrim” mücadelesinde, ilk antiemperyalist zaferin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ten ve onun önderliğindeki Türk Kurtuluş Savaşı’ndan etkilendiğini kanıtlamaktadır.      Che'nin çantasından Nutuk çıkmadığını, bunun uydurma olduğunu iddia edenler de vardır. Ancak burada mesele çantadan Nutuk çıkıp çıkmadığı değil, Che'nin düşünce dünyasında Atatürk'ün yeri olup olmadığıdır. Bunu anlamak için de Che'nin esin kaynaklarına bakmak gerekecektir.
     CHE’NİN AKIL HOCASI ATATÜRK HAYRANIYDI
    Che, “devrim düşleri” görmeden önce Arjantinli bir gezgindi. Che, Boenos Aires Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken, arkadaşı Alberto Granada ile birlikte tek silindirli 500 cc’lik Norton marka bir motosikletle Şili üzerinden Peru’ya geldiklerinde birkaç günlüğüne Dr. Hugo Pasce’nin evinde konuk olmuşlardı. İşte o evin kütüphanesindeki bir kitap Che’nin hayatını değiştirecektir. Che’yi “silahlı devrime” yönelten bu kitap, Jose Carlos Mariategu’nin, “Siete ensayos de interpretacion de la realided Peruana” (Peru Gerçeğinde 7 Yorum) adlı eseridir.
     Che’yi derinden etkileyen bu Jose Carlos Mariategu, kelimenin tam anlamıyla bir Atatürk hayranıydı.
     Latin Amerika’da Türk Kurtuluş Savaşı’nı, Türk devrimini ve Atatürk’ü en iyi ve en erken anlayanlardan biri oydu.
     Türk Kurtuluş Savaşı bittiğinde Arjantin, Uruguay ve Peru gibi İngiliz etkisindeki Latin Amerika “imparatorlukları” Türk zaferine, “tüm dünyaya yayılacak bir salgın” gibi bakmışlar, Türk zaferinden büyük üzüntü duymuşlardı:
      Örneğin, Peru gazetesi El Comercio, Atatürk’ü Cengiz Hana’a benzettiği bir analiz yazısında, “Cengiz Han veya Kemal, değişen sadece isimler. Aynı ırk, aynı yöntemler. Fakat Avrupa Türklerin katliamları karşısında sessiz kalıyor ve katillerin lideriyle masa başına oturmayı düşünüyor. Bize Türklerin bir daha Avrupalıların şerefiyle oynayamayacakları ve Asya dağlarının ötesindeki sınırlara atılacakları sözünü vermişlerdi. Aslan yürekli Richard’ın, Kızıl Sakal Frederic’in ve Philippe Aguste’nin torunları şimdi kollarını kavuşturmuş, Osmanlı ile barış yapıyor. Avrupa’yı asırlık düşmana karşı böyle dağınık görmek, bugün insanı gerçekten üzüyor.” demiştir.
       Her şeye rağmen Latin Amerika ülkelerinde Türk Kurtuluş Savaşı’nı daha “soğuk kanlı” ve daha “gerçekçi” değerlendiren gazeteler de vardı.
       Örneğin, Montevideo’da yayınlanan El Dia gazetesi, 1 Eylül 1922’de, “Türklerin zaferi tam bir İngiliz yenilgisidir. Arap dünyasındaki İngiliz planlarına en güçlü ve en akıllı darbedir.” yorumunu yapmıştır.
       Arjantin’in La Nacion gazetesi ise, 18 Eylül 1922’de, “Türklerin zaferi sadece Yunanlıların değil aynı zamanda Asya ve Afrika halklarının gözünde tüm Avrupa medeniyetinin yenilgisidir.” yorumuna yer vermiştir.
       İşte emperyalizm kıskacındaki Latin Amerika ülkelerinin Türk Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’ü anlamaya çalıştıkları o günlerde, Perulu yazar Mariategui, “Türk Devrimi ve İslam” adlı makalesinde, Türk devriminin ve Atatürk’ün “ezilen ülkeler” için  adeta bir “kurtuluş reçetesi” olduğunu belirtmiştir.
       Atatürk devrimini “mükemmel bir örnek” diye tanımlayan Maritegui, İtalyan Musolini ve Latin Amerika diktatörlerine karşı Atatürk’ü “ilerici lider tipi” olarak adlandırmıştır.
       Mariategui, özellikle Kemalist Devrim’in “hızı” üzerinde durmuştur. Şu cümleler ona aittir:
      “Türkiye şimdiye kadar görülmemiş, muazzam dönüşümlere sahne oluyor. Beş yıl gibi bir sürede ülke, kurumlarını, izleyeceği yolları ve düşünce tarzını radikal bir biçimde değiştirdi.”
       Mariategui, ayrıca, Türkiye’nin beş yıl içinde çağdaş bir toplum haline geldiğini, ulusal birliğe kavuştuğunu ve Batı medeniyetiyle bütünleştiğini anlatmıştır. Üstelik bunun, yabancıların baskısıyla değil, kendiliğinden, içten gelen bir dürtüyle gerçekleştiğini belirtmiştir.
        Mariategui’ya göre, Türk Devrimi’nin başarısının altında Türk Kurtuluş Savaşı ve Kemalist Devrim’în kararlılığı yatmaktadır.
        Mariategui, Türk Kurtuluş Savaşı’nı “Davut’un Golyat’a karşı kazandığı zafere” benzetmiştir. Yenik ve parçalanmış “hasta adam” yeniden ayağa kalkmış ve dönemin en büyük emperyalistlerine karşı meydan okumuştu. Böylece insanlık tarihinde Japonya’dan sonra (1905-Rus-Japon Savaşı) bir başka ezilen, “barbar” olarak adlandırılan bir halk, Avrupalı güçlere dur demişti.
         Ona göre, Türklerin bu zaferi Latin Amerika ülkeleri için de çok önemliydi.
          Mariategui, 1924 yılında genç cumhuriyetin düşmanının “emperyalist Avrupa” olduğunu da belirtmişti: Hilafetin kaldırılmasını “Türkiye’deki en önemli kurumun yok olması” diye adlandıran İngiliz The Times gazetesinin başlığına gülümseyerek, “Doğu’nun gerçek düşmanı Batı’dır. Çünkü Batı, Doğu’nun Batılılaşmasını, kendi ideolojisinin ve kendi kurumlarının Doğu’da yayılmasını istemiyor” demiştir.
      İşte, Türk Kurtuluş Savaşı’ndan, Türk Devrimi’nden ve Atatürk’ten çok fazla etkilenen ve Atatürk’ü “emperyalizme baş eğdiren Doğu’nun kahramanı” olarak gören bu Mariategui, devrimci Che’yi en fazla etkileyen yazardır. Özetle, Che’nin “akıl hocası” Maritegui, bir Atatürk hayranıdır. Che’nin Türk Kurtuluş Savaşı’ndan ve Atatürk’ten etkilenmesini sağlayan da o dur.
      Che’nin akıl hocası Mariategui’nin “bir Atatürk hayranı” olması ve Che’nin çantasından çıkan “Nutuk” ve “Kuvayı Milliye Destanı”, Arjantinli devrimci Che Guevera’nın “özgürlük”, “bağımsızlık” ve “devrim” mücadelesinde, ilk antiemperyalist zaferin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ten ve onun önderliğindeki Türk Kurtuluş Savaşı’ndan etkilendiğini kanıtlamaktadır.
      KENDİNİZE BAŞKA ESİN KAYNAĞI ARAMAYIN
     1997’de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Castro, yaptığı konuşmada:“Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben asla başaramazdım. Asıl devrimci Atatürk....  Bu kadar büyük bir devrim yaptım, ama Kemal Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım... Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın.” demiştir.
       Fidel Castro’nun 70. Yaş günü anısına düzenlenen, Uluslararası Edebiyat Yarışması‘nda ödül almak üzere Küba’ya giden ve 12 Aralık 1996’de Castro ile ödül töreni sonrası   görüşme imkanı bulan Dursun Özden “...Türkiye’de solcu, ilerici ve devrimci gençler; Che Guevara ve Fidel Castro’ya tapıyorlar, sizleri tek ve mutlak önder olarak kabul ediyorlar. Sizin şarkılarınızı, marşlarınızı ve kitaplarınızı dillerinden ve ellerinden düşürmüyorlar...” diyerek sürdürdüğü sorusunu tamamlamadan; Castro kibarca Dursun Özden’in sözünü keserek şunları söylemiştir: “Övgün için teşekkür ederim. Atatürk’ün ülkesinden genç bir Türk Şairi Dursun Özden’i konuk etmekten çok mutluyum. Ama söyledikleriniz yanlış... Devrimci Kemal Atatürk varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar... Atatürk, 1919’da Anadolu’dan düşmanları kovmak için Bandırma Gemisi’yle Samsun’a çıktı. Ve anti-emperyalist bir savaş verdi ve zafere erişti. Biz, Atatürk’ün bu devrimci savaşından etkilendik-esinlendik ve tam 40 yıl sonra, 1959’da Granma Gemisi’yle Havana’ya çıktık. Ülkemizden emperyalistleri ve işbirlikçisi Faşist Batista rejimini yıkmak için. Biz de zafere eriştik. Bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır Devrimci Kemal Atatürk... Sağdan sola doğru yazılan Arap harfli ALFABE’yi bırakıp, soldan sağa doğru yazılan Latin harfli ABECE’ye geçilen Harf Devrimi başta olmak üzere, bir dizi Çağdaş ve Aydınlanmacı Cumhuriyet Devrimlerini bu kadar kısa sürede biz asla başaramazdık. Atatürk sosyalist olsa da aynı şeyleri yapardı. Kendinize başka esin kaynağı aramayın... Büyük bir deha ve komutan olan Kemal Atatürk’ün kıymetini bilin ve kendinize başka önder, yol ve yordam aramayınız...” demiş. “1995 yılında Habitat 2 Toplantısı nedeniyle görme fırsatı bulduğum; bir dünya cenneti olan uygarlıklar harikası, güzel ve büyüleyici İstanbul’u çok özlüyorum...” diyerek sözlerini bitirmiştir.
     Castro, Küba’nın en önemli parklarından birine de Atatürk büstü koymuştur. Küba’nın başkenti Havana Linea Caddesi 13/K parkında bulunan Atatürk büstü, 26 Temmuz 2007’de Havana Karnavalı sırasında Avrupa ülkelerinden gelen “Kürt kökenli” gençler tarafından  parçalanarak yerinden sökülmüştür.
     Havana’daki Türkiye Büyükelçisi Şanıvar Kızılderi, yeni büstün Habana Vieja’da bir meydana dikileceğini söylemiştir.
    (http://turkpolitika.com/haberler-mainmenu-96/haber-arivi/1-haberler/2328-chenin-cantasndan-ckan-nutuk-dursun-oezden).
     BEN ÇİN’İN ATATÜRK’ÜYÜM
     Mao, 1935’teki ‘Uzun Yürüyüş ’öncesinde Şangay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye:: “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm.” diye seslenmiştir.
      Ve 1948’den bugüne, 1,5 milyar nüfuslu Çin Halk Cumhuriyeti’nin okullarında 8 ve 9. sınıflarda okutulan “Yakınçağ Tarihi” ders kitaplarının kapağında bir Atatürk resmi yer almaktadır ve içinde  Atatürk ve Cumhuriyet Devrimleri anlatılmaktadır.  
       Çin, Atatürk’ü ve devrimleri gençlerine öğretirken, KKTC’de Annan Planı gereği,  “Yakınçağ Tarihi” ders kitaplarından, “Atatürk ve Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı” bölümleri çıkarılıp yerine, Kuzey Kıbrıs’ta bulunan kilise ve manastırların tarihçeleri ve resimleri konulmuştur.
      AB’nin, Türkiye’deki “İnkılap Tarihi” derslerinden ve Atatürk’ten rahatsız olduğu herkesin malumudur.
      VENEZUELLA’DAN NORVEÇ’E
       Bugün, Venezuella'nın antiemperyalist lideri Hugo Chavez, Venezuella'da "Atatürk'ün Sosyal Fabrika Projesi'ni" uygulamaya koymuştur. Gazeteci Yazar Banu Avar, Venezuella gezisinde “Atatürk modeli fabrikalarla” karşılaştığında çok şaşırmıştır.
    Chavez’in Yeni Anayasa’sında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1924 ve 1961  anayasalarından alınan 65 madde yer almaktadır.
      Ve bugün bir Norveçli, içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıya geldiğinde, Norveç diline yerleşmiş olan "Atatürk gibi düşünmek" deyimini anımsamaktadır.
      EN BÜYÜK HALKÇI: MUSTAFA KEMAL
      Halkla birlikte bir Kurtuluş Savaşı yürütmesi,  Halk ordusuyla emperyalizmi dize getirmesi,
      Bir ölüm kalım savaşında "ille de meclis" diyerek halkın temsilcilerinden oluşan TBMM'yi açması,
       I. TBMM'de "Halkçılık Programını" kabul etmesi,
      Halkı "koyun sürüsü" olarak gören "saltanat sistemini" yıkıp, Cumhuriyeti ilan ederek, "egemenliği kayıtsız şartsız halka vermesi".
      Halkı, yaşadığı çağdan koparıp Ortaçağ’a bağlayan geri kalmış kurumlara son vermesi, "akıl ve bilimin" önünü açarak çağdaş uygarlığı hedef göstermesi,
      Fakir bir halkı en çabuk biçimde kalkındıracak bir ekonomik program yürütmesi,
      Ezilen kadına, yeniden "kadınlık onurunu" kazandırması,
      Ve HALKÇILIK ilkesiyle Devletin temeline "halkı, halkın refah ve mutluluğunu" yerleştirmesi;
     Atatürk’ü Türk tarihindeki en büyük sosyalist olarak adlandırmamıza yeter de artar bile... Ama O, klasik bir SOSYALİST değildi, o bütün ideolojilerden olduğu gibi Sosyalizm’den de beslenmiş ve kendi ideolojisi olan KEMALİZM içine “Türk sosyalizmi” olarak adlandırılabilecek HALKÇILIK ilkesini yerleştirmişti....
     Bugün, “Halkın iktidarını kuracağız” diyenlerin “kimden” ilham almaları gerektiği sanırım anlaşılmıştır!...
      ATATÜRK VARKEN BAŞKA ÖNDER ARAMAK
      Her şeyi bir kenara bırakın, sadece CHE'nin çantasından çıkan NUTUK bile, yakın zamanların gelmiş geçmiş en büyük "özgürlük savaşçısı" ve "devrimcinin" ATATÜRK olduğunun en açık kanıtı değil midir?
      Özetle, bir Türk olarak  ben, Arjantinli CHE'yi, Kübalı CASTRO'yu, Çinli MAO'yu, Hintli GANDİ’yi değil, bütün bu isimlerin ilham kaynağı olan "gelmiş geçmiş en büyük özgürlük savaşçısı" ATATÜRK'Ü kalbimde ve yakamda taşırım...
       Atatürk’ün kurduğu partinin liderine de tavsiyem, kendisini Gandi’yle veya Çhe’yle değil, Che’nin ve Gandi’nin bile “ilham kaynağı” olan Atatürk’le özdeşleştirmesidir.
     Castro’nun, Dursun Özden’e dediği gibi, “Devrimci Kemal Atatürk varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar...”
     Tatlı su solcularına (kendi ülkesinin gerçeklerine yabancı, tarihinden habersiz, bağımsızlığın kıymetinin farkında olmayan solculara)  ithaf olunur!...    
0 notes
alidoqan · 8 years
Text
Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil
Yine endîşe bilir kadr-i dürr-i güftârım Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil
Girdi miftâh-ı der-i günc-i ma'ânî elime Âleme bezz-i gevher eylesem itlâf değil
Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î Tab’-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil”
Günümüz Türkçesiyle;
“Mucizeler söyleyen papağanım. Söyleyeceklerim laftan ibaret değil. Dönekle söyleşemem çünkü içi-dışı bir değil
Gönül ehlidir diyemem kalbi temiz olmayana. Gönül ehillerinin birbirlerini tanımamaları insafa sığmaz.
Benim inci gibi sözlerimin kıymetini düşünen insanlar bilirler. Devir desen, şu gelip geçici dünya hayatı desen, arkasında bir şey bırakmaz.
Geçti ya elime bir kez güzel nutuk atma hazinesinin hayırlı anahtarı, Ayaktakımına değerli taşlar dikili dokumalar dağıtsam ziyan olmaz.
Sivrilikleri törpülenmiş saklı levhadır Nef'i'nin tertemiz lisanı, Sadık dostların tabiatında olduğu gibi, küçük sahaf dükkanı gibi değil!”
0 notes
arabakiralama-blog1 · 8 years
Text
Mercedes Kiralama
New Post has been published on http://araba-kiralama.neistersen.com.tr/mercedes-kiralama/
Mercedes Kiralama
mercedes kiralama
Mercedes Kiralama CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin, Ortadoğu’da barışın sağlanması için etkin diplomasi uygulayamadığını öne sürerek, ”mercedes kiralama en çok konuşan ülke biz olduk, olayları yönlendirirken de devre dışında kalan ülke biz olduk. En çok biz konuştuk ama gerekeni yapamadık” dedi.
Baykal, CHP TBMM Grup Toplantısında yaptığı mercedes kiralama ankara konuşmada, İsrail’in Gazze saldırıları ve ateşkes ilan edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İsrai’in, Gazze’ye ”çok haksız, gereksiz ve orantısız güç kullanma yoluyla müdahale ettiğini, bunu anlayışla karşılamanın mümkün olmadığını” ifade eden Baykal, İsrail’in, aralarında çocuk ve kadınlarında ankara mercedes kiralama bulunduğu masum insanların ölümüne sebep olduğunu, hastanelere ve BM yardım merkezlerine saldırdığını söyledi.
Baykal, ”İsrail’in, Gazze’de insanlık açısından Mercedes Kiralama bir utanç tablosu yarattığını” belirterek, saldırının, insanlığın hafızasına yeni bir katliam olarak kaydedildiğini bildirdi. ”Gazze’de sadece insanlar katledilmemiştir, aynı zamanda insanlık da ankara mercedes kiralama katledilmiştir” diyen Baykal, Hiroşima gibi sivil insanları da öldürmeyi öngören bir savaş yönteminin, Ortadoğu’da uygulandığını dile getirdi.
Baykal, Türkiye’nin takındığı tavrın, pek çok çevrede ”kiralık mercedes” savunarak, bunun gözden kaçırılmamasını istedi. Gazze’de yaşanan facia karşısında, toplumun dayanışma içine girdiğini anımsatan Baykal, şöyle konuştu:
”Ama bu ıstırap araba kiralama araba-kiralama.neistersen.com.tr karşısında devlet olarak bu durumu Mercedes Kiralama bir an önce ateşkese taşımak ve ateşkesin hızla ortaya çıkmasını sağlamak için atmamız gereken önemli adımlar vardı. Bu adımları atma konusundaki kiralık araba kiralık araba ankara görevimizi maalesef bir kenara bıraktık. Bu konuya yönelik söylemlere, suçlamalara ağırlık veren, vatandaşların duygularını harekete geçirmeyi öngören ankara mercedes kiralama bir bir dış politika üslubu içine girdik. Bu tutum, Türkiye’yi etkin diplomasi uygulama şansından yoksun bıraktı.”
”Ortadoğu’da en çok konuşan ülke biz olduk, olayları mercedes kiralama ankara yönlendirirken de devre dışında kalan ülke biz olduk. En çok biz konuştuk ama gerekeni yapamadık. Başbakan, nutuk attı. ‘Gelin TBMM olarak İsrail’i insanlık dışı uygulamaları dolayısıyla kınayalım’ diye önerge hazırladık, teklif ettik. ‘Hayır’ dediler, o önergeyi reddettiler. Bir tavır takınmak istiyorsak, bunu kişisel nutuklarla ortaya koymanın bir anlamı yok. Devlet, TBMM olarak hep beraber kınarız. Konuştuğun için etkin ankara mercedes kiralama olmaktan çıkıyorsun, yönlendirici olamıyorsun, öte yandan da Türkiye’yi, bir devlet sistemi olarak bu olayın karşısında takınması gereken tavrı, takınma noktasından uzak tutuyorsun. Bu çelişkidir, yanlış olmuştur.”
Baykal, Mısır’ın, hiç konuşmadığını, ancak Fransa ile Mercedes Kiralama etkin diplomasiyi götürdüğünü ifade ederek, ”Mısır, bu sorunun çözümündeki anahtar ülke haline gelmiştir. Biz şikayet ettik, nutuk attık. Mısır, Fransa ile ateşkes projesi ortaya koydu” dedi. Ortadoğu’daki acı tablolar karşısında, onların bir parçası haline dönüşmeye yönelmenin, Türkiye’nin yıllarca izlediği politika geleneğine ters olduğunu anlatan Baykal, şunları söyledi:
”Biz, Ortadoğu’daki çatışmanın tarafı olmamalıyız, olmamaya özen göstermeliyiz. Oradaki çatışma ne kadar ahlaki, haklı, doğru ve net bir şekilde ortaya çıkarsa çıksın, kiralık mercedes ankara biz, sadece oradaki insanların değil 70 milyon insanın sağlığının, hayatının, geleceğinin güvencesi olmak durumundayız. Biz, koca Türkiye’yi Ortadoğu’da bir itilafın tarafı haline dönüştürmek isteyenlere ankara mercedes kiralama teslim olamayız… Acırız, üzülürüz elimizden geleni yaparız. Ama elimizden geleni yapmayacağız, nutuk atacağız ve Türkiye’yi, oradaki çatışmanın bir parçası haline dönüştüreceğiz. Bu yanlıştır.”
”Başbakan’ın dün Brüksel’de yaptığı konuşmadan mercedes kiralama ankara öğreniyoruz ki Hamas ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasındaki çatışmada da Hamas’ın temsilcisi haline gelmişiz. Başbakan, Mahmud Abbas’ı suçluyor. Bu suçlama haklı mıdır, değil midir? O suçlamalara girmeye başlarsak, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Hamas arasındaki çatışmada, taraf olmayı içimize sindirirsek çok yanlış iş yapmış oluruz. Başbakan, kaptırdı gitti… Hamas’tan sonra da FKÖ’ya da Mahmut Abbas’a meydan ankara mercedes kiralama okumaya başladı. Bizim işimiz mi? Bizim işimiz, 70 milyonu, Türkiye’yi düşünmek. Türkiye, duygusal davranma hakkına sahip değildir. Soğukkanlı olmak durumdayız. Kendimizi oradaki tartışmaların tarafı haline dönüştürmemeliyiz.”
Baykal, Gazze’deki acı olayları, Türkiye’de halkın, ”bir Mercedes Kiralama din çatışması, bir ırk çatışması” olarak algılamakta olduğu izlemini verecek bir tablonun gelişmesine izin verilmemesi gerektiğini belirterek, bu konuda insani tepkinin gösterilmesini ama ”din, ırk çatışmasının parçası haline getirilmemesini” istedi. Bu konuda en büyük sorumluluğun iktidara düştüğünü bildiren Baykal, ”Biz, yıllarca bu bölgede birbirlerinden farklı dinlere, ırklara mensup insanlarla barış, huzur ve istikrar içinde yaşamayı ankara mercedes kiralama başarmış insanlarız. Bizim, hiçbir insana, hiçbir inanca, hiçbir dine, hiçbir ırka karşı husumet içinde olmamıza yönelik bir kampanyayı, faaliyeti hoşgörüyle karşılamamız söz konusu olamaz. Bu tuzağa da Türkiye düşmemelidir” diye konuştu.
”Hem Filistin, hem İsrail olacaktır. Filistin bağımsız mercedes kiralama ankara devlet olarak olacak, bir an önce olacak. Kimse, bunu ertelemeye kalkışmamalı. Bunu ertelemenin insanlık için çok ağır bedeli vardır… Bu işin çözülmesi, İsrail’in uluslararası güvence altında sınırları ankara mercedes kiralama belli bir ülke konumunda olması, sürekli genişleme arayışı içinde olmaması. Filistin’in de bağımsız bir devlet olarak varlığının güvence altına alınmasıdır.”
ABD’de bugün başkanlık devir teslim töreni kiralık mercedes yapılacağını, George Bush’un görevini, Barack Obama’ya devredeceğini anımsatan Baykal, bu törenin bütün dünyanın geleceğini yakından ilgilendirdiğini belirtti Baykal, şöyle konuştu:
”Sayın Obama, Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Umut Mercedes Kiralama ediyoruz ABD’nin ve dünyanın genel görümünde köklü bir değişimi gerçekleştirecektir. Bu iddiayla, bu umutla işbaşına gelmektedir. Bu iddiaları, sadece ABD’de değil, dünyanın dört bir köşesinde ilgi mercedes kiralama ankara ve destek yaratmıştır. Biz de aynı iyimser duygularla, geleceğe yönelik umutla bu değişimi selamlıyoruz. Obama’ya başarılar diliyoruz.
Umarım dünyanın dış politika anlayışında köklü mercedes kiralama ankara bir değişim gerçekleştirilir. Tek taraflı tehdidi bertaraf etmek için müdahale hakkı gibi, uluslararası hukukun bugüne kadar tanık olmadığı anlayışlar bir tarafa bırakılır. Bütün ülkelerin katkısıyla daha barışçı, ülkelerin hukuklarına ve kimliklerine saygı gösterilen yeni bir dönem dünyada açılır. Bunu bekliyoruz. Bunun gerçekleştirilmesi doğrultusundaki her adımı da Türkiye içtenlikle destekleyecektir. Bu başlangıç gününde, biz de mercedes kiralama ankara iyimser duygularla, umutla yeni dönemin, ABD’ye, Türkiye’ye ve dünyaya hayırlı olmasını ve barış getirmesini diliyoruz.”
Baykal, ekonomide kaygı verici gelişmelerin sürdüğünü Mercedes Kiralama ifade ederek, son açıklamaların, Türkiye’de ekonomik krizinin daha da derinleşmekte olduğunu gösterdiğini söyledi. İşsizliğin arttığını, başta otomotiv olmak üzere temel sektörlerdeki üretimde mercedes kiralama ankara ciddi düşme olduğunu anlatan Baykal, emeklilere yapılan yüzde 4’lük zammı eleştirdi. Baykal, enflasyon ve birbiri ardına gelen zamların, emekliler başta olmak üzere dar gelirli ve ücretlileri ciddi şekilde sarstığını belirtti.
Hükümetin, krizle mücadele etme programı mercedes kiralama ankara ilan edemediğini, hükümetin nasıl politika izleyeceğini, IMF ile yapılacak anlaşmanın belirleyeceğini ileri süren Baykal, IMF anlaşmasının da kesinlikle çözüm getirmeyeceğini bildirdi.
Baykal, vatandaşın alım gücünü kiralık araç ankara kiralık araç ankara artıracak önlemlerin Mercedes Kiralama alınmasına ihtiyaç olduğunu ifade ederek, çalışanların üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını istedi. Baykal, öğrenci burslarının da yaygınlaştırılmasını talep etti.
Sağlık sektöründe ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başladığını, işlerin yaz boz tahtasına döndüğünü öne süren Baykal, diş hekimlerinin olağanüstü sıkıntı yaşadığını mercedes kiralama ankara söyledi. Özel sağlık kuruluşlarının, çoğunun batma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ileri süren Baykal, sağlık kuruluşlarının, büyük sağlık monopollerine teslim edilmek istendiğini savundu. Baykal, şöyle konuştu:
”Özel desteklerle, kolaylıklarla çok büyük monopol tesis Mercedes Kiralama edebilecek, tekel oluşturabilecek sağlık kuruluşlarının önü açılmak istenmektedir. O nedenle kurulmuş olan sağlık kuruluşlarını, devreden çıkaracak politikalar bir süreden beri yürütülmektedir. Bu çerçevede son bir hazırlık var. Şimdiden o konuda bir uyarıyı söyleme gereği duyuyorum. Sağlık kuruluşları mercedes kiralama ankara derecelendirilecekmiş birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf diye… Birinci sınıf dediği sağlık kuruluşları daha yüksek bir tedavi uygulama şansına sahip olacak. Diğerleri tamamen devreden çıkarılacak. Böylece tekel, zincir sağlık sistemleri Türkiye’de kurulacak. Bunlar yanlış işler.”
”İkinci sınıf sağlık kuruluş ne demek? İkinci sınıf Mercedes Kiralama vatandaş mı var Türkiye’de ki ikinci sınıf sağlık kurumuna gitsin. Devletin görevi, her vatandaşını birinci sınıf denilen sağlık hizmetlerine kavuşturmaktır. Bir ayrım yapmayı, sağlık kuruluşları arasında sınıflandırma yapmayı içine sindiren hükümet, vatandaşlar arasında sınıflandırma yapmayı içine sindirmiş demektir. Bu mercedes kiralama ankara hiçbir şekilde kabul edilemez, dünyada da böyle bir sınıflandırma yoktur. Lokanta sınıflandırır gibi sağlık hizmetlerini sınıflandıracaksınız. Bu kabul edilemez, çok yanlıştır. Bu arayıştan, hükümet derhal vazgeçmelidir. Kıyameti koparırız. Birilerini zengin edeceğiz diye, ona paketin çok üzerinde tedavi faturası imkanı sağlayacağız diye, böyle bir ayrımı yapmalarını hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Vatandaşın sağlığıyla kimse oynama hakkına sahip değildir. Kimse, vatandaşın sağlığı üzerinde zenginleşme arayışına girmemelidir. Girenlere de iktidar destek mercedes kiralama olmamalıdır, kol kanat germemelidir.”
0 notes