Tumgik
#potasyum yüksekliği
Text
Köpekler Hangi Meyveleri Yiyebilir?
Köpekler, bazı meyveleri sağlıklı bir atıştırmalık olarak tüketirler. Meyveler, köpeklerin diyetine ekstra vitamin ve lif eklemek için harika bir yoldur. Ancak, köpeklere verilen meyvelerin uygun şekilde hazırlanması ve miktarı önemlidir. İşte köpeklerin yiyebileceği bazı meyveler:
Elma: Elma, köpekler için mükemmel bir meyvedir. Cilt ve tüy sağlığını destekler ve lif içeriği sindirim sistemini düzenler. Ancak, çekirdeklerini çıkarmalı ve kabuklarını soyarak vermelisiniz.
Muz: Muz, potasyum açısından zengin bir meyvedir ve köpekler için mükemmel bir enerji kaynağıdır. Ancak, aşırı miktarda tüketilirse kilo sorunlarına neden olur. Bu nedenle porsiyonları küçük tutmalısınız.
Karpuz: Karpuz, su içeriği yüksek bir meyvedir ve köpeğinizin hidrasyonunu artırır. Ancak çekirdeklerini çıkarmalı ve kabuğunu çıkartarak vermelisiniz.
Mürdüm Eriği: Mürdüm eriği, A ve C vitaminleri bakımından zengindir ve köpekler için güvenlidir. Ancak, çekirdeklerini çıkarmalısınız.
Yaban Mersini: Yaban mersini, antioksidanlar açısından zengin bir meyve olup köpeklerin bağışıklık sistemini destekler. Ancak, taze yaban mersini verirken dikkatli olun, çünkü bazı köpekler bu meyveyi tolere edemez.
Çilek: Çilek, C vitamini içerir ve köpeğinizin bağışıklık sistemini güçlendirir. Ancak, fazla çilek yememeleri gerektiğini unutmayın.
Kavun: Kavun, su içeriği yüksek ve düşük kalorilidir, bu nedenle köpeğinizin hidrasyonunu artırır. Ancak, çekirdeklerini ve kabuğunu çıkartmalısınız.
Köpekler Hangi Meyveyi Yiyemez?
Meyveler, insanlar için lezzetli ve sağlıklı atıştırmalıklardır. Ancak köpekler için bazı meyveler zararlıdır. Köpeklerin bazı meyveleri sindirmekte zorlanır veya sindiremez. Köpeklerin genellikle yememesi gereken meyveler:
Üzüm ve Kuru Üzüm: Üzüm ve kuru üzüm köpekler için oldukça zararlıdır ve böbrek sorunlarına yol açar.
Şeftali Çekirdeği: Şeftali çekirdekleri, içerdikleri siyanür nedeniyle köpekler için tehlikelidir.
Kiraz Çekirdeği: Kiraz çekirdekleri, köpekler için sindirilmesi zor olan siyanür bileşenleri içerir.
Narenciye: Bazı köpekler narenciye meyvelerine karşı hassasiyet gösterir. Bu nedenle limon, portakal ve greyfurt gibi meyveler sıkça önerilmez.
Yeşil Domates: Yeşil domateslerdeki toksinler köpekler için tehlikelidir.
Köpeklerde Meyveden Zehirlenme Belirtileri Nedir?
Meyve yemek, köpekler için sağlıklı bir seçenek olarak görülse de aşırıya kaçmamak önemlidir. Aşırı meyve tüketimi köpeklerde sindirim sorunlarına, ishale ve kilo alımına neden olur. Köpeklerde meyveden zehirlenme belirtileri:
Kusma ve İshal: Fazla meyve yediğinde köpeklerde kusma ve ishal görülmektedir.
Mide Ağrısı: Meyveler bazı köpeklerde mide ağrısına neden olur.
Şeker Yüksekliği: Şekerli meyveler, köpeklerde şeker yüksekliğine yol açar.
Alerjik Reaksiyonlar: Bazı köpekler belirli meyvelere alerjik reaksiyon gösterir.
İdrar Problemleri: Bazı meyveler, köpeklerin idrar yapma sıklığını artırır.
Köpeğinize meyve vermeden önce, veterinerinizle görüşmek ve hangi meyvelerin onun için uygun olduğunu öğrenmek önemlidir. Ayrıca, meyveleri küçük porsiyonlar halinde ve ölçülü bir şekilde vermelisiniz. Meyveleri soyup çekirdeklerini çıkarmak da köpeğiniz için daha güvenli olacaktır.
Sonuç olarak, köpeğinizin sağlığını düşünerek ona meyve verirken dikkatli olmalısınız. Bazı meyveler köpekler için harika birer lezzet olabilir, ancak her zaman dengeli ve kontrollü bir şekilde sunmalısınız.
0 notes
saglikvehastalik · 1 year
Text
Hipertansiyon Belirtileri Nedir ? Nasıl Tedavi Edilir?
Hipertansiyon belirtileri, kalbin kanı pompalarken damarlara uyguladığı basıncın normal değerlerin üzerinde olması durumudur. Büyük tansiyonun 140 mmHg ve üzeri, küçük tansiyonun 90 mmHg ve üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul edilir. Hipertansiyon, kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle hipertansiyonun belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir? Hiper tansiyon çoğu zaman sessiz bir hastalık olarak tanımlanır. Çünkü yüksek tansiyon belirtileri genellikle çok belirgin değildir ve hastalar fark etmeyebilir. Ancak bazı durumlarda hiper tansiyon şu belirtilere neden olabilir: - Sık idrara çıkma özellikle geceleri uyanıp idrar yapma - Bulanık ya da çift görme - Bacaklarda şişlik - Nefes darlığı - Halsizlik, yorgunluk, isteksizlik - Kulak çınlaması - Burun kanamaları - Düzensiz kalp atışı ve kalp ağrısı - Baş dönmesi ve baş ağrısı Bu belirtilerden herhangi birini yaşayan kişilerin mutlaka bir doktora başvurması ve kan basıncını ölçtürmesi gerekir. Ayrıca düzenli olarak kan basıncını takip etmek ve kontrol altında tutmak da önemlidir. Hipertansiyon Belirtileri Hipertansiyon Nedenleri Nelerdir? Hipertansiyonun iki temel nedeni vardır: Genetik ve çevresel faktörler. Genetik faktörler, ailede yüksek tansiyon öyküsü olan kişilerde hipertansiyon riskini artırır. Çevresel faktörler ise yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, stres, kilo fazlalığı, alkol ve sigara kullanımı gibi etkenlerdir. Hipertansiyonun tanımlanabilir bir nedeni olmayan vakalarına birincil (primer) hipertansiyon denir. Bu tip hiper tansiyon zamanla gelişir ve -95 oranında görülür. Hipertansiyonun altta yatan bir hastalık veya ilaç kullanımından kaynaklanan vakalarına ise ikincil hipertansiyon denir. Bu tip hipertansiyon daha nadirdir ve daha yüksek kan basıncına neden olur. Hipertansiyona yol açabilen bazı hastalıklar ve ilaçlar: - Böbrek sorunları - Böbreküstü bezi tümörleri - Kan damarlarında doğuştan gelen kusurlar - Obstrüktif uyku apnesi - Tiroid bezi hastalıkları - Şeker hastalığı - Kolesterol yüksekliği - Gebelik - Soğuk algınlığı ilaçları, dekonjestanlar, bazı ağrı kesiciler, doğum kontrol hapları, kokain ve amfetamin gibi yasadışı ilaçlar. Hipertansiyon Tedavisi Nasıl Olur? Hiper tansiyon tedavisinde amaç, kan basıncını normal seviyelere indirmek ve olası komplikasyonları önlemektir. Hiper tansiyon tedavisinde ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri birlikte uygulanır. İlaç tedavisinde kullanılan ilaçlar, kan damarlarını genişleten, kalbin daha az güçle çalışmasını sağlayan veya vücuttaki fazla sıvıyı atıcı etkiye sahip ilaçlardır. İlaç tedavisinin yanında yaşam tarzı değişiklikleri de hipertansiyon tedavisinde önemli bir rol oynar. Bu değişiklikler şunlardır: - Tuz tüketimini azaltmak - Sağlıklı ve dengeli beslenmek - Fazla kilolardan kurtulmak - Düzenli egzersiz yapmak - Alkol ve sigara kullanımından kaçınmak - Stresi yönetmek - Uyku düzenine dikkat etmek. Hipertansiyon Belirtileri Yüksek Tansiyona İyi Gelen Doğal Yöntemler Yüksek tansiyon tedavisinde ilaçların yanı sıra bazı doğal yöntemler de kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilir. Bu yöntemler arasında şunlar sayılabilir: - Limon: Limon, damarları yumuşatan ve genişleten bir meyvedir. Bu sayede kan basıncını düşürür ve kalbi rahatlatır. Her sabah bir bardak ılık suya yarım limon sıkarak içmek, yüksek tansiyona iyi gelir. - Sarımsak: Sarımsak, kanın pıhtılaşmasını önleyen ve damarları genişleten bir besindir. Ayrıca kolesterolü de düşürür. Günde 1-2 diş sarımsağı çiğ olarak yemek veya bir bardak süte karıştırarak içmek, yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. - Muz: Muz, potasyum açısından zengin bir meyvedir. Potasyum, vücuttaki fazla sodyumu atarak kan basıncını dengeler. Günde 1-2 adet muz yemek, yüksek tansiyonu önlemek için faydalıdır. - Nane: Nane, kan damarlarını gevşeten ve kan akışını kolaylaştıran bir bitkidir. Ayrıca stresi azaltan ve sinirleri yatıştıran bir etkiye sahiptir. Günde 2-3 fincan nane çayı içmek, yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. - Nar: Nar, antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip bir meyvedir. Kan damarlarını koruyan ve kan basıncını düzenleyen bir etkiye sahiptir. Günde 1 bardak nar suyu içmek veya nar tüketmek, yüksek tansiyonu önlemek için faydalıdır. - Keklik otu: Keklik otu, kalp atış hızını ve tansiyon değerini dengeler. Aynı zamanda damar genişletici bir etkiye sahip olduğundan, tansiyon hastaları için tavsiye edilmektedir. Bir tatlı kaşığı keklik otunu bir bardak suda 10 dakika kaynatın ve süzün. Günde 2-3 fincan keklik otu çayı içmek, yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. Bu doğal yöntemlerin yanında, yüksek tansiyonu düşürmek için tuz tüketimini azaltmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, fazla kilolardan kurtulmak, düzenli egzersiz yapmak, alkol ve sigara kullanımından kaçınmak, stresi yönetmek ve uyku düzenine dikkat etmek de önemlidir. Yüksek tansiyon ciddi bir sağlık sorunudur ve tedavi edilmediği takdirde kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle yüksek tansiyon belirtilerini fark eden kişilerin mutlaka bir doktora başvurması ve tedaviye uyum sağlaması gerekir. Yüksek tansiyon, kan basıncının normal değerlerin üzerinde olması durumudur. Yüksek tansiyon belirtileri genellikle çok belirgin olmayabilir, ancak ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Yüksek tansiyonun nedenleri genetik ve çevresel faktörlerdir. Yüksek tansiyon tedavisinde ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri birlikte uygulanır. Ayrıca bazı doğal yöntemler de kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilir. Yüksek tansiyon tedavisi ömür boyu sürer ve tedaviye uyum sağlamak önemlidir. Hipertansiyon Belirtileri Hipertansiyon kardiyoloji yani kalp alanının bir konusudur. Hipertansiyon şüphesi olan veya tanısı konulan kişiler kardiyoloji bölümüne başvurmalıdır. Hipertansiyonun altta yatan bir nedeni varsa, ilgili bölümlerle de işbirliği yapılabilir. Hipertansiyon her yaşta görülebilir ancak ilerleyen yaşla birlikte risk artar. Ayrıca hipertansiyon ailesel bir yatkınlık gösterebilir. Siyah ırkta, kadınlarda menopoz sonrası dönemde, obezite, diyabet, böbrek hastalığı, uyku apnesi veya stres gibi durumlarda hipertansiyon daha sık görülür. Hipertansiyon diyetinde tuz alımını azaltmak esastır. Günlük tuz alımı 5 gramın altında olmalıdır. Tuz yerine baharatlar, limon suyu veya sirke gibi tatlandırıcılar kullanılabilir. Ayrıca işlenmiş gıdalar, hazır çorbalar, turşular, salamura zeytinler, peynirler gibi tuz oranı yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır. Hipertansiyon diyetinde sebze ve meyve tüketimi artırılmalı, yağlı etlerden uzak durulmalı, yağsız etler, balık ve kümes hayvanları tercih edilmelidir. Tam tahıllı ekmekler, bulgur, yulaf ezmesi gibi lifli gıdalar da hipertansiyona iyi gelir. Süt ve süt ürünleri ise yağsız veya az yağlı olanlar seçilmelidir. Kafeinli içeceklerden ve alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Hipertansiyonda egzersiz yapmak kan basıncını düşürmeye ve kalp sağlığını korumaya yardımcı olur. Ancak egzersiz yapmadan önce doktora danışmak ve uygun egzersiz programını belirlemek gerekir. Genellikle haftada 5 gün yarım saat veya günde 10 dakika 3 kez olmak üzere orta şiddette aerobik egzersizler önerilir. Yürüyüş, bisiklet, yüzme, dans gibi egzersizler hipertansiyon için uygun olabilir. Ağırlık kaldırma, vücut geliştirme gibi ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. Egzersiz sırasında ve sonrasında tansiyon takibi yapılmalı ve tansiyon yükselirse veya baş dönmesi, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler olursa egzersiz durdurulmalı ve doktora başvurulmalıdır . - Egzersiz sırasında tansiyonu takip etmenin en kolay yolu, nabız ölçmek veya kalp atış hızını gösteren bir cihaz kullanmaktır. Nabız ölçmek için baş parmağınızı kullanmayın ve nabzınızı sayarken bir dakika bekleyin. Nabzınızı elle ölçmeye iyi bir alternatif ise göstergeye bakarak kalp atış hızınızı ölçebileceğiniz bir cihazdır. - Kendiniz için en uygun kalp atış oranının ne olduğunu doktorunuzdan öğrenin. Kalp atış oranı, maksimum kalp atış hızının yüzde kaçına denk gelen bir değerdir. Maksimum kalp atış hızı ise 220’den yaşınızı çıkartarak bulabilirsiniz. Örneğin 50 yaşındaki bir kişinin maksimum kalp atış hızı 220-50=170 olur. Bu kişi egzersiz sırasında kalp atış oranını - arasında tutmalıdır. Yani dakikada 102-136 arasında kalp atışına sahip olmalıdır. - Egzersiz sırasında tansiyonunuzu ölçmek için de tansiyon aleti kullanabilirsiniz. Ancak bu yöntem pratik olmayabilir ve egzersizi bölmeniz gerekebilir. Bu nedenle egzersizden önce ve sonra tansiyonunuzu ölçmeniz daha uygun olabilir. Egzersizden sonra tansiyonunuzun düşük seyretmesi normaldir ve bu etki 2-4 saat veya bazen daha uzun sürebilir. Tansiyon aletleri, kan basıncını ölçmek için kullanılan cihazlardır. Tansiyon aletleri, basınç sensörleri ve bir hava pompası kullanarak çalışır. Öncelikle, manşet kol veya bileğe takılır ve pompaya hava gönderilir. Hava, manşetin içine pompalandığında, kol veya bilekteki atardamarları sıkarak kanın akışını durdurur. Bu sırada basınç sensörleri, manşetin içindeki basıncı ölçer ve bir ekranda gösterir. Bu basınç değeri, kan basıncının en yüksek olduğu sistolik (büyük) tansiyonu verir. Daha sonra pompanın vanası açılır ve manşetin havası yavaşça boşaltılır. Bu esnada kan akışı yeniden başlar ve basınç sensörleri, manşetin içindeki basıncın düştüğü noktayı ölçer ve ekranda gösterir. Bu basınç değeri, kan basıncının en düşük olduğu diyastolik (küçük) tansiyonu verir. Böylece tansiyon aleti, kan basıncının iki değerini de ölçmüş olur. Read the full article
0 notes
sektorellfirmalar · 1 year
Link
0 notes
sagliklicomtr · 2 years
Link
0 notes
Potasyum, kas sağlığı ve tansiyon için önemlidir. En zengin potasyum içeren yiyecekleri yeni yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınız olursa yorum olarak bırakabilirsini
0 notes
huseyinerol3453 · 2 years
Photo
Tumblr media
DEĞERLİ DOSTLAR, ELÇİYE ZEVAL OLMAZ. ÖZELLİKLE İNTERNET ORTAMINDA SAĞLIK AÇISINDAN ÇOK ÖNERİLEN MANTARIN FAYDALARI: * YAŞLANMAYI GECİKTİRİR. * BEYİN VE SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARINDAN KORUR. * ALZHEİMERİ ÖNLER. * ETE YAKIN ORANDA VE ÇOK DEĞERLİ PROTEİN İÇERİĞİ NEDENİYLE, SON DERECE BESLEYİCİ VE ÖNEMLİ BİR BESİNDİR. * ÇOCUKLARDA BÜYÜMESİNDE, GELİŞMESİNDE VE HASTALIKLARDAN KORUNMA AMACIYLA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN GELİŞMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAR. * VÜCUT ��ÇİN GEREKLİ TÜM AMİNOASİTLERİ İÇERİR. * YAĞ YÖNÜNDEN OLDUKÇA FAKİR OLMASI NEDENİ İLE KİLO ALDIRMAZ. KİLO VERMEK AMAÇLI YAPILAN DİYETLER İÇİN DE İDEAL BİR BESİNDİR. * B,A,K,D VİTAMİNLERİ AÇISINDAN OLDUKÇA ZENGİNDİR. * KEMİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE ÇOK OLUMLU ETKİLERİ VARDIR. BÜYÜME ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIN VE KEMİK ERİMESİ RİSKİ OLAN KADINLARIN MUTLAKA TÜKETMESİ GEREKİR. * BOL MİKTARDA KALSİYUM,POTASYUM,FOSFOR,DEMİR,ÇİNKO VE BAKIR İÇERMESİNDEN DOLAYI, KANSIZLIK BAŞTA OLMAK ÜZERE, KALP DAMAR HASTALIKLARI, MİGREN, YÜKSEK TANSİYON, FELÇ,ASTIM,ROMATİZMAL HASTALIKLAR,DİŞ ÇÜRÜMESİ VE KEMİK ERİMESİNİ ÖNLER. * BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ KUVVETLENDİRİR. * DÜŞÜK SODYUM MİKTARI İLE, YÜKSEK TANSİYON VE KALP HASTALARININ BİLE, RAHATLIKLA TÜKETEBİLECEĞİ BİR BESİNDİR. MANTARIN ZARARLARI ,MANTARIN ZARARLARI NELERDİR * ZEHİRLİ OLANLARI ÖLÜMCÜL SONUÇLAR DOĞURABİLİR. İÇERİĞİNDE BULUNAN FOSFOR VE CALSİYUM, ÖZELLİKLE BÖBREK HASTALARI, FOSFOR VE CALSİYUM YÜKSEKLİĞİ OLAN VE BU ELEMENTLERİ TÜKETMESİ SAKINCALI OLAN HASTALAR İÇİN ZARARLI OLABİLİR. BU HASTALAR, MANTARI, DOKTORLARINA DANIŞMADAN TÜKETMEMELİDİRLER. (İNTERNET ALINTI) AFİYET, ŞİFALAR OLSUN. EN İÇTEN DİLEKLERİMLE. https://www.instagram.com/p/Ce2dsoyqoZ7/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
diyetz · 4 years
Text
Kuruyemişler Nelerdir, Kilo Yapar mı? Faydaları ve Besin Değeri
Tumblr media
Badem, kaju fıstığı, fındık, fıstık, çam fıstığı, Antep fıstığı, Brezilya cevizi, kestane, macadamia fındığı, ceviz, pekan cevizi, vb. bunların hepsi kuruyemiş olarak adlandırılan tek bir ailede gruplanmıştır.
Kuruyemişler lezzetli olmaları ve pratik bir atıştırmalık olmalarından dolayı her yaştan insanın severek tükettiği yiyeceklerdir.
Kuruyemişler yağlı besinlerdir, bununla birlikte orta derecede protein içerirler. B vitaminleri, E vitamini, demir, çinko, potasyum, magnezyum, antioksidan mineraller ve antioksidan bileşikler gibi zengin besin içeriğine sahiptirler. Kalorisinin yüksekliği ve kolayca fazla yemeye müsait olmaları nedeniyle aşırı tüketilmeleri tavsiye edilmese de, kuruyemişlerin pek çok faydası vardır.
https://www.diyetz.com/kuruyemisin-faydalari/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Hipertansiyon hasta sayısı 2025 yılına kadar 1.5 milyara ulaşabilir
16 Mayıs 2020, Cumartesi 10:37
İstanbul
Tumblr media
Tüm erişkin yaş grubunun yüzde 30-45 arasını ilgilendiren hipertansiyonun, tek bir hastalıktan ziyade tüm hayati organları etkileyen ciddi bir sorun olduğunu ve bu nedenle hipertansiyonu buzdağının üzerindeki kısmı gibi düşünülmesi gerektiğine vurgu yapan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, 2015 verilerine göre, hipertansiyonun dünya üzerinde 1.15 milyar kişide görülmekteyken, 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağının tahmin edildiğine dikkat çekti. Özveren, “Fazla kilosu olanlar mutlaka kilo vermeli. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm’nin altında, kadınlarda ise 80 cm’nin altında olmalı. Bunu sağlayacak şekilde kilo verilmelidir” dedi.
  Çoğunlukla sinsi seyrettiği için, “sessiz katil” olarak da tanımlanan hipertansiyon dünya nüfusu için önemli bir sağlık sorunu. Genellikle rutin kan basıncı ölçümleri sırasında fark edilebildiği için de hastanın hekime başvuru nedenleri de, baş ağrısından kulak çınlamasına, sık idrara çıkmaktan bulanık görmeye kadar farklı nedenler olabiliyor. Kardiyovasküler hastalıklar ve böbrek yetmezliğinin hipertansiyonun ortaya çıka sebepleri arasında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, “Sistolik (büyük) kan basıncının >140 mmHg ve diyastolik (küçük) kan basıncının >90 mmHg olarak ölçülmesi ile hipertansiyon tanısını konur” dedi.
60 YAŞ ÜSTÜ HER 3 KİŞİDEN BİRİ HİPERTANSİYON HASTASI
Hipertansiyonu tek bir hastalık gibi değil bütün hayati organları ilgilendiren hastalıklar topluluğunda buz dağının suyun üzerindeki kısmı gibi görmek gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, hastalığın görülme sıklığı ile ilgili önemli istatistikler verdi:  “Hipertansiyonun dünya üzerinde sıklığı 2015 verilerine göre 1.15 milyar kişide görülmekte iken 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüm erişkin yaş grubunda (18-75 yaş ) sıklığı yüzde 30-45 olmasına rağmen 60 yaş sonrası bu oran yüzde 60 ve üzerine çıktığı görülüyor. Ülkemizde ise 34 milyon kişi tahmin edilen 20 yaş ve üstü popülasyonda beş milyon erkek ve altı milyon kadın hipertansif hasta olduğu tahmin ediliyor. Bu tahmine göre, tüm erişkin erkeklerin yüzde 30’u, kadınların da yüzde 35’i yüksek tansiyona sahiptir. Sıklık 30-39 yaş grubunda yüzde 19 dolayında iken 50-59 yaş grubunda erkeklerin yarıdan biraz azı, kadınların yarıdan fazlası hipertansiyonludur. Altmış yaşını aşkın bireylerde ise, hipertansiyona her üç kişinin ikisinde rastlanmaktadır.”
RİSK HER YAŞTA VAR
Hipertansiyon açısından tüm yaş grubundaki kişilerin risk altında olduğunu belirten Doç. Dr. Olcay Özveren, “Özellikle yaş belirgin bir biçimde hipertansiyon riskini arttırmaktadır. Erkek olmak, önceden sigara içmek ya da hala sigara içiyor olmak önemli risk faktörleri arasındadır. Bununla birlikte, diyabet tanısı almış olmak, kolesterol yüksekliği, aşırı kilolu ve obez olmak ve ailede erken başlangıçlı hipertansiyon hastası bulunması, erken menopoz ve hareketsiz yaşam tarzı da hipertansiyon hastalığı için bilinen risk faktörleri arasında yer alır” dedi.
HASTAYI HEKİME GÖTÜREN NEDENLER
Hipertansiyon çoğunlukla rastlantısal olarak fark edildiğine değinen Doç. Dr. Olcay Özveren, “Baş ağrısı, eforla artan nefes darlığı, tıkanma hissi, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, halsizlik, bulanık görme, baş dönmesi, kulak çınlaması ya da uğultu, sık idrara çıkma, bacaklarda şişlik, kalp atışlarında düzensizlik ve burun kanaması gibi şikâyetler hastanın hekime başvurmasına neden olur. Dolayısıyla bu şikâyetlerle başvuran hastalarda hipertansiyon varlığının aranması da zamanında tanı ve tedavi için önek taşır” diye konuştu.
KAN BASINCINDA 5 MMHG DÜŞÜŞ, KALP DAMAR SİSTEMİNE BAĞLI YAŞAM KAYIPLARINI YÜZDE 20 AZALTIYOR
Hipertansiyonu kontrol altına almanın uzun dönemde kalp ve damar hastalıkları, inme ve böbrek yetersizliği gibi hayati organ hasarlarının gelişmesinin engelleyebileceğine dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, sözlerine şöyle devam etti:
“Meta analizlerden elde edilen bilgilere göre sistolik (büyük) kan basıncında 10 mmHg, diyastolik (küçük ) kan basıncında 5 mmHg düşüş sağlandığında kalp damar sistemine bağlı yaşam kayıplarında yüzde 20, tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarını yüzde 10-15, inmede yüzde 35 koroner kalp hastalığında yüzde 20 ve kalp yetmezliğinde  ise yüzde 40 azalma görülmektedir.”
TEDAVİNİN ALTIN STANDARTLARI
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişikliklerinin hipertansiyon tedavisinin temel yapı taşları olduğunu belirterek, “İlaç tedavisi tamamen hekim tarafından düzenlenirken yaşam tarzı değişiklikleri tamamen hastanın aktif rol oynadığı tedavi yöntemidir. Yaşam tarzı değişikliklerinin ise şöyle sıralamak mümkün: 
“Tuz kısıtlamalı (günlük <2 gr sodyum= 5 gr tuz alınması ) ve potasyum alımının arttırılması gerekir. Artmış potasyum alımının KB düşürücü etkisi artmış sodyum alımıyla doğru orantılıdır. DASH diyeti 4.7 gr/gün potasyum önermektedir. Böbrek fonksiyon bozukluğu olanlarda ve potasyum atılımını bozan ilaçları kullanan hastalar bu konuda dikkatli olunmalı. Alkol tüketiminin azaltılmalı, sigara kesinlikle bırakılmalı ve Akdeniz tarzı diyet beslenmeye tercih edilmeli. Yani, sebze, meyve ağırlıklı, yağ oranı düşük ürünler, balıketi ve doymamış yağ asitlerinden zengin yağların tüketmeye dikkat edilmeli.  Fazla kilosu olanlar mutlaka kilo vermeli. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm’nin altında, kadınlarda ise 80 cm’nin altında olmalı. Bunu sağlayacak şekilde kilo verilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite ise 30 dakika orta-şiddette dinamik aerobik egzersiz (yürüme, bisiklet, yüzme vb.) haftada 5 ila 7 gün yapılması önerilmektedir.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı Hipertansiyon hasta sayısı 2025 yılına kadar 1.5 milyara ulaşabilir adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/hipertansiyon-hasta-sayisi-2025-yilina-kadar-1-5-milyara-ulasabilir/
0 notes
erkantopuz · 5 years
Photo
Tumblr media
⭐️Kumkuat 👉🏼Kumkuat, üzümden biraz büyük, turuncu renginde ekşi-tatlı bir meyvedir. Turunçgiller ailesinden olan kumkuat yüksekliği dört metreyi aşmayan bodur ağaçlarda yetişir. Yaprakları parlak koyu yeşildir, sonbaharda meyve verip ocak-mart arasında tam olgunluğa erişir. 👉🏼Anavatanı Çin olan kukuat, ülkemizde Akdeniz ikliminin olduğu bölgelerde yetişir. 👉🏼Bilinen diğer isimleri kamkat, süs mandalinası ve altın portakaldır. Zengin bir vitamin ve mineral kaynağıdır. Oldukça şifalı ve lezzetli bir meyvedir ⭐️Kumkuatın besin değeri 👉🏼Kumkuat, bağışıklık sistemini destekleyen pek çok bileşik ve vitamin içerir. Bunların başında; C vitamini, A vitamini, Kalsiyum, Demir, Manganez ve bolca Diyet lifi gelir. 👉🏼Düşük kalorili bir meyve olan Kumkuat ayrıca az miktarda da olsa B1, B3, B5, B6, B9 ve E vitaminlerini, magnezyum, potasyum, selenyum, bakır ve çinko minerallerini içerir. -Prof.Dr.Erkan Topuz- #ciltgüzelliği #uyku #zayıflamakistiyorum #alternatiftıp #sağlıklıbeslenme #annesütü #yemek #estetik #ciltlekeleri #zayıflama #kiloalmakistiyorum #sağlıklıyaşıyoruz #bitkiseltedavi #sağlıklıbeslenme #sağlıklıyaşam #health #ciltbakımı #dolgu #diyet #saçdökülmesi #sağlıklıbeslen #zayıflama #erkantopuz #bitkisel #botoks #kollajen #güzelliksırları #güzellik #sağlıkhaberleri #türkkahvesi #yemektarifleri (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/B7QfcAhB3HH/?igshid=1wyufjc5ocwrd
0 notes
yoogbe-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
"Potasyum Yüksekliği Sebepleri" https://yoogbe.com/genel-saglik/potasyum-yuksekligi-sebepleri/
0 notes
popop0p0l98k-blog · 10 years
Text
Yaza Zayıf Girmek İçin Kalp Sağlığınızdan Olmayın
Yaz ayları yaklaşırken herkesi zayıflama telaşı sarmaya başladı. Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde.  Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tabi ki tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. İşte kalp sağlığını olumsuz etkileyen diyetler ve dikkat edilmesi gerekenler… Özellikle ince görünme kaygısıyla yaza zayıf bir vücutla girme isteği zayıflama trendlerinin hızlı bir şekilde yayılmasına neden oluyor. Kış aylarında alınan kilolar özellikle bahar döneminde hızlı bir şekilde verilmeye çalışılıyor.  Ancak hızlı kilo vermeyi hedefleyen diyetler, sağlık açısından birçok tehlikeyi de beraberinde getirebiliyor. Özellikle tek tip beslenmenin uygulandığı ya da uzun süren açlıkların yaşandığı diyetler kalp sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip. Ayda 10 kilo vermeyi bile vadeden bu beslenme programları metabolizmayı tam anlamıyla alt üst ediyor, tansiyon düşüklüğüne, kan şekerinde düzensizliğe, elektrolit (sodyum, potasyum) dengesinde bozukluğa, baygınlıklara ve kalp sorunlarına neden olabiliyor. Diyetin yanı sıra kış ayları boyunca hareketsiz kalan kişilerin zayıflama uğruna hızlı bir tempoda egzersize başlamaları da kalbi yorabiliyor. Sağlığı göz ardı etmeden zayıflamanın en önemli kurallarından birinin haftada 0,5- 1 kiloyu aşmamak olduğunu belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, kalp sağlığını zorlayan diyetler ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi. Kalp Sağlığını Bozan 5 Hata… 1- Uzun süreli açlıklar tansiyonda ve kan şekerinde dalgalanmalara neden oluyor Kısa süre içerisinde fazla kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biri de şok diyetler. Bu diyetlerde uzun süreler aç kalınıyor ve öğünlerdeki yemek miktarları çok az oluyor. Öğün atlayarak yapılan diyetlerde ilk olarak metabolizma bu durumdan etkileniyor. Tansiyonda ani düşüşler ve kan şekerinde düzensizlikler meydana geliyor. Bu durumu takiben de aşırı halsizlik, baygınlık gibi sorunlar yaşanabiliyor. 2- Şok diyetleri bırakınca hızlı bir şekilde alınan kilolar, şeker hastalığı riskini artırıyor Şok diyetlerle verilen kilolar genellikle  çok hızlı bir şekilde geri alınıyor. Yaza zayıf girmek sağlansa da sonbaharda diyetin bırakılmasıyla birlikte kilolar verilenden daha hızlı bir şekilde alınıyor. Ani kilo vermek ve ardından hızlı bir şekilde almak insülin direncine yol açarak şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor.  Bu tür dalgalanmalar da kişinin ileride şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor. 3- Ani kilo alıp vermek kalp krizi riskini artırıyor Beslenme düzeninde yapılan ani değişiklikler, kolesterol profilinde de dalgalanmalar yaşanmasına neden oluyor.  Kısa sürede yüzde 10 veya daha fazla kilo artışı olan orta yaşlı bireylerde ilerleyen yıllarda kalp krizi riskinin arttığı gözlemleniyor. 4- Protein diyetleri kolesterolü dengesini bozabiliyor Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen tek tip beslenmenin uygulandığı diyetler ilk etapta hızlı kilo vermeyi sağlıyor. Ancak uzun süre yapıldığında vücutta pek çok dengenin alt üst olmasına neden olabiliyor. Sadece proteinden zengin gıdaların alınması kolesterol profilini olumsuz etkileyebiliyor.  Hayvansal gıdaların sık olarak tüketilmesi kolesterol ve doymuş yağ oranını artırıyor. Bu diyetlerle kilo kaybı yaşansa da kişilerin kötü kolesterol düzeyleri artıp, iyi huylu kolesterol düzeylerinde düşüş yaşanıyor. Ayrıca fazla protein alımının diyabet riskini artırdığı yakın zamanda açıklanan çalışmalar ile gösteriliyor. 5- Spora aniden yüklenmek kalp krizi riskini artırıyor Bütün bir kış boyunca hareketsiz kalanların bahar aylarında zayıflamak için spora başlaması ve vücuda hızlı bir şekilde yüklenmesi kalp krizine bile neden olabiliyor. Özellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi sorunlar da yaşanıyorsa spora başlamadan önce mutlaka bir kardiyoloji hekimine muayene olmaları öneriliyor. Kalp Sağlığını Koruyarak Zayıflamak İçin 6 Tüyo 1- Şok diyetlerden kaçının: Ani kilo alıp vermeler kolesterol ve şeker metabolizmasında  dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu durum da şeker hastalığı ve kalp krizi gibi risklerini  beraberinde getirebiliyor. 2- Hedefiniz uzun vadede kilo vermek olsun: Sağlıklı diyetin en önemli kurallarından biri hızlı kilo vermemek. Amacınız haftada en fazla 1 kilo vermek olsun. Ayda 4 kilo ve üzerinde kilo vermeyi vadeden diyetlerden uzak durun. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar kısa sürede fazlasıyla geri alınıyor. 3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın:  Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin. 4- Akdeniz diyetini uygulayın: Sağlıklı yaşamı desteklediği gösterilen  tek diyet Akdeniz diyetidir. Sebze, meyve, kuru baklagil, balık ve zeytinyağının bolca yenildiği,  kırmızı et tüketiminin ise az olduğu bu diyet, hem lezzet hem de sürdürülebilirlik açısından etkili. 5- Egzersizi hayatınızda devamlı kılın: Egzersiz yapmak denildiğinde aklınıza çok karışık egzersiz programları gelmesin. Günde 30- 45 dakika tempolu bir yürüyüşü haftada 4-5 kere tekrar etmeniz sağlığınızı korumak veya iyileştirmek  için yeterli. Daha yüksek tempoda yapılan sporun kalp ve damar sağlığı açısından fazladan bir faydası olduğu bilimsel olarak gösterilmiyor. 6- Spora başlamadan önce doktor kontrolünden geçin: Spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle 40 yaşından sonra sporun yüksek tempoda yapılmaması gerekiyor. Yakın zamana kadar egzersiz geçmişiniz yoksa ve kolesterol, tansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi sorunlarınız varsa spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçin.
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
2025 Yılına Kadar Hipertansiyon Hastalarının 1.5 Milyara Ulaşacağı Tahmin Ediliyor
Tüm erişkin yaş grubunun yüzde 30-45 arasını ilgilendiren hipertansiyon, tek bir hastalıkta ziyade tüm hayati organları etkileyen ciddi bir sorun. Bu nedenle hipertansiyonu buzdağının üzerindeki kısmı gibi düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, 2015 verilerine göre, hipertansiyonun dünya üzerinde 1.15 milyar kişide görülmekte iken, 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağının tahmin edildiğine dikkat çekti.
Çoğunlukla sinsi seyrettiği için, “sessiz katil” olarak da tanımlanan hipertansiyon dünya nüfusu için önemli bir sağlık sorunu. Genellikle rutin kan basıncı ölçümleri sırasında fark edilebildiği için de hastanın hekime başvuru nedenleri de, baş ağrısından kulak çınlamasına, sık idrara çıkmaktan bulanık görmeye kadar farklı nedenler olabiliyor. Kardiyovasküler hastalıklar ve böbrek yetmezliğinin hipertansiyonun ortaya çıka sebepleri arasında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, “Sistolik (büyük) kan basıncının >140 mmHg ve diyastolik (küçük) kan basıncının >90 mmHg olarak ölçülmesi ile hipertansiyon tanısını konur” dedi.
60 Yaş Üstü Her 3 Kişiden Biri Hipertansiyon Hastası
Hipertansiyonu tek bir hastalık gibi değil bütün hayati organları ilgilendiren hastalıklar topluluğunda buz dağının suyun üzerindeki kısmı gibi görmek gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, hastalığın görülme sıklığı ile ilgili önemli istatistikler verdi:  “Hipertansiyonun dünya üzerinde sıklığı 2015 verilerine göre 1.15 milyar kişide görülmekte iken 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüm erişkin yaş grubunda (18-75 yaş ) sıklığı yüzde 30-45 olmasına rağmen 60 yaş sonrası bu oran yüzde 60 ve üzerine çıktığı görülüyor.   Ülkemizde ise 34 milyon kişi tahmin edilen 20 yaş ve üstü popülasyonda beş milyon erkek ve altı milyon kadın hipertansif hasta olduğu tahmin ediliyor. Bu tahmine göre, tüm erişkin erkeklerin yüzde 30’u, kadınların da yüzde 35’i yüksek tansiyona sahiptir. Sıklık 30-39 yaş grubunda yüzde 19 dolayında iken 50-59 yaş grubunda erkeklerin yarıdan biraz azı, kadınların yarıdan fazlası hipertansiyonludur. Altmış yaşını aşkın bireylerde ise, hipertansiyona her üç kişinin ikisinde rastlanmaktadır.”
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren
Risk Her Yaşta Var
Hipertansiyon açısından tüm yaş grubundaki kişilerin risk altında olduğunun altını çizen Doç. Dr. Olcay Özveren, “Özellikle yaş belirgin bir biçimde hipertansiyon riskini arttırmaktadır. Erkek olmak, önceden sigara içmek ya da hala sigara içiyor olmak önemli risk faktörleri arasındadır. Bununla birlikte, diyabet tanısı almış olmak, kolesterol yüksekliği, aşırı kilolu ve obez olmak ve ailede erken başlangıçlı hipertansiyon hastası bulunması, erken menopoz ve hareketsiz yaşam tarzı da hipertansiyon hastalığı için bilinen risk faktörleri arasında yer alır.”
Hastayı Hekime Götüren Nedenler
Hipertansiyon çoğunlukla rastlantısal olarak fark edildiğine değinen Doç. Dr. Olcay Özveren, “Baş ağrısı, eforla artan nefes darlığı, tıkanma hissi, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, halsizlik, bulanık görme, baş dönmesi, kulak çınlaması ya da uğultu, sık idrara çıkma, bacaklarda şişlik, kalp atışlarında düzensizlik ve burun kanaması gibi şikâyetler hastanın hekime başvurmasına neden olur. Dolayısıyla bu şikâyetlerle başvuran hastalarda hipertansiyon varlığının aranması da zamanında tanı ve tedavi için önek taşır” diye konuştu.
Kan basıncında 5 mmhg düşüş, kalp damar sistemine bağlı yaşam kayıplarını yüzde 20 azaltıyor
Hipertansiyonu kontrol altına almanın uzun dönemde kalp ve damar hastalıkları, inme ve böbrek yetersizliği gibi hayati organ hasarlarının gelişmesinin engelleyebileceğine dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, sözlerine şöyle devam etti:
“Meta analizlerden elde edilen bilgilere göre sistolik (büyük) kan basıncında 10 mmHg, diyastolik (küçük ) kan basıncında 5 mmHg düşüş sağlandığında kalp damar sistemine bağlı yaşam kayıplarında yüzde 20, tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarını yüzde 10-15, inmede yüzde 35 koroner kalp hastalığında yüzde 20 ve kalp yetmezliğinde  ise yüzde 40 azalma görülmektedir.”
Tedavinin Altın Standartları
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişikliklerinin hipertansiyon tedavisinin temel yapı taşları olduğunu belirterek, “İlaç tedavisi tamamen hekim tarafından düzenlenirken yaşam tarzı değişiklikleri tamamen hastanın aktif rol oynadığı tedavi yöntemidir. Yaşam tarzı değişikliklerinin ise şöyle sıralamak mümkün: “Tuz kısıtlamalı (günlük <2 gr sodyum= 5 gr tuz alınması ) ve potasyum alımının arttırılması gerekir. Artmış potasyum alımının KB düşürücü etkisi artmış sodyum alımıyla doğru orantılıdır. DASH diyeti 4.7 gr/gün potasyum önermektedir. Böbrek fonksiyon bozukluğu olanlarda ve potasyum atılımını bozan ilaçları kullanan hastalar bu konuda dikkatli olunmalı. Alkol tüketiminin azaltılmalı, sigara kesinlikle bırakılmalı ve Akdeniz tarzı diyet beslenmeye tercih edilmeli. Yani, sebze, meyve ağırlıklı, yağ oranı düşük ürünler, balıketi ve doymamış yağ asitlerinden zengin yağların tüketmeye dikkat edilmeli.  Fazla kilosu olanlar mutlaka kilo vermeli. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm’nin altında, kadınlarda ise 80 cm’nin altında olmalı. Bunu sağlayacak şekilde kilo verilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite ise 30 dakika orta-şiddette dinamik aerobik egzersiz (yürüme, bisiklet, yüzme vb.) haftada 5 ila 7 gün yapılması önerilmektedir.”
source https://saglik.kocaali.com/2025-yilina-kadar-hipertansiyon-hastalarinin-1-5-milyara-ulasacagi-tahmin-ediliyor/
0 notes
kamu365 · 4 years
Text
Hipertansiyon hasta sayısı 2025 yılına kadar 1.5 milyara ulaşabilir
16 Mayıs 2020, Cumartesi 10:37
İstanbul
Tüm erişkin yaş grubunun yüzde 30-45 arasını ilgilendiren hipertansiyonun, tek bir hastalıktan ziyade tüm hayati organları etkileyen ciddi bir sorun olduğunu ve bu nedenle hipertansiyonu buzdağının üzerindeki kısmı gibi düşünülmesi gerektiğine vurgu yapan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, 2015 verilerine göre, hipertansiyonun dünya üzerinde 1.15 milyar kişide görülmekteyken, 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağının tahmin edildiğine dikkat çekti. Özveren, “Fazla kilosu olanlar mutlaka kilo vermeli. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm’nin altında, kadınlarda ise 80 cm’nin altında olmalı. Bunu sağlayacak şekilde kilo verilmelidir” dedi.
  Çoğunlukla sinsi seyrettiği için, “sessiz katil” olarak da tanımlanan hipertansiyon dünya nüfusu için önemli bir sağlık sorunu. Genellikle rutin kan basıncı ölçümleri sırasında fark edilebildiği için de hastanın hekime başvuru nedenleri de, baş ağrısından kulak çınlamasına, sık idrara çıkmaktan bulanık görmeye kadar farklı nedenler olabiliyor. Kardiyovasküler hastalıklar ve böbrek yetmezliğinin hipertansiyonun ortaya çıka sebepleri arasında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, “Sistolik (büyük) kan basıncının >140 mmHg ve diyastolik (küçük) kan basıncının >90 mmHg olarak ölçülmesi ile hipertansiyon tanısını konur” dedi.
60 YAŞ ÜSTÜ HER 3 KİŞİDEN BİRİ HİPERTANSİYON HASTASI
Hipertansiyonu tek bir hastalık gibi değil bütün hayati organları ilgilendiren hastalıklar topluluğunda buz dağının suyun üzerindeki kısmı gibi görmek gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, hastalığın görülme sıklığı ile ilgili önemli istatistikler verdi:  “Hipertansiyonun dünya üzerinde sıklığı 2015 verilerine göre 1.15 milyar kişide görülmekte iken 2025 yılına kadar bu rakamının 1.5 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüm erişkin yaş grubunda (18-75 yaş ) sıklığı yüzde 30-45 olmasına rağmen 60 yaş sonrası bu oran yüzde 60 ve üzerine çıktığı görülüyor. Ülkemizde ise 34 milyon kişi tahmin edilen 20 yaş ve üstü popülasyonda beş milyon erkek ve altı milyon kadın hipertansif hasta olduğu tahmin ediliyor. Bu tahmine göre, tüm erişkin erkeklerin yüzde 30’u, kadınların da yüzde 35’i yüksek tansiyona sahiptir. Sıklık 30-39 yaş grubunda yüzde 19 dolayında iken 50-59 yaş grubunda erkeklerin yarıdan biraz azı, kadınların yarıdan fazlası hipertansiyonludur. Altmış yaşını aşkın bireylerde ise, hipertansiyona her üç kişinin ikisinde rastlanmaktadır.”
RİSK HER YAŞTA VAR
Hipertansiyon açısından tüm yaş grubundaki kişilerin risk altında olduğunu belirten Doç. Dr. Olcay Özveren, “Özellikle yaş belirgin bir biçimde hipertansiyon riskini arttırmaktadır. Erkek olmak, önceden sigara içmek ya da hala sigara içiyor olmak önemli risk faktörleri arasındadır. Bununla birlikte, diyabet tanısı almış olmak, kolesterol yüksekliği, aşırı kilolu ve obez olmak ve ailede erken başlangıçlı hipertansiyon hastası bulunması, erken menopoz ve hareketsiz yaşam tarzı da hipertansiyon hastalığı için bilinen risk faktörleri arasında yer alır” dedi.
HASTAYI HEKİME GÖTÜREN NEDENLER
Hipertansiyon çoğunlukla rastlantısal olarak fark edildiğine değinen Doç. Dr. Olcay Özveren, “Baş ağrısı, eforla artan nefes darlığı, tıkanma hissi, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, halsizlik, bulanık görme, baş dönmesi, kulak çınlaması ya da uğultu, sık idrara çıkma, bacaklarda şişlik, kalp atışlarında düzensizlik ve burun kanaması gibi şikâyetler hastanın hekime başvurmasına neden olur. Dolayısıyla bu şikâyetlerle başvuran hastalarda hipertansiyon varlığının aranması da zamanında tanı ve tedavi için önek taşır” diye konuştu.
KAN BASINCINDA 5 MMHG DÜŞÜŞ, KALP DAMAR SİSTEMİNE BAĞLI YAŞAM KAYIPLARINI YÜZDE 20 AZALTIYOR
Hipertansiyonu kontrol altına almanın uzun dönemde kalp ve damar hastalıkları, inme ve böbrek yetersizliği gibi hayati organ hasarlarının gelişmesinin engelleyebileceğine dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, sözlerine şöyle devam etti:
“Meta analizlerden elde edilen bilgilere göre sistolik (büyük) kan basıncında 10 mmHg, diyastolik (küçük ) kan basıncında 5 mmHg düşüş sağlandığında kalp damar sistemine bağlı yaşam kayıplarında yüzde 20, tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarını yüzde 10-15, inmede yüzde 35 koroner kalp hastalığında yüzde 20 ve kalp yetmezliğinde  ise yüzde 40 azalma görülmektedir.”
TEDAVİNİN ALTIN STANDARTLARI
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişikliklerinin hipertansiyon tedavisinin temel yapı taşları olduğunu belirterek, “İlaç tedavisi tamamen hekim tarafından düzenlenirken yaşam tarzı değişiklikleri tamamen hastanın aktif rol oynadığı tedavi yöntemidir. Yaşam tarzı değişikliklerinin ise şöyle sıralamak mümkün: 
“Tuz kısıtlamalı (günlük <2 gr sodyum= 5 gr tuz alınması ) ve potasyum alımının arttırılması gerekir. Artmış potasyum alımının KB düşürücü etkisi artmış sodyum alımıyla doğru orantılıdır. DASH diyeti 4.7 gr/gün potasyum önermektedir. Böbrek fonksiyon bozukluğu olanlarda ve potasyum atılımını bozan ilaçları kullanan hastalar bu konuda dikkatli olunmalı. Alkol tüketiminin azaltılmalı, sigara kesinlikle bırakılmalı ve Akdeniz tarzı diyet beslenmeye tercih edilmeli. Yani, sebze, meyve ağırlıklı, yağ oranı düşük ürünler, balıketi ve doymamış yağ asitlerinden zengin yağların tüketmeye dikkat edilmeli.  Fazla kilosu olanlar mutlaka kilo vermeli. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm’nin altında, kadınlarda ise 80 cm’nin altında olmalı. Bunu sağlayacak şekilde kilo verilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite ise 30 dakika orta-şiddette dinamik aerobik egzersiz (yürüme, bisiklet, yüzme vb.) haftada 5 ila 7 gün yapılması önerilmektedir.”
DHA
The post Hipertansiyon hasta sayısı 2025 yılına kadar 1.5 milyara ulaşabilir appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2TaP31c via IFTTT
0 notes
Video
youtube
Pingxiang VitalForce humic acid potassium humate
we have stable resource of leonardite to produce high quality and high active humic acid fertilizer,potassium humate with hight k2o ,high solubility of humic acid with fulvic acid. sufficient humic acid raw materials in stock,production capacity of finished products potassium humate 580ton/month ,humic and fulvic acid 500ton/month,we"pingxiang vitalforce firm " looking for a chance to working with you ,email: [email protected]. Tenemos un recurso estable de leonardita para producir fertilizantes de ácido húmico de alta calidad y alta actividad, humato de potasio con alto contenido de k2o, alta solubilidad del ácido húmico con ácido fúlvico. suficientes materias primas de ácido húmico en stock, capacidad de producción de productos terminados humate de potasio 580ton / mes, ácido húmico y fúlvico 500ton / mes, "pingxiang vitalforce firm" buscando la oportunidad de trabajar con usted, correo electrónico: h.vitalforce@gmail. com. temos recursos estáveis de leonardita para produzir fertilizante de ácido húmico de alta qualidade e alto ativo, humato de potássio com alto k2o, alta solubilidade de ácido húmico com ácido fúlvico. matérias-primas com ácido húmico suficientes em estoque, capacidade de produção de produtos acabados humato de potássio 580ton / mês, ácido húmico e fúlvico 500ton / mês, nós "pingxiang vitalforce firm" buscando uma chance de trabalhar com você, envie um e-mail para: h.vitalforce@gmail. com. nous avons une ressource stable de léonardite pour produire un engrais d'acide humique actif de haute qualité et élevé, de l'humate de potassium avec une hauteur de k2o, une solubilité élevée de l'acide humique avec de l'acide fulvique. suffisamment de matières premières d'acide humique en stock, capacité de production de produits finis humate de potassium 580 tonnes / mois, acide humique et fulvique 500 tonnes / mois, nous "pingxiang vitalforce firm" à la recherche d'une chance de travailler avec vous, email: h.vitalforce@gmail. com. biz yüksek kaliteli ve yüksek aktif hümik asit gübre, yüksekliği k2o ile potasyum humat, fulvik asit ile hümik asit yüksek çözünürlük üretmek için kararlı leonardite kaynak var. stokta yeterli hümik asit hammaddesi, bitmiş ürünlerin üretim kapasitesi potasyum humat 580ton / ay, hümik ve fulvik asit 500ton / ay, sizinle çalışmak için bir şans arayan "pingxiang vitalforce firması", e-posta: h.vitalforce@gmail. com. Wir verfügen über eine stabile Ressource von Leonardit zur Herstellung von hochwertigem und hochaktivem Huminsäuredünger, Kaliumhumat mit hoher k2o-Konzentration und hoher Löslichkeit von Huminsäure mit Fulvinsäure. Ausreichend Huminsäure Rohstoffe auf Lager, Produktionskapazität von Fertigprodukten Kaliumhumat 580ton / Monat, Huminsäure und Fulvinsäure 500ton / Monat, wir "Pingxiang Vitalforce Firma" auf der Suche nach einer Chance für die Zusammenarbeit mit Ihnen, E-Mail: h.vitalforce@gmail. com
0 notes
huseyinerol3453 · 2 years
Photo
Tumblr media
DEĞERLİ DOSTLAR, MANTARIN FAYDALARI * YAŞLANMAYI GECİKTİRİR. * BEYİN VE SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARINDAN KORUR. * ALZHEİMERİ ÖNLER. * ETE YAKIN ORANDA VE ÇOK DEĞERLİ PROTEİN İÇERİĞİ NEDENİYLE, SON DERECE BESLEYİCİ VE ÖNEMLİ BİR BESİNDİR. * ÇOCUKLARDA BÜYÜMESİNDE, GELİŞMESİNDE VE HASTALIKLARDAN KORUNMA AMACIYLA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN GELİŞMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAR. * VÜCUT İÇİN GEREKLİ TÜM AMİNOASİTLERİ İÇERİR. * YAĞ YÖNÜNDEN OLDUKÇA FAKİR OLMASI NEDENİ İLE KİLO ALDIRMAZ. KİLO VERMEK AMAÇLI YAPILAN DİYETLER İÇİN DE İDEAL BİR BESİNDİR. * B,A,K,D VİTAMİNLERİ AÇISINDAN OLDUKÇA ZENGİNDİR. * KEMİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE ÇOK OLUMLU ETKİLERİ VARDIR. BÜYÜME ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIN VE KEMİK ERİMESİ RİSKİ OLAN KADINLARIN MUTLAKA TÜKETMESİ GEREKİR. * BOL MİKTARDA KALSİYUM,POTASYUM,FOSFOR,DEMİR,ÇİNKO VE BAKIR İÇERMESİNDEN DOLAYI, KANSIZLIK BAŞTA OLMAK ÜZERE, KALP DAMAR HASTALIKLARI, MİGREN, YÜKSEK TANSİYON, FELÇ,ASTIM,ROMATİZMAL HASTALIKLAR,DİŞ ÇÜRÜMESİ VE KEMİK ERİMESİNİ ÖNLER. * BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ KUVVETLENDİRİR. * DÜŞÜK SODYUM MİKTARI İLE, YÜKSEK TANSİYON VE KALP HASTALARININ BİLE, RAHATLIKLA TÜKETEBİLECEĞİ BİR BESİNDİR. MANTARIN ZARARLARI ,MANTARIN ZARARLARI NELERDİR * ZEHİRLİ OLANLARI ÖLÜMCÜL SONUÇLAR DOĞURABİLİR. İÇERİĞİNDE BULUNAN FOSFOR VE CALSİYUM, ÖZELLİKLE BÖBREK HASTALARI, FOSFOR VE CALSİYUM YÜKSEKLİĞİ OLAN VE BU ELEMENTLERİ TÜKETMESİ SAKINCALI OLAN HASTALAR İÇİN ZARARLI OLABİLİR. BU HASTALAR, MANTARI, DOKTORLARINA DANIŞMADAN TÜKETMEMELİDİRLER. AFİYET, ŞİFALAR OLSUN. EN İÇTEN DİLEKLERİMLE. https://www.instagram.com/p/Ce14opnKY9t/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
tipoloji-blog · 6 years
Text
Kreatinin Nedir? Belirtileri ve Nedenleri
Tumblr media
Kan ve idrar testleri kreatinin seviyenizi kontrol edebilir. Testler böbreklerin ne kadar iyi çalıştığını kontrol etmek için yapılır. Her gün vücuttaki kreatin miktarının yaklaşık %2'si kreatinine dönüşür. Vücuttaki kas kütlesi günden güne nispeten sabit olduğundan, kreatinin üretimi günlük olarak değişmeden kalır.
Kreatinin Nedir?
Kreatinin, kaslara enerji sağlamakla ilgili olan kreatin tarafından üretilen ve kanınızda bulunan atik bir kimyasaldır. Diyetinizdeki protein ve vücudunuzun kaslarının normal dökümünden gelir. Kreatinin böbrekler tarafından kandan alınır ve daha sonra idrarınızda vücuttan dışarı atılır. Böbrek hastalığınız varsa, kanınızdaki kreatinin düzeyi artar.
Kan kreatinin seviyeleri neden kontrol edilir?
Böbrekler kan kreatininini normal bir aralıkta tutarlar. Kreatinin, böbrek fonksiyonelliğinin güvenilir bir göstergesidir. Yüksek kreatinin düzeyi, bozulmuş böbrek fonksiyonunu veya böbrek hastalığını gösterir. Böbrekler herhangi bir sebepten dolayı rahatsızlandığında, kreatinin düzeyi böbreklerden kreatinin yetersiz temizlenmesinden dolayı artacaktır. Anormal derecede yüksek kreatinin seviyeleri böbrek yetmezliği ya da olası sorunlar konusunda uyarır. Bu nedenle standart kan testleri, kandaki kreatinin miktarını düzenli olarak kontrol eder. Böbrek fonksiyonu tarafından vücuttan ne kadar kreatinin temizlendiğini hesaplayarak böbrek fonksiyonelliği daha kesin bir ölçümü ile tahmin edilebilir. Bu kreatinin klirensi olarak adlandırılır ve böbrekler tarafından filtrasyon oranını (glomerüler filtrasyon oranı veya GFR) tahmin eder. Kreatinin klirensi iki şekilde ölçülebilir. Serum (kan) kreatinin düzeyi, hastanın kilosu ve yaşı kullanılarak bir formülle hesaplanabilir (tahmin edilebilir). Formül 140 eksi, hastanın yaşının kilogram cinsinden ağırlıkları (kadınlarda 0.85 kez), serum kreatinin düzeyinin 72 katı mg / dL'ye bölünür. Kreatinin klirensi, 24 saatlik idrar numunesi toplanarak ve daha sonra bir kan örneği alınarak daha doğrudan ölçülebilir. Hem idrarda hem de kandaki kreatinin seviyeleri belirlenir ve karşılaştırılır. Sağlıklı kadınlar için normal kreatinin klerensi 88-128 mL / dk'dır ve erkekler için 97 ila 137 mL / dk'dır. Kan üre nitrojen (BUN) seviyesi, böbrek fonksiyonunun başka bir göstergesidir. Üre ayrıca böbrek fonksiyonu bozulmuş ise birikebilen metabolik bir yan üründür. BUN-kreatinin oranı genellikle, tek başına kreatinin düzeyi ile karşılaştırıldığında, böbrek fonksiyonu ve bunun olası altta yatan nedeni hakkında daha kesin bilgiler sağlar. BUN dehidrasyon ile artar. Son zamanlarda, bebeklerde artmış kreatinin seviyeleri bakteriyemi ile ilişkiliyken erişkin erkeklerde yüksek seviyeler prostat kanseri riskini arttırmıştır.
Normal kreatinin Kaç Olmalıdır?
Kandaki normal kreatinin seviyeleri yetişkin erkeklerde desilitre başına (dL) yaklaşık 0.6 ila 1.2 miligram (mg) ve yetişkin kadınlarda desilitre başına 0.5 ila 1.1 miligramdır. (Metrik sistemde, bir miligram, bir gramın binde birine eşit bir ağırlık birimidir ve bir desilitre, bir litrenin onda birine eşit bir hacim birimidir.)
Yüksek Kreatinin Kaç Olursa Tehlikeli
Sadece bir böbreği olan bir kişinin normal seviyesi yaklaşık 1.8 veya 1,9 olabilir. Bebeklerde 2.0 veya daha fazla kreatinin düzeyleri ve yetişkinlerde 5.0 veya daha fazla kreatinin seviyeleri, ciddi böbrek yetmezliğini işaret edebilir. Atıkları kandan uzaklaştırmak için bir diyaliz makinesine duyulan ihtiyaç, BUN, kreatinin düzeyi, potasyum seviyesi ve hastanın vücutta ne kadar sıvı tuttuğu gibi çeşitli hususlara dayanmaktadır.
Yüksek Kreatinin Seviyeleri ile İlişkili Belirtiler Nelerdir?
Böbrekler, toksinleri vücuttan idrar yoluyla çıkarmaya yardımcı olur. Ama beslenme alışkanlığı ve diğer faktörler böbreklerin işlevlerini kaybetmesine neden olabilir. Bu durum kanda yüksek kreatinin düzeylerine yol açar, bu da kişinin sağlığına ciddi zararlar verebilir. Böbrek disfonksiyonu belirtileri (böbrek yetmezliği) yaygın olarak değişiklik gösterir. Genellikle kandaki kreatinin düzeyi ile korelasyon göstermezler. Bazı kişilerde herhangi bir semptom görülmeksizin şiddetli böbrek hastalığı ve rutin kan çalışmalarında artmış kreatinin bulgusu olabilir. Diğerlerinde, sorunun nedenine bağlı olarak, farklı böbrek yetmezliği semptomları mevcut olabilir. Bunlar: Susuzluk, Yorgunluk, Şişlik (ödem), Nefes darlığı, diğer pek çok nonspesifik semptomlar (örneğin, bulantı, kusma, nöropati ve kuru cilt).
Kreatinin Yüksekliği Nasıl Düşürülür?
Vücudunuzun en iyi şekilde çalışması için temiz kana ihtiyacı vardır. Kreatinin seviyenizi düşürmenin en iyi yolu, altta yatan nedeni tedavi etmektir. Diyaliz böbrek sorunları için yaygın bir tedavi yöntemidir. Böbrekleriniz atık ürünlerini vücudunuzdan çıkaramadığında kullanılan önemli bir tıbbi işlemdir. Ancak kreatininizi düşürmek için farklı tedaviler ve yaşam tarzı değişiklikleri ile bu tedavileri tamamlayabilirsiniz. Bu sekiz doğal seçenek dahil olmak üzere, kreatinin seviyenizi düşürmeye yardımcı olacak yollar hakkında doktorunuzla konuşun: Ağır Egzersizleri Azaltın Egzersiz genellikle iyi bir şeydir, fakat aşırı yapmak kreatinin seviyelerini arttırabilir. Kas metabolizması kreatinin ürettiğinden, kas gruplarını yorucu aktivitelere maruz bırakmak aşırı kreatinin üretimine neden olabilir. Yapılan bir araştırmada,  yoğun egzersizin, en azından geçici olarak artan kas yıkımına yanıt olarak kreatinin düzeylerini artırdığını göstermektedir. (1) Ne tür egzersizler yapmanız gerektiği konusunda doktorunuzla konuşun. Koşmak yerine yürümeyi ya da ağırlık kaldırmak yerine yoga yapmayı deneyin. kreatini Düşüren Meyveler / Gıdalar Elma sirkesi Acı kabak Tarçın Ananas Yeşil çay Sarımsak Zencefil Kızılcık suyu Hindistan cevizi suyu Portakal Zeytin yağı elma Karbonat Limon Esansiyel Yağı Papatya çayı Guava Soğan Papaya Maydanoz
Yüksek Kreatinin Seviyesini Düşüren Vitaminler
C vitamini, yüksek kreatinin seviyelerini düşürmede yardımcı olabilecek en önemli vitaminlerden biridir. Bu, esas olarak böbreklerin detoksifikasyonuna (toksik temizlik) yardımcı olan antioksidan özelliklerinden kaynaklanmaktadır (2). Kreatinin seviyeleriniz diyabet nedeniyle yüksekse, kan şekeri seviyenizi kontrol etmek için B7 vitamini alımını arttırmayı düşünebilirsiniz (3). Böbrek hastalığından muzdarip bireyler düşük D vitamini düzeylerine sahiptir ve bunun yanı sıra takviyesini de düşünmek isteyebilirler. Turunçgiller, yeşil biberler, karnabaharlar, mısır gevrekleri, mısır, peynir, yumurta sarısı, buğday kepeği vb. ile zengin bir diyet uygulayarak bu vitaminlerin alımını artırabilirsiniz. Ya da bu vitaminler için ek takviyeleri alabilirsiniz ancak bu konuda muhakkak doktorunuza danışmalısınız. Yüksek kreatinin seviyelerini önlemek için aşağıda belirtilen ipuçlarını da takip edebilirsiniz.
Yüksek Kreatinin Seviyesini Önlemek
Güçlü egzersizlerden kaçının. Kreatin takviyeleri almaktan kaçının. Protein alımını azaltın. Kepekli tahıllar, baklagiller, sebzeler ve meyveler gibi lif bakımından zengin yiyecekler tüketin. Doktorunuza danıştıktan sonra sıvı alımınızı artırın. Doktora danıştıktan sonra yoga asanaları Ardha Matsyendrasana (Yarım Spinal Büküm) gibi alıştırma yapın.
Yüksek kreatinin yan etkileri
Yüksek kan kreatinin aşağıdaki tehlikeleri ortaya çıkarabilir: Böbreklerinize daha fazla zarar verir. Gelişen kardiyovasküler hastalık riskini artırır. Sindirim sistemi ve solunum sistemi rahatsızlıklarına yol açar. Sinir sisteminizdeki sorunlara neden olur. Katılımsız bırakılırsa, yüksek kreatinin seviyeleri genel sağlığınıza bir tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, problemi çözmek için periyodik olarak testlerin yapılması önemlidir. Bu makalede sözü edilen tüm ilaç ve yöntemler yüksek kan kreatinin düzeylerini azaltmada oldukça yardımcı olsa da, herhangi birini denemeden önce doktorunuza danışmak daha iyidir. Kaynaklar: 1, 2, 3 Read the full article
0 notes