Tumgik
#soktuğu
yldzhll · 5 months
Text
Herşey bir çocuğunun elini cebine soktuğu kadar boş
Öznesi olmayan cümleler kadar anlamsız..
Ve senin "Naber?" soruna,
"İyilik" dediğim kadar yalan...
Tumblr media Tumblr media
#Yldzhll #mutlu #akşamlar#
203 notes · View notes
Tumblr media
Koca kafalı kardeşim kafasini kameraya soktuğu için arkada gözükmek için çabalıyorum
1510
34 notes · View notes
otadam · 3 months
Text
Sistem.
Yaşam.
İnsanlar.
Her gün biraz daha bulanıklaşan bir gerçeklik içinde sürükleniyoruz. Yalanlarla örülmüş bir ağ, bizi tuzağa düşürmek için bekliyor. Sahte gülümsemeler, boş vaatler, yalan dolan dolu sözler... Hepsi bir oyun, bir yanılsama.Öfke. Bu dünyanın seni soktuğu köşeye sıkışmış hissediyorsun. Gözlerinde yanan bir ateş var, kimse görmüyor. Her adımında, her nefesinde, daha da derine işleyen bir nefret. Kendi derini kazıyorsun, zehrinle besleniyorsun.Kaos. Düzen denilen bu saçmalığın ardında saklanan tek gerçek. Tüm yapay sınırlar, kurallar, normlar… Hepsi birer illüzyon. Gerçek olan tek şey, içindeki bu düzensizlik, bu kargaşa. Onunla savaşma, onu kucakla. Çünkü o senin en saf halin.Geçmiş. Sırtında taşıdığın o ağır yük. Yüzleştiğin tüm hayal kırıklıkları, acılar, kayıplar… Geçmiş seni şekillendirdi, seni bu hale getirdi. Her bir yara izi, her bir kırık parça, senin hikayeni anlatıyor. Ama unutma, o yük seni ezip geçmeyecek. Sen onu ezip geçeceksin.Tiksinti. İnsanlara duyduğun o derin, içsel tiksinti. Sahte yüzler, ikiyüzlü davranışlar, bitmeyen ihanetler. Onlardan kaçamayacaksın, ama onlara karşı savunmasız da değilsin. Onları olduğu gibi kabul et ve kendi gerçekliğini yarat. Kendi zehrinle, kendi öfkenle, kendi kaosunla.Şimdi, derin bir nefes al ve bırak zehrin akıp gitsin. Bırak tüm öfken, tüm nefretin, tüm tiksintin bu satırlarda kendine yer bulsun. Çünkü bu senin gerçeğin ve senin hikayen. Bunu senden kimse alamaz.
9 notes · View notes
gezegen-gezginn · 2 years
Text
Herşey bir çocuğunun elini cebine soktuğu kadar boş !
Öznesi olmayan cümleler kadar anlamsız..
Ve senin "Naber?" soruna, "Iyilik" dediğim kadar yalan...!
Tumblr media
74 notes · View notes
deactivated12334 · 11 months
Text
Herşey bir çocuğun elini cebine soktuğu kadar boş!
Öznesi olmayan cümleler kadar anlamsız...
Ve senin "Naber?" soruna,
"İyilik" dediğim kadar yalan.
14 notes · View notes
veganlogicdinamo · 1 year
Text
İLK DÖRT MADDE HEDEFTE!
Tahmin ettiğimiz gibi AKP, TBMM’ye soktuğu dinci ve etnikçi partilerin desteği ile anayasayı yeniden tasarlama planını devreye soktu.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, CNN Türk’e çıkmış, laikliğin yeniden tanımlanmasını istemiş. Demiş ki “Laiklik kelimesi Türkçe bir kelime değil. Bu her kesim tarafından farklı algılanmasına yol açıyor. Baskıcı bir politika olarak uygulandı. Laiklik herkesin dinini yaşamasına saygı duymak demektir, devletin bunlara saygı duyması demektir. Laiklik din düşmanlığı değildir.”
Bu sözlerde doğru olan şey, laikliğin din düşmanlığı olmadığı ve devletin farklı inançta olanlara saygı duymak zorunda olması. Ama bunun dışında yanlış ve eksiklerle dolu...
Cumhuriyetin niteliklerini anlatan anayasanın ikinci maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak tanımlar ve bu madde, anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez ilk dört maddesinden biridir. Bu maddeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesidir!
Tek cümleyle anlatmak gerekirse laiklik, devletin kaynağını dinden almayan yasalarla yönetilmesidir. Bunu anlamayan ya Türkçe bilmiyordur ya da Fatih Erbakan gibi dini siyasette araç olarak kullanmak isteyen bir siyasal İslamcıdır.
14 notes · View notes
guzyazi · 1 year
Text
ÇOCUKLARINIZI ŞIMARTIN
Dünden beri bir video dolaşıyor: "Çocuklarınızı şımartın!" diye.
Zor bir çocukluk geçirmiş, bunu kabullenmesi çok zaman almış biri olarak videoyu izlediğimde videodan bu kadar midemin bulanmasına ben de şaşırdım.
Bir dönem kendimi "kurban" görmüştüm. Sonra "kahraman"lığa soyundum. Şimdi güçlü ya da güçsüz olmanın öneminden uzakta, "Bugünümü nasıl güzelleştirebilirim?" diye dışa açılışlarım ya da "Bugün hiç keyfim yok, sadece yatacağım." diye içime kapanışlarım var. Mutluluğumu ya da mutsuzluğumu kovalamıyorum.
Travmaların insanı soktuğu kurban psikolojisinin, yaşam/potansiyel yaşam üzerinde çok ciddi tehdidi var. Yani kendine yardım etmeye çalışmak güzel ama kendini yardıma "muhtaç" acizlikte hissetmek bir kaçış. Girdap. Hiçbir zaman kendinize yaklaşamadığınız, herkesi suçladığınız sonuçsuz bir yol.
Kurban hissettiğim dönemlerde sıkça yaptığım düşünce hatalarından biriydi çocukların şımartılması gerektiği. Kendimde her eksik olanı lazım sanıyordum. Bir de iyi konuşmacıyımdır, annemi bile manipüle ediyordum: "Çocuk, dünyaya sizin isteğinizle geliyor dolayısıyla onun size değil; sizin ona 'öf' bile dememeniz lazım." diye. İyi ki böyle ters pencereli bakıyorum dünyaya, orası ayrı. Ama ebeveyne aşırı suçlayıcıyken çocuğu da aşırı muhafaza ediyor, onu hayattan tamamen sakınıyordum. Çocuk zorlanmamalıydı, sınanmamalıydı, seçenekler çocuğun önüne serilmeli ve yeteneği şıp diye anlaşılıp çocuk ona yönlendirilmeliydi. Çocuk sanki hiç büyümeyecek bir kutsiyetteydi. Yalıtılmış bir halde ondan bir hayat çıkacak diye beklenmeliydi. Of ne temelsiz zırvalardı bunlar.
Şimdiyse, her istediği yapılmış çocuklarla geçen bilmem kaçıncı yılım öğretmenlikte. Bir de -travmatize olmaması kaydıyla- sınanmış, denenmiş, potansiyeli zorlanmış çocuklara bakıyorum. Kendilik yolunda, hayatı kolaylama ve zenginleştirme bakımından öyle uçurum var ki aralarında. Ya, öyle.
Videoyu tarttım tarttım tarttım... Genellenemeyecek kadar anlamsız cümleler yığını. Çocuğuna güven vermek onu şımartmakla aynı şey değil. Kelimeler yanlış seçiliyor ama hâlâ öğrenilemedi ki kelimeler her şeydir.
"Çocuklarınızı destekleyin ama yönlendirin de. Tahakküm altına değil ciddiye alın " vs. gibi çocuğa yüz verme yöntemlerinin sıralanacağı yerde sığlıkla "Şımartın!"
Peki.
Videodaki konuşmacıyı araştırdım, Sinan Ergin diye biri. Satış-Pazarlama üzerine inşa edilmiş bir tahsili var denebilir. Motivasyon konuşmaları yapıyor. Aradım, taradım, psikolojiye dair bir ihtisas göremedim. Varsa bilgilendirin. Varsa da görüşlerine kaşıntım tuttuğu gerçeği değişmeyecek. Çocuk-ergenden deneyim itibarıyla bu kadar uzaksak konuşmayalım.
8 notes · View notes
judasizm1 · 1 year
Text
Tumblr media
Barselona takımı siyaseti spora soktuğu ve siyasal çizgisinden dolayı zaten sevmezdim (tam bir kafa tasçı faşistler), Akbelen konusunda da bir adım atacaklarını hiç düşünmüyorum (başka nedenleri de var), hayal kurmayın!. Ama paylaşın bu afişi; insanların baskısı paraya tapanları bile hizaya sokar.. (Limak ürünü/hizmeti ne varsa protesto edeceğim, almayacağım/kullanmayacağım; zateb yıllardır yaptığım bir şey bu, sizde yapın diye söyledim.)..
O yüzden Real Madrid 😉✌️
8 notes · View notes
jugger-naut · 1 year
Text
bugün eski sevgilisine çok benzeyen bir kadın gördüm metroda. kadını inene kadar inceledim. acaba görse bu kadını da beğenir, buna da aşık olur muydu diye düşündüm. benim bu kadından ya da eski sevgilisinden ne eksiğim var diye de düşündüm. beni içine soktuğu bu kaprisli durum mide bulandırıcı. neden beni sevmediğinin cevabını bir türlü bulamıyorum. çirkin miyim? aptal mıyım? sıkıcı mıyım? neyim?
insan kendini her ne kadar bu bayık duruma sokmak istemese de içinde bulmuyor da değil. insanı, sürekli olarak birileriyle kendini kıyaslayacak duruma sokmak da hapis cezası verilmesi gereken bir suç olmalı.
10 notes · View notes
sinigami · 1 year
Text
Aslına bakarsanız, okulun bir özgürlük ve eşitlik kurumu olduğu inancı, gerçekte okulun, usulen benimsediği eşitliğe rağmen –hatta tam da bu biçimsel eşitlik yüzünden– muhafazakâr ve hakkaniyetsiz bir kurum olduğu gerçeğini görmeyi engelliyor.
(...)
Okulun sorumluluğu nedir? “Okul” derken okul sistemini kastediyorum, işleyişinde payı olanları değil. Toplumsal eşitsizliklerin idamesinde okulun sorumluluğu nedir? Hem okul karşısındaki eşitsizliklerin, hem de bizzat okulun aktardığı eşitsizliklerin… Bu soruyu layıkıyla sorduğumuzda, bilimin cevabı kuşkuya yer bırakmıyor. Okulun bünyesinde taşıdığı ve hem öğretmenlerde hem de öğrencilerde aradığı değerler; ayırt edici pedagoji yöntemleri (veya bazı öğretim türlerinde, yöntemsizliği); devreye soktuğu seçme ve değerlendirme ölçütleri; aktardığı kültürün içeriği – tüm bunlar, en ayrıcalıklı çocukların lehine, en ayrıcalıksız çocukların aleyhine işliyor. Bu da eğitim sisteminin tamamına hükmeden biçimsel eşitliğin fiilen hakkaniyetsiz olması sonucunu doğuruyor ve demokratik ideallere bağlılığını ilan eden bir toplumda, ayrıcalıkların, açıktan devredildikleri duruma kıyasla çok daha iyi muhafaza edilmesini sağlıyor.
(...)
Eğitim sistemi böylece, ekonomik ve –ondan da fazla– kültürel sermayenin aktarımına dayalı bir toplumsal düzene, eğitimsel liyakat ve kişisel yeteneğe dayalı bir düzen görüntüsü vererek ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerin meşrulaştırılmasına katkıda bulunuyor. O halde, eğitimin özgürleştirme etkisinden söz ederken, mevcut haliyle okuldan mı yoksa olması gereken haliyle okuldan mı bahsettiğimizi açıklığa kavuşturmamız gerek. Mevcut haliyle okulun, toplumsal yapının değişmezliğinde çok büyük payı var. Tüm verilerin işaret ettiği üzere, sınıfsal hareketliliğin ve kültürel başarının birincil aracı olan okullaşmayla ilgili eşitsizlikler, toplumumuzda ekonomik eşitsizliklere kıyasla çok daha belirgindir. Kültürel yoksunluk, ekonomik yoksunluk kadar yoğun biçimde hissedilmiyorsa, bunun sebebi, kültür alanında mahrumiyet hissi ile mahrumiyetin kendisi arasında ters orantı olmasıdır: İnsan kültürden ne kadar mahrumsa, kültürden mahrum olma bilinci o kadar düşük olur.
6 notes · View notes
hendelin · 8 months
Text
dudağımdaki uçuğu geçirmek için bir haftadır çabalıyorum tamamen kurdu ve yara oldu sadece iyileşmesi kalmıştı ama bu gece yine annemin (öz) beni komaya soktuğu kabuslar gördüğüm için yanında iki tane daha çıkmış 🪄
3 notes · View notes
aynodndr · 10 months
Text
Tumblr media
KEDİ 🐱
Evde kedi mi besliyorsun; heryer tüy olur
ay evi kirletir; ay evde hayvan olmaz ;ay kokuyor ay bilmemne diyen akıl fukaralarına;
Günün 20 saatinde kendini yalayarak temizleyen bir kediyle dişlerini bile fırçalamaktan aciz banyosunu yapmaktan
aciz leş gibi kokan
bir insanoğlu arasında seçim yapsam kediyi seçerdim :))
Tuvalet kabı pisken tuvaletini yapmayan saatlerce tutan yaptığı tuvaletin üzerini örten kediyle tuvaletin sifonunu çekmeyen tuvaletten çıkınca ellerini yıkamayan dönüp bi arkasına bakıp fırça kullanmayı düşünemeyen bir
insanoğlu arasında seçim yapsam kediyi seçerdim:)
Suyuna toz bile düşse içmeyen , mama kabını tuvalet kabıyla yakın olduğunda yemeğini yemeyen kediyle ; herkes oturmadan yemeğine başlayan , ağzını şapırtada şapırtada yemek yiyen , ağzındakiyle konuşan , hüpürdeterek
bişey içen , sofranın ortasına konulan şeye ağzına soktuğu kaşığı daldırıp tabağına almayıp ortadan yiyip herkesin hakkına giren insanoğluyla arasında seçim yapsam kediyi seçerim:)
Hatta bazı insanları verip yerine kedi alabilsek ne güzel olurdu :) yada sihirli bir değnekle
onları kediye dönüştürsek
SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİN! SEVENE SAYGI DUYMAK ZORUNDASIN
Netten Alıntıdır
Pati Sevenlere Saygılarla
2 notes · View notes
katakullii · 1 year
Text
hayatım bazı zamanlar kendimi aklımdaki şeylere heveslendirmemeye çalışmakla geçiyor. bunun tam tersi olması gerekir oysa. ama hayat heves ettiğim şeyleri alıp kursağıma soktuğu için, yok yooook, sakin ol, hayır olmaz, şşşşş, heveslenme gibi şeyler derken buluyorum kendimi, kendime. 
olur be aslında, niye olmasın, neden olmasın, ne belli?
8 notes · View notes
saksibitkisiyim · 1 year
Text
aptal bir ödev beni inanılmaz strese soktuğu için uyuyup bilinç dışı kalmak dışında hiçbir şey yapamıyorum
8 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
Uykuyla olan ihtilafı uzun yıllardır devam eden biri olarak şunu söyleyebilirim; ''Sanıldığı kadar uykuya ihtiyacımız yok. Uykumuzu kaçıracak gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan şey, uykumuzun kaçması. Bu toplumun biraz uykusu kaçsa, neler değişir neler.''
SESLİ DÜŞÜNCE... menzil - laiklik Tahakküm halini almayı başarmış herhangi bir şeyden kurtulmak, sanıldığından çok daha çetin bir mücadelenin sonucu olarak karşımıza çıkabilir. Tarih, tahakküm imparatorluklarının ve o imparatorlukların çöküşü tarihidir.
Köleler hiç isyan edebilir mi? Etti işte. Basra'da Zenc İsyanı patladığında, kimse Abbasilerin tahakkümüne karşı böylesine aykırı bir ses beklemiyordu. Sonrasında yarım milyon kölenin öldürülmesi de buna dahil. Beklenmiyordu! Ama oldu işte..
Her tahakküm, kendi isyancısının kundağını sallar! Onu büyütür. Onu geliştirir. Onu bir sabrın taşmasına son damla olarak yetiştirir. Ve o damla, kendinden önce birikime önayak olanların bağrına düştüğünde, sonuçlar öngörülenin çok daha ötesinde cereyan edebilir.
Batı'nın tahakkümü yok muydu? Vardı. Kilise! İlahiyat! Asa! Büyü! Batı'da Aydınlanma dediğimiz hemen her ne varsa, bu kavramların reddiyesi temeli üzerine inşa edilmişti. Peki ya tek amaç hokus pokus erbaplarına karşı, baruta kül düşürenleri mi yetiştirmekti?
Dinsel mekanizmanın küçültülme projesinin amacı, sadece ama sadece salt bilim mekanizmasının yolunu açmak mıydı? Bu soruyu sorma nedenim, bu yolu sadece bilime açmak için kazdıkları inancını taşıyan insanların olduğunu bilmemdir.
''Dinsel'' olana karşı başlatılan ''Bilimsel'' süvari taarruzunun arkasından, elbette ''kapitalizm'' okçuları yayını germekteydi. Bu okların ve uçlarında yanan ateşin ''teknoloji'' kılıç alayını kışkırttığı da bilinmekteydi.
İlahiyatın geriletilmesi, bilimsel olanın yüceltilmesini ve pek tabi üretim ilişkilerinin yeniden modellenmesini, bu modellenmeden doğacak olan daha fazla kapasite, daha kaliteli ürün ve daha çok üretim isteğinin de teknolojiyle tanzim edilmesini sağlamıştır.
Eğer ulusal burjuvazi ''şahsi'' pazarını kurmaya başlamışsa, bu pazarı kısıtlayan her bir etkiye karşı ''şahsi'' kumarını başlatır! Karşısında ''din'' bile olsa, tarihi bir denk geliş ya da hakikattir ki genelde el Royal Floş gelir!
Feodal iktidar barajı, sırtını kiliseye dayamıştı. Onu ''feodal'' yapan işçi sınıfının günahlarını, sırtını dayadığı kilise kelepir fiyatlara siliyordu. Bu çok kazançlı bir kumarhaneydi. Üreten ve tapınan kitleleri, sırt sırta vermiş yapılar konsolide ediyordu.
şte bu kumarhanenin tombalacısı, Avrupa burjuvazisi oldu! (Kurtlar Vadisi 20. bölüm:) Sekülerizm karşısında ilk ayaklan kitle, bu sebeple işçiler oldu. Avrupa burjuvazisinin başını belaya soktuğu işçilerin, hem sekülerleşmesi hem konsolide edilmesi gerekiyordu.
Sosyalistler, bu için biçilmiş kaftandı. Zincirleri biraz uzun tutmak, kimseye bir zarar vermezdi! Dediğim gibi; Milli burjuvazinin şahsi pazarı, kısıtlama kabul etmez! Eğer daraltmaları aşacak alternatif yapılar mevcutsa, masaya bir sandalye daha çeker!
Ortadoğu ve Türkiye'de çok çeşitli cihadist yapılarla müttefikçilik oynayan Descartes'in çocukları, sizce bu kazanılmış kumarı neden bu topraklarda baştan başlatma heveslisi oldular? Kaybettiklerinde, kazanacakları bir kart dağıtımını nasıl taksim ettiler?
Şimdi Avrupa'da dönen barbut, sizce neyin nesi? Menzil ve Laiklik demiştik. Hepsi bu işte.. Anla ve uyarla...
6 notes · View notes
kafabiindunya · 1 year
Text
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, yine aynı şekilde yaşardım fakat her şeyden, hayattan, mutluluktan, gülmekten, sevinçten ve onlarca güzel histen habersiz yaşayıp giderdim. Hiç ummadığım anda tanıştık ve bu kadar mutlu olacağımı ve gerçekten gerçek aşkı bulacağımı düşünmezdim hiç. 5 ay olacak, bu süre içinde o kadar güzel zamanlara ve duygulara şahit oldum ki... Neredeyse her gün beraberdik, beni sırtında gezdirdin, beni öptün hatta ve hatta 2 kere akşam dışarı çıktık birlikte gökyüzünü seyrettik. Her şey 1 ay içinde oldu dolu dolu güzel bir Ağustos ayı geçirdim. Aşk yok diyordum, aşk varmış gerçekten. Sana her geçen gün daha da aşık oluyorum, seninle saatlerce bakışabilirim inan ki. Bazı anlar oluyor kalbim çarpıyor içim içime sığmıyor nefesim kesiliyor heyecandan, seni bir an önce görüp yan yana olmak için. Anlatamıyorum gerçekten satırlarca yazmak istiyorum ama hani kelime bulamıyorum anlatacak bu kadar güzel bir şeye basit kelimeler yetmiyor, kifayetsiz kalıyor. 109 gün oldu, 3 ay 17 gün oldu sevgilim sana "Evet" diyeli. Şu yaşımda şu baskıda çok güzel yaşadım sayende günlerimi, Eylül ayına bile çok güzel girdim. Dün akşam, hiç unutamayacağım o akşam. Romantikliği iliklerime kadar hissettim bitanem kalbim çarpıyor hâlâ hatırladıkça, o günü tekrar tekrar yaşadıkça. Çok güzeldi tıpkı sen gibi :) Çok ama çok seviyorum seni sevgimi anlatacak kelime bulamıyorum, kalbimin atışlarına engel olamıyorum. Bunu okuduğun an, şu an bak bu cümleleri okurken bana bak heyecanıma anlarsın zaten anlatmama gerek o yüzden, bunları okuduktan sonra da sarılacak mısın öpecek misin bakalımm merakla bekliyor olacağım. İyi ki sen sevgilim, iyi ki biz. Hayatıma girdiğin ilk günden beri şükrediyorum böyle bir güzelliği tatlılığı hayatıma soktuğu için Allah'a. Hep ol hayatımda sadece sen ol yeter bana, kocaman öpücükler sana bitanem kocaman sevgilerr. 🤍😽
6 notes · View notes