Tumgik
tekcozumkuran · 3 years
Text
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK HZ. MUHAMMED'E HAYRAN, SAMİMİ DİNDAR BİR KURAN MÜSLÜMANIYDI #29Ekim1923
Atatürk vefatından sonra 50 yıldır, Türk halkına dine karşı, komünist bir düşünceye sahip birisi gibi tanıtıldı. Dahası, dindar olmakla Atatürkçü olmak adeta zıt kavramlar olarak anlatıldı. Bu düşünce kendileri din karşıtı olup, bunu Atatürk üzerinden meşrulaştırmaya çalışan çevrelerin başvurduğu bir yöntemdir. Oysa, Atatürk'ün hayatı ve düşünceleri araştırılıp incelendiğinde, ülkücü ve dindar kişiliği açıkca görülecektir.
Milyonlarca müslümanı düşmanın zulüm ve esaretinden kurtarması, Kuran-ı Kerim’in tefsirini yaptırması, en muteber hadis kitaplarından Sahih-i Buhari’yi tercüme ettirmesi, yanında sürekli Kuran-ı Kerim taşıması, camilerin kiliseye dönüştürülme girişimlerine engel olması, düşman ordularına karşı Müslümanların tek cephesini kurması, ilahiyat fakültelerini, Diyanet başkanlığının ve İmam Hatipleri ilk olarak açtırması, Türk milletinin sorumlu olduğu Kutsal Kitabını anladığı dilde okuması için Türkçeye çevirmesi Atatürk'ün dinine, milletine gönülden bağlı bir insan olduğunun en açık göstergelerindendir.
Atatürk'ü dinden uzak bir kişi olarak göstermek isteyenler şunu iyi bilmelidirler ki, Atatürk hayatı boyunca, temelini materyalizmden alan komünizme karşı büyük bir mücadele vermiştir. Bu konuyla ilgili olarak da, 'Şurası unutulmamalıdır ki; Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.' talimatını vermiştir. Ayrıca Atatürk, Türk Ulusu'nun güçlü milli ve dini duygularının, kültürel ve sosyal yapısının, komünizmin ülkemizde yerleşmesine izin vermeyeceğini bildirmiştir.
Atatürk'ün sağlam bir İslam inancına sahip olduğu, çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarda da açıkça kendini göstermektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz'in yaptığı uygulamaları incelediğimizde de, bunların dinimizin özüne ve Kuran-ı Kerim'de tarif edilenlere uygun olduklarını görürüz.
Atatürk'ün şu sözleri gerçek Kuran müslümanı olduğunun ve Hz Muhammed'in izinden gittiğinin delilidir..."Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor."
1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 92)
Özellikle Atatürk'ün vefatından yalnızca 15 gün önce dünya Müslümanlarına Dışişleri Bakanlığı kanalıyla duyurduğu son mesajı akıllarda soru işareti bırakmayacak kadar açık ve net;
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyetin hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler."
(Nedim Sabai, Urduca Yayınlarda Atatürk, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yay., 1979, s.102)
Atatürk aşağıdaki sözleriylede kadın erkek eşitliğine verdiği önemi dile getirmiştir " Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasının talep etmemiştir.
Allah'ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir. "
1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 86)
Mustafa Kemal'in gerçekte kim olduğunu bugün sadece düşmanları biliyor.
Sevenleri ise sahte Atatürkçülerin peşinde yolunu kaybetmiş durumdadır.
Tumblr media
2 notes · View notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
İSLAM’DA KALİTE, TEMİZLİK, SANAT, ESTETİK, BİLİM, EĞİTİM, GÜZELLİK, BAKIM VARDIR:
Yıllardır pejmürde ve bakımsız kıyafetleriyle İslam’ı temsil ettiklerini söyleyen bazı kişiler gerçekte bir hurafeyi din kuralı haline getirmeye kalkmışlardır. Allah Kuran’da, “Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp uzaklaş.” (Müddessir Suresi 4-5) ayetlerinde, Müslümana giysisini ve evini temizlemesini öğütler. Düşünmeyi, ilimde derinleşmeyi tavsiye eder. Kuran’da Hz. Süleyman (a.s.)’ın sarayı güzellik ve estetiğin en güzel örneklerinden biri olarak verilir. İşte bu yüzden Müslüman, dünyanın en bakımlı, en kaliteli, en kültürlü insanı olmalıdır.
Kalite, Müslüman için hayatın her yönünde vazgeçilmez bir özelliktir. Fakat İslam dinini yanlış anlayanlar çok kalitesiz bir yaşamı İslam adı altında anlatır ve uygularlar. Bu nedenle bazı insanlar da İslam dinini bu kişilerin yaşadıkları hayatla özdeşleştirir ve İslam’a karşı tavır alırlar. Garip bağnazlık anlayışı yüzünden Müslümanlar dünyanın birçok ülkesinde şiddetli tepkilere maruz kalmaktadırlar. Çünkü çoğunlukla bakımsız, kirli, çirkin, İslam’a ve Kuran’a hiçbir şekilde uygun olmayan bir yapı İslam dini olarak sunuluyor.
Bağnaz mantıkta yemek yemede, kıyafette, konuşmada çok kalitesiz davranılır ve bu kalitesizlikte oldukça ısrarcı olunur. Güzelliği tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir model oluşturulur ve güzellik haram gibi gösterilir, çirkin ve bakımsız bir kişinin ise takva sahibi olduğu iddia edilir. Bağnaz anlayışta müzik dinlenmez, resimden hoşlanılmaz, insanlardan uzak durulur, konuşulmaz, iltifat edilmez. Bu garip anlayışı din gibi gören kişiler hayatlarının her anında kalitesizliği yaşar ve çevrelerine sıkıntı yaşattıkları gibi kendileri de bir süre sonra hayata küserler.
ALLAH’IN CENNETTE YARATTIĞI GÜZELLİK VE KALİTENİN DÜNYADAKİ BENZERİ, ANCAK GERÇEK İSLAM AHLÂKI İLE YAŞANABİLİR
Gerçek İslam dininde iltifat, gönül alma, fedakarlık, ince düşünce, barış, sevgi, şefkat, merhamet, demokrasi, fikir özgürlüğü, eğlence, neşe, estetik bir mimari, güzel, bakımlı, cazibeli insanlar vardır.
Dünyada tüm nimetlerden uzaklaşan, nimet sevgisini İslam karşıtlığı olarak gören ve güzel evleri, güzel giysileri, nimetler içinde bir hayatı kendilerine değil de Allah’tan uzak yaşayanlara yakıştıran bağnazlar, sefalet içinde bir hayatı din gibi göstermeye çalışırlar. Oysa Allah tüm güzel nimetleri iman edenlere layık kılmıştır. Nimetleri haram kılmaya kalkanlar ayette şöyle haber verilmiştir:
“De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (Araf Suresi, 32)
Güzellik, neşe, kalite, mutluluk, modernlik, sevgi, şefkat hep Müslümanlar içindir. Kuran’daki Müslüman modeli böyledir. Kuran’da tarif edilen Müslüman akıllıdır, eğitimlidir. Moderndir, dışa dönüktür, kalitelidir, nefreti ortadan kaldırır, sevgiyi getirir. Kuran’daki Müslüman üzüntüyü değil sevinci, kavgayı değil barışı ayakta tutar, güzeldir, bakımlıdır, güzel giyinir, güzel kokar, tertemiz evlerde oturur. Bunun için zengin olmasına, açık veya kapalı olmasına gerek yoktur. Güzellik, modernlik, asalet ve kalite, tertemiz giysilerde, bakımlı bir bedende, güzel bir üslupta ve sevgi dolu aydınlık bir yüzde zaten doğal olarak oluşur.
İslam dünyasının gerçek Kuran ahlakını uygulayan aydınlık ve barışçıl özel insanlara ihtiyacı var. İslam’a hurafe sokmaya çalışan, kendince helalleri haram kılan, dünyaya öfke ve nefret getiren yanlış modelin hemen terk edilmesi gerekiyor. İşte bu yüzden, Kuran’a uyan gerçek Müslümanların Kuran’daki Müslüman modelini dünyaya göstermeleri, son derece kaliteli ve sevecen olmaları ve İslam’ı yanlış anlayan söz konusu kişileri eğitmeleri son derece önemlidir. Allah’ın bizden istediği de budur.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
HOMOSEKSÜELLİK (CİNSEL SAPKINLIK) HAKKINDA İNSANLARDAN GİZLENEN ÖNEMLİ GERÇEKLER
Aile toplumun temelidir. Anne baba ve çocuklardan oluşan aileler toplumun ilerlemesi ve sağlıklı kalabilmesi için gereklidir. Ancak, halihazırda bazı Batılı ülkelerde normal aile kavramıyla çelişen yeni bir trend bulunuyor; homoseksüel evliliği. Gayet açıktır ki, bir toplumun modern ve klas olması o toplumun özgür olmasıyla orantılıdır. Ancak değişen Batı kültürleri ve değerleri homoseksüel evliliğinin de sözde bir tür özgürlük olduğunu savunuyor ve birçok aktivist cinsel sapkınlığı kendilerince, “sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu” gibi algılıyor. Onları örnek alanlar da sözde modern ve modaya uygun davranmak adına peşlerinden giderken aslında topluma, özellikle de çocuklara ve genç kuşağa verdikleri zararın farkında olmuyorlar.
Sonuç olarak homoseksüel aktivistler yaşadıkları sapkın hayat tarzını hem kendi toplumlarının içinde hem de dışında yaygınlaştırmak adına her türlü fırsatı değerlendiriyorlar. Bazı medya kuruluşları ise homoseksüellerin bu doğrultuda fikirlerini yaygınlaştırmak ve haklı çıkarmak için kullandıkları en mükemmel araç haline gelmiş durumda. Homoseksüel haklarını ve cinsel sapkınlıklardan oluşan hayat tarzını savunanlar, Hollywood filmleri, televizyon şovları, moda programları, haber bültenleri, köşe yazıları, müzik videoları, kitaplar ve dergilerin yer verdiği haberler sayesinde yoğun şekilde destekleniyor, sapkın fikirleri meşru hale getiriliyor.
Bir kısım medya homoseksüelliği, sözde “son derece olağan, sağlıklı ve kültürel anlamda modaya uygun” bir olgu olarak lanse ediyor. Savlarını pekiştirmek için bazı aktivistler gerçekte cinsel sapkınlık içinde olan insanları, sağlıklı, güzel ve yakışıklı, son derece klas ve toplum içinde yönetici kariyerlere sahip başarılı bireylermiş gibi gösteriyorlar. Nitekim bu çabanın etkisi de görülüyor: Amerikalıların %20’si eşcinsel evlilikler konusundaki fikirlerinin televizyon programlarıyla değiştiğini açıkladı. Özellikle film ve moda endüstrisinde çalışanlar kendilerince daha iyi kariyer yapabilmek adına homoseksüelliği destekliyorlar. Bunu yapmayanlar işlerinden oluyor, baskı altına alınıyor. Oysa evlilik kurumunun içeriğini değiştirerek, eşcinselliği bir pazarlama konusu haline getirmek söz konusu toplumu ahlaken, fiziken ve ekonomik açıdan yozlaştıran ciddi bir tehlikedir.
Gençlerin bu tuzağa düşmemeleri, manevi değerlerini korumaları ve şerefli bir hayat sürmeleri için “insan hakları” adı altında kabul ettirilmeye çalışılan bu ‘yeni tip’ hayat tarzının sapkınlığını ifşa etmek herkesin sorumluluğudur. Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise homoseksüelliğin İlahi dinlerin kutsal kitaplarında Allah tarafından kati şekilde haram kılınmış olmasıdır (Kuran’ı Kerim, Araf Suresi 80-82, İncil, Romalılar 1/24-28).
Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?
"Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."
Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı. (Araf Suresi, 80-82)
24 Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağılasınlar diye, onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa teslim etti. 25 Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan’ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin.
26 İşte böylece Tanrı onları utanç verici tutkulara teslim etti. Kadınları bile doğal ilişki yerine doğal olmayanı yeğlediler. 27 Aynı şekilde erkekler de kadınla doğal ilişkilerini bırakıp birbirleri için şehvetle yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar. (İncil, Romalılar 1/24-28)
Bu ahlaksız eylemleri gerçekleştirenlerin Allah Katında ceza ile karşılık görecekleri de yine kutsal kitaplarda net bir biçimde açıklanmıştır (Kuran-ı Kerim, Hicr Suresi 68-75, İncil, Petrus 2/6-10).
(Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi.
"Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin."
Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?"
Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."
Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.
Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. (Hicr Suresi, 68-75)
[Allah] Sodom ve Gomora kentlerini yakıp yıkarak yargıladı. Böylece Allah'sızların başına geleceklere bir örnek verdi. Ama ilke tanımayan kişilerin sefih yaşayışından azap duyan doğru adam Lut'u kurtardı. Çünkü onların arasında yaşayan bu doğru adam, görüp işittiği yasa tanımaz davranışlar yüzünden doğru yüreğinde her gün ıstırap çekerdi. Görülüyor ki Rab Kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir. (Petrus'un 2. Mektubu, 2:6-10)
Allah’ın lanetlediği, çirkin bir utanmazlıktan oluşan evlilikle kurulan ailelerde çocuk tacizlerine sıklıkla rastlanır. Unutmayalım ki, bu savunmasız çocukların haklarını korumak manevi olarak üzerimizde bir sorumluluktur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki eşcinsel ebeveynleri olan çocuklar yaşadıkları cinsel karmaşadan dolayı homoseksüel davranışlara eğilimli oluyor ve nihayetinde psikiyatrik bozukluklar, madde bağımlılığı gibi rahatsızlıklara maruz kalıyorlar. AYrıca cinsel saldırıya ve intihara meyilli oldukları gibi AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara da daha sıklıkla yakalanabiliyorlar. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde hükümet her yıl HIV tedavisi için 24 milyar dolardan daha fazla yatırım yapmak zorunda kalıyor.
Homoseksüeller arasındaki evlilik istatistikleri ve bu evliliklerin sonucunda evlat edinilen çocuk sayısındaki artış incelendiğinde, bu durumun ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu daha net görebiliyoruz. ABD’de eşcinsel çiftlerle birlikte yaşayan 94.627 tane çocuk bulunuyor. Ebeveynlerinden birinin eşcinsel hayat sürdüğü çocuk sayısı ise 6 ila 14 milyon arasında değişiyor. İngiltere’de ise 2015 yılının Mart ayından itibaren eşcinsel ebeveynler tarafından evlat edinilmiş olan çocuk sayısı son 12 ayda hızla artarak rekor seviyeye ulaşmış durumda.
Eşcinsel ebeveynleri tarafından cinsel tacize uğrayan erkek çocuklarla ilgili vakalar oldukça fazla. Ayrıca başlarına gelenleri utandıkları ya da korktukları için açıklayamayan çocuklar da var. Çocuk haklarından sorumlu Rus Ombudsman Pavel Astakhov’un eşcinsel çiftler tarafından taciz edilen çocuklarla ilgili açıklaması şöyle;
“Yetim kalan Rus çocuklara erişim kolay olduğundan yabancı ülkelerdeki sapık kişilerin dikkatini çekiyorlar. Yabancılar ülkemize gelip kolayca para ödeyerek çocuklarımızı alabiliyorlar.”
2012 yılında Rusya kanunlarda bazı düzenlemeler yaparak Amerikan vatandaşlarının Rus çocukları evlat edinmelerini yasakladı. Bir sonraki yıl ise yabancı homoseksüel çiftlereRus çocuklarının evlat verilmesini yasaklayan kanun Duma’da onaylandı.
Diğer taraftan bu tip travmaların küçücük çocukların üzerinde yarattığı psikolojik etkileri de hesaba katmalıyız. Öncelikle bu konuda atılacak en önemli adımlardan biri çocukları bu tarz bir tehlikeye karşı eğitmek olacaktır. 4-5 yaşlarından itibaren bu konu titizlikle aktarılmalı, kendilerini korumaları için gerekli önlemleri nasıl alacakları çocuklara öğretilmelidir. Herhangi bir cinsel istismar ile karşılaştıklarında hiç çekinmeden bunu ifşa etmeleri konusunda cesaretlendirilmeli, başlarına ne gelirse gelsin kendilerini suçlu hissetmemeleri ve utanç duymamaları gerektiği iyi anlatılmalıdır.
Cinsel sapkınlık içinde olan kişiler toplum tarafından kabul görmek ve sapık eylemlerini haklı çıkarmak için kendilerince “östrojen hormonlarının yüksek seviyelerde olduğunu” veya “genetik olarak bu yaratılışta doğduklarını” iddia ederler. Oysa bu iddialar bilimsel açıdan kesinlikle doğru değildir. Öncelikle homoseksüel bir erkek ile normal bir erkek arasındaki östrojen ve testosteron hormon seviyelerinde fark yoktur. Ayrıca bilim adamları homoseksüellerin genetik olarak bu mizaca sahip olduklarını destekleyen hiçbir delil bulamamışlardır. Son 20 yıldır Avustralya, ABD ve İskandinav ülkelerinde yürütülen sekiz ayrı araştırmaya göre eşcinselliğin kesinlikle genetik olmadığı sonucu çıkmıştır.
Diğer taraftan bu durum genetik bile olmuş olsa sergilenen ahlak dışı davranışları asla haklı çıkarmaz. Doğuştan çift cinsiyetli olan veya bunun gibi cinsel gelişim anomalileri yaşayan insanlar olabilir. Ancak bu durum hiç kimsenin sapkın davranmasına mazeret olamaz. Bir insan her koşulda iffetini ve ahlakını koruyarak, şerefli bir hayat sürmekle yükümlüdür.
Hepimiz daha ahlaklı, daha kaliteli bir çevrede yaşamak adına toplum bilincinin artırılması için sorumluluk üstlenmeliyiz. Homoseksüelliğin hem kendilerini hem de çevrelerini olumsuz yönde etkilediğini insanlara iyi açıklamalıyız. Bunun özenilecek bir hayat tarzı gibi gösterilmesine asla izin vermemeliyiz. Burada altını çizerek belirtmek isteriz ki, homoseksüellere yönelik şiddet içerikli barbarca eylemleri asla savunmuyoruz. Biz homoseksüellerce icra edilen anormal ve sapkın davranışların karşısındayız. Dolayısıyla aklı selim insanların cinsel sapkınlığın bir topluma verdiği ve verebileceği tahribatı iyi görmeleri ve bir araya gelerek herkesi bu konuda bilinçlendirmenin yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyoruz.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
KURAN'A GÖRE IRKÇILIK HARAMDIR
Gerçek üstünlük 'takva" iledir
Allah insan ırklarını birbirleri ile eşit yaratmış, üstünlüğün takvaya yani Allah'tan korkup O'nun emirlerine uymaya göre olduğunu bildirmiştir. İnsanlara zulmetmeyi, acımasız davranmayı ise yasaklamıştır. Tarih boyunca bu emre karşı gelen zalim liderler ve kavimler hep aynı acı sonla karşılaşmışlardır. Mümin Suresi'nin 56. ayetinde bildirildiği gibi, "göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük" isteği taşıyanlar, hiçbir zaman bu isteklerine ulaşamamıştır. Allah, Şuara Suresi'nin 227. ayetinde "... zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir" diyerek, bu insanların dünyada hezimetle karşılaşacağını haber vermiştir. İnsanlara zulmedenlerin ahirette karşılaşacakları son ise çok daha acıdır:
Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. Ancak, onda ebedi kalmaları için cehennem yoluna (iletecektir.) Bu da Allah'a pek kolaydır. (Nisa Suresi, 168-169)
Bir Müslümanın dünyaya bakışında en temel kıstaslardan biri adalettir. Her kime karşı olursa olsun adaletten ayrılmamak, duygularla değil akıl ve vicdanla hareket etmek, fanatizmden, bağnazlıktan uzak ve temiz bir muhakeme ile karar vermek gerekir.
Farklı milletler ve inançlar hakkında Allah'ın bize Kuran'da öğrettiği kıstaslar ise açıktır:
1. Kuran ahlakı her türlü ırkçılığı ortadan kaldırmaktadır.
2. Kuran'da, İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır göstermedikleri sürece, farklı dinlere karşı da son derece ılımlı ve dostça bir tutum izlenmesi emredilir.
Yüce Rabbimiz bizim bütün ve bir olmamızı ister. Ayette şöyle buyrulur:
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi, 4)
Allah insanları ahirette de bir ve birlik olarak yaratmıştır. Örneğin cehennemde cehennem ehli tek bir ümmettir. Cennet ehli de tek bir ümmettir.
Cennette ırk diye bir kavram olmayacak, hangi kavimden olduğumuzu kimse sormayacaktır. Cennet modeli insanlar için dünyada da esastır. Bu model ırk, mezhep ve dil ayrımı olmadan tüm insanları kucaklayan, herkese sevgi, bereket ve bolluk sunacak olan İslam Birliği modelidir.
IRKÇILIK VE KAFESLERE KAPATILAN İNSANLAR ARASINDAKİ BAĞLANTI
“Spor dallarındaki bu ırkçı yaklaşımın temeli nereye dayanıyor olabilir?” diye düşünüldüğünde karşımıza oldukça düşündürücü bir tablo çıkıyor:
Belçika’da çok uzak bir tarihte değil, 1958’de Afrikalı siyahiler kafesler içine konularak ziyaretçilere sergilenmişti. Aynı şekilde Fransa, Almanya, İtalya, Polonya ve İspanya’da da “Human Zoo” adı verilen bu yerlerde Avusturalya, Afrika ve Amerika yerlilerine, insanlık onurları kırılacak şekilde kafeslerde gösteri hayvanı gibi davranılmıştı.
İşte bütün bu kötü örneklerin yaşanmasına neden olan, eğitim sistemindeki yanlışlardır. İnsanın bir hayvan türü olduğu yanılgısıyla eğitilmiş, manevi değerlerden haberdar olmayan kişilerin bu özelliklerinden kurtulmaları ise yine ciddi bir eğitim politikasıyla sağlanabilir.
Eğitim sadece teknik konuları nakletmek olarak anlaşılmamalıdır. Bu bir sevgi eğitimi olmalı, manevi eğitim de içermelidir. İnsanın insan olarak yaratıldığı, ruh sahibi bir varlık olduğu, dolayısıyla her bireyin ayrı ayrı çok değerli olduğu öğretilmelidir. Irkın, deri renginin, maddi özelliklerin değil asıl olarak ahlakın önemli olduğu ortaya konmalı, böylelikle insanların birbirlerine sevgi ve saygı duymaları sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde ırkçılığın önü alınabilir ve sorun kökten çözümlenebilir. Dünya çapında büyük kitlelerce takip edilen futbolun sevgi ve kardeşlik ortamına dönüşmesi de ancak bu eğitimle mümkün olacaktır.
Temennimiz, tüm ırkçı saplantıların terk edileceği, -hangi ırka ve inanca mensup olurlarsa olsunlar- insanların birarada barış içinde yaşayabilecekleri, herkesin hakkının gözetilip herkese saygı duyulacağı bir dünyanın kurulmasıdır. Buda ancak İslam Birliği ile mümkündür.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
KURAN MÜSLÜMANLIĞI TÜM İNSANLIK İÇİN FERAHLIKTIR
Rabbimiz’den bir lütuf olarak İslam dini insanlara çok kolay, çok güzel ve çok rahat bir yaşam sunmaktadır. Kuran ayetleri okunduğunda İslam dininin gerektirdiği uygulamaların son derece kolay olduğu görülür. Bu müjde bizlere,”... Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bakara Suresi, 185) ayetiyle haber verilmiştir.
Din ahlakını yaşamanın hayatı zorlaştıracağı düşüncesi şeytanın bir aldatmacasıdır. Tarih boyunca, din ahlakının özünden saptırmayı amaçlayan ve bu üstün ahlakın yaşanmasını engellemek için türlü yöntemler deneyen bazı kişiler, din ahlakına birçok zorlaştırıcı uygulama ve hurafe katmaya çalışmışlardır. Kendi türettikleri uygulamalar yüzünden bilerek veya bilmeyerek insanların din ahlakından uzaklaşmalarına sebep olmuşlardır. Bu hurafelerin en tehlikelilerinden biri ise din ahlakını yaşamanın zor olduğu şeklindeki gerçek dışı inançtır.
Oysa, Allah’ın Kuran’da bildirdiği hükümler bize din ahlakının yaşanmasının samimi insanlar için son derece kolay olduğunu öğretmektedir
İnsanı en iyi tanıyan, ona şah damarından daha yakın olan Allah, DİN AHLAKINI DA İNSANIN YARATILIŞINA UYGUN YARATMIŞTIR. Allah bir ayetinde insanın din ile fıtratına (yaratılışına) en uygun olana çağrıldığını şöyle haber verir:
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o FITRATINA çevir; ki İNSANLARI BUNUN ÜZERİNE YARATMIŞTIR. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)
“Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan KOLAY olanını söyleyeceğiz.” (Kehf Suresi, 88)
“Andolsun Biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için KOLAYLAŞTIRDIK...” (Kamer Suresi, 17)
“... O, sizleri seçmiş ve DİN KONUSUNDA SİZE BİR GÜÇLÜK YÜKLEMEMİŞTİR, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi)...” (Hac Suresi, 78)
Dolayısıyla Kuran, her yaştan ve her kültürden insanın anlayabileceği, apaçık bir öğüttür. Kuran ahlakı insanın fıtratına uygun olan tek yaşam şeklidir.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
KURAN MÜSLÜMANLIĞI NEDİR, NE DEĞİLDİR ?
Günümüzde birçok insan Kuran Müslümanlığı kavramını sıkıntılı bulmuş ve bu akım ile mücadeleyi kendine vazife bilmiştir. Peki, nedir Kuran Müslümanlığı ve ya ne değildir. Elbette eleştirenlerin haklı yönleri de vardır. Zira kendini Kuran Müslümanı olarak lanse eden bazı insanlar tutarsız söylemleriyle Müslümanları tedirginliğe itmektedir. Bu söylemlerin başında hadisleri toptan reddedip inkâr etmeleri, peygamberimizi fütursuzca eleştirmeleri gelir.
Diğer tarafta “Kuran Müslümanlığı sapıklıktır” diyerek Kuran’ın yeterliliğini savunan herkesi toptan sapıklıkla itham edip onları tekfir etmeyi kendine vazife bilen bir akımın varlığıdır. Ancak Kuran’ı anlama çabasında olan ihlaslı ve bilinçli Müslümanlara da bu sebeple tavır alarak hor gören, husumet besleyen bu akımın destekçileri aslında İslam’a değil küfre hizmet etmiş olur.
Şurası muhakkak bilinmelidir ki hadisleri inkâr ederek Kuran’ı yanlış yorumlayan, yüce Allah’ın kelamını kendi fikirlerine uydurmaya çalışan şeytanın avaneleri her zaman olacaktır ancak esas olan Kuran’a uymaktır. Kuran’ın yeterliliğine inanıp, güvenmek ve hayatını Kuran’a göre tanzim etmektir. Yani Kuran Müslümanlığı kavramı aslında laf olsun diye türetilmedi(bu konuyu sonraki yazıda ele alacağız inşaAllah). Ama aşırılık yapanlar bizler için asla bağlayıcı olamaz.
SİNSİ PLAN DEVREDE
İngiliz sömürgeler bakanı Giladisuton’un avam kamerasında yaptığı konuşmasında "Bu Kuran Müslümanların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız bu Kuran'ı onların elinden kaldırmalıyız" demiş ve sinsi bir plan ortaya koymuşlardır. Bir tarafta Kuran’la alakası olmadığı halde ben Kuran Müslümanıyım diyerek sapıkça söylem ve eylemlerde bulunan bir güruh diğer tarafta Kuran’ın yeterliliğini savunan herkesi toptan sapık ilan eden karşı grup. Aslında bakıldığında bu iki grup da (bilerek ya da bilmeyerek) aynı tarafa (deccal'e) hizmet etmektedir. Bir birinden farklı gibi görünen bu iki grubun önderleri Kuran'ı Müslümanların elinden almak isteyen derin yapı tarafından vazifelendirilmiş neferleridir. Çarpıtma ve süslü söylemler ile insanları kışkırtarak Müslümanları ayrıştırmaktadır. Böylece birbirini sapıklıkla itham eden, ihtilafta rahmet olduğunu zanneden, Kuran’dan uzaklaşmış kitleler ortaya çıkmaktadır.
En vahimi de Kuran elindeyken ondan uzaklaşmış olmaktır. Zira anlamadan okunan Kuran kimsenin hayatına katkı olamazdı. Bunun çok iyi bilen şeytanın sinsi oyunu sonucunda tamda bu oldu. Kuran elinde zannedip ondan uzaklaşmak... Okumak ama anlamamak… Yeterli olduğunu kavrayamamak… Beşeri kaynakları Kuran’ın önüne koymak… Mevzu hadisleri dinin aslı zannetmek…
Cennetten kovulan şeytan, Allah’ın izin vermesiyle insanları olmadık şekillerde, türlü türlü yollardan saptıracağı Kuran’da söyle haber verilir: İblîs, "Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi. Allah, "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin" buyurdu. 'Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra andolsun, o kullarının önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım (A'râf Suresi 14, 17)
Üstad Bediüzzaman Sait Nursi Giladisuton’un o meşhur konuşmasının ardından bu hainane planın dehşetiyle ciddi manada ızdırap çekmiş ve hayatının istikametini ve hedefini ortaya koyacak olan “Ben Kuran’ın sönmez ve söndürülmez ebedi bir mucize olduğunu dünyaya ilan edeceğim” sözleriyle programına başlamıştır. Risale-i nur külliyatı bu hedef doğrultusunda yazılmış o asrın en mühim eserlerindendir. Bu nedenle Bediüzzaman tam bir Kuran Müslümanıdır.
HADİSLERİ DOĞRU ANLAMAK
Şu bilinmelidir ki hadisleri reddedip, peygamberi yok sayan bir İslam anlayışı samimi hiçbir Müslümanın kabul edeceği bir şey değildir. Bunu yapan kendini ne şekilde tanımlarsa tanımlasın ona itibar edilmez. O şahıs asla Kuran Müslümanı değildir. Kısaca Kuran Müslümanı demek peygamberi ve sünnetini yok saymak değil temkinli yaklaşıp sorgulamak ve Kuran’ın yeterliliğini kabul etmektir. Haşa peygamberimizi sorgulamak, eleştirmek, küçük görmek değil; Hz. Muhammed’e atfedilen sözleri Kuran’a arz ederek tahrif edilip edilmediğini test etmektir. İncil ve Tevrat gibi ilahi kitapları bozan şeytanın Kuran’ı değiştiremeyince hadis kaynaklarına yöneleceğini ihtimal dâhilinde görüp; akıl dışı şeyleri din adına uygulama yanlışına düşmemek için özen göstermektir. İncilin bozulduğunu kabul etmeyen Hristiyanlar “baba, oğul ve kutsal ruh” gibi akıl dışı bir safsataya kapılıp gidebilmektedirler. Tıpkı bunun gibi hadis diye bize ulaşan birçok söz akla ve vicdana ters düşmektedir. Dahası Kuran’a zıt hükümler içerir. Elbette peygamberini seven her Müslüman bunları ayırt etmekle yükümlüdür. Kadınları hor görüp aşağılayan, İslam’ı vahşet dini gibi gösteren, sanatı, estetiği, bilimi reddeden, Yahudi nefretini körükleyen sözler peygamberimize ait olamaz.
Hadis âlimlerinin peygamberimizin sözlerini toplarken gösterdiği ihtimam bu gerçekleri değiştirmez. Zira günümüzde büyük hadis imamlarının elinden çıkan kitapların orijinali bulunmamaktadır. Yanı zaman içinde bu kaynaklara ekleme ve çıkarmaların yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Aklı başında her insanın bu kitapları dikkatle incelemesi çelişkileri fark etmesini sağlayacaktır.
Zira Allah Kuran’ın güvenilirliğini ispat etmek için çelişkinin, uyumsuzluğun önemine dikkat çeker: Onlar hala Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar, bir birinden farklı anlatımlar) bulacaklardı. (Nisa süresi 82)
Bu nedenle gördüğümüz her hadisi doğru kabul edemeyiz. Bir hadisin gerçekten Peygamberimiz (sav)'in sözü veya uygulaması olduğunu anlamanın bizler için iki yolu vardır: Kuran ile mutabık olması veya gerçekleşmesi. Kuran ile çelişen bir söz veya uygulama asla Peygamberimiz (sav)'e ait değildir.
Kuran Müslümanları araştırma grubu olarak bizler yukarıda tarif edilen iki grubun tam tersine Kuran'da Yüce Allah'ın yaratmış olduğu ve tüm insanlığın yaşamasını istediği, Al-i imran süresinin 95 ayetinde bahsedilen; "Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun." emriyle kolaylaştırılmış, insan fıtratına zor gelmeyen dinin anlaşılmasını ve tüm insanlığın huzur içinde bir yaşam sürmesini istiyoruz. Bu amaçla İslam’ı yaşamanın ne kadar kolay olduğunu, binlerce yasak ve kısıtlama getiren mevzu hadislerin Kuran’a aykırı olduğunu savunuyoruz. Aksine çok kıymet veriyor ve bütün hadisleri tek tek inceliyoruz. Hadisi savunan birçok kişiden daha fazla hadisler ile alakadarız.
Sonuç olarak Bizler yaşadığımız bu asra Hz İbrahim gibi bakıp “bu işte bir yanlışlık var” demeli ve İslam dünyasının üzerindeki kara bulutların nedenini fark etmeliyiz. Tüm dünyada çığ gibi gelişen İslamofobinin kaynağını anlamalı ve İslam’ın özüne dönmeliyiz. Kuran’ı sahabe gibi anlayarak okumalı ve hayatımızda fark oluşturmalıyız.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
Herhangi bir konuda "zorluk"tan ya da bir aksaklıktan bahsederken gerçekten çok zor durumda olan, hiçbir şeyleri olmayan, savaşın ortasındaki, günlerce açlık çekmiş insanları unutmamak çok önemli.
Daha iyiyi istemek tabi ki çok güzel ama "Hayatımda hiç zorluk olmasın" demek doğru değil. Dünyada çok fazla zorluk var, aksilik gibi görünen, yolunda gitmeyen çok konu olabiliyor çünkü biz buraya eğitilmek için geldik. Ruhumuzu güzelleştirmeyi öğreniyoruz, kütlüklerden, hatalardan, nefsimizin bencilliklerinden arınıyoruz ve bunu da iman ile yapıyoruz.
Hep doğrudan yana, adaletli, sevgi dolu, daha anlayışlı, daha güzel ahlaklı hale gelmemiz için zorluklar çok önemli birer vesile.
Allah “bela” olarak nitelendirilen tüm olayların öğüt alınması için yaratıldığını şöyle bildirmiştir:
Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)
Allah bizleri he detaydan öğüt alanlardan kılsın inşaAllah. İyiliklerle dolu, hayırlı, bereketli huzurlu günler nasip etsin Allah.
Tumblr media
0 notes
tekcozumkuran · 3 years
Text
Tumblr media
KURAN’A UYGUN OLAN HADİS GEÇERLİDİR
HER HADİS PEYGAMBERİMİZİN SÖZÜ DEĞİLDİR. PEYGAMBERİMİZİN SÖZÜ OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYETLERDİR
Kuran’a uygun olan hadis geçerlidir. Kuran’a uygun olmayan geçerli değildir. Hadisleri tamamen reddetmek akla ve mantığa da aykırıdır, Peygamberimiz hiç konuşmadı hiç bir şey söylemedi anlamına gelir. Ölçü hadisin Kuran’a uygun olup olmadığıdır. Ahir zaman hadislerinin doğruluğunu ise gerçekleşmesiyle anlarız. Hadiste verilen bilgi birebir gerçekleşiyorsa o hadis doğrudur ve haktır.
Kuran’ın en mükemmel uygulayıcısı Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. O, tüm hayatı boyunca Kuran’a uygun olarak yaşamış ve Müslümanlar için en mükemmel örnektir. Tüm uygulama ve sözleri kuşkusuz ki Kuran’la tam bir mutabakat içindedir ve bunlardan günümüze ulaşanlar bulunmaktadır. Hadis adı verilen bu sözlerin bir kısmı, Kuran’ın uygulamalarını yansıtır. Bu sebeple bunların Peygamberimize ait olduğu açıktır ve sahihtir.
Ancak şu bir gerçektir ki, HADİS KİTAPLARINA SONRADAN EKLENMİŞ, Peygamberimizin sözleri ve uygulamalarıyla hiç ilgisi olmayan bir kısım açıklamalar günümüzde hadis kitaplarında bulunmaktadır. Bu sözlerin sahih hadislerden ayırt edici özelliği, Kuran ile tam anlamıyla çelişmeleridir. Kuran ile çelişen bir söz ve uygulamanın Peygamberimize ait olması imkânsızdır.
Elbette ki hadislere uymak bir Müslüman için farz vazifesi değildir fakat Peygamberimizin söz ve uygulamaları, geleceğe dair verdiği müjdeler önemli birer yol göstericidir. İşte bu sebeple, doğru izahı yanlıştan ayırmak ve günümüze ulaşan gerçek hadisleri teşhis edip anlayabilmek için iddia edilen her hadisi Kuran'a arz etmek çok önemlidir.
Buradaki en önemli husus ise bir kısım İslam toplumları için en büyük sorunun, Kuran’ı tamamen terk etmeleri ve bunun yerine uydurma hadisleri yol gösterici edinmeleri olduğudur. Çözüm için İslam dünyasının bir an önce dinin tek kaynağı olan Kuran'a dönmesi ve hadislerin doğruluğunu Kuran ile tespit edip ona göre uygulamaya geçmeleri gerekir.
..Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım... [Yunus Suresi, 15]
…Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. [Araf Suresi, 203]
…Ben sizi yalnızca vahiy ile uyarıp-korkutuyorum… [Enbiya Suresi, 45]
Sana vahyolunana uy... [Yunus Suresi, 109]
1 note · View note