tunahankadiroglu
tunahankadiroglu
Tunahan Kadiroğlu
2 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
tunahankadiroglu · 2 months ago
Text
BÖLÜM 2: “Adını Sormadım Ama Ezberledim”
Vapur Beşiktaş iskelesine yanaşırken, yağmurun şiddeti artmıştı. Yolcular palto yakalarını kaldırıyor, şemsiyelerini hazırlıyordu. Lara ise yerinden kıpırdamamıştı. Deniz’in gözleri hâlâ kapalıydı, ama nefesi sakin değildi. Sanki birazdan uyanacak bir rüyadaydı.
Kapılar açıldı. İnsanlar bir telaşla indi. Lara çantasını omzuna taktı, kalkarken bir an tereddüt etti. Göz ucuyla tekrar baktı ona. Gitmeden önce yüzünü görmek istedi—sebebini bilmeden.
O sırada Deniz gözlerini açtı. Göz göze geldiler, yine. Bu kez birkaç saniye daha uzun. Kalabalığın sesi aralarından geçerken, gözler sessizce konuşuyordu.
Lara başını eğdi, bir şey söylemedi. Belki “hoşça kal” demeliydi ama bu tanımadığın birine fazla duygusal kaçardı.
Belki de hiçbir vedanın sözcüklere ihtiyacı yoktu.
Merdivenlerden inerken, ayakları geri dönmek istiyor gibiydi ama zihni çoktan mesaiye geçmişti. Bugünü unutacaktı. Belki de unutmak zorundaydı.
Deniz, o an elini uzatmayı düşündü. “Bir kahve içer miyiz?” diye sormayı… Ama sonra düşündü:
Ya o bu kadar hissedici değilse?
Ya yanlış anlaşılırsam?
Ya zaten bir hikayesi varsa?
Kadın kayboldu kalabalığın içinde. Bir rüzgar gibi geldi ve İstanbul’un gürültüsünde eriyip gitti.
O günün akşamı.
Lara, eve geldiğinde kabanını çıkarmadan pencereye yürüdü. Yağmur hâlâ ince ince yağıyordu. Cama dokundu. Gözleri boşluktaydı ama zihni o vapurdaydı. Siyah kabanlı adam... Adını sormamıştı. Ama ezberlemişti. Yüzünü, gözlerini, dalgınlığını…
Oysa böyle olmaması gerekiyordu. Bir yabancı, bu kadar iz bırakmamalıydı.
Aynı saatlerde Deniz, Moda Sahili’ne inmiş, ıslak taşlara oturmuş gitarını dizlerine koymuştu. Teller ıslaktı ama notalar daha ıslak. Yeni bir melodi çalmaya başladı. İçinde tanımadığı bir kadının sessizliği vardı.
İstanbul’da o gece, iki ayrı evde aynı şarkı çalıyordu aslında.
Biri melodiydi, diğeri düşünce.
0 notes
tunahankadiroglu · 2 months ago
Text
Gidemediklerimiz
BÖLÜM 1: '' Boğazın Sessizliği ''
İstanbul, Ocak ayının gri sabahlarından birine uyanıyordu. Gökyüzü, rengini denize bırakmış gibiydi—bulanık, dalgın ve sessiz. Boğaz’daki martılar bile daha az ses çıkarıyor, motor sesleriyle yarışmayı bırakmış gibiydi. Soğuk, her şeye temkinli yaklaşan bir yabancı gibi sarmıştı şehri. Isıran bir rüzgar, sokak lambalarının son ışıklarını parçalarken hafifçe yağmur da başlamıştı.
Lara Soydan, Karaköy iskelesinde, çantasına sarılmış halde vapurun gelmesini bekliyordu. Boynundaki atkıyı birkaç kez düğümlemişti; sanki sımsıkı sarılırsa içindeki boşluklar dolacaktı. Saati kontrol etti. Yine erkendi. Her sabah erkenden çıkıyor, kalabalıklardan bir adım önde olmak istiyordu. Belki de geçmişinden bir adım önde.
O gün editör olarak çalıştığı yayınevinde teslim tarihi olan bir dosya vardı ama Lara’nın aklını kurcalayan başka şeylerdi. Son zamanlarda kendine soramadığı, cevabını bilmediği sorularla doluydu içi. Uyandığında aynada gördüğü kadını tanımakta zorlanıyor, geceleri zihnini susturamıyordu.
Vapur nihayet yanaştığında insanlar, her zamanki gibi sabırsız ve hızlı bir telaşla içeri doluştu. Lara ise her zamanki gibi yavaşladı. Kalabalığın tersine yürümek gibi geliyordu hayat ona. Diğerlerinin hızla geçtiği yerlerde, o durup bakıyordu.
Boş bir pencere kenarı buldu. Oturdu. Cama yaslandı, parmak uçlarıyla buğuyu sildi. Boğaz, sabahları başka bir İstanbul'du. Dalgalar hırçın değil, küskün görünüyordu.
Tam o anda, karşısındaki sıraya biri oturdu. Siyah kabanlı, boynuna atkısını gelişigüzel dolamış, saçları biraz dağınık bir adam. Elinde gitar çantası. Yorgun görünüyordu ama gözleri… Gözleri uyanıktı.
Göz göze geldiler. Bir saniye. Belki iki.
Adam başını hafifçe eğdi, selam verir gibi. Lara gözlerini kaçırdı, sonra yeniden baktı. Onun varlığı rahatsız edici bir tanışıklık gibiydi. Tanımadığı biri ama sanki bir zamanlar birlikte aynı duyguda durmuş gibilerdi.
Deniz Arman, o sabah Kadıköy’e değil, Beşiktaş vapuruna binmişti. Her zaman çaldığı sokakların aksine, bugün başka bir yer istemişti. Kendine bile açıklayamadığı bir yönsüzlükle oturduğu yere sinmişti. Gitar çantasını dizlerine koydu, gözlerini kapattı.
İçinde hâlâ bitmemiş bir şarkının melodisi dönüyordu. Aklı, bir türlü tamamlanamayan bestelerdeydi. Ama bir süredir ne müzik teselli ediyordu ne de sessizlik.
Lara, pencereye döndü ama göz ucuyla onu izlemeye devam etti. Deniz ise, gözlerini kapatmış gibi görünse de farkındaydı. Yanındaki yabancı kadının, içindeki fırtınayı saklamak için ne kadar çaba sarf ettiğini seziyordu.
Vapur, İstanbul’u ortadan ikiye bölerken, o iki yabancı da birbirinin hayatına küçük bir iz bırakıyordu. Henüz farkında olmadan.
İki insan. İki yalnızlık. Ve bir şehir: İstanbul. Tanıklık etmeye hazır.
1 note · View note