Tumgik
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/sergio-pereze-avustralya-gp-oncesi-sok.html
Sergio Perez'e Avustralya GP öncesi şok!
Tumblr media
Formula 1’in bu sezonki üçüncü durağı olan Avustralya GP öncesinde düzenlenen sıralama turlarında pole pozisyonunun sahibi Max Verstappen oldu. Kariyerinin 35. pole pozisyonunu elde eden Red Bull pilotu, yarın sabah TSİ 07:00’de başlayacak olan yarışa en ön sıradan kalkacak. Red Bull, Verstappen’in pole pozisyonuna sevinirken, Perez’e verilen ceza ile moraller bozuldu.
SERGİO PEREZ’E GRİD CEZASI
Meksikalı pilot, sıralama turlarını 3. sırada tamamlamayı başarmıştı. Yarış sonrasında Formula 1’in resmi sayfasından yapılan açıklamada FIA, Sergio Perez’e Haas pilotu Nico Hulkenberg’i engellediği gerekçesiyle 3 sıra grid cezası verdi. Red Bull’un 34 yaşındaki pilotu, aldığı grid cezası ile Avustralya GP’ye 6.sıradan başlayacak.
İşte Sergio Perez’in cezası sonrası Avustralya GP’de oluşan grid dizilimi:
1. Max Verstappen (Red Bull)
2. Carlos Sainz (Ferrari)
3. Lando Norris (McLaren)
4. Charles Leclerc (Ferrari)
5. Oscar Piastri (McLaren)
6. Sergio Perez (Red Bull)
7. George Russell (Mercedes)
8. Yuki Tsunoda (RB)
9. Lance Stroll (Aston Martin)
10. Fernando Alonso (Aston Martin)
11. Lewis Hamilton (Mercedes)
12. Alex Albon (Williams)
13. Valtteri Bottas (Kick Sauber)
14. Kevin Magnussen (Haas)
15. Esteban Ocon (Alpine)
16. Nico Hulkenberg (Haas)
17. Pierre Gasly (Alpine)
18. Daniel Ricciardo (RB)
19. Guanyu Zhou (Kick Sauber)
GUANYU ZHOU PİT YOLUNDAN BAŞLAYACAK
Kick Sauber pilotu Guanyu Zhou, aracın ön kanadı kırıldığı ve Sauber’in elinde aynı özellikte bir yedek kanat olmadığı için pazar günü yarışa pit yolundan başlayacak. 24 yaşındaki Çinli pilot, yarışa 19. sıradan başlayacak.
0 notes
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/benin.html
Benin
Tumblr media
Benin bayrağı, iki yatay bir dikey şeritten oluşur. Yatay şeritlerin üstteki olanı sarı alttaki kırmızı renklidir. Sağ kısımdaki dikey şerit ise yeşildir. Bayrakta bulunan sarı renk, refahı simgelerken, yeşil ülkenin bereketli topraklarını ve umudu, kırmızı ise ülke uğruna dökülmüş kanları ifade eder. Benin bayrağı, 1 Ağustos 1990 yılında göndere çekilip kabul edilmiştir.
Benin Nerededir?
Benin Cumhuriyeti, Afrika kıtasının batısında yer alan bir ülkedir. Ülkenin komşuları, Nijer, Nijerya, Burkina Faso ve Togo’dur. Benin ülkesinin güney kısmında, Gine Körfezi bulunur. Bu körfezin içerisinde Benin Körfezi yer alıyor.
Benin Nüfusu Ne Kadar?
2024 yılındaki tahmini verilerde Benin’in nüfusu 13,712,828 kişidir. Benin Cumhuriyet, nüfusuyla dünyada worldometers.info adresinin verilerine göre 77. sırada bulunuyor.
Benin’in Para Birimi Nedir?
Benin’de kullanılmakta olan para biriminin ismi Orta Afrika frangıdır. Sadece Benin’de değil, Senegal, Togo, Mali, Nijer Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine ülkelerinde kullanımda. 1 Orta Afrika frangı, 0.01 Türk lirasıyla aynıdır.
Benin’in Başkenti Neresi?
Benin’in başkenti, ülkenin en büyük ikinci şehri olan Porto Novo’dur. Ülkenin en kalabalık şehri ve önemli merkezi ise Cotonou şehridir. Djougou, Parakou, Allada, Queme Departmanı ülkenin diğer önemli şehirleri arasında yer alır.
Benin ile Türkiye Arası Saat Farkı Nedir?
Benin ile Türkiye arasında 2 saatlik bir zaman dilimi bulunur. Türkiye, Benin’den 2 saat ileridedir. Türkiye’de saat 15:00 olduğunda, Benin’de 13:00’ı gösterir.
Benin’in Resmi Dili Nedir?
Benin resmi dili eski dönemlerde koloni olduğu ülkenin dili olan Fransızcadır. Bunun yanı sıra, ülkenin yarısına yakın bir nüfusu Fon dilini ana dilleri olarak konuşurlar. Hausa dilleri, Gur dilleri, Mina ve Eve dilleri ülkede kullanılmakta olan diğer yerel diller ailesinde yer alırlar.
Benin Ekonomisi
Benin ülkesinin resmi olarak gelirlerinin çok büyük bölümünü, pamuk ihracatı oluşturur. Pamuk üretiminin yanı sıra, kakao, tekstil ürünleri, palmiye çeşitleri ihraç edilen diğer ürünler arasında bulunur. Genel ekonomisi kötü olan ülkenin, yaşam koşulları Afrika’nın en sorunlu bölgelerinde birisi olmasına neden oluyor.
Benin İklimi
Benin’de ülke geneli için iki hakim iklimden bahsedilebilir. Bunlar kurak ve ekvator iklimi denilebilir. İç kısımlarda kurak iklim hakimken, kıyı kesimlerine gidildikçe ekvatoral iklimin etkileri görülmeye başlanır. Bu yüzden bölgeden bölgeye farklılıklar görülmesi mümkündür.
Benin’i Ne Zaman Ziyaret Etmeli?
Benin’in kuzey bölgeleri, yüksek sıcaklıkta ve düşük nemli havaya sahiptir. Orta kesimlerinin genelinde ise yağmur görülmesi daha olasıdır. Kasım ile mart ayları arasında yağışların çok olduğu ülkede, diğer yağışlarda yağış miktarları çok düşüktür. En verimli olduğu seyahat dönemi, yağışlı havaların az görüldüğü aralık ile mart arasıdır. Bu dönemlerde sıcaklıklar ortalama 20 ile 30 derece arasında değişebilir.
Benin’de Sosyal Hayat
Benin, Afrika bölgesinin en yoksul ülkelerinden birisidir. Ekonominin çok fazla gelişmemiş olması, yaşam standartlarının düşük olmasına neden olur. Ülkede kişi başına düşen milli gelir, dünya standartlarının altında bulunur.
Yapılan bazı çalışmalar, Benin’de yaşam standartlarının yükseltmeye yönelik olsa bile, net bir gelişim görülmemiştir. Benin’de asgari ücret oldukça düşüktür. İnsanların bir bölümü açlık sorunuyla karşı karşıya kaldıklarından, sosyal yaşam düzeyi düşüktür.
0 notes
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/kultur-varliklari-nasil-korunuyor.html
Kültür varlıkları nasıl korunuyor?
Tumblr media
Dr. Av. Muhammed Hardalaç – Yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 3. Maddesi “Kültür varlıkları tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” demek suretiyle kültür varlıklarının tanımını yapmıştır. Söz konusu tanım içerisinde kalan varlıkları, arkeoloji bilimine uygun biçimde gün yüzüne çıkarmak için yapılan çalışmalara arkeolojik kazı denir. Kazılar; bölgede yaşamış toplulukların yaşayış biçimi, kullanmış olduğu malzeme biçimleri ve hatta beslenme alışkanlıkları hakkında dahi bizi aydınlatıp tarihe ışık tutar. Topraklarımızda varlığını sürdüren medeniyetlerin sosyo-ekonomik, kültürel tüm özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını ortaya çıkarmak üzere araştırma, sondaj ve kazı yapma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bu konuda yapılacak çalışmaların usul ve esasları Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Yapılacak Yüzey Araştırması, Sondaj ve Kazı Çalışmalarının Yürütülmesi Hakkında Yönerge ile düzenlenmiştir. Bakanlığın izin verdiği kazı çalışmalarının yasalara ve mevzuata uygunluğunu sağlamak amacıyla Bakanlık adına, Bakanlık Yetkili Temsilcisi görevlendirilir. Roma İmparatorluğu da topraklarımızda pek çok eser bırakmıştır. Bu kültür varlıklarımızdan biri de medeniyetlerinin mimari geleneğine uygun olarak, düz bir alanda tonozlar üzerinde yükselen tek örnek olan tiyatro binasıdır. Bursa’nın İznik ilçesinde gerçekleştirilen İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu Kazı ve Restorasyon Çalışmaları da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin ve destekler ile sürdürülüyor.
Su altından bir örnek
Kültür varlıkları İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu gibi yer üstüne olabileceği Aziz Neophytos adına yapılan bazilika gibi sular altında da kalmış olabilir. Bazilikanın İznik Gölü’nün sularına M.S. 740 yılındaki depremle gömüldüğü tahmin ediliyor. Yapı, havadan fotoğraflama çalışmaları sırasında, İznik Gölü’nün kıyıdan yaklaşık 20 metre açığında tespit edilmiştir. Bu anıtsal yapı, yaklaşık 600 metrekarelik kapalı bir alanı kaplamaktadır. İncelemeler, Roma İmparatorluğu toprakları genelinde yaygın olarak uygulanan Erken Hristiyanlık Dönemi kiliselerinden biri olduğunu göstermektedir. Bazilikaya ilişkin çalışmalar tıpkı aynı medeniyete ait tiyatro gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin kapsamında ve yönergelere uygun olarak yapılıyor. Var olduğumuz topraklar, şu an bizim hayatımıza şahitlik ettiği gibi arkeolojik keşifler ile ortaya çıktığı üzere pek çok medeniyete de şahitlik etmektedir. Arkeolojik keşifler insan yaşamını gözler önüne sermekte olup tüm insanlık için geçmişin gün yüzüne çıkarılmasında oldukça önemlidir. Ülkemizde her yıl onlarca keşif yapılıyor. Bu keşiflerde yapılacak arkeolojik çalışmalar hukuksal düzende korunuyor ve tüm insanlığa ışık tutmak üzere ortaya çıkarılıyor.
0 notes
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/asik-veyselsiz-51-yil.html
Aşık Veysel'siz 51 yıl...
Tumblr media
Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan ve soyu Horasan Türkmenlerine dayanan Aşık Veysel, Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuğu olarak 25 Ekim 1894‘te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Sanatçı, hayatının büyük bölümünü Sivrialan’da, zorlu yaşam koşullarında geçirdi.
İki kız kardeşi çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren Aşık Veysel, aynı hastalık nedeniyle 7 yaşında sol gözünü kaybetti. Bir gün, inek sağan babasının yanına giden halk ozanı, ters bir hareketten ürken öküzün boynuzunun sağ gözüne girmesiyle tamamen görme engelli oldu. Geçimini güçlükle sağlayan ailesi, Aşık Veysel’in gözlerini tedavi ettiremedi.
Halk ozanları ve aşıklık geleneğiyle tanınan Emlek yöresindeki Sivrialan’a sık sık aşıklar gelir, sohbet, muhabbet ve cem yapardı. Henüz çocukken bu toplantılara katılan Şatıroğlu, aşıklardan deyişler dinleyip, onların paylaştığı bilgilerden faydalandı.
Tumblr media
BABASI, ÇOCUKKEN AŞIK VEYSEL’E ÖZEL BİR BAĞLAMA YAPTIRDI
Oğlunun şiire, saza ve söze merakını fark eden Ahmet Şatıroğlu, Aşık Veysel‘e özel bir bağlama yaptırdı. Aşık Veysel, babasının da teşvikiyle ilk saz derslerini köyün saz ustalarından Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin’den aldı. Gittikçe daha iyi bağlama çalan sanatçı, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Aşık Agahi gibi birçok usta ismin eserlerini yorumladı.
İlk evliliğini 1919’da Esma Hanım ile yapan Aşık Veysel’in bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Oğlu henüz 10 günlükken, kızı da 2 yaşındayken hayatını kaybetti. Usta sanatçı, kızı henüz 6 aylıkken, eşi Esma Hanım tarafından terk edildi. Aşık Veysel’in annesi Gülizar Hanım 1921’in şubatında, babası ise annesinden 8 ay sonra yaşamını yitirdi.
Unutulmaz halk ozanı, bir dönem Sivas Zara çevresindeki köylerde 3 ay kadar kaldı. O süreçte Hafik ilçesinin Karayaprak köyündeki Yalıncak Baba Tekkesi‘ne uğrayan Şatıroğlu, tekkenin temizliğini yapan Gülizar Hanım‘la 1928’de evlendi.
Usta ozanın bu evlilikten de Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarını verdiği 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu, 2018’de 84 yaşındayken, büyük kızı Zöhre Başer 2020’de 85 yaşında, Bahri Şatıroğlu ise 2021’de yaşama veda etti.
HALK ŞAİRLERİ BAYRAMI’NDA BİRİNCİ OLDU
Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in 1931’de organize ettiği Sivas Halk Şairleri Bayramı’na katılan Aşık Veysel, etkinlikte gerçekleşen yarışmada birinci geldi.
Aşık Veysel 1933’e kadar usta ozanların şiirlerini seslendirdi, bu dönemden sonra ise kaleme aldığı şiirleri besteleyerek, müzikseverlerin beğenisine sundu.
Ömrü yoksulluk ve mücadeleyle geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı ile dikkati çekti. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası/Kurtardı vatanı düşmanımızdan” dizeleriyle başlayan şiiri Atatürk’e okumak amacıyla bir arkadaşıyla 3 ay yürüyerek Ankara’ya ulaştı ve Hakimiyeti Milliye gazetesine gitti.
Gazeteciler, Aşık Veysel’in yazdığı şiiri not etti ve şiir 2-5 Nisan 1934’te Hakimiyeti Milliye gazetesinde 3 gün yayınlandı. Ancak Veysel, Atatürk’e ulaşamadı.
Tumblr media
Aşık Veysel, Sivrialan köyündeki elma bahçesinde kızkardeşi ve torunuyla.
SAZIYLA TÜRKİYE’Yİ DOLAŞTI
Geçimini saz ile sağlayan Aşık Veysel, 1933’ten itibaren Cört İbrahim’le Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Bu süreç 1940’a kadar devam etti ve Cört İbrahim’in yerini oğlu küçük Veysel aldı. Bir süre sonra İstanbul’a gidip plak da dolduran Veysel, radyo konserleri verdi. Usta ozan, oğlu Hüseyin’in vefatından sonra diğer oğlu Ahmet’le önce Erzurum’u, ardından Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Ankara’yı dolaştı.
Ankara’da Ülkü mecmuasını çıkaran Ahmet Kutsi Tecer’le görüşen Veysel’e burada İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır tarafından köy enstitülerinde ders vermesi teklif edildi. Aşık Veysel hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Halk ozanı, 1941’de Adapazarı Arifiye Köy Enstitüsü, 1942’de Hasanoğlan Köy Enstitüsü, 1943’te Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1944’te Kastamonu Gölköy Enstitüsü, 1945’te Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü, 1946’da ise Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde çalıştı.
Şatıroğlu, “Toprak” adlı unutulmaz eserini, Çifteler Köy Enstitüsü’ndeyken kaleme aldı ve türkü olarak besteledi.
Balıkesir, Erzurum, Malatya, Kırklareli ve Adana’da da köy enstitülerinde konserler veren sanatçı, böylece binlerce gence bağlama dinletti.
Çiftçiliğin yanında bahçe işleriyle de uğraşan Aşık Veysel, köydeki ilk meyve ağaçlarını yetiştirerek, köylülere de örnek oldu. 1950’den sonra ünü tüm Türkiye’ye yayılan usta ozan için 13 Mayıs 1952’de bir jübile yapıldı. Halkın salonu tıklım tıklım doldurduğu jübilede Ahmet Kutsi Tencer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptı.
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1950’de senaryosunu Eyüboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönettiği “Karanlık Dünya” adlı filmin son bölümünde rol aldı.
Tumblr media
SON KONSERİNİ 1971’DE VERDİ
Sivas’ta 30 Ekim 1964’te 2. Sivas Aşıklar Bayramı’na yarışmacı olarak katılan Şatıroğlu, 28-30 Ekim 1967’de gerçekleşen 2. Konya Aşıklar Bayramı’nda da jüri üyesi oldu. Uzun yıllar çeşitli vesilelerle düzenlenen programlara katılan Aşık Veysel, son konserini 1971’de Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde gerçekleştirdi.
“Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın”, “Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu, kızı/ Beraberce şehit, gazi/ Yanlış var mı ve neresi” dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu işledi.
Yunus Emre’den etkilenen ozan, Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, anadil ve milli birliğe yaptığı hizmetlerden ötürü 1965’te özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı.
Aşık Veysel, akciğer kanseri nedeniyle 21 Mart 1973’te Sivrialan’da hayatını kaybetti, vasiyeti üzerine köyüne defnedildi. Sanatçının evi Kültür ve Turizm Bakanlığınca müze olarak düzenlendi.
UNUTULMAZ ESERLERİ MİRAS BIRAKTI
Çocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.
Eserlerinde “Veysel”, “Sefil Veysel” ve “Veysel Şatır” gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı. “Sazımdan Sesler” ile “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı şiir kitapları bulunan ozanın tüm eserleri, 1984’te “Bütün Şiirleri” adlı kitapla okuyucuya sunuldu.
“Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Dostlar Beni Hatırlasın”, “Güzelliğin On Par Etmez”, “Atatürk’e Ağıt”, “Beni Hor Görme”, “Beş Günlük Dünya”, “Derdimi Dökersem Derin Dereye”, “Kahpe Felek” ve “Kara Toprak” adlı eserlere imza atan sanatçı, Türkçeyi yalın kullanımıyla dikkati çekti.
Ozanın eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD’li elektrogitar virtüözü Joe Satriani, 2008’de çıkardığı albümde “Aşık Veysel” isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.
Aşık Veysel, 2022’de “vefa” kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne’ne layık görüldü. Aralık 2022’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile vefatının 50. yılı nedeniyle 2023 yılı Türkiye’de “Aşık Veysel Yılı” olarak kutlandı.
0 notes
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
turkeytraveltours · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Tumblr media
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Tumblr media
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Tumblr media
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Tumblr media
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Tumblr media
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
turkeytraveltours · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/cotswolds-antika-rehberi.html
Cotswolds Antika Rehberi
Tumblr media
İngiltere zengin ve köklü tarihinin hakkını verircesine iki bini aşkın müzayede salonuyla antikaseverler için bir cennet. On binlerce parça antika internet ortamında da satılıyor ama dokunmak ve pazarlık yapmak daha zevkli. Londra gezisine antikacı durakları eklemek ya da sadece bu niyetle bir alışveriş turu yapmak isteyenlere ilham vermek için Cotswolds bölgesinin en popüler antikacılarını listeledim.
Cotswolds, Oxford ile Bath arasında geniş bir alana yayılıyor. Doğası ve tarihiyle tipik bir İngiliz kırsal cenneti. Orta Çağ boyunca ticaret ve yün endüstrisiyle önem kazanmış. Bölge, zengin bir ticaret geçmişine sahip olan şehirler, kasabalar ve köylerle dolu. Cotswolds geçmişten gelen bu zenginliğiyle ‘antika avcılığı’ için ideal…
Tumblr media
Christopher Clarke Antikacısı
Lüks ahşap mobilyalar
Burford’ta kaldığım oteli üs olarak kullanıp antika seferlerimi başlattım. Zamanı adeta durdurmuş tarihi evleri ve doğal dokusuyla gerçek İngiltere’yi deneyimleyebileceğimiz Burford en ünlü antikacıların kasabası. Gezdiğim dükkânlar arasında en ilginci Christopher Clarke Antiques oldu. Burası dünyada alanında tek; ‘campaign mobilya’ yani seyahat mobilyaları üzerine uzmanlaşmış. Özellikle uzun mesafelere kolayca taşınması için katlanabilen lüks ahşap mobilyalar. Sahibi Simon’la uzun uzun konuştum. İnternet siteleri üzerinden satışları da var (campaignfurniture.com). Ziyaret etmeden önce inceleyebilirsiniz.
İkinci durağımda önemli bir sergi ve müzayedeye denk geldim. Witney Antika (witneyantiques.com) dünyanın dört bir yanından paha biçilmez eski kanaviçe, iğne işlerini topluyor. Antika danışmanı Isabella Rose, sergiledikleri iğne oyalarının 17’nci ila 20’nci yüzyıllardan olduğunu söylüyor. Isabella Türk olduğumu öğrenince, daha çok İngiltere, Hindistan ve Amerika’dan toplanan iğne oyalarını sattıklarını ama müşterilerinin sık sık Türkiye’den bir parça olup olmadığını sorduklarını söyledi. Bir sonraki durağım John Holdy’ye ait The Talbot Ripley antikacısı. John burayı babasından devralmış. 40 yıldır işin içinde “En büyük marketi Amerikalılar ve Almanlar oluşturuyor ama Amerikalı turistler azaldı, her şey internet üzerinden yapılıyor” diyor.
Daha sonra Witney’deki Greenway Antika’ya (greenwayantiques.co.uk) geçiyorum; burası da bahçe antikalarında uzman. Bu işi yapanlar inanılmaz eğlenceli ve yaptıkları işe âşık. Colin ve eşi Jean tam 50 yıldır antikacı. Colin “Her bir ürünün ayrı bir hikâyesi var. Bu hikâyeleri aktarmak istiyorum müşterilerime. Sadece rengini ya da şeklini beğendiğiniz için bir eşyayı alıp evinize götürmeyin. Tarihini bilin, farkında olun. Başkasının zevkiyle döşenmiş müze gibi evlerde yaşamaktansa parçaları teker teker kendiniz toplayın. Gözünüze hoş görünen eşyayı bir anda satın almayın. Antika yavaş toplandıkça kıymetlidir. Bir evde onlarca antika olmak zorunda değil birkaç parça bile evinize başka bir ruh katabilir” diyor.
Tumblr media
Red Lane Antikacısı
Colin’den hem sehpa hem gazetelik olabilen katlanabilir bir parça aldım. Tabii pazarlık yeteneğimi kullanmazsam olmazdı. 165 sterlin (6 bin lira) olan sehpayı 100 sterline (3 bin 500 lira) almayı başardım. Pazarlık yapacaksınız şansınızı deneyin ama sınırları çok zorlamayın. Stow on The Wold’de Red Lane Antikacısı’nın sahibi Terry Sparks, çok renkli bir kişilik. Sadece İngiliz antikaları satıyor. Meşe ve kırevi tarzı mobilya uzmanı. Kârının büyük bir kısmını internet satışlarından kazanıyor. Parçaları iyi fotoğraflamak ve hangi döneme ait oldukları ve özelliklerini çok iyi tanımlamak gerektiğini söylüyor Terry. Intagram adresleri @terrysparksredlaneantiques.
Buraları da görmeli
Eğer vaktiniz varsa, ziyaret listenize şunları da ekleyebilirsiniz.
Stow on the Wold: Durham, Tudor House ve Tara Antique.
Moreton in Marsh: London House Antiques.
Bibury: Echo Antiques.
Burford: Burford Antiques, Manford Shotton Chipping.
Campden: Mickleton Antique Centre ve Stuart House Antique.
Shipston on Stour: London Past and Present.
Stratford upon Avon: Henly Street Antique, Top Dog Antiques, Tetbury ve Chipping.
Norton: Mill Antique Center.
Tumblr media
Bibury sokakları
Eski eşyayla döşenmiş butik otellerde kalıp geleneksel yemekler yiyin
Antika avcılığını Londra tatilinizin içinde ‘uzun hafta sonu’ şeklinde eğlenceli bir seyahate dönüştürebilirsiniz. Genellikle Costwolds için günler önceden yer ayırtmak gerekiyor. Kendi tavsiyeme uymayarak risk aldım ama tam aradığım gibi bir yer buldum. Bir mağazanın masasında gördüğüm broşürdeki numarayı aradım ve Burford’da Geryhounds House’da kaldım. 160 sterline, içi antikalarla döşenmiş güzel bir odaydı. Sahibi Micheal tam bir antika düşkünü, 4 odası var. Kahvaltısı ve misafirperverliği beni bu kasabaya ve otele mutlaka tekrar getirecek; size de tavsiye ederim. Burford’daki The Lamb Inn’i de öneririm. The Slaughters Manor House bölgedeki yüksek standartlı otellerden biri, geceliği yaklaşık 7 bin Türk lirası. Bibury’deki The Swan Hotel’inse muhteşem bir manzarası var. Yemek için de bolca seçenek var ama geleneksel bazı tatlar için buranın tarihi havasını değerlendirin ve eski İngiliz usülü yemekler yiyin. Örneğin Bourton on the Water’da Cornish pasty denemenizi öneririm. Stow on the Wold’de The Stag restoranında pazar rostosunu kaçırmayın. The Slaughters Manor House’da kalmasanız da 5 çayınızı otantik salonunda için.
0 notes
turkeytraveltours · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/egirdir-ve-beysehir-golleri.html
Eğirdir ve Beyşehir Gölleri
Tumblr media
Türkiye’de karın hâlâ bolca yağdığı zamanlarda, 2006 ve 2010 yılları arasında, Kış Ortası Sukuşu Sayımları (KOSKS) için Beyşehir ve Eğirdir dahil Göller Bölgesi’ndeki tüm gölleri araştırıyorduk. Amacımız kışın en soğuk zamanlarında sukuşlarını saymaktı. Kış, sukuşlarının en hareketsiz dönemi. Bu sayımlar tüm Batı Palearktik’te (Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’yı içine alan bölge) eşgüdümlü yapılıyor. Sabah ayazı, kar ve sayılması gereken yüz binlerce sukuşu… İnanılmaz bir deneyim ama fiziksel olarak da müthiş bir mücadele. İşte bu dönem Göller Bölgesi’yle ilişkimizin zor zamanlarıydı. 2013’ten sonra bu kez içsu balıkları, kuşlar ve sürdürülebilir turizm planlamaları kapsamında kış mevsimi dışında bölgeye gitme şansım oldu ve zaten aşkımız da böyle başladı. Adasını ayrı sevdim, suyunu, dağını ayrı. Bir evdeki iki kardeş gibi olan Beyşehir (küçük kardeş) ve Eğirdir (büyük kardeş) gölleriyle çevresini ziyaret etmek isteyen ya da bu yazıyı okuduktan sonra niyetleneceklere kısa bir rehber hazırladım.
Toroslar’ın hemen ardındaki Beyşehir Gölü biricikliğini hem Orta Anadolu hem de Akdeniz’den alıyor. Konya sınırlarında. Sadece göl değil, Beyşehir ilçesi de önemli bir cazibe merkezi. Gölün ortasındaki Mada Adası, üzerinde yerleşim olan neredeyse tek örnek. Son yıllarda Mada Adası’nın yerli halkın yaşamını konu alan birçok belgesel çekildi. Ama gidip yerinde görmek, deneyimlemek daha farklı tabii.
Gölde toplam 32 ada var. Kış aylarında su donduğunda, yerli halkın rehberliğinde bazı adalara yürüyerek gidebilirsiniz. Buna Mada Adası da dahil. Bu mevsimde gölün manzarasına doyum olmuyor.
Eğer ilkbaharda yolunuz düşerse daha da şanslısınız çünkü göl ve çevresinde bambaşka bir hareketlilik sizi bekliyor. Elbette leyleklerden bahsediyorum. Leylekler ülkemizin hemen her yerinde, çoğu zaman dağınıkken Beyşehir Gölü çevresindeki Yeşildağ ve Adaköy bölgesinde koloni şeklinde yaşıyor, çok sayıda ürüyor. Bu nedenle de yöreye Leylekler Vadisi adı verilmiş.
Göl, mevsimlerle uyumlu şekilde dönüşürken yaz ziyaretçilerine de sürprizler hazırlıyor. Sıcak günlerde özellikle gölün daha sığ bölümlerinde göl soğanı ve nilüfer türleri çiçekleniyor. Burası yüzmeye açık plajlarıyla yaz ziyaretçilerine farklı bir deneyim de yaşatıyor. Benim en sevdiğim aktiviteyse geleneksel mimarisini korumuş çevre köyleri ziyaret etmek.
Konya’ya bağlı Beyşehir ilçesinin merkezi ve çevresi özellikle Selçuklu dönemi ve Eşrefoğlu Beyliği’ne ait eserlerle bezeli. Eşrefoğlu Camisi ve hamamı, Kubadabad Sarayı, Bedesten ve Taş Medrese sadece birkaçı. Beyşehir Gölü çevresindeyse Eflatun Pınarı kesinlikle keşfetmenizi önerdiğim yerlerden biri. Ayrıca son yıllarda popüler olan, Anadolu ve Orta Asya’ya özgü kerpiç mimari örneklerini görebileceğiniz Sonsuz Şükran Köyü’nü de ziyaret edebilirsiniz.
Yüzbinlerce kuş konaklıyor
Göller Yöresi’nin büyük kardeşi Eğirdir Gölü ülkemizin en büyük ve en derin gölleri arasında. Beyşehir ve Kovada göllerine son derece yakın. Beyşehir Gölü’nde olduğu gibi Eğirdir Gölü’nde de adaları hemen farkedeceksiniz. Ön plana çıkanlarsa Can Ada ve Yeşil Ada. Karayoluyla anakaraya bağlandıkları için yarımada desek de yerinde olur.
Beyşehir Gölü gibi koruma altında olan Eğirdir Gölü, yeni yerler keşfetmeyi seven seyahat okurları için güzel manzaralar sunuyor.
Tumblr media
Göl biyolojik çeşitlilik açısından da son derece kıymetli. Özellikle kış aylarında hem ülkemizin hem de Avrupa ve Avrasya’nın kuzeyinden gelen yüz binlerce kuş Eğirdir Gölü’nde konaklıyor. Yüz binlerce derken abartmıyorum zira KOSKS’larda bu gözler 300 bin sukuşu saydı. Neler var derseniz; sakarmeke ve ördek türleri ön plana çıkıyor. Elmabaş patka, tepeli patka ve macar ördeği gibi dalıcı ördeklerle birlikte fiyu, kaşıkgaga ve çamurcun gibi yüzey ördeklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Doğal hayat fotoğrafına meraklı seyahat tutkunları için biçilmiş kaftan yani. Kuğu ve kaz türleri ve diğer sukuşlarını da içeren bir ‘şampiyonlar ligi’ gölde arzı endam ediyor ve sizi bekliyor.
Sazan dolmasının tadına bakın
◊ Beyşehir ve çevresinde gastronomi açısından son derece büyük sürprizlerle karşılaşacaksınız. Gölün sunduğu sazan, levrek ve kadife balığı menülerde sıklıkla karşınıza çıkacak. Balık yahnisi ve balık kapama gibi çok sayıda ünlü balık tarifini deneyebilirsiniz. Ben özellikle balık (sazan) dolmasını tavsiye ediyorum. ◊ Eğirdir çevresi sarp dağlarla çevrili. Ulaşımın zor olduğu yıllarda, bu bölge çevresinden epeyce izole olmuş. Bu durum da beraberinde çok özel yaşam pratiklerini ve kültür mirasını getirmiş. Coğrafi yapının yansımalarını özellikle bölgenin mimarisinde ve geleneksel yemeklerinde görmek mümkün. Köyden köye tarifi farklılaşabilen helva ve pestiller, çarşaf böreği gibi hamurişleri uzunca bir listenin önde gelenleri. Yine sazan dolması ve göl balıklarından çok sayıda tarif sizi bekliyor.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bilmezdim-lalelerin-bu-kadar-hos-koktugunu.html
Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu
Tumblr media Tumblr media
İstanbul’un soğuk, bol yağışlı bir gününde düştüm yola. Uzun bir seyahat olacağı için çantamda yazlık-kışlık ne ararsan vardı. Hollanda’dan aldığım haberlere nazaran hava güneşliydi. Ama havaalanına indiğim an İstanbul’dan daha beter fırtınalı ve yağmurlu bir Amsterdam karşıladı beni. İner inmez kentin sokaklarına atacaktım kendimi ancak olamadı. Daha evvel ünlü lale bahçesi Keukenhof’a giderken geçmiştim Amsterdam’dan. Kenti gezememiştim. Bir sonraki gidişimde güneşli bir günde kuzenimle düşmüştük yola lakin yeniden ısıran bir soğuk vardı. Kenti donarak azıcık turlayabildik. Tadı damağımda kalınca birkaç hafta sonra bu defa tek başıma gittim Amsterdam’a. Kanal tipinin uygun olacağını düşünüp bir bot buldum. Kentin kanallarında gezmenin sokaklarında dolaşmaktan daha eğlenceli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Bu kentte sokak sokak dolaşırken esasen yolunuz daima kanallara çıkıyor.
BUTİK KAFELER, İKONİK MESKENLER
Kentin her yeri bisiklet cenneti, bu hoşuma gitti. Lakin bir orta fotoğraf çekmek için tripodumu yola koymuştum ve bir araç göz nazaran göre üzerinden geçti. Sonra ardına bile bakmadan gitti. Fırlayan telefonuma birileri koştu. Ben de nedense pek çok ülkeyi benimle gezen hatta Everest’e bile çıkan, Şehnaz ismini verdiğim tripoduma koştum. Bir bacağı kırıldı maalesef. Neyse ki telefonumda bir sorun yoktu.
Tumblr media
Tramvayda giderken gezmek istediğim yerler anons edilince merkeze varmadan iniverdim. Ünlü Anna Frank’in meskeninin olduğu Singel bölgesindeydim. Bugün bir müze olan bu konut o kadar meşhur ki lakin bir buçuk ay sonrasına bilet vardı. O yüzden gezemedim lakin en azından konutun olduğu yeri görmek ve o sokaklarda dolaşmak istedim. Nazi hücumlarından kaçmak için bir meskende tam 761 gün saklanan ve sonrasında yakalanıp bir toplama kampında ölen 16 yaşındaki bu küçük kızın konutunun etrafı mahşer yeri üzereydi. Amsterdam’ın en sevdiğim yeri bu Singel bölgesi oldu. Merkeze oranla daha küçük butik kafeler, Amsterdam meskenleri ve vintage dükkânlar… Döndüm dolaştım, tekrar buraya geldim.
Şehrin en ikonik noktası, Dans Eden Konutlar olarak isimlendirilen kanal uzunluğundaki binalar. Suyun üzerindeki kütüklere inşa edilen bu konutlar vakitle sağa sola kayarak enteresan imgeler oluşturmuş. Daracık meskenlerin kapısından ve merdiveninden eşya taşımak mümkün olmadığından genelde ön cephede bir vinç kancası oluyor ve eşya pencereden içeri alınıyor. En çok bu konutların içini merak ettim. Dışarıdan bu kadar yamuk görünen bir konutta bir tas çorbanın masada nasıl durduğunu ya da yatarken eğim münasebetiyle insanların yuvarlanıp yuvarlanmadığını görebilseydim… Amsterdam’da yaşayan arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla bu konutların en büyük ıstırabı eğrilik değil farelermiş. Ülkede fare öldürmek de yasak olunca kanal boyunca bir tarafı su içinde olan bu konutlarda çokça fare yaşıyormuş. Bir mağaza gezerken tıngır tıngır dolaşan fareler görmüştüm aslında. Allah’tan bu hayvanları sempatik buluyorum lakin birlikte yaşamak konusunda da mutlaka istekli değilim.
Amsterdam’da müzelere girmem pek mümkün olmadı. Benim üzere akışına gezen ve yaşayan biriyseniz çok evvelce alınması gereken biletleri bulamazsınız. Çünkü ben ne vakit nerede olacağımı, o gün canımın ne isteyeceğini hiç kestiremediğim için kapısından bilet alamadığım hiçbir müzeyi şimdiye kadar gezemedim. Şayet illaki ben bu müzelerin içini görmeliyim diyorsanız çok çok evvelce biletlerinizi almalısınız. Bu ortada hiçbir şeyin ucuz olmadığını unutmayın.
Kentte gezmeniz gereken yerler çoğunlukla ünlü Dam Meydanı ve etrafında. Bu meydana kaç defa gittiysem her keresinde tam meydanın ortasında klarnetiyle ‘Ihlamurlar Altında’ (2005) dizisinin müziğini çalan adama ve birebir müziğe denk gelmeme ne demeli peki! Aslında ülkede yaşayan Türk sayısı o kadar çok ki ben kendimi pek yurtdışına çıkmış üzere hissedemedim birinci başlarda.
Hollanda’da yöresel lezzet namına waffle ve kocaman külahlarda satılan kızarmış patatesten diğer bir şey yok. En uygun yiyebileceğiniz yemekse tüm Avrupa’da olduğu üzere ünlü zincirlerin hamburgerleri. Yöresel bir şey yok derken de haksızlık etmeyeyim. Kesinlikle peynirlerini denemelisiniz. Hatta o peynir bıçaklarından satın almalısınız. Ben yanında bir tane de kesme tahtası kaptım. Oralara kadar gitmişken Amsterdam’a 12 dakika uzaklıktaki Zaandam kentini gezmemek olmazdı. Bu bölgenin en ikonik fotoğraf noktası ünlü Inntel Hotel. Mimarisinde Hollanda konutlarından esinlenilmiş ve bence görselliği tek sözle enfes. Zaanse Schans ise oranın en tanınan kasabalarından biri ve yel değirmenleriyle ünlü.
Ve bizi mis üzere kızarmış balık kokularıyla karşılayan Volendam balıkçı köyü… Bir tarafta ikram dükkânları, öbür tarafta balıkçı tekneleri… Tam da akşam olmak üzereyken girdik köye. Çabucak bir yere oturup hayatımda yediğim en lezzetli balıklardan yedim.
Lale tarlaları da Volendam’a yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Alkmaar kentinde. Yol kenarında gördüğümde resmen çığlık attım. Oralar özel arazi olduğu için evvel çiftlik sahibinden müsaade aldım. Çok içerilere gitmemek kaydıyla girmemize ve fotoğraf çekmemize müsaade verdi. Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu. Görsel şöleni zati varsayım edersiniz. Bu ortada asıl ünlü lale bahçelerinin olduğu Keukenhof’a Amsterdam’dan trenle gidebilirsiniz. Bizim İstanbul’daki Yıldız Parkı ya da Emirgân Korusu’nun çok daha büyüğünü düşünün. Kendi ülkemde bir türlü görmeyi başaramadığım zıt laleleri Hollanda’da bulmak nasip oldu. Kapalı birkaç alanda orkideler ve lale tiplerinin hepsini görebiliyorsunuz ayrıyeten lale soğanı satın alabiliyorsunuz.
Tumblr media
KÖYLERİNİN HOŞLUĞU…
Çok sayıda klâsik köy var gezginlerin görmemizi önerdiği lakin ben köylerin hepsini gezmedim zira bir müddet sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Bunların ortasında bence bir adedinin yeri başka: Giethoorn. Kanallar boyunca sıralanmış konutlarıyla meşhur, araç girmeyen bir köy olduğunu okumuştum. Evet, gittim, gördüm, sahiden masal üzere bir yer fakat buranın bile biraz abartıldığını düşünüyorum.
Hollanda’da bir buçuk ay kaldım. Hayatımda görmediğim kadar çok bisiklet gördüm. Birkaç sefer çarpılmaktan kıl hissesi kurtuldum. Dümdüz bir ülke. Ne dağ ne zirve var. Güneş bile bir türlü batamıyor. Sokak hayvanı olarak bizdeki üzere kedi ve köpek görmeniz pek mümkün değil. Bol bol yabanördeği ve kuğuya rastlayabilirsiniz fakat. Sokaklarda, balkonlarda kuşlar için asılmış fıstık ezmeli yemler var. Bir kuş olsam muhakkak Hollanda’yı seçerdim. Deniz düzeyinin altında kalan, Konya’dan bile küçük bu ülkede çok hoş anılar biriktirdim. Mutlaka tekrar gitmeliyim.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/o-olumsuz-askin-kenti-sehzadelerin-gozdesi.html
O ölümsüz aşkın kenti, şehzadelerin gözdesi
Tumblr media Tumblr media
Uzun vakitten beri hayalini kurduğum bir şeyi gerçekleştirme imkânı buldum nihayet. Hiç bilmediğim ve beni de hiç kimsenin tanımadığı bir kente gidip sokaklarında dolaşmak, fotoğraf çekmek, insanlarıyla sohbet etmek; tarihine, kültürüne ve tabiatına, kısaca hayatın kendisine bakmak… Bütün isteğim buydu ve en sonunda görmeyi çok arzuladığım yerlerden birine, tarihiyle ilgimi çeken Amasya’ya yolumu düşürebildim.
Tumblr media
Bu kent adeta bir müze. İnsan bu kadar çok eski konut, cami, medrese, hamam, han görünce ister istemez büyüleniyor. Etkilendiğim nokta bu kadar yapıtın bugüne kadar gelebilmiş olması elbette. Zira birçok kentte daima dem vurulan ‘açık hava müzesi’ durumundan eser yok. Amasya’nın bilhassa Yalıboyu Meskenleri olarak isimlendirilen bölgesinde kümelenmiş konutları ve tarihi yapıları görmek insanı çok keyifli ediyor.
MEDENİYETLER İZLER BIRAKMIŞ
Amasya’nın 8 bin 500 yıllık çok eski bir kent olduğu tarihi kaynaklarda belirtiliyor. Birinci yerleşimin MÖ 5500 yıllarına kadar uzandığı belirlenen kent, antikçağdan günümüze kadar geçen vakitte Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı medeniyetlerine konut sahipliği yapmış. 1386’da Osmanlı topraklarına katılan Amasya’da şehzadeler eğitim gördükleri ve burada misyon yaptıkları için ‘Şehzadeler Şehri’ olarak da biliniyor. Amasya’da egemenlik kurmuş halkların her biri bu kente kendi medeniyetlerine ilişkin eserler ve izler bırakmış.
Tumblr media
Bunların en değerlilerinden biri de Kral Kaya Mezarları. Pers-Pontuslular tarafından, Harşena Dağı’nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak, anıtsal boyutta mezar odası olarak yapılmış. Helenistik ve Roma devirlerinde de bu özelliğini korumuş. Ziyaretçilere açık olan Kral Kaya Mezarları Amasya’nın alâmeti farikalarından biri artık. Antikçağ muharriri Strabon mezarların hükümdarlara ilişkin olduğunu belirtmiş ki bu mezarlardan Yeşilırmak Vadisi’nde de olduğu için bölge Hükümdarlar Vadisi olarak da biliniyor.
Ören yeri içinde 15’inci yüzyıl Osmanlı devrine ilişkin Kızlar Sarayı Hamamları var. Helenistik periyoda ilişkin, en âlâ işlenmiş ve tamamlanmış anıtsal kaya mezarı olan Aynalı Mağara da Hükümdarlar Vadisi’nde görülebilir. İçinde tavandan tabana kadar kahverengi ve kırmızı boyayla yapılmış ‘Hz. Meryem ile On İki Havari’ tasvirlerinden oluşan Bizans devri kaya fotoğrafları var. Ferhat Su Kanalı ise Geç Helenistik-Erken Roma devrine ilişkin bir eser ve antik Amasya kentinin su muhtaçlığını karşılamak üzere yapılmış. Kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar halinde tonozlu bir biçimde, arazi eğimine ve su terazisi sistemine uygun olarak tasarlanmış. Yapıtın bu yapısı Ferhat ile Şirin’in aşkını anlatan ünlü efsaneye de mevzu olmuş. İsmi da o nedenle halk ortasında ‘Ferhat Su Kanalı’ olarak biliniyor.
Tumblr media
Amasya’nın içinde dolaşmak kadar zirvelerinden Amasya’yı seyretmek de bir o kadar zevkli. Bilhassa Çakallar Seyir Terası denen mevkiden Amasya Kalesi’ni, Yalıboyu Evleri’ni ve tüm kenti uzunluktan boya izlemek çok büyük bir baht. Tıpkı formda karşı tarafa geçip Harşena Kalesi’nden kenti seyretmenin de tadına doyum olmuyor; yolunuzu kesinlikle düşürün, pişman olmazsınız.
Kral Kaya Mezarları ve Kızlar Sarayı Hamamlar’ı Amasya’nın alâmeti farikalarından. Yalıboyu Meskenleri olarak isimlendirilen bölgede kümelenmiş meskenler de çok meşhur.
Tumblr media
KRAL TAHTINDAN YEŞİLIRMAK UZUNLUKLARINA
Böylesi esaslı bir geçmişe sahip olan Amasya’nın tarihi eserler bakımından varlıklı olması da kaçınılmaz. Kentte kale, köprü, bedesten, cami üzere çok sayıda mimari yapı var. Amasya (Harşena) Kalesi, Küçük Ağa Medresesi, Kaya Kitabesi, Kunç Köprüsü, Bayezid Paşa Mescidi, Mehmet Paşa Mescidi, Amasya Darüşşifası (Bimarhane), Saat Kulesi, Kral Kaya Mezarları bunlardan kimileri. Gündelik hayatın aynası niteliğindeki Amasya konutlarının üzerinde değerle durmak gerekir. Kent dokusunun çeşitli yerlerinde, bilhassa Yeşilırmak kıyı şeridinde görsel bir şölen sunan klâsik Osmanlı konutları Amasya mimari yapıları içinde kıymetli bir yere sahip. Eski Amasya konutlarından günümüze kalmış olanlar daha çok 19’uncu yüzyıla ilişkin örnekler.
Tumblr media
YEREL LEZZETLER
Amasya’ya gitmişken mahallî mutfağı tatmadan dönmek olmazdı. Amasya konuklarına epey hoş alternatifler sunuyor. Varlıklı bir bitki örtüsüne sahip olduğu için bu ister istemez gastronomiye de yansımış. Amasya’nın çatal, sakala çarpan, toyga, cilbir, helle, kesme ibik ve yarma üzere çorbaları; bakla dolması, etli bamya, keşkek, ciğer sarması, göbek dolması, mumbar-işkembe, pastırmalı pancar, patlıcan pehli, pastırma gağallemesi, pirpirim, ayva gallesi, sirkeli ciğer ve sulu köfte üzere etli yemekleri çok meşhur.
Bu lezzetlerin üstüne kesinlikle dene hasudası (bir helva çeşidi), kuymak, yuka tatlısı, elma tatlısı, gelin parmağı, gömlek kadayıfı, kalbur tatlısı, höşmerim, peluza (hasuda), şeker böreği, unutma beni, vişneli ekmek ve zerdali gallesi üzere tatlılardan biri ikram ediliyor. Amasya hamurişleri de güçlü çeşitli; tatmadan dönmeyin.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/budvadan-bodruma-deniz-kum-gunes-ve-tarih-bir-ortada.html
Budva’dan Bodrum’a deniz, kum, güneş ve tarih bir ortada
Tumblr media Tumblr media
Çocukla Seyahat’in bu ay bir yurtiçi ve bir yurtdışı olmak üzere iki farklı rotası var; Bodrum ve Karadağ, Budva. Yaklaşık 2 ay evvel temelli olarak Bodrum’a taşındık. Şimdi hem kalabalık hem de sıcaklar başlamadan Lorin’le yarımadayı keşfe çıktık. Karadağ, Budva rotasıysa vizesiz, 12 bin liranın altında bütçesiyle, deniz, kum, güneş tatili vaat eden bir seçenekti. Pronto Tour’un davetiyle 3 gece 4 gün Budva’yı gezdik. Burada pasaport ve çocukla yurtdışı çıkışına bir parantez açmak istiyorum. Şayet çocuğunuz küçükse ve MEB’e bağlı rastgele bir kreşe gidiyorsa yalnızca defter bedeli ödeyerek 5 yıllık pasaport çıkarabilirsiniz. Karadağ, çocuğun yanında başka ebeveyni olmadan ülkeye girişine müsaade veriyor. Ülkelerin farklı uygulamaları var. Kimileri başka eşten muvafakatname istiyor; anne-çocuk; baba-çocuk çıkılacak seyahatler öncesinde gideceğiniz ülkenin konsolosluğundan bilgi alın.
Tumblr media
Anne-kız oyuncak alışverişinde…
Dönelim Budva seyahatimize… İstanbul’dan Podgoritsa’ya yaklaşık 1 saat 20 dakika uçuyorsunuz ve buradan yeniden yaklaşık 1 saat 15 dakika daha otobüs seyahatiyle Budva’ya varıyorsunuz. O denli harikulade bir tabiatı var ki yol uzunluğu izleyeceğiniz köylere ve görüntüye doyum olmuyor. Müddet olarak İstanbul’dan Ege’ye gitmekten bir farkı yok. Fakat tatil bütçesi olarak bu yıl Ege kıyılarıyla kıyaslayınca epey uygun. Gidiş-dönüş uçak bileti, 4 yıldızlı otelde konaklama ve kent tipi ödediğiniz fiyata dahil.
TARİHİ SURLAR PLAJA AÇILIYOR
Pronto Tour’un her güne farklı bir gezisi var. Karadağ’ın bir başka ünlü kenti Kotor’a, Tivat, Perast ve Balkanlar’ın en büyüğü olan İşkodra Gölü’ne giden ekstra cinslere katılabilirsiniz. Ben Lorin’le çok yorulmak istemediğimden yalnızca Budva’yı görmeyi tercih ettim. 3 gece 4 gün kenti gezmek için kâfi, biraz daha denizin tadını çıkarayım ya da yakın başka kentleri görelim diyorsanız haftalık tipleri da seçebilirsiniz.
Budva’da eski kentinin olduğu bölgenin ismi Stari Grad. Sokaklarında dolanırken birden bir surun içinden geçip kendinizi plajda buluveriyorsunuz. Mayonuzu içinize giymenizi ya da yanınızda taşımanızı tavsiye ederim. Stari Grad’ı gezmek, tarihi kale ve kiliselerini dolanmak da dahil azamî yarım gününüzü alır. Labirenti andıran daracık ve kıvrımlı sokakları, ikramlık eşya dükkânları, kafeleri ve restoranlarıyla kentin en tanınan, en turistik yeri.
Tumblr media
İşte ücretsiz dondurma hazinesinin bileti.
Lorin puseti olmadan 13 bin adım attığı gün yorgunluktan isyan edip yere oturmuştu. Son bir heves kaleyi de gezebilmek için kalede hazine oyunu uydurdum. “İçeride bir hazine varmış, bu bir müsabaka, şayet bulursak ödül olarak tüm dondurmalar fiyatsız olacakmış” dedim. Gücünün tekrar nasıl yerine geldiğini anlatamam. Kale içinde koşturup durdu, ben de içeri girerken aldığımız bilet-kartı kütüphaneye sakladım. Buldu ve kartı kapıp “Dondurmaa” diyerek güvenliklere koştu. Sonuç olarak siz benim yaptığım yanılgıyı yapmayın ve bebek otomobilinizi kesinlikle yanınıza alın.
Eski kentin meydanında yaz uzunluğu akşamları çeşitli şenlikler düzenleniyor, gitmeden internetten denetim edin. Kentin geri kalanı da Adriyatik’e bakan Mogren ve Slovenska olarak ikiye ayrılan uzun kıyı şeridinden oluşuyor. Burada kafeler, restoranlar ve çocuklar için oyun alanları var. Geceleri denize girenler, dans eden gençler, koşturan çocuklarla her daim hareketli. Lakin tüm kentte pazar günü birkaç restoran ve büfe hariç her yer kapalı. Gereksinim ve alışverişinizi aman pazar gününe bırakmayın, sonra bizim üzere AVM’nin kapısında kalakalırsınız.
Şehrin turist yükünü öteki Slav halkları oluşturuyor. Karadağ’da da Sırpça ve Hırvatça karışımı bir lisan konuşuluyor. Bağımsızlıklarını 2006’da ilan ettikleri için şimdi geliştikleri söylenemez ancak pak ve inançlı bir kent. Halk ve çalışanlarsa son derece gergin!
Yabancı lisanınız yoksa hiç kaygı etmeyin zira onların da yok. 5 dakika sandviçteki tavuğu çıkarıp yalnızca kaşar peynirli hale getirmelerini istediğimi anlatmaya çalıştıysam da sonuçta peynirsiz ve tavuklu bir sandviçle baş başa kaldım. Zati şayet et yiyor ve seviyorsanız bu seyahatte bize katılan benim grup, Lorin’in yol arkadaşı Gülay Barbaros Altan’ın tavsiyesiyle gittiğiniz her yerde balık ve deniz eserlerini tercih edebilirsiniz. Denizin kıyısında yaşayıp bunu da mutfaklarında değerlendirmeyi düzgün biliyorlar. Yediği her deniz mahsulünden son derece şad kaldı Gülay. Ayrıyeten mutsuz olmamak için euro’yu liraya çevirmeyi bırakmak gerekiyor. Euro üzerinden kendinize günlük bir bütçe ayırmak mantıklı.
Tumblr media
4 yaşındaki minik gezginimiz Lorin otelin taşlık plajında oyunlar oynadı.
DENİZ SICAK, DAĞLAR KAPKARA
Turunuzu yarım pansiyon seçerseniz size bir öğle yemeği kalıyor, o da kişi başı 7-10 euro ortası hoş bir yemekle taçlanıyor. Öteki Avrupa ülkelerine nazaran çok ucuz değil, lakin kaliteli yemek mümkün.
Şehirde Türk turist sayısı da epey fazla. Lorin geçen yılki Mısır seyahatinden sonra burada da Türkçe konuştuğunu duyduğu insanların yanına “Ben Türkçeyim” diye bağırarak koşmayı ihmal etmedi. Ve tüm yabancı lisanları İngilizce zannetmeye devam etti.
Deniz sıcaklığı çocuklar için ülkü. Birçok kıyı çakıl ve kum karışık. Dağlar nitekim kara ve dumanlı. Tabiatı harikulade. Dağların ortasında denize girmek epey keyifli. Su sporları yaygın. Çokça parasailing var ve kara dağların akabinde yamaç paraşütü de yapılıyor.
Biz bir gün otelimizin önünden kalkan tekneye binerek 5 dakika uzaklıktaki Sveti Nikola Adası’na (Hawaii Adası) yüzmeye gittik. Anakaraya ufak bir toprak kesimiyle bağlı olan Sveti Stefan Yarımadası’nı ise lakin tekneyle dışarıdan görebildik. Aslında kentin tarih açısından en kıymetli yerlerinden biri burası. Bir devir 12 ailenin yaşadığı kasabada Sırbistan Kraliçesi’nin yazlık meskeni de varmış. Şimdilerde ünlü bir otel zincirinin derece lüks bir tatil köyü. Fakat üzülmeyin, Hawaii olarak isimlendirdikleri Sveti Nikola da hoş bir gün geçirmek için çok sempatik bir ada. Bir restoran ve 3-4 tane barı olan adada deniz çok hoş lakin suyun içi taşlık ve yosun sebebiyle kaygan, yanınıza deniz ayakkabınızı almayı unutmayın. Tekneyle adaya gidip dönmek 5 euro, çocuktan da para alıyorlar. Adada şezlong ve şemsiye 15 euro. Lakin havlunuzu serip yayılmak fiyatsız. Hayli keyifli bir gündü, adaya geçin derim.
KADIN SÜRÜCÜLÜ TAKSİ SEÇİN
Bir taksi sorunu var bu kentte. İstanbul üzere değil, çabucak taksi bulabiliyorsunuz lakin özel taksiler otellerin yakınında fazlaca oluyor, bilmeden biniyorsunuz ve yaklaşık üç katı bir fiyat ödüyorsunuz. Üzerinde ‘Palmi’ yazan taksiler pak ve olağan tarife, üstelik sürücülerin birden fazla bayan ve seyahat sonunda taksimetreden fiş çıkıyor, ödeyeceğiniz fiyat aşikâr. Kısa yola da isyan etmiyorlar. Bir not da içinde 500 GB yüklü olan turist internet paketlerine düşmek isterim. 10 euro verip, bir çizgi alıp 500 GB internetle tatilinizin tadını daha da rahat rahat çıkarabilirsiniz.
Tumblr media
GEZİ NOTLARI
– Stari Grad’daki tüm kiliseler akşam açık olduğundan gündüz yerine akşam serinliğinde gezmek âlâ bir seçenek olabilir.
– Tarihi yapıları gezmeyi seviyorsanız, kent merkezinden biraz uzaklaşmayı göze alarak Podostrog, Duljevo, Praskavica, Rustovo ve Stanjevici manastırlarını görebilirler.
– Mogren Plajı’na giden yolda karşınıza çıkacak Dans Eden Kız Heykeli ile Antik Roma mezarları kentin yakın ve uzak tarihinin görgü şahitlerinden.
Tumblr media
  HAZIR TRAFİK SIKIŞMAMIŞKEN…
Budva tatilimizin akabinde tekrar Bodrum’dayız. Hazır trafik sıkışmamış, sıcaklık 26-28 ortası değişiyorken dilediğimiz koya gidebiliyoruz. Bizim beğenilen beldemiz Torba. Konaklamıyorsanız bile şahane otellerdeki restoran ve plajlara dışarıdan girebiliyorsunuz. Fiyat olarak daha makul olan belediyenin Torba Cafe’sine gidebilirsiniz, lakin gün uzunluğu şezlong savaşları var. Bir öteki seçeneğinizse kıyı uzunluğu sıralanmış balık restoranlarının iskeleleri. Burada da favorimiz Mercan Restoran. Hasret Hanım’ı bulun, gerisini ona bırakın. Hem fiyatları makul hem de hoş bir servisi var. Akşamüzeri Torba’nın bütün çocukları hatta Bodrum’un öteki bölgelerinden birçok çocuk Babun Çocuk Kitapçısı’nda buluşuyor. İçinde her çeşit çocuk kitabı, önünde tatlı bir parkı var. Hafta sonları farklı atölyelere mesken sahipliği yapıyor. Kafesinde ağaçların altında dinlenmek güzel bir seçenek.
Çocukların doyasıya eğlenmesi için Bodrum’daki en âlâ adreslerden biri yeniden Torba’daki Vogue Supreme Hotel’in içindeki Candyland. Devasa aquapark’ı, dalga havuzları, Bodrum’a girişte herkesin dikkatini çeken dönmedolabın da olduğu lunaparkı ve küçük diskosuyla Candyland çocuklar için adeta bir cennet. Hem otel konuklarına hem de dışarıdan ziyaretçilere açık. Öncesinde rezervasyon gerekli.
Torba’da konaklayacaksanız veiyi bir yemek, hoş bir plaj istiyorsanız en düzgün alternatif Susona Bodrum, LXR Hotels &Resorts. Çocuklu aileler için Family Beach isminde başka bir plaj var ve otelin ısıtmalı havuzlarından biri olan infinity pool’u kullanabiliyorsunuz. Oteldeki herkes çocuklarla çok ilgili. Lorin biz sarfiyat gitmez havuza girdi ve neredeyse tüm gün çıkmadı. Cankurtaran olarak çalışan bir ablası çabucak suya girerek Lorin’le ilgilendi hatta yüzmeyi öğretti. Bana da lokal ve gurme lezzetlerini harmanlayan imza restoranı Malva’da, executive şef Necmi Ağaç’ın mikrolokal lezzet anlayışıyla hazırladığı yemekleri tatmak için fırsat doğdu. Öbür restoranlarında da vegan ve organik seçenekler var. Deniz ve havuzdan yorulan Lorin uykuya daldığında Frankie Beach Club’da DJ müzik eşliğinde eğlenceli birkaç saat geçirdim, ne palavra söyleyeyim çocukla tatilde kendinize de vakit ayırmak işin bonusu oluyor. Susona’nın Frankie Beach’ine ve bünyesindeki restoranlara rezervasyonla günübirlik girmek mümkün.
Bodrum’da bu yaz da otellerin içinde sanat galerileri açılıyor. Hem çocuk hemsizin için uygun bir aktivite. Susona’daki Frank Arka Studio bunlardan biri. Fransa merkezli dünyaca ünlü sanat galerisi Perrotin Gallery, yaz uzunluğu Bodrum Loft’ta sanatseverlerle buluşuyor. METT Hotel’deki Nine Cloud standı, Anna Laudel Bodrum’daki Daniele Sigalot’nun ‘Around the WORD’ isimli şahsî standı de görebileceğiniz öbür sanat yapıtlarından yalnızca birkaçı.
  CENNET VE KARAİNCİR
Bodrum’da nerede konakladığınız çok kıymetli değil, aracınızla ya da dolmuşlarla her koya rahatlıkla gidebilirsiniz. Bizim favori koyumuz Cennet. Deniz kıyısı yumuşacık kum. Çocuklar için ülkü sığlıkta, biraz açılırsanız koyun ismini nereden aldığını anlıyorsunuz. 5-6 metre tabanı görmek ve dağların ortasında yüzmek insanı hakikaten cennette hissettiriyor. Küçük bir işletme var. Şezlong 100 lira. Tost 40, limonata 30 lira. Otopark fiyatsız. Dilerseniz kendi sandalyelerinizle de gidip fiyat ödemeden denize girebilirsiniz.
Çocukla gidilebilecek bir başka deniz seçeneğiyse Akyarlar’daki Karaincir Plajı. Ne yazık ki burada halk plajı ismine pek yer kalmamış. Uygun fiyatlı beach’ler üzere değerli olanlar da var, seçim sizin. Pırıl pırıl bir suyu ve altın sarısı kumu var. Lakin denizin suyu soğuk. Bodrum’da Mavi Bayraklı 67 plaj var, münasebetiyle denizi gördüğünüz anda üstünüzü çıkarabilirsiniz fakat tekrar de en güzeline gideceğiz üzere bir savınız varsa Mazı Köyü’ndeki Hurma Sahili’ni es geçmeyin. Ağaçlarla dolu bu köyü bitirdiğinizde karşınıza masmavi bir deniz çıkıyor. Ufak birkaç pansiyon var. Tam baş dinlemelik. Su sıcak lakin denizi taşlık. Son olarak önereceğim deniz elbette İçmeler. Kumbahçe’deki İçmeler’in suyu o kadar soğuk olmasına karşın içinden çıkmak istemiyorsunuz. Aspat Koyu’nu da tavsiye edecektim lakin biz gittiğimizde bir otel koyun etrafını çevirmişti. İçeri giriş için kişi başı 1.000 lira istiyorlardı. Üzgünüm, Bodrum’un en hoş koylarından Aspat artık halka kapalı.
Deniz sonrası kıyı yürüyüşlerinde Bodrum’un her beldesinde kesinlikle bir çocuk parkı bulursunuz. Bodrum Kalesi’ni hazine oyunu sistemiyle gezmek de eğlenceli olacaktır.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/alp-alperin-gokyuzunden-turkiye-air-kitabi-cikti-yalnizca-kamera-degil-fotografci-da-uctu.html
Alp Alper’in ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabı çıktı... Yalnızca kamera değil fotoğrafçı da uçtu
Tumblr media Tumblr media
Ankaralı fotoğrafçı ve gezgin Alp Alper’in bu dördüncü kitabı. Birinci çalışması ‘1000 feet’ten TÜRKİYE’ Yunanistan’da basılmış, akabinde da Türkiye’de. İkinci kitabı ‘Dreamscape TURKEY’ ve üçüncüsü de ‘4 Mevsim İSTANBUL’. Son kitabı ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ı geçen ay yayımlayan Alp Alper’le buluştuk.
Tumblr media
Alper, ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabında ülkemizin hoşluklarını uçarak fotoğrafladı.
Tutkusu yalnızca fotoğraf değil, gökyüzü… 1992’de Türk Hava Yolları’nda başlayan uzun bir yöneticilik mesleği var. Kokpitlerde kısa bir müddet çalışmış lakin yeryüzünü üstten görmenin hazzını bir kere alınca peşini bırakmamış. Artık uçak, helikopter, gyrocopter demiyor, hepsiyle uçup fotoğraflar çekmeyi sürdürüyor. Yeni kitabı ülkemiz için pahalı bir arşiv, bilhassa son devirde hızlanan global ısınma üzere etraf sıkıntıları nedeniyle birçok doğal güzelliğimiz yok olup giderken… Kimileri da insan elinden kurtulamıyor. O denli ki bu kitabı bitirene kadar birçok doğal ve tarihi güzelliğimiz yok olmuş.
Tumblr media
‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabının sunuş yazısında öyküsünün nasıl başladığını da şöyle anlatıyor Alper: “Bazen yolda yürürken gözünüz birden uçan bir kuşa takılır. Tahminen bir martı, tahminen bir güvercin, tahminen bir serçe, tahminen de bir kumrudur o… ‘Ben de keşke uçabilseydim ve kuşlar üzere özgürce yeryüzüne gökyüzünden bakabilseydim’ dediğiniz oldu mu hiç?
Tumblr media
Mağlova Kemeri-Eyüpsultan/İstanbul
Bu niyetle başladı bende her şey, öykümün başladığı üzere…”
– Ülkemizde foto-kitap hazırlamak hayli maliyetli, dördüncüyü çıkarmak büyük muvaffakiyet, kutlarım. Bu kitapların öyküsü nedir?
Projelerimin en süratlisi 6,5 sene sürüyor zira dediğiniz üzere çok maliyetli ve düzgün takımlarla çalışmanız gerekiyor. Uçmak ve tıpkı anda fotoğraf çekmek yeterli bir tecrübe ve deneyim gerektiriyor. Birinci kitabımı o periyot vazife yaptığım Atina’da bastırmıştım. Son kitabım ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabım için de 7 yıl boyunca tekrar sponsor olmadan çalıştık. Ülkemizin tarihi ve doğal hoşluklarını farklı bir açıdan fotoğraflamayı hedefledik ve tüm zorluklara karşın kitabı tamamladık.
Tumblr media
Ağrı Dağı
– Ortada kazalar da atlatmışsınız…
Doğru, iki defa vefattan dönsek de yolumuzdan asla dönmedik. Bu son kitaba kadar hiç sponsorumuz da olmamıştı ancak baskı etabında Duyar Vana CEO’su Faruk Çizmecioğlu’nun takviyesiyle kitabımızı basabildik.
– Drone’la çekilen fotoğraflara alışığız lakin sizinki apayrı. Siz uçarak fotoğraf çekiyorsunuz, anlatır mısınız biraz ayrıntılarını?
Ben bu durum için her vakit “Drone çıktı, mertlik bozuldu” diyorum. Bizim uçtuğumuz hava araçları Cessna 172, ultralight, microlight, paragliding, paramotor, helikopter ve gyrocopter. Hepsiyle uçmak ve fotoğraf çekmek çok zevkli fakat helikopter en uygunu,. doğal helikopter fiyatını saymazsak. Son 5 yıldır gyrocopter ile uçuyorum ve bu hava aracından Türkiye’de etkin olarak kullanılan 6-7 tane var. Bu uçuşlarda genelde jeolog Mustafa Yavuz Hocamla uçuyoruz ve havadan tahliller de yapıyoruz.
Tumblr media
Ayasofya-Sultanahmet, Fatih/İstanbul
– Asıl maliyet uçmak sanırım…
İşte bu bizim en büyük yaramız. 2000’lerden bugüne Türkiye için çalıştığımız bu projeler için bir tane bile ana sponsor bulamadık.
– Tüm Türkiye’yi uzun bir müddette gezdiniz, birtakım fotoğrafladığınız yerler artık yok, onları sıralar mısınız, nereler, nasıl yok oldu?
23 yıllık gökyüzü serüvenimiz içinde yok olan yerler o kadar arttı ki… Kimilerini sayayım: Hasankeyf, Meke Gölü, Allianoi Antik Sıhhat Kenti, Tuz Gölü’nün bir kısmı ve zelzelede yıkılan Antakya. Bunlar yok olmadan evvel fotoğrafladığımız ve kitabımda yer alan kareler. Maalesef bugün yalnızca fotoğraflarda kalan bu yerlerin dışındaki doğal ve tarihi hoşlukları de korumazsak hepsi vakit içinde yok olacak.
Tumblr media
Küçüksu Kasrı-Beykoz/İstanbul
– Bugüne kadar 70 ülke görmüş bir gezginsiniz. Hobinizi işe çevirip rehberliğe de başlamışsınız, nerelere gidiyorsunuz?
Pandemide meskende kaldığımız devirde turizm ve rehberlik eğitimi aldım. Akabinde katılanların fotoğraf çektiği, daha az bilinen noktalara tipler götürmeye başladım.
Tumblr media
Atatürk Barajı-Bozova/Şanlıurfa
– Kitabı nereden, nasıl satın alabiliyoruz?
Penguen ve BKM kitapevlerinde satılıyor. bulamayanlar bana @alp_alper_ Instagram hesabımdan yazabilir, imzalı gönderebilirim.
GEZİ LİSTENİZE EKLEYİN…
70 ülkeyi gezen Alp Alper kendisi üzere seyahat ve fotoğraf tutkunu gençlere yurtdışında Socotra Adası, Yemen; Cape Town, Güney Afrika; Jawa ve Bali, Endonezya; Botswana ve Küba’yı gezmeyi öneriyor. Yurtiçinde de Dalyan (Muğla), Mardin, Şavşat (Artvin), Rize yaylaları ve Kapadokya’yı (Nevşehir) listelerine eklemelerini tavsiye ediyor. (Fotoğraf: Dalyan, Ortaca/Muğla)
Tumblr media
Kız Kalesi-Erdemli/Mersin
Haziran 2023 sayımızdaki soruyu hakikat cevaplayarak ‘Saffet Emre Tonguç’la Yerebatan Sarnıcı’nda Bir Gece’ çeşidi kazanan kişi Melike Erdönmez oldu. (Galešnjak Adası). kitap, seyahat üzere mükafatlar verdiğimiz ‘Burası Neresi’ sorularımızı görmek ve yanıtlamak için Hürriyet Seyahat’in Instagram adresi @hurriyet_seyahat’i takip edebilirsiniz.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/burada-gunes-yil-uzunlugu-parliyor.html
Burada güneş yıl uzunluğu parlıyor...
Tumblr media Tumblr media
Beni bu sefer yola çıkaran termal şifa sevdam. Mersin’in Mescitli Köyü’nden 9 bin yıldır şifalı sular çıkıyor. Roma devrinden kalma Mozaikli Hamam kükürtlü suyuyla meşhur. Yerelde bilinen bu suların şifası, bölgeye kurulan 5 yıldızlı turistik bir otelle dünya çapında kıymetini duyurma fırsatı buluyor. Mersin İçmeler’de, 450 dönüm arazi içindeki BN Hotel Thermal&Wellness, resort ve termali bir ortada sunan, tabiatla iç içe, büyük bir kompleks. Yemyeşil meyve bahçelerinin ortasından varıyoruz otele. Ödülleriyle karşılıyor bizi. QM Tourism Awards’dan Türkiye’nin en uygun QM SPA&Wellness Luxury mükafatını, Travelers’ Choise 2023’ten ise Tripadvisor Travelers’ Choice mükafatını almışlar bu yıl. Bu kadar kısa müddette alınan mükafatlar ve talep sayesinde yatırımın büyümesine karar verilmiş. Yoga ve wellness kampları için hazırlıklar başlamış. Yoga stüdyoları ve bungalov tipi konaklama seçenekleriyle daha da kapsamlı hale getiriliyor. Böylesine büyük ve hoş bir bahçenin, bu sessiz, huzurlu ortamın pahasını buluyor olmasına çok seviniyorum.
Tumblr media
BN Hotel Thermal&Wellness
Odaya yerleşir yerleşmez soluğu SPA’da alıyorum. Ruhen ve bedenen dinlenmeye hazırım. Termal havuzlarda doğal kaynağından gelen su, rastgele bir karışıma uğramadan mineral zenginliğini koruyor. Bu şifalı suların romatizma, deri, kalp üzere birçok hastalığa da düzgün geldiği söyleniyor. Otelin açık havuzu ve aquapark’ı da çocuklu aileler için çok eğlenceli. SPA merasimim tüm modumu değiştiriyor. Yaz mevsimini uygunca hissettiren Akdeniz güneşinin altında otelin bahçesine hakikat yürüyoruz. Şeftali, kayısı ve erikleri kısmından toplayıp yiyoruz. Otelin mutfağından çıkan lezzetler, kendi topraklarında yetişen zerzevat ve meyvelerle hazırlanıyor. Her şey çok taze.
SPA’da güzelce dinlenince çevreyi gezmek için birinci durağımız tabiat mükemmeli Cennet Cehennem Obrukları oluyor. İsimlerini çok duymuş ve daima merak etmişimdir. Hayalimde bakir bir tabiatta, şiddetli yolları aşıp ulaşılan mistik bir yer canlanmıştı… Gerçekte çok da güçlü olmayan bir yolu var fakat mistikliği konusunda yanılmamışım. Müze Kart’la giriyoruz. Milyonlarca yıl evvel mağaraların tavanlarının çökmesi sonucu oluşmuş bu obruklar. İçine merdivenle inilebilen, en tabanında de bir mağara olan kısım Cennet, yalnızca seyir terasından bakabildiğimiz Cehennem.
Tumblr media
Cennet Çukuru
Önce Cehennem tarafına gidiyoruz. Cam terastan geçerken tüylerim ürperiyor. Kalp atışlarım hızlanınca gözlerimi kapatıp arkadaşlarımın koluna girerek bakmadan yürüyorum. Derinliği 128 metre olan obruk nitekim ürkütücü. Terasta karşılaştığımız bir çift, yıllar evvel buraya nasıl indiklerini anlatıyor. Evvelden dağcılık ekipmanıyla inenler oluyormuş. Cehennem Çukuru’nun Sicilya’daki Etna Yanardağı ile de bir bağı var. Yunan Mitolojisi’ne nazaran Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u burada yaptıkları bir arbedede yener. Onu sonsuza dek Etna Yanardağı’nın altına kapatacaktır. Öncesinde bir mühlet bu Cehennem Çukuru’na hapseder.
Cehennem’i doruktan izleyip gereğince tüylerimiz ürperdikten sonra istikametimizi Cennet’e çeviriyoruz. Cennet’te biraz içimiz açılır diye beklerken 452 basamaklı bir merdivenle karşılaşıyoruz. Neyse ki asansör var. Asansörü dönüşe bırakarak merdivenlerden iniyoruz. Biraz sıkıntı olsa da etrafı izleyip kuş seslerini dinleyerek inmek yeterli hissettiriyor. Derinliği 70 metre. Tabanın güneyinde 200 metre uzunluğunda ve en derin noktası 135 metre olan bir mağara var. Mağaranın girişinde Meryem Ana Kilisesi çıkıyor karşımıza. Tarihi MS 5’inci yüzyıla dayanıyor.
Tumblr media
Narlıkuyu
AKVARYUM ÜZERE KOYLAR
Cennet Cehennem Obrukları’nı ziyaret edenler Şeytan Deresi Vadisi’nde dik bir yamaçtaki Adam Kayalar’ı, şifalı havasıyla Astım Mağarası ve Helenistik periyottan kalan Uzuncaburç Antik Kenti’ni de geziyor. Biz çok acıktığımız ve biraz da deniz havası almak istediğimiz için bu noktaları daha sonra gezmek üzere bırakıp Narlıkuyu’ya gidiyoruz. Narlıkuyu, Mersin’in Silifke ilçesine bağlı hoş bir kıyı beldesi. Tarih boyunca kıymetli bir liman kenti olmuş. O denli hoş bir koyu var ki sakinliğine, akvaryum üzere denizine, oturduğum yerden izlediğim balıkçı teknelerine hayran kalıyorum. Ada havası var Narlıkuyu’da. Koyu çevreleyen balık restoranları biraz daha ihtimamlı olsa; mesela tüm restoranlarda plastik yerine ahşap masalar, sandalyeler kullanılsa buranın çok daha alımlı bir yer haline geleceğinden eminim. Hem yemek yiyebileceğiniz hem de neredeyse oturduğunuz sandalyeden denize atlayabileceğiniz böylesine hoş bir koyu her yerde göremezsiniz. Yemek için Akyar Koyu’nda Cemal’in Yeri’ne gidiyoruz. Muhteşem!
Tumblr media
BN kahvaltısı
Masamızın baş tacı bölgenin meşhur balığı lagos. Izgarada pişen balık, iri kesimlere bölünerek servis ediliyor. Karides güveç, kalamar, tüm sıcak ve soğuk mezeler çok lezzetli fakat favorim sarımsak, limon ve maydanoz sosuyla lezzetlendirilmiş anne patatesi ve salata oluyor. Burada yaşasam müdavimi olurum.
Tumblr media
Akyar Koyu
EFSANELERE BAHİS OLAN KALE
Burada görmenizi önereceğim son durak, Kız Kalesi. Yaklaştıkça denizin ortasında tüm ihtişamıyla beliriyor. Kaleyi hem gündüz hem de akşam ışıklandırmalarıyla birlikte görme talihim oluyor. Her ikisi de harika. Bilhassa günbatımında gökyüzü kızıla bürünürken denize yansıyan imajı büyüleyici… Kaleyle ilgili en bilindik efsane, bir hükümdarın kızı için bir kâhine gitmesiyle başlar. Kral çok sevdiği kızının bir yılan tarafından sokulup öldürüleceğini öğrenir. Onu inançta tutabilmek için bu kaleyi yaptırır. Kaledeki kızına bir sepet üzüm gönderdiğinde de maalesef kehanet gerçekleşir. Sepete bir yılan saklanmıştır zira… Kale karaya yalnızca 600 metre uzaklıkta. Yüzerek ya da deniz bisikleti kiralayarak ulaşabiliyorsunuz.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bulgarlarin-radarinda-canakkale-var.html
Bulgarların radarında Çanakkale var
Tumblr media Tumblr media
Bulgar medyası, Çanakkale’den bu sene en çok seyahat edilecek destinasyonlar ortasındaki ‘gizli mücevher’ olarak bahsediyor. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Bulgaristan’la turizm bağlantılarını güçlendirme çalışmaları kapsamında Mustafa Kemal Atatürk’ün 1913-1915 ortasında Sofya Ataşemiliterliği misyonu sırasında kullandığı çalışma odasının onarımını üstlenmişti. Sofya Büyükelçiliği Konutu’nun içindeki çalışma odası ziyaret edilebiliyor.
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/kucuk-filozoflar-haydi-kampa.html
Küçük filozoflar haydi kampa!
Tumblr media Tumblr media
– Assos Holi Aile Kampı: 13-16 Temmuz, 16-19 Temmuz, 14-17 Ağustos, 17-20 Ağustos. Renk savaşı, kukla üretimi, Hindistan masalları ve atölyeler..
– Marmaris Kızkumu Aile Kampı: 5-8 Ağustos, 10-13 Ağustos. Plaj oyunları ve atölyeler var.
– Bodrum Cennet Koy Aile Kampı: 20-24 Temmuz, 24-28 Temmuz, 26-30 Ağustos. Çocuklarla kumdan sanat atölyesi, orman ve tabiat bulmacaları…
– Dalyan Tekne Tipi Aile Kampı: 13-16 Temmuz, 16-19 Temmuz. Her gün tekneyle seyahat, doğaçlama ve sanat atölyeleriyle çok eğlenceli bir kamp tecrübesi yaşayabileceksiniz.
– Datça Mavi Koza Aile Kampı: 26-30 Temmuz, 1-4 Ağustos. Drama, müzik ve sanat atölyeleri, sabah meditasyonu, yürüyüşler…
– Asos’ta Okay Pak ile Ritim Atölyesi Aile Kampı: 26-30 Ağustos’ta. Her sabah ritim atölyesi ve çeşitli etkinlikler…
Instagram @kucukfilozoflarkampta
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/1700-yillik-bereket-tanricasi-motifli-mozaik-muzede.html
1700 yıllık ‘Bereket Tanrıçası’ motifli mozaik müzede
Tumblr media
Amasya Müze Müdürlüğü’nün çalışmaları sonucu, 2013 yılında Gökmedrese Mahallesi’nde Roma dönemindeki askeri birliğe ait binanın kalıntıları içinde yer alan bir bölümde 80 metrekare alanı kaplayan mozaik bulundu.
Mozaiğin 1700 yıllık ‘Bereket Tanrıçası’ motifli olduğu anlaşıldı.
Bulunduğu yıl Amasya Arkeoloji Müzesi’ne taşınamayan mozaik, usulüne uygun tedbirlerle bulunduğu yerde üzeri kapalı şekilde korundu.
Yapılan çalışmayla müzeye taşınan mozaik, açılış programının ardından sergilenmeye başlandı.
Müzeyi ziyaret eden Ramiza Erkan “Hep Gaziantep’teki mozaik müzesine gitme hayalimiz vardı. Gaziantep buraya gelmiş” diye konuştu. (AA)
0 notes
turkeytraveltours · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/istanbul-modern-yeni-muze-binasinin-mimari-renzo-pianoyu-agirladi.html
İstanbul Modern, yeni müze binasının mimarı Renzo Piano’yu ağırladı
Tumblr media
Modern ve çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern, geçen ay ziyarete açılan yeni binasının mimarı Renzo Piano’yu konuk etti.
İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, düzenlenen toplantıda yaptığı açıklamada, binanın ziyaretçi odaklı bir anlayışla her türlü kültür, sanat ve eğitim faaliyetine ev sahipliği yapacağını belirterek, “Renzo Piano, müze mimarisinin günümüzdeki en önemli ismi olarak İstanbul’a uluslararası sanat çevrelerinin dikkatini çekecek ve bu eşsiz kentin değerini yansıtacak bir müze binası kurma hayalimize ortak oldu” dedi.
Tumblr media
Piano ile ilk olarak 2014’te Cenova’daki ofisinde görüştüklerini kaydeden Eczacıbaşı, “İstanbul Modern’in geleceğine dair hayallerimizi anlattığımızda onun da en az bizim kadar heyecanlandığını görmek, umut ve mutluluk vericiydi” diye konuştu.
Eczacıbaşı, İstanbul Modern için yeni bir dönemin başladığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
“Yeni müze binamızdaki yolculuğumuza başlarken hem sanat dünyasına hem de ziyaretçilerimize yönelik sorumluluğumuz daha da artıyor. Gelecek dönemdeki önceliklerimizi, kadın sanatçıların üretim ve görünürlüklerini artırmak, çocuk ve gençlere yönelik sanat eğitimlerini içerik ve mekansal olarak çoğaltmak, yeni binamızla tüm dünyadan ziyaretçilere Türk sanatını tanıtmak olarak sıralayabilirim.”
Tumblr media
“BİNA, HİKAYESİYLE BENİ BÜYÜLEDİ”
Renzo Piano ise İstanbul Modern’in eşsiz güzelliğinden ötürü projeyi kabul ettiğini vurgulayarak, “Güzel hikayesi olmayan bir binanın kendisi de güzel olamaz. Bu bina, hikayesiyle beni büyüledi. Aynı zamanda binanın bulunduğu İstanbul da çok harika bir şehir” ifadelerini kullandı.
Tumblr media
Binayı uçan bir gemiye benzettiğini dile getiren Piano, “Beni büyüleyen ayrı bir ruh buldum burada. Bu yüzden sağlam ve sürdürülebilir bir tasarım olmasını istedim. Mimari, yüzyıllarca süren sağlam tasarımlar yapabilmektir” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların ardından katılımcılar, müzedeki sergileri rehber eşliğinde gezdi.
Tumblr media
Kapılarını 4 Mayıs’ta açan İstanbul Modern, “Yüzen Adalar”, “Hep Buradayız”, “Mimarinin İnşası” ve “Yerin Ruhu” adlı sergilere ev sahipliği yapıyor. (AA)
0 notes