venusekacannbiri
venusekacannbiri
sadecebiri
8 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Sövalye az gitmiş uz gitmiş sonunda köyüne dönmüş. uyanır, atlarını temizler, gökyüzündeki en güzel yıldız Her sabah alan güneşine selam verir, bahçesinde meyvelerini yermiş. Akşam oldu mu bir hüzün sararmış artık şövalyeyi.Erkenden uyur, güneşin doğuşuna gözlerini açarmış. O an anlamış şövalye, yıldızı güneş olmadan önce günün en sevdiği vakti geceymiş yıldızı gökte diye. Oysa yıldızı güneşe dönüşmüş, şimdi gündüzü severmiş şövalye. Aşk buymuş işte, sevdiğin neredeyse orası sana dünyanın en güzel yeri olurmuş.
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Şövalye gecelerini bir ağacın dalında geçirmiş. Sırf sis dinsin, yıldızını görebilsin diye. Bir gün ağacın altından bir atlı geçmiş, şövalyeyle sohbete dalmışlar.Sonra atlı "Ne beklersin şövalye?" demiş, şövalye sisin dinmesini beklermiş. "Bekleme," demiş atlı, "iki köy geriden geliyorum, büyük firtına geliyor buraya. Haftalarca daha dinmez sis, körü körüne karşı dağa geçeceksin. Ama ben gitme derim, önünü göremediğin yola çıkma." Giderim demiş şövalye, atlamış ağaçtan çıkmış yola, körü körüne de olsa önünü görmese de bu yolda ölse de gökyüzünü görecekmiş şövalye.Sevdiğine kavuşacakmış bu yolda. Gözleri umurunda değilmiş.
2 notes · View notes
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Sinalye çalıların üzerine yatmış, saatlerce gökyüzünü izlemiş. Yıldızı ana göz kırpryor, o yıldızına gülümsüyormuş adeta. Huzur dolu saatlerin ardından hafif bir firtina çıkmış. Şövalye densa da kalkmayacakmış yerinden, izleyecekmiş yıldızını. Sauna firtina artmış, toz topraktan görünmez olmuş gökyüzü. Svalye ayağa firlamış, bir ağacın dallarına tırmanmaya başlamış. Oysa yıldızı, fırtımanın arasında kaybolmuş birdenbire! Gökyüzü yıldızsız, kapkaranlık kalmış. Şövalye elini havaya deru savurmuş adeta firmaya rüzgâra vurmak ister gibi. "Ey yıldızım!" diye haykırmış havaya, Furtuna da çıksa, kar da yağsa, deprem de olsa geleceksin bana Çünkü yunanım ben senin. Ve herkes gün olur yuvasına döner.
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Sanalye yolculuguna durmak bilmeksizin devam etmiş. Dakikalar dakikaları, saatler saatleri kovalamış.Oysa yorgun değilmiş, çünkü başını kaldırır kaldırmaz, ufacık bir uk görüyormuş dağlarm ardında. Yıldızından mi bir başkasından mı geldiğini bilmediği bu işik ona sonsuz güç vermiş. Sonra, bir an başını kaldırmış şövalye. Origa bakıp bir kez daha güç alacağı o an işığının havalandığını görmüş. Kaşlarımı çatmış, bu yıldızı olamazmış.Dehşete düştüğünü hissetmiş, durmaksızın başını kaldırıp baka baka ilerlediği o ışık bir ateş böceğinin işığıymış.Kaybolduğunu hissetmiş şövalye. Tüm hisleri,umutları, hayalleri kaybolmuş bir anda. Ateş böceğinin uçup uzaklaşarak kapkaranlık bıraktığı o dağ artık simsiyahmış. Şövalye dizlerinin üstüne ativermiş kendini. Büyük bir gürleme çıkmış ağzından."Kayboldum!" diye bağırmış acı acı, "Işığın söndü, ben karanlıkta kalakaldım." Üstelik öyle garip ki, güneş bile yıldızı kadar aydınlatmıyormuş onun dünyasını. Şövalyenin gözleri kapanmış yere yığılırken. Yıldızımı bulamayışı, onu güneşli bir günün en öğle saatinde karanlıkta bırakmış.
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Sövalye, yıldızını göremediği günler boyunca perişanmış. Inancını kaybetmiş, yorgun düşmüş, yürüyemez olmuş. Başını kaldırıp her baktığında ne yıldızı varmış görünürde ne de ufacık bir ışık... Hasta düşmüş bir ağacın kökünde. Kendine sarılmış, yalnızlığını kendi kollarına sarılarak unutmak istemiş. Rüzgar şövalyenin hastalığını körüklerken saatler sonunda hava zifiri karanlık olduğunda gözlerini aralamış. O an, iki dağ ötede küçücük bir ışık görmüş.Fırlamış ayağa şövalye, üşüme hissi uçmuş gitmiş. Hızla koşmaya başlamış, "Yıldızım!" diye bağırmış. "Göster kendini." Ufacık bir ışık görüyormuş oysa, yıldızından mı geliyormuş bir ateş böceğinden mi bilmiyormuş. Umurunda da değilmiş. İyileşmiş o an, üşümesi geçmiş, dinçleşmiş. Koşmaya başlamış şövalye. Çünkü aşığın hastalığını alıp götüren âşığının umuduymuş. Ufacık bir ışık görmüş.içindeki koskoca ateş sönmüş... Şimdi ne rüzgâr durdururmuş onu ne hastalık ne soğuk....
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Şövalye, haftalar boyu dere tepe düz gitmiş. Gözü hep ondan dağlarca ötede olan ama bu uzaklığa rağmen her baktığında ona parlayan yıldızındaymış. Yirmi yedinci günün sonunda bir ağacın altında kestirdiği üç saatlik uykusundan uyandığında ayağa kalkmış. Başını kaldırıp iki dağ ötedeki yıldızına bakmak istemiş. Oysa o an yıldızını görememiş şövalye. Telaşa kapılmış, koşarak dağın uçurumunda bulmuş kendini.İki dağ ötede parlayan bir yıldızı bırakın, bir ateş böceği tanesi bile yokmuş. Aklını kaybedecek gibi olmuş şövalye. "Tanrım!" demiş kendi kendine, "Bu nasıl bir sınav? Dağları tepeleri aştım.Gücümü başımı kaldırıp onu her gördüğümde aldım. Oysa şimdi orada mi değil mi bilmiyorum. Bir yerlerde beni beklediğini biliyorum, oysa bihaberim artık yıldızımdan. Uzak olmak değilmiş insanı üzen, insanı asıl üzen sevdiğini kaybetmekmiş. İki dağ ötemde onu göremediğim günler, yedi dağ ötemde onu gördüğüm günlerden kötüymüş.' O an keşke yine uzak olsak demiş içinden... "Keşke uzak olsak da onu görebilsem, iyi olduğunu bilsem." Çünkü sevmek buymuş. Sevmek yakınında olmasa da sadece orada olduğunu bilmek, iyi olduğunu görmekmiş...
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Şövalye, yıldızına giden yolun on beşinci gününde bir atlıyla karşılaşmış. Atlı şövalyeyi görür görmez atını durdurmuş, inmis aşağı. "Sövalye!" demiş. "Ben karşı dağdan geliyorum. Sevdiğime gidiyorum. Atım yol üzerinde sakatlandı. Beni ancak bir gün daha götürür. Oysa benim yolum en az on günlük, Üç dağ ötede bir at gördüm, başıboş. Oraya gidecek kestirme bir yol bilir misin?" Şövalye başını çevirmiş, üç dağ öteye bakmış. Devam edememiş cümlesine. Öyle çok istiyormuş ki hiç görmediği da güzel yapan uzakta olmalarıymış.Kızıl ağaçlarla kaplı o dağ, yıldızına ulaşmak için atını feda ettiği, terk edip gittiği dağmış. Şimdi karşısında bir adam, ona onun atına ulaşmak için kısa bir yol soruyormuş. "Bu aşk için yaptıklarım..." diye düşünmüş içinden, "görmediğim bir yıldıza ulaşmak için feda ettiklerim... Yurdum, evim, atım..."o yıldızı görmeyi, neyi var neyi yoksa bırakmış gitmiş. Ve eminmiş, neyi kaldıysa onu da bırakır gidermiş."Ben kısa yol bilmem." demiş, "O atı istiyorsan yürüyeceksin günlerce. Yağmur yağacak islanacaksın, bacakların ağrıyacak, susuz kalacaksın, üşüyeceksin, terleyeceksin. Kestirmesi olsa her yolun, anlamı kalır mı kavuşmanın?" Çünkü biliyormuş şövalye, bu atlının sevdiğini de atı da yıldızı.Uzakta olan güzel olmasaydı bu kadar, bakar mıydı gözler bu kadar uzağa? Insan öyle bir yaratılmış ki, gözleri en uzağı, gökyüzünü bile görüyor. Çünkü güzel olan uzak olandır.her daim ve daima...
1 note · View note
venusekacannbiri · 3 years ago
Text
Fırtına dinmiş sukar çekilmiş güneş açmış kurumuş şövalye. "Bu hep böyledir," diye düşünmüş, "fırtına gelir, fırtına diner, sular gelir, sular gider. Güneş batar, güneş açar, elbet bir gün kurur içimiz. Öylesine bir başına, bir başka dağın tepesinde bulmuş, kendini şövalye. Zar zor ayağa kalkmış, başını kaldırmış... Yıldızına ulaşmak için aşması gereken üç dağ kaldığını görmüş, hafifçe gülümsemiş. "Ey bulutlar," demiş, "sevdiğime yaklaşmamın yolu sürüklenmek miydi? İnsan ancak kendini mahvederse mi bulur sevdiğini?"
1 note · View note