Boğazımı temizleyip, zamanı ökçe otuna bıraktım.
Daha dün ya da bugün sol kolumu kaybettim.
Ona uzun uzun bakıyordum. . boşlukları evde saksılarla doldururuz.
Etin üzerine karahindiba ektim. .
Üflemek içindi her şey, yaşamımızda gerçek olan sadece döngüyü kırmamak için sulamaktı birbirimizi.
Kimsenin anlatacak bir şey kalmamış. Sadece saatlere bakıyoruz.
Duvara dayadım kalbimi ve hissettiğim şey sadece tozların boşlukları.
Gün geçtikçe zayıflıyor ve yok olmayı umuyorum.
Ta ki üfleyeceğim kadar küçülene kadar.
Çünkü sen zorladıkça ellerin kesiliyor
Ve akan her damlayla daha da kayganlaşıyor
Daha sıkı tutuyorsun
Daha da derinleri kirletiyor dikenlerin pası
Biliyorum zor
Bırakmak da,devam etmek kadar tutunmaya
Vazgeçmek zor
Korkmadan boş bulunup kendine sarılmaktan
Etini parçalamaktan
Ayırt edemezken yanıklarla çürükleri
Yorulmamak kendini kandırmaktan
Kirpiklerin donana kadar beklemek, zor
Bazen
Ama sen yine de,
Bırak gitsin
Lütfen
Ölmüs olarak uyanmak istiyorum.
Uyuyamazken uyandığında ölmüs olmayı istemek garip bir duygu.
Uyumadan ölürsem çok koyacak bu yüzden.
Karamsarlıkla basladığım bir gün daha bitti.
Yapmaktan ve yapanlardan nefret ettiğim halde
Yollara tükürdüm durdum gün boyu.
Bir sebebi yoktu.
Uzun zaman oldu zaten sebep aramayı bırakalı,
Daha açığı siktir edeli.
Argo veya kaba sözcük yazdı
Microsoft Word “siktir” kelimesi için.
Sanki her sey çok güzel gidiyor dünyada da
Benim yazdığım bir kelime bozuyor mükemmel düzeni.
Ah senyorita ah…
Yasadıklarım çok anlamsız.
Dünya sahteyken biz gerçeğiz ne ilginç.
Ya da Dünya sahteyken biz kendimizi gerçek zannediyoruz.
Belki de ben öyle hissediyorum.
Gözlerimi kapatıyorum
Yavasça.. ıslak.. yalancı.. suskun.. ölü...
Gözlerimi açıyorum
Sahte.. donuk... kızgın ve hala ölü
Ölmüs olarak uyanmak istedim.
Hissettiğim tek sey
Boğazımdaki sigara yanığıydı
Yeni bir karamsarlıkla basladım güne…
Beynimin parçalandığı günde gelecek...
Bir şeylerin hızlı sonuçlanması için birini öldürün..
Bunu yapmak istemeniz yeterli, bir şeyi öldürmek için ondan kaçmak ya da uzaklaşmak yerine onu yok etmek için kendinizi yok etmeniz gerekir..
Tüm gücünü topla ve aynadaki yüzüne bak, herkesin sana ihtiyacı olduğunu ve sevdiklerinin sensiz yapamayacağını düşünerek kendini güçlü hissediyorsun, bir şey daha var..
Herkesin unutması için bir sebebi olur, onu bulamadığın sürece sadece kendi haklılığında beklemiş bir et parçası gibi içinden başka duygular çıkacak..
Her şeyin sır olarak kalmasında mide bulandırıcı bir rahatlık var, herkes aldatmak için mutlaka başka biri olmuştur. Şimdi masal ya da bir kahve ile dünya düzeni değişecek fakat dünya seni değiştirmeyecek..
masumiyet, ülkenizin politikacıları.. şimdi bileğini kes yoksa çağdaş sanatlar arasında yok olacaksın.
Biraz daha kızardığında, insan acı çekmeyeceğini algılayabiliyordu.
Etin alışkanlığı, biraz bıçakla sıyrılabilecek kadar gerçek..
Bir uykuyla yıllardır çekmediğin acıyı fark ettirmeden yaşatan şu bedenin,
ne tecavüzler, ne zevkler, ne yiyecekleri çiğneyecek de..
şu sevgi dediğimiz şeyi kalemle mi yazmalı?
Belki biraz filozoflar ve fahişeler sever..
Gözlüğünü çıkarmana gerek yok, birazdan uyanacaksın.
Üç dudaklık kadının öyküsünü yazarken, hiç dokunmadığın bedenini tanımlayamazsınız..
Kalbindeki deliğe kimi sığdırmış olduğunu ona dokunmadan bilemezsiniz..
Yüzündeki kedilerin güzelliğini fark etmek için, onunla konuşmanız gerekiyor..
Ellerini tutunca hemen terliyor diye ondan uzaklaşmanız gerek..
Herkesten uzaklaşmanız gerekiyor..
0nun tırnaklarının tadına bakmadan hiçbir öyküye başlayamazsınız, hiçbir kadını masala çevirecek kadar eksik sevemezsiniz
Boğazımın en ücra köşesinde sakladığım insanları tek tek içimden çıkararak, gereken söylemimi gerçekleştirdim.
Burada benim içimde hepsinin tatlarını kutsalca sakladığım bir böceğin gülüşünü, ısırışını, kendimi görmezden gelmek için tasarlıyordum.
Yüzümü hayal etmeyeli birkaç zaman geçti.
Hatırladığım kadarıyla daha kötüleşen bir paniğin cenazesinde gibiydim.
Ellerim yaşlıları anımsatan bir görünüşte ve tenimde kadınlar sevişmiş gibi.
Ben bir kadınla seviştiğimde, onun korkaklığını hemen yaşıyorum.
Ağzımdan küfürler ve çilekler düşüyor.
Annelerin çocukları yüzünden sadık olduğu adamların uykusuna giriyorum.
Herkes masum olsaydı, sanat ortaya çıkmazdı, hepimiz birbirimizi aldattığımızı biliyoruz..
Saklamak için Tanrı'ya ve kitaplara, sanat ve bilime sığınıyoruz..
İçten içe sadece bir başkası ve bir başkasının boğazının içinde saklanmak istiyoruz.
Oral seks sırasında ağzından çıkaramayanlar bu tıkanmayı bilir...
Bir kadını terk etmek kendini ölümsüzleştirmektir.
Sabah uykusunda bastıran terk ediliş gibi..
Sesin yankı olarak kalır.. Ve bir bedenin son çığlığı olursa eğer.
Otogarlardan insanlara bakmak gibi vedalar.. Veda bile edemezken insanlara.
Şapkasından tavşan çıkaran illüzyonist adamlar.
Bir kadının gözünden yaşı alıp göğüslerinden emer.
Emer ki doğacak çocuklarına süt bırakmaz..
Ve hayatının geri kalanını ölen illüzyonist adamlara göz yaşı dökerken diğer yarısı için hiç göz yaşı bırakmaz.
Düşünceler ..
Bizi bölen ve birleştiren düşünceler bulanık ve yüksek çözünürlük algılarla biçimlenir kaos bahçesi
Maskotlar, atlı karıncalar
Çarpışan arabalar ve aptalca parlayan göz kapaklarımız
Matlaşan ruhumuz eskiyen teraslarda
Bu evren de her şey var
Bu evrende hiç birşey olduğu gibi görünür değil
Sonsuzluğun duvarsız geçitlerinde havasız ve loş avizenin ışığıyla çevrilmiş odanın içindeyim
Bulutlara hologram çizen kurnazların krallığında hayallerime gökyüzünün hastalıklı ıslaklığı çökmüş.
Suskunluğu doyuran sigaralar eşliğinde kasıklarıma kadar bulaştım kara sisler arasında ve karardı derimin altında, üredi otonom atomlar
Bana başka düşlerden bahsetmenizi istiyorum
Tarafsızca bağırmanızı istiyorum
Güneş şimdi soğuk ruhlarımıza çöküyor
Ateşin ritüeli hiç bu kadar kanatmamıştı beni
Siz hastalıklı ülkenin çocukları..
Benliklerinizin ve sanrılarınızın kurbanı bana bakıyor ve yargılıyorsunuz
Kim olduğum hakkımda hiç bir fikriniz yok
Aklınızı kanatan o mızraklarla durmayın bunaltın beni ve yenilgiyi öven ordunuzla saldırın istediğiniz kadar
Tek başıma bizi birleştiren bölünmüşlüğün ortasında
Karşı çıkıyorum iradesizliğinizin tüm savunmalarına
ve dipsiz bir yataktır ölüm
Çağırıyor…
Cinselliğin düşlü sularına çağırıyor beni
Günler orta sayfalardan koparıp
atıyor beni okunmamış hikayeler mezarlığına
Aklın korkuluklarından bakıyorum
İçinde umutsuzluk gölünün kaybolan sesiyle
Bileklerimde yuvarlanan jilet sesleriyle
ve zihnimden dökülüyor saçlarım
Tanrı kendi elleriyle kazıyor mezarını
Çevirdiğin tüm hatıraların bana hiç bir şey bırakmayacak
ve tenimi aralayan nefes bu değil.
Bırakın siyah kalsın içimdeki fırtınalar…
Bu dünyanın pisliği ancak böyle yok edebilir varlığımı
Gün içerisinde herkesi izleyip görünmez oluyorum..
Onlar da bana aptalca bakıyor, aslında bakmıyor, bunu düşünmek bana bakıldığını düşündürüyor,
Sonra görünmez oldum.. her şeyden.. kimliğim.. iki kişi gibi yaşadım.
Hatırladıklarım yaşadıklarımla karıştı.
İki kişiyi sevip, tarttım, hangisi tepki veriyorsa bedenimde ona dönüştüm,
kendi yansımamın sığmadığını fark edip, yanımdaki fahişe tiyatro oyuncusuna kitabı sordum..
Sahneye çıkıp, flamingo ile seviştiğini ve onun da aşkla inandığını söyledi.
merhamet kadar güzel oyuncu yoktur ..
İnsanlar sözlerimin gerçekliğinde kayboluyor..
artık Vivaldi içip, Ravel ile uyuyakalıyorum.
Klasik müzik bizim mastürbasyonumuz yoksa hiç kendimizi sevemeyeceğiz.
Hiçbir yere ait olmadığım için mutluydum.
Ben nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi geliyordu.
Çirkin olan, eksik ve insanlar gözünde sevimsiz olan her şeyi sevebilmek için vardım sanki.
Ailelerin yoksunluğu, zamanın güzelleştirmemesi ve insanların sadece görebildiklerine değer verdiği dünyada hiçbir şeyi muhabbet kuşları kadar sevmeyişimi anlamaya çalıştım uzun süre.
Kimseyi tam anlamıyla sevemedim, hepsi balkondan izlediğim arabalar gibiydi.
Bir gün, gecenin tam yarısı sarıldığım her şey gibi hissettim
zekaya, kitaplara, kedilere, ağaçlara ve kendi yastığıma sarıldığımda o olmuştum. İnsan sarıldığı şeydir, dedim.
Kalbimde bir acı, bir sarılma ve kimsesizliğin en güzel hali kaldı.
ben hiçbir zaman aşk romanına konu olmayacak olan adamdım.
Bu yüzden öfkemi kimseden saklamadım.
Tüm savaşların adamı olmak ve eksik büyümek kimsenin kaderi olamazdı.
Bir daha asla ..
bir daha asla tüm savaşların içinde çocuk olmayacağım.
Tüm iyiliklerden.. insanlığın güzellik anlayışından bahsedildi . .
Tüm kavgalar artık benim yüzümden değildi. Sesleri dinledim kavgaların altındaki. Masanın altında duymamak için kulaklarımı kapatarak şarkı söyledim.
Şimdi ...soyunmak, sevişmek, birine ait olmak kayboldu.
Giysiler, sigaralar tüm tekila içenlerin oldu.
sen şarkıların ile sesini, bedenini asileştirdin.
Şimdi bağırıyorsun..
bir daha asla , bir daha asla diye
ve her çocuk gibi giyinmekten ve saklandığın yerin bilinmesinden nefret ediyorsun.
söyleyin, hangi zamanın ve varlığın şarkısını söylerken ölmek isterdiniz?
kırılma noktasında herşey ;
geçmişlere sarılı yaşamın;ismini koyamadığı geleceğe yol alması
soluğumu tutuyorum her zamanki gibi .....
düşümündeyim;
nefes alışlarımdan kaçmaya çalışıyorsun ;
nafile ibadetlere ; çıka gelen yalanlara alışmış bir şekildesin ;
loş bir oda biriktiyorum kendimi ....
giderek büyüyen bir sessizliğin içinde hapis yaşamaktayım hayatı …..
Herkes yerini aldı/
Çamaşırlar makinaya
Odalar odalara
Ruhlar ruhlara
Biz orda yokuz.
Loş bir salonda
Ezber bozan bir dil cambazı
Bir de kumda/ taş araba oyunlarım.
Arkamda hep iz bırakıyorum
Peşim sıra gelenler biliyor
Arkamda ki sesler biliyor.
Herkes yerini aldı.
Aynı evde yaşayan karıkocaların halidir bu
Bey amcalara uyup
Büyük sözler dinlemek.
Tamam
anladık.
Anladınız ki
Bizden o odalarda olmaya
adam çıkmayacak
Koridordan geçip giden bütün gölgeleri
Peşi sıra
Koridordan geçip gidiyor.
Zihindeki absürt berduş.
Buyrun evet.
Soldan.
Tam içine!
Bir ruh
kadar sokuluyorum
Aralarına/
sesTellerini bile kesebilirim.
Bir daha yükselirse.
Diye yazdıktan sonra
Duyulan güm.
Bu bir film miydi
Sanatındaki yönetmeni silkeceğim çünkü
Bir müzik belki de lirik
Ve pan ların
Mağarada unuttukları
Notalar yayılır
duvarlara.
İçerde kaç kişi var
Şuan içinizde.
Senin
hiç
hiç.
Hiç.
Dedikçe.
İçinde taşıdığın kaba et.
Kan sızdıran bir taş.
Oldu hep
Dedim.
Biz.
Taşa kazınmış sözlerdik
Ben gecenin içinde kanat çırpan terör,
Ben gözlerini yaşartan soğan,
Ben senin trenini raydan çıkaran makas,
Ben anahtarı uzağa atan gardiyan,
Ben tahıl kutusundaki sürpriz,
Ben sırtından boşalan soğuk terler,
Ben kabuslarında seni kamçılayan kanatlı kırbaç,
Ben füme istiridyeyi fümeleyen duman,
Ben senin sinüs dalgandaki en alt nokta,
Ben sana F veren not eğrileri,
Ben sana musallat olan hazır fast-food,
Ben tam kafana inen su balonu,
Ben ikinci makaradaki filmin sonu,
Ben adalet arabasındaki taksimetre,
Ben fiskeleyemediğin pire,
Ben damarlarını tıkayan kolesterol,
Ben begonyalarında iz bırakan sümüklüböcek,
Ben seni kupür odası katında bırakan editör,
Ben senin çanını çaldıracak saat temizleyicisi,
Ben her dünyadaki her kültürün ihtiyaç duyduğu kahraman,
Ben ayakkabına yapışan sakız,
Ben seni gece saat 3`te uyandıran yanlış numara,
Ben yargıç tulumunun üstündeki quartz taşı,
Ben silinmez leke,
Ben dahil olmayan piller,
Ben senin veranda ışığını arayan pervane,
Ben seni yolda bırakan bozuk buji,
Ben senin alıcılarını bozan telsiz radyo operatörü,
Ben ulaşamayacağın yerdeki bozuk lamba,
Ben kullanılan her çekteki 10 dolar komisyon,
Ben kolayca kurulan salıncak setindeki kayıp parça,
Ben suçluların ayağında çıkan şeytan tırnağı,
Ben gerçekten önemli bir randevu gününde oluşan sivilce,
Ben elinin ulaşamadığı yerdeki kaşıntı,
Ben garanti süresinin dolduğunu söyleyen tamirci,
Ben otobüste yanında oturan acayip geveze,
Ben ruhunun karatahtasını gıcırdatan tırnak,
Ben dişine yapışan ıspanak,
Ben şer bahçesindeki ot yolucusu,
Ben hesabındakinden fazla tutan çek,
Ben rezillik ayakkabısındaki çakıl,
Ben çok imza atmaktan ucu kırılmış kurşun kalem,
Ben Katran Rorschach
düş/tü aslında..
girmeye çalıştığın..
ve dar bir boşluk..
kalbini bıraktığın sokak..
gerçeğin yalanına inan..
sus!!
en son sesin gidecek..
Ya yanlış seversek diye düşünerek,
dile getirerek sevmeye kıyamayız bazen..
Derinlerde bir yerlerinde
huzurlu bir köşe ararız kalbimizin,
kah fırtınaların içine atmak
kah bulutlar gibi gökyüzünde durulmak için..
Zaman kadar işlek severiz ya;
geçen her zaman diliminin
onsuz geçtiğini hesaba katacak olursak,
avuçlarımızda hüznün içinde
boğulmakta olan yalnızlığımız kalır geriye..
O hesaba hiç girmemeye direniriz işte,
direnebildiğimiz kadarıyla yüreğimizle..
Henüz parlamanın ihtişamına varamamış
ışığın tadını alamamış yıldızlar çöker geceye.
Gece acı bir tat gibi boğazımıza takılırken
yine de suskunluğumuzu giyiniriz üşümemeye..
Ya yanlış seversek diyip,
sevdadan değil aslında ayrılıktan çekiniriz..
İşte böyle biter hiç yaşanamamış
tek taraflı şiirsel sevdalar..
2 notes ·
View notes
Statistics
We looked inside some of the posts by
yapay-icgudu
and here's what we found interesting.
Average Info
Notes Per Post
56
Likes Per Post
55
Reblog Per Post
1
Reply Per Post
0
Time Between Posts
5 months
Number of Posts By Type
Text
16
Video
1
Explore Tagged Posts
Fun Fact
The Tumblr app for Google Glass was released on May 16, 2013.