Tumgik
#deneme
veradansatirlar · 5 months
Text
Tumblr media
Ben sana gel diyemem ama gel.
45 notes · View notes
fthlc · 11 months
Text
00:09
Sana fazla geldim
Kendime eksik...
En güzel bencilliğim sen ol;
"Beni sev..."
-- Fatih Alıç - Devrik Cümleler (Sözden Öte)
123 notes · View notes
farsmeyus · 9 months
Text
Bir anlamı olmalı insanın!..
İhtiyacı vardır yaşamaya, yaşarken aramaya, aradıkça kaybolmaya.
İsteği vardır aramaya, aradıkça yaşamaya, yaşadıkça kaybolmaya.
İstiyacı vardır insanın, anlam aramaya, yaşamaya, kaybolmaya.
İstiyacım var; yalnızlığa, yalnız kalmaya…
-
İSTİYAÇ 26.07.2023 -Yarın- itibariyle ön satışta!
70 notes · View notes
kelamhanee · 9 months
Text
“Hayatımdaki en büyük mağlubiyetimdin sen. Şiddetli bir ağrı olarak kalmıştın, göğsümün bütün iklimleri ağırlayan kıyısında.”
@kelamhanee
63 notes · View notes
emirhaneren · 2 months
Text
Tumblr media
Bazı hikâyeler vardır; etkisi saatler, günler veya haftalar sürer. Konuşacağımız hikâye ise o türden değil. "Berserk, ayrı bir dünya." [Spoiler!]
"Sadece orta çağ işte. Abartılacak ne var anlamıyorum." diyerek girdiğim Berserk'e şu an çıldırıyorum. Daha bir finale sahip olmamasına rağmen o kadar tatmin edici ki... Kentaro Miura, yazdığı ve çizdiği her nokta ile saygımı kazandı. Hadi Berserk'i neden bu kadar övdüğümü anlatayım.
Okuyan herkesin anlayacağı üzere hikâye üç kişi arasında oluşturulmuş kompleks bir bağ üzerinden ilerliyor. Başta kurulan bu bağ eclipse (tutulma) sırasında sarsıntılı bir değişiklik geçiriyor. Söylemeliyim ki tutulma olayı beni benden almıştı. Çünkü güvendiğiniz bütün her şey gidiyor. Uzun bir süre geçirip empati kurduğunuz kişilerin hızlıca yok olduğunu görmek, Guts ile okuyucu arasında kurulan bağı güçlendiriyor ve kalıcı kılıyor.
Tabii ki tutulma daha yaşanmadan önce konuşulması gereken bir sürü olay var. Öncelikle Guts'ın hikâye boyunca amacının değişmesi doğallık kattığı gibi karakter gelişimi için de önemli adımlar atıyor. Guts karşımıza 3 şekilde çıkıyor: Ordu genarali, dostuna layık olmaya çalışan bir adam ve intikamcı. Bu geçişler o kadar hızlı ve şaşırtıcı ki ilk okuduğumda "Bu ne şimdi? Sadece bu olayların anlatıldığı 1000 bölümlük mangalar var ve bu olay hızlıca değişiyor mu?" demiştim.
Guts'ın bu karakteristik evrelerinin hepsini kapsayan bir evre daha var aslında: Canavar evresi. İlk bölümlerde, düşman general ile teke tek mücadele sırasında hayatını riske edip avantaj yakalaması ve galip gelmesi ile başlıyor bu evre. Özellikle yaratıklar ile olan savaşında ise bu durum iyice göze parmak oluyor.
Hikâye boyunca yaratıklar başka bir dünyadan gelse de çok insancıl istekleri oluyor. Bunlar cinsel tatmin, hayatta kalma veya otorite isteği gibi şeyler olabiliyor. Bütün bu yaratıkların aksine Guts sadece savaşıyor ve hayatını riske etme konusunda hiç çekinmiyor.
Berserk bize yaratıklara karşı olan mücadeleyi anlatıyormuş gibi gözükse de en büyük canavarı ana karakter bellemiş durumda. Guts, mangadaki bütün canavarlardan daha canavar. Yan karakterler de bu durumu dile getirmekten çekinmiyorlar.
Son olarak: Bu eser gerçekten herkese göre değil. Bunun sebebi de her şeyin gerçek olması. Fantastik bir dünyada, gerçek hisleri çok iyi ve doğru veriyor. Berserk: Gerçek ve dehşet bi' dünya.
13 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 6 months
Text
Unutmalardan
Unutmalardan aldım seni sevgilim; unutmalardan alıp başımın tacı yaptım. Yol üstüne yol, sevda üstüne sevda uzattı saçlarım; sırf sana erişebilmek için...
Ümidimi hancılardan toplayıp bağcılara sattım, ayakkabı boyar gibi boyadım sensiz mutsuzluğumu; bir damla suya baş, bir ahıma ahlak bozan emperyalist çığlık oldun. Varım yoğum sen tsunamisiydi, denizler altında yirmi bin fersahın ayarı kaçmıştı ta şuramdan ötemden berimden biliyordum seni.
Kaçtın! Bana dalkavukça bir hasret bıraktın, rütbesine kimyon bulaşan ve salçalı kısmetine ekmek arayan merhabaları çukura düşen tonlarca sen dururken...
Dudaklarını istiyorum, alemin böyle güzel bir ayrılış görmediği yerde böyle güzel bir öpüşme seyretmediği kelimelerimin bana; sana öyle güzel bir öpüşme sanatı yazdığı aşk denemelerimden. Hadsizliğim sınırdışı edildi, göçüm sana; içten içe, ilden ile, içten sana, içten dileklerimle göğsünün kuş yuvasına...
Gözlerini istiyorum, alemin böyle güzel bir sensizlik görmediği yerde böyle güzel bir göz seyretmediği sanatı mahrem çizelgemin kelime namusuna ataerkil düzen oturtması yapmışlar ta derinlerimden. Sensizliğim seyir dışı edildi, göçük sana; içten dışa, ülkeden ülkeye, içten sana, hiçten öpüşmelerimle göğsünün üstünde kafesini kıran namussuz kuşun yuvasına...
Yazarım ben. Bak! Yine yazdım işte seni, sabah ve akşam ayırt etmeden en çıplak gerçekle nefret ettim senden. Bu kez haklı gerekçelerimle.
Hasretini öldürüyorum, alemin böyle güzel bir zalim adam görmediği yerde böyle güzel bir hasret seyretmediği mis kokan nefretimin psikopat kelime harcına lüzumsuz sözleri gözlemlediği denemelerimden. Hasretin üveyik ilan edildi, ölüm sana; kalpten kalbe, külden küle, günden güne; hasretimin sevişmelerinden göğsünde uyumak cesareti gösteren o minik martının sefil yuvasına...
Hiçten güneş battı, içten gidersin şimdi de sen.
Yazarım ben. Bak! Yazdım işte...
Kaderime yazılmayan sen, denemelerime konu oldun. Artık nihai bir pazarlık seni sensiz sevmek; borçlusun kelimelere herdem; nefreti perişan, ahuyu zar eylemeden...
Dilara AKSOY
24 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year
Text
Onu hissetmişti. Duraksadı. Sanki buradaymış gibi etrafına bakmaya başladı. Arkasını döndü. Tanımadığı yüzleri inceliyordu. Elini kalbine götürdü. Orda yaşıyor gibiydi. Öyle yaşıyordu ki varlığını hissedebiliyordu. Hayır, o buradaydı. Gözleri yaşardı. Bu tutuşan ateş bedenini kavuruyordu. Bir şeyler akıp gidiyordu. O varken olduğu gibi heyecanlanmıştı birden ve tıpkı o sürpriz yaptığı zamanlarda ki gibi varlığı belirivermişti.
Tanıdıklığı sezmişti.
M.
50 notes · View notes
milchoro · 3 months
Text
Zihinler artık yorgun.Zaman çok hızlı ilerliyor.Hiçbir şey eskisi gibi değilmiş gibi geliyor.Yaşlanma ve eskiyormuşuz hissi sadece uykuya ihtiyacı olan ruhlar ve zihinler kendilerine benimsemiş.Ve toplum bu zihinlerden istesin veya istemesin,yine de etkilenir.Çok sıradan ve gri hayatın içinde çaresizliği kabul etmişiz.Umutların tazelenmesi için bazen pencereyi açmalı insan.Bu pencere ister bir evin,isterse yeniliklere açık olmak düşüncesi olsun.Biraz havanın ve mutluluğun ihtiyacını her bir zerrede hissedebilirsiniz.Ve o an farkına varırsınız:Hayat, görülebilen mutluluklar sayesinde güzelleşir yalnızca.Bundan sonra hayatın artılarını ve eksiklerini fark edersiniz,hepsinden bir tutam olmazsa denge sağlanamaz,bunu anlarsınız.Lâkin bu düşünceler herkesin zihninde veya ruhunun kalbine gelmez.Bazıları hissedemez,görmek istemez.İşte bu ruhlar ve zihinler;kapalı pencereler ardında umutsuz bir yaşam,gerilimle dolmuş bir yüz ve daha çok kendi içinde çöküşünü izleriz.Sonrasındaysa kalan şey boşa giden bir hayat ve yok olan aciz bir ruh...
12 notes · View notes
iconic1 · 14 days
Text
Bilinmezliğin sırları cazip geldiği kadar birçok kişiyi de korkutmaktadır. İnsanoğlu en tabi hakkı olarak her şeyi bilmek ister? Peki, bu onun gerçekten hakkı mıdır? Bilmek isteriz, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek isteriz. Hayatımız hakkında her şeyi öğrenmek isteriz. Sonra kendi hayatımızla da kalmaz başkalarının hayatına da burnumuzu sokar, onların hayatı hakkında da her şeyi bilmek ve hatta duyurmak isteriz. Bu da insanların tabi olan hakkı mıdır? Kendi hayatımız neyse, ama başkasının hayatından bize ne? Kendi hayatımız hakkında da öğrenmemiz doğru mu? Bir kitabı okurken spoiler yediğimizde keyfimiz kaçar ve “Zaten sonunu biliyorum” diyerek kitabı yarım bırakmaz mıyız? Ben, aynı şeyin hayatımız içinde geçerli olacağını düşünüyorum. Hatta ileriye giderek nasıl ve ne zaman öleceğimizi bilirsek, o gün yaklaştıkça keyfimiz kaçar ve garip bir ruh haline bürünürüz. En nihayetinde kim ölüme doğru yürüdüğünü bilmek ister ki…
Merak ettiklerimiz sınırlı olmalı. Her şeyi merak edemeyiz veyahut öğrenemeyiz. Evet, evet bu daha doğru olur. Meraklı insanlarız, istemesek de merak ediyoruz. Peki ya, cevabı öğrenmeden rahat edebilir miyiz? Tabii ki hayır! Eğer merak ediyorsak cevabı öğrenmeliyiz. Ki ben de öyle düşünüyorum ama bir şey daha doğrusu bir söz kafamı karıştırıyor.
“Merak kediyi öldürür!”
Merak tüm canlılar için tehlikeli bir şey. Evet. Ama bunun önüne nasıl geçeceğiz. “Düşünme!” Ama düşünmeye başladıktan sonra bu pek de etkili bir cümle olmuyor bayım, üzgünüm.
7 notes · View notes
mania-kolektifdergi · 8 months
Text
PATİKA
Bu patikayı tanıyorum. İçine alır, saklar seni. Tüm korkularını tek çatıya toplar. Adına “kendim” koyar. Sakin notaların üzerinden geçemezsin. “Kontrol” adında kapanlar sunar. Bu patikanın sonunu gören olmamış. Yollarda kan denizleri, nabzın hızlandığında koşuyorsun sanırsın. Yanılırsın. Adımlarının sakinliği zihninin hızına yetişemez. Sakin ve tedbirli adımlar… Düşünme süzgecinden geçirirsin mimiklerini dahi. Bu patikayı tanıyorum. Ben bu patikada can verdim, uyandım, hâlâ yolumu bulamadım. Kendin olmaktan çıktığın anların toplamıdır bu yol. Korkudan titrediğini ne gören olur ne duyan. Orada kurduğun cümlelerin hepsine “yalan” denir. Bu yolda hayatta kalamazsın. Bu patikayı çizen kişi her adımda ölümüne yaklaştı. En büyük laneti ölmeyecek olması. Araf koridorlarında kayıp.
-Shaggy
24 notes · View notes
raskolnikovsendromu · 2 years
Text
Bana yaşadığımı hissettirenlerin, bana ölümü öğretenler ile aynı kişiler olmaları ne acı Veysel. Susuzluktan ölünür de, içinde boğulunur da hani...
...
207 notes · View notes
veradansatirlar · 4 months
Text
Tumblr media
31 notes · View notes
fthlc · 11 months
Text
23:55
Özlemek eksik hissetmekten kaynaklanır. Bunun varlıkla alakası yoktur. İnsan yokluğu değil eksik parçasını özler...
-- Fatih Alıç - Devrik Cümleler (Eksik Parça)
75 notes · View notes
grikentsakini · 1 month
Text
Tumblr media
Zannetme Dönencesi’ nden 📚
Tumblr media
6 notes · View notes
emirhaneren · 1 month
Text
Tumblr media
-Oğuz Atay-
İnsanların içine yer eden eserler vardır. Bu eser ne olursa olsun kişi onda kendine ait olan bir parçayı bulmuş demektir. Açıkça söylemeliyim ki benim için bu eserin bir kitap (ve yazarı da önemli yer etmiş durumda) olması beni mutlu ediyor.
Öncelikle Tutunamayanlar'ı konuşmak istiyorum. Bu kitabı okumaya başladığımda herhangi bir kitap okuma alışkanlığım yoktu. Kitabın kapağını ilk açtığım zamana kadar da bu denli çetin bir eser ile karşı karşıya olduğumun farkında değildim. Söylemeliyim ki kitap okuma alışkanlığınız yoksa Tutunamayanlar biraz yanlış bir başlangıç kitabı olabilir. Kitap okumayı sevsem de ben yavaş okuyan birisiyim, hızlı okuma yeteneği bana çok uzak düşüyor ve istesem de beceremiyorum. Bu yüzden benim Tutunamayanlar'ı bitirmem çok uzun sürdü ama bu kadar zaman almasının içinde önemli bir unsur daha var: Bu kitap düşsel şölen. Karakterlerin düşünceleri ile olaylar arasında o kadar hızlı geçişler var ki ilk okuduğumda hiçbir şey anlamamıştım. Yaklaşık dört yüz sayfa sonunda yeni yeni kitabı anlamaya başlamıştım. Kitabı bitirdikten yaklaşık bir yıl sonra tekrar okumaya başladım. Bu sürede kendimi geliştirmiş olacağım ki daha akıcı gelmeye başlamıştı. Özellikle anlamadığım yerleri tekrar okuyunca neler kaçırdığımı anlayıp üzülmüştüm. İlk okuduğum zaman eser beni yorduğu için ara ara mola veriyor ve bu molalarda dünya klasiklerinden kitaplar okuyordum.
Olur ya zaman zaman kitaplar hakkında konuşursunuz insanlarla. Bu muhabbetin içinde de "önerme seansı" başlar. Bu kitabı önerdiğim kişiler bir elin parmağını geçmiyor. Açıkça söylemeliyim ki bu hareketimin sebebi kallavi bir kıskançlık. Bu eserin başkalarınca okunup benimsenmesi fikri beni korkutuyor. Bu yazıyı yazma sebebim de kitabı önermek değil kitabı ve yazarını övmek. Sanki herkesin müdahalesi ile popülerleşirse (ki bunu hak eden bir eser) ben bu kitabı herkese dolu dolu anlatamam gibi geliyor, bu korkunç.
Üzerine bu kadar yazı yazdığım (ki bu benim için tatmin edici bir uzunluk değil) eserin yazarı ise Oğuz Atay'dır. Benim en sevdiğim yazardır kendisi, malûm anlaşılması güç değil sanırım. Okuduğum eseri sadece Tutunamayanlar değil, Tehlikeli Oyunlar'ı da okudum. İki kitap boyunca hiç sıkılmadım. Dört yüz sayfalık anlaşılmayan bölümde bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bu eserlerin kısa eserler olmaması da beni sevindiren diğer bir konu. Okuduğum her kelimede Oğuz Atay kendine yeni bir dost ediyor beni.
Bu yazdığım yazıyı yeterli bulmuyorum fakat ne kadar anlatsam da okumanız gerekir. Tabii ki ben okumamanız taraftarıyım çünkü hâlâ kıskanıyorum kitabı.
En sevdiğim yazara, Oğuz Atay'a en içten sevgi ve saygılarımla. (1934-1977)
15 notes · View notes
Text
Merhaba herkese,
Nihavent adlı romanım, Trendyol'da satışa sunuldu. Herkese iyi okumalar dilerim.
57 notes · View notes