Text
Yazarım ve aşarım sandım.
Beni tekrar ve tekrar aynı noktadan susmaya iteleyen bir güç var. Kollarının sıcaklığını unutalı on yedi sene oldu. Nedense bu gücü hep hatırlatır durursun. Beni sarmaktan daha kolaydır çünkü savurmak. Bir gün kapıdan, bir gün yoldan ve bir gün belki de solundan. İteler durursun, senin yordamın budur. Savrulduğum yeri ezberledim, vücudumu tanıdık bir heyecan sarar. Halledeceğime olan inancım sarar. Pişman olacağına inandığım düşünceler sarar. Hepsi sarar ve boğar. Boğazımda susmanın gerçeği var. Yutkundukça kanar. Senin kadar yakar beni inan. Bir yerlerde huzurun kaçar sonra. Elbet, düşlersin kalbimden içeri neleri kapattığımı. Senden olana nasıl yabancı kaldığımı. Yemyeşil toprağın nasıl kuraklaştığını. Savurduğun yerdeyim bak, kalemler filizlenebiliyor hâlâ. Zehir sözcükleri büyütüp duruyorum. Güneşsiz, susuz yetiyorum onlara. Senin bana yettiğin gibi, soluk ve cansız. Bir evladı büyütür gibi değil. Değil. Olmamalı. Acımasız kurak topraklarım, bir kalemi zehrinden büyütüp konuşturacak, gibi. Yazacak mı göğe adını. Sonra ne yaptığını, kimden kaçtığını. Soracak mı hesabını. Kusacak mı tüm zehrini bir gün. Yoksa susacak mı. Benim toprağımda bitmenin bedeliyle yüzleşip yutacak mı her şeyi. Tükenecek mi öylece.
Yazarsa aşarım sandım. Ne ben aşabildim savrulduğum yeri, ne kalemim yazdı seni.
1 note
·
View note
Text
O yeşil gözleri unutmam. Herkese kol kanat gerip bana yol göstermelerini. Yürü diye değil, koş diye değil, arkandayım diye değil, hadi başar diye değil. Uzaklaş diye. Git diye. Teksin diye. Hadi baş et diye. O gözleri unutturamazsın. Ayın herhangi bir günü o yoldan tek başıma uzaklaşır giderim baş etmek için. Yine ve yine. Önceki yollar gibi, önceki zorlar gibi. Bil ki zor da sensin yol da. Hepsinden dönerim de o gözleri unutmam. Gömerim içime ama. Unutmam.
12 notes
·
View notes
Text
Müphem, belki kendimle aramda hiç aşılmaz yığıntılar vardır farkında olduğum. Belki aşıp da başıma iş açmak istemediğim.
11 notes
·
View notes
Text
Kalemden saklanınca gün yüzüne çıkmak istemiyor insan, fakat bilmiyor ki yazamadıkları kolay ele verir kendini.
14 notes
·
View notes
Text
Sonra tanıdık yüzlerin elektrikli soba işlevi gördüğü anlar var. Yanar, yakar ve söner. O turuncu ışık söner, bir bakarsın güneş de batar. Düşünürsün 'nedir' bu uzun bakışların sebebi. Gülünç. Poşet poşet kusmak vardı. Bir de bunu yapamamak. Ve göz var toprağı kurak. Yalandan kıvrılıp ağızsız gülen. Berbattır bazı şeyler ama bugün biraz daha fazla komik olduğunu söylerler. Gülünç. Pessoa'nın da dediği gibi, "Beni kaldırıp çöpe atsa daha iyiydi." Değil. Mi.
19 notes
·
View notes
Text
Bu kalp koca evrene açıktı da körlüğüyle imtihan edildim. Kuşa toza titrerdi, durduramazdım. Gamsız değil gibi alır başını güle oynaya severdi birini. Ama öyle böyle severdi. Yok eliyle, yok diliyle, yok fikriyle severdi. Fikirsiz severdi tabi ya. Amaçsız. Kitapsız. Yordamsız. Akılsız severdi. Çok. İçten. Soluksuz, şekilsiz. İkinin üçe uzaklığı kadar bilirdi gerçeği. Asıl uzaklığı, asıl gerçeği. Umutsuz severdi. Adımları gülümser mi insanın. Gitmeyi hep mi kabullenir insan. Birine yol gitmeyi. O yollar�� ezberlemeyi. İyi gelmeyi şartlar mı insan.
16 notes
·
View notes
Text
"Omzumda baş yok, kafa tuttum mahşere."
16 notes
·
View notes
Text
Ne mümkün bir başkasının gözünden görmek beni. Ne mümkün o gözlerden akmak, o gözlerde parlamak, o gözlerde hayat bulmak ne mümkün.
20 notes
·
View notes
Text
Bugün ve yarın, dünün yaldızlı cenazesi.
20 notes
·
View notes
Text
Öğrendim,
Kalemi kendime doğrulttuğumda
Simsiyah mürekkebe boyandığımda
Sona yaklaştığımı.
Zora bulaştığımı.
Boşa uğraştığımı.
33 notes
·
View notes
Text
Müphem,
Ne sendin ne o, kaybettiğim
Ne dizildik kurşuna ne asıldık şu tavandan
Evrene açıktı tüm kartlarımız
Hileleri de çözdüm, niye kaybettiğimi de
Göl göl olmuştuk hatırla, kuruduk gitti
Tuzlu romantizm de bitti
28 notes
·
View notes
Text
Biri sürekli hatırlatıyor, kolumdaki dürtüyü hissetmiyorum. Kandıramıyorum, kendimi artık kandıramıyorum. Başımı sallayıp kabullenemiyorum. Saf bir gülüş müydüm ben, içime yerleşen tahammül hiç mi kaçmak istemedi? Kullanamıyorum, bu kalbi kullanamıyorum. Doğru yerde, doğru biçimde, doğru insanda kullanamıyorum.
50 notes
·
View notes
Text
And he cries, "Why can't I sing along with some feeling, or some meaning?"
33 notes
·
View notes
Text
Baksana, mahvolduk ama kazandık sahiden. Kutlamadık hiç ama kazandık biliyorum. Karşıdan bakıyorsun ya öyle, uzaklardan bakıyorsun ya. Hissiz hissiz. Anlıyorum. Anlıyoruz kazandığımızı. Bu yağmurları kim ağladı biliyoruz artık. Bu yarınları kim özgür bıraktı, biliyoruz. Onlarca mevsimi yalnız kucaklayınca anlıyorum kazandığımızı. Tek taraflı olmadığını. Bilemezdim hiç, hangi binaların boyunu aştığını. Nehirler denizler belki okyanuslar aştığını, ağaç dallarına dokunduğunu şüphesiz, irili ufaklı yapraklar gördüğünü. Kimisine dönüp kimisini öptüğünü, hafif rüzgârı çokça hissettiğini ve birkaç yaz gecesi benimle söndüğünü. Bilmiyorum hiç. Anlamıyorum da. Ben sadece. Bu duvarları yıkmaya kıyamadığımızı ama çok kez onardığımızı biliyorum. Sen de bilirsin, tebessüm edermiş insan bazen. Kayda geçermiş her biri meğer. Binlerce kare birikmiş görüyorum şimdi. Hiç göstermedik, birbirimize bahşetmedik o gülüşten. Ama böyle böyle kazandık, kabul ediyorum. Bir kere gülseydik, bir kere izin verseydik şu dünyanın sadece bizimle dönmesi için. Yenilirdik tabi, hem de ne biçim yenilirdik. Baksana, mahvolduk ama kazandık sahiden. O ince belli bardağı doldurunca, kenarlarından tutup da yanmayınca anlıyorum kazandığımızı. Hevesle daldığım balkonda saatlerce durabildiğimde, mahallenin ışıkları sönünceye kadar bekleyebildiğimde kazanıyorum hâlâ. Sırtıma dokunup, kalan üç beş hüznün de yok olacağına inandığımdan bu yana ağlıyorum hep. Dizlerime kapanıyorum usulca. Benimle kalsınlar istediğim için kazanıyorum bir şekil. Şu kalemi her elime aldığımda kelimeler yüzüme bakıyor ya, tamam diyorum hep. Kazanıyorum işte. Yanlış durakta beklemiyorum kimseyi. Yanmış gözlerimi siliyorum korkmadan, hiç solmayacakmış gibi alıyorum evime çiçekleri. Zehir şarkıları bağıra çağıra söyleyebildiğim banyonun fayanslarına takılmıyor artık bakışlarım. Kollarıma sadece bir küçük çocuğu sığdırabilirken üçüne de gel diyorum ya hep, anlıyorum kazandığımı. Parmaklarıma akıtıp durduğum mürekkebin biraz da kendime değdiğini fark edince ağlıyorum hep. Yastığa başımı koyar koymaz dalıyorum ya uykuya, kazanıyorum ben. Bazı günler neden hemen bitti anlamazken, hayıflanıyorum kendime. Ama dağa taşa çarpmıyorum ya kirli sözcüklerimi, nefretime gölge düşürüp sığınmıyorum ya ona. Ne gökten ne göğsümden kaldıramıyorum bu cenazeleri. Öyle hislerdi ki ölüler, onlar toprağa gömüldüğünde içim ferahlardı belki o zaman. Böyle böyle kazanıyorum, yutuyorum dudaklarımdan çıkan ne varsa. Kan gölünü unutuyorum, iki büklüm de olsa duruyorum. Beni bir başıma bırakmış hâyâllerin hatrından geçebildiğimde. Anlamsız gelen, bu zamana kadar yaşanan ne varsa hepsine teşekkür edebildiğimde, kendimi kapı dışarı ettiğim o günü sahiden affedebildiğimde. Ne çok kazanmışım diyorum.
34 notes
·
View notes