buralarinpekbiyabancisi-blog
buralarinpekbiyabancisi-blog
Zalım Dünya
10 posts
Sayfama geldiysen yazdıklarıma göz atmadan gitme be beybisi 😘
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
TELEVİZYON BİR MANİPULASYON ARACIDIR!!!!
Tumblr media
Hakikatleri alıp varsayımlarla karıştırıp manipule eden medya yüzleri günümüzün en tehlikeli kesimidir. Bugün televizyon kanallarında çıkıp ülke şöyle batacak, yok böyle yok olacak diyen adamlar aslında insanları buna koşullamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Bir insana sürekli aynı şeyi anlatırsan anlattığın şey o insanın gerçeği haline gelir. Çünkü zihin böyle çalışır. Tekrarlayan kalıplar ile bir süre sonra o kalıba dönüşür.
Manipulasyon üstadı medya yüzlerinin yaptıklarıda tam olarak budur. Sürekli aynı kaotik senaryoları anlatıp, aynı kanlı manzaralardan bahsederek zihinleri buna koşullamaktadırlar. İnsanların ilk önce bu kaosa hizmet eden laf cambazlarına karşı dikkatli olmaları gerekmektedir. Bunlar en büyük tehdittir.
Televizyon gibi kitlelere kolayca ulaşabildikleri bir aracı ile yaptıkları bu manipülasyonların farkına varılmalıdır. Gerekirse psikolojik linç ile bu kaosa hizmet edenler ortadan temizlenmelidir.
Halk birlikte ve bilinçle hareket ettiği sürece her kaos sevici hak ettiği kaderle yüzleşecektir.
Hepimiz biriz, hepimiz aynıyız dostlarım. Birbirinizi sevin ve asla sizleri parçalamalarına izin vermeyin.
2 notes · View notes
Text
Zihin dediğimiz şey programlanabilir, hacklenebilir ve çok rahat kontrol edilebilir bir şeydir. Buna en çok otomatik moddayken maruz kalıyoruz. Zihnimiz kafasına göre düşünüyor, hayal kuruyor ve kararlar alıyor. Bizimse tek yaptığımız buna sorgusuz sualsiz itaat etmek oluyor. Bir dönüp düşünmüyoruz biz gerçekten ne istiyoruz, gerçekte kimiz biz? Bu sorular paranoyakça geliyor.
Fakat hiçte paranoyakça değil. Biz bilmiyoruz kim olduğumuzu. Zihin otomatik modda ikende asla bilemeyeceğiz.
Bu tehlikeli otomatik pilot modundan çıkmak ve kendi sürücü koltuğumuza kendimiz oturmamız gerekiyor. Özellikle paranoyanın, psikopatlığın arttığı günümüz karanlık dünyasında bu daha da önemlidir.
Tumblr media
Çünkü hacklenebilen zihnimiz bir gün bizim kendimizi imha etmemiz için programlanabilir. Kulağa bilim kurgu gibi geliyor fakat bu gayette kanıtlanabilir bir şey günümüzde.
Otomatik moddan çıkmak için yapılabilecek şeylerden birisi nefese odaklanmaktır. Gün içinde aklınıza her geldiğinde nefesinize odaklanarak bu egzersizi yapabilirsiniz.
Nefese odaklanırken çevrenizde olan biten olaylarada eş zamanlı olarak odaklanmaya çalışın. Bu durum farkındalığınızı ve dikkatinizi arttırarak sizin daha canlı hissetmenizi sağlayacaktır.
Bu önemlidir. İnsanlar otomatik pilotta yaşıyorlar ve günümüz dünyasının halide zaten ortada. Sürekli hacklenen ve programlanan beyinler insanları delirme noktaına getirdi adeta. Dışarıda psikopati, paranoya, depresyon insanları esir almış durumda. Bunun nedeni de sürücü koltuğunda oturmuyor oluşumuz.
Sürücü koltuklarına geri dönme ve hayatlarımızı programlanma tehtidinden korumamızın zamanıdır.
Meditasyon yapmak, nefesimizi izlemek, kendini bilmek ve en önemlisi otomatik pilot uyuşukluğundan uzak durmak yeni mottolarımızdır artık!
0 notes
Photo
Awesome
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sea Colors
5K notes · View notes
Text
Anlık Hisler vol. 1
Kendimi garip hissediyorum. Birşey olacak gibi geliyor. Bu olacak şey beni etkileyecek ama sadece benle sınırlı kalmayacak. Bilemiyorum. Ama benimle ilgisi var. Doğrudan veya dolaylı ama bana dokunacak bu olacak şey neyse...
Düşünüyorum acaba ne olabilir diye? Ruh halim sıkıntılı. Neden sıkıntılıyım bilmiyorum. Belki değişecek olan konumum. Belki başka birşey ama gelen birşey var. Bu değiştirecek bende birşeyleri.
Nefes alışım zorlaşıyor, kalbim zorlanıyor. Gebericek miyim lan acaba? Her neyse... Saçmalamaya başladım. Meditasyon yapsam iyi olacak.
1 note · View note
Text
İradenin görünür ifadeleri; Dişler, yemek borusu ve mide, nesneleşmiş açlıktırlar; genital organlar nesneleşmiş üreme dürtüsüdürler; hızlı bacaklar, uzanan, tutan ellerse iradenin (istemenin) çabalarının nesneleşmesidirler.
Arthur Schopenhauer - Varolmanın Acısı
1 note · View note
Text
Tumblr media
Sanırım bu yemek yapma işini sevmeye başlıyorum. Ufak tefek kahvaltılık yemekler yaptım hep. Dün ise ilk ciddi yemeğimi yaptım. Böyle onu yerken ki yaşadığım mutluluk o kadar garipti ki anlatamam 😅.
Sanırım bundan sonraki süreçte daha çok mutfağa gireceğim artık. Yaparken ki doğaçlama, o doğaçlamanın verdiği rahatlık ve sonunda ortaya çıkan eseri deneyimlerken yaşanılan medite olmuşluk hissi inanılmazdı. Tam bir mandalaydı benim için. Kuralların minimalize olduğu bir deneyim...
0 notes
Photo
Tumblr media
Get Out There, Adventure Awaits!
183 notes · View notes
Video
0 notes
Photo
Tumblr media
psychedelic owl.. 
0 notes
Text
İnandık Vazosu ve Kutsal Evlilik
Tumblr media
    Artık üzülme o kadar, Kız kardeşin yalvardı Tanrılara, Yarım yıl sen gideceksin yeraltına.                                                                                            O gidince yarım yıl, Sen özgür olacaksın. Yine bana kavuşacaksın.
Tumblr media
 “DINGIRLIM-is kis”, “tanrı olmak” demekti ve ölen Hitit kralları için kullanılan bir deyimdi. Mısır firavunlarından farklı olarak, onlar bu dünyada tanrı değil sadece birer rahiptiler. Ölümden sonra tanrılaşırlardı. Devletin başı ve ordunun başkomutanı olan Hitit Büyük Kralları aynı zamanda tapınaklarda başrahiplik görevini de üstlenirlerdi. Askeri seferlerin olmadığı mevsimlerde dini bayramların ve çeşitli ayinlerin gerçekleştirilmesini sağlarlardı. Hatta bazen tanrıların gazabına uğramamak için, orduyu generallere emanet edip, dinsel görevlerinin başına geçerlerdi.
Hitit ekonomisi tarıma ve özellikle tahıl üretimine dayalı bir sistemdi. Bu nedenle yağmur ve kuraklık gibi doğa olayları can alıcı önemdeydi. Güneş, ay, fırtına gibi doğal çevreye ait unsurların insani özellikler yüklenerek tanrılaştırıldığı göz önüne alınırsa, bereketli bir hasat için yapılacak ayinlerin sosyo-ekonomik gücü hemen fark edilecektir. İşte bu nedenledir ki bu görevin baş sorumlusu kraldı. Hititlerin “bin tanrılı halk” olduğu düşünülürse kralın ne kadar ağır bir görev üstlendiği görülecektir. Yüzlerce tanrının gönlünü hoş etmek o kadar kolay bir iş olmasa gerek !
Tumblr media
  Savaş ya da barış yoluyla ilişkiye geçtikleri ulusların tanrılarına saygı gösteren Hititler, bu tanrılara ait heykelleri gerek Hattuşa’daki gerekse Nerik gibi diğer kutsal kentlerdeki tapınaklara koyarak pantheonlarını sürekli genişletmişlerdir. Ülkenin çeşitli yörelerine dağılmış tapınaklardaki bu “bin tanrı”  ile iletişim kurmak çok önemliydi. Buradaki amaç, tanrılardan bol hasat, bol hayvan dilemek, yapılacak bir savaşta onları yardıma çağırmak, diplomatik anlaşmalarda onların şahitliğinden yararlanmak, kuraklık veya salgın hastalıkların defedilmesini sağlayarak ülkenin, kralın ve halkın esenliğini tesis etmekti. En önemli kült merasimleri “bayram”lardı. Yılın belli dönemlerine göre planlaması yapılan ve en ince ayrıntılarına kadar sıkı bir şekilde organize edilen bayramlar “diplomasi” dışında devlet işlerinin neredeyse tamamını oluşturuyordu. Ekonomi bile buna bağlıydı ancak bir taraftan din de ekonomiye bağlıydı. Tapınakların temizlenmesinde ve tanrılara sunulacak kurbanların- yiyecek ve içeceklerin hazırlanmasında, ayinlere eşlik eden müzik aletlerinin icrasından bakımlarına kadar bir çok görevde çiftçilerden, aşçılara, rahip ve müzisyenlerden krala kalabalık bir topluluk çalışırdı. Her şey tanrıları memnun etmek dolayısıyla da bereket ve refah içindi. Hitit bayramlarının bazıları şunlardır :
v  EZEN ayari : Ayari Bayramı
v  EZEN kuzzi : Kuzzi Bayramı
v  EZEN purulli : Purulli Bayramı
Tumblr media
  Bayramların dışında fal, kehanet, ölüm törenleri gibi dinsel faaliyetlerde de bulunulurdu.
Hititler toprakları üzerinde yaşayan yerli halkların tanrılarını benimseyerek dini, toplumsal bir birleştirici araç olarak kullanmışlardı. Bu nedenle tanrılara tapım ayinleri aynı zamanda politik bir edimdi. Kralların meşruiyeti en yüksek dereceli rahip sıfatıyla tanrılara gösterdikleri saygıya ve ayinleri eksiksiz bir şekilde idare etmelerine bağlıydı. Neredeyse politik ve dinsel hayatın merkezi olan tapınaklara halk giremezdi. Bu haliyle Hitit dini aslında bir devlet dinidir. Tapınakların ekonomik gereksinimleri için işletilen arazilerde genelde Sümerce NAM.RA ile ifade edilen ve Hititçesi “arnuwala olan köleler/savaş esirleri çalıştırılırdı. Bu kölelerin sahibi devletti. Ve aynı devlet bu kölelerin tanrıları karşısında eğilirdi.
  Sümerce TANRI EVİ-tapınak anlamına gelen È.DINGIR, Hititçede Èkarimmi sözcüğüyle ifade edilirdi. Tapınaklarda yapılan ayin ve eğlencelerde müzik önemli bir rol oynardı ve tanrılarla iletişim kurmanın araçlarından biriydi. Bu ayinlerde Hitit krallarını baş rahiplik görevinde, tanrılara müzik eşliğinde içki sunarken (libasyon) tasvir eden bir çok kaya kabartması ile libasyon kap ve vazoları bulunmuştur.
İnandık Vazosu
Tumblr media
  Çankırı’nın 22 km. güneyinde bulunan İnandıktepe höyüğünde 1966-1967 yıllarında yapılan kazılarda Hanhana adlı kült merkezi ve bir tapınak ortaya çıkartılmıştı. İnandıktepe Fırtına Tanrısı’nın kült merkezlerinden biriydi. Bu kazıda ele geçen en önemli parça ise Eski Hitit sanatının seçkin örneklerinden biri olan İnandık Vazosudur.
Astarı koyu kırmızı renkte olan bu kült vazosu, parlak açkılıdır. İçbükey silindirik boyunludur. Kalıpta dökülen kabartmaların yapıştırıldığı dört geniş frize ve geometrik desenlerin bulunduğu iki dar frize sahiptir. Kabartmalar kutsal bir evlilik törenini betimlemektedir. Kabartmalardaki insan figürleri, belli bir iş bölümü içinde bu törenle ilgili olarak görevlerini icra etmektedirler. Yukarıdan aşağıya doğru frizlerdeki sahneleri inceleyelim:
Tumblr media
  1. frizde, lir, saplı-lut, simbal gibi çalgılar çalan müzisyenler resmedilmiştir. Bunların arasında akrobatik gösteri yapan iki figür bulunur. Ortam bir sirk sahnesini hatırlatmaktadır. Bu esnada kutsal evlilikle bağlanmış kadın ve erkek üreme ve bereketin ifadesi olarak, cinsel penetrasyon halindedir. Ancak erkeğin ilgisi eşinden ziyade sunulan gösteriye yönelik gibidir.
Tumblr media
  2. frizde, tanrı ve tanrıçayı temsil eden kral ve kraliçe yatakta karşılıklı oturmaktadırlar. Damat gelinin duvağını açmaktadır. Bu sahneye de yine müzisyenler eşlik etmektedir. İki erkeğin elinde törenleri başlatmak için kullanılan ve hem çalgı hem de libasyon kabı işlevi gören boynuz ya da kılıç bulunmaktadır.
Tumblr media
  3. frizde, boğa heykeli önünde tanrıyahayvan kurban edilmesi gösterilirken, kral lir eşliğinde Fırtına Tanrısı’na (Hattice : Taru; Hurrice : Teşup) gaga ağızlı bir kaptan boğa kanı sunmaktadır.
Tumblr media
   4. frizde, Törende kullanılacak yemek ve çanak-çömlekler hazırlanmaktadır. Müzisyenler lir ve saplı-lut çalarken tanrıların yemeği betimlenmiştir. Bu arada iki rahip de dans etmektedir. Bu frizin bir diğer özelliği de iki kişi tarafından çalınan “büyük lir”in varlığıdır.
 İnandık vazosu, Hitit dini, kültürü ve toplum yapısı üzerine bizlere eşsiz bilgiler vermektedir. Bu bilgilerin en önemlisi “kutsal evlilik” (hieros gamos) ile ilgilidir. Hititler Mezopotamya mitolojisinden oldukça etkilenmişlerdi. I.Murşili, Babil’i fethetmiş ve geri dönerken buranın bilgin ve sanatçılarını Hatti ülkesine getirmişti. III. Hattuşili bir İştar rahibiydi Ayrıca Hitit kralları genellikle Babilli prenseslerle evlenirlerdi.Mezopotamya’da doğan kutsal evlilik ritüeli, bereket ve üreme kültlerinin bir izdüşümüdür ve tanrısal evliliğin bu dünyadaki bir tekrarıdır.
Özel mülkiyetin bulunmadığı insanlığın erken döneminde günümüzdeki modern anlamıyla aile kurumu henüz şekillenmemişti. Bu haliyle bütün kadınlar bütün erkeklere, bütün erkekler bütün kadınlara ve çocuklar da, toplumun tümüne aitti ve toplumun bütün üyeleri kardeş sayılırdı. Her bir kadın o toplumdaki bütün çocukların annesiydi. Sonraki aşamada, farklı toplumlar arası gerçekleşen  toplu evlilikler, bu toplumların ittifak olmalarını sağlamış ve onları kardeşleştirmiştir. Bu mümkün olduğu kadar az savaş anlamına gelir. Tanrısal düzeydeki evlilik, aslında Mezopotamya’daki farklı ulusların birlikteliğini ve kardeşliğini anlatan bir mittir. Söz konusu olan durum erken zamanlarda Asyalı Sümerler ile Semitik Akkadların ve Babillilerin karşılıklı toplu evlilik kurumuyla yarattıkları ittifak kardeşliğidir.
Artı-ürünün ortaya çıkması ve özel mülkiyetin doğmasıyla şekil değiştiren eski zamanların bu evlilik-aile ve kardeşlik kurumları dinsel birer ayine dönüşür. Özel mülkiyet toplumsal bazdaki kamulcu evliliği bireysel platforma indirger. Sınıfsız toplumun tüm sosyal ilişkileri, sınıflı toplumlarda belli zamanlarda tekrarlanan ayin ve bayramlara indirgenerek hurdaya çıkarılır. Eski evlilik biçiminin kendisine verdiği, diğer bireyler üzerindeki cinsel haklarını özleyen birey için de tapınakvari genelevlerde icra edilen “kutsal fahişelik” kurumu yaratılır.
Tek bir erkekle evlenmenin kalıcı olmasına kadar geçen zamanda kadınlar, kutsal fahişelik yaparlardı. Böylece tek eşli evlilikte, eski zamanların çok eşli evliliğine imrenmeden, arınmış ve sadık bir şekilde kendilerini sadece kocalarına verirlerdi. Kutsal fahişelik bazı toplumlarda kadının evlenmeden önce alabildiğine çok, bazı toplumlarda sembolik olarak örneğin yılda bir kez yaptığı bir davranıştı. Bu davranış günümüzdeki anlamıyla bedenini satma değil bir tür kutsal görevdi. Bu görevin yerine getirildiğinin ispatı olarak da altın ya da hediye alınırdı. Kadın bu görevi yerine getirirken kendi toplumundan bir erkekle kesinlikle birlikte olamazdı. Bu hareket yabancı bir erkeğe yönelik bir davranıştı. Evlenecek kızın çeyizinin zenginliği, aslında fahişelikten topladığı altınların fazlalığına işaret ediyordu. Bu maddi bir zenginliğe değil dürtüsel bir arınmışlığa delildi. Böylece damat, eski toplumsal ilişkilere ait görevlerin kalıntılarından kurtulmak için başka erkeklerle yatan, böylece “doyan” ve artık gözü başka bir erkeği görmeyecek olan gelinle artık evlenebilirdi. Toplumun bireyleri üzerinde diğer tüm bireylerin cinsel haklarının olduğu kamulcu anlayıştan monogamiye geçiş binlerce yıl sürmüştür.
Tumblr media
                                            Farklı toplumların üyelerini kardeşleştiren evliliğin en güzel örneklerden biri, İnanna ve Dumuzi’nin , Sümer'in bereket kültünü oluşturan kutsal evliliğidir. İnanna,  Sümerlerin  aşk ve bereket tanrıçasıydı. O, toplumun süsü, Sümer’in neşesiydi. Ay Tanrısı Nanna'nın kızıydı. Kentli, yerleşik toplumun temsilcisiydi. Akkad ve  Babil’de ona İştar derlerdi. Yahudilerde Astarte, Yunanda Afrodit, Roma'da Venüs adlarını aldı. O, güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önderliğin, kurnazlığın ve en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolüydü. Adına yapılan tapınaklarda, onun yerine seks görevi yapmak için Sümer'in en saygın kadınları yarışırdı.
Uruk’un İlk Hanedanları
• E-ana’dan Mesh-ki-ang-gasher, Utu’nun oğlu: 324 yıl.
• Enmerkar, Uruk’u inşa etti: 420 yıl
• Lugalbanda, çoban: 1200 yıl
• Dumuzid, balıkçı,çoban: 100 yıl.
• Gilgamesh (İÖ.2600), babası bir tür hayalet ve Kulaba’nın lordudur: 126 yıl.
• Ur-Nungal: 30 yıl
• Udul-Kalama: 15 yıl
• La-Ba'shum: 9 yıl
• En-Nun-Tarah-Ana: 8 yıl
• Mesh-He: 36 yıl
• Melem-Ana: 6 yıl
• Lugal-Kitun: 36 yıl
Sümer toplumunun ekonomik gücü, tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Mutlu bir yaşam için ürünlerin bolluğu önemliydi. İşte bu ekonomik verim ile toplum üyelerinin cinsel verimliliği eş tutulmuş ve İnanna ile yapılacak kutsal bir evlilikle bereket güvence altına alınmıştır. Böylece Uruk kentinin ilk hanedanlarından dördüncü kral Dumuzid-Dumuzi tanrılaştırılır ve İnanna ile evlenir. Dumuzi bazı şiirlerde çoban bazı şiirlerde balıkçı olur. Bereketi ve iki farklı toplumun (çiftçi ve çoban toplumlar) kardeşleşmesini sağlayan bu evlilik daha sonra dinsel bir ritüel özelliği kazanır. Sümerli ozanlar bu evliliği, bazıları oldukça erotik olan şiirlerle müzik eşliğinde anlatarak,  bir külte dönüştürürler.
Dumuzi-Damuzid, Sümerce “kusursuz oğul-genç” anlamına geliyordu. Akkadlılar ona Tammuzi dediler. Bugün kullandığımız “temmuz” ayının adı buradan gelmektedir. Yahudi dininde Dumuzi; Adam, Adem ve nihayet “ilk insan” halinde evrilirken, Dumuzi kavramı Greklerde ve Anadolu uygarlıklarında Adonis, Roma Anadolusu'nda Attis adlarıyla varlığını sürdürdü.
 İnanna ve Dumuzi’nin öyküsü kısaca şöyledir :
Bir gün, erkek kardeşi Güneş tanrısı Utu, İnanna’ya gelin çarşafı hediye eder. İnanna bu çarşafta kiminle yatacağını sorar. Utu yanıt verir : “Dumuzi, çoban yatacak seninle.” Oysa İnanna’nın kalbi Çiftçi Enkimdu’dadır. Daha sonra Dumuzi gelir ve İnanna’yı iknaya çalışır. Tanrıça onu aşağılar ama Dumuzi yılmaz. Sonunda İnanna’nın kalbi de Dumuzi’ye kayar ve evlenirler.
Bir gün İnanna,  kocası ölen kız kardeşi Yeraltı tanrıçası Ereşkigal’ı görmek için yeraltına gider. Yedi kapıdan geçer.  Her kapıda üstündeki bir aksesuar ve elbisesi alınır. Çırılçıplak bir halde kardeşinin huzuruna çıkar. Ereşkigal “Gökle yere sahipsin. Yetmiyor mu bu sana? Yeraltına da mı göz diktin ?” diyerek İnanna’nın canını alır ve hizmetinde çalışan bir kızı Dumuzi’yi baştan çıkarması için yollar. Bu arada İnanna’nın dönmediğini gören veziri Ninşubur, tanrıçasının babası Bilgelik Tanrısı Enki’ye gider. Durumu öğrenen Enki, kızını kurtarmak için yaratıklarını gönderir. Yaratıklar yeraltında İnanna’yı canlandırır. Ancak yedi yeraltı cini İnanna’nın yeryüzüne dönmesi için bir şart koşar :
“Yeraltından kimse çıkamaz. İnanna çıkmak isterse, yerine birini bırakmalı.”
Böylece cinler sırayla İnanna’dan vezirini ve oğlunu isterler ama o vermez. Uruk’a vardıklarında ise Ereşkigal’ın gönderdiği kızı,  Dumuzi’nin kucağında gören tanrıça, çıldırır ve kocasını cinlere teslim eder. Yeraltının karanlığına kapatılan Dumuzi, Güneş Tanrısı Utu'ya kendisini kurtarması için yakarır. Utu, onun gözyaşlarına dayanamaz ve kaçmasına yardım eder. Kaçağın peşine düşen cinler, kızkardeşi Geştinanna’yı yakalar ancak ondan Dumuzi’nin yerini öğrenemezler. En nihayet çoban tanrıyı yakalarlar. İnanna ise pişmanlık içinde aşkını sayıklamaktadır. Öykünün sonunda  Dumuzi’nin kızkardeşi Geştinanna tanrılara yalvarır ve bir anlaşma sağlanır : Yarım yıl Dumuzi gidecektir  yeraltına. Yarım yıl da kızkardeşi. Kızkardeşi gidince yarım yıl, Dumuzi özgür olacaktır. Ve kavuşacaktır aşkına, İnanna’sına…
İşte Dumuzi her yeryüzüne çıkıp İnanna’ya kavuştuğunda doğa yeşillenir, çiçekler açar, buğdaylar başak verir, hayvanlar yavrular. Yeryüzüne bereket gelir. Onların aşkı insanlığın mutluluğudur. Sümerler, doğanın canlanışını ve bu büyük aşkı, bir bayrama, bir ayine dönüştürürler. Kral, yüksek düzeydeki bir rahibeyle doğanın canlandığı mevsimde sevişerek  “kutsal evliliği” canlandırırdı. Tanrıça yerine geçen rahibe ile Tanrı yerine geçen kralın birbirlerine söyleyecekleri sevgi, aşk, tutku dolu şiirler yazılmış, bunlar çeşitli çalgılar eşliğinde çalınmış, söylenmiştir.
Bu kült doğal olarak Babil’den geçerek Hititleri de etkilemiştir. Kutsal evlilik Hititlerde erkek Fırtına tanrısı ile Hattilerin ve Anadolu’nun ana tanrıçası arasında gerçekleşmişti. Hitit kral ve prensleri de bu olayı sembolize edecek ayinlere katılırlardı. Kutsal evlilik ayinleri ile ilgili yazılı belge bulunamasa da, Hititlerde bu kültün ne kadar önemli olduğunu, tapınaklarda bulunan çeşitli libasyon kaplarında tasvir edilmesinden anlıyoruz. Müzik ve dansla harmanlanan bu kutsal birleşme ayinlerinin betimlendiği en mükemmel eserlerden biridir İnandık Vazosu.  
Tumblr media
15 notes · View notes