Text
KADINLI ERKEKLİ KONGRE
Maarif Kongresi’nin 1921 koşullarında kadın-erkek karışık düzenlenmesi, Meclis’teki muhafazakârların tepkisini çekti. Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey, kongreye kadın öğretmenlerin katılması ve kongreye harcanan para nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey hakkında soru önergesi verdi. Karasi Milletvekili Hasan Basri Bey, “kongrenin milletin gelenek ve duygularına uymayacak bir şekilde karışık düzenlendiğini” belirtti. Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Bey, “Fakat kadınlarla birleşme iyi olmamış” dedi. Karahisarısahip Milletvekili Mehmet Şükrü Bey ise bu, “kadınlığı tahkir demektir” diyerek kongreyi eleştirdi. Görüşmelerden sonra Hamdullah Suphi Bey güvenoyu alsa da muhafazakâr milletvekilleri bu işin peşini bırakmadılar.
Kongrede kadın öğretmenler en ön sırada oturmuşlar, erkek öğretmenlerle de aralarında birkaç sıra boş bırakılmıştı. Buna rağmen ertesi gün Meclis’in sarıklı milletvekilleri, Müslüman hanımların erkeklerle aynı salonda toplantı yapmasını “dine aykırı” bulup sorumluları şikâyet etmek için Atatürk’e gittiler. Atatürk, şikâyetlerini dinledikten sonra büyük bir hiddetle, “Kimmiş Muallimler Cemiyeti Reisi? Çağırın onu!” diye seslendi. Cemiyet başkanı Mazhar Müfit Bey içeri girer girmez ona, “Siz öğretmenler toplantısında ne yapmışsızınız? Ne ayıp şey!” diye çıkıştı. Bu sırada sarıklıların keyfi yerindeydi. Atatürk, aynı tonda devam ediyordu: “Olur şey değil, olur şey değil!” Mazhar Müfit, ne diyeceğini şaşırmış halde ayakta bekliyor, kendini savunmaya çalışıyordu. Atatürk, “Bırak, bırak! Ben hepsini biliyorum. Toplantıya öğretmen hanımları da çağırmışsınız, fakat onları niye ayrı sıralarda oturttunuz? Sizin kendinize mi itimadınız yok? Türk hanımlarının faziletine mi? Bir daha öyle ayrılık gayrılık görmeyeyim…” Biraz önce zevkten dört köşe olmuş sarıklılar, şimdi ne yapacaklarını şaşırmış halde, başları önde sessiz sedasız odadan çıktılar.
(Zeki Sarıhan, 1921 Maarif Kongresi, Ankara, 2009, s. 129,130)
5 notes
·
View notes
Text

Ege Görgün, Ters Ninja, Karakarga Yay., s.39
1 note
·
View note
Text
Sigarayı bırakma teşebbüsüm şu andan itibaren başlamıştır. Nefes alamıyorum yahu. Sabah ezanı şimdi okundu ve ben halen uyumak için debeleniyorum. Merekit başlarda iyi geliyoer da uzun vadede sıkıntı. Şimdiden başlamışsa bir de... Bırak be kızım işte. Hade sizde bir el atın beni motive etmek için de el yordamıyla bir kötü alışkanlıktan daha vazgeçelim.
1 note
·
View note
Text
Yoksulun ayıbı hemen çıkar ortaya
Örtülü kalır uzun süre ayıbı kibarın
Saklanamaz az da olsa pabuçtaki yırtık
Binlerce yırtığı saklı kalır sarığın.
-NABİ
0 notes
Text
Yeşilçam
Yeni bir öğrenme hobisi edindim a dostlar. Yeşilçam hakkında yeni bilgiler almaktan çok haz alıyorum son zamanlarda. Sinema tarihimiz boyunca domine eden oyuncular, yapımcılar, senaristler ile beraber bunların çıkardığı tekdüze, hepsi birbirine benzeyen filmlerin altında ezilen çok iyi filmler de var. Ve çok iyi oyuncular ve senaristler. Son zamanlarda bunlar hakkında araştırma yapıp bilgi edinmek çok hoşuma gidiyor.
Kaynaklarımın hepsini burada sayıp dökmemi beklemeyin rica ederim :) ama size atıştırmalık belki çoğunuzun da bileceği gülümseten Zafer Algöz'ün Anılar furyasını bırakayım. En azından bir gülümsersiniz bence <3
0 notes
Text
:D
Bunu yazdıktan tam üç ay sonra işten ayrıldım. Hatta patrondan beni kovmasını, bunu deneyimlemek istediğimi söylemiştim. Adam da ban dönüp 3 ay çalışmayla İş-kurdan maaş alamazsın demişti. Bunu bilmeyecek kadar cahil miyim sence? der gibi bakmıştım.
Şimdi o zamanlara dönünce hayatımın berbat olduğunu görüyorum. Şimdi de çok iyi değil ama stabil bir berbatlık var hiç değilse. Neyse iş deneyimine dönecek olursak; ben öğretmenim ve kendi alanımla ilgili bir şeyler yapmak istediğimde sürekli bir engel ve başkalarına açık olan kapıların yüzüme kapandığı zamanlardı. Babam hastaydı ve kötü haberi beklediğim zamandı. Bunlar hakkında düşünmemek için İşkur sayfasına girip önüme geleni aramaya başlamıştım. Kil satışı yapan bir şirketti. Telefonlara cevap vermek ve müşterilerin sorularını yanıtlama konusunda donanımlı olmak gerekiyordu diye yazıyordu iş ilanında. Fakat işe girdikten sonra Müşteri temsilciliği yapacağıma her işi yapmak zorunda bırakıldım.
Bunun haricinde ortam o kadar kirliydi ki... (İnsanlardan bahsetmiyorum ki oradan bir nilüfer gibi çıkan bir arkadaş-dost da edindim ayrı) Temizlik nedir bilmiyorlardı. Tuvalet ortak ve çok kokuyordu. Patronun masasının üstünde küf tutmuş çay bardakları vardı. İnanmıyor olabilirsiniz ama cidden felaket bir yerdi.
Bunun yanı sıra mobingin Allahını yapan bir patrondu. Dışarıdan babacan görünmesine aldanıp işe girdiğinin 2. günü yüzünü göstermişti. Parayı o kadar çok seviyordu ki maaşımızı zorla yatırıyorduk neredeyse ve utanmasa kapı kapı dolaştırıp bize kil sattıracaktı. Kendimizi yetersiz hissettirmesi de cabası. ne kadar çalışırsan çalış yeterli değildi. Tarih Öğretmeni olup tarihi sevip araştırmama rağmen bana bu konuda cahilsin diyebiliyordu. Sorduğu sorulara cevap veremediğim için değil, cevaplarım onun okuduğu ezber bilgiler olmadığı için.
Neyse uzatmaya gerek yok. İyi Şeyler değil, kötü şeyler tecrübe olur ve beni istifamı verdikten sonra bir daha bu duruma düşmemek için birkaç karar aldım. Hemen söyleyeyim:
Ne olursa olsun, hangi iş olursa olsun, seni seçmeyeceklerinden emin olsan bile, kendi şartların ve kuralların olsun. Asla emeğinin altında çalışma.
Biri seni ezmeye çalıştığında bunu yaptığına pişman et, ki senden sonra geleceklere bunu yapamasın.
İş tanımın ne ise onun dışına çıkma. ek sorumlulukla aynı maaşı alıyorsan zarar eden sensin.
Cinsiyetin, Yaşın, Irkın veya yaşadığın yerden dolayı ayrımcılığa uğruyorsan bunu sesli söyleyip ne adım atılacaksa bundan geri kalma.
Şirret bir insan değilimdir. Aksine çok sakinimdir. Ama sessiz kaldığınızda üstünüze basan insanların coğrafyasında yaşıyoruz. Ses çıkarın.
3 ay veriyorum kendime. Dişimi sıkıp çalışacağım 3 ay. Sonrasına bakarız.
5 notes
·
View notes
Text
Sizi anlıyorum.
Bunlları ben de yaşıyorum.
İnsan az çok bir özgüven oluşturmaya çalışıyorken bir gereksizin gelip sizin bu kadar emek verdiğiniz şeyi bir çırpıda elinizden almasına izin vermeyin. Maneviyatla beraber maddiyat oluşur. İnsanlar her zaman bir bug"ınızı bulup oradan saldırmaya sizi yaralamaya çalışacaktır.
Bazı zamanlar bunu düşmanca bir ardniyetle yapacaklar bazen de tam da öyle bir durumdan doğacak bu durum. Ama önce kendime sonra da size tavsiye ediyorum, ömrünüzü harcadığınız bazı şeyleri öyle kolay teslim etmeyin. Ne istiyorsan olabilirsin, önce ne olmak istediğine karar ver.
Size bir hikaye anlatayım.
Demosthenes'i bilir misiniz? Kekeme bir adam. Hatip olmaya karar veriyor. Bu durumu yüzünden yapamazsın laflarını çok duyuyor ama vazgeçmiyor bu sevdasından. Ağzında, çakıl taşlalarıyla o kadar çok pratik yapıyor ki, sonunda davalarda savunma hazırlayacak bir hatip, bir nutuk yazarı oluveriyor.
Herşey emek ile elde ediliyor. Kan, ter, gözyaşı akıttığınız bir şeye sahip olduğunuzda, kıymetini anlarsınız ve bunu başardıktan sonra sizden almasına izin vermeyin.
3 notes
·
View notes
Text
3 ay veriyorum kendime. Dişimi sıkıp çalışacağım 3 ay. Sonrasına bakarız.
5 notes
·
View notes
Text
Benim ah ve vahlanacağım bir yer lazım. Çok üzülerek söylüyorum çalıştığınız bir yerde işvereniniz dışarıda daha çok işsiz var biri gider biri gelir diyerek, extra iş veriyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu ülkenin iğrençliği, adaletsizliği demek. Yetenek bakımından değerlendirilseydik bu kadar üzülmezdim. Az paraya çok çalışmak hem de bilgi birikimizin bir çırpıda atıldığı, fikirlerinizin yok sayıldığı ve psikolojik siddet uygundığı ve yetersiz hisettirildiği bir işte çalışmak.
Dünyada cehennemi yaşıyoruz zaten.
2 notes
·
View notes
Text
İnsanlar değişmez, farkına varır ve artık eskisi gibi olmaz - Detachment (2011)
1 note
·
View note
Text
Cadıların Tapındığı Tanrıça: HEKATE
Hekate, antik dönemde cadılık denince ilk akla gelen tanrıçadır. Çünkü kendisi cadıların tapındığı tanrıca olarak bilinmektedir.
Hekate, üç yüzlü olarak tasvir edilir. bu üçlü tanrıça tasviri sadece kadınların yaşam döngülerini (geç kız, annelik, yaşlılık) değil ayın evrelerini (hilal, yarımay, dolunay) ve dünyanın üç krallığını (yeraltı, yer, gök) da temsil etmektedir.
Hekate'nin gücü denizlere, toprağa ve öbür dünyaya yeter. Çeşitli büyü ve efsunlarda yetenekli olmasının yanında; hizmetinde karanlıkta ortaya çıkan hayaletler ve tayflar bulunur, bunları korku salmak için kullanırdı.
Hekate ölümle ilgili her şeyi bünyesinde topladığı için ölüleri canlandırabilirdi. Hekate kadınlıkla ilgili gücün simgesidir. Hem hayat veren hem de öldürendir.
HEKATE'NİN SİMGELERİ:
Meşale taşıması; onun gecenin ya da ölüler ülkesinin karanlığıyla olan ilişkisini, ayrıca ölülere klavuzluk etme görevini simgeler.
Anahtar; meşaleden sonraki en önemli semboldür. Kilit yuvası veya anahtar sembolü, Hekate'nin ölüler ülkesine (Hades'in kapılarını) açma-kapama yetkisine sahip olduğuna işaret etmektedir.
Hekate tasvirlerinin bazılarında tahtın her iki yanında yılan desenlerine rastlanır. İp ve bıçak tasvirleri de bulunur. İp, göbek kordonunu ve doğumu; Bıçak ise cadıların aldanışını bıçak gibi keserek gerçeğe çevirme gücünü temsil etmektedir.
#hekate#tanrıça#cadı#cadılık#meşale#kadın#hayalet#korku#karanlık#hilal#yarımay#dolunay#yeraltı#yer#gök#gençkız#anne#yaşlılık#antikçağ#büyü#büyücülük#mitoloji#yunanmitolojisi#anadolu
40 notes
·
View notes
Text
Ne olursa olsun, kim olursanız olun. İster içerden melek olun ister şeytan;
'Üslubunuz kimliğinizdir'.
6 notes
·
View notes
Text
Bir kanıt tartışılabilir, bir körinanç tartışılmaz.
- Amin Maalouf, Yüzüncü Ad, s. 65.
7 notes
·
View notes
Text
Haraşolar!
Bolşevik İhtilali üzerine memleketlerinden kaçıp Türkiye'ye gelmiş olan eski aristokratlar, burada kağıttan çiçekler, alçıdan resimlikler, elbise askılıkları filan yapar, satarlardı Türkçe bilmedikleri için de ellerindeki malları göstererek
- Haraşo! Haraşo! derlerdi.
Bundan ötürü bütün İstanbul onlara Haroşa derdi. Haroşa Rusça'da "iyi, güzel" demektir.
Agah Özgüç, Türk Sinemasında İlkler, Yılmaz Yayınevi, 1990, s.32.
1 note
·
View note
Photo

Simone de Beauvoir, Jean-Paul Sartre, Che Guevara. La Habana - 1960. Photograph by Alberto Korda.
42 notes
·
View notes
Text
Nazan Öncel dinleyip de olmayan ne aşklar bitirip olmayan ne aşklar başlatmıştım hey gidi heyy. Yaşlandığımı hissediyorum yaptığım mallıklar aklıma gelipte güldüğümde. En güzeli de bu sanırım. Bir şarkı çalıyor arkadan hemen yaşadıkların geliyor aklına.
Acaba insanların anılarında nasılız? Güzel miyiz?
0 notes
Text
Hayat çok acayip. Cevaplar önümüzde durmasına rağmen illaki yanlış birşey tercih edebiliyoruz. San bir haftadır şunu düşünüyorum hareketlerimiz tavırlarımız söylediklerimiz herşey bizim kendi kaderimizi çizmemizi sağlıyor.
Kader ne acayip birşey değil mi? Sanki bizden bağımsız olarak yaşanıyor gibi ama ben şunu söyleyebilirim ki biz yaratıyoruz onu. Söylediklerimizle yaptıklarımızla baştan aşşağı kader biziz. Neyi tercih ettiğimize göre şelilleniyor. Onun için sorumluluğum yokmuş gibi davranmam bana ihanet olur. Herşeyden ben/biz sorumluyuz.
1 note
·
View note