halimecan-pr
halimecan-pr
Halimecan.Pr
2K posts
🏆 En Etkin Reklam Kampanyası ve Marka PR Ödülü Sahibi✍️ Yeni Nesil Yazar, Blog Yazarı ve İçerik Üreticisi📊 Marka & Medya Yönetiminde Deneyimliyim🤝 İş birliği ve reklam tekliflerin için DM’den ulaşabilirsin!
Don't wanna be here? Send us removal request.
halimecan-pr · 2 days ago
Text
Tumblr media
Benim Tarihim, Benim Ruhum
Benim destanım 18 Mart’ta yazıldı.
Çanakkale geçilmedi; çünkü geçilmesine izin vermedi yüreği vatan için atan Mehmetçik.
Bir milletin onuru siperlerde can buldu o gün.
Benim egemenliğim 23 Nisan’da çocukların gözlerinde yeşerdi.
Küçücük yüreklere koskoca bir ülke armağan edildi.
Çünkü egemenlik, kayıtsız şartsız milletindi.
Benim bağımsızlığım 19 Mayıs’ta doğdu.
Karanlık günlerin ardından umutla çıkan bir güneş gibi doğdu Samsun’dan…
Atatürk’ün attığı ilk adım, geleceğin en sağlam temel taşıydı.
Benim zaferim 30 Ağustos’ta geldi.
Toprağa düşen her canın, geride bıraktığı her gözyaşının hesabı o gün soruldu.
Bir millet ayağa kalktı ve “Bu vatan bizimdir!” dedi.
Benim demokrasim 29 Ekim’de ilan edildi.
Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil; özgürlük, eşitlik ve çağdaşlık demekti.
Bir halk, kendi kaderini kendi elleriyle yazmaya başladı o gün.
Ve benim saygım…
10 Kasım’da her yıl biraz daha büyüyor içimde.
Saat 09.05’te kalbim duruyor, gözlerim doluyor.
Çünkü bu topraklara her şeyini veren bir liderin ardından eğiliyorum.
Benim Başkomutanım,
Benim yol göstericim,
Benim sonsuz minnetimdir:
Mustafa Kemal ATATÜRK 🇹🇷
2 notes · View notes
halimecan-pr · 2 days ago
Text
Tumblr media
Benim Adım Cumhuriyet
Benim adım, bu topraklarda binlerce canın kanıyla yazıldı.
Benim tarihimi 18 Mart’ta yazdılar, Çanakkale’nin siperlerinde…
Egemenliğimi çocuklara armağan ettiler, 23 Nisan’da…
Bağımsızlığımı bir sabah Samsun’dan başlattılar, 19 Mayıs’ta…
Zaferimi dağlara yazdılar, 30 Ağustos’ta…
Ve demokrasimi tüm dünyaya ilan ettiler, 29 Ekim’de.
Ben, halkın sesiyim.
Ben, bir milletin küllerinden yeniden doğuşuyum.
Ben, saygıyla eğildiğimiz 10 Kasım sabahlarında Atam’a verdiğimiz sözüm:
İzindeyiz!
Benim Başkomutanım,
Sonsuza dek Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu vatan, onun bize emanetidir.
Ve biz o emanete, canımız pahasına sahip çıkacağız. 🇹🇷
2 notes · View notes
halimecan-pr · 2 days ago
Text
Tumblr media
Küçük Yaşta Olgunlaşmak Zorunda Kalan İnsanların Yaşamı
Bazı insanlar büyümez, büyümek zorunda bırakılır.
Henüz oyuncağını paylaşmayı öğrenmeden, sorumluluk paylaşmayı öğrenmiş çocuklar vardır bu hayatta. Daha yaşıtları sokakta oyun oynarken, onlar annesinin yorgunluğunu, babasının öfkesini, evin geçim derdini fark eder. Çocuk olmaya vakti olmayanların hikâyesi kolay anlaşılmaz; çünkü onlar her zaman "güçlü" görünür.
Bu insanlar yetişkin olduklarında da hayatla sürekli tetikte bir ilişki kurarlar. Her şeyin kontrolünü ellerinde tutmak isterler. Çünkü çocukken hayatlarının kontrolü onlara ait değildi ve bu belirsizlik içinde ayakta kalmak zorunda kaldılar. Şimdi hiçbir şeyin dağılmasına tahammülleri yok. Ufak bir düzensizlik, geçmişin travmatik yankılarını tetikleyebilir.
“Ben hallederim.”
Bu onların neredeyse refleks hâline gelen cevabıdır. Yardım istemek onlar için bir zayıflık göstergesi değil, lüks gibidir. Çünkü çocukken yardım istemek çoğu zaman karşılıksız kaldı. Güçlü olmak bir tercih değil, zorunluluktu. Şimdi ise kendilerini hep taşıyan, çözüm bulan, dayanak olan kişiler olarak konumlandırırlar.
Ve belki en çok burada yıpranırlar.
Bu insanlar dinlenmeyi bile hak etmediklerini düşünür bazen. Bir kahve içip soluklandıklarında içlerini kemiren o suçluluk hissi yok mu... Sanki hiçbir şey yapmazlarsa değerlerini yitirecekmiş gibi. Oysa değer, “yeterince işe yaramakla” ölçülmez. Ama onlar, çocuklukta öğrendikleri bu yanılsamayı yetişkinlikte de taşır dururlar.
Duygularını anlatmakta zorlanırlar. Anlatmak isteseler bile “Anlamazlar ki” düşüncesi ağır basar. Çünkü geçmişte ne hissettiklerini anlatacak kimse yoktu. Şimdi de birinin içlerine gerçekten bakabileceğine inanmakta zorlanırlar.
Kimi zaman şöyle düşünürler: “Benim duygularım önemli değil.”
Bu, düşük öz-değerin değil; uzun süre ihtiyaçlarının ötelenmesinin sonucudur. Kendi isteklerine yabancılaşırlar, “önce başkaları” şiarıyla hareket ederler. Ve çoğu zaman bu, içten içe onları yorar.
İroniktir ki başkalarına karşı son derece anlayışlı, nazik ve destekleyici olabilirler. Ama konu kendilerine gelince acımasızdırlar. Çünkü sevgiyi vermeyi erken öğrenmişlerdir ama almayı hiç öğrenememişlerdir. Kendilerini hep geri plana atarlar. Belki de bir gün “öncelikli” olma umuduyla…
Küçük yaşta olgunlaşmak zorunda kalan insanlar, çocukluklarının yükünü sırtında taşıyan sessiz kahramanlardır. Onların hikâyesi yorgun ama onurludur. Belki eksik bir çocuklukları oldu ama fazlasıyla dolu bir insanlıkları vardır.
Bu yazıyı okurken kendinizden parçalar bulduysanız... Bilin ki yalnız değilsiniz. Ve çocukluğunuzda size gösterilmeyen şefkati, artık kendinize verebilirsiniz. Çünkü geçmişi değiştiremeyiz ama kendimize davranış biçimimizi değiştirebiliriz.
Ve en önemlisi:
Çocukken güçlü olmanız gerekti, ama şimdi iyileşme hakkınız var.
6 notes · View notes
halimecan-pr · 3 days ago
Text
Yağmur da geçicidir, mevsim de...
Ama doğa, sabırla hatırlar her sesi, her nefesi.
3 notes · View notes
halimecan-pr · 3 days ago
Text
Gelincik tarlaları, sadece güzellikleriyle değil; aynı zamanda doğaya sağladıkları katkıyla da büyüleyici. Arılar için önemli bir nektar kaynağı olan gelincikler, ekosistemin dengesinde rol oynar.
Bu zarif çiçek, aynı zamanda sabır ve kırılganlıkla özdeşleşmiş bir doğa harikasıdır. 🌿
3 notes · View notes
halimecan-pr · 4 days ago
Text
Tumblr media
Yurt Dışında Yaşarken Türkiye’den Ev Almak; Güvenli ve Kolay Bir Süreç Mümkün mü?
Yıllarca yurt dışında yaşayıp ardından Türkiye’ye dönme kararı almak, hem duygusal hem de pratik açıdan önemli bir süreç. Bu yazıda, yurt dışında yaşayan bir arkadaşımın Türkiye’ye dönüş sürecinde yaşadığı gayrimenkul deneyimini ve bu süreçte edindiği değerli tecrübeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Onun yaşadıkları, benzer bir yola çıkmayı düşünenler için yol gösterici olabilir.
Arkadaşım Türkiye’ye dönüş kararı aldıktan sonra, ilk adım olarak bir ev sahibi olmayı planladı. Ancak İstanbul gibi büyük ve karmaşık bir şehirde, hele ki uzaktan doğru yatırımı yapmak hiç kolay değil. Neyse ki yolu Anka Emlak ve özellikle Muhammed İlhan ile kesişti. Asıl hikâye de tam burada başladı.
Muhammed Bey öncelikle arkadaşımın yatırım hedeflerini anlamaya çalıştı: Ev oturum amaçlı mı alınacak, kira getirisi mi hedefleniyor, yoksa uzun vadeli bir yatırım mı düşünülüyor? Bu soruların yanıtlarına göre kriterler netleştirildi. Konum, ulaşım olanakları, hastane ve okul gibi sosyal donatı alanlarına yakınlık, projenin güvenliği ve kira getirisi potansiyeli gibi unsurlar detaylı bir şekilde değerlendirildi. İstanbul gibi bir şehirde bu faktörler, bir gayrimenkulün gerçek değerini belirlemede kritik rol oynuyor.
Yapılan analizlerin ardından arkadaşımın beklentilerine uygun projeler belirlendi ve online sunumlar gerçekleştirildi. Tüm süreç, Türkiye’ye gelmesine gerek kalmadan ilerledi. Tapu işlemleri için gerekli vekâlet verildikten sonra da resmi işlemler eksiksiz şekilde tamamlandı ve tapusu hazırlandı.
Ancak Anka Emlak’ın hizmeti bununla sınırlı değildi. Şirket, yalnızca satış aşamasına değil, satış sonrasına da en az satış kadar önem veriyor. Evin dekorasyonu, temizliği ve tüm ihtiyaçları titizlikle karşılandı. Arkadaşım Türkiye’ye geldiğinde ise havaalanında karşılanıp yeni evine kadar eşlik edildi. Gerçek anlamda eksiksiz bir hizmet sunuldu.
Kısa süreli tatilinin ardından tekrar yurt dışına dönen arkadaşım, evini kiraya vermeye karar verdi. Bu noktada da süreci gönül rahatlığıyla Muhammed Bey ve ekibine emanet etti. O günden bu yana her şey sorunsuz bir şekilde ilerliyor.
Bu yazıyı yazma amacım şu: Ne yazık ki gayrimenkul sektörü çoğu zaman sadece satış odaklı çalışıyor. Oysa güven, ilgi, çözüm odaklılık ve satış sonrasında da süreci sahiplenme gibi hizmetler, gerçek anlamda fark yaratıyor. Anka Emlak ve Muhammed İlhan, bu konuda gerçekten örnek alınacak bir yaklaşım sergiliyorlar.
Eğer siz de Türkiye’de bir gayrimenkul yatırımı yapmayı, satmayı ya da kiralamayı düşünüyorsanız; sizi anlayan, süreç boyunca yanınızda olan ve işini hakkıyla yapan bir ekiple çalışmanız çok önemli. Benim tavsiyem net: Anka Emlak ve Muhammed İlhan.
Türkiye’de bir gayrimenkul düşünüyorsanız; gönül rahatlığıyla Anka Emlak’ı tercih edebilirsiniz.
https://ankaemlak.com.tr/
+90 542 601 23 89
2 notes · View notes
halimecan-pr · 5 days ago
Text
Tumblr media
Bir ölünün ardından
“Hakkını helal etmemek”
Fahişe, bedenini satan kadın değildir; onun çaresizliğini satın alan erkektir.
Asıl mesele, bedenini satan kadın değil, onu buna mecbur bırakan düzendir.
Ve o çaresizliği fırsata çevirip satın alan erkektir.
Konu kadın değil, anlayacağınız üzere...
Birinin ölümünün ardından yazmak istiyorum.
Sistem hakkında…
Düzenin çürümüşlüğü, insanı içten içe kemiren adaletsizliği hakkında…
Bir şeyler anlatmak, içimde büyüyen bu sıkışmışlığı dökmek istiyorum.
Ama olmuyor işte.
Kelime bulamıyor insan bazen.
Boğazına düğümlenen bir çığlık gibi…
Sadece susuyor.
Yutkunuyor.
Ve o yutkunmanın içinde bir dünya acı gizleniyor.
Çünkü mesele bir kişinin ölümü değil.
Mesele, o ölümün ardındaki düzen.
Yaşamla ölüm arasındaki o görünmez çizgiyi çizen sistem.
İnsanı önce yokluğa, sonra suskunluğa, sonra da sessiz bir ölüme mahkûm eden düzen bu.
Yoksulluğu, çaresizliği, suskunluğu “kader” diye yutturan...
Hep aynı düzen.
Birileri için hayat sadece bir tercih meselesi gibi görünüyor.
Ama bazıları için tercih yok, sadece hayatta kalmak var.
O yüzden konu kadın değil.
O yüzden mesele ahlak değil.
O yüzden bu, bir bireyin değil, bir sistemin sorunu.
Ve o sistem öldürüyor.
Sessizce.
Yavaşça.
Alıştıra alıştıra.
Bazı ölümler, sadece bir hayatı değil, bir gerçeği de açığa çıkarır.
İşte bu yüzden yazmak istedim.
Yazamadım belki...
Ama sustuğum her kelimenin içinde bir isyan büyüyor.
3 notes · View notes
halimecan-pr · 6 days ago
Text
Tumblr media
Kendi ışığından korkanlar, başkalarının gölgelerine sığınır.
Çünkü ışık, sorumluluk ister. Gölge ise bahanelere yer verir.
Carl Gustav Jung
5 notes · View notes
halimecan-pr · 6 days ago
Text
Bazen gideriz, sandığımız gibi bir insandan değil, o insana yüklediğimiz anlamlardan… Ve ardından tek bir cümle kalır: "Der... ve gider.
3 notes · View notes
halimecan-pr · 13 days ago
Text
Tumblr media
Antalya’da Sessizliğin ve Huzurun Adresi Pakiş Bungalov
Şehir hayatının gürültüsünden, koşuşturmasından yorulduğunda, sadece kendi nefesini duyabileceğin bir yerde birkaç gün geçirmek istersin ya… İşte ben de böyle bir arayışla Antalya Döşemealtı’nda Pakiş Bungalov’a gittim.
Burası tamamen bana özel bir dünyaydı. Ne kalabalık vardı ne de gereksiz sesler… Sadece huzur ve dinginlik. İstersen ailenle, istersen sevdiğinle; havuzlu, sakin bahçesinde keyifli ve romantik anlar yaşayabileceğin bir ortam var. Sabah uyandığında kendi ellerinle bahçeden mevsimine uygun sebze ve meyveleri toplayıp, kahvaltını taptaze orada hazırlamak gibisi yokmuş.
Gün planı yapmana hiç gerek yok. İstediğin gibi dinleniyorsun, kendinle baş başa kalıyorsun. Akşamları ise yıldızların altında sessizliğe dalıp, hayatın hızından uzaklaşıyorsun.
İstersen mangal ya da barbekü keyfi de yapabiliyorsun. Dilersen her şeyi kendin hazırlayabilir, dilersen de senin yerine hazırlayıp sunuyorlar. Böylece sadece oturup lezzetin ve doğanın tadını çıkarman yeterli oluyor.
Pakiş Bungalov’un, yılların deneyimi ve bilgi birikimiyle hizmet veren profesyonel, samimi kadrosu daha kapıdan ilk adımını attığın anda farkını hissettiriyor. Burada güvenilirlik sadece bir söz değil, her ayrıntıda yaşanan bir gerçek. Benzer pek çok işletme gezdim ama Pakiş Bungalov’un sunduğu sıcaklık ve özen onu gerçekten farklı kılıyor.
Konfor ve doğallığı öyle güzel harmanlamışlar ki, burada geçirdiğin her an, şehrin karmaşasından uzaklaşıp yeniden kendinle buluşmanı sağlıyor. Burası sadece bir tatil mekanı değil; ruhunu dinlendiren, hayatın telaşından uzaklaştıran, iç huzurunu bulmana yardımcı olan küçük bir sığınak gibi. Ben orada gerçekten nefes aldım, kendimi yeniledim. Eğer sen de böyle bir molaya ihtiyacın varsa, Pakiş Bungalov seni bekliyor.
http://www.pakisbungalov.com
3 notes · View notes
halimecan-pr · 17 days ago
Text
Bir Yoğurt Kabının İçine Sığan Hayatlar
Sosyal sorumluluk kapsamında ziyaret ettiğimiz evlerde, bizi susturan, içimize işleyen sessiz detaylar var.
Bir köşede duran yoğurt kabı mesela…
Markası silinmiş, etiketi soyulmuş, ama hâlâ bir işe yarıyor. Çünkü o artık bir saklama kabı.
Bir annenin elinden geçmiş, yıkanmış, kurulanmış, bir gün "lazım olur" diye saklanmış.
Çünkü alamıyorlar… Çünkü her şeye para yetmiyor. Çünkü bazı şeyler artık ihtiyaç değil, lüks.
Yıl 2025…
Bir ülkenin sokaklarında teknoloji konuşulurken, bazı mutfaklarda yoğurt kaplarına umut yükleniyor.
O yoğurt kabı, bir yoksulluğun sesi. Sessiz ama derin.
Kimseye yük olmadan, kimseye göstermeden, onuruyla yaşamaya çalışan insanların küçük direnişi belki de.
Ve biz bakarken, içimiz burkuluyor.
Ey dünya…
Bu muydu adalet?
Kimine fazlası, kimine kalanı…
Sen hiç adil olmadın.
Hiçbir zaman eşit bölmedin güneşi, ekmeği, suyu…
Bir yoğurt kabında gizlenmiş onca hayat,
sessizce yaşayıp gidiyor bu dünyadan.
3 notes · View notes
halimecan-pr · 20 days ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
halimecan-pr · 21 days ago
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
halimecan-pr · 21 days ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
halimecan-pr · 22 days ago
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
halimecan-pr · 23 days ago
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
halimecan-pr · 25 days ago
Text
Tumblr media
Gazetecilik Suç Değildir, Basın Özgürlüğü Demokrasinin Temelidir
Gazetecilik, sadece haber aktarmak değil; toplumun vicdanını temsil etmek, doğruyu ve gerçeği ortaya koymaktır. Türkiye’de uzun yıllardır güzel işlere imza atmış, mesleğin önemli isimlerinden Fatih Altaylı’nın ifadesinin alınması ve sonrasında yaşananlar, basın özgürlüğünün ne denli hayati olduğunu yeniden hatırlattı. Ona geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, en kısa sürede adaletin yerini bulmasını temenni ediyorum.
Demokrasi, eleştiriye ve farklı fikirlere alan tanıyan bir rejimdir. Basın özgürlüğünü kısıtlamak, eleştirel düşünceyi cezalandırmak, toplumu karanlığa mahkûm etmektir. Unutulmamalıdır ki gazeteciler, halkın haber alma hakkını savunur ve kamuoyunun vicdanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir ve hukuk herkes için eşit şekilde işlemelidir. Hiç kimse düşünceleri yüzünden yargılanmamalı, gazeteciler görevlerini korkmadan yapabilmelidir. Aksi takdirde demokrasi yara alır, toplumun sesi kısılır.
Basın susturulursa, toplum körleşir. Bu yüzden hepimizin, basın özgürlüğüne sahip çıkması gerekiyor. Gazetecilik suç değildir; aksine demokratik toplumların vazgeçilmez unsurudur.
Fatih Altaylı gibi değerli gazetecilerin yanında olmak, özgür basının ve adaletin yanında durmak demektir. Umuyorum ki adalet en kısa zamanda tecelli eder ve gazeteciler görevlerini özgürce, cesurca sürdürebilir.
Basın özgürlüğü, özgür toplumun teminatıdır. Ona sahip çıkalım.
1 note · View note