Ben delilikten muzdarip değilim ; Siz duygularımın aşırı güçlü oluşunu, delilik zannediyorsunuz..
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
...
Sıkıştığımız anlarda kalbimizi tırmalayan huzursuzluk hissi, heyecan veren mutluluğun çarpıntısından büyüktür. Yapabilseydim eğer ilk önce merhametimi sonra da vicdanımı söküp alırdım içimden. Ne taraftan bakarsan bak, hangi dönemine gidersen git insanlığın, "insan" olmak bunu gerektiriyormuş. İyilerin kazandığı falan da yok. Tasavvuf uyanmana engelse daha iyi, ben huzurla uyumak isterdim. Vicdan ve merhamet belki kitlelere bir afyon değil ama, bireye ölüm orucu sanki...

3 notes
·
View notes
Text
... Yaşanması gereken bütün güzel duyguları, geçmişime kurban ettim ben. Ne zaman içimi ısıtan bir sevinçle geleceğe baksam; gerçekler suratıma tükürür, geçmişimle yüzleşirim. Yine de yüzsüzleşip sırt çevirmem. Vicdan mı, korkaklık mı ben bilemem. Bunu sen söyleyeceksin. ...
(-beynim, düşüncelerimin altında kaldı-)

0 notes
Text
...
Binbir fikir içinde,
hepsi birbirinin içinde.
Devre yakar gibi bir cızırtı işittim tam beynimin içinde...
Değil kimse akıbetimin farkında.
Olmasın!!!
Yine de "hayattayım."
Nihayet benliğimin de
çivisi çıktı.
Yeryüzü ayaklarımın altından
kayıp gidiyor.
Şimdi olağanüstü bir durumdayım.
Artık ne fazla gülerim,
Ne canım yanar...


0 notes
Text
... kendini ifade edebildiği insanların azlığında, kendince çok kıymetli bir sohbetin içinde bulmuştu kendini. Bir önceki gece provasını yapmıştı sanki bu derinleşmenin. "Gerçeklik benim için; -uzun uzun düşünmelerin sonucunda- tamamen soyut bir kavram. Çok basit bir gerçekliği anlamaya, algılamaya ciddi anlamda eĝildiğim zaman, ne kadar yaklaşırsam o kadar bulanıklaşıyor ve nihayetinde ulaştığımı düşündüğüm anda buharlaşıp yok oluyor. Yani insan beyninin algılayabileceği sınırların dışında sanki. Yaklaştıkça kafa karışıklığının arttığı; netliğin, kesinliğin kaybolduğu... Tam tersi değil miydi? Yani yaklaştıkça, anlamaya gayret gösterdikçe netleşmez miydi herşey?" Dedi.
Cevabı beklerken zaman kavramının da gerçeklik gibi soyut bir kavram olduğunu aklından geçirdi. Sıradaki soruyu olgunlaştırıyordu beyninde.
"Ben bu yolu uzun uzun gittim, yolun sonunda -hakikate giden yollar kapalı- yazıyordu, geri döndüm. Bu yolda giderken çok şey kaybettim; dinimi kaybettim, gerçekliğe olan inancımı... Sen de bambaşka şeyleri zihninde yitirerek dönmezsin umarım." Dedi cevaben. Ama öyle heyecanla konuşmutu ki; yıllarca bu konuşmayı yapacağı birini arıyormuş gibi, o yola tekrar girmek istermiş gibi...
"Neden?" Dedi. İkisi de bu neden sorusunu o kadar anlamlı bulmuşlardı ki; bu bir soru değil, herşeye bir cevaptı sanki. Devam etti gururlu bir şekilde; "Neden kapalı hakikate giden yollar? Yaşadığım basit bir maddi imkansızlık içinden çıkmaya çalışırken bile yaşadığım aksilikler vs. Hiç akla mantığa uygun şeyler değil. Kendi başına kurtuluşunun olmadığı, senin dışındaki herkesin de kurtuluşa giden davranış biçimlerine, yöntemlerine yüz çevirdiği bir yaşam döngüsü. İçinden çıkılması imkansız bir çaresizlik. Senin bile burada gerçekten varolduğundan emin değilim. 'Kafayı sıyırmayayım' diye; araya serpiştirilmiş, fikirlerimin aslında tamamen anlamsız olmadığını, yine de bütün bu soruların cevabının olmadığını ve bunu anlama çabasının nafile bir çaba olduğunu söylemek için beliren bir yansımasın belki de."
Gülümsedi ve "Olabilir." Dedi sadece.
Bu gülümsemenin anlamını biliyordu. - Söylediklerine katılıyorum- demekti bu.
"Düşünelim ki biraz sonra, -hiç farketmez sen ya da ben- bir sıçramayla uyandık ve hepsi bir rüyaydı, bu yüzden gerçeklik algısı bu kadar uzak, zaman kavramı bu kadar değişkendi. Sadece yarım saat geçmiş uyuyalı.
Bu cevap olabilir mi sence bütün bunlara?"
...

3 notes
·
View notes
Text
"İyileştiren" psikolojik okumalara rağmen,
Ruhumun Karanlık Çağını yaşadığı dönemdeyim.
Yine de bundan anlamsız bir zevk alıyorum!
Ve hâlâ hiçbir şeye inanmıyorum.

3 notes
·
View notes
Text
İnsan mutlu oldukça gerçeklikten uzaklaşıyor sanki. Gerçeklik; algılarımızdan hızlıca geçerek, sert bir şekilde kuşatıyor beynimizi. Gerçeklikle yüzleştiğimiz zamanların genelindeki çaresizlik durumu, netliği kadar kasveti de bundan...

7 notes
·
View notes
Text
Derin bir "karanlıktan" çıkmak ister gibi koşuyordu.
Önce içeride ciğerleri dağılacak; kalbi, göğüs kafesi, beyni...
Sonra vücudu toz şeklinde savrula savrula girecekti o beyaz bulutların arasına.
Bulutlar kırmızıydı! Ay simsiyah; yaşamı değil ölümü aydınlatıyordu sanki.
Hissetmek istediği şeyi hissediyordu.
Onlardan uzaklaştığı zaman...
Biliyordu; beyaz yerine koyu kırmızıyı, aydınlık yerine karanlığı sevdiğini.




0 notes
Text
Saçım, sakalım yüzümden beyaz; yüzümdeki çizgiler, ellerimdeki çizgilerden fazla olduğunda...
Belki 30 saniye sürdü. Geçmiş mi düşlediklerim, yanılsama mı yoksa?
Tanrı'nın varlığına sığınmak rahatlatıcı da şu dakika!
Simsiyah karanlıkta; -hissiz-, -duygusuz- asılı kalmak da bir başka...

0 notes
Text
Tercih edildiği zaman yalnızlıkların en geçerlisi ölümdür. Törenler bittikten ve toprağın altında kemirildikten sonra geriye sadece uzun ve sessiz bir yalnızlık kalır.




4 notes
·
View notes
Text


1 note
·
View note