Tumgik
#ünlüler dünyası
piyasahaberleri · 11 months
Link
Eski ABD Başkanı ve 2024 Cumhuriyetçi başkan talibi Donald Trump, 11 Ekim 2023'te West Palm Beach, Florida'daki Club 47 USA'da düzenlenen kampanya etkinliğinin sonunda jest yapıyor. — AFPÜnlüler listesinden çıkarıldıktan sonrasında ForbesABD'nin eski Başkanı Donald Trump, ABD'nın en varlıklı 400 kişisini sıralayan iş dünyası dergisinden tam bir özür talep etti.Sıralamanın geçen hafta açıklanması sebebiyle Donald Trump'a üç yıl içinde ikinci kez yer verilmedi.Dört kez suçlanan Trump, toplumsal medya platformu Truth Social'da şunları söylemiş oldu: "Başarısız olanlardan tam bir özür talep ediyorum. Forbes mecmua.”Forbes, sıralamayı açıklarken 77 yaşındaki insanın net servetinin bundan önceki yıla gore 600 milyon dolar düştüğünü savundu. Milyarder, 2021 yılı haricinde 1990'lardan beri listede yer ediniyor.Cumhuriyetçi başkan talibi 2024, Forbers'ı şöyleki eleştirdi: "Dört iddianameye ve 91 suçlamaya karşın Cumhuriyetçi başkanlık seçimlerinde önde gelen adaylarla övünen, ona sert bir halde vurmak için görevlendirilen hakikaten aptal yazarlar.Trump Pazartesi günü şunları söylemiş oldu: "Forbes için bu kadar!"Listeden üzüntü duyduktan sonrasında bile toplumsal medya platformuna geri döndü ve yazar Dan Alexander'ı birçok yanlış ve kara çalma durumunda yazı sebebiyle eleştirdi. [Forbes] onun hakkında yazmıştık.Kıdemli editör olan Alexander Forbesbununla birlikte bir kitap da yazmıştır. White House Inc: Donald Trump, Başkanlığı Iyi mi Bir İşe Dönüştürdü?2020'de.Eski adı Twitter olan X'teki bir gönderide Alexander şunları söylemiş oldu: "Hey Donald Trump, senin hakkında yayınladığım yazılardan herhangi birinde yada senin hakkında yazdığım kitapta tek bir yanlış gerçeğe göstermek istersen, hisset parasız. Ayrıca, yayınlamaya ve yayınladığım her kelimeyi dikkatle denetim etmeye devam edeceğim."Messenger'dan başka bir yazar Adam Klasfeld şunları söylemiş oldu: "Trump'ın niçin ansızın Forbes ve Dan Alexander'ın peşine düştüğünü merak ediyorsanız, bu kaydırmayı, onların net servetiyle ilgili gerçekleri denetim eden e-postaların New York'ta kanıt olarak görülmesinden saatler sonrasında yayınladı. ticari dolandırıcılık iddiasıyla ilgili devlet hukuk davası."Trump, paylaşımında Forbes'un, Trump'a, erişkin oğullarına ve işine dava açan New York eyaletinin Demokrat başsavcısı Letitia James ile ortaklaşa iş yaptığını yazdı.Trump, James'i "ırkçı ve beceriksiz" olarak nitelendirdi. James, yargıcın Donald Trump'ın varlıkların kıymetini abartarak dolandırıcılıktan görevli bulunduğunu söylediği duruşma öncesi kısmi sonucu kazanılmış olduğu için mahkemede başarıya ulaşmış oldu.Trump, Truth Social paylaşımında yer edinen bir başka yanlış açıklamada, Forbes'un "komünist Çin Hükümeti'ne ilişik bulunduğunu ve Çin'in Maga'yı durdurmak için her şeyi yapacağını" söylemiş oldu. [Make America Great Again]".
0 notes
aydinrehberi · 2 years
Text
Corona virüsü pandemisinin etkisini giderek kaybettiği 2022 senesinde kırmızı halıda, galalarda ve ödül törenlerinde cesur ve görkemli tarzlar ön plana çıktı. Ünlü isimler kimi zaman bir trendin öncüsü oldular kimi zaman da moda olan bir trendi takip ettiler. İşte 2022 yılının öne çıkan moda trendleri…KAŞLAR AÇILDIDünyaca ünlü model Kendall Jenner’ın öncüsü olduğu ve kaş renginin açılmasıyla elde edilen kaşsızlık akımı, bu yıl Instagram ve TikTok’ta da oldukça popüler oldu. Yapması cesaret isteyen bu trend, birçok kişiyi olduğundan çok daha farklı bir hale soktu. Kendall Jenner kaşlarının rengini açarak yeni bir akımın öncüsü oldu.FUŞYA GİYEN ERKEKLER40 yaşındaki aktör Sebastian Stan’in, ABD’nin en önemli moda etkinliklerinden biri olan Met Gala 2022’de tercih ettiği fuşya takım, cesur bir tercih olarak ilgi çekse de, kullanımı sadece kırmızı halıda sınırlı kaldı. Fuşya erkekler arasında yaygınlaşmaya başladı.MARILYN MONROE’NUN KIYAFETİYLE KIM KARDASHIANReality şov yıldızı Kim Kardashian, Marilyn Monroe'ya ait olan ve 5 milyon dolar değerindeki ikonik bir elbiseyi giydi. Kim Kardashian kısa bir süre birlikte olduğu Pete Davidson ile katıldığı etkinlikte Marilyn Monroe’nun ikonik elbisesini giydi. Fakat Kardashian’ın elbiseye zarar verdiği iddia edildi.Saçlarını da Monroe gibi sarıya boyayan Kardashian sosyal medyada eleştiri yağmuruna tutuldu. Monroe’nun kendisine ait bu elbiseyi başka kimsenin giymemesi şeklindeki vasiyetine uymayan Kardashian’ın, içine sığamadığı için elbiseyi deforme ettiği de sosyal medyada paylaşıldı.SİYAH OPERA ELDİVENİ1950’li yıllarda popüler olan ve zerafetin simgesi olarak görülen siyah opera eldivenleri, 2022 yılında yeniden sahnedeydi. Manken Grace Elizabeth siyah eldivenleri tercih eden ünlüler arasında yer aldı.İlk olarak 16. yüzyılda kullanılmaya başlayan bu eldiven tipi, bu yıl hem ödül törenlerinde ve davetlerde hem de günlük görünümlerde kendine yer buldu.ERKEKLERDE BEYAZ TAKIM ELBİSE2022’nin moda trendleri arasında yer alan beyaz takım elbise, yaz kış demeden tüm galalarda ve ödül törenlerinde karşımıza çıktı. Yazar ve aktris Wanda Sykes, baştan aşağı beyaz giyindiği takım elbisesiyle göz doldurdu…Baştan aşağıya beyaza bürünen sadece kadınlar değildi şüphesiz, erkekler de bu trendin sadık bir temsilcisi olarak yıl boyunca beyaz kıyafetlerle boy gösterdiler.NEON KIYAFETLERNeon kıyafetler, hem tek parça hem de elbise olarak 2022 yılının sıkça tercih edilen trendlerinden biri oldu. ABD’li rockçı Gwen Stefani neon renkleri tercih eden yıldızlardan biri oldu.Farklı ve eğlenceli bir tarz yaratmak için de başvurulan neon renkler, cıvıltı ve enerji yaratmak için gündelik kombinlerde de uygun bir seçenekti.  Elbise,2022,Beyaz,Monroe,Kardashian,Tercih ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Moda sayfasını ziyaret edebilirsiniz.Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/hayatim/son-moda/modada-2022-trendleri-ne-oldu/ https://rehberaydin.com/modada-2022-trendleri-ne-oldu/
0 notes
medyatik · 2 years
Link
Aslı Samat, önceki gün Bebek'te objektiflere yansıdı. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan oyuncu, 'Daha yeni 1.5 aylık ameliyatlıyım. Dokuz yıldır
0 notes
saglikigulumse-blog · 7 years
Video
youtube
Sadece dişlerini yaptırarak adeta evrim geçiren ünlüler...
1 note · View note
aylakdinleyici · 5 years
Photo
Tumblr media
Buraya bir takım alıntılar ve çarpıcı sözler gelecek.
Çünkü unutmak laneti aklımın..
Hayatlarımız ne kadar da birbirinin aynısı. Bu kadar cümlenin altını çizmemin başka nasıl bir açıklaması olabilir ki?
Altı çizili satırlar
Büyük resmin içinde değerlendirebildiğimizde, karşımıza baskıcı figürler olarak çıkan kişilerin ya da grupların aslında dev bir üst sistemin taşeronları olduğu fark edilebiliyor. İnsanın hem yaratıcısı hem de kurbanı olduğu devasa sistemden söz ediyorum. İnsanın doğadan koparak ona üstün olma kibrine kapılması sonucu, evren de ona böyle bir cezayı münasip görmüş, kelimenin tam anlamıyla müstahak. Sf. 14
*Bu deneyim bana, çaresizlik ve ezikliğin birbirinden farklı duygular olduğunu da göstermiş. Düşman bir dünyada kendini çaresiz hissetmek zorlayıcı bir durum, eziklik ise insanın kendinden kaynaklanır. Kendine karşı ezik değilsen kendini çaresiz hissettiğin durumlarda bile seni ezemiyorlar. Sf.15
Çocuk varoluşu, çocuksu davranışlarda bulunmak anlamına gelmez ya da son zamanlarda sık kullanılan “içimizdeki çocuk” klişelerinden farklı bir olgudur. Toplumun çocuksu bulduğu davranışları içermez. Aksine, sistemin etkisindeki insan, üzerindeki baskıya tepki olarak çocuksu davranışlar gösterebilir. Sistem baskısının yarattığı gerginlik sonucu şımarık davranışlar sergilenebildiği halde, çocuk varoluşu sadece hayata karşı şımarır, onun oyun alanı hayatın kendisidir. Bu, doğanın insana başlangıçta tanımış olduğu, ama sistem tarafından şekillendirilmiş insana yasaklanmış bir alandır. Sf. 15
Gözlemciden çok katılımcı olduğunuz oranda hikayeniz olur. Sf.18
*İnsanların farkına varmadan dünyalarını daraltıp onun içinde debelenmeyi seçebildiklerini bilemezdim. Sf.26
Görülenle ilişki yaşamadıklarından, yarattıkları atmosfer başkalarının ilişki yaşamasını engelliyor. Turist ve seyyah farklı yaşantılar. Turist proje, seyyah katılımcıdır. Turist korunaklıdır, seyyah bilinmeyin peşinde. Sf.39
Sistem JK’yi üstün bir bilim adamı olarak kullanırken, kendine ve kişisel dünyasına katacak şeyi neredeyse kalmamış biri haline getirmişti. Sf.50
*Duygu dünyası yeterince gelişemediğinde, gönül fakirliği performansla giderilir. New York'un yoksul kesimi dışındaki ilişkilerde entelektüel performans egemendi. Sf.51
Yıllar sonra benim eksik değil, onların gereğinden fazla olduğunu ve bundan kendilerinin de bunalmış olduklarını fark edecektim. Sf.51
*Her şeyin ille de yorumlandığı o dünyada kurulan ilişkilerin anlamını arama saçmalığıydı bu. İlişkilerimizin anlamı diye bir şey yoktur. İlişki vardır ya da yoktur, anlamı da varsayımdan öte bir şey değildir. Sf.55
*Antreye girdiğimizde ünlüler geçidi vardı. Sinema oyuncuları, şarkıcılar. Durup izlemeye başladık. Derken ortalık karıştı, itilip kakılırken kendimi birden Marilyn Monroe ile karşı karşıya buldum, yanında o zamanki eşi Arthur Miller. Karşılaşma bende iz bıraktı. Çok güzel bir kadın, ama sanki korunası bir kedicik. Işık saçar gibi olduğunu hatırlıyorum. O pırıltıyı sonradan bazen başka insanlarda da gördüm.Zamanla, bunun varolamamanın pırıltısı olduğunu fark ederek. sf 56
Her yeni deneyimin bir bedeli de var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır. Sf. 57
‘Dünya sana sırtını döndüğünde, kendi dünyanı yarat’ ilkesi. Sf.63
Yaşanan yaşanmakta iken, yaşanan açıklamaya çalışmak, yaşananı öldürür. “Şu an çok mutluyum dediğinizde yaşadığınız duygu sona erer ve bilgilendirme moduna geçmiş olursunuz. Sf.72
Üst üste konmuş taşlardan sadece birini çektiğinizde bile yapı bazen yıkılıverir, ama şartlanmalarınız sayesinde yapı hâlâ yerindeymiş gibi davranmaya devam edersiniz. Çünkü onun yerine yeni ve farklı bir yapıyı düşe kalka inşa etmek hayli zaman alır, yani bir ömür boyu. Sf. 75
*Beyin bir yandan sürekli olarak hücre ve bağlantılarını kaybederken, kendini yenilemeyi de sürdürür; canlı türleri kuşaklar süresince yaşadıkları ortama en iyi uyumu sağlayacak mutasyonu gerçekleştirmeye çalışır, kullanılmasına gerek kalmayan bazı organlar dumura uğrarken bazı diğer organlar gelişir. Bu karmaşık sistemlerin bir diğer özelliği de düzenle kaos arasında kendine özgü bir dengeyi koruma becerisini geliştirebilmiş olmalarıdır ve bu denge noktasına “kaosun kenarı” denir. Bu terim. Karmasa sistemlerinin hiçbir zaman belirli bir zemine kilitlenmemelerine rağmen, tam bir kargaşaya sürüklenmiyor olmalarını tanımlar. Kaosun kenarındalık hem varlığını sürdürmeye yetecek bir düzeni, hem de yaşam sözcüğünün hakkını verebilecek canlılığı ve yaratıcılığı içerir. Sf.81
Yetişkin yaşamımızda da umudumuz olmayandan çok, bir şeyler beklediğimiz insanlarla sorun yaşarız. Sf.88
O günün şartlarında kendimce dağarımı doldurmuştum, memlekete dönebilirdim, ama kafamda iki soru vardı. Üniversitede hala on dokuzuncu yüzyıl psikiyatrisinin okutulduğu ülkemde öğrendiklerimle ne yapabilirdim? İnsanlar ne kadar hazırdı? O zamanlar, bir şeye hazır olduğumuzu, bazen o şeyle karşılaştığımızda fark edebildiğimizi bilmiyordum. Sf 92
*Huzur, paket programlarla edinilebilecek bir şey değil, çünkü şey değil, sf 101
Anksiyetenin kökeninde ise genellikle, ifade yolu bulunamadığı için bilinçaltında sıkışmış öfke ve isyanlar vardı. Sf 105
*Kırsal kesimi, genellikle kati, sert, benmerkezci, çıkarcı, çocuğu varlık olarak algılayamayan, buna karşılık toprakla olan ilişkisinden gelen farklı bir bilgeliğe sahip ve içgüdüleri bizlerinki kadar körelmemiş insanlar olarak tanıdım, Sonradan yaptığım değerlendirmelerde, gerek Konya’daki günlerimde, gerek sonraki yıllarda onlarla olan ilişkimde içgüdüsel boyutun önemli bir rolü olduğunu fark ettim. Kimin kendilerini kabul ettiğini anında sezebiliyorlar ve bu, benim ilişkilere açık olan çocuk yanımla anında buluşabiliyor, her zaman olmasa da. Hayatımın daha geç dönemlerinde bu yanımı keşfetmeye başlamam, entelektüel kesimle olan ilişkilerimde yaşadığım bazı çıkmazları da kavramama katkıda bulundu. Aslında, bir yanım, düşünce insanı olmadığımın, sezgilerimin rehberliğinde yaşamakta olduğumun zaten farkındaymış, ama klişelerden ve şartlandır��lmalardan ötürü bunu idrak edememişim. Sezgilerin konuşulan dilde pek karşılığı olmadığindan genellikle düşünce formatında ifade ediliyorlar. Dolayısıyla, edinmiş olduğum formasyondan ötürü, entelektüel kategorisinde algılanmam da kaçınılmaz olmuş. Ait olmadığım bu kategoriye uyarlanmaya çalışırken, kendimi anlaşılmaz da kılmışım. Özellikle soyut düşünce ağırlıklı insanların, birbirlerini anladıkların farz ederek iletişim kurdukları dünyalarda neden bocalamış olduğumu bugün çok net görüyorum.Sezgi yanım psikiyatrist olarak çalışmalarımda hep benimle birlikte olduğu halde, dünyanın geri kalanıyla ilişkilerimde çoğunluğa uymak isterken bu yanımdan uzak düşmüşüm. Üstelik bir yanım, klişelerin, ritüellerin, kısırdöngülerin, soyut varsayımların farkında olduğu halde. Yılların kazandırdıkları sayesinde günümüz anlamındaki düşünce dünyasına ait olmadığımı artık biliyorum. Geçmişte ilgilendiğimi sandığım pek çok konunun ya da insanın aslında beni ilgilendirmemiş olduğunu da. Sistemin beni yerleştirmeye çalıştığı kategorilerin benim için artik hükmü yok. İç dünyamda sadeliğe ulaşmaya çabalarken kendimi sivriliklerde bulmama neden olan engeller kalktı ve bir zamandır cilasızlığın hafifliğini yaşamaktayım… Sf 104-105
Belki bir sebat hikayesi, ama seçim değil. Yaşadığımız varoluş alanı bizim yazgımız. Bu alandaki sistem benimle ne yapacağını bilememiş ya da ben onunla. Ülkemizin şartlarında kendine uygun bir düzen yoksunluğunu yasayan kim bilir kaç kişi daha vardır. Sf. 113
Buna rağmen, talep edilmiş olmamın gerisindeki önemli nedenlerden birinin “niyet olduğuna inanıyorum. Niyet, aslında çoğu davranışımızın özü. Psikoterapistin, karşısındaki insanın dünyasını paylaşıp onunla dayanışmaya girmeye istekli ve niyetli olması, bu sürecin itici güçlerinden biri. Sf. 114
Öteden beri, ısmarlanmış proje mekânlar ve olaylarla bağdaşamaz, zaman içinde ve kendiliğinden oluşmuş alanlara doğru çekilirim. Yaşım ilerledikçe de bunu daha iyi fark eder oldum. Ankara'ya ısınamamamın gerisinde, ısmarlanmış ve birikimi henüz kıt bir şehir olmasının payı olduğunu düşünüyorum. Sf. 114
Kimlik bunalımı psikososyal gelişim konusunda Erikson tarafından geliştirilmiş olan kuramın bir parçası. Ergenlik döneminde doğal olarak yaşanan, ebeveynin tutumunun yapıcı olması halinde kendiliğinden atlatılan bir olgu. Üniversite çağına gelmiş yetişkin insanların, üstesinden gelmiş olması beklenen bir olgu.Yetişkin insanların yaşadığı kimlik bunalımı, ben kimim sorusuna cevap bulamama halinin, ergenlik sonrasında da devam etmekte olduğu durumları tanımlar. Kimlik bunalımı genellikle önceki gelişim evrelerinden taşınan çözümlenememiş sorunları da içerir. Bunlar sırasıyla, yaşamın ilk yılında anne ile olan ilişkide "temel güven duygusu"nu gereğince kazanamama; bir ila üç yaşlar arasında "özerk” bir birey olarak seçimlerini yapma ve kendini ortaya koyma denemelerinin çeşitli nedenlerle engellenmiş olması ve üç ila beş yaş döneminde “girişim yetisinin geliştirilememesi gibi durumlardır.
Seçtiği meslek alanını kendisine ait hissedememe, dünya içindeki yerini kavrayamama, yaptığı seçimlerden emin olamama, kendini ortaya koymaktan sürekli imtina etme, hatta dünyasındaki varlığından utanma gibi pek çok yaşantı, kimlik bunalımına eşlik eden hallerden sadece bir kısmıdır. Sf 115-116
Cümle tamamlama testi ile klinik izlenimler bir araya getirildiğinde, bu gençlerin, büyük çoğunluğunun özerk birey olmayı öğrenememiş olmaları, kimlik bunalımının gerisindeki en belirgin bulgulardan biri olarak öne çıkmaktaydı. Çocuk, dünyadaki ilk yılını tamamladıktan sonra annesine olan mutlak bağımlılığından giderek özgürleşmeye, kendi başına bir şeyler yapabileceğini fark etmeye başlar. Eğer bu denemeleri kati ve cezalandırıcı tutumlar sonucu gereksiz yere engellenir ya da ilgisizlik ve tecrübesizlik sonucu destek ve rehberlikten yoksun bırakılırsa, yaşamının geri kalanında, birtakım kısır döngü ritüellerine tutsak olabilir. Kararlarının doğruluğu konusunda sık sık tereddüde kapılma, seçimlerini yaparken kılı kırk yarma, hatta seçim yapması gereken durumlarda donakalma gibi haller yaşanır. Bir diğer kronik duygu ise utançtır. Özerk olamayan insan, ifade edemediği kızgınlıklarını sürekli bilinçaltına bastırdığından, bunun yarattığı ikiyüzlülüğü kendinden utanma olarak yaşar. Yargılanmaktan korkar, korktukça başkalarını yargılar. Yargıladıklarının çoğu, aslında, kendinde kabul edemediği yönleridir. Küçük düşme ya da rezil olma kaygılan, bunlarla ilgili ipuçları aranmasına neden olur. Sf. 117
İşgalcinin işgal edenden daha tedirgin olabileceği. Sf.118
Yaşadıklarımın artı ve eksi muhasebesini yapma alışkanlığında değilim. Örneğin, Paris ve Zagrep'teki toplantılar ya da Meksika seyahati bana bir şey katmamış görünebilir, ama bu seyahatlerin hiçbirine düz bilgi edinme amaçlı bakmadım. Düz bilgiler kitaplarda ve makalelerde zaten mevcut. Bu temasların, yaşamın özünün pek çok zaman ayrıntılarda olduğunu idrak etmemde bana yol göstermiş olduğunu düşünüyorum. Farklı kültürlerden meslektaşlarla ayaküstü sıradan sohbetlerin bile, beni zenginleştirmiş olduğunu da. Bu tür toplantılara "mal alma” amaçlı giderseniz düş kırıklığı yaşayabilirsiniz. Çünkü aslolan yaşadıklarımızın hikâyeleridir. Hikâyeleri olanlar, başkalarının hikâyelerini de daha iyi paylaşabilirler. Geleceğin farklı olmasından korkarsak hikayemiz de olmaz. Sf. 126-127
Sosyal beraberliklerde konuşulanların içeriğindeki gürültü oranı yüksektir. Çok şey konuşulabilir, ama aslında pek de bir şey denmez. Ne var ki konuşmak zorundayızdır, sessizliğe tahammül edemez, suskunluk modunda kendimizle ve karşımızdakiyle ne yapacağımızı bilemeyip bocalarız. Çoğumuz sessizliği dayanaksızlık olarak yaşar ve bağlantının sürekliliğine ihtiyaç duyarız. Bazı insanların cep telefonlarına yapışık yaşamalarının bir nedeni de budur. Bu olguya ayrılık anksiyetesi denir. Klasik psikanalizde hastanın sessiz kalması tedaviye karşı bir direnç belirtisi olarak değerlendirilir. Bazen gerçekten de öyledir, ama bence çoğu zaman degil sf. 127
Çoklu monologlar şeklinde sürdürülen beraberliklerden sıkılsak da vazgeçemiyoruz. Tekrar sahne alacağımız anın sabırsızlığıyla, başkalarının söylediklerine pek de dikkat etmeden. Performans ağırlıklı bu beraberliklerde, ilişki değil, narsisistik kaygılar ön plandadır. Daha çok gerilim boşaltma işlevi gördüklerinden İletişim kategorisinde değerlendirilemezler. Bu tür yaşantılar, bizi çıkmazlara, yani insanların birbirini anladığını farz erek sürdürülen ilişkilere kadar götürebilir. Konuşmalar entelektüel frekanslarda sürmekteyse, bu moda girme olasılığı daha da artar. Bir şeyler anlatan birine “seni anladım.” dediğimiz anda akmakta olan sürecin önünü kapatmış oluruz. Çünkü aslolan sürekli anlamaya çalışmaktır. Çoğu zaman ucu açık süreçlere tahammülümüz yoktur ve süreçlerin yönünün bilinmezliği bizi tedirgin eder. İletişim modundan çok, performans modunu kullanıyor olmamızın nedenlerinden biri de budur. Yaşantıyı yok etse de korunaklıdır. Sf. 128-129
Kültürümüzde dert anlatmayı ya da dinlemeyi ilişki zanneden çok sayıda insan var. Sf. 130
Zamansızlık serseri bir olgu, sizi iradeniz dışında alıp götürüyor. Sf.131
Hayatımın bir evresinden sonra, başlangıçtan beri maruz kaldığım yanlış şartlandırılmalardan arınma uğraşları vermişim, farkına varmadan. Aile ortamım aydınlıktı, genele kıyasla çok özgürdü. Üstelik, ülkenin diğer bölgelerine pek de benzemeyen hoşgörülü bir çevrede büyüdüm. Ebeveynimin bazı özellikleri, ne olmam gerektiğinin yanı sıra, ne olmamam gerektiği konusunda da bana yol göstermiş olabilir. Ama beni uğraştıran toplumun ve onun araçlarının beni iteklemiş olduğu yanıltıcı yönlerdi. Eğitim sistemimiz de dahil. Orta yaşa ulaştıktan sonra karşılaşmış olmama rağmen, çağdaş fiziğin bana, bir kısım çöpten daha arınmamda yol göstermiş olduğuna inanıyorum. Aslında, modern fiziğin bize anlattıklarını, organizmanın içgüdüsel yanları zaten biliyor olmalı. Ama insan kibrinin yarattığı arıza sistemler bu yanımızı fark etmemize izin vermiyor. Sf. 133
Kendi seçiminiz ve iradeniz dışında üzerinize yapıştırılmış sayısız etiketten arınmak için silkinip durduktan sonra eğilip bakıyorsunuz. Görebildiğiniz çıplak alanlarda gözünüze çarpan noktalardan biri Pagan. Onca yer dolaştıktan sonra, sonunda başlanılan yerde yeniden… Sf. 133
İnsan karşılaştığı mecralara kendini bırakınca farklı yerlere ulaşıyor. Sf.133
O günlerde, kimlik bunalımının bir grup üniversite öğrencisinden öte, toplumun bazı kesimlerini de kapsayıp kapsamadığı sorusu aklımdan gelip geçmiş, üzerinde durmamıştım. Ancak bugün yaşananların, önceleri muhtemelen geleneksel örüntülerle maskelenmiş kitlesel bir kimlik bunalımının açık ifadesi olduğu düşüncesindeyim. Gerçek demokrasiye giremememizin, darbelerin, yıkıcı olaylara kapılıp sürüklenmemizin ardındaki nedenlerden birinin, kendimizi özerk varlıklar olarak geliştirememiş olmamızla ilintili olduğunu görmekteyim. Kimlik olgusunun boyutlarından özerklik sorununa öncelik vermemin nedeni, bu sorunun sosyopolitik bir görünümle ve ön planda yaşanıyor olması. Kimlik krizinin ergenlikte atlatılamayıp yetişkinlikte de yaşanıyor olması, ergenlik öncesi gelişim evrelerinde yaşanmış sorunları da barındırır. Nitekim, özerklik, ergenliğin çok öncesinde, bir ila üç yaşlar arasında edinilen ya da edinilemeyen bir kişilik boyutudur. Bunun da öncesinden bazı sorunların kalıntılarını da barındırarak. Kişisel kimliği yeterince gelişememiş insan, var olan inanç ve ideolojileri fanatik bir boyutta kimliğine katarak boşluğunu ödünleme eğilimindedir. Bir şahsın imgenin, ideolojinin ya da inanç sisteminin, inatçı ve değişmez bir halde insanların benliklerinde içleştirilmesi, “kimlik çekişmesi sendromu"nun temel belirtisidir. Her benliğin bir kimliğe ihtiyacı olduğundan, kimlik insanın benliğini sürdürmesi için hayatidir, Kimlik vakumuna çözüm olarak içleştirdiği imgeyi ya da ideolojiyi yitiren insan, kendine ve dünyasına yabancılaşma tehlikesiyle karşılaşır ve bu, kişiliğin dağılmasıyla sonuçlanabilir. Dolayısıyla, içleştirdiği her ne ise, ona kayıtsız şartsız tutunmak zorundadır. Bu, biat etmekten öte bir durumdur.  Krizin ergenlik döne atlatılamadığı durumlarda kimlik sorunları ömür boyu sürebilir. Bu da bir türlü üstesinden gelinemeyen yörüngesizlik ve çalkantı demek.
Özerklik, seçimlerimizi, içimizden geldiğince ve başkalarının hakkını gözeterek yapabilmeyi tanımlar. Özerklik öğrenilmediğinde, seçim yapılması gereken durumlarda kararsızlık yaşanır. Karara ulaşıldığında da yapılan seçimin doğruluğundan bir türlü emin olunmaz. İnsanın kendini ortaya koyması gereken durumlardan kaçınılır, bazen fark edilmek bile utanma duygusunun yaşanmasına neden olabilir. Toplumumuzun bir kesiminin, son zamanlarda, bunun tam karşıtı bir hale dönüşüp, toplumun onaylamayacağı türde davranışları pervasızca sergilemesi de özerk olamamanın göstergesidir. Aynı paranın diğer yüzü misali, bu kez de rezil olma kaygıları tümden iptal edilir. Sf. 139
*Duygusal kompartımanın sığ kalması, bazı insanlarda entelektin aşırı gelişmesine neden olur. Kişiliğin bütününe mal edilemeden ve özümsenemeden, narsisistik düzeyde yaşanan ve davranışa dönüşemeyen bir entelekt, bazen, kimlik sorununa kısmen ve yüzeysel bir çözüm getirir. Çoğu zaman politik boyutlar içererek. Üstelik düşünce, eğitimli insanlar için kolay sığınılan, ama çoğunlukla şartlandırılmalarımızdan bağımsız olmadığı için ne kadarı kendimizden kaynaklandığı tartışmaya açık bir alan. Sf. 144
İnsanların kendilerini "hiç kimse” hissetmeleri haline karşı geliştirdikleri “fark edilme” çabaları her zamankinden sık görülür oldu. Oysa farklı olma çabaları, insanı kendine daha da yabancı kılma potansiyeli taşır. Farklı olmak bireyleşme anlamına gelmediği gibi, farklı olmak ve özgün olmak da ayrı şeylerdir. Narsisistik regresyon sonucu bir kısım insan ise yalnızlıklarını kendi bedenleriyle ilişki kurarak telafi etme çabasında. Sağlıklı yaşam programları, diyetler, detoks ve benzeri programlar bu insanların yaşam biçimlerini şekillendirir oldu. Kendini var hissedememe ağır bir duygu, ama pazarlanan çözümlerle nasıl üstesinden gelinebileceği de cevabı olmayan bir soru. Sf. 147
“Ben kimim sorusuna doyurucu bir cevabın "Biz kimiz? sorusunun cevabına ulaşmadan verilebileceğini düşünmüyorum.
Carl Gustav Jung'un çağdaş düşünceye yaptığı en önemli katkılardan biri "kolektif bilinçdışı” ve “arketip” kavramlarıdır. Jung'a göre, insan zihni onun evrimi tarafından biçimlendirilmiştir. Dolayısıyla insan geçmişiyle bağlantılıdır, ancak bu bağlantı yalnızca kişisel geçmişini değil, ait olduğu toplumun geçmişini ve hatta tüm insanlık evrimini içerir. Sf 150
Çocuk yetişkinlerden oluşan bir toplum?
Beraberken yaşanan yalnızlık, tek başınalığın yalnızlığından daha ağır olabiliyor. Yalnızlığı ile yüzleşmemek için beraber olmak istemediği insanlara katlanmaksa çok zor. Çoğu insan bunun farkında bile olmadığından performans ağırlıklı beraberliklerin kısır döngüsüne kapılmış olmanın bunaltısını yaşamakta. Kendinden kurtulmak için bilgisayar ekranına ya da cep telefonunun bağrış çağrış konuşmalarına sığınmak da insanı bu kısır döngülerden kurtaramıyor. Sf. 163
Yalnızlığın insanı birbirine muhtaç hale getirmesi, onu kırılgan bir varlığa dönüştürdü. Muhtaç olmak insanı korkutur ve kızdırır. Derinimizde biriken kızgınlık, insanları kaybetme kaygılarını da beraberinde getirir.Uygar insan zamanla iyice saçmalayıp, “birbirine sahip olarak” bu açmaza çözüm getirebileceği yanılgısına kapılınca, durumunu kördüğüme dönüştürdü. Doğada hiçbir şey diğerinin mülkü olmadığından, doğanın bilgeliğinden iyice uzaklaşan insanın bugün geldiği aşama işte tam da bu. Birbirinin tapusunu talep etme. Ardından gelen ve sürekli yaşamak zorunda olduğu hüsranla. Sf. 164
Bugün de bilinmeyenden korkup bilinene sığınarak hayatımızı sıkılaştırıyor Uz başkalarının onayına sürekli ihtiyaç duyup moanayı kaybetme kaygısıyla saçmalamak tank açılıyoruz saçmalamak Tan kaçınmanın bir yolu olmadığından hayatını sıradan dök elemelerinde bile eziklik bir yenilgi duygusu yaşıyoruz hayatımızın sonuna yaklaştığımız Da yeterince saçmalamış olduğumuz için Pişmanlık duyarak. Sf.165
Antik Yunan'dan bu yana dünya halklarının önemli bir bölümü gerekmedikçe düşünmemenin bilgeliğine uzak ve yabancı. Sf. 167
Çünkü geleceği düşünmeye başladığından bu yana, yaşamakta olduğu cenneti terk edip anksiyete dünyasına adım attı ve bundan böyle artık hep orada olmak durumunda. Üzerinde kaygının ağırlığı, hırsın gerilimi, mülkiyetin tutsaklığı ile doğa insanının sahip olduğu hayatiyeti yitirmiş bir halde yaşayacak. Gerekmedikçe düşünmeyen doğa insanına karşılık, matriks insanı düşünce üşüşmesi işgalindedir. Duygu dünyamızı fakirleştirip sezgilerimizi ve içgüdülerimizi körelterek. Bilgi bombardımanından sersemlemiş iİnsan bunu fark edecek halde de değil. Sf. 168
4 notes · View notes
kuaza · 7 years
Text
Türkiye'nin Ünlü İsimlerinin Gerçek İsim ve Soy İsimleri
Türkiye’nin Ünlü İsimlerinin Gerçek İsim ve Soy İsimleri
Çoğu ünlü kişi ünlüler dünyasında gerçek adını kullanmıyor. Özellikle yıllardır tanınan ünlüler sahne isimleri ile biliniyor. Listemizde yer alan ünlülerin gerçek isimlerini öğrenince oldukça şaşıracaksınız. (more…)
View On WordPress
0 notes
belkidebirharfimben · 5 years
Text
Putların helvadansa yiyeceksin
Greta Garbo'nun ilginç hikayesini Nazan Bekiroğlu'nun Yol Hali'nde okudum ilk. Evvel duydumsa da dikkatimi çekmemiş. Çekmemiş ki hatırımda kalmamış. Ama bu defa dokundu. Kaldı. Oyalandı. Düşündürdü. Efsanesinin yara almaması için 36 yaşından sonra inzivaya çekilmesi, hiç röportaj yapmaması, hiç resim imzalamaması, hiçbir galaya katılmaması, Bekiroğlu'nun denemelerinde şöyle anlamını buluyordu: "Çünkü imajı gerçeğinin yarışa katılmasına bile izin vermeyecek kadar gerçeküstüdür. Kim kendisinden türetilen bir imajla yarışabilir? Greta, yarışamayacağı imajının ağırlığı altında, çöken bir yıldız gibi karadeliğe dönüşürken, en fazla kendisini çeker yalnızlığının karanlığına. İmajıyla gerçeği arasında açılmaya başlayan mesafeyi hazmetmek, dünyanın en güzel kadınından günbegün sevimli bir büyükanneye dönüşmeyi içine sindirmek onun harcı değildir. O da öyle kabul edilmeyi dilemek yerine efsanesini korumayı yeğler. Hatırlandığı gibi kalmak mümkün olmadığına göre bunun en kestirme yolu hatıralarda kalmaktır." Ömer efendimden, Allah ondan razı olsun, rivayetle işittiğim birşey var. Cahiliye döneminden anımsadığı iki şeyi zikrediyor o rivayette. Birisini hatırlayınca ağlarmış. Diğerini hatırlayınca gülermiş. Ağladığını anmayayım. Hâlâ canımızı yakar bir ateştir. Toprağı zamanla değişse de diri diri gömüşler sürmektedir. Güldüğüyse şudur: Tapmak için helvadan putlar yaparlarmış da sonra acıkınca onları yerlermiş. Ben de çok gülmüşümdür vaktiyle Ömer efendimin bu dediğine. Sonra, medyayı takip ederken yaşadığım bir uyanışla, gülmem içime kaçmıştır. Öyledir. İnsan anlatılanın kendi hikayesi olduğunu anlayınca gülmeyi bırakır. Gülünen olunduğunda gülmesi hayli zordur çünkü. Hiçbir aptal 'aptallık yaptığını düşünerek' aptallık yapmaz. Hem yine aptal kendisi 'seviyesinde aptallar içindeyken' gayet zeki biridir. Hem de aptal 'yaptığının aptallık olduğunu teşhis edene kadar' kendisini âkillerden ayıramaz. Ömer efendimin hakkıdır ki, 40. olarak başlayıp 2. olarak bitirdiği ümmet olma yarışında, tuttuğu dağ eteklerinden karınca karınca telaşlarımıza bakıp gülümsesin. Fakat biz oyunun içindeyiz. Ahirzaman reziletindeyiz. Kıssa olarak işittiğimiz çoğu şeyin karakteriyiz. Sahneye bakıyoruz ama sahnenin de üzerindeyiz. Oyundayız. Şirk aptalın mantığıdır. Gülmemizin içimize kaçması da mantıklıdır. Hem yine mantıklıdır: Putların helvadansa yiyeceksin. Çürüdüklerini görmektense yiyeceksin. Hatırlandığı gibi kalayamayacakları için hatıralara gömeceksin. Medyayı takip ederken böyle hissederim işte. Biz de putlarımızı yiyoruz. Üç öğün hem de. Hatırladığımız gibi kalamayacakları için hatıralara gömüyoruz. Güzelken kullanıp çirkinleşmeden kurtuluyoruz. Biri parlıyor önce. Efsaneleşinceye kadar hakkında bir sürü 'özendirici' haber yapılıyor. Sonra? Sonra aynı medya yaptığı putu yemeye başlıyor. Skandallarını buluyor. Gaflarını yakalıyor. Rezilliklerini avlıyor. 16'sında ünlü olan 26'sına gelmeden bazen ıskartaya ayrılıyor. Hele yüzünde kırışıklıklar başladı mı, aman aman, eğer estetik gayretlerle oyuna dönmeyi düşünmezse hemen azat ediliyor. Gönlüyle gitmiyor mu? Döküle-saçıla gönderiliyor. Sonra? Sonrası yeni helvalar. Pardon. Yeni putlar. Ona da pardon. Yeni ünlüler. Sirkülasyon çok bu piyasada. İsimleri akılda tutmak bile pek güç. Gideni aratmayacak bir kalabalık var. Hiçbirinin devrildiğini göremiyoruz. Göstermiyorlar. Fanilik gerçek dünyada var. Ekranda yok. Ekranda hep genç kalıyorlar. Hani, kısa bir mealiyle, "Onlar Allah'ı bırakırlar da yalnız dişilere taparlar!" buyuran Nisa sûresi 117. ayet-i celilesinin tefsiri sadedinde deniliyor ki: Müşrikler putlarına 'dişi' isimleri verirlermiş. Biz de bugün Allah'tan gayrı her neye perestij etsek onu bir parça 'dişileştiriyor' gibiyiz. İsimlerini dişi kılmasak da karakterlerini dişil kılıyoruz. Şöhret dünyası küresel şirketlerin helva seçtiği/belirlediği bir alana dönüştükçe o alana giren erkekler de kadınlaşıyorlar. Eşcinsel olmaları şart değil üstelik. Görünümleriyle 7x24 meşgul oluşları dahi birçok kadına şaşkınlıktan damak şaklatıyor. Kadınlaşmak aynı zamanda hassaslaşmaktır halbuki. Birşey güzelleştikçe kıvamının bozulması kolaylaşır. Alınganlaşır. Bu durum helvadan putların ömrünü azaltıyor. Sirkülasyon giderek çılgınlaşıyor. Putperestleri saran yeni bir sarhoşluk bu. Bir müsekkin. O kadar çoklar ki. Yetişemiyoruz. Kuşatamıyoruz. İsimlerini bile hatırda tutamıyoruz. İbrahim aleyhisselam gibi "Batıp gidenleri sevmem!" diyeceğiz tam, yok, battığını göremeden yenileri doğuveriyor. Kareler bu filmde o kadar hızlı akıyor ki fanilik "Hişt!" bile diyemiyor.
1 note · View note
uzagin-dogusu · 6 years
Note
Yeni olan olaylar hakkında ne düşünüyorsun?Seungri,Yong Junghyun kakaotalk olaylarını diyorum 😒
Öncelikle şunu söyliyim Yong Junhyung’un bu olaylarla ilgisi yok. Önce haberciler bazı sebeplerden onun adını da karıştırdı, sonra yine kendileri düzelttiler zaten. 
Baş pislik, Jung Jun Young bu son olaylarda. Bunu artık çok net söyleyebiliyorum çünkü kendi de kabul etti herşeyi. Bizim Junhyung, malesef Jung Jun Young‘un arkadaşı. Bundan bi kaç yıl önce yine bi skandalı çıkmıştı o adamın ve Junhyung’da o olay üzerine mesaj atmış ona ne durumda olduğunu öğrenmek için. Junhyung’un olaya dahil olduğu tek kısım bu. O iğrenç kakaotalk grubunda o yokmuş yani. O grupta bi Yong varmış, onu da bizimkine mal etmişlerdi işte. Şimdilik çözüldü o mevzu.
Ha bu yüzde yüz masum olduğu anlamına gelmiyo tabi. Biliyodur muhtemelen o pisliğin böyle şeyler yaptığını. Keşke arkadşlığını bitirseydi. Bu açıdan bakınca benim açımdan üzücü oluyo az biraz. Hiçbirini bizzat tanımıyoruz sonuçta. O çok sevdiğim adamın bişeyleri çıksa da şaşırmicam artık. Çok iğrenç şeyler dönüyo içerde. Ha ama şimdilik onu bağlayan pek bişey yok. Ondan Junhyung’u es geçiyorum.
Seungri muhabbeti de çok ayrı. Hiçbişey netleşmedi ama sahibi olduğu bi yerde yaşanan onca şey var ve ben bunlardan Seungri’nin habersiz olduğunu düşünmüyorum. Bence hepsini biliyodu. Tabi ki kanıtlanmadığı için kesin olarak bilemem ama ben artık tamamen Seungri’den soğumuş durumdayım. Geriye çekildim olayların netleşmesini bekliyorum. 
Lee Joon bi programda “Ünlüler dünyası hayvanlar alemi gibi” diye bi laf etmişti. Bi ton tepki gösterdiler çocuğa. Dibine kadar da haklı olduğunu bu haberlerle çok net görmüş olduk. 
2 notes · View notes
kriswuturkey · 6 years
Text
Flaunt Magazin - Kris Wu
Tumblr media
Tek bir şey söyleyelim : Kris Wu ile pek ortak noktanız yok.
Çin doğumlu, Kanada’da büyümüş artist’e farklı olarak, büyük ihtimalle uluslararası gişe hasılatında 550 milyon dolar brüt çeken bir filmde asla oynayamazsınız.
Aynı zamanda, bahse girerim ki , ülkenizden iTunes listesine single ile #1 olan ilk kişi olamazsınız. Her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağınız gibi, büyük bir Avrupa moda evi için bir kampanya yürüten Çin mirasının ilk kişisi olma ihtimaliniz gün geçtikçe daha da azalıyor.
Ancak, eğer bu size bir teselli olacaksa, bugün Dünya gezegeninde, 27 yaşındaki Wu gibi küresel bir ün ve şöhret kazanmış olduğunu iddia eden az insan var.
Ve yine de, muhtemelen onu hiç duymadığınızı çok iyi biliyor. Onunla bir mayıs gecesi, Koreatown’da Break Room 86'da (karaoke bar) tanıştığımda, bunu değiştirmek için çok fazla şey yaptığını açıkladı bana.
Tumblr media
“Bazı insanlar benim aptal olduğumu düşünüyorlar — takımım bile bana bazen eve dönüp (Çin) çok para kazanabileceğimi söyler.”
Wu, halihazırda üstlenmekte olduğu değişen kariyer geçişi hakkında şunları söylüyor: “Çin'e, eve dönersem ve belli bir yapımcıyla çalışmak istediğimi söylediğim an aynen şöyle olur” *parmağını şıklattı* (Ç/N: Her istediği anında olur anlamında)
“Ama ben hepsinden vazgeçtim ve buraya geldim” dedi. Herhangi bir sorun olmadan, duyacağınız sinir bozucu bir ses, Wu. Sık sık bu kadar kaba tutum sergilemez, genellikle sorulara havalı ve sakin bir cevap verir — bu kuşkusuz, hem doğuştan gelen özgüvenin hem de yıllarca süren medya eğitiminin sonucu.
Tumblr media
Bu açık yanıt isteyen bir soru, esasen : Amerika'da ve Kore'de bir efsane olarak kendini kanıtlamış olan biri, liste başarısı arayışı içinde Amerika'ya yerleştiğinde yeniden baştan başlamış gibi mi hissediyor ? Fakat eğer ilk başta savunma yaparsa, hızlı bir şekilde daha keskin bir tavır takınır.
“Çin'de müzik ile çalışan ve yaşıtım olan hiç kimsenin bunu yapmaya cesaretleri yok” dedi Wu, boynunun etrafındaki şahane tenis zincir, bardaki düşük ışığın bir parıltısını yakalıyor. “Evdeki çocuklara (Çindeki) bunun yapılabilir olduğunu göstermek istiyorum. ”
Tumblr media
Ama ilk olarak, Kris Wu'nun bu dünyası hakkında bir tanıtım yapalım, tabi bunu sizin ilk girişiniz olarak varsayarsak. (İsminin telaffuzu - “W” yumuşak, bu yüzden “woo” (wu) dan ziyade “oo” (u) ya fonetik olarak daha yakın)
Kanada'ya çocukken ailesiyle göç ettikten sonra Wu, 18 yaşında SM Entertainment adlı bir yetenek yönetim şirketi tarafından keşfedildi. K-Pop gruplarının nasıl bir araya getirildiğini ve çıkartıldığını merak ediyorsanız, SM Entertainment gibi şirketler doğrudan kaynak bunun için. 
Tumblr media
Wu da dahil olmak üzere on iki genç adam, EXO adı altında birlikte seçildiler, hazırlandılar ve bir araya getirildiler. Pitbull-esque club pop'tan Bieber-esque club pop'a uzanan bir ses ile EXO, 2012 yılında Asya müzik pazarını temelden fethetti. On yıldan fazla bir süredir platine giden ilk Koreli kökenli sanatçılardı. Şarkılar çıkardılar. Video’lar yayınladılar. Sonuç: 21 yaşında, Wu milyonlarca fanatik hayranı, arenalarda tur tarihleri ​​ve bir mega yıldızlığın sağladığı tüm erişim ile dolu bir programa sahipti.
Ama 2014 yılında, Wu, bir erkek bandında olmakla birlikte mikro yönetimden ve yaratıcı baskıdan bıkmıştı ve ondan önce tek başına solo sanatçı olarak devam etmeye karar veren Justin Timberlake gibi solo olarak devam etmek istedi —  ancak SM Entertainment ile yaptığı kayıt sözleşmesinden, “insan haklarının ihlali” ile ilgili hâlâ etkin bir mahkeme davasıyla meşgul olmadan önce değil.
Bu içerik çok gibi görünüyorsa, hikaye asıl burada çılgınlaşıyor.
2014 yılında Wu sadece ilk kez “Kris Wu” olarak kaydedildi. (Doğum isminin aslında Li Jiaheng olduğu göz önüne alındığında korkutucu alıntılar olabilir.)
Her ne kadar artık resmi olarak kendi başına duruyor olsa da, ilk yayınladığı şey - Tiny Times 3 adlı ana akımı Kore olan bir film müziği parçası - hala KPop idi : gitarın yayları, piyano sesi ve “Yağmur damlaları rüzgarla çiçeklere savruluyor” gibi sözlerle. Ancak ufukta bir seri büyük yeniden yapılanma vardı.
Tumblr media
2015'ten itibaren Wu, Çin gişesini fethetti. 2015 ve 2016 yılları arasında altı Çin filminde başrol oynadı. Bu « The Mermaid »  filmi, ülke tarihindeki en yüksek hasılat yapan film haline geldi. Burberry ile bir kapsül koleksiyonu yaptı. Met Gala’da kırmızı halıda yürüdü ve Justin Bieber ile birlikte NBA All-Star Ünlüler Maçında oynadı. Daha önce bir yıldız olsaydı, o şimdiye Asya kıtasının üzerinde sallanan, büyük bir paparazzi mıknatısı olurdu.
Ama yine de, Wu memnun değildi. Bir sonraki geçiş Çin realite TV programı « The Rap of China » ile geldi. Akıl almaz bir yetenek yarışma programı, Rap aslında « American Idol » gibi, ama şarkıcılar yerine genç Çinli rapçiler katılıyor.
Yüksek reytinglerin nedeni programda Wu'nun rolünün küçük bir rol olmaması, ve ayrıca rap kültürünün Çindeki ilgisinin patlamasından sorumlu olarak görülüyor — Wu, Simon Cowell kalıbında sürekli yargılayan jüriden uzak.
Çinli seyircilere,  yarışmacıların umutlarını elmas mikrofonuyla yok eden, yüce bir badboy rapçi olarak takdim edildi. (eğer bu kulağa harika gibi geliyorsa, bunun nedeni harika olması) Ve bu, büyük ölçüde, Amerikan hip-hop’u Çin pazarına eklemeye çalışan Wu'nun versiyonu.
“Müzik ile Doğu ve Batı için köprü olmaya çalışıyorum” diyor. “Müziğin Jackie Chan'ı olmak istiyorum - böylece Çin müziği hakkında konuştuğunuzda, benimle ilgili konuşursunuz.”
Tumblr media
Eğer bu hırslar kulağa büyük gibi geliyorsa, Doğu ve Batı'yı birleştirmek açısından oldukça büyük bir başlangıcı olduğunu düşünenilirsiniz.
2017’de Travis Scott ile “Deserve” adı altında bir şarkı yayınladı, ki bu şarkı modern hip-hop formülünün tüm göstergelerini içeriyor. iTunes indirmelerinde 1 numaraya ulaştı ve büyük Amerikan şirketleri dikkatini Wu'ya verdi. Universal, daha önce görülmemiş bir uluslararası anlaşmaya imza attı. 
Tumblr media
Şimdi, Wu, birçok dilde kaydedilen ve yayınlancak olan “melodik tarzı rap” albümünün ilk uzun metrajlı albümünü hazırlıyor. Bir çıkış tarihi henüz sabitlenmedi, ancak önümüzdeki altı ay içinde bekleniliyor. “Sadece kırmaya çalışıyorum” diyor bana. “İnsanlar seslerimin ne hakkında olduğunu bilmiyor olabilirler ve albüm onların öğrenmeleri için.”
Wu, milyonlarca sosyal medya takipçisini güvenilir bi şekilde indiren ve stream yapan baza dönüştürmeyi umuyor.
Universal ve Burberry gibi Batı'nın çıkarları, Wu'yu destekleyerek ne yaptığını biliyorlar. Giderek küreselleşen bir kültür geleneğinde, tüm seyirciler eşit seviyede durmakta ve Çin daha fazla ekonomik egemenliği üstlendikçe, milyonlarca insanın orta sınıfa geçmesiyle birlikte, dünya üzerinde daha önemli bir pazarı olmayabilir artık. Bu, Pasifik'in iki tarafındaki büyük önbellek ile birkaç figürden biri olan Wu'yu, uluslararası hip-hop alanında son derece kârlı ve güçlü bir adam haline getirebilir. Onu hiç duymamış olsanız bile. Henüz.
Flaunt Magazine x Kris Wu Film : https://www.youtube.com/watch?v=Geaq93FKpsQ
17 notes · View notes
mizemediaagency · 3 years
Text
Sosyal Medyada Milyonlarca İzlenim Elde Etmenin 5 Adımı
Sosyal Medyada Milyonlarca İzlenim Elde Etmenin 5 Adımı
Tumblr media
Markaların çoğu, yalnızca sahip oldukları sosyal medya takipçilerinin sayısına ve gönderi başına beğeni ve yorum düzeyine odaklanır . Bunlar önemli ölçütler olsa da, yalnızca bu ölçütlere odaklanmak, markanızın milyonlarca hedef pazar kitleniz tarafından görülmesini sağlamak için gürültüyü kesmek yerine sizi çamura saplanmış halde tutacaktır . İster inanın ister inanmayın, göründüğü kadar karmaşık değil. 
Peki, o zaman nasıl?
Bir video gönderisinde dört milyon görüntülemeye ulaşmak için ne kadar bütçe gerektiğini görmek için Facebook Reklamları yöneticisinde matematik yaptım . Tahminlerine göre sihirli sayı 500.000 dolar.
Milyonlarca takipçisi ve yüksek katılımı olan büyük boy markalar, her ay sosyal medya çabalarına harcamak için cömert bir bütçeye ek olarak marka bilinirliğine sahiptir. Korkmayın, bunun bir yolu var ve ben bunu sizinle paylaşmak için buradayım.
1. Bildiğiniz her şeyi unutun
Her gün sosyal medya algoritmalarını hacklemenin yeni yollarıyla bombalanıyoruz ve reklamların yarısına inanıyorsanız, o pazarlamacıya (kendisine ait olmayan) bir Ferrari ile ödeme yapmak en çılgın sosyal medya hayallerinizi gerçekleştirecektir.
Evet, hayır! Şimdi zihninizi boşaltmanın ve başkalarını dinleyerek öğrendiğiniz her şeyi unutmanın zamanı geldi. Sosyal medya dünyası uyum sağlar, evren öne çıkar der. Kalabalığın arasından sıyrılmak ve çevrimiçi gürültüyü kesmek, inandığınız şeyin arkasında durmayı gerektirir. Başkalarının yaptığını kopyalamayı bırakın – bu yorucudur ve sosyal medya çabalarınızı durgun tutacaktır. Her gün milyonlarca görseli tarayan milyarlarca kullanıcı yeni, heyecan verici içerik keşfetmek istiyor, bu nedenle sizinki onların beklentilerini aşmak zorunda. Kural kitabını pencereden atmanın zamanı geldi.
2. Amacınızı bulun
Bu sözü her zaman duyuyoruz, ama kimse bunun ne anlama geldiğini tam olarak açıklamıyor. Layman’ın terimleriyle, markanızı hedef kitlenizde yankı uyandıran bir misyon etrafında oluşturun. Örneğin, bir moda etiketi, köle işçiliğine karşı aktivist olmaya veya genellikle çöp yığınına düşen yüksek düzeydeki mevsimsel artık envanteri yaratıcı bir şekilde çözmenin bir yolunu bulmaya karar verebilir.
Yaratıcı bir marka buradaki fırsatı görebilir – bazı ünlülerin veya sanatçıların bu öğeleri özelleştirmesini sağlayın, bir parti verin ve onları hayır amaçlı açık artırmaya çıkarın. Hayali etiketim , ünlüler aracılığıyla büyük bir marka bilinirliği sağlarken, aynı zamanda iyi amaçlar için para toplayarak moda dünyasına eziyet eden küresel bir sorunun çözülmesine yardımcı oldu. Bu bir kazan-kazan.
3. Cesur olun
Instagram beslemenizi en son ne zaman kaydırdığınızı ve takip ettiğiniz markalardan birinden sizi şaşırtan anıtsal bir şey gördüğünüzü hatırlıyor musunuz? Ben de yapamam. Büyük olmak istiyorsan, cesur olmalısın. Kutunun dışını düşün. Super Bowl’da Budweiser’ı düşünün .
On yıllardır ilk kez bir reklam yapmama ve bunun yerine fonları aşılara bağışlama kararları, onlara herhangi bir reklamdan daha fazla yutturmaca verdi. Bu dahiceydi. Şimdi, herkes yaratıcı bir düşünür değil, bu yüzden markanızı yaratıcı, yenilikçi ve düşünceli taktiklerle bir sonraki seviyeye taşıyabilecek birine devretme zamanı gelmiş olabilir.
4. Kalıbı kırın
Herkesin yaptığı aynı sıkıcı reklamlara para atmak, duvara spagetti atmak gibidir. Kullanıcılar sıkılıyor. Sıkıldım. Büyükannen bile sıkılmış. İşleri hızlandırmanın zamanı geldi.
Sizi rakiplerinizden ayıran alternatif pazarlama ve halkla ilişkiler taktiklerine yatırım yapın. İnsanlar kabul etse de etmese de, sosyal medyanın vatandaşları genellikle koyundur ve bu onların kalabalığın içinde öne çıkmasına asla yardımcı olmaz. Çoban ol ve çok az kişinin gitmeye cesaret edebildiği yerlere cesaretle git.
En iyi reklam ajanslarının bir servet almasının bir nedeni var . Kullanıcıları bir markaya sokan her şey üzerinde etkileşimli kullanıcı deneyimleri düzenlerler. Örneğin, Steve-O’yu Instagram’da AAA otoparkta minibüsünün lastiklerini değiştirirken kucağında köpeklerle röportaj yaparken gördüm. Çok eşsiz ve komikti. Hepimiz bundan daha fazlasını yapabilirdik.
5. Stratejik olun
Herkes artık kimsenin okumadığı dergi reklamlarına veya herkesinkiyle aynı görünen jenerik sosyal medya reklamlarına para harcarken, sizin farklı bir yöne gitmeniz gerekiyor. Harika bir örnek video içeriğidir.
Sosyal medyanızda yayınlamak için günlük videolar oluşturun ve gerçekten öne çıkmak istiyorsanız markanızı yaratıcı kampanyalara koyun. Şu anda, muhtemelen nispeten bilinmiyorsunuz, bu yüzden adınız söylenene kadar çok çalışın ya da iyi bir PR şirketi tutmayı deneyebilirsiniz.
Size doğru bağlantıyı sağlayabilecek iyi bir PR ekibiyle beş rakamdan daha azına yedi milyon görüntülenme elde edebilirsiniz. Sizin için en iyi kampanyayı bulmak için ekibinizle birlikte çalışın ya da alternatif olarak doğru kişileri çevrimiçi olarak arayabilir ve fark edilmek için çalışmaya başlayabilirsiniz.
İdeal şov sizi ünlü konukların yanına koyacak , marka imajınızı güçlendirecek ve size yeni hayranlar kazandıracaktır. TV video panellerinin en iyi yanı, herkesin içeriği paylaşması ve çevrimiçi erişiminizin daha hızlı artmasıdır.
TV içeriği hakkında daha da iyi bir şey bilmek ister misiniz? Asla yaşlanmıyor. Instagram, YouTube ve LinkedIn dahil olmak üzere tüm sosyal medya platformlarında yeniden tasarlamaya, kesmeye, fotoğraf çekmeye ve kullanmaya devam edebilirsiniz. Gösteri yayınlanmadan önce izleyicileri ve takipçileri müşterilere dönüştürmek için bir stratejiniz olduğundan emin olun.
Başarısız olmaktan korkma. Sosyal medyada denediğiniz her şey hit olmayacak. Uzmanlar bile içeriğin nasıl algılanacağını ve alınacağını her zaman tahmin edemez. Viralleşeceğini ve bir gecede başarıya ulaşmanızı sağlayacağını düşündüğünüz bir gönderi işe yaramazsa, üzerini örtün ve bırakın. Döndür ve bir sonraki fikre geç. Sosyal medya bir hit ya da ıskalama oyunudur ve hatasız büyük kazanç yoktur. Yapabilirsin.
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
enbabaradyo · 3 years
Text
İsmail Balaban'a annesinden şoke eden telefon: Nişanlının adını ağzına alma, o tam bir yılan
İsmail Balaban’a annesinden şoke eden telefon: Nişanlının adını ağzına alma, o tam bir yılan
Survivor 2021’in dün akşam ekrana gelen bölümünde iletişim ödülünü kazanan ünlüler, aileleriyle telefonla görüştü. Annesiyle konuşan İsmail, nişanlısı Gamze hakkında öğrendikleriyle adeta dünyası başına yıkıldı. Gözyaşları içinde oğluyla konuşan anne, “Nişanlının adını ağzına bile alma. Beni burada öldürdüler, onlar yılanmış” dedi. Yaşananların ardından Acun Ilıcalı, “Gamze ile konuşabilirsin”…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medyatik · 2 years
Link
Meryem Uzerli, geçtiğimiz haftalarda Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında moderatörlüğünü Ömür Sabuncuoğlu'nun yaptığı söyleşiye konuk olmuştu. Uzun
0 notes
ugisie77 · 3 years
Text
Nişanlısı İsmail Balaban'ın fotoğrafını sildi
Nişanlısı İsmail Balaban’ın fotoğrafını sildi
Survivor 2021’in dün akşam ekrana gelen bölümünde iletişim ödülünü kazananlar ünlüler, aileleriyle telefonla görüştü. “ADINI AĞZINA ALMA” Annesiyle konuşan İsmail, nişanlısı Gamze hakkında öğrendikleriyle adeta dünyası başına yıkıldı. Gözyaşları içinde oğluyla konuşan anne, “”Anneciğim iyi olmaya çalışıyoruz, sinir krizleri geçiriyorum. Hiçbir şey bırakıp gittiğin gibi değil. Hiçbir şekilde onun…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
k7medyaofficial · 4 years
Text
2020'ye damga vuran magazin haberleri!
2020'ye damga vuran magazin haberleri! #yeniyıl #magazin
Bir yılı daha geride bıraktık. Ünlüler dünyası için 2020 yılı çok hareketli geçti. Bazı gelişmeler ise Türkiye gündemine bile taşındı. İşte 2020’ye damga vuran magazin haberlerini sizler için derledik. Magazin YILIN EN ÇOK KONUŞULANI  Halil Sezai, 67 yaşındaki komşusu Hüseyin Meriç’i dövdüğü iddiasıyla tutuklu yargılandı. Sezai , 1 yıl 11 ay 17 gün hapis cezasına çarptırılırken kararla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
akilfikirgezegeni · 4 years
Text
Tumblr media
Teknolojinin suçu ne?
Ertan Yavuz
1968’de ilk televizyon yayını yapan Trt, o güne kadar kendi tekelinde olan ve tüm dikkati sadece bir sesle üzerinde toplayan radyoların popülerliğini bu denli sarsacağını tahmin etmiş miydi acaba?
Sanat, müzik, edebiyat, spor ve haber ağırlıklı bir yayın anlayışına sahip kanal sadece günün belli saatlerinde yayın yapıyor, tıpkı bir iş yeri gibi açılış ve kapanış saatleri uygulanıyordu. Tüm bunların yanında ilk televizyon oyunu “Şair evlenmesi” de yine bu yılda ekrana gelerek TRT’nin bir ilki gerçekleştirmesine neden olmuştu. Konusu itibariyle görücü usulü ile evlenmenin sakıncalarının anlatıldığı bu eser, modern Türkiye için de tiyatrolar, radyo oyunlarından sonra başka bir platform olan televizyonun hayatımızın merkezine gireceğini de gösteriyordu. Artık cam bir ekrana doğrudan bakarak istediğimiz gibi herşeyi ve herkesi modelleyebiliyor olacaktık.
Elbette bu kadar dikkat çekici olan bir nesnenin de normalden fazla alıcısı olacak, hem aletin kendisi olan televizyonu satarak hem de içindeki program ve reklamları satarak iki kere kazanılacaktı. (iştah kabartıcı bir ekonomi)
1970’ler yerli ve yabancı film ve dizilerin hayatımıza girmesiyle daha bir renklenecek artık eskiden olduğu gibi belli saatlere mahkum kalınmayacaktı. Cam ekranın önünde ne kadar çok kalırsanız, birilerinin kazancını da o kadar çok artıyor olacaktınız. O dönemlerde televizyonun her hareketinin kötü olduğunu söyleyemem. Zira gezip görülen farklı geleneklerin göreneklerin anlatıldığı belgeseller, farklı kültürler ve anlayışların olduğu edebi içerikli bültenler ve daha şimdiki gibi çok fazla yönlendirilmemiş içerik kuşaklarının olduğu haberler...
1980’ler her ne kadar renksiz siyah beyaz başlasa da televizyon için aynı şeyi söyleyemeyeceğimiz bir döneme giriyorduk. Bonanza’yı ve Küçük evi gri bir formatta seyreden insanlar, Atlantisten gelen adamı, Kara şimşeği daha bir renkli seyrediyor ve göz merceğinden aldığı rengarenk, macera dolu ve ışıltılı hayatları görsel korteksine daha da çok ayrıntılı bir şekilde kaydediyordu. Ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak renklerin dünyası bizleri harikalar diyarına sokacaktı. (Tavşan deliği giderek büyüyecek ve Alice’in o deliğe sığmak için herhangi bir iksir içmesine gerek kalmayacaktı.)
1990’lar televizyon için en eşsiz zamanlardı. Zira artık savaşları bile canlı yayınla seyredebiliyorduk. Bu anlamda hem renkliydik hem de anlık olarak adeta oradaymış gibi yaşananları bire bir deneyimleyebiliyorduk. Tek bir farkla izlediğimiz şey gerçek bir savaştı ve orada o anda gerçekten insanlar ölüyordu. Bunun dışında herşey normal herşey film tadındaydı. Cam ekran yavaş yavaş empati duygumuzu yok ediyor, insanlığımızı da ele geçiriyordu. Devlerin olduğu ve insan yiyerek beslendiği antropofajik masalların anlatıldığı bir çağa girmiştik ve üstelik masal daha yeni başlıyordu. 90’lar reklamların altın çağı gibiydi. İnsanlar ekranlarda seyrettiği ünlülerin kullandığı parfümü alabilmek için dükkan dükkan dolaşıyor, onlar gibi giyinmek ve görünmek için giyim mağazalarını talan ediyordu. Kişiliklerimiz bir başkası üzerinden yeniden tanımlanıyor, yaşantımız ünlüler diye bildiğimiz ve ilahlaştırılan kişiler üzerinden yeniden yapılandırılıyordu. Açlık ayak üstü bastırılan fastfoodlara, tokluk görsel olarak yüceltilmiş imajmakerlığa dönüşüyordu. Hayatımıza etçil ve otçul olduğunu bildiğimiz ama adlarının artık öyle olmadığını öğrendiğimiz yeni kavramlar giriyor, vejeteryanlar, veganlar diye yeni yeni sınıflarla tanışıyorduk.
2000’ler bilişim hızının da etkisi ile bize başka bir galaksinin kapılarını açtı diyeceğim ama maalesef hala samanyolunda salınımımıza devam ediyorduk. Millennium tabiri ile ilk tanıştığımızda mekiklerimize atlayıp soluğu Andromeda da alacağımızı sanıyorduk ama hala güneş sitemizden başka bir yerde yaşama şansımız yok gibi görünüyordu.( Kaptanın seyir defteri zaman yılı 2020 hâlâ aynı gezegende yaşamayı sürdürüyoruz)
2000’lerin en büyük icadı yine başka bir cam ekran teknolojisi olmuştu, tek bir farkla artık o camın önünde oturup sabit bir şekilde ve sadece oturma odamızdan seyretmemize gerek kalmamış, avucumuzun içinde tutarak istediğimiz heryerde izleyip izleniyor olacaktık.
Ailelerde gelişen teknolojiden nasibini alacak ve;
- Oğlum az uzaktan seyret şu televizyonu Allah muhafaza gözlerin bozulacak diye uyaran ebeveynli bir nesilden,
- Valla kafasını kaldırmıyor şu telefondan, tabletten diyerek aynı şeyleri yapan ebeveynlere evrilecekti.
Çok şükür hepimiz aynı şeyleri yapıyoruz da kimse kimseye deli damgası vuramıyor. İyi oldu hep beraber tertemiz delirdik te kimse kimseyi yadırgamıyor.
- Kızım bırak artık şu elindeki tableti
- Ama anne sende kullanıyorsun.
- Kızım ben teyzengillerin alt komşularının Almanya’daki resimlerine bakıyorum...
Galiba biz teknolojiyi çok yanlış anladık. Oysaki herşey paleolitik çağlarda bir taşı yontup cilalamakla başlamıştı ve ateş hâlâ bulunamamıştı ama insanlar rahatlamak ve birbirlerini onaylamak için kahkaha atarak gülmeyi keşfetmiş ve kendi fotoğrafik hafızalarında anı ölümsüzleştirmeyi başarmışlardı.
Bizde öyle fakat tek farkla; Gülümse çekiyorum!
- Ama bu olmadı ben çok kötü çıktım, bi daha bi daha çek...
0 notes
yaziyorsonhavadis · 5 years
Photo
Tumblr media
Magazin dünyası Corona’ya karşı önlem aldı! Ünlü isimler evden çıkmıyor… Magazin dünyası Corona’ya karşı önlem aldı. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarını dikkate alan birçok isim kalabalık ortamlardan uzak durduklarını açıkladı. Evlerinden paylaşım yapan ünlüler, 7’den 70’e...Devamı için tıklayınız
0 notes