Tumgik
#27 aralık
diyariedebiyat · 6 months
Text
MEHMET AKİF ERSOY’U ANMA PROGRAMI
Mehmet Akif Ersoy Anma Programı için hazırlanmış sunum metnidir.
MEHMET AKİF ERSOY’U ANMA PROGRAMI SUNUCU 1:Sayın Müdürüm, Değerli öğretmenlerim, Kıymetli Konuklar,Mehmet Akif Ersoy’un 86.yılında düzenlediğimiz anma programına hepiniz hoş geldiniz.Programı arz ediyorum.Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nı takiben Kur’an-ı Kerim okunması, Mehmet Akif Ersoy’un hayatını anlatan kısa bir video gösterimi,Günün anlam ve önemini belirten konuşma,………….. Adlı Şiirin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mevcutbilgi · 1 year
Text
Haftanın En Çok Konuşulan Dizi Karakterleri 21-27 Aralık
Haftanın En Çok Konuşulan Dizi Karakterleri 21-27 Aralık
Haftanın En Çok Konuşulan Dizi Karakterleri 21-27 Aralık Büşra – Baba Doğa – Kızılcık Şerbeti Yaman – Emanet Zeynep – Tozlu Yaka Peri – Çöp Adam
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
murat-o41 · 6 days
Text
KAYNIM OTOBÜSTE DAYADI.
Merhabalar ben Ankara’dan Havva, evliyim ve şu anda 33 yaşındayım. Anlatacağım olay ise bundan tam 6 yıl önce, yani 27 yaşında iken, kaynımla benim aramda gerçekleşti ve sonradan gizli ilişkiye dönüştü, tam 6 yıldır da devam ediyor. Herşey o gün kocama telefon açıp, eve erken gelmesini, alışverişe gitmemiz gerektiğini söylememle başladı. Kocam ise işlerinin yoğun olduğunu, akşama çok geç geleceğini, kendisinin yerine kayınımla gitmemi istedi. Kayınım benim yaşıtım, 1.85 boyunda ve yakışıklı bir delikanlı. Kızlar peşini asla bırakmazdı.
Kayınım eve geldi ve “Yenge hadi gidelim.” dedi. Araba o gün kocamdaydı, mecburen bindik otobüse. Otobüs inanılmaz kalabalıktı. Kayınım bu duruma çok sinirleniyordu. Kapının olduğu bölüme kadar gelmiştik, ama elimi yukarı kaldırıp tutma yerinden dahi tutamıyordum. Mecburen elimi kaynımın beline dolamak zorunda kaldım. Kaynıma sımsıkı sarılmıştım. Kayınım da bir eliyle benim belime sarılmıştı. Otobüste yan tarafımızda oturan bir teyze bize bakıp, “Ah yavrularım, birbirinize ne kadar da yakışıyorsunuz. Bir yastıkta kocayın. Delikanlı kızımızı ömür boyu mutlu et.” gibisinden birkaç söz söyledi. O anda “Biz karı koca değiliz, kayın yenge’yiz.” diyemedik, çünkü o kadar sıkı sarılmıştık ki milletin tepksini çekebilirdik. Teyzeye teşekkür ettikten sonra, ben kaynıma hafiften biraz daha sarıldım. Fakat kayınım beni tam anlamıyla kendine yapıştırmıştı, “Seni seviyorum karıcığım.” diyerek yanaklarıma iki öpücük birden kondurdu. Ben de kocammış gibi onu yanaklarından öptüm. Biraz daha (göstermelik karı koca muhabbetinden) sonra durakta indik.
Gidip alışverişimizi yaptık. Eve dönerken yine otobüsün kalabalığına rastgeldik. Bu sefer ters durmamdan dolayı arkam kaynıma dönüktü. Dengede duramıyordum. Bir ara otobüs ani firen yapınca sendelediğim anda kaynım arkadan bana sarıldı. O günde diz boyu bir etek giymiştim. Kaynımın pantolonuna rağmen yarağını resmen kıçımın arasında hissetmiştim, fakat hiç ses çıkaramadım. Kayınım arkamdan bana sarılmıştı, sanki kayınım değil de kocam gibiydi. Durağa kadar hiç istifimizi bozmadık. Kayınımın o kocaman yarrağını kıçımın arasında hissede hissede ineceğimiz durağa geldik. Otobüsten inince çaktırmadan kaynımın önüne baktım, kalkık yarrağı ve iriliği pantolonundan belli ouyordu. Eve gelince ben hemen duşa girdim, çünkü otobüste küloduma boşalmıştım. Ben duştan çıkınca kayınım girdi banyoya, o da duş alıp çıktı. Belinde havlu, elinde elbiseleri ile küçük odaya giyinmeye girdi. Ben bir ara onun giyineceği odanın önünden geçiyordum ki, kapı az aralık kalmış, içerisi görünüyordu. İster istemez gözüm kaydı, kayınım çırılçıplaktı. Muhteşem bir vücudu vardı. Hele o kocaman yarrağını görünce aklım başımdan gitti.
Salona geçtim kaynımın giyinip gelmesini bekledim. Kaynımın iri yarrağı aklımdan bir an bile çıkmıyordu. Kaynım giyinip geldiğinde ben heyecandan terlemeye ve konuşmalarımda saçmalamaya başladım, adeta ne yapacağımı bilmez bir durumdaydım. “Bir çay demleyim de içelim.” dedim ve mutfağa gitmek için kalktım. Tam kaynımın yanından geçerken, kayınım kolumdan tuttu ve beni kucağına çekti. Hiç karşı koymuyordum, deli gibi öpüşmeye başladık, dudaklarımız birbirine kenetlenmişti. Kocamla çok birlikte olmuştuk, ama hiç bu kadar sevişme hasreti hissetmemiştim. Kayınım hemen üzerimdeki bulüzü ve eteği çıkardı, sadece külot ve sütyenle kalmıştım. Kendisi de hemen soyundu, sadece küloduyla kalmıştı. Kalkık yarağı külodunu delecek gibiydi. Dayanamadım, külodunu bir çırpıda indirdim. Otobüste nerdeyse kıçıma giren, o kocaman ve kalın yarak karşımdaydı. Kaynım beni önüne diz çöktürdü, kafamdan bastıra bastıra kocaman yarrağını tümden ağzıma sokmaya çalışıyordu. Hepsini alamıyordum, çok büyüktü çünkü. Yinede yarrağının kafası boğazıma kadar girmişti.
Kendime inanamıyordum. Kocam yıllardır yalvarıyordu sikini ağzıma almam için ama hiç almamıştım. Şimdi ise sanki günlerce emziğe hasrtet kamış bir bebek gibi kaynımın yarrağını emiyordum. Sonra beni kaldırdı, kucağına alarak yatakodasına götürdü. 69 pozisyonunda yatağa yattık. Kayınım da benim amımı yalamaya başlamıştı. O şekilde, ağızlarımızla birbirimizi boşalttık. Sonra kaynımın yanına uzandım ve birbirimize sarıldık. Bu zevk ve heyecan daha bitmemeliydi. Uzunca öpüştük. Elimi yarrağına attığımda, yarrağının tekrardan kalktığını hissettim. Nasıl alacağımı bilmiyordum, fakat kaynımın yarrağını mutlaka içime almalıydım.
Bacaklarımı araladım, kaynımı üstüme çektim. Yarrağının ucunu yavaş yavaş amıma geçirmeye başladı. Girerken nerdeyse amımı parçalıyordu. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Kaynım eliyle ağzımı sımsıkı kapadı ve bir anda hepsini birden amıma kökledi. Gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. Kaynım tüm hızıyla ve arka arkaya amıma geçiriyordu. Bir süre sonra amım alışmıştı, kaynım elini ağzımdan çekti. Hemen kaynımın dudaklarına yapıştım. Bir yandan öpüyor, bir yandan amıma geçiriyor, bir yandan da iki eliyle göğüslerimi yoğuruyordu. Ben de kaynıma sarıldım ve bacaklarımı sırtına sımsıkı doladım. Kaynım o şekilde ikimizde boşalana kadar beni bir güzelce sikti.
Kocam eve gelene kadar kaynım beni iki kez daha sikti. Kaynımla sikişmemiz o gün bugündür devam ediyor, o günden sonra defalarca daha sikiştik. En güzeli de, bir keresinde aybaşım varken götümden siktiği andı. Götümü parçaladı hayvan, fakat inanılmaz zevkliydi! O yaz evlendirdik kaynımı, artık iki kişiyi sikiyor. Düğününde içim gitti, keşke gelinliği o anda giyen ben olsaydım da benim kızlığımı bozsaydı diye. Neyse… Kaynım evlendikten sonra kendine bir iş kurdu ve beni de ‘muhasebeden anlıyorum diye’ yanına sekreter olarak aldı. Artık hergün öğlen yemek aralarını kaynımla sikişerek geçiriyoruz
45 notes · View notes
ebrubodyy · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media
27 Aralık 🧡
147 notes · View notes
kizilelma035 · 6 months
Text
Tumblr media
Sömürgeciler için bir ülkedeki en değerli kaynak İNSANDIR.
Bilinenin aksine en değerli sömürü kaynağı Yeraltı kaynakları değildir.
En önemli sömürü kaynağı İNSANDIR!
Batılı emperyalistler bir ülkeye çöktükleri zaman kendi yararlarına çalışacak adam devşirmek için
O ülkede eğitim kurumları kurarlar
Yada mevcut eğitimin şeklini değiştirirler.
O ülkenin İnsanı kanları, Irkları, renkleri itibarı ile kendi ülkesine aitken, düşünce yapısı, dünya görüşleri, zevkleri, yaşam tarzları bakımından batılı gibi olurlar.
Bir süre sonrada kendi ülkelerine yabancılaşabilirler.
Tabiiki bu bütün bir toplum için geçerli değildir.
Kendi dini inancından, kültüründen utanıp ve uzaklaşıp batının uydusu olmak kimseyi yüceltmez bilakis küçültür ------------
1949 Fulbright Anlaşması nedir?
Kahire'de 27 Şubat 1946'da müzakerelerinin yapıldığı, 27 Aralık 1949'da ise Türkiye tarafından onaylanan “Fulbright Anlaş- ması”, 18 Mart 1950'de 5596 Sayılı Kanun ile uygulanmaya başlamıştır.  Anlaşmanın resmiyetteki hedefi, Türkiye ile Amerika arasında karşılıklı öğrenci değişimini sağlamaktır.
29 notes · View notes
1zmarit · 4 months
Text
27 aralık.
herkesin uyuduğu bir evde uyanık olmak, uyuyamayan için sorundur. hareket alanı kısıtlanır, ses çıkarmamak için hassasiyet göstermek gerekir. kimsenin hiçbir şey düşünmediği yerde ise düşünüyor olmak aynı etkiyi yaratıyor.
-bektaş şenel.
9 notes · View notes
veganlogicdinamo · 5 months
Text
ZORBALIĞA DİRENME HAKKI
27 Aralık 2023, tarihe Türkiye Cumhuriyeti’nde hukukun üstünlüğünün değil, Saray’ın üstünlüğünün kabul edildiği tarih olarak geçecektir. Çok net olarak görülmüştür ki her dönem kendi Zekeriya Öz’lerini yaratıyor!
Bu vahim durumun bedelini Can Atalay, hapiste rehin tutularak öderken, halkın oylarıyla milletvekili seçilmiş olduğundan iradesi gasp edilen halk da ödemektedir.
Ancak ödenecek bedeller bununla sınırlı kalmayacaktır.
***
Anayasa, bir halkın bir arada yaşaması, bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi için en temel metin, bir toplum sözleşmesi olduğundan şu sorular sorulmak zorundadır:
Anayasayı bir iktidar tanımıyor ve çiğniyorsa vatandaş nasıl tanıyacak?
Anayasa tanınmıyorsa birkaç ay sonraki seçimler nasıl yapılacak?
Anayasa tanınmıyorsa o anayasanın değişmez maddeleri nasıl savunulacak?
Anayasa tanınmıyorsa bir devletin yapılandırılması anayasaya dayandığına göre, o yapının işleyişi nasıl sürdürülecek?
Anayasa tanınmıyorsa yasama organı yani TBMM neye göre yasa yapacak?
Bu durumda TBMM’nin varlığı bir anlam taşımıyorsa, HSK, 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerini görevi kötüye kullanma koşulları oluştuğu için görevden almıyorsa muhalefete düşen, sine-i millete dönmektir.
Bunu yapacak muhalefet var mıdır? Çağlayan Adliyesi’nde oturma eylemi yapan Türkiye İşçi Partisi’nin yanında muhalefet liderleri yer almadığına göre yoktur. Ayrıca bugüne gelinmesinde büyük rolü bulunan muhalefetin şimdi gerekeni yapacağını düşünmek de fazla iyi niyet olabilir.
YSK, 2017’de yasaya aykırı olarak, anayasa değişikliği halkoylamasında üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulası ve zarflarının geçerli sayılacağına ilişkin karar aldığında, YSK’nin kapısına avukatlarla gitmeyen...
Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olduğunda, “ona mağduriyet kazandırmayacağız, sandıkta yeneceğiz” diyerek anayasayı çiğnemesine geçit veren muhalefet, ülkeyi karanlığa götüren yolu döşeyen baş aktörlerden biridir.
Halkın iradesi gasp edilip anayasa askıya alınıyorsa, muhalefet de gereken tepkiyi göstermeyip sadece tweet atıp grup toplantılarında konuşmakla sınırlı kalıyorsa vatandaşların zorbalığa direnme hakkı meşrudur.
8 notes · View notes
anonimbeyy · 1 year
Text
Risâle-i Nur benim için neden bu kadar kıymetli? #1
Yıllarca gördüğüm fen derslerinde kainatta ki hiç bir fiili Allah'a vermediler, gözlemlenebilir evrendeki bilgi birikimi olan bu pozitif bilimlerin içerisine naturalizmi sıkıştırıp âdeta varlık algımızı katlettiler, Bir yaprak bile onun izni olmadan düşmez diyen kuranın Rabbine inanip ne bir yaprakta ne yağmurun yağmasında ne de bir çocuğun doğasında Allah'ı göremedik çünkü sistem bize bu işlerin doğa yasaları tarafında idame edildiğini dayatıyordu...
Bu insan organizması nasıl böyle intizamli olabilir diye sorgulayinca hemen karşımıza çünkü DNA si öyle diye genetik kodumuzun,fihristimizin sebebimiz olduğunu iddia eden naturalist sistem çıkıyordu... Varlık algımıza ve tevhid inancımıza kast eden ve ya insanları ateizme yönlendiren ya da evet bir Allah var diye inanan ama kainatta hiç bir fiilini görmeyen adeta deizmin yaratıcısını benimsettiren bu naturalizm akımında düşünce sancıları içinde çekerken Risale-i Nur isminde Bediüzzamanın kitaplarında; bir takım gençlerin kendisine "Bize Allah'ı anlat öğretmenlerimiz hiç bir şeyde Allah'tan bahsetmiyorlar diye sorduklarını okurken adeta kendimi ve kendim gibi binlerce genci o sohbette buldum... Ve Bediüzzaman hazretlerinin cevabında bir ruh bulmuştu gördüğüm bütün dersler "öğretmenlerinizi (natüralist materyalist felsefeyi) değil okuduğunuz fenleri dinleyin Onlar size Allah'ı haykırıyor" diyordu... Adeta vurduğu her yerden su çıkaran Hz Musanın asası gibi bu nurlarla baktığımız her fende tevhidi görüyorduk, kurânin bir yaprak dahi onun ilmi olmadan düşmez ayetini yaprak da belki yaprak düşerken uygulanan çekim kuvvetinde veya yaprağın atomlarinda dahi görüyorduk... Allah Bediüzzamandan bin kere razı olsun...
27 aralık 2020/ anonimbey'in kaleminden...
27 notes · View notes
dandinidestana · 1 year
Text
İstediğini Sorabilirsin?
1-) bu siteye gelme nedenin?
2-) nickinizin anlamı ve hikayesi nedir?
3-) bir sabah uyandın, tumblr'a girdin ve adın gündemde 1. Sırada. Ne olmuş olabilir?
4-) en sevdiğin tumblr kullanıcısı kim?
5-) 2021 yılında keşkeleriniz ve iyikileriniz?
6-) 2022 yılından beklentilerin ve hedeflerin?
7-)aralık ayınızı fotoğraflarla özetleyin.
8-)bu yıl kaç kitap okudun?(2021)
9-)yeni yılda mutlu musun?
10-)kendin gibi biriyle arkadaş olabilir miydin? (objektif ol)
11-)çirkinim demeden çirkin olduğunu göster. ben videodan fotoğraf kırpıyorum.
12-)yakın arkadaşlarının ortak özellikleri nelerdir?
13-)akıl sağlığını korumak için neler yapıyorsun?
14-) kaçırıldınız ve galerinizde son fotoğrafı olan kişi sizi kurtarmaya geliyor, kim?
15-)hiç kayboldunuz mu? nerede ve kaç yaşında?
16-)en büyük fiziksel yaranız nedir ? iz kaldı mı?
17-)sevmediğiniz halde arkadaşlığınızı sürdürdüğünüz kişiler var mı?
18-)kapınızı polis çalsa muhtemelen hangi suçtan aranıyor olurdunuz?
19-)tv ye gel dediler sana bi program yapıyoruz , ne programı yapardın?
20-)46'lık raporun olduğunu 46'lık raporum var demeden göster.
21-) kullandığın herhangi bir flört uygulamasını varmı? Yada kullandın hiç kullandın mı?(Azar, tinder , OkCupid, C2, vs..)
22-) geçmişinizi sinemada izleme şansınız olsaydı hangi sahneyi durdurur bi sigara yakardiniz?
23-)senin şu anki sorunun ne dostum?
24-)sevgilin varmı?
25-) hiç sex yaptın mı?
26-) masturbasyon yapar mısın?
27-) hiç nude atın mı?
28-) +18 bloğun varmı?
29-) porn videolar izler misin?
30-) hiç Tumblr Twitter Instagram vs olsun first date çıktın mı?
31-) sanaldan sevgili olunur mu?
32-) hiç öpüştün mü?
33-) bir fantazin var mı?
34-) ne tür filimler izlersin?
35-)en sevdiğin 3dizi veya film? Neler
36-) Netflix, Blu TV ,mubi tv, exxen gibi platformlarda en sevdiğin dizi ya filimler ne?
38-) birden fazla kişi ile flörtlesme oldu mu?
39-)neden yalnızsın?
40-) fuckbody bir ilişki durumu yaşar mısın?
41-) hiç tehdit edildin mı?
42-)libidonu 10 üzerinden puanla
43-)yarın sabah uyandın ve baktın ki son 5 sene aslında rüyaymış, tepkin ne olurdu?
44-)aşk kapınızı çalsa ne söylerdiniz?
45-)eski sevgiliniz ya da sevdiginiz “özledim” yazsa ne cevap verirdiniz?
46-)daha önce hiç sevildin mi ? nasıl bi duygu ?
47-)en son ne zaman birisi sana “seni seviyorum” dedi?
48-)kaybettiklerinizin arasından en çok neyi özlüyorsunuz?
49-)anısı var kardeşim kapat dediğin o şarkı?
50-)asla ne olmayacağını bilmek seni üzüyor ?
51-)ne zaman mala bağlıyorsun ?
52-)seni seviyorum diyemem ama ?
53-)mezar taşına ne yazılsın istersin?
54-) öldükten sonra arkandan ne densin istersin ?
55-)cenazende ne dağıtılsın istersin ?
56-)kefenin cebi olsaydı , ne koyardın ?
57-) arkadaş olduğunu sanmıştım dediğiniz kişi tarafından hiç ihanete uğradınız mı ?
58-)mobbinge maruz kaldın mı? kaldıysan bizimle paylaşır mısın?
59-)fotoğrafın sesi var dediginiz fotoğraf?
60-)mizah anlayışını bir görselle özetler misin?
61-) şu andaki halinizi en iyi anlatan görsel?
62-)galerindeki en cringe görsel hangisi?
63-)sizi engelleyen en ünlü hesap, kişi kim? (Twitter, Tumblr, instagram vs..)
64-)bir duygunu öldürme şansın olsaydı bu hangisi olurdu ?
65-)az bilinen bir görgü kuralı ?
66-)birisine bırakılacak en güzel miras?
67-)size neyin hediye alınmasını isterdiniz?
68-)wp durumunuz nedir?
69-)yemek yapabiliyor musun?
70-)en sevdiğin yemek?
71-)yaşadığın şehri 3 kelime ile anlat.
72-)ölümü sizi en çok üzen dizi/film karekteri?
73-)herkesin çok sevdiği neyi sevmiyorsun?
74-)dünya tarihinin geçirdiği en kötü yıl veya dönem ?
75-)en sevmediğiniz ama doğru olduğunu da bildiğiniz nasihat nedir?
76-)nerelisin sorusuna nasıl cevap veriyorsunuz? doğduğunuz yer mi, yaşadığınız yer mi, kökenleriniz (kimin..ana/baba?) mi?
77-) çocukken ne olmak istiyordun, ne oldun?
78-)sevmediğiniz bir meslek ve nedeni?
79-)hayatınızdaki en ilginç insan kim ve sizce neden ilginç?
80-) yurtdışına hiç çıktın mı ? çıktıysan seni neler şaşırttı?
81-)yabancı (yurtdışı) bir mutfağa ait en sevdiğiniz yemek nedir? hangi ülkeden?
82-)gittiğiniz en kalabalık şehir ve nüfusu?
83-)neyi çok geç öğrendiniz?
84-)sevdiğiniz bir türkçe veya yabancı kelime sevme sebebiniz nedir?
85-)kendiniz hakkındaki en büyük beklentiniz nedir?
86-)ilişkilerin nesinden çok sıkıldınız?
87-)girdiğiniz en güzel müze/tarihi yer neydi ve neredeydi?
88-)lise veya ortaokulda en sevdiğiniz hocanız kimdi ve neden severdiniz?
89-)para kazanmadığınız bir yeteneğiniz var mı? ve bununla para kazanabilir miydiniz?
90-)kaldığınız veya geceyi geçirdiğiniz en kötü ortam neydi?
91-)karakterinize en uymayan neyi denediniz?
92-)cahilliğinizden utandığınız konu nedir?
93-)bi daha bu anı yaşayamayacağım dedigin o güzel an?
94-)başka dilde espri yapabilir misiniz?
95-) Tumblr kapaniyor son postun ?
96-)hayatınızın herhangi bir dönemine 3 saatliğine gitme hakkınız var, hangi ana/zamana gitmek isterdiniz ve neden?
97-) şu an Allah'a bi soru sorma hakkin olsa ne sorardin ?
98-)abdülhamit’i savundun mu?
99-) siyasi görüşünü nasıl tanımlarsın?
100-)dini inancın nedir?
101-)en dindar özelliğin?
102-)en seküler özelliğin?
103-)eleştiriye ne kadar açıksın?
104-)rte'yi kafes dövüşünde tekte eleyecek bi lider var mı? varsa kim?
105-)2023'de seçimi kim kazanır tahminen?
106-)keşke taşı taşa vurup ateş yakmaya çalışsaydım da sunlarla aynı döneme denk gelmeseydim dedigin olay?
107-)rehberindeki babam kişisi instagrama külotlu_çorap_avcısı_31 olarak katıldı bildirimi geldi ilk tepkin? :D
108-)bir sabah uyandın karşında morpheus oturmuş ellerini açmış sana bakıyor. sağ elinde kırmızı sol elinde mavi hap var. kırmızı olan anında 1 milyon dolar nakit para mavi olan 5 yıl geçmişe gitmek hangisini seçerdin? neden
109-)kesinlikle izlemelisiniz dediğinin film/dizi?
110-)Kaç yaşındasınız ? Kaç gösteriyorsunuz ? Kaç hissediyorsunuz ?
111-)kaç yaşına kadar uzadınız?
112-)küçükken en sevdiğin çizgi film?
113-)hem çocukken hem şuan yapmaya devam ettiğiniz bir şey?
114-)gelecekteki çocuğunuza ne söylemek istersiniz?
115-)üniversitede seni en çok şok eden şey ne oldu?
116-)bir kişiyi yok edebilme şansınız olsa kimi yok ederdiniz?
117-)ülkenin zeka seviyesini düşüren şeyler?
118-)başkaları için anlamsız ama sizin için anı değeri olan neyi saklıyorsunuz?
119-)diğer insanlar karşı çıksa bile kendi fikirlerini sonuna kadar savunur musun?
120-)türkiye'deki en yaşanılası yer?
121-)bir ilişkide size göre erkek kızdan maks. ne kadar büyük olabilir? (ya da kız)
122-)gece yapılınca daha fazla keyif veren şeyler?
123-)lambandan cin çıkıp üç dilek hakkın olduğunu söyleseydi, ne dilerdiniz?
124-)yaş ilerledikçe katlanılması daha zor gelen şeyler?
125-)bunu nasıl yapmış(lar) hayretine düşüren sanat eseri sizin için nedir?
126-)başkalarının duyunca şaşıracagını düşündüğün bi hareketin var mı?
127-)sana hangi sorunun sorulmasından rahatsızlık duyuyorsun?
128-)sosyal medyada aldığın en yüksek beğeni sayısı neydi ve ne ile aldın? (Tumblr Twitter, Instagram, Facebook vs..)
129-)sürekli yapacağım deyip ertelediğin şey?
130-)hiç sevinçten ağladın mı? ağladıysan tarif edebilir misin nasıl bi duygu?
131-)isminin anlamı ne?
132-)farkında olmadan, nedenini bilmeden bilinçsizce yaptığın bir şey var mı? kronik mi?
133-)romantik olarak ilgini çeken birinde fiziksel olarak ilk neye bakarsın?
134-)neye değmez?
135-)hangi zevki hiç anlayamıyorsun?
136-)annene söylediğin bir yalan?
137-)birine karşı en kaba haraketin neydi? neden yaptın?
138-)tanık olduğun en yaralayıcı fakirlik neydi?
139-)teselli edebilir misin yoksa ağzını açmasan daha mı hayırlı?
140-)heves edip aldığın, sonra hiç kullanmadığın ne var?
141-)birinin gazıyla yaptığın en aptalca şey neydi?
142-)acı eşiğin nasıldır, dayanıklı mısın yoksa çabucak çok canın yandığını mı söylersin?
143-)hayattaki en büyük korkun nedir? hiç yaşadın mı ?
144-)ortamlarda modunu birdenbire düşüren şey nedir?
145-)size karşı yapılmış hangi kabalığı affetmiyorsunuz? O kişi duymasa da bilmese de şikayetleri alalım.
146-)sır tutabilir misin?
147-)"Sırlara güvenmem, sırlar insanı aldatır, 2 kişinin bildiği sır değildir..." katılıyor musun?
148-)kötülüğe kötülükle mı iyilikle mi karşılık verirsin?
149-)sence önemli bir insan mısın?
150-)orta doğulu olduğunu orta doğuluyum demeden anlat. benim iç savaşım var.
151-)gittiğin her yere ne götürüyorsun?
152-)sabah uyandığında aklına ilk ne geliyor?
153-)sence herkesin mutlaka bir kez deneyimlemesi gereken şey nedir?
154-)evde yalnızken birinin eve gizlice girdiğini fark etsen ne yapardın?
155-)1900 yılında olsaydık nasıl tumblr'da post atardın?
156-)1 milyon dolara galerindeki son kişi ile evleneceksin dediler kabul ettin o kişi kim ?
157-)sesini en çok sevdiğin müzik aleti hangisi?
158-)son ilişkinin bitme sebebi neydi? size ne ögretti?
159-)sana bu sitede neler dediler?
160-)bu siteden nasıl çıkacaksın? seni tutan nedir?
161-)güven problemi yaşıyor musun?
162-)hayatın bir kitap olsaydı ismi ne olurdu?
163-)haklı olduğun bir konuda hiç özür diledin mi?
164-)yarın sabah uyandığında hayatındaki her şey istediğin gibi olacak. neler değişmiş olurdu?
165-)birinin ortamda seni küçük düşürmek için yaptığı hareket?
166-)kıskanılmaktan hoşlanır mısın?
167-)sence en büyük kusurun ne?
168-)bir türlü etkisinden çıkamadığın bir rüyan varsa paylaşır msıın?
169-)istediğin bir şey olmadığında kimi ya da neyi suçlama eğilimindesin?
170-)seni en iyi anlatan 3 kelime nedir?
171-)bir bağımlılığın var mı? (Sigara, uyuşturucu , telefon,oyun, alkol vs..)
172-)size evde nasil hitap ediliyor?
173-)ilerde ki esin cocugunuzun adini unutamadigi askinin adini koydugunu ogrendin ilk tepkin?
174-) bugüne kadar gördüğünüz en iyi post. ( Tumblr, Twitter, Facebook vs farketmez)
175-)kelimelerini kiyafetsiz birakacak söz?
176-)yemin ederim ama kanitlayamam dedigin sey?
177-)senin bize yaptığını fristiyan fristiyana yapmazdı dediğin olay?
178-)dolar tam su an 1 lira olsa alacağın ilk sey?
179-) içeri girmesi kolay ama cikmasi zor olan bi yer?
180-) yalnızlığın en çok koydugu an?
181-)nefesini kesen bi söz bırak.
182-)sen kafanda kurmuşsun kızım dediğin bir yalan? (oğlum)
183-)unutkanlık seviyenizi bir olayla özetleyin?
184-)uzun ilişkinin sırrı nedir? (uzun olması hariç)
185-)bir erkeğin en aşık olunası özelliği sence nedir?
186-)bir kadının en aşık olunası özelliği sence nedir?
187-)karşı cinsi itici kılan özellikler?
188-)paradan daha önemli bir şey var mı varsa nedir?
189-)biriyle evlenmeden önce sorulacak sorular?
190-)neden ünlü olduğunu bilmediğiniz bir ünlü?
191-)daha önce konsere gittiniz mi? gittiysseniz ilk konser kimindi?
192-)neye harcanan paraya inanamıyorsunuz?
193-)türkiye’nin en çok nesini seviyorsunuz?
191-)hangi makineyi kullanabilmek size gurur veriyor?
192-)hangi keyfin köpeğisin ya da ne yaparken öyle hissediyorsun?
193-)ailenle şakasını yapabildiğin en ekstrem konu nedir?
194-)fotojenik birisi misin? çok selfie çeker misin?
195-)en sevdiğin talk show? yerli yabancı farketmez.
196-)nerede doğmak isterdin?
197-)ne zaman düzelicez babba?
198-)lgbt hakkında düşüncelerin nedir?
199-)hiç eşcinsel arkadaşın oldu mu?
200-) kardeşin,sen ve ya ailenden biri eşcinsel olsa tepkin ne olur?
201-) eşcinsel biriyle olur musun?
202-)para kazanma derdin ya da toplumsal baskılar olmasa ne okurdun?
203-)ilk paranı nasıl kazanmıştın?
204-)senden ‘ünlü bir’ ne olurdu?
205-)çekiliş veya yarışmadan kazandığın en güzel şey nedir?
206-)pandemi sana ne öğretti?
207-)sizi küçük hissettiren nedir?
208-)eşinizin karşı cins arkadaşları olabilir mi ? olursa seviyesi nasıl olmalı ?
209-)büyüdüğünüzü ne zaman anladınız?
210-)yolun ters yönden işlediği bir ülkede araba kullanabilir miydiniz?
211-)en eski hatıranız kaç yaşından? bizimle paylaşır mısın?
212-)dinlemeyi sevdiğiniz en alışılmamış müzik dili nedir?
213-)neyle ne arasındaki farkı bilmiyorsunuz?
214-)tadını merak ettiğiniz bir meyve veya sebze ?
215-)işini severek takip ettiğiniz insan kim ve ne iş yapıyor?
216-)hangi mesleği neden olmazdınız, kişisel olarak olmaya karşısınız?
217-)ruh eşinizi bulabildiniz mi ?
218-)birine aldığınız (sizce) en güzel hediye neydi?
219-)yakın arkadaşlarınız neyi yaptığınızı öğrenseler şaşırırlar?
220-)en özgür hissettiğin an neredeydin ve ne yapıyordun?
221-)hangi cover şarkıyı orijinalinden daha çok dinliyorsun?
222-)size hangi hastalık çok tuhaf geliyor ve neden?
223-) çekirdek ailende vefat etmiş biri var mı?
224-)bugüne kadar yaptığın hangi iyilik kayda değerdi?
225-)hangi yabancı dilin nesi çok hoşunuza gidiyor?
226-)sosyal birisi misin yoksa asosyal mi ? halinden memnun musun ?
227-)ne yapmak istemiştin ama paran yetmedi?
228-)işin içinde bi kahpelik olabilir dediğin olay?
229-)geçmişe mi geleceğe mi gitmek isterdin, neden?
230-)bugüne kadar anlık bir kararla yaptığın en büyük çılgınlık neydi?
231-)iyi ki yapmışım dediğin bir maceran var mı, ne olmuştu?
232-)eğitim hayatın boyunca bir öğretmeninden kendin hakkında duyduğun en güzel söz neydi?
233-)sosyal medyanın nesinden rahatsızsın?
234-)oradaydım dediğin travmatik bir olay var mı?
235-)kim-neyle hiç beklemediğin kadar başarılı oldu?
236-)hangi ortamlarda hiç kendin gibi değilsin? Bu istemsiz mi oluyor, bilerek mi yapıyorsun?
237-)filmleri genelde konularına göre mi, oyuncularına göre mi, yönetmenlerine göre mi seçer izlersin?
238-)hangi lunapark makinesi ödünü koparır ya da zamanında koparmıştı?
239-)içinde yetiştirildiğin kalıplardan kurtulmak için ne yapıyorsun?
240-)kimlere özeniyorsun?
241-)dış görünüşü haricinde sebeplerle hayran kaldığın bir dizi karakteri ve nedeni?
242-)olmaktan korktuğun yerdesin, neredesin dostum?
243-)ilk kendi isteğinle ezberlediğin şiir veya alıntı neydi?
244-)şiir öldü mü ne dersin?
245-)hiç hoşlandığın biri için bu benim klasmanımın üstünde, bu beni aşar diye düşündüğün oldu mu?
246-)bu ülkede olanların hangisi sende derin bir yara bıraktı?
247-)en son ülkede olan neye çok sevindin?
248-)ailende nesilden nesile aktarılan bir tarif var mı? nedir?
249-)bi evin en küçük çocuğu olmak mı en kötüsü yoksa ablanın olması mı?
250-)kardeşinle ne kadar benziyorsunuz?
251-)bedava olduğuna inanamadığın ne oldu?
252-)keşke türkiye'de de olsa dedigin şeyler ?
253-)hangi kurumun varlığına anlam veremiyorsun?
254-)yaptığın en romantik hareket neydi?
255-)uyku veya narkoz sersemliğiyle yaptığın/söylediğin aptalca şey neydi?
256-)ailenizde hangi yeteneği harcanan kim var?
257-)hangi yemek seçiciliğini garipsiyorsun?
258-)haksız olduğun halde ne yaparak üste çıktın?
259-)hiç ırkçılığa milliyetçikiğe maruz kaldın mı? nerede ve ne oldu?
260-)isteyerek veya istemeden ne kadar uzun süre yıkanmadığın olmuştu?
261-) cenabet(gusülsüz) gezdiğin, dolaştığın oldu mu?
262-)entellektüel bir ortam olduğunu düşünürken seni şaşırtan ne duydun?
263-)hiç reddettiğin birinden daha sonra hoşlanmaya başladın mı?
264-)zeki ama çalışmıyor sence ne kadar geçerli bir gerekçe, yoksa sadece mazeret mi dersin?
265-)hiç büyük bir kaza geçirdin mi?
266-)kimle istemeden uzaklaştın?
267-)tanışsak bence iyi anlaşabilirdik dediğin tanınmış biri var mı ve kim?
268-)en son kime gerçekten çok kızdın, niye?
269-)yediğin en saçma azar neydi?
270-)en uzun ne kadar süreyle uyuduğun oldu?
271-)lisedeki kendine ne söylemek isterdin?
272-)okuldan uzaklaştırma ya da kınama aldın mı ? yediğin disiplin suçu nedir ?
273-)pek hoşlanmadığın ve kimseye yakıştıramadığın bir giyim eşyası varsa nedir?
274-)sahip olmak istediğin süper güç?
275-)nasıl ve ne zaman öleceğini bilmek ister miydin?
276-)romantik ilişkiler sence kısmet mi yoksa birini bulmak için çaba göstermek mi gerek?
277-)öğrenci değişim programına gideceksiniz ve 3 ülke hakkın var: hangilerini seçerdin ve nedeni?
278-)telefonunun hangi özelliğini çok geç öğrendin?
279-)en çok dinlediğin, izlediğin radyo ve TV kanalı?
280-)çevrene ve insanlığa faydalı olduğunu düşünüyor musun ?
281-)organ bağışı kaydını yaptınız mı ya da niyetiniz var mı?
282-)kadere inanıyor musun?
283-)kullanmayı en sevdiğin eski kelime nedir?
284-)insanlar sizin hakkınızda komik biri diye mi yoksa ağır/vakur biri diye mi düşünmesini istersiniz?
285-)tiyatro ? sinema ? hangisi ve neden
286-)neyin turşusu da olmasın?
287-)hangi kokuya katlanmayı güç buluyorsunuz?
288-)sana göre ideal evlilik yaşı kaçtır ?
289-)hangi şarkı ilk duyduğunuzdan beri hala her seferinde tüylerinizi diken diken eder?
290-)hangi şarkı ilk duyduğunuzdan beri hala her seferinde tüylerinizi diken diken eder?
291-)hangi taşıma aracına hiç binmedin ve çok istiyorsun/merak ediyorsun? (örn. uçak, shinkansen, tır, denizaltı vs.)
292-)huzuru nerede buluyorsun?
293-)seni ayakta tutan o müthiş cümle?
294-)fakir olmanın avantajları?
bir duyu organını kaybetmen gerekseydi hangisinden vazgeçerdin?
295-)hayatın yanıyor, yangında ilk vazgeçeceklerin ?
296-) onlyfans gibi Skype gibi uygulamalar üzerinden online sex yapıp para kazanmak ister misin?
297-) nudelerin ifşan internete düşse ne yaparsın?
298-) tango gibi bigo tiktok gibi uygulamalar üzerinden sexyligini kullanarak para kazanırs mısın?
299-) porn video da oynamak ister misin?
300-) ailen den ayrı yaşamak ister misin?
301-)evine kız arkadaşın veya erkek arkadaşın ilk buluşmada davet eder misin?
302-)ve son olarak elinde bi mikrofon tüm dünya seni dinliyor ne söylerdin ?
300 tane soru var arkadaşlar yeni bitirdim birbirinden sıradışı güzel sorular birbimize yayalım elden ele eğlenek az hatta neyse elim koptu hazırlayana kadar takip edip soru sormayı unutmayalım lütfen soruları rbleri bekliyorum..
53 notes · View notes
mevcutbilgi · 1 year
Text
27 Aralık 2022 Reyting Sonuçları
27 Aralık 2022 Reyting Sonuçları
27 Aralık 2022 Reyting Sonuçları Baba Yürek Çıkmazı Bir Peri Masalı Ben  Bu Cihana Sığmazsam Gecenin Ucunda
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
murat-o41 · 16 days
Text
Kaptan ve Tayfa Karımı Siktiler 2
Sonuna kadar geçirmişti artık.
Karımın vücudunun sarsıldığını görüyor, tekrar belini getirdiğini anlıyordum. Zevkten uçtuğu belliydi. Sonra kaptan, yavaş hareketlerle onu sikmeye başladı. Acele etmeden o koca sikini karımın götünden çıkarıyor, sokuyor, çıkarıyor, tekrar sokuyordu. Müthiş bir manzaraydı gözlerimin önündeki. Sikimi elime alıp, otuzbir çekmeye başladım. Neredeyse aynı anda belim geldi. Tohumlarım havada uçup, kamaranın tahta duvarına yapışıyordu. Gözlerimin karardığını hissediyordum.
Dikkatimi yeniden kaptanla karıma çevirdiğimde, tempoları biraz daha hızlanmıştı. Karımın memeleri şilteye yapışmış, kıçı havadaydı. Başını yan çevirmişti ve yüzünü görebiliyordum. Gözleri yarı kapalıydı. Zevkten mestolduğu belliydi. Kaptan iki eliyle birden onu ince belinden tutmuş, giderek arttığı belli olan bir hırsla sikiyordu. Bu arada karımın inlemeleri de giderek küçük çığlıklara dönüşmeye başlamıştı. Vücudunun sarsılmalarından, tekrar belini getirdiğini anladım.
Bu arada kaptan da pek iyi durumda değildi. Artık kalçaları bir motor gibi hızla hareket etmeye başlamıştı. Siki karımın götüne bir piston gibi girip çıkıyordu. Başını arkaya devirmiş, gözlerini kapamıştı. Ağzı aralıktı. Sonra birden dibine kadar geçirdi karıma. Kalçaları, kelebek kanatları gibi oynamaya başladı. Belini getiriyordu. Aynı anda karımın yeniden sarsılmaya, titremeye başladı. Kaptanın götünün içinde fışkırttığını hissetmek onu çıldırtmıştı sanki. Yeniden ve şimdiye kadarkilerden çok daha şiddetli bir biçimde belini getiriyordu o da.
Sonra, üstüste şilteye uzandılar.
Kaptanın siki hala karımın götündeydi. €ıkarmaya pek niyetli de görünmüyordu. Sadece biraz soluklanmak niyetindeydi anlaşılan. Böyle hareketsiz kalmaları yüzünden olmalı, benim gözlerim de, onlardan başka şeyleri görmeye başladı. Teknenin en ucunda kımıldayıp duran kapkara şeyi de, ancak o zaman farkedebildim. Bunu, tayfa Diop'un başı olduğunu anlamam için, yine de birkaz saniye geçmesi gerekti.
Aslında o ana kadar Diop'u aklıma getirmemiş olmam garipti. Yatta 4 kişi olduğumuzu unutmuştum. Anlaşılan, karımın gözlerimin önünde bir zenci tarafından götünden sikilmesi, tüm diğer şeylerin silinip gitmesine neden olmuştu. Birden, Diop'un ne zamandan beri orada olduğunu merak ettim. Eminim o da her şeyi seyretmişti benim gibi.
Bu arada kaptan yeniden hareketlenmişti. Kalçaları hafif hafif oynuyordu. Doğrusu çok çabuk toplamıştı kendini ve karımı yeniden sikmeye başlamıştı. Vücutları birbirine yapışık olduğu için ayrıntıları göremiyordum. Ama kaptanın altında kıvranmaya, kalçalarını kıvırmaya başlamasından, durumun karımın çok hoşuna gittiğini anlıyabiliyordum.
Diop da biraz doğrulmuştu şimdi. Daha iyi seyretmek istiyordu anlaşılan. Artık gizlendiği söylenemezdi. Aynı anda karım başını şilteden kaldırdı. Aralık ağzından inlemeler kaçıyordu. Sonra gözlerini açtı ve Diop'la gözgöze geldiler.
Yeniden son derece heyecanlanmıştım. Acaba şimdi ne olacaktı.
Karım da büyülenmiş gibiydi. Gözlerini Diop'tan ayıramıyordu bir türlü. Sonra kaptan ellerini şilteye dayayıp, vücudunun belden yukarı kısmını kaldırdı. Artık daha hızlı pompalamaya başlamıştı. Şimdi ben de, kara sikinin karımın kalçaları arasına girip çıktığını görebiyordum. Sonra karım da dirseklerini şilteye dayayıp, omuzlarını yükseltti. Gözleri hala Diop'un gözlerindeydi.
Zevkten uçmuş gibiydi.
Bu arada Diop'da iyice doğrulmuştu. Yine de, şiltelerin durduğu güvertenin altında durduğu için, vücudunun yalnızca belden yukarı kısmı görülüyordu. Simsiyah, sırım gibi adaleli vücudu pırıl pırıl parlıyordu. Sonra birden sıçrayıp, güverteye çıktı. Dizlerinin üstünde duruyordu şimdi. Şortunu çıkarmıştı ve çırılçıplaktı. Mümkünmüş gibi, kaptanınkinden çok daha büyük ve kalın olan sikine bakakaldım. Akıl almaz bir şeydi bu. En az 27-28 santimetre olmalıydı.
Manzaranın karım üstündeki etkisi de müthiş olmuştu. Yüzüne çılgınca bir ifade gelmişti. Tüm vücudunu kıvrılıp bükülüyor, kaptanın altında sanki dansediyodu. Birden kaptanın herşeyin farkında olduğu anladım. Daha da müthiş şeyler eyretmek üzere olduğumun farkındaydım.
Sonra Diop'un, dizlerinin üzerinde yürüyerek, onlara sokulmaya başladığını gördüm. Gelip karımın önünde durdu zenci. Tanrım, neler oluyordu böyle? İlk hareket karımdan geldi. Ellerinden biri Diop'a doğru uzandı ve parmakları, onun kol gibi sikine dolandı. Aynı anda tüm vücudunun titrediğini farkettim. Karım, çıldırmış gibiydi. Eli bir anda hareketlendi ve Diop'un sikini sıvazlamaya başladı. Gözlerini, elindeki allameden ayıramıyordu sanki.
Diop, biraz daha sokuldu karıma. Kalçaları ileri gitti ve sikinin koskocaman başı karımın yüzüne değmeye başladı.
Bu temas, ikisini de azdırıverdi birden. Artık zencinin siki karımın yanaklarında, gözlerinde, burnunda geziniyordu. Sonra karım Diop'un sikini yalamaya başladı. Kalçalarının kıvrılıp bükülmesi daha da artmıştı şimdi. Kaptanın, götüne girip çıkmayı sürdüren sikini koparmak istiyor gibiydi. Sonra ağzı açıldı ve dudakları Diop'un sikinin, dev bir mantara benzeyen başına kapandı. Diop'un kalçaları sarsılarak ileriye gitti ve siki karımın ağzına iyice girdi. Yine de dışarda kalan kısmı bile, normal bir sikten daha büyüktü.
Gözlerimin önündeki manzara acayipti. Şimdiye kadar hiç bu kadar tahrik olmamıştım. Karım, belden aşağısı şilteye sımsıkı yapışıp kaptanın vücudunun altında ezilmişti. Götüne piston gibi girip çıkan zenci sikinin aklını başından aldığı belliydi. Yeniden iki elini de şilteye dayamıştı. Götündekinden çok daha büyük olan ikinci bir zenci siki de, ağzına girip çıkıyordu. Tanrım, 2 zenci birden sikiyordu karımı. Gözlerimin önünde.
Biri götünden, biri ağzından sikiyordu.
Sonra birden Diop patlayıverdi. Tüm vücudu kasılmıştı. Karım, ağzında fışkıran belleri yutmaya çalışıyor ama, pek başarılı olamıyordu. Zencinin tohumlarının bir kısmı, karımın dudaklarından sızmaya başlamış, çenesine doğru akmıştı. Bir an için ağzını çekip Diop'un sikinden kurtuldu. Aynı anda fışkıran yeni bir salvo, onu tam yanağından vurdu. Bu kadarı fazlaydı doğrusu. Karımın sarsıla sarsıla belini getirdiğini görüyordum. Neredeyse aynı anda benim de belim gelmeye başladı. Sikime, elimi bile sürmemiştim.
Bu arada kaptan karımın götünü sikmeyi sürdürüyordu. O getirmemişti belini. Bir ara durup, şiltenin üzerinde halsiz yatan karıma sarıldı ve yavaşça yuvarlanarak, karımı üste aldı. Siki hala karımın götüne gömülüydü. Şimdi, daha da müthiş bir manzara vardı gözlerimin önünde. Karım dizlerini büküp, ayaklarını şilteye dayamıştı. Bacakları alabildiğine ayrıktı. Kaptanın kapkara siki, dibine kadar götüne girmişti. Amını örten küçük kumaş parçası da yana kaymıştı şimdi. Bir tutam kumral kılın süslediği amı, şişmiş, sulanmış, bir ağız gibi açılmış haliyle meydandaydı. Diop ise hala onların yanında ve dizlerinin üstündeydi. Sikinde en küçük bir yumuşama belirtisi bile yoktu.
Eğilip karımın memelerini yalamaya başladı.
Daha tam kendime gelemeden, tekrar ve daha çok heyecanlamıştım. Kaptanla Diop'un, önceden de şimdikine benzer şeyler yaptıkları belliydi. Hareketlerinden, son derece deneyimli olduklarını anlıyordum. Kimbilir kaç kadını böyle birlikte sikmişlerdi. Şimdi de karımı sikiyorlardı. Neler olacağını anlıyor ve çıldıracak gibi tahrik oluyordum.
Diop karımın bacakları arasına girince, yanılmadığım belli olmuştu. Büyülenmiş gibi gözlerle onun kocaman sikini tutup karımın vıcık vıcık olmuş amına dayayışını ve birden dibine kadar geçirişini seyrettim. Bir çığlık kaçtı karımın ağzından. İki zencinin arasına sıkışmış bembeyaz vücudu çırpınıyordu. Kalçaları, götündeki ve amındaki siklerin arasında, hızlı ve küçük hareketlerle dalgalanıyordu. Peşpeşe belini getirdiğinin farkındaydım. Duyduğu zevk müthiş olmalıydı. İki tane, birbirinden büyük zenci siki vardı içinde. Biri amına, biri götüne gömülmüştü.
Sonra, dehşetli bir sikiş başladı. İki zenci, hırsla pompalıyorlardı. Kapkara sikler, karımın amına, götüne girip çıkıyor, girip çıkıyordu. Hep birlikte yuvarlanıp yan yattıkları zaman, benim görüş açım da büyüyüverdi. Karımın, iki zencinin arasındaki bembeyaz vücudunu, büyüleyici bir kontrast yaratıyordu. Kapkara siklerin karımın götüyle amını girip çıkışlarını seyretmek, son derece uçurucuydu. Yeniden yuvarlandılar. Şimdi Diop en altta kalmıştı. Tempoları gittikçe hızlanıyordu.
Birden herşey birbirine karıştı. Üçü birden inliyor, sarsılıyor, kasılıyordu. İki zenci birden tohumlarını boşaltıyordu karımın içine. Biri amına biri götüne fışkırtıyordu. Bunun düşüncesi bile fazlaydı. Yine elimi bile değemeden, ben de patladım.
Artık beni taşımakta zorluk çeken, titreyen dizlerimi dinlendirmek için yatağın üzerine çöktüğümde, hayatımdan çok memnundum. Bu tatil gerçekten son derece unutulmaz bir şey olacaktı.
48 notes · View notes
hitabet · 2 months
Text
1. bir ilişki ilişmekle yetinmemelidir. kıyıya, köşeye, ucuna veya kenarına oturmakla, oturuyormuş gibi yapmakla gemi yürütülmez. üzerine oturulacak şey süngü bile olsa, tam anlamıyla oturmak şarttır.
2. ıslak olmayan bir ilişki düşünülemez.
3. aslında ilişki diye bir şey yoktur; her şey palavradır. iki insan ancak birbirlerine ilişmedikleri sürece birbirlerini yaşatabilir. birlikte değişim bir ortaçağ yalanıdır.
4. olmuyorsa olmuyor kuralı: kelek kavuna şeker serpmek kadar anlamsız bir hareket daha bulunabilir, ama bu zor olacaktır.
5. herkesin kavun yerine ayva yemeye hakkı vardır.
6. duvar çentiklerinin gölgesinin derin olacağı unutulmamalıdır.
7. söylenmeyen söz ağırlaşır.
8. herkesin kendine ait bir karanlığı olması gerektiği, tartışılmaz bir gerçektir.
9. bir ilişkide gerçek diye bir şey yoktur. dolayısıyla kaç kilo ettiği bilinemez.
10. avukatlar ve polisler, sevgiyi mülkiyet kanunlarının hükmüne sokmakta başarısızlığa uğramaya mahkumdur.
11. bedenlerin birbirine alışması söz konusudur. bu, beyinler için de geçerlidir. bu konuyla küçük mavi cinler ilgilenecektir.
12. acı çektirme sanatı gün geçtikçe ilerlemektedir.her ilişkinin amacı, bu sanatı kusursuzluğa ulaştırmak için çabalamaktır.
13. her insanın duvarları vardır. her duvarın gedikleri vardır. ilişkide dürüstlük, insanların birbirlerine verdiği ve bu gedikleri gösteren haritaların doğruluk derecesiyle orantılıdır. orantı sabiti 1.7’dir.
14. duvarlara işemeyiniz.
15. her insanın paspas olmaktan sıkılmaya hakkı vardır.
16. beklemek erdem değil, çaresizliktir.
17. insan temelde yalnızdır. üst katlar için kesin bir şey söylenemez.
18. yalnızlık paylaşılmaz. paylaşılırsa raconu kalmaz.
19. erken kalkanın kahvaltıyı hazırlaması, uzun vadede bir ütopyadan ibarettir.
20. in the long run we are all alive.
21. insan tek başına da sıkılabiliyorsa bu becerisini geliştirmelidir.
22. aslıda ilişki diye bir şey vardır. her şeyin palavra olması hiçbir şeyi değiştirmez. aşk her ilişkide bir olasılıktır. yaşam da her ilişkide bir olasılıktır. dolayısıyla aşkın ne olduğu bilinmemekle birlikte yaşam aşktır. bu madde, 3. maddeyle çelişmez.
23. diğerinin bokunu temizlemek, aşkın varlığını kanıtlamaz. diğerinin aşkını temizlemek, bokun varlığını kanıtlar.
24. metal yorgunluğu, uzun süre sıkılı kalan bir vidanın ya da bükülü duran bir levhanın yorulup kırılması gibi bir şeydir. aynı paralelde ilişki yorgunluğundan söz edilebilir.
25. ilişki, il-iş-ki değildir. fazla mesai ücrete tabi değildir. görev bilincinizi götünüze sokunuz.
26. ilişkilerde eşzamanlılık olanaksızdır. herkesin zamanı kendine göre işler. ortada tek bir dağın olması, değişik açılardan bakıldığında değişik şeyleri görüldüğü gerçeğini değiştirmez.
27. rüyalar, anılar kadar önemlidir. tabiri caizdir.
28. herkes kendi efsanesini kurmak ve yaşatmakla yükümlüdür. ancak bireysel efsaneler var olduğunda ortak bir efsane oluşturulabilir.
29. dil, iletişim kurmak için başvurulacak son amaçlardan biri olmalıdır. bir çelişki gibi görünse de konuşmak şarttır. bu, koklaşmanın ve telepatinin önemini hiçbir şekilde yadsımaz.
30. yolların uzun ve ince olması, üzerlerinde gündüz-gece gidilmesini gerektirmez.
31. her son’un nasıl olacağı en başından bellidir.
32. eğer bir ilişkinin bitmesi mümkünse bitecektir.
33. bunun birinci manifesto olması, ikinci bir manifestonun olmayacağı anlamına gelmez.
eserin başına git
bir ilişki nasıl olmalıdır birinci manifesto, cem akaş, 7, altikirkbeş yayınları, aralık 1992 1.baskı
2 notes · View notes
thesoundofdrugs · 3 months
Text
Bir kadıköy sokağı..Bir gece...
24 Aralık 2011 Cumartesi, 03:15
İlk kez cenin pozisyonunda yattığımı farkettim kıvrılıp uykusuz bir şekilde..Gene hislerim radarlarını açıp etrafımda birşeyler olduğunu biliyordum ve bu bana inanılmaz bir baş ağrısı ve yorgunluk... Biran önce uyumalıydım ve kısa süreli bir uyku nöbeti ardından sinir ile kalktım sebepsizce..Rüyalar gördüm oldukça ve gökyüzünde ki Dolunay'ı hatırladığım sadece.. Bu gece kendi ''Dolunay''ımı sahte olarak besleyecektim.. Elimi yüzümü yıkadım, bir kahve koydum.Fb'ye baktım, arkadaşlarımı cevapladım ve birini gördüm pekala, onceki davetini kabul ediyor bu akşam yanına geliyorum diyip dolaptan birşeyler atıştırıp dar bir kanvas kot giyip bir tişört üstüne de tamamlayıcı bir gömlek ile ceketimi alıp çıktım...Belki 10/15 dakika arabanın içinde buz gibi oturup bekledim ne yaptığım hakkında düşünmeye çalışarak..Boşver diyip kontağı çevirdim sigaramı yaktım; bir moonspell açıp kadıköye yola koyuldum..
Yer bulmakta oldukça zorlandım... Onu aradım ve kilisenin duvarında görüşmek istediğimi söyledim..Hava'nın soğuk olmasından yakınmaya kalkarken geliyorsan gel diye sert çıkıştım sebepsizce; onayladı. Hasırcıbaşı caddesinde eski oturduğum evin orada bir yer buldum ve oraya aracı park edip kiliseye doğru yol aldım..Mesaj attım ve 10 dakikaya kadar kilisede olacağımı; oda cevap olarak arkadaşlarıyla olduğunu ancak 30 dakikaya kadar gelebileceğini söyledi.. (( anca satabiliceğini kısaca.. )) Bir bira aldım ve müzik dinlemeye başladım duvarda.. Yanımda bir kadın vardı biraz gözü yaşlı gibi; yalnız...Sanırım 26/27 yaşlarında bir gezgin edasıyla...Canı sıkkındı sanırım neden bilinmez umurumda da değildi...Arada sanırım gözgöze geldik ama ikimizde oralı olmadık sanırsam...Birasını yudumladı ve sanırım bitirdi ve gidicekti...Bir afalladı toparladı yürümeye başladı tam derken her zaman işediğimi o konteynırların oraya çarptığı vakit tam yığılıcak iken yakaladım onu...İyimisin diye sordum evet deyip geçiştirdi ; seni taksiye bindireyim dedim hayır dedi peki dedim..Arkamı döndüm kulaklığımı taktım birama uzanır iken karşımda onu gördüm...Ufak bir tanışma merasimi gerçekleşip sen kimsin edalarına döndü durum.. Öğrendim ki aslında ağlamıyormuş sadece canı sıkkınmış..Yağmuru iyi yiyip gözleri akmış.Biraz sohbet ettik..26/27 yaşında dediğim o kadın biyoloji öğretmeni ve 33 yaşında olduğunu Moda'da oturduğunu öğrendim..Kendisine eşlik etmemi ve onu bırakmamı rica etti fakat bir arkadaşımı beklediğimi söylerken tam telefon geldi o kişiden ve nerde olduğumu sordu...Halbuki önümden geçmiş ve beni farketmedi...aramızda 20/25 adım var iken gozgoze geldik ve yanımıza geldi..Sarıldı öptü şaşırdım..O tanıştığım ismini hatırlamadığım kadın ise bir bozuldu sanırım anlamadım...Gelen arkadaşım tekel'e bira almaya gitti ve ismini hatırlamadığım kadına tam birşey söyleyecek iken Neyse ben gitmeliyim dedi ve bir anda kayboldu ortalıktan...Sanırım onu bir daha göremeyeceğim..Tekelden geldi ve ikimiz kaldık.. Konuşmaya başladık havadan sudan.. Konu ''Dolunay''a geldi ve sohbet ettik.. Bana sen ''Güneşin Oğlu''sun dedi.. Hoşuma gitmedi değil..Sonra üstünü başını inceledim..Sevmediğim gibi..Kıçında tayt üstünde kazak sadece kıçını kapatan ve ayağında 1 karış topuklu bir çizme... İçmeye devam ederken kapalı bir yere gidelim oturalım diye diretti ve ben gene reddettim...Yer değiştirmek istersen caddebostana gidelim dedim birden bire...Onayladı ve beni takip etmesini söyledim... Çok fazla içmedim evet..Arabanın yerini unutucak kadar hatta çalındı lan haha diyecek kadar içmediğimi biliyorum...Neyse şükür kavuşturana bulduk.
Kontağı çevirdim müziği açtım ve yavaş yavaş parlayan ışıklarda su gibi yollarda gitmeye başladık...Bir cd koydum ve skidrow dinliyordum..ki baktım parçayı değiştirdi..Birden bire parladım bağırdım sen ne yapıyorsun lan ?! diye.. sustu dokunma ?! diye bağırdım..gene sustu.. Caddebostan sahile vardık..Karnı acıkmışmış ve kendine ve bana burger king'den çizburger deli saçması ve tekele uğrayıp bira ve sigara ikilisini doldurmuş torbaya...Kontağı çevirdim motoru çalıştırdım ve aracın kaloriferini açtım..soğuk..oldukça soğuk... Çok mükemmel gibi böyle liseli aşık tripleri..Hadi bundan ısır yok hadi bir lokma daha geyikleri..Yolda zaten yeterince haşladım onu..İçimden bağırıp öf yeter siktir git demek gelmedi değil..Neyse atlattık..şişeleri tokuşturduk konuşmaya devam etti..Yüzüne pek bakma meraklısı değildim..Ayakkabılarını çıkarttı daha rahat oturmak için... Koltukta bağdaş kurup dokun bana demeye başladı..Nasıl neden ne için diye beynimin içindeki oyunlar üzerine kurgular yaratmaya başladım...Sadece elimi uzatmak ıle yetindim omzuna..Sarılmak değil..Sadece uzattım..Şaşkınım, bir kadın bedenine bu kadar uzak hissetmek kendimi; oldukça şaşkınım...Kendimde garip bir titreme hissederek yanıma sokuluşunu sadece izledim..Defalarca '' Dokun bana '' kelimesini kullandı..Taytını çıkartıp hırkaya doladı bacaklarını...Birden bire oturduğum şöfor koltuğunda üstümde buldum onu beni öperken ve ''benim gözlerim açık''..Tepki vermedim , karşılık verdim; zaten içimde biyolojik olarak hiçbir hareketlenme yoktu..''Gidelim buradan, sana burada değil yatağında saldırmak istiyorum dedi'' ruhsuz olarak peki dedim.. Maalum cuma gecesi..Sahilde çevirmelerin bolca olacağı bir gece.. Ara sokaklar üzerinden gidilmesi gerekti..Eve girmeden bu gece bu büyüyü bozmak istedim ve tekel'e uğrayıp ismine bakmadan orta kalite bir şarap aldırttım.. ben anlamam..Kontağı kapattım ve arabadan çıkarken çıkarttıklarını giydiğini unutup üstüne bir de kızdım madem giyicektin neden çıkarttın diye sebepsizce.. Beklemeyi sevmem genel olarak..Eve sessizce girdik.. Kendime kahve koymaya mutfağa gittim..Isıtıcı'ya suyu koydum, kaynattım bardağımı aldım ve odaya döndüm...Sanırım herşey planlanmış bir şekilde idi..Odam'da striptiz kulübünden çıkmış bir kadın vardı sanki...Elimdeki bardağı bıraktım şarap şişesine yöneldim içimdeki nefret ve titreyen ellerim ile..Tıpasını açtım kafamı diktim boğazımın kapakçıkları sanırım tıkandı ve dudaklarım arasından dökülmeye başlayışını aldırmadan bitirmeye çalıştım.. şişeyi indirdiğimde bambaşka bir bakış açısına sahip olup yapmam gerekeni ; kendi isteğimi değil, kendi duygularımı kendi arzularımı bir kenara bırakıp karşımdaki o kadına kendimi becerttim... Şimdi arkamda uyuyor.. Ben hala uyumuyorum.. Ben hala düşünüyorum ki yazıyorum kahvem ve sigaram ile..Şimdi , ''ben'' mi ; '' O '' mu yoksa ikimizde birbirimizi mi becerdik
kimdi o kadın ?
ben yastığımı alıp salona gidiyorum..
4 notes · View notes
Text
Deli Kaynımın Delirten Yarağı! (Sinem 27 Y., İstanbul)
Slm, ben Sinem. 6 yıllık evliyim, 27 yaşındayım, 1.72 boyunda, esmer ve balık etli biriyim. Zihinsel özürlü kaynımla aramda geçen bir seks hikayemi paylaşmak istiyorum, çünkü kimseye anlatamıyorum ve içimde de tutmak ağır geliyor bana. Hikayem bundan 2 sene önce Mayıs ayında geçiyor. Kocamla beraber memleketlerine (Anadolu'nun şirin bir köyüne) tatile gittik. Köyde yaşayaşan kaynanam, kayınbabam ve kocamdan küçük olan zihinsel özürlü kaynım (İlhan), geleceğimizden haberleri olduğu için baya hazırlık yapmışlar, bizi bekliyorlardı. Gittiğimizde yoğun bir ilgi, bir alaka, utandırmışlardı beni. Hele kaynım, "Yengem geldi, yengem geldi!" diye diye ortalığı velveleye vermişti. Doğrusu bu ilgi çok hoşuma gitmişti. Yemekler yenildi, çaylar kahveler içildi, sohbetler edildi. Derken, kocamla ben yorgunluktan mahf olmuştuk, yatmak için izin isteyip, odamıza gittik, yattık uyuduk.
Sabah temiz havanın etkisiyle erkenden uyandım. Pencereden baktığımda kayınım İlhan hayvanları dere kenarına götürüyordu. Ben de üstümü giyinip dışarı çıktım. Kaynanam inekleri sağmış, sütü kaynatmak için ateşe koymuştu. Beni görünce gülerek, "Güzel gelinim uyandın mı, günaydın!" dedi. "Günaydın anneciğim!" deyip, ateşin önünde muhabette koyulduk. Kaynanam, maddi manevi bazı sıkıntılarının olduğunu anlatıyordu. Ben de, "Maddi sıkıntılar halledilir de, manevi sıkıntı nedir anneciğim?" dedim. Başladı anlatmaya, "Biz yaşlandık, kızlar uğramaz oldu, siz İstanbul'da, biz burda kala kaldık öyle. İlhanın durumunu biliyorsun, gitmediğimiz doktor kalmadı, ama hiçbir faydası yok. Geçim kaynağımız hayvanlar, onlar da bakım ister, yaşlandık artık bakamıyoruz, İlhan da anlamıyor, hayvanları suya götürürüyor hepsi o kadar!" dedi, sonra, "Neyse... Hadi gel bir çay koyalım, kahvaltı yaparız!" dedi ve kalktık hazırlık yapmaya başladık. Kocam da uyanmış elini yüzünü yıkadıktan sonra sofraya geldi. Kahvaltıdan sonra kocama, "Biraz gezelim tarlalarda falan..." dedim. Kabul etti ve bahçeye indik. Dalından domates salatalık yemek kadar lezettli bir şey daha yoktu. Çok hoşuma gitmişti...
Akşam olmuştu, ama benim içim de kaynıyordu, temiz hava ve organik yiyecekler bende adeta Afrodizyak etkisi yapmıştı ve canım öylesine sex istiyordu ki, anlatamam. Yatağa girer girmez, ben hemen yapıştım kocamın dudaklarına ve sevişmeye başladık. İkimizin de Orgazm olduğu güzel bir sikişmeden sonra, gayet huzurlu bir şekilde yattık, uyuduk.
Sabah yine erkenden uyandım. Yıkanmak için banyoya girdim. Kimse uyanmadan yıkanmalıydım, çünkü köy hali, derme çarpma bir banyoları vardı. Eskiden orası mutfakmış, ama sonra etrafını hasırlarla kapatarak banyo yapmışlar. İşin açıkcası insanı bu tedirgin ediyordu. İyi ki ani su ısıtıcıları vardı, su ısıtmak zorunda kalmamıştım. Hemen aceleyle soyunup suyun altına girdim. 2 dakika sonra sanki bir gölge görmüş gibi oldum, sağa sola baktım, birşey göremedim. Kim ola bu saate deyip devam ettim, banyomu yapıp, hızlıca giyinip yattığımız odaya gittim. Ama banyonun ordan bir takım sesler duydum. Merak ettim, pencereden baktım. Bir de ne göreyim, kaynım İlhan banyo yaptığım yerin arka tarafından çıkıyor. Birden afalladım, ne yapacağımı şaşırdım kaldım. Beni mi röntgenlemişti? Nasıl olurdu böyle birşey? Öğleden sonra banyo yaptığım yerin arka tarafına gidip baktım. Gerçekten oraya konulan buğday torbalarının hemen yanında, bir parmak genişliğinde bir aralık vardı. Artık hiç şüphem kalmamıştı, kaynım beni dikizlemişti. Utana sıkıla geri geldim. Herkes dışardaydı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kaynıma da kızamıyordum, 24 yaşında genç bir erkekti, belki zihinsel olarak eksikti, ama o da bir erkekti, onun da cinsel ihtiyaçları vardı. Onun için kızmadım ve kimseye de birşey söylemedim.
Aradan birkaç gün geçmişti ve İlhan'ın bana bakışları çok değişmişti. Bunun farkındaydım, ama ne yapabilirdim ki? Ne diyebilirdim ki? Daha doğrusu sonuçta deliydi. Gece olmuş ve herkes uyuyordu, benim ise uykum kaçmıştı. Uyumaya çalışıyordum, ama uyuyamıyordum. Kocam horlamaya başlamıştı bile. Birden dış kapının gıcırdamasını duydum, doğrulup ön cepheye baktığımda, İlhan'ı banyonun arkasına giderken gördüm. Ne yapıyor bu deli bu saate orda? diye bakmaya devam ettim. Merak işte, yatıp uyusana, sana ne? Ama dedim ya merak işte, beni rahat bırakmadı, peşinden yavaşça dışarı çıkıp, çitlerin aralıklarından baktığımda, adeta şok olmuştum. İlhan donunu indirmiş 31 çekiyordu. Hemen ordan ayrılmak istedim, hatta iki adım geri attım, ama yine vaz geçtim, biraz daha seyretmek için geri döndüm, daha dikatli bakmaya başladım. İlhan tam karşımda yan durmuş, hızlı hızlı 31 çekiyordu. Biraz daha bekledim ve İlhan kasıla kasıla boşalmaya başladı. Ama asıl şoku işte ondan sonra yaşadım, sikindeki kalan dölleri temizlemek için döndüğünde, avlunun ışığı yarağını tam aydınlattı ve ben hayatımda gördüğüm en büyük ve kalın yarağı gördüm. Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı ve gözlerimi yarağından ayıramıyordum, dehşet bir şeydi, gerçekten inanılmazdı. İnternette çok yarak gördüm, ama böylesini hiçbir yerde görmedim. İlhan donunu çekerken ben de hemen geri içeriye girdim. Odaya geldiğimde kocam halen horluyordu. Hemen sırtımı ona dönüp uyumaya çalıştım, ama İlhan'ın yarağı bir türlü aklımdan çıkmıyordu.
İlerleyen günlerde İlhan'ın yarağı adeta beynimde saplantı haline gelmişti. Tanrım, nasıl bir şeydi o yarak öyle? Bir kadın nasıl içine alabilir onu? diye her düşündüğümde sırılsıklam oluyordum. Ama kocama birşey belli etmiyordum, sadece hemen odama girip kapıyı kilitleyip, İlhanın yarağını düşünerek masturbasyon yapıyordum.
Günlerden Çarşambaydı, akşam üstüydü, evin telefonu çaldı. Telefonu kocam açtı. Tedirgin bir sesle, "Ne zaman oldu, nasıl oldu? Yaşıyorlar mı?" diye konuşunca, herkes, "Kine ne oldu?" diye ayağa fırladı. Kocam, "Tamam geliyoruz!" deyip telefonu kapattı. Hepimiz merakla ne olduğunu beklerken kocam anlattı: Amcaları tarladan gelirken traktörün romorkü devrilmiş ve amcaları altında kalmış. Durumu çok ağırmış, kan da lazımmış. Kocam, "Hemen hazırlanıp çıkalım!" dedi. Ben de hazırlanmak istedim tabi, ama kocam, "Senin ve İlhan'ın gelmesine gerek yok, biz gideriz! Duruma göre sana haber veririm!" dedi. "Hayır, ben de geleceğim!" dedim, "Olmaz!" deyip kestirip attı. Kocama gizlice, "Kendine gel, ben burada yalnız kalamam, korkarım!" dedim. Kocam da, "Korkma, birşey olmaz. Hem İlhan burda ya!" dedi ve aceleyle çıktılar. Gidecekleri köy traktörle yarım saat sürüyordu, binip gittiler...
Gece saat 23:00'e geliyordu, daha haber almamıştım. Patlamak üzereydim ki, evin telefonu çaldı. Hemen fırladım açtım. Arayan kocamdı, "Bu gece gelemiyoruz, durumu çok ağır, tıp fakültesine havale ettiler ve oraya gidiyoruz!" dedi. "Peki ne zaman geleceksiniz?" dedim. "Bilmiyorum, belli değil!" dedi. "Bari annem gelsin!" dedim. "Annem de yengemlerde, gelen giden çok, yengem ilgilenecek durumda değil!" dedi. "Tamam!" deyip kapattım telefonu. İlhan yere uzanmış Televizyon seyrediyordu, dünyadan haberi yoktu. Bana dönüp, "Annemler gelmiyorlar mı?" dedi. "Hayır!" dedim. Hiç konuşmadan tekrar filmi seyretmeye devam etti. Ben divanda oturdum, düşünüyordum. Saat baya geç olmuştu, "İlhan yatağına geçip yat istersen!" dedim. Hiç konuşmadan kalktı ve yerine geçti, gömleğini ve kot pantolonu çıkararak, sadece donuyla ve atletiyle yatağa uzandı, üstünü örtmeden. Ve o dev yarak donunun içinde, karşımda öylece duruyordu. İnik hali bile çok büyüktü...
Ben de orda divanda uzandım, ama uykum gelmiyordu, gözüm hep ondaydı. İçimi karışık duygular kaplamıştı, amım ıslanmış ve istemsiz hareketler yapıyordum, elim çoktan pijamamın içinde amıma varmıştı bile. İki parmağımı amımın içine sokup çıkarıyordum. Birden İlhan'ın bana baktığını gördüm, kaşıyormuş gibi yapıp elimi çektim hemen. İlhana baktım, bu sefer o sokmuştu elini donuna ve gözlerimin içine bakarak yarağıyla oynuyordu. "Napıyorsun İlhan, çek elini ordan!" diye bağırmışım. Hemen elini çekip bakışlarını kaçırdı. Sonradan üzüldüm çocuğa bağırdım diye ve telafi etmek için onunla konuşmaya başladım. Kısa cevplar veriyor, gözünü benden kaçırıyordu...
"İlhan seninle bir şey konuşamam lazım!" dedim. "Nedir yenge?" dedi ve bana baktı. "İlhan sen neden evlenmiyorsun?" dedim. "Babam erken diyor!" dedi. "Erken değil, tam evlenecek yaşta bir erkeksin ve evlenmem lazım!" dedim. "Babam kimse seni almaz diyor!" dedi. "O yüzden mi 31 çekiyorsun?" dedim. Bakışlarını kaçırdı ve cevap vermedi. "Ben seni geçen gün gördüm, banyonun arkasında 31 çekerken!" deyince, "Yalan söylüyorsun!" deyip, birden doğrulup oturdu. Ödüm koptu biran, birşey yapacak diye. "Hayır, yalan söylemiyorum gördüm, 31 çekiyordun!" diye tekrarlayınca, "Babama söyleyecekmisin?" dedi. "Söyleyim mi?" dedim. "Hayır söyleme, babam beni dövüyor!" dedi. "Daha önce dövdü mü?" dedim. "Evet, bir kere tarlada yakaladı ve çok dövdü!" dedi.
Bunları konuşurken amım nasıl karıncalanıyordu anlatamam. Şeytan dürtüyordu, işte sana fırsat, değerlendir diyordu. "Peki söylemeyeceğim, ama karşılığında senden bir şey isteyecegim, sen de onu yaparsan kimseye söylemem, yoksa abine de, babana da söylerim!" dedim, ama yüreğim kalbimden çıkacak gibiydi, nefes alamıyordum, boğazım düğümleniyordu, daha şimdiden içimi suçluluk duygusu kaplamıştı. İlhan, "Nedir yenge?" deyip kalktı, pantolonunu giymeye çalıştı. "Hayır giyinme, banyo yapmanı istiyorum, çok kötü kokuyorsun. Ama önce içerden sana temiz iç çamaşır alalım!" deyip dolaba yöneldim, ona bir külot ve atlet çıkardım, "Hadi bakalım, şimdi doğru banyoya!" dedim. "Yıkanınca babama demiyecek misin?" dedi. "Önce seni bir yıkayalım, sonra konuşuruz!" dedim ve banyoya girdik.
Atletini çıkartıp attı oraya, suyu kıvamına getirip donla altına girdi. Ben ona bakıyorum. Tamamen ıslanınca yarağı olduğu gibi yapıştı dona, bütün hatlarıyla görünüyordu. "Donunu da çıkar, seni lifleyeceğim!" dedim. Hiç itiraz etmeden çıkardı. Aman Tanrım, bu ne ya? dedim kendi kendime. Yarağı kıllı, kirli, ama kocaman bir şeydi! İlhanı lifleyip iyicene yıkadım. Arada elim kazayla değiyor gibisinden yarağına elliyorum. Ve yarak kısa sürede kalkmaya, uzamaya ve kalınlaşmaya başladı...
Kendime inanmıyordum, hayatımda hiç kocamı aldatmamıştım, fakat şimdi öz kardeşiyle aldatmanın planlarını yapıyordum. Yarağını tutup, "İlhan bu neden böyle oldu?" diye sert çıkmaya başladım. "Bilmiyorum yenge, annem yıkayınca da oluyor!" demez mi! "Nasıl bilmiyorsun?" dedim. "Bilmiyorum işte, sorma bana!" dedi. "Peki 31 çekmesini nasıl öğrendin?" diye sordum. "Asım öğretti!" dedi. Asım komuşlarıymış, ama evleri biraz uzaktaymış. "Peki, hiç bir kadınla yaptın mı o işi?" dedim. "Hayır yapmadım!" dedi. "Nasıl yapılacağını biliyormusun?" dedim. "Bilmiyorum!" dedi. "Peki ben sana öğretsem, kimseye söylermisin?" dedim. "Hayır söylemem!" dedi. "Bak ama, eğer söylersen, ben de senin 31 çektiğini babana söylerim. Askerlere de söylerim, seni ceza evine atarlar!" dedim. "Yok valla söylemem!" dedi. "Peki!" dedim. İlhanı kurulayıp çıktık. Dış kapıyı kilitleyip, yattığım odaya geçtik...
Ben de soyunup, yatağa sırtüstü yattım ve "Bak İlhan, bir kadın yapmak için, öncelikle onu yalaman gerekiyor!" dedim. Geldi elimi kolumu yalamaya başladı. "Oraları değil, burayı yalayacaksın!" diyerek amımı gösterdim ve "Aynı köpeğin su içtiği gibi, dilini amımın içinde gezdirmen lazım!" dedim. Hiç beklemeden yumuldu amıma ve yalamaya başladı. Ben zevkten uçmak üzereydim. Başından tutup amıma bastırdım, "Daha hızlı yala! Daha hızlı!" diye diye şidetli bir şekilde orgazm olup boşaldım. Ama ne boşalma, anlatılamaz! İlhan halen yalamaya devam ediyordu. "Yeter bukadar! Şimdi de senin sırtüstü yatman lazım!" dedim. Dediğimi yaptı. Yarağını elime alıp sıvazlamaya başladım. Ama avucuma sığmıyordu ki, içime nasıl girecekti? Nasıl alabilirdim içime onu? Hem almak için sabırsızlanıyordum, hemde bana bir şey olur diye çok korkuyordum. Bütün cesaretimi toplayıp, ata biner gibi üstüne diz çöktüm. O sadece olacakları bekliyordu. Elimi bolca tükürükleyip yarağının başını iyice ıslattım. Benimki zaten ıslak olduğu için, yarağının gövdesinden kavrayıp yavaşca amıma sürtmeye başladım. Yok böyle bir delilik ya, kendime inanamıyorum, zevkten uçuyordum adeta.
Biraz zorladıktan sonra yavaş yavaş amımın dudaklarını gerildiğini hissettim. Ve biraz sonra daha şidettli bir acı ile durdum, kafası içimdeydi. Ama içimden çıkarmak istemiyordum, hepsini almayada korkuyordum. O an aklıma çantadamki nemlendirici krem geldi ve "Sen kıpırdama!" dedim, gidip getirdim ve yarağına baştan aşağıya iyice sürmeye başladım. Sonra yine yarağını amıma almayı denedim. Bu defa biraz daha rahat oluyordu galiba. Biraz daha, biraz daha derken içimde yer kalmadığını anladım, inanılmaz zorluyordu rahmimi. Ama daha hepsi girmemişti, elimi attığımda daha 3 parmak kadarı dışarda duruyordu. Ben ise kıpırdamaya korkuyordum. Biraz o şekilde git gelden sonra inanılmaz bir orgazm daha yaşadım. Yarağına da alışmaya başlamıştım, artık yavaş yavaşta olsa oturup kalkabliyorum. Benim sıvımın ve kreminde etkisiyle, yarak içimde kayıyordu adeta. Sonra hızlanmaya başladım. Yarak beni zorluyordu, ama istiyordum da...
Bir süre sonra ayağa kalkıp, "İlhan, sen hiç sikişen eşek gördün mü?" diye sordum. "Gördüm!" dedi. "Beni o eşek gibi sik! Yarağına bolca tükür ama!" dedim ve ellerimle duvara dayanıp domaldım. İlhan yarağını tükürükleyip arkadan amıma girmeye çalışıyordu. Ve işte kafası içimdeydi, ama birden öyle bir abandı ki, gözlerim karardı ve istemeden de olsa bastım çığlığı. İlhan sesimden korkup durdu. Kendime geldiğimde, "Tamam devam et, ama yavaş yavaş!" dedim. Dediğim gibi yavaşça gidip geliyordu, ama ben zor duruyordum ve tutunduğum duvardaki beyaz alçıyı söküyordum. Kendimi geriye ittirerek, tamamını içime almak istiyordum. Sonunda taşaklarının kalçalarıma çarptığını hissedince daha çok hızlandım. O da aynı anda hızlanmaya başlamıştı...
Korunmuyordum ve içime boşalmaması gerekliydi. Ama iş işten geçmişti, son darbelerdi, ben kopmuştum, hiçbir şey umrumda değildi ve aynı anda boşaldık. Duvara tutunmaktan kollarımda derman kalmamıştı, aşağıya kayarak dizlerimin üzerine çöktüm, İlhan da yarağını çıkarmadan benimle birlikte kaydı ve üstüme yığıldı kaldı. İçime öyle bir boşalmıştı ki, yarağı içimde olduğu halde etrafından dölleri süzülüyordu. Yarağı kendiliğinden küçülüp amımdan çıkınca, İlhan ayaga kalktı ve "Bu 31 çekmekten daha güzeldi, bundan sonra bana hep sen öğret yenge!" dedi. "Peki, ama kimsenin bilmemesi lazım, yoksa abin seni öldürür!" dedim. "Ben kimseye söylemem, ama sen de söyleme!" dedi. "Tamam! Hadi gel yanıma uzan!" dedim. Gelip yanıma uzandı. Hiç kıpırdamadan ytaıyordu. Elimi inmiş yarağına atıp biraz okşayıp sevdikten sonra, yarağı yine kazık gibi oldu. "İlhan bir daha sikmek istermisin?" dedim. "Evet yenge, hadi yapalım!" dedi. O gece sabaha kadar 4 kere siktirdim kendimi İlhana.
Ertesi gün telefonun sesiyle uyandığımda, saat ögleden sonra 16:00'yı geçiyordu. Hemen fırladım telefonu açtım. Kocam arıyordu, "Niye açmıyorsun telefonu, nerdesin, 1 saaten fazladır arayıp duruyorum!" dedi. Ben de, "Bütün gece uyuyamadım, sabah ta erken kalktım, uykusuz olduğum için divanda uyuya kalmışım!" demek zorunda kaldım. "İlhan napıyor, orda mı?" dedi. "Nerde bilmiyorum, sabah hayvanları saldı sonrada eve gelmedi, ben de kapıyı kilitleyip uyudum. Amcanın durumu nasıl?" dedim. "Bilmiyoruz, daha bir gelişme yok, yoğun bakımda olduğu için içeriye almıyorlar, sadece yaşadıgını biliyoruz!" dedi. "Ee, gelmeyecekmisin?" diye sordugumda, "Sanırım gelemiyoruz!" dedi. Üzülmüş gibi yapıp (içimden baya sevinmiştim), geçmiş olsun dileyip telefonu kapatım. Sonra dışarıya çıkıp İlhana seslendim, ama ses yoktu, nerde olduğunu da bilmiyordum.
Banyoya gidip duş alıp pencerenin karşısına oturdum ve İlhanın gelmesini bekledim. Saat 19:00 olmuştu, ben yemekle uğraşırken kapının zorlandığını duydum. "Kim o?" diye sorduğumda, İlhan, "Ben geldim yenge, kapıyı aç." dedi. Açtım ve "Nerdesin sen?" diye kızdım. Hiç konuşmadan içeriye girdi, "Ben acıktım!" dedi. Dünden beri hiçbir yememişti garibim. "Nerdeydin?" dedim, "Hayvanlarla beraberdim, onları otlattım, şimdi hepsini götürüp ahıra soktum!" dedi. Ben de gülerek, "31 de çektin mi?" dedim. "Hayır artık yapmıyacağım onu, seninle daha güzel oluyor!" dedi. Gülerek, "Bak seeen, neden daha güzel? dedim. "İşte sen çok güzel kokuyorsun!" dedi. Yemeğini koydum, yemek yedikten sonra çay içtik, "Hadi yatalım!" dedim. "Tamam!" dedi ve yatağına doğru gitti. Onu bu gece de istiyordum, hemde daha çok. "İlhan, yine yanımda yatmak istermisin?" dedim. Kafasını sallayarak, "Evet yenge!" dedi. İçimi yine bir heycan sarmıştı. "Tamam, o zaman benim odaya gidelim!" dedim.
İkimiz de çırıl çıplak soyunarak yorganın altına girdik. Elimi yarağına attım ve okşamaya başladım. Yarağı hareketlenmeye başlamıştı. Ağzıma almak istiyordum, ama hayatımda hiç yapmadığım için tiksiniyordum. İnternette hep görüyordum, hep ağızlarına alıyorlardı, ama cesaret edemedim, biliyorum midem kaldıramzdı. Okşamaya devam ettim, taş gibi olmuştu elimde. Bu sefer ben sırtüstü yatarak bacaklarımı iki yana actım ve üstüme çıkmasını söyledim. Bacaklarımın arasında yerini almıştı, fakat bir şey yapamıyordu. Yine ben yarağını kavrayarak amıma sürtmeye başladım. Sırıl sıklam olmuştum ve zevk sularımla yarağını ıslatıyordum. Öyle içime girmeyeceğini bilgidiğim için yine avucuma tükürükleyip onun yarağını iyicene ıslattım ve yavaşca içime girmesini söyledim, "Sakın zorlama, ben dur deyince de dur!" dedim. "Tamam yenge!" dedi. Eliyle yarağını tutarak içime sokmaya çalışıyordu, ama başaramıyordu. Ona yardım edip bacaklarımı iyicene açıp havaya kaldırdım ve elimi yandan uzatıp yarağını tutup amımın hızasına getirip, tam deliğime denkledim, "Şimdi yavaşça gir!" dedim...
Dediğimi yaptı. Yarağının başı içimdeydi ve dün geceki kadar canım yanmamıştı. Biraz daha girdi, "Dur!" dedim. İçim yanmaya başlamıştı ve amımın duvarını zorluyordu yine. Biraz bekledikten sonra ellerimi kalçasına atıp sıkıca tutarak kendi kalçalarımı oynatmaya ve yarağını içime almaya çalışıyordum. Çoğunu almıştım. Zaten ıslanmıştım onun da etkisiyle daha da kayıyordu içime ve sonuda nihayet yine kasıklarımız birleşmişti. Tamamı içimdeydi ve benim gözlerim kapanmış, nerdeyse dudaklarımı koparıyorudum ısırmaktan. Onu serbest bıraktım ve "Şimdi istedigin gibi yapabilirisin!" dedim. İçime sokup çıkarmaya başladı. Kafasına kadar çıkarıp, dibine kadar sokuyordu. Her girdiğinde ben yine uçuyordum. Tamemen içime girmesi için bacaklarımı iyicene havaya kaldırıp yanlara doğru açtım. İlhan kudurmuştu, deli gibi girip çıkıyordu. Ben kaç kere boşaldım bilmiyorum. Nefes alışları hızlanmıştı. Onun boşalmasını istemiyordum, daha da hızlanmasıyla onu içimden çıkardım...
Zavallı yüzüme öyle mazlum mazlum bakıyordu ki, sanki 'Neden?' diye sorar gibiydi. "Çok yoruldum, biraz bekle!" dedim. Yarağı dimdik duruyordu, inmesin diye biraz okşadım. Yine onu içimde istiyordum, ama domalacaktım, o şekilde daha iyi sikiyordu. Önünde domaldım ve arkama geçmesini istedim. Diz çöküp tekrar sikini tükürükleyip içime öyle bir girdi ki, gerçekten bayılacağım sandım. Hem acı, hem zevk ikisi biraradaydı. Bu sefer bütün kontrol ondaydı ve istedigi gibi sikecekti. İlhan sanki az önce onu yarı yolda bıraktığım için intikam alır gibi, beni sıkıca belimden kavrayıp sert ve hızlı bir şekilde sikmeye başladı. Ben yine doruktaydım. İlhanın nefes alışları hızlanmıştı ve son hamlesini yaptığında, içimde bir yerlerin yırtıldığını hisettim, ama aldığım o zevk bana hiçbir şeyi umursatmıyordu. Dölleriyle yine içimi doldurmuştu. Ben uzanınca, yarağı içimdeyken o da üstüme yığıldı kaldı. Biraz dinlendikten sonra hemen banyoya gittim. İçimdeki dölleri çıkarmak için çömeldiğimde, döllerle karışık biraz da kan aktığını gördüm. Elimi amıma attığımda, amımın kıç tarafına yakın yerinde çok kötü yanan bir bölge hissetim. Amımı yırtmıştı, ama beni de dünyanın en mutlu kadını yapmıştı.
Ertesi gün kaynanam eve gelmişti. Ondan sonraki gün de, amcalarının komadan çıktığını ve hayati tehlikeyi atlatığını ögrendik. Çok sevinmiştik. Kocam da eve gelmişti. O gece kocam benimle sikişmek istiyordu, ama amımın genişliğini hisetmesinden korktuğum için yalan söyledim, "Sen gittiğin gün adet oldum, daha iki gün yok sana birşey!" dedim. İki gün geçmişti ve amım normalleşir gibi olmuştu ve kocamla sikişebilirdim artık. Kocam, "Bu gece çok ateşlisin! O kadar sulandın ki, içine girip çıkarken hissetmiyorum bile!" dedi. Kocamın üzerine çıkıp, onu kudurttum. "İn, boşalıyorum!" demesine rağmen daha çok hızlanıp, kocamın içimde boşalmasını sağlamıştım. Artık her şey tamamdı, İlhandan hamile kalsam da, kocam kendisinden olduğunu sanacaktı. 3 gün sonra İstanbul'a döndük.
Şimdi nur topu gibi bir oğlum var :))
[Sinem]
45 notes · View notes
nisan-kokusu · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media
27 Aralık Bursa.
Eve geç dönmüştük. Akşam yemeğini kayınbabamlarda yemiştik. Okulun karşısındaki eczaneden Aras için burun temizleme yedek ucu almayı unutmuştum. O ara çok şey unuttum şimdi daha iyi hatırlıyorum. Yorulmuşum biraz...
Nöbetçi eczaneler doluydu biraz, üçüncü gittiğimiz yerde sıra azdı, bekledi Ali...
Sonra işte eve döndük ve gökyüzüne baktım. Ali'ye baktım. İyi ki dedim. Ne oldu dedi, öylesine işte dedim...
7 yılı geride bıraktık 14 Kasım 2023 itibariyle. Depremler yaşamadık değil. Artçı sarsıntılar da oldu sürekliydi hatta... Şimdi toprak sakinleşmiş gibi. Farklı bir his. Kabullenmek belki. Kendimi görmek biraz da. Yüzleşmek...
Sarılmak kendime. Bunca zor yaşamın içerisinden çıkıp kendimi bulmak iyi hissettiriyor artık. Çünkü sebebini öğrendim bazı şeylerin. Benimle ilgili değildi. Böyle bir ailede büyümeyi ben tercih etmemiştim. Şimdi ailemin bana ne kadar yakında duracağını, benden neyi ne kadar alacağına ben karar veriyorum. Hayatımdaki diğer insanlara da aynı tarifeyi uygulamayı öğrendim. Diğerlerinden ayrı kefeye koyduğum insanların beni sıradan insanlar kefesinde tuttuğunu hissettiğim anda bitiyor. Bitecek.
Bana ne oluyor diyordum ama artık bana neler yapmışlar ve ben nelere susmuş göz yummuşum diyorum artık. Bir söz vardı şöyle bitiyordu "BÜTÜN DÜŞÜŞLERİ DE EZBERLEDİM!" bunu çok iyi öğrendim...
2 notes · View notes
ixiart · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
bu sıralar "yakalan-an-lar" isimli bir fotoğraf dizisi üzerindeyim. telefonla çekiyorum herbir şeyi, direkt kamera uygulamasından; fiziksel olarak kamera üzerindeki koruyucu camda ince kırıklar var, ışığın geliş açısına göre bir takım sürprizler açığa çıkıyor fotoğraflarda.. bu bana analog bir kameranın kafasını veriyor..
bakırköyde çocukluğumda bu binanın önünden minibüsle geçerek okula giderdim, dönem dönem fotoğraflarını çektim, belki 15 yıllık bir geçmiş çizgisinde üç/dört farklı dönemden fotoğraflar var elimde.. binaya dair hiçbir bilgiye, fikre sahip değil-dim. -kimindir, neden ve nasıl incirli caddesinin en gözde yerinde bu yapı böylece bekler ayakta, bahçesinde yer yer yaşamın izlerini taşır, bunca rantın içinde bu derin ve güzel bahçesiyle herkes gözünü buraya dikmiş olmalı.. sadece hayallerim vardı, edgar abimizin verdiği ilhamla, gizemli, büyülü bir koruma çepheri olan bu yapıda yaşayanları düşünürdüm, çok iyi insanlar olmalıydı, geçmişte öyle saf ve güzel çocuk ve kuş sesleriyle sarılmış olan bu ihtişamlı yuvada hala hayaletleri kol geziyor, işte böylece kimse buraya dokunamıyordu.. ama zamanla ahşap keresteler ve camlar bırakıyorlardı kendini, dingince dağılıyor ve renk değiştiriyorlardı..
geçtiğimiz günlerde bakırköyde bir işim vardı, binayı izleyip çeşitli açılardan bu hayallerle etrafında dolanıp fotoğraflar çekerken kendi kendime bu kurgusal geçmişin izlerini buluyordum her yerde, kediler de eşlik ediyordu işte bir işaret gibi dolanıyorlardı binada.. o kedi bir şövalyenin ruhuna sahipti ve bölgesini koruyordu.. derken o sesi işittim,
-kızım neden çekiyorsun buranın fotoğraflarını.. hikayesini biliyor musun?
arkamı döndüğümde bu yaşlı çiftin sıcaklığıyla sarsıldım..
-ah hayır, hikayesini bilmiyorum? burayı çok severim? küçüklüğümden beri.. kaydediyorum.
-burası kurtuluş savaşında istanbul'da savaşan paşanın evidir, yıkamıyorlar, dahası..
diye hikayeyi anlatmaya başladı amca, teyze de arada lafa giriyor, yok o öyle değil, şöyle diye hikayeyi pekiştiriyor, güçlendiriyordu.
şimdi bu hikayeyi açık etmeyeceğim, sanırım binanın yaşamaya devam etmesi için bu hikayeyi saklamalıyız.
yaşlı çifte teşekkür ettim, birbirimizin elini sıktık, gülümsedik ve ben bu hikayenin bende yarattığı heyecan ve yaşadıklarımı anlamaya çalışırken biraz hızlı adımlarla yürümeye başladım, yaşlı çift gerimdeydi, kafamda olan biten dönüyordu, onlar birbirinin kolunda ağır adımlarla benimle aynı yönde yürüyordu.. dönüp bakmaktan kendimi alıkoyamordum.. sonunda durdum. -heyyy, fotoğraflarını çekmeliyim! biraz sonra yanlarına vardım ve onlardan izin istedim, amca ilk anda gönülsüz gibiydi ve sonra hadi çek kızım, sen akıllı bir çocuğa benziyorsun, n'apacaksın bu fotoğrafı, en fazla senet sepet işlerinde kullanırsın dedi, teyze de bir kahkaha patlattı, iyi hadi şöyle duralım da çek fotoğrafımızı, beyim hep fotoğraflardan çekinir zaten dedi, ne varmış yani. :) sonra 3 fotoğraflarını çektim, hızlıca onlara rahatsızlık vermeden, en çok bu kareyi sevdim, yine ellerini sıktım, teşekkür ettim. ne fotoğraflarını görmek istediler ne başka bir şey, bir dünya güzel dilekle beni yolcu ettiler.
27 aralık 2023 biterken,
öğleden sonra üçbuçuk civarı.
yakalan-an-lar
ixi
2 notes · View notes