Tumgik
#Aşil
tuzcularisin · 4 months
Text
Akhilleus’u Diriltmek
Zara’da indirim varmış, bütün kadınlar oradaymış…  Ölümlülerin yaşadığı alışveriş coşkusunu yaşamalıymış. İstanbul’da yeni yapılmış cam, çelik ve beton gökdelenlerin ortasında büyük bir AVM’ye beni de sürükledi.  Çok da itiraz etmedim aslında çelik demirin türevi olduğundan sanırım seviyorum bu binaları, Afrodit heyecanla Zara’ya koşunca heyecanla yapı markete yöneldim. Bu malzeme bolluğuna hep…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
avrasyahediyelik · 1 year
Photo
Tumblr media
Yeni Dekoratif Antik Görünümlü Mitolojik Biblo Çeşitleri. . . . . . . #hector #mitoloji #antikbiblo #mitolojiktanrıheykelleri #mitolojikobje #mitolojikheykel #hercules #mitolojiktanrıheykelleri #yunanmitolojisi #antikyunan #antikroma #dekoratifheykel #sparta #spartacus #aşil #alexanderthegreat #büyükiskender #atlasheykeli #gladiator #spartanwarrior #achilles #savaşçıbiblo (Avrasya El Sanatları) https://www.instagram.com/p/Cm4nY8YM_BM/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
bluecharacter · 2 months
Text
Tumblr media
İnsanlar kendi yaşamlarının kaptanı olduğuna o kadar derin bir inanç beslerler ki, başlarına gelenleri çok büyük ölçüde kendi seçimlerinin bir sonucu sayarlar. Ne var ki insanlar her zaman böyle değildi. Homeros’tan ve 2500 yıl önce ortaya çıktığı düşünülen felsefenin ilk meraklılarından bize kalanların gösterdiğine bakılırsa, antikçağın bu insanları kendilerini pek de yaşamlarının mutlak yazarı saymıyordu. Bu çağa ilişkin yazdıkları her zaman çok öğretici olmuş Alasdair Maclntyre’ın aktardığına göre, özellikle Homeros dönemi insanları için “nasıl yaşamalıyım?” sorusunun pek de bireysel bir anlamı yoktu. Toplum her yeni doğan üyesine daha en baştan belli bir rol verir, o birey de kendisine biçilen bu rolün gereklerini yapmak için çabalardı. Sözgelimi, Aşil, daha doğduğu gün kahraman bir savaşçı olmaya yazgılanmıştı. Rolünün gereğini yaptı ve kahraman bir savaşçı olarak yaşadı. Aşil’in yaşamı Aşil’in seçimlerinin sonucu değildi; ve buna o zamanlar ne şaşıran ne de üzülen vardı. Her şey olması gerektiği gibi oluyor, insanlar da bu oluşun içinde kendilerine verilen işlevleri yerine getiriyordu.
8 notes · View notes
seytanin-karisi · 7 months
Text
Başından beri trajedi olduğunu bildiğiniz trajedilere takıntılıyım. Horatio'nun oyunu ölülerle çevrili olarak bitirmesi konusunda takıntılıyım. Aşil ve Patroklos'un dünyadan çok genç yaşta alınmış oldukları için yaşlanamamalarına takıntılıyım. Romeo ve Juliet'in yan yana ölü yatmalarına takıntılıyım. Orpheus'un geri dönmesine ve Eurydice'in tekrar tekrar toza dönüşmesine takıntılıyım. Toplumumuza o kadar işlemiş ki sonlarının nasıl olacağını ve herkesin ölmesiyle sonunun geleceğini bildiğimiz hikayelere veya yok edilmelerine. Ve hala onları okuduğumuz gerçeğine takıntılıyım. Her şeyin farklı sonuçlanabileceği umuduna ve bu umutsuzluğu yeniden hissetme isteğine takıntılıyım.
5 notes · View notes
geceninyasi · 2 years
Text
Artık seni özlemek bir duyguyu aştı, seni özlemek ete kemiğe büründü boğazıma yapıştı. abartılı bir tabir gibi gelecek belki bu sözlerim sana ama artık seni özlemenin nefes aldırmadığını, bu uzaklığı düşündüğümde de acıyı içime çektiğimi hissediyorum, nefesim ciğerime batıyor birini özlediğim için ağlıyorum neyin nesi bu niye bitmiyor, niye azalmıyor. birini böyle sevmenin ne vakti ne de yeri ama engelleyemiyorum. burada günlerim şöyle geçiyor (her ne kadar sözcüklerin ifade etme de yetersiz olduğunu düşünsem de seninle ilgili kısımları anlatmaya ihtiyacım var, ama gözlerimde görmeliydin biliyor musun bunlar yetersiz) bugün işte hep seni düşündüm ne yemek yemek geldi içimden ne de bir şeyler yapmak böyle uzandım yatağa saatlerce düşündüm, bu neden bana acı veriyor, sadece olduğu halini kabul etmek istiyorum bu durumun ama olmuyor, hayat sürüyor çoğu zaman içindeyim yalan yok ama bazen tamamen uzaklaşıyorum her şeyden bugünde olduğu gibi, sadece sana ayırıyorum o günü ama işte sen yoksun kendi kendime. birini sevmenin, sevginin insanların hırsından, kibrinden, gururunda üstün oluşunu seviyorum ama böyle cümleler kurmak yine de biraz savunmasız bırakıyor beni, korkuyorum. yavaş yavaş şöyle düşündüğüm dönemlere geldim, olacaksam artık mahvolayım, çünkü bilmiyorsun ama çok yoruldum. geçmiyor da sadece böyle sanki üstünü kapatıyorum ama azalan hiçbir şey yok, ben dışında, gün geçtikçe azaldığımı hissediyorum sanki böyle flulaşıyorum hiçbir şey değişmiyor bende ne acı azalıyor ne de böyle hayata karşı olan inancım falan azalıyor aynı yani hep umut ediyorum bir yerlerde, böyle cümleler kurduğuma bakma yaşam bir yerde çok güzel. Mesela bir bebeği sevdiğinde, içini sıcacık yapıyor insanın sonra hayvanları izlerken bazen çok komikler, ya ben her şeyin içinde acı bulduğum gibi eğlence de buluyorum ya da gerçekten komikler bilmiyorum, sonra işte bir akarsuda çok güzel, gökyüzü de, çiçeklerde öyle. Bazen seni arkadaşlarıma anlatıyorum ama gör halimi yüzlerine bakamıyorum utanıyorum ama mutlu oluyorum senden bahsederken neler neler anlatacağımda onlara daha sonra boşver diyorum içimdeki her şeyi de bilmesinler, nasıl baktığımı bilmesinler, öyle işte senden uzakta seviyorum seni, sonra bazı zamanlar oluyor beni görmüyorsun şu son bir haftadır falan olduğu gibi, dünyamın üzerinde gri bulutlar gezmeye başlıyor böyle olunca, hasta mıyım neyim .d dünyam böyle sanki eksiliyor, birkaç gün sesini duymayınca huzursuz oluyorum, güvende hissedemiyorum kendimi. sonra biraz sana kızıyorum ama söyleyemiyorum nasıl söylenir ki, ama geçiyor hemen bir fotoğrafına falan bakınca. atıcam kendimi bir yerden seni de kurtarıcam şaka şaka yapmam .d mektup yazdım bak sana 21. yüzyılda başım çok ağrırken yazıyorum bu cümleleri kızdırırsam falan affola, böyle diyorum dümdüz bir yol olsa sessiz sakin yürüsek, ya da bir su kenarında otursak sohbet etsek.. gökyüzü kadar uzak şu hayaller ama yine de güzel. yan yana tebessüm etmenin hayali bile güzel Aşil. bazen sana hissettiremeyebilirim, ama seni çok sevdiğimi unutma bitanem. yıldızlar kadar çok sevgi ve öpücükle Elizabeth.
5 notes · View notes
yandokicom · 1 month
Link
Aşil ne demek kopması tanısı kelimesi diğer anlamı aşil tendonu hakkında detaylı bilgi alabileceğiniz rehberiniz Yandoki'de.
https://www.yandoki.com/asil-ne-demek/
#aşilnedemek #yandoki
1 note · View note
elazigsurmanset · 6 months
Text
‘Kronik ağrı ve yara’ için yeni yöntem
Tumblr media
‘Kronik ağrı ve yara’ artık şok dalgalarla tedavi ediliyor..
Kronik ağrıların, kırk yıl önce böbrek taşlarını kırmak için geliştirilen elektroşok dalgalarla iyileştirilebildiğini söyleyen Doç. Dr. Hülya Şirzai, “Omuz, kalça gibi büyük eklemlerin çevresindeki kasların tendon ve bağların yapışma bölgelerindeki kronik ağrılarda çok iyi sonuçlar alıyoruz” dedi...Kırk yıl önce böbrek taşlarını kırmak için geliştirilen elektroşok dalga tedavisi, bugün fizik tedavi ve rehabilitasyonda, özellikle kronik ağrı, kas spazmı ve bası yaralarında hızlı ve etkin iyileşme sağlıyor. 2. Uluslararası Türk Medikal Şok Dalga Tedavisi Sempozyumu’ndaKas iskelet sisteminde, özellikle omuz eklemi, dirsek eklemi, kalça ve diz, aşil tendiniti, topuk dikeni gibi ayak bölgesinde görülen kronik ağrıların, elektroşok dalgalarla iyileştirilebildiğini söyleyen Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Sağlık Grubu Medikal Direktörü Doç. Dr. Hülya Şirzai, “Omuz, kalça gibi büyük eklemlerin çevresindeki kasların tendon ve bağların yapışma bölgelerindeki kronik ağrılarda çok iyi sonuçlar alıyoruz. Tıpta inovatif gelişmelerle birlikte Elektroşok Dalga Tedavisinin, fizik tedavi ve rehabilitasyon dışında, nörolojik, ortopedik ve diğer alanlarda da kullanılabildiğini deneyimliyoruz” dedi. Doç. Dr. Şirzai, “Uygulama süresi ve atım sayısını hastaya özel belirliyoruz” diye konuştu. Sempozyum için Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Wolfgang Schaden de “40 yıl önce keşfedilen bir tedavi yönteminin bugün geliştirilerek farklı alanlarda kullanılması, hızlı ve etkin Read the full article
0 notes
psycaheres · 7 months
Text
Bir kar tanesiydim. Bir başkasının avuçlarının sıcaklığında eriyecek, bir damla su olup varla yok arasındaki o avuç çizgilerine dolacaktım. Saçlarına tutulacaktım, yine eriyecektim ve dudaklarının çizgilerine akacaktım. Bir rüzgarda savrulsam, bir fırtınaya tutulsam da yine onu bulacaktım. Güneş beni kristalleştirdiğinde yine tüm berraklığımla senin karanlığında parlayacaktım. Tüm bu yağmurlu ve karanlık sokakların sararttığı sokak lambalarının aksini yapacaktım, bulutlar sağanak yağmurları canını kurşun yağdırır gibi canını yakmak için yağdıramayacaktı, kaybolduğun her ara sokakta solgun ve yapay ışığın karartmaya cesaret ettiği gölgeni pusulan olarak kullanmak zorunda kalmayacaktın, yolunu bulamadığın her karanlıkta görmek istemediklerini görmeyecektin. Ayak izlerini sürükleyen yağmur, yaşadıklarını silip süpüremeyecekti. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bir annenin kucağında olmak gibiydi. Şefkatli olduğu kadar insanı kendi vicdanıyla baş başa bırakan gözleri gezerdi insanın suratında, yumuşak olmasına rağmen tırnaklarıyla izler bırakırdı insanın saçlarında. Masum bakardı ama her şeyin farkında olurdu, bir kabullenişin verdiği hüznü yansıtmamaya çalışırdı insana. Yine de gözlerini, bir şeyleri belli etmemek için uğraşan insanların gözleri gibi yerinden oynamazdı. Bakardı, donardı. İşte ben de onun kaderinde donmuştum. Bir kar tanesi gibiydim. Soğuktu içim, ama ona sıcaktım. Tüm yaşananların izlerini vicdanı izliyordu çünkü ayakkabı izlerdi silinmiyordu. Yine de tertemiz görünüyordu, yaşananların bıraktığı çamurlara, aşil tendonundan akan kan ile savaşıyor, üzerlerine yağıyordu. Halının altına süpürülen basit aile problemlerinden öte, görerek seviyordu. Bir anne, bir kar gibi insanı nasıl da aklıyordu. Kucağı üzerlerine kar yağan çimenlere uzanma arzunu uyandırıyordu, insan bir an olsun soluklanabiliyordu, çiçekleri ezdiğini düşünmeni engelliyor, sen ve yaşam arasında korunaklı bir kucak oluyordu.
Bazen insanın günahsız hissedebilmek için zamanı oluyordu, bir bebek kadar hayata karşı saf olsa da, dünyadaki kötülükleri kalp gözüyle izliyor ve kırılan kalbi için sütten ziyade, sevgi için ağlıyordu. Bazen parayla vücudunuzu aklamak yerine, sevgiyle ruhunuzu arındırmak istiyordunuz. Bir anne sizi görsün istiyordunuz, ama kar üzerinize yağdığında şanslı hissediyordunuz.
Bir anneniz olmasa da siz de kendi vahşiliğinizi anaç duygularınızla besleyebiliyor, soğuk elleriniz ise bir teni ısıtmak için ilk kez bir kadının elleriymiş gibi bir boyunda gezebiliyordu. Size öğretilmeyen her şeyi birini sevdiğinizde ezbere biliyordunuz zaten.
0 notes
kurtlukiraz · 7 months
Link
Bu durum, iki adamın, Aşil tendonunu kıran Jamahal Hill'in boş bıraktığı şampiyonluk için birbirlerine meydan okumasıyla, Procházka ile Pereira arasındaki ortak manşet mücadelesinin ana etkinlik sırasına yükselmesine yol açtı.Bu sizin için yeterli drama değilse, Sergei Pavlovich ve Tom Aspinall da geçici UFC Ağır Siklet Şampiyonası kemeri için karşı karşıya gelirken dövüş kartında sekizgene adım atacaklar.RadioTimes.com size İngiltere saati, TV kanalı, canlı yayın ayrıntıları ve dövüş kartı dahil olmak üzere UFC 295'in tüm ayrıntılarını getiriyor.UFC 295 başlangıç ​​saati nedir?UFC 295 TV yayını şu tarihte başlayacak: İngiltere saatiyle sabah 1'de erken saatlerde 12 Kasım 2023 Pazar.Ana kartın yaklaşık olarak başlaması bekleniyor İngiltere saatiyle sabah 3.UFC 295 TV'de ve canlı yayındaUFC 295 gösterilecek TNT Spor 2 sabah 1'den itibaren.TNT Sports'u edinmenin birden fazla yolu vardır. Zaten BT Broadband'ınız varsa, TNT Sports'u mevcut sözleşmenize ayda sadece 18 £ karşılığında ekleyebilirsiniz. Tüm TNT Sports ve 11 Sky Sports kanalını içeren 'Big Sport' paketini ayda 43 £ karşılığında NOW geçişiyle ekleyebilirsiniz.Ayrıca bir sözleşmeye kaydolmadan TNT Sports aylık biletiyle de programa katılabilirsiniz.Düzenli aboneler ayrıca TNT Sports web sitesi veya TNT Sports uygulaması aracılığıyla dizüstü bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler gibi çeşitli cihazlarda etkinlikleri yayınlayabilir.ABD'de UFC 295'i izleyinABD'li hayranlar etkinliği ABD'de canlı olarak şu adresten izleyebilir: ESPN+. ESPN+'ın tek başına maliyeti aylık 10,99 ABD doları veya yıllık 109,99 ABD dolarıdır. UFC 295, bir PPV etkinliği olduğundan ek olarak 79,99 ABD dolarına mal olacak; bu, UFC 295'i ve bir yıllık ESPN +'yı 134,98 ABD doları karşılığında alabileceğiniz anlamına geliyor.Ayrıca Disney Plus aboneliğini ESPN+ ile ayda yalnızca 14,99 ABD Doları karşılığında birleştirebilirsiniz, ancak ana etkinlik ekstra ücrete tabi olacaktır.UFC 295 dövüş kartıAna kart – TNT Sports 2'de sabah 3'ten itibarenJiří Procházka v Alex Pereira – Hafif Ağır SikletSergei Pavlovich - Tom Aspinall – Ağır SikletDiego Lopes v Pat Sabatini – Tüy sıkletMackenzie Dern v Jéssica Andrade – Kadınlar Hasır SıkletMatt Frevola - Benoît Saint-Denis – Hafif SıkletÖn kart – TNT Sports 2'de sabah 1'den itibarenTabatha Ricci v Loopy Godinez – Kadınlar Hasır SıkletMateusz Rębecki ve Nurullo Aliev – Hafif SıkletNazım Sadykhov - Viacheslav Borshchev – Hafif SıkletErken ön kart - Birleşik Krallık TV'de canlı yayınlanmayacakJared Gordon - Mark Madsen – Hafif SıkletJohn Castañeda v Kang Kyung-ho – horoz sikletJoshua Van vs Kevin Borjas – FlyweightDennis Buzukja - Jamall Emmers - Tüy sıkletBilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.İzleyecek başka bir şey arıyorsanız TV Rehberimize göz atın veya Yayın Kılavuzuveya en son haberler için Spor merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin – şimdi abone ol ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes
gundemburadadedim · 7 months
Link
Bu durum, iki adamın, Aşil tendonunu kıran Jamahal Hill'in boş bıraktığı şampiyonluk için birbirlerine meydan okumasıyla, Procházka ile Pereira arasındaki ortak manşet mücadelesinin ana etkinlik sırasına yükselmesine yol açtı.Bu sizin için yeterli drama değilse, Sergei Pavlovich ve Tom Aspinall da geçici UFC Ağır Siklet Şampiyonası kemeri için karşı karşıya gelirken dövüş kartında sekizgene adım atacaklar.RadioTimes.com size İngiltere saati, TV kanalı, canlı yayın ayrıntıları ve dövüş kartı dahil olmak üzere UFC 295'in tüm ayrıntılarını getiriyor.UFC 295 başlangıç ​​saati nedir?UFC 295 TV yayını şu tarihte başlayacak: İngiltere saatiyle sabah 1'de erken saatlerde 12 Kasım 2023 Pazar.Ana kartın yaklaşık olarak başlaması bekleniyor İngiltere saatiyle sabah 3.UFC 295 TV'de ve canlı yayındaUFC 295 gösterilecek TNT Spor 2 sabah 1'den itibaren.TNT Sports'u edinmenin birden fazla yolu vardır. Zaten BT Broadband'ınız varsa, TNT Sports'u mevcut sözleşmenize ayda sadece 18 £ karşılığında ekleyebilirsiniz. Tüm TNT Sports ve 11 Sky Sports kanalını içeren 'Big Sport' paketini ayda 43 £ karşılığında NOW geçişiyle ekleyebilirsiniz.Ayrıca bir sözleşmeye kaydolmadan TNT Sports aylık biletiyle de programa katılabilirsiniz.Düzenli aboneler ayrıca TNT Sports web sitesi veya TNT Sports uygulaması aracılığıyla dizüstü bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler gibi çeşitli cihazlarda etkinlikleri yayınlayabilir.ABD'de UFC 295'i izleyinABD'li hayranlar etkinliği ABD'de canlı olarak şu adresten izleyebilir: ESPN+. ESPN+'ın tek başına maliyeti aylık 10,99 ABD doları veya yıllık 109,99 ABD dolarıdır. UFC 295, bir PPV etkinliği olduğundan ek olarak 79,99 ABD dolarına mal olacak; bu, UFC 295'i ve bir yıllık ESPN +'yı 134,98 ABD doları karşılığında alabileceğiniz anlamına geliyor.Ayrıca Disney Plus aboneliğini ESPN+ ile ayda yalnızca 14,99 ABD Doları karşılığında birleştirebilirsiniz, ancak ana etkinlik ekstra ücrete tabi olacaktır.UFC 295 dövüş kartıAna kart – TNT Sports 2'de sabah 3'ten itibarenJiří Procházka v Alex Pereira – Hafif Ağır SikletSergei Pavlovich - Tom Aspinall – Ağır SikletDiego Lopes v Pat Sabatini – Tüy sıkletMackenzie Dern v Jéssica Andrade – Kadınlar Hasır SıkletMatt Frevola - Benoît Saint-Denis – Hafif SıkletÖn kart – TNT Sports 2'de sabah 1'den itibarenTabatha Ricci v Loopy Godinez – Kadınlar Hasır SıkletMateusz Rębecki ve Nurullo Aliev – Hafif SıkletNazım Sadykhov - Viacheslav Borshchev – Hafif SıkletErken ön kart - Birleşik Krallık TV'de canlı yayınlanmayacakJared Gordon - Mark Madsen – Hafif SıkletJohn Castañeda v Kang Kyung-ho – horoz sikletJoshua Van vs Kevin Borjas – FlyweightDennis Buzukja - Jamall Emmers - Tüy sıkletBilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.İzleyecek başka bir şey arıyorsanız TV Rehberimize göz atın veya Yayın Kılavuzuveya en son haberler için Spor merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin – şimdi abone ol ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes
Itaatsiz
Depdeğerli üstadım "Piramit inşaatında çalışan mısırlı bir kölenin yanına yanaşıp 'Bak hele senin sigorta yatıyor mu, iş güvenliği önlemleri tam mı burda, maaşını zamanında alıyor musun, sendikal hakların var mı, de bakayım bana?' diyen, kölenin 'Abi dediklerinden bir şey anlamıyorum, ben 8 aydır burada çalışıyorum, verdikleri günlük 2 öğün soğuk arpa lapası artı 16 saat aralıksız çalışma da cabası!' demesi üzerine 'Hmm multinetin yok demek, peki haftasonu mesai parası alıyor musun, patronun iyi bir insan mı bari?' diye sorup köleyi iyice ifrit eden kölenin 'Abi patron dediğin bizim firavun Amon Ra zaten, onu da gören eden yok, adam tanrı, ne multineti?' diye safça sorması üzerine 'Peki emekli olunca Nil kıyısında bir kasabada yaşamayı planlıyor musun? Hobi bahçesi filan, arkadaşlarla balık avları, akşamları barbekü, emekli paranla dünya turu falan ha?' diye üsteledikçe üsteleyen coştukça coşan kölenin 'Abi beni bakkal 25 kuruş para üstü çıkmayınca sakız niyetine firavunun adamına verdi, yani sakızla aynı değerim var BİM poşetinden halliceyim, hayır firavunun adamı da bakkaldan püsküüt almıştı firavunun karnı kazınmış zaar, 8 ay önce püsküütü firavuna götürürken beni de buraya bıraktı, o gün bu gündür piramit yapacam diye anam bellendi' demesi üzerine 'Hmm moralsiz ve negatif gördüm seni, oysa ki olumlu düşünürsen daha mutlu olabilirsin, evrene pozitif enerji yay, olumlu düşün işlerin rast gitsin' diyen, zavallı kölenin 'Abi bende enerji olsa yayıcam ama tınne, yok, tam pozitif düşünücem ölene kadar bu işi yapmak zorunda olduğum aklıma geliyor bir sıkıntı basmıyor değil hani' demesi üzerine 'Tamam oğlum şaka yapıyorum 1 saattir, başına yıkıcam o piramiti firavunun, sizi örgütleyip anasını bellicem o Ra yavşağının' deyip inşaatta ayaklanma çıkartan, inşaat ihalesinin Cengiz Holdinge verildiğini, tüm kölelerin Cengizin taşeron kölesi olduğunu duymasıyla gözleri yuvalarından fırlayan, Cengizin Mısır halkının anasıyla da arasının iyi olmasına pek şaşmayan, Truva surlarının önünde haykırarak Hektoru düelloya çağıran Aşil gibi, piramitin önünde haykırarak 'Raaa, çık karşıma, büzzüğün yiyorsa gel dışarı, piramit mezarın olacak' diye bir yandan gerçekleri haykırırken bir yandan da Ra'yı düelloya çağıran, düellodan kaçan Ra'yı kırmızı bültenle arayıp bulan, daha sonra piramiti halka açıp millet bahçesi haline getiren, firavunu da burda çaycı yapıp karşısında kölelerle nargile içen, dünya tiranlarının korkulu rüyası, diktatörlerin karabasanı, son despot bükücü, mazlumların hamisi, kölelerin abisi, yoksulların hırpanisi, fakirin Turabisi (burası saçma oldu) Volkan...
Ortaçağın son demlerinde artık şatoların eski tadı vermediği, önüne gelenin müteahit olur gibi derebeyi olduğu, boş hazine arazisine bazillikaların dikildiği, feoadalizmin artık baymaya başladığı, dönemin z-kuşağının klasik hristiyanlıktan uzaklaşıp, pazarları kiliseye gitmediği, Martin Luther gibi dine format atma iddiasında olanları kendine idol edindiği, ebeveynlerin 'oğlum/kızım bak Williamların oğlu lord olmuş, Edwardların kızı da Danimarka prensi ile evlenip düşes olmuş, sen anca otur, senden olsa olsa mancınık tamircisi olur' diye çocuklarına fırça kaydığı, usuldan halk arasında kapitalizmin adının dillendirildiği, kahvehanelerde tespih şakırtıları, nargile fokurtuları duvarlarda çınlarken, müdavimler arasında 'benden duymuş olma ama sermaye diye birşey varmış, bir de işçi sınıfı diye birileri varmış, bunlar devamlı çelişki halindelermiş, artık kim kimi tutarsa öpüyormuş' gibi muhabbetlerin döndüğü, buna kafası yatmayan serflerin 'abi kapitalizm de neymiş, gelip geçici hevesler bunlar, neymiş efendim ben artık Riçırt, Corç için değil piyasa için üretecekmişim, piyasa ne abi piyasa ne?' diye dert yandığı bazı kulağı deliklerin piyasanın görünmez elinden bile haberdar olduğu, feodalizm muhipleri derneği gibi çağın ülkü ocağı benzeri yapıların 'bu görünmez el anamızı bacımızı elleyecek, memlekette ar namus kalmayacak' gibi dedikoduları topluma yaydığı tıpkı sonraki yıllarda 'komünizmde kadınlarımız da ortak olacakmış' geyiği gibi geyiklerin çevrildiği, bu görünmez eli yakalamak için mahallelerde gençlerin devriye attığı, sermayeye dönüşebilecek her türlü birikimin önlenmeye çalışıldığı, kumbarasında para birikitiren çocukların 'başımıza kapitalist mi kesilecen len!' denerek yetimhanelere kapatıldığı, Fransızların Sans Culottes (donsuzlar) dediği baldırıçıplak tayfanın büyük devrimde krala karşı burjuvaziyi destekleyip özgürlük vaadiyle kandırılırken giyotinler altında can verdiği, donsuzların donsuz daha mutluyken ileride kapitalizm tarafından proleterleştirilip don sahibi yapıldıklarında mutsuzlaşacağı, kapitalizmin babalarından Adam Smith'in Ulusların Zenginliği kitabını sırf makara olsun diye dünyanın en fakir halkı Burundililer'e adadığı, "bütün dünya tarihi sınıf savaşlarının tarihidir" diyen Marx'a "evet bizim sınıf da çok piçti, 3-B ile hiç geçinemezdik" diyen Engels'in mevzuyu hayli tersinden anladığı, yeni yeni doğmakta olan dünya ekonomik sisteminin adını İbrahim mi koysak kapitalizm mi koysak diye uzun uzun düşünen burjuvazinin kapitalizmde karar kıldığı, karanlıkla aydınlık güreşirken loşluğun aradan sıyrılıp ipi göğüslediği, iyilikle kötülük birbirlerine dayılanırken nötürlüğün fırsattan istifade kendini öne attığı, güzellikle çirkinlik çekişirken sıradanlığın bayrağı kaptığı, sevgi ile nefretin evliliğinden boy boy 'samimiyetsizlik' adında çocuklarının olduğu, kapitalizm ile sosyalizmin mücadelesinden payımıza özgürlüksüzlüğün düştüğü akıllara seza, gönüllere feza yıllardı.
O yıllarda eski Yunan ileri gelenleri "demokrasi" denen bir yönetim şekli üzerinde çalışmaktaydılar. Yani ileri gelen dediysem de hani şu kafasına defne yaprağı takıp bembeyaz bol kıyafetler giyerek sünnet çocuğu gibi gezen tiplerden bahsediyorum. "Biz bu demokrasiye en iyisi halkın kendi kendini yönetmesi diyelim" diyerek tam da ilkokul kitaplarına yazmalık beylik banal bir tanım yapmışlardı. Peki ama halk kendi kendini nasıl yönetecekti? Tabi ki oy vererek... Kimler kime oy verecekti peki? İşte burada işler sarpasarıyordu. Oy hakkı hali vakti yerinde, parası pulu olan kişilere tanınacaktı? Peki ya dağdaki çoban? Onun oy hakkı ne olacaktı? Ona hak tanınmadı, çünkü o halktan sayılmazdı. Nasıl yani dağdaki çoban, tarladaki maraba da halk değilse kimdi ulan bu .mna kodumun halkı? Aristokrat erkeklerdi halk. Ünlü manken düşünür Aysun Kayacı, taa Yunan tarihinin derinliklerine dek izi sürülebilecek bir açmazı dillendirmişti oysa. Yunanlılar bunu düşünmemişlerdi, 5000 kişilik bir köy/kentte bu sistemi tıkır tıkır işletmekti gayeleri, 100/150 milyonluk devasa kitleler için ise bu sistemin tam bir garabete dönüşeceği akıllarının ucundan bile geçmemişti. Genişleyen halk kavramı bir çobanla bir bilimadamını, tamtam çalan donsuz yerliyle bir piyano virtiözünü, kıraathanede ağzında sigarası okey oynayan dayıyla bir astronotu eşitleyivermişti. Ben tanrı adına sizi yöneticem diyenle ben "halk" adına sizi yöneticem arasında mantıksızlık ve despotluk bab-ında bir fark kalmadı. Kutsiyet atfedilen şeyler aslında egemenlerin işine yarayan şeyler... Tanrı, din, vergi,devlet... Nerde kutsal orda tahakküm, nerde tahakküm orda sömürü, nerde sömürü orada fakir kitleler zengin zümreler... Nereye yol almalıdır insanlık? Belkide yönetimsizliğe, tahakkümsüzlüğe, anti otoriterliğe... İyi ama konuşanın bile dinleyen üzerinde, yazanın bile okuyan üzerinde, bilenin bilmeyen üzerinde yani en genel haliyle eyleyenin (özne) eylenen(nesne) üzerinde bir üstünlüğü varken bu ne mümkün? İşte en iyi idare ütopyası peşindeki insanlığın, önüne koyması gereken başka bir ütopya. Dünyanın sonunu ilan eden eski Yunanlılar erken hatta çok erken karara varmışlar sanki. Ya milyonluk topluluklar olarak yaşamayı bırakıcaz ya da bu en iyisi denen bir idare altında bile hergün prangalarımızı parlatıcaz. Taş yontup mağaraya resim yapanlar mı daha özgürdü, modern dünyanın sefil bilişim sihirbazı insanı mı, yıllarca Afrika çöllerinde, uçsuz bucaksız Asya steplerinde efendisiz yaşayan "barbarlar" mı daha özgürdü yoksa elinde kahve bardağı kulağında kulaklığı Starbucks masalarında laptopu ile dünyanın merkezinde olduğunu sanan modernite kölesi mi? Bilemiyorum Altan gerçekten bilemiyorum...
0 notes
kitabice · 1 year
Text
İstanbul’un fethinin 570. yıldönümü kutlu olsun…
Fatih Sultan Mehmet… O ufukların sultanıdır. Çağdaştı; felsefeye ve resim sanatına ilgiliydi. İtalyan ressam Bellini’ye yağlı boya resmini çizdirdi. Eğitime inanılmaz önem verdi. 53 gün süren kuşatmanın ardından dumanları tüten şehre girdiğinde verdiği ilk emir: “Buraya bir üniversite kurun” du. İstanbul Üniversitesi’nin logosuna bakın 1453 yazar zira Fatih’in kurduğu Sahn-ı Seman Medresesi üniversitenin temeli sayılır. Dönemin süper beyni Ali Kuşçu’yu günlük 200 akçe gibi rekor bir ücretle bu üniversiteye transfer etti. İlme o kadar sevdalıydı ki; bu medrese okutulacak ders kitaplarını kendisi belirlediği gibi çocukların öğle yemeğinde yiyecekleri menüyü bile bizzat kendi elleriyle hazırladı. Üstelik bu medreseden mezun olan öğrencileri takip etti; bu maksatla onların adlarını, durumlarını, aldıkları görevleri yazdığı bir defter tuttu. Talebelere de çok ehemmiyet verdi, geceleri geç vakit medreseleri dolaştı, onların çalışıp çalışmadığını teftiş etti çalışkan olanları mükâfatlandırdı, bazen de imtihan heyetlerine başkanlık etti. Hafta iki kez alimlerle buluşur istişare yapardı. Kitap okumaya inanılmaz meraklıydı, sarayında zengin bir kitaplığı vardı. 7 dili ana dili gibi bilir, gelen elçilerle tercümansız konuşurdu. Hoşgörünün de sultanıydı: Hristiyanların, Musevilerin törenlerini izlemeye giderdi. İstanbul’un manevi mimarı olan ilim adamlarını ihmal etmez, sık sık ziyaretlerine gider, gönülleri hoş eder, şairleri ilim adamlarını maaşa bağlar; hatta ilme olan düşkünlüğünden onlar gibi sarık takardı. Fethin ardından İstanbul'a 500'ün üzerinde mimari eser kazandırdı ve şehri bir "Medine-i Fazıla" (Erdemliler Şehri) yaptı. Kurdu kuşu bile bile ihmal etmedi: Kışın dağlara et bıraktırdı, yem serptirdi… Antik Yunan ve Bizans uygarlığına karşı yoğun bir ilgisi vardı. Kahramanları Akhilleus (Aşil) ile Büyük İskender'di ve Hıristiyanlığı bu dinin alimleriyle tartışacak kadar iyi bilirdi. Kendisine verilen "Fatih" unvanının yanında "Ebu'l-Hayrat" (Hayırlar Sahibi) diye de tanınırdı. Mütevazıydı ordusuyla Trabzon’un fethi için meşakkatli Karadeniz dağlarında ilerlerken ordusuyla yer içer sohbet eder ve derdi: “Bu gayelerimiz hep İslam için…” 30 yıl saltanatı boyunca 2 imparatorluk, 4 krallık ve 11 prensliği kendine bağladı; 900 bin kilometrekare olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye çıkardı. Ege'nin Akdeniz'in Adriyatik'in her tarafını coğrafyacı kadar iyi bilir, eline kağıt kalem verin ezbere çizerdi. Matematiğin en zor dalı olan trigonometride uzmandı. “Avni” mahlasıyla şiirler yazdı…
1 note · View note
maidurak · 1 year
Text
Herkes gülüyor, mutlu. Ağızlarda bir şarkı. İçsel bir dengelenme hali. Bir olma hali belki. Bir sevinç. Evet. Başardık. Hayali ütopyamıza ulaştık. Düştüğümüz cennete geri yükseldik. İnsan Lucifer artık yeniden kanatlı. Işığı beyaz. Babasının sevdiği oğlu.
Bir yeşil rüya gördüm. Rüya demeye bin şahit. Öyle bir gerçekçilikti ki sanki gelecekten bir anı. Dört bir yanım dağ manzarası. Çok yükseklerde bir çayır ormanı. Mutlumuyum, sevinçli miyim bilmiyorum. Sadece yeşiller içinde umutluyum. Belki aradığım aşkı buldum. Ondan dolayı bir umuttur bu. Belki sadece cambaza baktır her zaman olduğu gibi...
Bir aşil tendon bu.
Beklentiye kapılıp hep aynı yerden vurulduğum bir döngü hali. Özgürleşmek için vazgeç diyor iç sesim ama öyle inatçıyım ki özgürleşmenin adı bile sevmeye açılırken ben beklemeye devam ediyorum. Kendimi kendimden uzaklaştırıyorum belki, belki de beklemektedir bir keramet diye umuyorum.
Lucifer gibi hissediyorum. Yalnız. Dağınık. Babasından azar yemiş bir ortanca evlat kompleksi. Yeniden sevmeye çalışan ama ısrarla kendini vuran bir rüya hali. Beklenti içinde bir beklentisizlik yaşıyorum. Yeniden sevmeye çabalıyorum.
Tumblr media
1 note · View note
Text
Aşil Tendonu Nedir? Aşil Tendonu Kopması ve Tedavi Yöntemleri Spor yapan kişilerin karşılaşabildiği rahatsızlıklardan birisi de aşil tendonu kopmasıdır. Peki aşil tendonu nedir? Aşil tendonu kopması ve tedavi yöntemleri nelerdir, birlikte ele alacağız. Aşil tendonu oldukça büyük bir yüke karşı koyabilme kapasitesine sahiptir. Fazla zorlanma ile aşil tendonunda kopma meydana gelebilir. Aşil tendonun da kopma olması halinde ayak ve ayak bileği fonksiyonlarınd... https://www.begonya.com/asil-tendonu-nedir/?feed_id=115446&_unique_id=63dd3236311cf
0 notes
bitkinotu-blog · 1 year
Text
Aşil Kopması Nedir
Aşil kopması, bir aşil adı verilen kemik yapısının kırılması olarak tanımlanabilir. Aşil, vücudumuzda bazı hareketleri yapabilmemizi sağlayan kemiklerden bir tanesidir. Örneğin, aşil kemikleri, bacaklarımızın uzunluğunu ayarlayan ve yürüyüş ve koşu hareketlerini yapabilmemizi sağlayan kemiklerdir. Aşil kopması, genellikle düşme, çarpma veya yüksek enerjili bir şok nedeniyle meydana gelir. Aşil…
View On WordPress
0 notes
lolonolo-com · 1 year
Text
Sporcu Sağlığı Ve İlkyardım Ünite -8
Sporcu Sağlığı Ve İlkyardım Ünite -8
Yaşlı, Kadın, Çocuk Ve Adolesan Sporcular Sporcu Sağlığı Ve İlkyardım Ünite -8 Yaşlı, Kadın, Çocuk Ve Adolesan Sporcular 1- Çocukluk çağında fiziksel aktivite sırasında hangi yaralanma daha sık görülür? A) Cilt yaralanması B) Talo-fibuler bağ yaralanması C) Aşil tendinozisi D) Ön çapraz bağ yaralanması E) Konküzyon Cevap : A) Cilt yaralanması 2- Hangisi doğrudur? A) Kız çocukları spor yaparken…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes