Tumgik
#Basında Biz
nefes3534 · 9 months
Text
Şunu unutmamakta fayda var:
AKP uzun süredir gücünün en az seviyesinde.
Öyle olmasaydı bir önceki seçimde kara propagandaya, dezenformasyona, hileye, yalana, iftiraya başvurmak zorunda kalmaz, orantısız devlet gücüyle seçimi gasp ederek kazanmış olmazdı!
AKP halen güçsüz!
Ama biz halen sudan çıkmış balığız!
Toparlanalım!
Bırakalım İYİP ne yaparsa yapsın, DEVA' sı, GELECEK' İ, ZAFER' i ortalarda gezinsin dursun, bırakalım AKP iflasını gizlemek için tarikatları ve onların akıllarını kiraya vermiş sersem müritlerini sahneye sürüp halkı korkutarak ayakta kalmaya çalışsın, İslam aleminin Erdoğan' ın halife kabul etmesi imkansız olduğu halde bırakalım hala sosyal medyada, basında, kanallarda kim ağdalı hilafet tartışmaları yaparsa yapsın!
Sonuç aynıdır:
AKP siyaseten bitmiş bir partidir.
Bırakalım iyice havaya girmiş oğul, damat veliahtlar Erdoğan sonrasının hayallerini kursun, birbirlerine gövde gösterisi yapıp dursunlar! Her rüyadan uyanılır. Onlar da uyanacaktır.
Bize düşen elimizdeki fırsatı iyi değerlendirip yerel seçimlerde bu iktidara hezimeti yaşatmaktır.
Bunu yapabiliriz. Bu halen bizim elimizde.
2024 varlığımızı, benliğimizi, irademizi ortaya koyacağımız yeniden doğuş yılımız olsun.
Sevgi ve dayanışmayla...
22 notes · View notes
acid-gramma · 1 year
Note
evlenmek ve cocuk yapmak için cok detaylı bi şartname hazırlanmalı artık devlet tarafından. ben jenerasyonuma hic ama hic guvenemiyorum. eskisi de kotuydu evet ama biz baya mutasyonlu neon yeşili tuhaf bi şeyiz bence genele vurursak eğer. cok aklı basında olanlar evlensin sadece . digerleri bi gitsin işine ya sikmiym
evt
4 notes · View notes
zeynepbal · 2 years
Text
Ben Jnep
Ne zaman baslayacaklar bakalım diye, onların soteye yattigi gibi ben de cayimi almış elimde yudumlayarak bekliyordum aylardır. En net bir seylerin patlak vereceğine de aralık ayında Turkiyeye gittiğimde inanmaya başladım. Seneler sonra Japonyadan kalkip Ağustos ayinda Turkiyeye gittiğimde kendimi huzurla kitaplara verebilmiştim acikcasi ama biraz heyecan vardi. Topladım onlarca kitap dondum Turkiyeden. O 3 ayda topladiklarimi bitirdim, aralıkta gittiğimde yenileri ile değiştirip bir kismini yine deli gibi okuyup bırakıp dondum japonyadan. 
Bu bir gercek. Japonyada elime ne geçerse okumaya calisirken, kurumaya yüz tutmuş bir bitkiye dönmüşüm. Bunu fark ettim öncelikle, sonrasında ise okudukça insanligin damarlarımda daha hızlı aktigini fark ettim. Gözümün önündeki perde ufak ufak yine aralanmaya başladı. Tullerin arasından “ya siyah ya da beyaz olmak zorunda degilsin. Yollar istediğin yere cikmiyorsa birini secmek geri donmek ya da oldugun yerde durmak zorunda degilsin. Kendi yolunu kendin belirle. Sen ac kapalı yollari madem” diyerek bana el uzatan çocukluğumla ve ilk gençliğimle karsilasmak harikaydı. Sonra kafamın içerisinde defalarca ettigim isyan yankılandı perdeleri simsiki kapalı ic dünyamda : “yol yok ki. bu yollar benim yollarım degil. Yol yok ki. Hangisinden gitmeliyim gitmek istemiyorum dönmek de istemiyorum” diye isyan edip en sonunda “ben sizden degilim. ayni yolda yürüdüğümuz icin beni sizden saniyorsunuz, ama sizden degilim” diyerek defalarca ettigim isyan. 
Evet, kimseyi kandırmadım. Her zaman da belirttim. Sagdan gelene de su konuda haklisin ama bu yanlış dedim, soldan gelene de bu konuda haklisin ama su yanlış dedim. Beni sarip sarmalamaya calisan beni icine almaya kalkan herkese de hep “yok sizden degilim” dedim. Olsun, biz senden razıyız dediler. Degilsiniz dedim ve gülümsedim bıyık altından. Adim gibi biliyordum olmadiklarini, olmayacaklarını ve hatta olamayacaklarını. Çünkü hepsini tek tek izliyordum. Bugun kendileri ile ayni sesi bagirdigi icin tepelerine cikardiklari insanlari, yarin sesi biraz cılız cikti ya da çatlak cikti diye degil omuzlarından köprülerden yere firlattiklarina şahit oldum defalarca. 
Elestirdikleri faşistlerden farklı degillerdi. Ben de mi dönüşüyordum? Yoksa ben de mi Saramagonun kitabındaki karakterlerden birine dönüşüyordum? hastanede kisilip kalmış gördüğünü zanneden ama asla gözleri gercekleri secemeyenlerden mi olacaktım. Hapis hayati mi yaşayacaktım mutlu mesut? Bilmem. Hala da bilemem bunun cevabini ama hayatta korktuğum seylerin en basında kendine kör olmak geliyor sanirim.
Sonra iste ailemin ve arkadaslarimin “sen turkiyeye bizi görmeye degil kitap okumaya gelmişsin” demesine aldırmadan ilk gençliğimi yasadigim odamda susuz kalmış ac kalmış bir mahkum gibi kitaplara sarıldım. Cikamadim. Sabah 4 te kalkıp masamın basına geçip başlıyordum okumaya ta ki gece saat 12 ye 1 e kadar.. uyuyakalıp sabah yine başlıyordum okumaya. Sanki bu yaşımdaki ben olarak degil de, eski ben olarak okumak istercesine kesintisiz nefes almadan yemenden icmeden, bazen annemin babamin cemaline tercih edercesine çeviriyordum sayfaları. Okudukça hatırlıyordum. Bazen bir sayfadaki bir kelimeden eski okuduklarım zihnimde yankılanıyordu; bazen de gecmiste var olup tarih sahnesine acıyla cenazesi gomulmus baska bir gercek karakterin isminden teker teker tum bildiklerim yerine geliyordu. 
Ickiliymisim de ya da ilacliymisim da ufak ufak ayiliyormusum gibiydi. Garip bir sarhosluk icine düşmüştüm simsiyah cehalet sarhoşluğumdan çıkarken. 
Ve elbette sonunda gözlerimi sayfalardan kaldırıp gökyüzüne baktigimda kendimi o sayfalara hapsetmeden önceki benden daha iyi tanımlayabilir hale geldim. Ve diyorum ki “hiç sizden olmadım, hiçbirinizden olmayı da secmedim. Ama çok isterdim gozlerinizdeki o matlik azıcık parlayabilsin de digerlerinin de oldugunu, hayattaki tum senaryoları sizlerin yazmadigini, bambaşka hayatların olabileceğini görebilin”. 
Bir sure ugrastim, teker teker yılmadan. Bazilarinizla konusabildim de. Hatta bana gelip “mat bakiyorsun” diyenler oldu benim tabirimle. Dedim “olabilir”. Hatta nasıl bakmam gerektiğini anlamak icin “neden” diye de sordum, çünkü neydi sizi bu düşünceye iten anlamam lazımdı. Her seyden once kor olup olmadigimi anlayabilmem icin bu sorunun cevabini almam lazımdı. Çünkü belki bana mat gelen de, benim oldugunu bilmediğim baska senaryolardi. Ama sonunda anladım ve ne yazık ki genel olarak anlatabileceğim kisiler sizler degilsiniz. Ve ben sizlere sürekli ayni seyleri bire bir açıklamaktan çok yoruldum. Ithamlarinizdan hakaretlerinizden terbiyesizliklerinizden çok yoruldum. Sizden olmadigini düşündüklerinizi itelemelerinizden ben utanır oldum.  Biriktiriyorum artık, buradan yazacağım. 
Ama aklınızda olsun. Ben inanmadigim hiçbir şey icin bağırmam. Ben onun bunun lafıyla gazıyla bir seylerin parçası olmak icin uğraşmam. Görülmek icin populist söylemlerde bulunmam. Bana gore neyse odur. Ben yanlış yaptıysam kendime de “yanlış yaptın” der, sonuc yanlışa giderse özür de dilerim. Hata yapınca kendimi affedebilmek gibi bir özelligim de ne yazık ki yok. Deccali affederim de yaptıgım hatayı affedememem. Huy. 
Başkası yanlış yaptiginda da bunu söylemekten asla çekinmem. Tasvip etmedigim biri doğrulari söylüyorsa destek veririm, yanlısı söyleyen babam olsa “yanlissin” diye bağırmaktan çekinmem. Bir cogunuza garip gelen duruslar bunlar tabi ki. Ama benim tabiatım bu. 
Hiçbir zaman icin bir grubun parçası olmak derdinde olmadım. Ben gerektiğinde açık gördüğünde sessiz sedasız gidip o acigi kapatan dis kapinin dis mandali olmakla mutlu olan insanlardanim. Ya da o kadar çok anlasilmadim ki uzun seneler boyunca, artık bununla mutlu olduğuma inanmaya başladım kim bilir. 
Gerci Yalnizligimi sevdiğim sürülerden uzak durduğum halde, garip bir suru de oluştu cevremde hep hayatim boyunca ve  o noktada da bunalıp ben kayboldum hep. Çünkü ben “sürü” istemiyorum cevremde. Ben cevremde mümkünse uzaktan, düştüğümü düşebileceğimi gördüğünde bana el uzatacak insanlar istiyorum. Haksizliga ugradigimda gerekirse sesini benim yerime yükseltecek, ve ben birilerine haksizlik yaptigimda da karşıma geçip bana dişlerini gösterecek insanlar istiyorum. 
Aptal insanla bile isim olabilir benim. Aptal cahil birakildigi icin aptalsa kendini geliştirmek icin her zaman bir şansı olur ama egoistlerle tek bir selamım ve kelamım olmasın insallah, Rabdan tek dileğim bu... Beni boyle insanlardan uzak eylesin ve mümkünse beni mütevazi egosunda kendini kaybetmemiş insanlarla muhatap etsin. 
Pek inanmam ben ama icine üflenen nefes Rabbin bir parçası olan ve ayni nefesi taşıyan insanların “ol” dendiği halde “olamamisligi” gibi gelir bana ego hep. 
Neyse ozu kacirdim yine... 
Velhasıl kelam, ben bundan sonra ya buradayım. Ya da iste 1 ay sonra falan Marthi ile YouTube ya da Twitchde sohbet muhabbet ediyor olacağız. Tek tek cevap vermeye gucum yok sizlere artık. Twdan uzak kaldigim 2-3 haftadaki  kafamın rahatligi, Twitter'a geri döndüğümde gördüklerim karisinda 24 saat içerisinde kendisini sinirsel urtikere cevirdi bile. 
O kadar çok anlamsız yorum haksizlik terbiyesizlik on yargı goruyorum ki ben insanların olmaması gereken aptalligi karsisinda büyük bir hayal kirikligi yaşıyorum çünkü. 
Not. Aslında yazıya 
“Ne zaman baslayacaklar bakalım diye, onların soteye yattigi gibi ben de cayimi almış elimde yudumlayarak bekliyordum aylardır. En net bir seylerin patlak vereceğine de aralık ayında Turkiyeye gittiğimde inanmaya başladım.” 
diyerek girdim fakat yazarken seyri değişti diyeceklerimin. Bu burada dursun, bunun ne oldugunu elbetteki yazacağım ama once bi neler oldugunu bilin bu süreç içerisinde istedim. Ben aslen kimim nasıl düşünüyorum falan. Hani utanmadan bana PKKli diyecek kadar ileri gittiniz ya hayasızca... Son bir kez “bi anlatmaya calisayim” istedim girizgah olarak. 
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 2 months
Text
Keşan TSO’dan ikinci el araç satışları ile ilgili açıklama
https://pazaryerigundem.com/haber/185722/kesan-tsodan-ikinci-el-arac-satislari-ile-ilgili-aciklama/
Keşan TSO’dan ikinci el araç satışları ile ilgili açıklama
Tumblr media
Keşan Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) geçtiğimiz günlerde Meclis Üyeleri Göksel Aktaş ve Atakan Tokmak ile birlikte Keşan’da İkinci El Motorlu Taşıt alım-satım işiyle uğraşan üyelerini ve yerel İşletmelerini ziyaret etti.
Erdoğan DEMİR / EDİRNE (İGFA) – Son dönemlerde Ulusal basında da sıkça yer alan araç satışlarının durma noktasına gelmesi sebebiyle Üyelerin ve Yerel İşletmelerin yaşamış oldukları sorunları dinleyerek, Meclis Üyeleri Göksel Aktaş ve Atakan Tokmak bazı çözüm önerilerinde bulundu.
Tumblr media
MECLİS ÜYESİ TOKMAK “ARAÇ SATIŞLARINDA YÜZDE 70 DÜŞÜŞ SÖZ KONUSU”
Üye ve Yerel İşletmelerinin ziyareti sonrasında düşüncelerini dile getiren Keşan TSO Meclis Üyesi Atakan Tokmak şunları söyledi : “Sıfır araç fiyatlarında bayilerin yapmış olduğu indirimler neticesinde ve mevduat faizlerinin yüksek olması sebebiyle geçtiğimiz yıla oranla bölgemizde araç satışlarında yüzde 70 oranda bir düşüş söz konusu, bu durum böyle giderse birçok meslektaşımın ticari anlamda daralmalar ve zorluklar yaşayacaktır, şu anda da yaşıyorlar zaten. Yapmış olduğumuz ziyaretlerde de görmüş olduk ki, fiziki olarak fiyat sormaya bile giren müşteri neredeyse yok denecek kadar az. Hal böyle olunca Üyelerimiz ve Yerel İşletmelerimiz ticaret yapmakta zorluklar yaşıyorlar. Mevduat Faizlerinin yüksek olması sebebiyle ikinci el araç almak isteyen vatandaşlarımız araç alma kararlarını erteliyorlar, faizler yüksek ve getirisi de ona oranla iyi olduğu için vatandaş araç almak yerine yatırımını farklı değerlendiriyor. Yetkilere galerici esnafı olarak çağrımız mevduat faizlerinin düşürülmesi, vatandaşın sıfır araç alımının yanında, ikinci el araç alımına da teşvik edilmesi için cazip teşvik paketlerinin hazırlanması hususunda desteklerini bekliyoruz.”
MECLİS ÜYESİ AKTAŞ: “İKİNCİ EL ARAÇLAR İÇİN UYGUN FİNANSMAN MUTLAKA SAĞLANMALI”
Aktaş’ta konuyla ilgili olarak “İkinci el araç satışlarındaki duraksama geçtiğimiz dönemlere nazaran bu yıl çok daha fazla ziyaretlerimizde de meslektaşlarımızdan almış olduğumuz geribildirimlere göre durumun tüm işletmelerde aynı olduğunu açık bir şekilde gördük. Buradan karar mercilerine sesleniyoruz, içinde bulunduğumuz durum sadece galericiler içinde geçerli değil bu arada gayrimenkul sektöründe de bu etkileri görüyoruz. Atakan arkadaşımın da dediği gibi mevduat faizlerinin mutlaka düşürülmesi kanaatindeyiz, aynı zamanda ikinci el araçlar için sıfır araçlarda olduğu gibi uygun finansman koşulları mutlaka sağlanmalı. Uzun vade uygun faizli kredi paketlerinin mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor, piyasalarda hali hazırda zaten finansmanda daralmalar mevcut, bu daralmaların üzerine sıfır araç bayilerinin yapmış olduğu indirimler ve uygun finansman koşulları da eklenince biz ikinci el araç alım-satım işiyle uğraşan işletmelerin ticaretleri ve sürdürebilirlikleri daha da zora giriyor. Biz ve bizim gibi işletmelerinin varlıklarını sürdürebilmeleri için karar mercilerinden gerekli adımları atmalarını bekliyoruz.” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
turizzm · 4 months
Text
İzmir transfer de indirimler yağmuru başladı
Hızla gelişen İzmir transfer firmamız westline transfer artık size çok yakın. Ege'nin incisi İzmir'in göz bebeği tatil beldesi çeşme gibi ulaşımı zor yerlere İzmir havalimanı transfer hizmeti ile daha kolay ulaşabilirsiniz . En uygun İzmir transfer Fiyatı ile değerli misafirlerimizin yanında olmaktan gurur duyarız. Peki neden biz , basında yer alan haberlerin başında gelen İzmir transfer şirketi her geçen gün gelişen kampanyaları ile çığır açmaktadır . Günü birlik turlar tekne ve paraşüt gibi aksiyon dolu aktiviteler olmak üzere bir çok etkin dalda faaliyetlerimize devam etmeyiz . 20 yılık İzmir transfer tecrübemiz ile müşterilerimize en kaliteli İzmir transfer hizmetini sunmaktayız. İzmir Airport transfer şimdi daha konforlu ve güvenilir olarak. İzmir transfer 7/ 24 sizin hizmetinizde.
Tumblr media
0 notes
fhepsenkal · 4 months
Text
GARİP GELDİ, GARİP GİTTİ BİZİM “GARİP”; BELKİ DE YAŞANACAK KATLİAMA TANIK OLMAK İSTEMEDİ… / günlerden 23 mayı
Bizim sokağın üçlüsü 112, Beyaz ve Küpeli’ye yeni bir dost katılmıştı dört beş ay önce. Yüzü, gözü, patileri Kangal soyu ile bir şekilde buluştuğunu gösteriyordu. Gençti daha… Fakat çelimsizdi, zayıftı.
Kim bilir nereden gelmiş ve bizim üçlünün arasına sığınmıştı. Onların peşine takılıyor, burnu yerde, yiyecek bir şeyler arıyordu sürekli. Konan yemeklerin yanına yaklaşması mümkün değildi. Ötekiler hırlayıp, diş göstererek uzaklaştırıyorlardı onu.
Garibim çok ürkekti zaten. Belli ki epey dayak yemiş, hırpalanmıştı. Uzun süre akla karayı seçtik ona mama yedirmek için. Bahçeden içeri almak istedik defalarca. Girmedi korkudan. Zaman geçti, akıllandı biraz.
Ötekiler yokken gelmeye başladı. Sokağın ortasına yatıyor, bakışlarıyla bizi arıyordu. Hemen koşup karnını doyuruyorduk.
Ah canım, rüzgar biraz sert esse bile zıplardı yerinden.
Adına “Garip” dedik.
Galiba öğrendi adını gide gele.
Geçenlerde gelmedi.
Bir gün, iki gün, üç gün.
Garip yok.
Neredeydi, ne olmuştu?
Sonra bir komşumuz, yan sokaktaki bir ağacın altında, yüzü kanlar içinde bir köpek ölüsü gördüğünü söyledi. Üzerinde de bir zeytin dalı varmış. Belediyeyi aramış, gelip almışlar onu.
Yunus Emre “Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin” der de…
Biz beş gün sonra duyduk, garibin öldüğünü.
Soğuk su ile yuyamadık onu.
Göremedik bile hatta.
Garip geldi, garip gitti Garip.
Dünyadan sevgiye muhtaç bir canın daha eksilmesi, içimde derin bir sızı bıraktı gerçekten.
Şimdi bir yasa hazırlığında ya iktidar:
“Sokak köpeklerinin ‘uyutulması’nı öngören teklifin Meclis tatile girmeden yasalaştırılması planlanıyor. BBC Türkçe’nin kulis haberine göre, 30 gün boyunca sahiplenilmeyen köpekler, iğneyle ilaç verilerek uyutulacak. Hükümet üyeleri ‘yüksek maliyet’, ‘bakanlık ve belediyeler arasındaki koordinasyon sorunu’ ve ‘barınak yetersizliği’ gerekçeleriyle, kısırlaştırma ile sokak köpeklerinin sayısının azalmasının yıllar alacağını savunuyor.”
Tamam, bir sorun var ama bu mudur tek çare?
Kendi yetersizliklerini gidermek yerine, işin kolayını bulmuş muhterem zevat:
“Katli vacip” deyince sorun bitecek!
Belki de Garip şanslıydı, ufuktaki katliamı görmeden, bastı gitti şu kahpe dünyadan…
ADIM ADIM KATLİAM
Yavuz Selim Demirağ paylaşmış...
Bugün sizlere bir hikaye anlatacağım:
 “1910 yılında İstanbul'da yaşanan Hayırsızada Köpek Katliamı, Türk tarihinde utanç verici bir olay olarak yer almaktadır. O dönemdeki belediye başkanı Suphi Bey'in aldığı kararla, sokak köpeği sorununun çözümü adına yaklaşık 80 bin köpek, Hayırsızada olarak da bilinen Sivriada'ya taşınmış ve açlığa ve susuzluğa terk edilmiştir. Bu vahşet, sadece on binlerce canlının ölümüne yol açmakla kalmamış, aynı zamanda İstanbul halkı üzerinde derin bir travmaya neden olmuştur. Hayırsızada'ya taşınan köpekler, kayalık ve susuz bir adada açlığa ve hastalıklara terk edilmiştir. Birçok köpek, birbirini yiyerek hayatta kalmaya çalışmıştır. Günlerce süren bu vahşet, İstanbul halkı tarafından dehşetle izlenmiştir. “
Bu hikayeyi neden mi anlatıyorum? Hayvan Hakları Kanunu taslağının basında yer alan maddelerini okuduğum için. Ülkemizin sokaklarında tecavüzcüsü, katili, dolandırıcısı rahat rahat dolanırken dört ayaklı canlılardan hırs alma peşindeyiz. Taslakta “Büyükşehirler başta olmak üzere il ve ilçelerde toplama ve kısırlaştırma merkezleri kurulacak ve mevcut barınakların durumu iyileştirilecek” şimdiye kadar yapamadıkları ne varsa yazmaya devam etmişler neymiş efendim bir ay içinde bu barınaklarda sahiplenilmeyen köpekler uyutulacakmış.
Nerden bulacaklar bu kadar imkanı? Bu kadar imkan vardı madem nedense son zamanlarda artan sokak köpekleri haberlerinden sonra mı kanununu yazmaya karar verdiler?
Yakın zamanda çıkan Hayvan Hakları Kanununa tüy dikmekten öteye gidemeyecek bir AKKanun gelmektedir. Sözde ilaçla uyutulacak köpeklerin şimdiden işkence haberlerini görebiliyorum. İlacı temin edemeyen her belediye kanun çıktı nasılsa diyerek işkence ile hayvanları telef edecektir.
Hastanelerde yeni dönem bugün başladı. Uzaktan muayene masrafları artık Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak. Doktorlar gerekli gördüğü takdirde rapor ve reçete yazabilecek. 
THY, 2027 Avrupa Oyunları’nın imza töreni için İBB Başkanı İmamoğlu’nun Roma’ya yaptığı seyahatin tarifeli uçakla değil, kiralık uçakla yapıldığını açıkladı.
Milli Savunma Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü Tuğgeneral Esat Mahmut Yılmaz, B. Ç. adlı bir generalin makam aracı ile Suriye sınırında insan kaçakçılığı yapıldığını doğruladı. 
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, 4 Temmuz'da erken seçime gidileceğini açıkladı. Uzun süredir seçim tarihini belirleme baskısı altında olan Sunak'ın, Kral 3. Charles'tan Avam Kamarası'nı feshetmesini istediği belirtildi. İngiltere'de seçimler 5 yılda bir yapılıyor, son seçim Aralık 2019'daydı.
Antarktika’da 380 kilometrekare büyüklüğünde bir buzdağı koptu. Malta adasından daha büyük olan buzdağı, 1956’dan bu yana İngiltere’ye ait bir bilim üssüne ev sahipliği yapan Brunt Buz Sahanlığı’nın bir parçasıydı. Buzul kopuşlarıyla ilgili endişeler nedeniyle 2017 yılında bilim üssünün başka bir noktaya taşınma süreci başlamış, istasyondaki son personel de şubat ayında bölgeyi terk etmişti.
Sivil Havacılık Kanunu’nda değişiklik öngören yasa teklif taslağına göre, kendisinin veya eşyasının elle aranmasını kabul etmeyen yolcu uçağa kabul edilmeyecek. Özel güvenlik personeli kolluk nezaretinde eşya, bagaj ve kargolarda arama yapabilecek.
İstanbul Çekmeköy'deki özel bir okulda İngilizce öğretmeni olan İranlı B.G., ‘çok sayıda çocuğa cinsel istismarda bulunduğu’ suçlamasıyla gözaltına alındı. B.G'nin sadece oturma izninin olduğu, çalışma izninin ise bulunmadığı açıklandı. Okul idaresi hakkında ise 'suçu bildirmeme' ve 'kaçak işçi çalıştırma’ suçlamalarıyla işlem başlatıldı.
ABD’de yaz sezonunda fiyatları düşürmek amacıyla ülkenin kuzeydoğusundaki rezervlerden 1 milyon varil benzinin satışa sunulacağı açıklandı. Ülkede benzinin galon başına ortalama fiyatı geçen yıla kıyasla yaklaşık yüzde 2 arttı.
e-Devlet’in mobil uygulamasına “Kaza Tutanağı” hizmeti eklendi. Yeni özellik sayesinde kullanıcılar, artık kağıt ve kalem kullanmaya gerek kalmadan uygulama üzerinden elektronik olarak kaza tutanağı hazırlayabilecek. BURADA
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, haber bültenlerine yaş sınırı getirme hazırlığı içinde olduklarını duyurdu. Şahin, RTÜK'te aldıkları ilke kararıyla ilgili "Maalesef bu bizim için övünecek bir şey değil ama RTÜK olarak haberlere 'bip' koyacağız, yani +18 ve +13 işareti koyacağız" dedi.
İstanbul Çekmeköy'deki özel bir okulda İngilizce öğretmeni olan İranlı B.G., ‘çok sayıda çocuğa cinsel istismarda bulunduğu’ suçlamasıyla gözaltına alındı. B.G'nin sadece oturma izninin olduğu, çalışma izninin ise bulunmadığı açıklandı. Okul idaresi hakkında ise 'suçu bildirmeme' ve 'kaçak işçi çalıştırma’ suçlamalarıyla işlem başlatıldı.
ABD’de yaz sezonunda fiyatları düşürmek amacıyla ülkenin kuzeydoğusundaki rezervlerden 1 milyon varil benzinin satışa sunulacağı açıklandı. Ülkede benzinin galon başına ortalama fiyatı geçen yıla kıyasla yaklaşık yüzde 2 arttı.
e-Devlet’in mobil uygulamasına “Kaza Tutanağı” hizmeti eklendi. Yeni özellik sayesinde kullanıcılar, artık kağıt ve kalem kullanmaya gerek kalmadan uygulama üzerinden elektronik olarak kaza tutanağı hazırlayabilecek. BURADA
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, haber bültenlerine yaş sınırı getirme hazırlığı içinde olduklarını duyurdu. Şahin, RTÜK'te aldıkları ilke kararıyla ilgili "Maalesef bu bizim için övünecek bir şey değil ama RTÜK olarak haberlere 'bip' koyacağız, yani +18 ve +13 işareti koyacağız" dedi.
DİĞER 23 MAYIS’LAR
1919 - İzmir'in İtilaf Devletleri tarafından işgalini protesto için Sultanahmet Mitingi yapıldı, mitinge 200 bin kişi katıldı.
1928 - Türk Vatandaşlığı Kanunu kabul edildi, tekke ve zaviyeler kapatıldı.
1978 - İmralı Cezaevi'nden kaçan Amerikalı Billy Hayes'in yazdığı roman, Geceyarısı Ekspresi adıyla sinemaya aktarıldı. Türkiye, filmi protesto etti.
2002 - Ankara'nın en eski ve en büyük sinemalarından biri olan Akün Sineması, 1975 yılında Ertem Eğilmez'in unutulmaz filmi Hababam Sınıfı ile açtığı perdelerini, yine aynı filmle bir daha açılmamak üzere kapattı.
23 MAYIS’TA DOĞANLAR
1883 - Douglas Fairbanks, Amerikalı sinema oyuncusu, senarist ve yönetmen (ö. 1939)
1897 - Hafız Burhan, Türk gazelhan ve bestekâr (ö. 1943)
1933 - Joan Collins, İngiliz oyuncu
1955 - Mansur Yavaş, Türk avukat ve siyasetçi
1971 - İlker Aksum, Türk oyuncu
1996 - Çağlar Söyüncü, Türk futbolcu
23 MAYIS’TA ÖLENLER
1991 - Kemal Satır, Türk siyasetçi (d. 1911)
1996 - Tanju Okan, Türk şarkıcı, müzisyen ve sinema oyuncusu (d.1938)
2017 - Roger Moore, İngiliz sinema oyuncusu (d. 1927)
0 notes
barkoturktv · 6 months
Link
0 notes
haytaogluyunus · 8 months
Text
Tumblr media
ANMA:
B UGÜN 17 OCAK (1954)
GAZETECİ, YAZAR:
İSMAİL HABİP SEVÜK’ÜN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM.
İsmail Habip Sevük ya da İsmail Hakkı Sevük (d. 1892, Edremit - ö. 17 Ocak 1954, İstanbul), Türk yazar, edebiyat tarihçisi, gazeteci, siyasetçi.
Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu'da çıkarılan çeşitli gazetelerde Milli Mücadeleyi destekleyen yazılar kaleme aldı. Cumhuriyet döneminin ilk edebiyat tarihi kitabı olan “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eserin yazarıdır.[2] VII. TBMM’de Sinop milletvekili olarak yer almıştır (1943-1946).[1]
Yaşamı
1892'de Edremit'te dünyaya geldi. Babası Jandarma binbaşısı Mustafa Habib Bey’dir.[3] İlk öğrenimin Edremit'te, lise öğrenimini Bursa'da tamamladı. Edebiyat zevkini Bursa İdadisi'ndeki edebiyat öğretmeni Hüseyin Siret Bey'den aldı. Yükseköğrenimini İstanbul'da Darülfünun Hukuk Mektebi'nde tamamladı (1913).
Hukuk Mektebi'nden mezuniyetinin ardından öğretmenlik mesleğini seçti. 1914'te Maarif Nezareti'nin imtihanını kazanarak[3] Kastamonu'ya edebiyat ve felsefe öğretmeni olarak atandı. Kastamonu'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kulüp müdürlüğünü ve cemiyetin yayın organı “Köroğlu” gazetesinin başyazarlığını üstlendi.[4]
1919'da İzmir’e geçerek İzmir Sultanisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. İzmir'in işgali üzerine Balıkesir'e geçti. 1919-1920 arasında Balıkesir'de Mustafa Necati ve Vasıf Bey tarafından çıkarılan “İzmir'e Doğru” dergisini yönetti. Balıkesir'in de Yunan işgaline uğraması üzerine Kastamonu’ya tekrar gitti. Hamdi (Çelen) ve Hüsnü (Açıksöz) beylerin çıkardığı “Açıksöz” gazetesinde 13 Ekim 1922 gününe kadar başyazı yazdı. Türk Kurtuluş Savaşı bittikten sonra Ankara’ya gitti.
Ankara Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapan İsmail Habip Bey, Aralık 1922'de Yunus Nadi'nin "Yeni Gün" gazetesinde yazarlığa başladı.[4] Yeni Gün'ün ve Anadolu Ajansı'nın muhabiri olarak 1923 yılı Mart ayında Mustafa Kemal Paşa'nın Adana, Mersin, Konya illerine yaptığı seyahate katıldı. Dönüşte izlenimlerini bir dizi halinde Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımladı
Vasıf Bey'in Maarif Vekaleti sırasında Edirne Milli Eğitim Müdürü oldu. Edirne Türk Ocağı başkanlığını üstlendi. 1925 yılında liseler için ders kitabı olarak hazırladığı “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” adlı eseri yayınlandı.
1926-27 Antalya Maarif Eminliği, 1927-1931 Adana Maarif Eminliği görevlerinde bulundu. Adana'da iken “Adana Mıntıkası Maarif Mecmuası” dergisini çıkardı. Dergi, 1928-1931 arasında 40 sayı yayımlandı. Maarif eminliklerinin kaldırılması üzerine 1931'de Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandı.
1939 yılının sonuna doğru Mustafa Nihat Özön'ün “Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eseri hakkında kaleme aldığı yazılar basında birçok yazarın katıldığı tartışmalara yol açtı[4]
Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmeni iken milletvekilli seçildi. TBMM VII. dönemde Sinop milletvekili olarak yer aldı. Hiç evlenmeyen İsmail Habib Sevük, 1946'da emekliye ayrılarak kendisini tamamen yazmaya verdi. 17 Ocak 1954'te gırtlak kanseri nedeniyle İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cenazesi Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi.
Edebiyat çalışmaları hakkında
İsmail Habip Bey, 1925'te basılan “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” ile dikkatleri üstüne çekmiş bir yazardır. Yazar bu eserde Tanzimat’a kadar olan Türk edebiyatının sadece genel bir görünümünü vermiş, yenileşme içindeki edebiyatı ele almış ve Türk edebiyatını Fransız edebiyatı ile eş zamanlı olarak vermiştir.[5]
Yazar "Tuna'dan Batı'ya" (1935) ve "Yurttan Yazılar" (1943) kitapları ile gezi türünde güzel örnekler verdi.
Atatürk'le ilgili anılarını "O Zamanlar" (1936), Atatürk'ün kişiliğini ve devrimlerini değerlendiren yazılarını da "Atatürk için" (1939) adlı eserlerinde topladı.
Batı kültür ve sanatını oluşturan şair ve yazarların yaşamlarını ve sanatlarını, “Avrupa Edebiyatı ve Biz" adlı iki ciltlik eserinde Türk edebiyatı ile kıyaslayarak anlattı (1940-41).
Eserleri
Gezi Yazıları
Tuna'dan Batı'ya, 1935-44.
Yurttan Yazılar, 1943.
Anı
O Zamanlar, 1936.(Kurtuluş savaşı anıları)
İncelemeleri
Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, 1925.
Atatürk İçin, 1939.
Edebiyat Bilgileri, 1942.
Edebi Yeniliğimiz, 1931-32. (Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi'nin geliştirilmiş baskısıdır)
Avrupa Edebiyatı ve Biz, 1940-41.
Tanzimattan Beri, 1940.
Türk Güreşi, 1946
Mevlana, 1954.
Yunus Emre, 1954.
0 notes
elazigsurmanset · 1 year
Text
Kılıçdaroğlu: “Akaryakıt zamları vatandaşın cebinden çalınan paradır”
Tumblr media
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle: “Dün basında sansürün kaldırılışının tam 115’inci yıl dönümüydü. Hapishanelerimizde gazeteciler var. Merdan Yanardağ şu anda hapiste. Üstelik tutuklu, mahkum değil. Medya üzerindeki baskıları görüyoruz. Bunları yaşıyoruz. Dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 165’inci sıradayız. Bu ayıp bile hangi noktada olduğumuzu gösteriyor. Adliyelerde haber takibi yapanlar var. Bu yılın ilk 7 ayında o haber takibini yapan gazetecilerin tam 364 kez hakim karşısına çıktığını da bilmenizi isterim. Akbelen’de köylü kadınlar direniyor. 2 yıldır mücadele ediyorlar. Dün güvenlik güçleri TOMA’larla engellemek istedi. Ağacı korumak suç mu? Doğayı korumak suç mu? Onlar kendileri için değil, o coğrafyada yetişen evlatları için mücadele ediyor. Dolayısıyla onların mücadelesi toplumun her kesimine örnek olsun. Ahlaki ve siyasi açıdan sorgulanan bir hükümet var. Zaten liyakat denen bir olay da Türkiye’de söz konusu değil. Haziran ayında 219 milyar lira bütçe açık verdi. Yani para yok ama harcıyorsunuz. Hazinenin ödeyeceği kısa vadeli borç, vadesine 1 yıldan kısa süre kalan dış borç 207 milyar dolar. Tam bir rekor. Hem dış borcu ödeyip hem de cari işlemler açığını finanse edebilmeniz için 207 milyar doların 270 milyar dolara çıkması lazım. Yani 1 yıl içinde 270 milyar dolar para bulmanız gerekiyor. Kur Korumalı Mevduat sahiplerine bu yıl ve geçen yıl 117 milyar lira para ödendi. Bunlar hem para vergi ödemeyecekler, hem  paraları dolar bazında garanti altında. Türk Lirası’na güven tamamen kaybolmuş vaziyette. Yani ticari çöküş. Çünkü bankada hesabı olanların yüzde 67’si dolar, döviz üzerinden parasını tutuyor. Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini üç görüşle ifade edeceğim. Bir, diyor ki Türkiye; “Sana borcumun ana parasını ödeyemiyorum, param yok. Sana ana parayı ödemek için bana borç ver.” İki, “Senden aldığım borcun faizini de ödeyemiyorum, param yok. Ana para dışında faizini de ödemem için bana borç para ver.” Üç, “Ayrıca bütçede açığım var. Bu açığı kapatmam için de bana borç para ver.” Devletin yönetilmediğini artık hepimiz biliyoruz. Mısır’daki sağır sultan da biliyor. Bize borç para vermek isteyenler de bu gerçeği biliyor. Hiç kimse parasını çöpe atar mı? O nedenle diyorlar ki ‘Limanları vereceksin bana, orayı ben çalıştıracağım. Arsaları, arazileri vereceksin bana ben çalıştıracağım. Karlı fabrikaların var, onları vereceksin bana ben çalıştıracağım. O zaman sana borç veririm.’ Bu devleti yönetememenin gerçek bir tablosudur. Geldiğimiz nokta budur. Açıkça ifade etmek gerekirse akaryakıt zamları vatandaşın cebinden çalınan paradır. Bu gerçeği hiç kimsenin unutmaması lazım. O nedenle biz yapılan uygulamayı bir ekonomik soykırım olarak tanımlıyoruz. Bir avuç kişiyi zengin etmek, 85 milyonu bir avuç kişiye hizmet eder hale getirmek bizim kabul edeceğimiz bir olay değildir. 85 milyonu siz perişan ediyorsunuz. Hiç kimse biriktirdiği veya çaldığı servetin esiri olmamalıdır. Biriktirdiğiniz veya çaldığınız servetin esiriyseniz siz ülkeyi yönetemezsiniz. Çaldıkları ve biriktirdikleri servetler var o servetlerin büyük bir kısmı yurt dışında. Ve şimdi bunlar ülkeyi yönetiyorlar. O nedenle ülke bu durumda. İki farklı Türkiye var. Sarayın Türkiye’si, vatandaşın Türkiye’si. Sarayın Türkiye’sinde Erdoğan ailesi var. En baş aktör Erdoğan ailesi. Beşli çeteler var. 4-5 yerden aylık gelir maaş alanlar var. İhale takipçileri, rüşvet alan büyükelçiler, ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiler var. Rüşveti meşrulaştıranların tamamı sarayın Türkiye’sinde. Sarayın Türkiye’sinde yaşayanların kira parası, kira derdi diye hiçbir şeyi yok. Elektik, doğalgaz, yakıt parası bir şeyi, derdi yok. Sarayın Türkiye’sinde asla ve asla işsizlik yok. Herkes malı götürmekle meşgul. Sarayın Türkiye’si bu. Sarayın Türkiye’si her türlü israfın kaynağı. Bütün bunları anlatıyorum, sarayın Türkiye’sinde oturanlar vatandaşın kanına ekmek doğrayanlardır. Onların alın terini sömürenlerdir. Vatandaşın Türkiye’sini hepiniz biliyorsunuz. Vatandaşın Türkiye’sinde esnaf, taksici, otobüs şoförü, asgari ücretli, memur, emekli, sanayicisi var. Düzgün çalışan insanları var. Milyonlarca işsizleri var. Burada kira var. Elektik, doğalgaz, su fiyatları var. Mutfaklarda yangınının olduğunu vatandaşın Türkiye’si görüyor. Vatandaşın Türkiye’si sarayın Türkiye’sine çalışıyor.” Read the full article
0 notes
nekadarhaber · 1 year
Text
Sedat Peker'in kardeşi Atilla Peker'in Kutlu Adalı cinayeti ifadesi ortaya çıktı!
Tumblr media Tumblr media
Sedat Peker'in kardeşi Atilla Peker'in Kutlu Adalı cinayeti ifadesi ortaya çıktı! Sedat Peker'in kardeşi Atilla Peker'in Kutlu Adalı cinayeti ifadesi ortaya çıktı ! Atilla Peker, "Korkut Eken, 'öldürülmeleri gerekli' dedi..." ifadelerini kullandı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Atilla Peker’in iddiaları üzerine ‘Kutlu Adalı’nın Kıbrıs’ta öldürülmesi’ olayına ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında ifade veren Peker'in ifadesi ortaya çıktı. Peker'in ifadesinde cinayete dair dikkat çeken detaylar verdiği öğrenildi. Sabah'tan Arzu Kaya'nın haberine göre Gazeteci Kutlu Adalı'yı öldürmek amacıyla Korkut Eken ile birlikte KKTC'ye gittiğini itiraf eden Sedat Peker'in abisi Atilla Peker, hakkında başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nda ifade verdi. Atilla Peker'in ifadesinde olayın ayrıntılarını anlattığı ve cinayete dair yeni bilgiler verdiği belirtiliyor. Atilla Peker, 1996 yılında kardeşi Sedat Peker'in kendisini arayarak Ankara'ya gelmesini istediğini söyledi. Burada bir otelin lobisinde kardeşi ve Korkut Eken'le buluştuğunu anlattı. Eken'in kendilerine K.K.T.C.'de Türkiye aleyhine çalışmalar yapan insanların olduğunu ve bu kişilerin öldürülmesi gerektiğini söylediğini öne sürdü. Atilla Peker, Eken'in isim telaffuz etmediğini anlatırken, bu toplantının ertesi günü beraber Kıbrıs'a uçuş yaptıklarını söyledi. Uçuş sırasında Eken'in yanında bulunan birçok kimlikten "Mustafa" isimli olanı kullandığını aktardı. Korkut Eken'in yanında 'bond' tipi ağır bir çanta olduğunu da detay olarak bildirdiği öğrenildi. Atilla Peker, Korkut Eken'le Lefkoşa'da bulunan Sivil Savunma Daire Başkanlığı'na gittiklerini anlatırken, burada Alay rütbesi ile bulunan Galip Mendi ve Yardımcısı Yarbay Enver Topuz ile tanıştıklarını söyledi. Burada Eken'in kendisine boş bir odaya geçmesini istediğini anlatan Peker, "Bana Ankara'dayken bir silah vermişti. Silah üzerimdeydi. İkinci bir silah daha verdi. Silaha susturucuyu nasıl takacağımı da öğretti" dedi. Atilla Peker, akşam saatlerinde Lefkoşa'da Eken'le birlikte bir evin içini ve bahçesini gözetlediklerini aktardığı öğrenilen Peker, "Ertesi gün öğlen yine evin etrafını gözetleme amaçlı turladık. Kıbrıs'a vardığımızın üçüncü günü ise Türk Birliği'nin olduğu Piyade Alay Komutanlığı'na gittik. Eken, bir aracın plakasını buradaki komutana vererek aracın Alay Komutanlığı'nın önünde durdurulup bekletilmesini istedi. Bir müddet sonra görevliler aracı durdurdu. Biz de komutanlığın bahçesinden hızlı adımlarla dışarı çıktık. Araçta bulunan şahsı buradaki askerler Alay Komutanlığı'nın bahçesinin içerisine aldıklarını ve etrafını çevrelediklerini görünce tekrar komutanlığın içine girdik" dedi. Atilla Peker, daha sonra Eken'le birlikte alay komutanının odasına gittiklerini anlatırken, "Korkut Eken alay komutanına 'ben size böyle mi söyledim' diye kızdı. Daha sonra buradan ayrılıp otele gittik. Eken bana yarın uçakla Ankara'ya döneceğimizi söyledi ancak bu iş için tekrar döneceğimizi belirtti. Dördüncü gün döndük" diye konuştu. Atilla Peker, olayın üzerinden bir kaç ay geçtikten sonra 'yaralama' suçundan cezaevine girdiğini aktardığı öğrenilen Peker'in, "Korkut Eken ziyarete geleceğini söyledi. Ben de cezaevinden hastaneye gitme bahanesi ile araç ayarlayıp ring halinde Eken'in bulunduğu otele gittim. Lobide kardeşim Sedat Peker, Korkut Eken ve tanımadığım 2 kişi vardı. Bu arada ben cezaevindeyken Korkut Eken'le görüşmeden önce basında Lefkoşa'da bir gazetecinin susturuculu silahla öldürüldüğünü duydum. Eken'in yanına gidince otelde bana 'bak seninle gittiğimiz o olayı hallettik' dedi. Basında duyduğum gazetecinin Eken'le gidip döndüğümüz kişi olduğunu bu şekilde öğrendim" dedi. Öte yandan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca titizlikle yürütülen soruşturma kapsamında K.K.T.C. adli makamlarıyla ilgili yazışmalar da yapıldı. O yazışmaların detaylarında Kıbrıs'tan Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili dosyaya dair tüm evrakların onaylı örneği istendi. Dosyanın faili meçhul olup olmadığı, failinin belirlendiyse yargılama yapılıp yapılmadığı gibi cinayete dair tüm dosya talep edildi. Ayrıca konuya ilişkin tazminat davası, uluslararası bir dava olup olmadığı da Kıbrıs adli makamlarından cevaplanması istenen sorular arasında yer aldı. Read the full article
0 notes
Text
Başkan Sadıkoğlu : Biz Sorumluluklarımızı Yerine Getiriyoruz
Tumblr media
Başkan Sadıkoğlu: Hem kurumsal, hem de vicdani sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz
Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nın son dönemdeki çalışmaları hakkında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, “Üyelerimizin talepleri ve sosyal sorumluluklarımız konusunda elimizden gelenin en iyisini yapmak için çalışıyoruz” dedi.
11 ili ve Malatya’yı derinden etkileyen depremler ve sonrasında yapılan çalışmalar hakkında konuşan Başkan Sadıkoğlu, depremin şiddetinin sadece yapıların çökmesi veya yıkılması olmadığını dile getirerek “Afetler, sosyal yaşantımızı, iş hayatımızı, hayatın olağan akışını derinden etkilediği gibi gelecek endişelerini de beraberinde getiriyor. Nüfusumuzun yüzde 71'i, topraklarımızın yüzde 66'sı deprem riski altında. Tarihimizde sayısız kez büyük afetlerle sınanan bir ülkeyiz. Ancak kayıplara baktığımızda kentleşme ve imar konusunda sınıfta kaldığımız gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. 50 bin cana mal olan bu son sınavımızın geleceği bilim ve liyakat esaslı imar etmemiz için son acı tecrübemiz olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. “ODAMIZ ÜZERİNE DÜŞEN VAZİFELERİ LAYIKIYLA YAPMAYA ÇALIŞMIŞTIR” Deprem sonrası süreçte Malatya Ticaret ve Sanayi Odası olarak sosyal sorumluluk çalışmaları ve üyelerinin talepleri hakkında üzerine düşeni elinden geldiğince ve layıkıyla yapmaya çalıştığını ifade eden Başkan Sadıkoğlu, ”Felaketin ardından üyelerimizin durumlarını, zararlarını öğrenebilmek ve talepleri hakkında rapor hazırlayabilmek adına tüm üyelerimizi telefonla aradık. Özellikle geçici iş yeri, faizsiz kredi desteği, borç ertelemeleri, vergi indirimi ve affı, üretimdeki enerji maliyetlerinin düşürülmesi, kurtarılan ticari ürünler için depolama alanları gibi taleplerle sorunların ortak paydada buluştuğunu gördük. Bu aramalar neticesinde elde ettiğimiz verileri Bakanlıklar ve TOBB ile paylaşarak taleplerin sayısal büyüklüğünü somut olarak ortaya koyduk” dedi. “ÜYELERİMİZİN HAKKINI HER PLATFORMDA GÜÇLÜ ŞEKİLDE SAVUNUYORUZ” Başkan Sadıkoğlu, “Bugün şehrimizde yıkılan ve kullanılamaz haldeki iş yeri sayısı yaklaşık 20 bin. Özellikle şehir merkezinde çarşı olarak tabir ettiğimiz alanları kaybetmiş durumdayız. Ticaretin devamlılığını sağlayamadığınızda göçün önüne geçemez, gideni geri getiremez ve sosyal yaşamı yeniden tesis edemezsiniz. Bu ekonomik, sosyal aynı zamanda psikolojik bir olgudur. Bu kapsamda firmalarımıza acil olarak geçici iş yerleri temin edilmesi gerektiğini sürecin en başında ısrarla gündeme getirdik. Yöneticilerin bu konuyu ağırdan aldığını gördüğümüzde konuyu ulusal ve yerel televizyonlarda, yazılı basında da gündeme taşıdık. Gerek katıldığımız toplantılarda gerek ikili görüşmelerimizde Bakanlarımıza doğrudan ilettik. Bunun neticesinde sürecin daha hızlı ilerlediğine de şahit olduk. Şu an talepte bulunan firmalarımızdan 305’ine geçici iş yeri teslim edildi. Kurulan yeni alanlar için de başvurular devam etmektedir. Devam eden kuralar sonucu yeni hak sahiplerine yerleri Valilik tarafından teslim edilecektir. Bu bir geçiş süreci, geçici iş yerleri daimi bir çözüm olamaz elbette, asıl gayretimiz esnafımızın hak kaybı yaşamadan, yeniden yerlerinde iş hayatlarına dönmeleridir” şeklinde konuştu. “YERİNDE DÖNÜŞÜM KONUSUNDA SÖYLEMDEN EYLEME GEÇİLMELİ” Yerinde dönüşüm konusunda söylemden, eyleme geçilmesi gerektiğine dikkat çeken Başkan Sadıkoğlu, “Olumlu söylemler olsa da firmalarımızın özellikle de çarşı esnafımızın kafasındaki soru işaretleri giderilmiş değil. Deprem nedeniyle zaten ciddi mağduriyet içerisinde olan esnafımız bir de gelecek kaygısı içerisinde. Şehrimiz neredeyse yeniden imar edilecek. Bilimsel veriler ışığında çarşılarımız yerinde ayağa kaldırılmalı ve esnafımızın hakları korunmalıdır. Her bir çarşımızın ruhu, insanlarımız için hatırası var. Bu ruhu, şehir hafızasını kaybetmememiz gerekiyor. Depremin üzerinden 3 ay gibi bir süre geçti. Artık esnafımızın önüne, kaygıları giderecek somut bir yol haritası konulmalı. Bizler ilgili tüm toplantılarda, Bakanlıklarla yaptığımız görüşmelerde bunu dile getiriyoruz. Esnafımızın hak kaybı yaşamaması adına mücadele ediyoruz” dedi. “KOSGEB DESTEĞİNİN KAPSAMI YETERSİZ” KOSGEB faizsiz kredi desteğinin kapsamının genişletilmesi için çalıştıklarını dile getiren Başkan Sadıkoğlu, “Kriz ve afet dönemleri finansmana en fazla ihtiyaç duyulan zamanlar. Elazığ depreminden sonra üyelerimiz için KOSGEB üzerinden faizsiz kredi desteği imkânı sağlamıştık. Yine bu desteğin sağlanması için girişimlerde bulunduk. Özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank’a hem özelde hem de toplantılarda konuyu ilettik. KOSGEB’den 1 milyon TL’ye kadar faizsiz kredi desteği açıklandı ancak daha çok üreticiye yönelik bu desteğin kapsamını yeterli görmüyoruz, bunu daha önce de dile getirdik. Bu nedenle hizmet sektörüne ait tüm NACE kodları, perakende sektörünün tüm alt dalları ile özel öğretim kurumlarının kapsam içine alınması için çalışıyoruz. Bunun dışında vergi indirimi ve muafiyeti, finansmana erişim, KGF işlemlerinde kolaylık sağlanması ve diğer birçok konu için çalışmalar yürütmekteyiz. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Yunus Elitaş, Gelir İdaresi Başkanı Bekir Bayrakdar, Halk Bankası, Vakıflar Bankası, Ziraat Bankası ve Katılım Bankaları Birliği’nin üst düzey temsilcilerinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirdik. Üyelerimizin yoğun katılım gösterdiği toplantıda sorunlar ve talepler doğrudan aktarıldı. Bu süreçte ilgili bakanlıklarımızı, kurumlarımızı üyelerimiz ile bir araya getirmeyi sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı. ÇEKLERDE SÜRE UZATIMI Başkan Sadıkoğlu, depremin ardından üyelerin özellikle çek ödemeleri konusunda erteleme ve işlem yapılmaması için süre uzatımı talepleri olduğunu belirterek “Gerek Hazine ve Maliye Bakanımız ile yaptığımız görüşmeler gerek basındaki açıklamalarımızla, 6 Nisan’da son bulacak çekte ibraz süresini uzatan ve çeklerde karşılıksız işlemi yapılmasını durduran kararın 1 ay uzatılmasını sağladık” dedi. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İLE PROTOKOL Ankara Büyükşehir Belediyesi ile yapılan çalışmalar hakkında da konuşan Başkan Sadıkoğlu, “Bu süreçte bazı siyasi parti genel başkanları odamızı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletip bizlerle istişarelerde bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun heyeti ile gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ile bir protokol imzaladık. Bu kapsamda depremde en fazla zarar gören ilçelerimizde, ürününü göçük altından çıkaran veya ciddi mağduriyet içinde bulunan çiftçilerimizden 200 ton kayısı alımı gerçekleştirildi” dedi. MALATYA DAYANIŞMA GÜNLERİ ABB ile düzenlenen Malatya Dayanışma Günleri’nin oldukça verimli geçtiğini dile getiren Başkan Sadıkoğlu, “Deprem nedeniyle iş yerleri hasar alan, iş yapamayan üyelerimiz için 13-20 Nisan tarihlerinde ABB ile Ankara Anfa Fuar Merkezi’nde Malatya Dayanışma Günleri düzenledik. Konaklama ve tüm fuar giderleri karşılanan 100 firmamızın katıldığı organizasyona vatandaşımız da yoğun ilgi gösterdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi bu etkinlikte de önemli oranda ürün satın alımı gerçekleştirdi. Başta Sn. Mansur Yavaş olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Farklı belediyelerle de görüşmelerimiz sürüyor. İnşallah depremzede üyelerimiz bu kapsamda yeni çalışmalar yapacağız” şeklinde konuştu. “BİLİMSELLİKTEN UZAK, AKLA AYKIRI UYGULAMALAR VE RANT POLİTİKALARININ SONUCU: AFET” Geçmişten süregelen bilimsellikten uzak akla aykırı uygulamalar ve rant politikalarının ülkemizi bir “deprem ve afet ülkesi” haline getirdiğini ifade eden Başkan Sadıkoğlu “Japonya’da son 20 yılda 18 tane 7 ila 8,3 aralığında deprem olurken, 18 büyük depremde toplam ölü sayısı sadece 56. Yapılan çalışmalar bu coğrafyada bu felaketlere her zaman hazır olmamızı söylüyorsa uygulamalarımızda bu riski göz ardı edemeyiz. Ailelerimiz ve sevdiklerimiz ile en derinden yaşadığımız bu felaket, hepimizin daha büyük sorumluluklar almamıza vesile olmalıdır. Muhammed İkbal’in dediği gibi “Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır.” Malatya TSO olarak ticaret ve üretimdeki kayıplarımızı en hızlı şekilde telafi etmeye çalışırken diğer yandan şehrimizin yeniden imarı ve afet güvenliği konusunda istişareye dayalı ortak akılla, müspet çalışmalar yürüteceğiz.” ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
mansetmalatya · 1 year
Text
‘90 Günde Enkaz Temizleyemeyenler Bir Yılda Nasıl Ev Teslim Edecekler?’
Tumblr media
İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “90 günde enkaz temizleyemeyenler bir yılda nasıl ev teslim edecekler?” diye sordu İYİ Parti İl ve İlçe Başkanlarıyla beraber Kahramanmaraş Merkezlerinde en fazla hasarı alan ilçelerden biri olan Akçadağ ilçesini ziyaret eden İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez enkaz çalışmalarının çok yavaş ilerlemesine tepki gösterdi.
Tumblr media
“Akçadağ, Malatya’nın Bir İlçesi Değil Midir?” İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez, “Malatya’da enkaz çalışmalarında yüzde 98’inin bittiği açıklamaları basında yer alıyor şimdi sormak isterim Akçadağ, Malatya’nın bir ilçesi değil midir? Akçadağ neden ötekileştirilmeye çalışılmaktadır. Enkaz çalışmaları burada neden yapılmamaktadır? Üç ayda enkaz çalışmalarını tamamlayamayanlar bir yılda nasıl evler yapacak ve teslim edeceklerini vaat edebiliyorlar. Seçim çalışmaları kapsamında gezdiğimiz yerlerde enkazlar halen yerinde duruyor. Ağır hasarı ortaya çevirmeye başladılar, orta hasarlıyı hafif hasarlıya çevirmeye çalışıyorlar. Enkazlar bir kenara yıkılmış evler dahi duruyor. İYİ Parti iktidarında kimse göz ardı edilmeden Hükümetin her imkânından yararlanacak. İmkânlar birilerine peşkeş çekilmeyecek. Verdiğimiz söz üzere yerinde dönüşüm ile evlerden ücret alınmadan teslim edilecektir.” dedi.
Tumblr media
“900 Hane Var Dörtte Biri Daha Temizlenmedi” Çalışmaların çok yavaş ilerlediğini belirten Ören Mahalle Muhtarı Birol Ören ise “Burada 900 hane var dörtte biri daha temizlenmedi. Böyle giderse biz bu evlerin yerine 4 – 5 yılda yenisini yapamayacağız. Bir an önce gayret edilerek bu enkazın kaldırılması gerekiyor” şeklinde konuştu. Read the full article
1 note · View note
giresunsondakika · 1 year
Link
0 notes
cointahmin · 1 year
Text
Binance CEO’su Changpeng Zhao (CZ), dün akşam saatlerinde ortaya çıkan spekülasyonlar hakkında “dış güçler” yorumunda bulundu.Binance borsasının işvereni CZ, neredeyse tüm 2023 yılını FUD’lar ile çaba ederek geçirdi. Geçtiğimiz yıl, FTX’in iflasından sonra açıklamalar yapan CZ, “Biz en büyüğüz, bize saldıracaklar” biçiminde bir yorumda bulunmuştu. Kasım 2022 tarihinden itibaren Binance üzerindeki kara bulutlar geçmiyor.Son FUD dalgası hakkında açıklamalarda bulunan CZ, yayılan bu haberlerin öbür bir borsa tarafından fonlandığını tez etti. Ayrıyeten CZ, Binance’e saldıran gereğince dış güç olduğunu ve sektörün bu noktada birleşmesi gerektiğini savundu.Binance CEO’su CZ, FUD’lar Hakkında KonuştuGeçtiğimiz gün yaşanan FUD dalgası ve beraberinde gelen kripto çöküşünde, Binance yeniden gaye okları tarafından işaret ediliyordu. Ortaya çıkan haberlerde, Binance CEO’su Changpeng Zhao’nun (CZ) kırmızı bülten ile arandığına yönelik savlar ortaya atıldı.Bu haberlerin düşmesinden çabucak sonra CZ, Twitter aracılığıyla çeşitli açıklamalarda bulundu. Akşam haberlerin daha basında yayılmadığı civarda, CZ‘den bir “4” paylaşımı gelmişti. Bu paylaşımın akabinde Binance ile ilgili FUD dalgası gelmeye başladı.CZ‘den bu sabah gelen paylaşımda, en sonki FUD‘ların kripto haber kaynakları tarafından yayıldığı sav edildi. Binance işvereni, bu haber akışının öbür borsalar tarafından fonlandığını ve bunun çok küçük göründüğünü söz etti.https://twitter.com/cz_binance/status/1643116378155634688 Son olarak CZ, Binance’e saldıran gereğince dış güç olduğunu ve bölümde bu usul hücumların yerine ortak noktada birleşilmesi gerektiğini savundu.
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Hasan Şen:  "Buğday taban fiyatı tüm Türkiye’nin beklentisi"
https://pazaryerigundem.com/haber/172551/hasan-sen-bugday-taban-fiyati-tum-turkiyenin-beklentisi/
Hasan Şen:  "Buğday taban fiyatı tüm Türkiye’nin beklentisi"
Tumblr media
 Keşan Ziraat Odası Başkanı Hasan Şen 2024’teki ekim alanlarına ilişkin açıklamada bulundu.
Erdoğan DEMİR / EDİRNE İGFA – Keşan Ziraat Odası Başkanı Hasan Şen, dün yaptığı açıklama ile, 14 Mayıs Çiftçiler Günü’ne çiftçilerin ilgisizliği, 2024’teki ekim alanları ve bir çok konuya değinerek bir açıklama yaptı.
Şen’in açıklamaları şöyle;
BÖLGEMİZDE 2024’TEKİ ÜRETİM ALANI
Şen Keşan’da Keşan İlçe Tarım Müdürlüğü’nce açıklanan verilere göre; “2024 yılı buğday verileri 213 bin 100 dekar buğday ekiliyor, kuru alanda 4.500 dekar kuru ve 4 bin  632 dekar da sulu alanda ekim yapılıyor. Ayçiçeği 195 bin 500 dekar, çeltik 42 bin dekar, şeker pancarı7 bin 200 dekar, kanola 6 bin 500 dekar ekimi gerçekleştirildi.”dedi.
Tumblr media
ÜRETİCİ PARA KAZANDIĞI ÜRÜNÜ TERCİH EDİYOR
Üretici geçtiğimiz yıl çeltikte sıkıntılı bir süreçte geçirse bu süreçte para kazanmış ki bu ürünü ekmeye devam ettiğini belirterek “Bölgemizdeki en büyük sıkıntılardan biri de çeltik, çeltiğe alternatif olarak mısır olur, yonca olur, değişik ürünler olabilir. Suyu gördüğümüz gibi hemen çeltik ekmeyi düşünüyor. Tabi ihtiyacımız var ama ayçiçeğine de ihtiyacımız var. Ama insanlar hangi üründen fazla para kazanıyorsa, para kazandığı ürüne yönleniyor.” şeklinde konuştu.
25 HAZİRAN’DA ÇELTİK EKİM BEYANI SONA ERECEK
Şen, bölgemizde geçen yıl 32 bin dekar çeltik ekimi bu yıl 42 bin dekarlara çıktığını da vurgu yaparak  “Yarın öbür gün daha da artacağını tahmin ediyorum. Çeltik ekimi beyanı süresi 25 Haziran’da sona erecek, net rakam da o zaman kesinlik kazanacak. Biz insanların hiçbir zaman üreterek para kazanmasının karşısında değiliz. Ama bilinçli bir üretim, bilinçli bir tüketim. Çeltik su ihtiyacının en fazla olduğu bir ürün. Ekiminden biçimine kadar 135-140 günlük süre içerisinde suyun içerisinde olan bir ürün. Vahşi sulama sistemi en büyük etkenlerden bir tanesi, yeri geldiği zaman söylüyoruz. Her şeyi damlama sulama ile yapalım, domatesi, biberi, patlıcanı, ayçiçeğini damlama sulama sistemi ile yapalım. Çeltik üretiminin verimi çok yüksek bir ürün, insanlar ona yöneliyor.” Dedi.
MALİYET HESABIMIZI TÜRKİYE’DEKİ 755 ZİRAAT ODASI BELİRLİYOR
Buğday fiyatının üretici beklentisi çok fazla olduğunu da belirten Şen açıklamasına şöyle devam etti.“Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin sosyal medya ve basında söylediği gibi, 755 tane Ziraat Odası Başkanlarının aldığı maliyet hesabı 10.87 TL olarak belirlenmiştir. Demek ki bütün çiftçilerin beyanlarına esas alınarak yapılan bir ortalama bu. 14 Mayıs Çiftçiler Günü’ne Ankara’ya gittiğimizde maliyet fiyatının yüksek olduğunu beyan etti. Genel Başkanımız Şemsi Bayraktar, sayın bakana siz bir maliyet fiyatı çıkaralım biz de bir maliyet fiyatı çıkaralım. Bunun ortasını bulalım dedi. Siz nasıl çıkarıyorsunuz, biz ne şekilde yapalım dedi. Bakan beye konuyu aktardı, bundan sonra bakan bey ne yapar ne eder onu da ilerleyen zamanda göreceğiz. Tabi beklentimiz bizim en fazla buğdayda, bu yıl gübre de pek fazla olmamakla birlikte ilaç ve mazottaki bizim en fazla belimizi büken girdi maliyetlerimizden bir tanesi. Biçerdöver maliyetleri de artacaktır. Biçerdöver fiyatları hiçbir bölgede henüz belli olmadı. İklim şartlarımız 1 ay önde seyrediyor. Buğday ve ayçiçeğinde de bunu gördük. Yarın öbür gün bölgemiz olarak ilk arpaları biçeriz.”
İCAR BEDELLERİMİZ YÜKSEK
Şen, kiraların yüksek olduğunu da dile getirerek; “Kiraya veren kişilere kira az geliyor, üreten insana da çok geliyor. Bizim bölgemizde kiralar gerçekten yüksek, çeltik ve pancar kiraları günümüzde çok yüksek seviyelerde. İnsanlar suya yakın olmak istedikleri ve üretim yapmak istiyorlar. Ama günümüzde çok yüksek. Örtü üstü tarım yapan insanlar çok zahmet çekecek. Son zamanlarda yağış yeteri kadar oldu, yağmurlar yağınca biraz yüzümüz güldü. Ayçiçeğine de etki etti, çünkü aşırı yağış olmayan bölgelerde çok iyi bir ürün çıkışı oldu.”dedi.
BAKANLIK ACABA MALİYET BEDELİNİ ÇİFTLİKTEN Mİ YAPIYOR?
İlaç için de para lazım, ilacı atmak için de tarlaya gidip gelme maliyeti ve mazot maliyeti de olduğuna vurgu yapan Şen,“Bakanlık çiftliklerde maliyet hesabı yapıyor. 4-5 bin dekar yerde çiftlikten çıkıyor tarlaya giriyor. Traktörün tarlaya gidişini gelişini hiç hesap etmiyorlar. Onlar işine geldiği için bizim maliyetlerimize mana buluyor veya yüksek diyor. Üreticinin fiyatını kırmak için bunları göz önüne alıyor.”şeklinde konuştu.
  TEMENNİMİZ TMO’NUN ÜRÜNÜMÜZÜ UYGUN GÖRDÜĞÜMÜZ BEDELDEN ALMASI
Şen, bizim de en büyük temennimiz ürünümüzü TMO’nun alması ve sağlıklı bir şekilde almasıdır diyerek, “Önümüzdeki günlerde alacağız diyor. Bunu bakan da açıkladı, TMO Genel Müdürü de açıkladı. Biliyorsunuz bölgemizde LİDAŞ depoları dolu. 2023 yılındaki LİDAŞ depoları dolu.Ürün bekletme süresini 18 aya çıkardılar, TMO’nun aldığı ürünün bekletme süresini de 36 aya çıkardılar. Bu süre uzun bir süre, neden uzun süre. Depolar hep dolu her yıl bu söyleniyor. Bu sistem bu şekilde devam ettiği sürece,  bu depolar hep dolu olur. Üretici üretim yaptığı sürece LİDAŞ depoları da dolu olur, TMO’nun depoları da dolu olur. Bu politikada devam ettiği sürece 2023’ün ürünleri 18 ay üretici bazında, TMO satın aldığı ürünlerin depolarda kalma süresi 36 ay. TMO LİDAŞ depolarının % 30 hissesini sahip. Devlet stokçuluk yapıyor. Önceden 2022 yılında Keşan’a gelmişti.  TMO depolarında hiç buğday  yoktu. TMO hiç buralardan buğday almıyordu. Stratejik bir ürün olduğu için, şimdi depolar dolu bir vaziyette sezona giriyoruz.”dedi.
DEVLET YETERKİ ÜRETİCİNİN ÜRÜNÜNÜ ALMAK İSTESİN
Devlet asfalta döker ürünü alacağını ve yeter ki üreticinin ürününü almak isteyeceğini belirterek, “LİDAŞ depoları doldu, İpsala’ya bağlı olduğumuz için, toprak silo kiraladı ve TMO ürünü aldı. Üreticiyi mağdur etmemek için böyle bir yöntem denendi. Şu anda da bildiğim kadarıyla, TMO Keşan’da yeni bir yer arayışı içerisinde. Bir hafta içerisinde bu süre uzatıldı.”şeklinde konuştu.
BUĞDAY TABAN FİYATI TÜM TÜRKİYE’NİN BEKLENTİSİ
Şen, üreticilerimizin beklentisinin TMO’nun ürününü alması olduğunu da hatırlatarak, “TMO’nun  iyi bir fiyat vermesi. Tabi bu fiyat Türkiye deki üretcilerin beklentisi. Üretimde emek var, alınteri var. Para kazanmak var, yeri geldiğinde her zaman söylüyoruz. Üretcilerimizin nüfusu yaşlı, yoksa her şey söylemde kalır, topraklarımız satılıyor diyoruz ya.İnsanların ürettiği ürünlerin para yapmamasından kaynaklanıyor. Yoksa bakan diyor, hobi bahçelerine üzülüyorum. Üzülmemek için de toprağının sahibi olarak tutmak gerekiyor. Toprağın sahibi olarak da tutmak için insanlarının ürününün alınterinin karşılığını vermek gerek. Vermezsen hiç kimse zarar ettiği bir üründen,  zarar ettiği bir tarımdan, çiftçilik olarak yaş ortalamamız 58 bölgemizde daha çok yaşlı insanlar var. Yaş ortalaması 60’a doğru gidiyor. Yaşlı insanlar yarın öbür gün bana ne diyecek ülkeyi ben mi kurtaracağım diyerek, bedavaya mı çalışacağım diyecek. Ölene kadar da para kazanmazsa kimse bu işi yapmaz.”
14 MAYIS ÇİFTÇİLER GÜNÜ’NE İLGİSİZLİK BİZİ ÜZÜYOR
1988 yılından bu yana Ziraat Odası’nın her makamında görev yaptığını da belirten Şen açıklamasını şöyle tamamladı. “Çiftçilerin 14 Mayıs Çiftçiler Günü ile ilgili çiftçilerin yıllardan beri gelen ilgisizliğidir ve çelişkidir. Benim de en büyük sitem ettiğim olaylardan bir tanesi. Ben bazı zaman söylerim hep başkaları bizim isteklerimizi istesin. Biz kahvenin önünde oturalım, dedikodu yapalım. Ama kendi işimiz olduğu zaman duyarsız kalıyoruz. Ben eylemlerde yaptım, bulunmaya da devam edeceğim, benim işim bu,  ben kim ne derse desin, her Çiftçiler Günü’nde her çiftçinin eylemlerinde bulunmuş biri olarak herkesin bu etkinliklere bu tür organizasyonlara katılması gerektiğine inanıyorum. Katılmıyorsak hiç kimse hakkını aramadan, hiç kimse sizi ciddiye almaz. Bazıları şimdi diyecek başkan sen niye aramıyorsun diyecekler. Bunu Keşan’da özellikle yaşıyoruz. Ziraat Odası’nın varlığını yaşatmaya çalışıyoruz. Ama bizim toplum olarak Ziraat Odası’nın varlığını pek kabul etmiyor. Neden etmediğini de ben çok iyi biliyorum.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
hececiler · 2 years
Link
0 notes