Tumgik
#Buhari Merda 1
kuranvesunnet2e · 5 years
Photo
Tumblr media
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
1 note · View note
teneres · 2 years
Text
Enes ibn Malik'ten rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur;
"Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle, ölümü temenni etmesin. Mutlaka onu yapmak mecburiyeti hissederse, bari şöyle söylesin:
'Rabbim! Hakkımda hayat hayırlı ise yaşat. Ölüm hayırlı ise canımı al.'
Buhari, Merda, 19, Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13; Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31; Tirmizi, Kıyame 20
24 notes · View notes
nazenin-1blog · 5 years
Text
Tumblr media
Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhdemişlerdir ki: Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: 
“Ayağına batan dikenin verdiği acı da dahil olmak üzere Müslümanın başına gelen her türlü yorgunluk, hastalık, tasa, keder ve üzüntüyü, Allah (celle celalühu) müminin hatalarını mağfiret etmeye vesile kılar.”
Kaynak: Buhari Merda 1; Müslim Birr 49 💮💮💮
105 notes · View notes
ilmisuffa · 6 years
Text
🍃Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle, ölümü temenni etmesin.🍃 Mutlaka onu yapmak mecburiyeti hissederse, bari şöyle söylesin: 
'Rabbim! Hakkımda hayat hayırlı ise yaşat. Ölüm hayırlı ise canımı al.'
(Buhari, Merda, 19)
 Hz. Ömer (ra)'in şöyle dua ettiği kaydedilir:
"Ey Rabbim, yaşım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, raiyyetim her tarafa intişâr etti. Artık fazla zarara düşmeden, ölçümü kaçırmadan beni yanına al.
🌹"Resûlullah (asm)'ın da şöyle dua ettiği nakledilmiştir:
"Ya Rabbi, senden bana hayırlı işleri yapmayı, kötü işlerin terk etmeyi, fakirlerin sevgisini nasip etmeni temenni ediyorum. İnsanlar arasında bir fitneye sebep olacaksam, beni yanına al, fitneye bulaşmamış olarak dünyadan ayrılayım."
Ahmed İbnu Hanbel ve başka kaynaklarda kaydedildiğine göre, Âbis el Gıfârî şöyle dua etmiştir:
"Ey Tâun! Beni al götür!.."Kendisine:
"Niye böyle söylüyorsun, Resûlullah (asm): 'Ölümü temenni etmeyin!..' demedi mi!" denince, şu cevabı vermiştir:" 
"Ben Resûlullah'ın şöyle söylediğini işittim:
"(Kıyamet alâmetlerinden) şu altı durum ortaya çıkmadan önce ölüme koşun: Sefih (kıt akıllı) insanların hâkimiyeti, polislerin çoğalması, hükmün satılması (mahkemelerde rüşvetle hüküm verilmesi), insan kanının değerini kaybetmesi, sıla-i rahmin (akrabaları ziyaretlerin) kaybolması, Kur'ân'ı musiki yerine tutacak zamanelerin çıkması..."
🌻1. Hz. Yusuf'un duası:
"... Benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihlere dâhil eyle." (Yusuf, 12/101).
Hz. Yusuf bu duayı, dünyevî nimetlerin zirvesine ulaşınca yapmıştır.
🏵2. Hz. Süleyman'ın duası:
"Rabbim!... Rahmetinle beni iyi kullarının arasına koy."(Neml, 27/19).
🌷Buharî'de kaydedilen Resûlullah (asm)'ın bir duası da şöyledir:
"Allah'ım, beni affet, bana merhamet buyur ve beni Refik-i Ala'ya / Yüce Dost'a ulaştır."
30 notes · View notes
zorluknimettir · 3 years
Text
MÜMİNLERİN KARŞILAŞTIKLARI ZORLUKLAR ONLARA 'CEZA' DEĞİL, ALLAH KATINDAN ÇOK BÜYÜK BİR 'HAYIR' VE 'NİMET'TİR
Tumblr media
Kur’an’da, “Andolsun Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara Suresi, 155) ayetiyle haber verildiği üzere, insanlar bu dünya hayatında çeşitli zorluklarla imtihan edilirler. Bu imtihanı tanımlamak için Kur’an’ın bazı ayetlerinde “bela”, bazı ayetlerde ise “musibet” kavramları kullanılır.
– "Musibet" kelimesi, arapçadaki “sa-ve-be; صوب” kökünden gelen "esabe" fiilinden türemiştir. "İsabet eden şey, bela, afet, felaket" anlamlarını ifade etmek için kullanılır.
– “Bela” kelimesi ise “b-l-y (be-le-ye ve b-l-v >> be-le-ve)” fiilinin mastarı olup “sınamak, denemek, imtihan etmek” ve “gam, keder, dert, felaket, afet, zorlu imtihan, sınanma" anlamlarına gelir. Kişinin ağır, kötü, zor bir durumla sınanmasını ifade eder.
Musibet veya bela olarak tabir edilen imtihanlar karşısında gösterilmesi gereken en güzel tavır, Allah’ı ve ahireti hatırdan çıkramayarak başa gelen zorluklara sabretmektir:
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a aitiz ve şüphesiz O'na dönücüleriz". (Bakara Suresi, 156)
"Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, marufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir." (Lokman Suresi, 17)
Her kim olursa olsun, insanların denenmeden bırakılmayacakları, zorluklarla, sıkıntılarla imtihan edilecekleri Kur’an’da şöyle bildirilmiştir:
İnsanlar, yalnızca 'inandık' demekle, imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler? Andolsun, Biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.” (Ankebut Suresi, 2-3)
İmtihanlar karşısındaki tutum ve davranışlarına göre samimi müminler ile münafıklar, doğrular ile yalancılar ayırt edilecek, ahirette görülecek hesap ve alınacak karşılık için gerekçeler oluşacaktır. Dolayısıyla istisnasız herkes bu dünya hayatında imtihana tabi tutulur. Elbette peygamberler ve onların izinden giden müminler de bu imtihandan muaf değildir… Öyle ki, tarih boyunca en ağır imtihanlar başta peygamberlere, ardından imanlarının derecelerine göre salih müminlere isabet etmiştir.
Bela, Musibet, Çile ve Zorluklar Müminlere Allah’tan 'Ceza' Olarak Değil 'Nimet' Olarak Gelir
Yüce Rabbimiz’in biz kullarından istediği O’nu çok sevmemiz, O'nu en yakın dost edinmemiz, O'nun gücünü ve üstünlüğünü anlamamız, O'nu yüceltmemiz, O'na şükrederek verdiği nimetlerin değerini bilmemiz, O'nun beğendiği ahlak ve davranışlar üzere olmamız, Allah sevgisiyle dolu bir yaşam sürmemizdir. Allah’ı sevmek, Allah’ın yarattıklarını, tecellilerini sevmek müminlerin en önemli vasfıdır. Öyle ki insanın ve evrenin yaratılışının temelinde sevgi vardır. Evrendeki her şey Allah'ın "sevgi sanatı"nı ifade eder. Allah’ın sunduğu bu derin sevgiyi görebilmek de yaratılışın sırrına vakıf olmak demektir.
Allah sevdiği kullarının sevgiyi tam yaşamalarını ister. Allah sevgisini tam yaşamak için ise şirkin tüm çeşitlerinden arınmak, yalnızca Allah’ı dost edinmek, her şeyden çekilerek yalnızca Allah’a yönelip dönmek şarttır. Allah bu iman derecesine ulaşmaları için sevdiği kullarını Katından özel bir eğitime tabi tutar.
İşte, bu özel eğitimin en önemli kısmı zorlu imtihanlar, bela ve musibetlerdir!
Allah belalarla, musibetlerle mümini Kendisine yaklaştırır, onu 'aşık' mertebesine yükseltir. Allah aşığı kulların Kendisine olan yakınlıkları, Allah’ın en beğendiği yakınlık derecesidir. Dolayısıyla Allah kime zorlu imtihanları, bela ve musibetleri veriyorsa, o kişi Allah’ın çok sevdiği bir kuludur.
Zorlu imtihanlar, samimi müminlerin en saf, en içten, en katıksız şekilde doğrudan Rablerine yönelmelerine vesile olur. Böyle özel imtihanlara tabi olan müminin duası, tefekkürü, teslimiyeti, Allah’a olan sevgi ve bağlılığı muazzam bir artış gösterir. Başına gelen musibeti Allah’tan başka kimsenin gideremeyeceğini iliklerine kadar hisseder. Yaşadığı manevi hareketlilik onu Yaratıcısına olağanüstü derecede yakınlaştırır. En önemlisi de, Allah’ın o derdi, o sıkıntıyı onu Kendisine yakınlaştırmak için verdiğini hisseder, Allah’ın onu Kendisine aşık olmaya davet ettiğini anlar ve bu durum onda tarifsiz bir şevk ve heyecan meydana getirir. Her baktığı yerde Allah’ın kendisine sunduğu sevgi, ilgi ve şefkatin sayısız işaretiyle karşılaşır, Allah'ın kendisine olan sonsuz sevgi ikramlarını görür.
Allah’ın en yüksek iman derecelerine ulaştırmak istediği ve bu sebeple zorlu imtihanlara tabi tutarak onları “aşık” mertebesine yükselttiği müminler, eriştikleri iman ve maneviyat seviyesiyle Allah'a bir an önce kavuşmaya ve cennete girmeye büyük özlem duyarlar. Görünüşteki ağır imtihanlar, dertler, zorluklar, gerçekte İlahi aşkı arayan Allah dostlarını, O'ndan başka şeylere meyletmekten ve başkalarına düşkünlük göstermekten alıkoyan muazzam nimetlerdir. Bu zorluklar, müminleri en mükemmel imani derinliğe sevk eder, onları varmak istedikleri 'Allah aşığı' mertebesine ulaştırırlar. Diğer bir deyişle zorluk ve musibetler, hayattaki en ulvi amaca ulaşmaya hizmet eden çok önemli vesilelerdir.
Görüldüğü gibi, zorlu imtihanlar, belalar ve musibetler Allah’tan müminlere asla ceza olarak değil, aksine onların ahiretteki makamlarını yükseltmek için gelmektedir. Müminlerin bu vesileyle edindikleri imani derinlik, maneviyat ve Allah’a yakınlık dereceleri, bu zorlu dönemlerin onlara ceza değil, rahmet olarak yaratıldığının açık delilidir. Allah’ın, bela ve musibetleri vesile ederek sevdiği kullarının ahiretteki derecelerini yükseltmek istediğine Peygamber Efendimiz (sav) şu sözleriyle dikkat çekmiştir:
“Allah, sevdiği kavme bela gönderir.” (Sünen-i Tirmizi)
“Nimete kavuşması için insana musibet gelir.” (Sahih-i Buhari)
“Allah bir kimseye hayır dilerse, o kimsenin günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için onu bela ve musibete uğratır.” (Sahih-i Buhari)
Ebu Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar." (Sahih-i Buhari, Merda, 1)
“Küçük büyük her musibet, affedilecek bir günah veya kavuşulacak bir derece içindir.” (Ebu Nuaym)
Müminlere musibetlerin isabet etmesinin gerçek sebebi, Geylani Hazretleri tarafından şöyle bildirilmektedir:
“Sen de eğer sabreder Hakka uyarsan, mükafatını görürsün. Belanın sana gelmesi seni heyecana düşürmesin. Yaklaşması seni çekindirmesin. Çünkü bela seni öldürmek için gelmez. Seni tecrübe etmek için gelir, imanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hakka olan bağlılığını kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hakka müjdeler…" (Abdülkadir Geylani, Fütuhu’l Gayb, 13. bölüm)
Geylani Hazretleri, Mektubat adlı eserinde de müminlerin en ağır imtihanlara uğrayacaklarını, bunun onlar için Allah’tan bir ihsan olduğunu, Allah aşkıyla bu imtihanların üstesinden geldikleri takdirde cennete kavuşacaklarını anlatmıştır:
"'Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır...' (Yunus Suresi, 26) ayetinin nimetler sofrası açılmış, o sofralardan onlar rızıklanmışlardır. Çünkü onlar lika-i İlahi (Maşuk’un aşığa zahir olması) ile hemhal olmuşlardır. Hakka vasıl olmak isteyen bilsin ki, dalgaları çok çetin olan engin deryadan geçmek zorundadır. Ancak ümitsizliğe kapılmak yoktur. O dalgaları, engelleri rahatça aşabilmek için tek şey lazımdır: Aşk-ı İlahi. Sende de bu olduktan sonra hiç korkma! Her engeli aşarsın. Ummanlar senin önünde bir hendek kadar küçülür. Dağlar, ovalar sana bir adımlık yol kadar kısalır. Bu yolun yolcusunu Aşk-ı İlahi rahatça bu yolda yürütür… Artık Hakk aşıkları ereceklerine ermiştir. Bulacaklarını bulmuştur. Daha ne isteyebilirler ki? Yolculuğun son durağı orasıdır. Onlar oraya visal olduktan (kavuştuktan) sonra sonsuz olan ebedi mülk ve devleti onlar, o makamda bulurlar ve böylece onlar, 'Oraya baktığında her nereye baksan büyük bir nimet ve pek büyük bir saltanat görürsün.' (Mülk Suresi, 20) ayetinin geniş mülk ve muhteşem saltanatıyla şerefyab olacaklar, şerefleneceklerdir." (Abdülkadir Geylani, Mektubat)
Fütuhu’l Gayb adlı eserinde de Geylani Hazretleri, belalara sabrettiği takdirde mümini çok güzel bir karşılık beklediğini şöyle dile getirmiştir:
"Kim ki belaya sabreder, onun nimetleriyle tatlanır. Ücretle çalışana, alnı terlemeden, cesedi yorulmadan, ruhu gam yükü çekmeden, göğsü daralmadan, kuvveti gitmeden, nefsi aşağılanmadan… ücreti verilmez. Bütün bu acılıkları yutarsa, güzel ve daimi yiyecekler, meyveler ve giyecekler, rahat ve mutluluk, mükafaatı olur… Dünyanın başlangıcı kaptaki balın üst tarafı gibi acıdır, acılıkla karışmıştır. Yiyici bu üst yüzeyini yemeden, halis olana, kabın asıl bölgesine ulaşamaz. Kul, Rab Azze ve Celle’nin emirlerini eda ve nehiylerini terk etmede sabreder, kaderinde cereyan eden şeye teslim olup O’na havale eder, bütün bu acıları yutar, yükleri taşır, hevasına muhalefet edip muradını terk ederse, Allah Azze ve Celle ömrünün sonlarında onu tatlı bir hayat, naz, rahat ve izzet ile ödüllendirir." (Abdülkadir Geylani, Fütuhu’l Gayb)
Yine, Fütuhu’l Gayb isimli eserinde Geylani Hazretleri şöyle buyurmaktadır: "Seni o beladan dolayı halka rüsvay etmez. Hatta, o belanın, gelip gidişinden senin haberin bile olmaz. Bir karanlığın gelişi gibi, akşam gelir; gün doğunca gider. Gidince de her taraf ışıkla dolar. Ve o bela, senin için sıcak karşısında yok olan soğuk gibi olur. (Abdülkadir Geylani, Fütuhu’l Gayb, 18. bölüm)
Bela ve Musibetler Seçkin İnsanlara Gelir
Allah, Kendisini dost edinen ve Kendisinin de dost edindiği kullarını dünyada ve ahirette seçkin kılmıştır. Ancak bu, onların imtihanlara, zorluklara, dert ve belalara uğratılmayacakları anlamına gelmez. Aksine, tarih boyunca en ağır imtihanlar Allah dostlarına isabet etmiştir. Bu, onların ahiretteki makamlarını yükseltmek içindir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz (sav)'den rivayet edilen bir hadis şöyledir:
Sahabelerden Sa’d’ın rivayet ettiğine göre: Dedim ki: "Ya Rasulullah, insanların belası, imtihanı en çetin olanı kimdir?" Buyurdu ki: "Peygamberler ve sonra da derece derece müminlerdir. Kişi, dini oranında bela görür, imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise, belası ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar bela görür, imtihana tabi tutulur. Bela, insanın yakasına öylesine yapışır ki günahsız gezene kadar peşini bırakmaz." (Tirmizi, c. 7, s. 78-79; Süyuti, Camiu’s-Sağir, c. 1, s. 136)
Geylani Hazretleri ise Fütuhu’l Gayb adlı eserinde bu konuya şöyle dikkat çekmiştir:
"Bazen günahlarına bir kefaret olmak, onları izale etmek için müptela kılınırlar. Bazen de derecelerinin yükseltilmesi, ali menzilelere ulaştırılarak, ehl-i hal ve’l makamın yüce ilmine tabi olmalarını temin için veya mahlukatın ve insanların Rabbi’nden bir koruma ile ehl-i hal ve’l makamı da geçen kimseye tabi kılınmaları için belalarla imtihan edilirler. Ki onları Mevla’sı, onları yumuşaklık ve nezaket binekleri üzerinde bela meydanlarında gezdirir ve harekat ve sekenatlarında onların üzerlerinde bakış rüzgarları estirir. Onların belayla imtihan olunmaları onları telef etmek ve derekelere düşürmek için değildir. SEÇİLMİŞ VE TERCİH EDİLMİŞ OLMALARI SEBEBİYLE onları belalarla sınamış ve bu belalarla onları iman hakikatine çıkarmıştır. Belalarla saflaştırmış ve onları şirkten ve nifaktan ayırmıştır. Ve onlara türlü ilim, sır ve nurlardan bağışlamıştır. Onları seçkinlerin halislerinden kılmış, sırrıyla onları emin eyleyip meclisleriyle razı etmiştir." (Abdülkadir Geylani, Fütuhu’l Gayb)
Gerçek şu ki dünya tarihinde en ağır imtihanlarla karşılaşmış kişi Peygamber Efendimiz (sav)'dir. Peygamberimiz (sav) bu gerçeği, "Benim çektiğim eza ve cefayı, hiçbir peygamber çekmemiştir."sözüyle ifade etmiştir. Kendisine peygamberlik görevi verildikten sonra kavmi Peygamber Efendimiz (sav)'e karşı çok şiddetli bir şekilde cephe almıştır. Peygamberimiz (sav)'e karşı son derece incitici sözler yöneltmişler, -haşa- kendisine büyücülük ve delilik gibi çirkin ithamlarda bulunmuşlardır. Bunların dışında Efendi Hazretlerimiz (sav)'i -haşa- kendilerince alaya almışlardır. Saldırılarının dozajını giderek artırmışlar, sonunda fiili işkencelere başlamışlardır. Peygamberimiz (sav)'in geçeceği yollara dikenler serpmişler, Kabe'nin avlusunda namaz kılarken secdeye vardığında üzerine deve işkembesi dökmüşlerdir. Ayrıca -haşa- sihirbaz, kahin, şair, deli gibi olumsuz sözlerle Peygamberimiz (sav)'e saldırmışlar, iftiralarıyla onu toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır.
Taifliler, Peygamber Efendimiz (sav)'i -haşa- taşlayarak Taif'ten kovmuşlardır. O esnada Peygamberimiz (sav)'in yanında bulunan Zeyd b. Harise kendi vücudunu siper ederek taşların Peygamber Efendimiz (sav)'e isabet etmesini engellemeye çalıştıysa da, Peygamberimiz (sav)'in mübarek vücuduna isabet eden taşlar her yanını kanlar içinde bırakmıştır. Bazıları ise Peygamberimiz (sav)'i doğrudan şehit etmek istemiş, hain cinayet planları kurmuşlar, suikastler düzenlemişlerdir.
Örneğin, müşriklerden biri şalını Hz. Peygamber (sav)'in boynuna dolayıp onu öldürmeye kalkışmıştır. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, Peygamberimiz (sav)'e hiçbir şekilde zarar verememişler, müminlerin ona olan sevgi ve bağlılığına engel olamamışlardır. Ne alaya alınmak, ne itibarsızlaştırmaya yönelik tavırlara maruz kalmak, ne fiili ve psikolojik saldırılara uğramak, Peygamber Efendimiz (sav)'e duyulan sevgi ve hayranlığı gidermemiş, aksine ona duyulan teveccühü kat kat arttırmış ve kendisine inananların sayısında olağanüstü bir artışa neden olmuştur.
Zaten, en başta asıl önemli olan Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e duyduğu sevgidir. Allah Peygamberimiz (sav)'i son elçisi olarak seçmiş, ona iman etmeyi Kendisine imanın şartı saymış, onu inkar edeni Kendisini inkar olarak görmüş, Kendisine itaati Peygamber'e itaat ile bir tutmuş, Kendisini sevmenin ölçüsünü Peygamber (sav)'i sevmek olarak göstermiş, Peygamberimiz (sav)'i müminlere "en güzel örnek" kılmıştır.
Önemli olan, kişinin Allah Katındaki durumudur. Peygamberimiz (sav), Allah Katında böylesine yüksek bir makama sahip, Allah tarafından seçilmiş ve alemlere rahmet olarak gönderilmişken müşrikler tarafından üzerine -haşa- işkembe atılıyor olması, taşa tutulması ya da alaya alınması onun ahiretteki konumunu değiştirmez, aksine kat kat yükseltir. Aynı kanun, Allah'ı dost edinmiş tüm inananlar için geçerlidir.
Zorlu imtihanlarla karşılaşan müminler, Allah tarafından seçkin kılınan, Allah'ın ahirette cennete kavuşturmak istediği kullarıdır. Başlarına gelen zorluklar, inşaAllah cennete kabulleri için birer vesile olacaktır. Ayrıca, yaşanan zorluklar tüm müminlerin sevgisine de birer vesiledir. Kişi bu dünya hayatında ne kadar zorluk çektiyse, Allah için ne kadar sabrettiyse, diğer müminler tarafından da o kadar sevilir. Örneğin, 1400 yıldan bu yana gelmiş geçmiş tüm Müslümanlar, Sahabeler'in o güzel tevekküllerini, mertliklerini, yiğitliklerini hiç unutmamışlardır. Onların imanlarını kendilerine hep örnek almışlardır. Yüzyıllar boyunca tüm Müslümanlar tarafından sevgiyle, hayranlıkla, gıptayla hatırlanmışlardır.
Habbâb b. Eret, Bilal-i Habeşi, Bilal’in annesi Hamame, Ammar b. Yasir ve annesi Sümmeyye gibi Sahabeler şiddetli zulüm ve işkenceye maruz kalmış Müslümanlardan bazılarıdır. Sıcak kumlar üzerinde günlerce aç ve susuz bırakılmış, dövülüp kamçılanmışlardır. Ancak yaşadıkları bu olaylar onların aleyhine değil, lehine olmuş, Allah Katındaki ecirleri olağanüstü derecede artmıştır.
Allah dostlarının kafirler tarafından zorlu işkence ve saldırılara maruz kaldıklarına, Kur'an ayetlerinde sıklıkla işaret edilmiştir. Sırf iman ettikleri için Ashab-ı Uhdud tarafından ateşe atılan müminlerden, Buruc Suresi'nde Allah şöyle bahsetmektedir:
Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, (o günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Onlardan, sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır. İman edip salih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. (Büruc Suresi, 1-11)
Görüldüğü gibi müminlerin yaşadıkları zorluklar onlar için büyük bir hayırdır. Allah onlara cenneti vaad etmektedir. Zorluklarla imtihan olan kimi peygamberlerin de Allah tarafından seçkin kılındıkları ve hayırlı kullar oldukları Kur'an'da şöyle zikredilmektedir:
"… Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir". Gerçekten, Biz onu (Eyüp'ü) sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne güzel kuldu! Çünkü o daima Allah'a yönelirdi. Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da hatırla. Biz onları ahiret yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık. Doğrusu onlar Bizim Katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardır. (Sad Suresi, 44-48)
0 notes
kuranvesunnet2e · 2 years
Text
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kuranvesunnet2e · 3 years
Text
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kuranvesunnet2e · 4 years
Photo
Tumblr media
Allah hayrını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak için sıkıntıya sokar
0 notes