Tumgik
#Cuma Vaazı
insanzee · 1 year
Text
Kur'ân Mucizesi: "O Sular Birbirine Karışmazlar." | Özet
youtube
Cuma vaazı😊 artık ara ara bu tip din dersleriyle karşınızda olabilirim😊 iyi dersler, hayırlı cumalar.
Bilmek iyidir...
128 notes · View notes
habersonik · 10 months
Text
DİYANET CUMA HUTBESİ 8 Aralık 2023! Cuma hutbesi konusu ne oldu? Diyanet İşeri Başkanlığı yayımladı
Cuma hutbesi konusuna ilişkin açıklama Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından dün yapıldı. Geçen haftaki vaazın konusu “İnsanın özünde bir değeri vardır” olarak tanımlanmıştı. Cuma hutbesi meselesine ilişkin araştırmalar Diyanet’in açıklamasının ardından hız kazandı. İşte 8 Aralık 2023 Cuma hutbesinin konusu… KONU CUMA VAAZI (8 ARALIK 2023) Cuma hutbesinin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hecedarussuffah · 2 years
Text
1 note · View note
ertan2618 · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama.
Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!”
- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?” demiş adama.
- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?”
- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”
- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!” demiş.
VATANINA, BAYRAĞINA, MİLLETİNE, DEVLETİNE SAHİP ÇIKMAYANA Herşey haram...
23 notes · View notes
marti-livingston · 1 year
Text
Cuma günü Ayazini’de Frig Vadisinde cuma namazını kıldım. Cuma da vaaz konusu anladığım kadarıyla israftan, musriflikten uzak durun gibi bir şeydi. Hatta şöyle bir hadis okudu hoca; “Evlenmenin en hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olandır.”
Biz namazı kıldık, dışarı çıktık bizim arkamızdan bir damat çıktı. Kendisini bekleyen gelin, fotoğrafçı ve diğer yan figürlerin bulunduğu bir kalabalığın arasına girerek “hadi ben buranın saatine para veriyorum oyalanmayın artık” diyerek insanları azarladı.
Şimdi sayın hocam sen diyanet işlerinin haftanın vaazı diye yayınladığı manifestosunu cemaate ilan ederken (ki gerçekten buna vaaz diyorlar) bahsetmiş olduğun külfetin tam olarak ne olduğunu açıklayabilir misin?
Gerçekten külfet nedir damadın ben buranın saatine para veriyorum diyip verdiği paradan şikayetçi olması mı yoksa vermiş olduğu paranın kendisine yaptığı baskı ile etrafındakileri darlaması mı?
2 notes · View notes
kukagunluk · 2 years
Text
Bir mescidin ilk cuma namazı, ilk vaazı, ilk hutbesi, ilk secdesi...
4 notes · View notes
erol25030 · 3 months
Video
youtube
İmam efendi den cuma vaazı #imam #vaaz #diyanet #din #islam #müslüman #t...
0 notes
baybaykus · 2 years
Text
ALLAH'A ,
VATANA VE MİLLETE DOST OLMAK
Günümüzde dostluğun sadece adı kaldı.Herkes kendine göre bir dost tarifi yapıyor ve hayatının her safhasında buna sadık kaldığını iddia ediyor. Acaba öylemi?
Dost olmanın,
dostluğun hiç şüphesiz ki , en muhteşem ifadelerini Mehmet Akif'in eserlerinde ve hayatında görmekteyiz.
Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’taki dramalarının tümü sosyolojik bir vak’a olarak dostluk üzerinedir. Halkalı Ziraat Mektebinde geçen olayı dramatize eden Akif  Hasta şiirinde bütün hastaların dostudur. Meyhane’de bütün reisleri sarhoş olan fakir, mağdur ve mazlum ailelerin de dostu kalmıştır. Küfe’de çocukların ve fakirlerin. Kocakarı ve Ömer’de adaletin, adil yöneticilerin dostu olmuştur. İstiklal Marşı ve Çanakkale Destanı başta olmak üzere  Safahat’ta milletin ve devletin örnek aydın sorumluluğu içinde dostu olarak bayraklaşmıştır. Asım ile gençlerin ve istikbalin dostudur. Sözcüsüdür. El Cezire Kumandanı Nihat Paşa’yla görüşmeden dost oluyorlar. Çünkü Akif Kastamonu Nasrullah Camii’nde verdiği ve Sebilürreşat’ta yayınladığı vaazında halkın moralini artırarak istiklal savaşına çağırıyor. Bu aynı zamanda bir itibar ve güvenin yansımasıdır. Nihat Paşa da bu vaazı Diyarbakır’da çoğaltarak bölgede dağıtıyor ve Akif’e de çektiği telgrafla teşekkür ediyor, bilgi veriyor. Sadece bir vaazdan fışkıran bir dostluk ve bir yurtseverlik örneği bu. Hemen akabinde ise  Ali Fuat Cebesoy Paşa (1882-1968)  başkanlığında mebusların da içinde bulunduğu bir heyetle büyük savaş öncesinde cepheleri dolaşarak vatan dostu olarak bir başka fedakar dostluğunu gösteriyor.
Yazmış olduğu İstiklal marşı: Allah'a, vatana ,millete dostluğunun tezahürünün ifadesidir.
Mehmet Akif Ersoy TEVEKKÜL adını verdiği şiirinde bakın neler yazmış.
*
“Kadermiş! “öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru; Belanı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.
“Çalış! dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevla ücretli işçin
Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,
Birer birer oku tekmil edince defterini;
Bütün o işleri Rabbim görür. Vazifesidir...
Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir!..
Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak ...
Huda Vekil-i umurun değil mi? Keyfine bak!
Onun hazine-i yardımı kendi veznendir!
Silahı kullanan Allah, hududu bekleyen o;
Levazımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen o!
Çekip kumandası altına ordu ordu melek;
Senin hesabına küffarı hakisar edecek!
Başın sıkıldı mı, kâfi senin o nazlı sesin:
“Yetiş!” de, kendisi gelsin, ya Hızr’ı göndersin!
Evinde hastalanan varsa, borcudur, bakacak;
Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak.
Demek ki: Her şeyin Allah...
yanaşman, ırgadın o;
Çoluk-çocuk ona ait: kahyan, müdir-i veznen o;
Alış seninse de mes’ul olan verişten o;
Denizde cenk olacakmış... gemin o, kaptanın o;
Yaa, ordu lazım imiş... askerin, kumandanın o;
Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı o;
Tabib-i aile, eczacı... hepsi hasılı o.
Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz saygı gerektir... ne saygısızlık bu?
Huda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu huda;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür’ete .... Ha!"
***
Allah'a dost olmak,Onun emirlerine râm olmaktır.Kalben ve ruhen teslim olmaktır.
***
DUÂ
Ey emrine râm olduğum Rabbim
Ey yalnızlığım anında arkadaşım
Ey gurbetliğimde dostum
Ey nimetlendiğim anda sahibim,
Ey kederim anında ferahlatıcım
Ey ihtiyacım anında yardımıma koşan,
Ey zor durumumda sığınağım,
Ey korkum anında yardımcım,
Ey şaşkınlığım anında yol göstericim,
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka ilah yok ki bize imdat etsin.
Allah'ım: imdat et, Bize acı
ve merhamet eyle,bizlere yönelen tehlikelere mani ol.Bizleri selamete
çıkar ve bizleri koru...
Cuma vaktini yüreklerimizde Cem'e vesile kıl.!
Hayrettin Barut
0 notes
ucusmode · 3 years
Text
yutup anasayfama cuma vaazı düşmüş hm
13 notes · View notes
insanzee · 3 months
Text
Tumblr media
7 yıldır gitmiyorum değişen bişey varmıdır acaba🤔
Cemaati müslimin camiye yardımlarınızı esirgemeyin ok!
Hadi hayırlı cumalar!
20 notes · View notes
bymuamma · 4 years
Text
Tumblr media
Cuma sohbetine gelirken kabul kulağınızı da yanınızda getirin. Kabul kulağı ne mi?
Anlatan ve dinleyenin bahsedilen konunun kendisini ilgilendirdiğini itikat etmesidir. Ve vaazı pür dikkat dinleyerek anlatılanı üstüne almasıdır. Dikkatli dinlemeye bir misal verirsek, maçı seyrederken pozisyon kaçmamasına dikkat eden adam bazen o kadar kendini kaptırır ki ekrandaki topa tekme sallar. Hayat memat meselesi olan vaaza malayani bir iş olan maç seyretmek kadar önem göstermez isek vay bizim halimize.
Cumanız mübarek olsun.
28 notes · View notes
sadiatici · 5 years
Text
Tumblr media
KITLAMA ŞEKER🙄
Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu.
İngilizler İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar.
Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular.
🤢İngilizler Mollaların vereceği fetva karşılığında kazancın % 10'nu
teklif ettiler...
🤢Nitekim bir cuma namazında ( İran'da cuma namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor ) cuma hutbesinde mollalar şu vaazı verdi:
🤢"Siz Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız!
🤢Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!" Bu vaazdan sonra İran'lılar çaya şeker katmaya başladılar.
🤢 İşler yoluna girince İngiliz'ler, mollalara verdiği % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladılar.
🤢Bunun üzerine mollalar ikinci bir fetva verdi cuma hutbesinde: "Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir "!...
🤢Bu fetva üzerine İran'lılar evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler.
🤢İngiliz firmaları mecburen, mollalarla yeniden masaya oturdu.
🤢 Fakat mollalar bu sefer % 20 pay istedi. Eee dinsizin hakkından imanlı (!) gelir(miş). İngiliz'ler çaresiz kabul ettiler.
🤢Mollalar cuma hutbesinde bu sefer: "Biz size 'çaya şeker katmayın'
dedik ama 'sokaklara dökün de' demedik, şekeri sokağa dökmeyeceksiniz,şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz!"
diye fetva verdiler.
🤢 Tabii ki bu fetva İran halkı tarafından yaşama geçirildi.
Dinin cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek
açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir bu
yaşanmışlık.
Prof. Yaşar Nuri ÖZTÜRK
25 notes · View notes
alintikitap · 5 years
Photo
Tumblr media
Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar. Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. İngilizler Mollaların vereceği fetva karşılığında kazancın % 10'nu teklif ettiler. Nitekim bir Cuma Namazı'nda (İran'da Cuma Namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor) Cuma Hutbesi'nde Mollalar şu vaazı verdi: "Siz Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız! Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!" Bu vaazdan sonra İranlılar çaya şeker katmaya başladılar. İşler yoluna girince İngilizler Mollalara verdiği % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladı. Bunun üzerine Mollalar ikinci bir fetva verdi Cuma Hutbesi'nde: "Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir!..." Bu fetva üzerine İranlılar evlerindeki şekerleri sokaklara döktü... İngiliz firmaları bunun üzerine baktılar olacağı yok, Mollalarla yeniden masaya oturdu. Fakat Mollalar bu sefer % 20 pay istedi. İngilizler çaresiz kabul etti. Mollalar Cuma Hutbesi'nde bu sefer şöyle fetva verdi: "Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik, şekeri sokağa dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldıracak ve öyle içeceksiniz! . #alıntıkitap #kitapbaz #kitaplarimizdan #kitapcümleleri #kitapyorum #kitapunya #biryudumkitap #kitaplayasamak #kitapalintisi #kitapönerileri #tavsiyekitap #kitaponerisi #kitaplik #kitaptansözler #kitaplar #kitapokumak #kitabevi #kitaplardankesitler #kitaplaryolda #kitapalıntıları #kitapsozleri (Maidan Newcastle) https://www.instagram.com/p/B3kIUUJJdca/?igshid=n0osmphsm47m
9 notes · View notes
otadam · 5 years
Text
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama.
Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!”
- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?” demiş adama.
- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?”
- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”
- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!” demiş.
Yaşadığı ülkenin değerlerine, toprağına, ağacına, insanına sahip çıkmayan topluma Herşey haram herşey.
7 notes · View notes
kukagunluk · 5 years
Text
Doktoru ile Rüknettin
Şeydası ile Kentli.
"Diz çöktüğüm yer kadar Dünya.
Dizimin yanında bir diz."
Kentli bir nefes almış, bir nefes ve bir nefes daha. Kentli nefes almış ve masal ikram edilmiş.
Kentli vatan topraklarındayken günlerden Cuma olduğunda bir mescidin müdavimi imiş bir tane komşu teyzesiyle beraber. "Yoksa bu Cuma tek mi kalacağım acep?" endişesiyle ya komşu teyzesi ya kendisi kapıyı gözlerken birbirlerine şifa olurlarmış.
Cumalar geçmiş, günlerden Cuma olmuş hicret diyarında. Burnunun dibindeki Cami ile sözleşmiş, Cuma'yı eda etmeye gayret edecekmiş. Tek durmuş safta. Kılmış ve çıkmış. Kimsenin bayramını tebrik edememiş. Yine bugün de tek durmaya gitmiş safına. Usulca alt kattaki cemaatin yukarıya çıkmamasını temenni ederken köşesinde, o da ne! Bir pıtırtı duymuş. Bir çift ayak pıtır pıtır yaklaşırken "Korkulan mı oldu?" diye başını çevirip bakmış kiii... SübhanAllah ortamı hiç de yabancılamayan bir hanımefendi sırtını duvara yaslamış vaazı dinlemeye koyulmuş. Kentli fırsat verir mi, vermez tabii. Beklediği şey mi nasıl fırsat versin? Başlamış sorularını peş peşe sıralamaya. Saf arkadaşı Diyarbakır'da bir iki saat önce gidermiş yer bulabilmek için. Öyle müdavim imiş ya. Kentliden daha emin kurulu konuşuyormuş mekanda. Vakit namazlarından öğleyi eda edermiş. "Pek keyifli oluyor.^^" demiş. Kentli yalnız kıldığı cumalardan dem vuracakmış ki "Olsun, öyle de başka oluyor. Insan Rabbiyle... Baş başa... Onun da var bir güzelliği." demiş. Kentli normal karşılarken saf arkadaşı hala hayret ediyormuş "Nasıl boş kalıyor ki buralar?" diye.
Kentli Cami'nin camlarını süsleyen heybetli dağlara bakıp bakıp iç çekmiş. Lâyık değilmiş ya Rabbi kullarını nasıl bir sevişle sevmekteyse artık hiç kıyamıyormuş. Kentli hicret topraklarına dair aidiyet duyulası bir bağ mıdır bu deyip dalıyor imamın ses tonundaki değişmelerle geri dönecek gibi oluyor yine dağlar kazanıyormuş.
Kentli sımsıkı sarılmış. Dua etmiş. Kentlinin masalı devam etmiş.
2 notes · View notes
nuranitv · 5 years
Video
22.11.2019 Cuma Hutbesi (Yaratılış Gayemiz)
0 notes