Tumgik
#Ermenice
mansetmalatya · 1 year
Text
Taşhan'ın 3 Dilde Yazılmış 803 Yıllık Kitabesi
Tumblr media
Hekimhan ilçesinde üzerinde Arapça, Süryanice ve Ermenice yazıların olduğu 803 yıllık kitabe, asırlar öncesinden günümüze Selçuklunun izlerini taşıyor. Malatya’nın Hekimhan ilçesinde Selçuklu döneminden kalma 803 yıllık tarihi Taşhan’da yer alan kitabe, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Türk-İslam tarihinde başka bir benzeri bulunmayan kitabe, Selçuklu Sultanının emri ile içinde hekimlik hizmetinin de verildiği bir hanın inşa edilmesiyle yapıldı. Taşhan’ın yapımının tamamlanmasının ardından inşatta çalışan üç farklı inancın mensubu ustanın, tek parça bir taş bloğunun üzerine kendi dillerinde ve kendi inançları doğrultusunda Selçuklu sultanını methiyelerini ve dualarını kazdığı kitabede ayrıca yapı ile ilgili bilgiler de yer alıyor. Fırat Üniversitesi Sanat Tarihi Profesörü İsmail Aytaç, ortaya çıkarılan kitabenin tarihin en önemli parçalarından biri olduğunu belirterek, “Bunları özenle koruyup gelecek kuşaklara aktarmamız son derece hayati öneme sahip” dedi. 2017 yılında dönemin Malatya Valisi Ali Kaban’ın Hekimhan ziyareti sırasında sanat tarihçisi olan dönemin İl Kültür Ve Turizm Müdürü Levent İskenderoğlu’nun kitabe ile ilgili bilgiler verdiğini hatırlatan Aytaç, sonrasında Vali Kaban’ın talimatı ile kitabe üzerinde ki yazıların tercümesinin yapıldığını söyledi. Levent İskenderoğlu’nun kitabenin kalıbını alarak iki adet kopyasını yaptığını ve ‘Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilendiğini de dile getiren Aytaç, “Buna benzer çalışmaların artarak devam etmesi en büyük umudumuzdur." ifadelerine yer verdi. Hekimhan Taşhan da bulunan 803 yıllık kitabenin Türk-İslam tarihinde bir benzerinin bulunmadığını da belirten Profesör Aytaç, şunları söyledi: “Dünya’da 2 dilli kitabe çok sayıda bulunmaktadır, ancak 3 dilli kitabe çok ender günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan en meşhurlarından birisi Mısır ve Hitit savaşını anlatan Kadeş Anlaşması’dır. Milattan önce 1285 yılında Akadca yazılmış Mısır hiyeroglif dili ve Hititçeye çevrilmişti. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde örneği var. Diğer bir üç dilde örneğimiz Letoon Antik Şehrinden çıkıp bugün yine Türkiye’de Fethiye Müzesi’nde bulunan Likçe, Aramice ve Grekçe kitabesidir. Türk-İslam dönemi için ise tek bildiğimiz kadarıyla Malatya’nın Hekimhan ilçesindeki Hekim Han’ın Barnanın girişi üzerinde yer almaktadır. Burada Süryanice, Ermenice ve Arapça olarak kaleme alınmıştır. Edindiğimiz bilgilere göre miladi 1218 yılında İzzettin Keykavus zamanında bu kervansaray inşa edilmiştir ve yaptıranda Hekim Han oğlu Selim’dir. Miladi 1660 yıllarında büyük bir onarım geçirmiştir. Buradaki kitabe bölgede yaşayan insanların dilinin tamamında yazılarak bilgi edinmeleri sağlanmıştır. Diğer önemi ise bunun Selçuklulardan itibaren Anadolu’da yaşayan bütün kültür, inançların, etnik yapıların barış içerisinde yaşamaya çalışmasıdır. Özellikle bu kitabenin günümüze kadar gelmiş olması Türk -İslam kültürünün hoşgörüsünün bir devamıdır. Çok sayıda kervansaray olan Malatya’da Sultan Hanı yapılar grubunda 8 tane örnek günümüze kadar gelmiştir. Bunların birçoğunun restorasyonu da yapıldı ve artık gümümüzde turizm amaçlı kullanılması için zemin hazırlamıştır. Bu kitabede bu turizm amaçlı çalışmalara hoşgörü anlamında güzel bir katkı sağlayacaktır." Malatya Vesikası olarak yerini alan kitabenin üzerindeki Arapça yazıların Türkçe tercümesi şöyle: “Şu günlerde bu büyük devlet, büyük merhamet sahibi, muzaffer, kalabalık orduların en büyük Mâliki, sultanların saltanatına gidiş yollarının sahibi Âlim Surur’a aittir. O aziz, vali, dünya ve dinin şerefi ve İslam diniyle Müslümanların kurtarıcısıdır. Krallarla büyük Selçuklu Sultanlarının tacı Musa’nın oğlu Nikal’in oğlu, Kılıçarslan’ın Oğlu, Keyhüsrev’in oğlu Allah’ın Aziz Edesi Ebu’l-Fetih Berkaver Buhayır İmaretinin sahibidir. O, ayıplarından kurtulsun diye Allah Teâlâ’nın Rahmetine muhtaç İlhan El-Mübarek Ebu’l-Hasan’ın oğludur. Karalar beşikler olarak devam ettiği müddetçe denizlerin sahip olduklarının emiridir” Kitabede Süryanice olarak ise şu ifadeler yer alıyor: “Bu han, 1651 yılının Ekim ayında, Malatyalı Tabip ve Arhıdyakon Abuselam eliyle tamamlanmıştır. Abuselam, Tabih ve Arhıdyakon Abdulhasan’ın oğludur. Mübarek olan oğlu Abulhasan’ın korunması için inşa etmiştir. Ölülerin keffareti adına, bunları okuyan onlar için namaz kılsın” Kitabenin üzerinde üçüncü dil olarak bulunan Ermenice yazının ise tercümesi şu şekilde: “Krisdos adına takdis edilen evlat anısı için ve onun istirahate girmesi için Ermeni Takvimine göre 1198 yılının üçüncü ebedi evi inşa edildi. Yerin ve göğün Tanrısı, başhekim Buselem’in büyük oğlu Melden’li Süryani Hekim Bulhan’a yardımcı olsun" Read the full article
0 notes
alotranslate · 1 year
Text
0 notes
baybaykus · 3 months
Text
Kadına, "Türkçe" kötü söz söyleyemezsiniz, çünkü yok.
Hiç aklınıza geldi mi?
Bugün toplumda kullanılan ve kadınları aşağılayan kötü sözlerin çoğu yabancı dillerden: (Farsça, Arapça, Rumca, Ermenice) den, dilimize girmiş alıntı (ödünç) kelimelerdir:
"Kahpe" = qahba (Arapçadan)
"Kaltak" = kaltak (Rumcadan)
"Orospu" = respi (Farsçadan)
"Fahişe" = fahişe (Arapçadan)
"Cadı/Cadü" = (Farsçadan)
"Şıllık" = (Ermenice)
Arapça dilini kutsayan mevali ezikler bunu iyi okusun:
Eğer bir dil kutsal ise, bu Türkçedir..
— Uzaktan_Gelen_
8 notes · View notes
raconroll · 3 months
Text
Kaptan-4
Saint Michel'de bir talebe kahvesindeyim yalnız Gündüz olduğu halde bütün ışıkları yakmışlar Bir cumartesi günü saat dört buçuğa beş var
Ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam Dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam Avenue Wagram'da bir akşam yeter bana Ağustos'ta Yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
Bir mısra yeter geceleyin bir teren gibi pırıl pırıl Sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana yetmiyor Birini bitirmeden aklın öteki yolculukta
Dün gece Châtelet'de metronun yanıbaşında durdum Yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu Yağmur Saint-Jacques kulesine doğru yağıyordu Yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım
Şimdi bir nefeste Cafe de I'ecluse'ü hatırladım Seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini Kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor Seine gemicileri her akşam burada toplanırlar Onlar için bir takım maceralar düşünürüm Seine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor
Dupont'daki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar Utrillo'nun bir sokağından seni çektim çıkardım Elin yüzün kirlenmiş üstün başın toz içinde Sana Mardi Gras için bir Japon maskesi aldım Sen bana kaptan diyorsun herkes bana kaptan diyor Sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum
Yalın kılıç bir kasım sabahını Paris'te yaşadım Sokaklarda sonbahar şiirleri salkım salkım Faubourg Saint Denis'de işte yine pazar kurulmuş Beş franga çorba çorba içtiğimiz Julien'in kapısı önünde Kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş Muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi içinde Camların arkasında ekmekçi kızlar mavi beyaz Raflarda uzun uzun herifler gibi tâze ekmekler Üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır içinde Ben bu mısraları yazarım Tout-va-bien kahvesinde
Concorde'da bütün fiskiyeler birden ayaklanacak Eğri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebem kuşağını Paris'in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım Kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım On beş dakika sonra Bordeaux'ya bir tren kalkacak Garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın Ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak Ben ki cehennemde bir Allah gibi yalnızım
St. Vincent de Paul Kilisesi benim otelin arkasına düşer Saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor Her seferinde seni tékrar Bordeaux'ya yolcu ediyorum
Saadetin ızdırap çekmek olduğunu ben keşfettim Çarmıhta bir İsa gibi ben ızdırap çektim Bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden Gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli Anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum
Kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden Dona-Maria bir kahvede isyan halinde bulduğum Çekik gözleriyle Ermenice küfürler yazıp çizen çocuk Sen Bordeaux'ya yorgun bir Flâmingo gibi yolladığım Geceleri benim için dua etmelisiniz
Renault'daki grevciler toptan sokağa atıldılar Paris'in duvarlarını boydan boya afişler kapladı Seni hatırladıkça bir kadeh Armagnac içerim Armagnac demek yirmi beş damla gözyaşı demekmiş Demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim Senin dağlardan ve sarhoşlardan korktuğunu bilirim Ben sarhoş olduğum zaman korkmuyorsun hiç korkmuyorsun
Gözlüklerim kırılmasın diye sakladığını bilirim Kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış Ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım Nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye Seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye Kur'andaki bütün belâlara Tevrat'taki bütün belâlara İbranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya Kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım Kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım Madem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimin Onu inkâr ediyorum kalbimi inkâr ediyorum Geceleri benim için dua etmelisiniz
Üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batacağım Malgaş halkı bir kaç yüz yıl hikâyemi anlatacak
4 notes · View notes
azicikyasliyimama · 1 year
Text
HAYALET AĞRI
Burada benden çok daha uzun zaman geçirmiş bir arkadaşım var. Geçenlerde hepimize memleket hasreti basmışken öyle oturaklı bir laf etti ki neye uğradığımı şaşırdım. "Türkiye, hayalet kol gibi bir şeydir," dedi, "kendisi ortada olmasa da ağrımaya devam eder."
Hayalet (fantom) ağrı diye bir şey var, duymuşsunuzdur. Fantom ağrı, kesilen bir uzvun sanki yerinde duruyormuş gibi hissedilmesine deniyor. Bu durum, genellikle kol veya bacak kesilmesinden sonra ortaya çıkıyor. Uzvunu kaybeden hasta, onun yerinde olduğu hissiyle yaşıyor ve gerçek bir organ ne tür hisler yaşatıyorsa eli kolu varmış gibi bunları birer birer tecrübe ediyor.
Bu benzetme beni çok sarstı. Kendi kısacık tecrübemi bir tarafa bırakıp uzun süre memleketten uzak kalmış olanları düşündüm. Sürgünde olanlar, değişik sebeplerle ülkeye dönemeyenler ya da Türkiye'de olmasina rağmen yabancı muamelesi görenler.
Geçenlerde bir konferans için Los Angeles'a gittik. Orada bizi bir Ermeni arkadaşımızın babası karşıladı. Aile, bir zamanlar Maraş' ta yaşıyormuş. 1915 'te mezalim başlayınca Kudüs'e sığınmışlar. Oraya doğru giderken yolda kundaktaki bebeklerini, soğuktan donan parmaklarını ve umutlarının büyük bir kısmını bırakmışlar. Ama çileleri bununla bitmemiş, İsrail kurulduktan sonra, oradan da Beyrut'a sürülmüşler. Beyrut karıştıktan sonra da Marsilya'ya göç etmişler. Los Angeles son durakları gibi görünüyor. Yine de bilinmez tabii.
Amcamız bir rahip. Almanya'da ilahiyat okumuş. Ermenice, Arapça, Fransızca ve İngilizce biliyor. Ama bizimle anlaşmak için Türkçeyi tercih ediyor. Babasından duyarak öğrendiği kırık dökük bir Maraş şivesiyle konuşuyor. Lafları ağzında şeker gibi gibi yuvarlayarak söylüyor. Hiç Türkiye' de yaşamamış. Ama Türkiye' den "vatanım" diye bahsediyor. O böyle dedikçe, ne diyeceğimizi bilemiyor başımızı önümüze eğiyoruz.
Utanmamız boşuna değil. Bizi uzun süredir görmedikleri akrabaları gibi karşılıyorlar. Ne ikram edeceklerini, neleri göstereceklerini bilemiyorlar. Bütün gece konuşuyoruz. Durup durup Los Angeles'ın güzel bir yer olduğunu ama insan ilişkilerindeki mesafeye, donukluğa bir türlü alışamadıklarını söylüyorlar. Oysa senelerdir orada yaşıyorlar. Üç çocuklarından biri Amerika' da doğmuş, yaşamlarının büyük bir kısmını bu ülkede geçirmişler. Yemeklerden, adetlerden, şarkılardan bahsediyoruz. Hassas meselelere dokunmamaya çalışıyoruz ama olmuyor. Gecenin sonuna doğru soruyorum, İstanbul'a bizi görmeye gelecekler mi? Amcamız acı acı gülüyor. O gelmiş zaten. Sadece İstanbul' a mı? Maraş' a kadar gitmiş. Köylerini görmeye. Belki yine gidecek. Ama karısını ikna edebileceğimizi sanmıyor.
Karısı, ninesinin yanında büyümüş. "Ninem ömrü boyunca her gün ağladı," diyor bana, "gördükleri yakasını hiç bırakmadı çünkü." Konuşmakta zorlansa da, yutkuna yutkuna anlatmaya devam ediyor: "Hep eve dönmekten bahsederdi ama bir türlü olmadı. Türkiye'den getirdiği çiçekleri otları doldurduğu bir kesesi vardı, onu koklar dururdu. Öldüğünde o keseyi de yanına gömdük." Bu hikayeyi duyunca gözyaşlarımı tutamiyorum. "Benim içinse durum farklı," diyor teselli etmek ister gibi. "Evim olmadı ki özleyeyim!" · Bunun ardından bir süre sessizce oturuyoruz. Söylenecek pek bir şey yok gibi. İkimiz de biliyoruz ki, insan en çok sahip olamadıklarının ağrısını çeker. Koparılmış bir kolu parmak uçlarına kadar hissedenler en fenasıdır. Onlar acıların en beterini yaşar. Kimse olmayan bir şeyin ağrısını dindiremez çünkü. O zaman, arkadaşımın da dediği gibi, Türkiye böyle bir hayalet ağrıdır. Kayıp bir kolun ağrısı.
Yerinden yurdundan edilmiş tüm Ermeniler için.
Meltem Gürle , Kırmızı Kazak
4 notes · View notes
elihandro · 1 year
Note
Arapça Farsça Ermenice bitti şimdi de Hintçeye mi sardın?
Evet. Namaste orospu çocuğu.
7 notes · View notes
kizilzuhre · 22 days
Text
"Üzerimden Arapça, Kürtçe, Süryanice, Ermenice ve Türkçe konuşan saçlar dökülüyordu. İlan ettim, hiçbiri ve hiç kimse değilim. Dilsizim!"
-Umay Umay, Rüya Duvarları
1 note · View note
pazaryerigundem · 4 months
Text
Dışişleri'nden Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu için çağrı
https://pazaryerigundem.com/haber/173470/disislerinden-konsolosluk-ve-ihtisas-memurlugu-icin-cagri/
Dışişleri'nden Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu için çağrı
Tumblr media
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin yurtdışında temsil edilmesinde görev almak için, Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu sınavı başvurularının bugün itibariyle başladığını duyurdu.
ANKARA (İGFA) – Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre konsolosluk ve ihtisas memurluğu sınavı için başvuruların bugün başladığını ve 14 Haziran’a kadar devam edeceği bildirildi.
Bakanlık, sınava girecek adayların özelliklerinde 35 yaşını doldurmayan, lisans mezunu, İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Arapça, Farsça, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Çince, Japonca, Yunanca, Ermenice veya İbranice dillerinden biri olarak yabancı dil yeterliliği şartını sundu. Bu özellikleri taşıyanların Bilişim ve Bilgi Teknolojileri, Teknik veya Kurumsal Destek alanlarından sınava girerek Dışişleri Bakanlığı bünyesine katılabileceğini belirtildi.  
Sınav sonucunda toplam kadro sayısı 3 bin 400’ü geçmeyecek.
T.C. Dışişleri Bakanlığı Aday Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu Giriş Sınavı Duyurusu ve başvuru koşullarıyla ilgili daha detaylı bilgi için https://www.mfa.gov.tr/tc-disisleri-bakanligi-aday-konsolosluk-ve-ihtisas-memurlugu-giris-sinavi-duyurusu-25-mayis-2024.tr.mfa sayfasını ziyaret edebilirsiniz
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
dipnotski · 5 months
Text
Silva Özyerli – Amida’nın Ruhu (2024)
Ermenice ismi Amida ya da Dikranagerd, Kürtçe ismi Amed olan Diyarbakır’da doğup büyüyen Silva Özyerli, Diyarbakırlı Hıristiyanların yok olmaya yüz tutmuş likör kurma kültürünü zengin bir anlatıyla okurlara sunuyor. Özyerli’nin hafızasında canlanan Diyarbakır hikâyeleri, yazarın uzun yıllara dayanan araştırmalarının ve tecrübelerinin meyvesi olan eşsiz likör tariflerine eşlik ediyor. ‘Amida’nın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yavuzbay-fan · 7 months
Text
ANLAYANA
ATATÜRK: DÜŞMANLARININ;
Hainlik DE Ortak Özellikleri.!
İKİYÜZLÜLÜK DE!
Hâkikat neyse, tam tersini söylerler..
ÖRNEĞİN;
▪1936 Cumhuriyet Gazetesinin,
"Camiler Ahır oldu!"
Yazıp durarak!
■İkiyüzlülük DE.!
"Atatürk camileri ahır yaptı!"
Derler..
Halbu Kİ!
Aynı Gazetenin gerçek içeriğinde ise,
Hereke Köyündeki Camiyi;
'Yunan’ın ahır yaptığı' Yazılıdır.
Sonradan,
(O camiyi bakım, Onarım,
Yaptıran Atatürk’tür.)
Diyen, haberi vardır.
ÖRNEĞİN;
▪İçerisinde..
Cenneti, Cehennemi inkar eden,
Bölümleri olan,
'Milli Din Duygusu'
Adlı kitabı.
ATATÜRK,
'Türk İslâm Mefkuresine İhanettir..'
Diyerek,
'Toplatıp' yasaklamıştır.
▪İkiyüzlülük DE!
Onlar;
Arsız, Yüzsüzce..
'Atatürk Kur’an-ı yasakladı!'
Derler.
ÖRNEĞİN;
▪Şapka yüzünden asılanları saydılar,
Prof. Ahmet Eyicil,
5000 istiklal mahkemesi belgesin de,
'Şapka giymedi!'
Diye, asılan,
1 kişi dahi yoktur.
Asılanların hepsi de,
Hırsız, gaspçı, hain di!
O nedenle infaz edilmişlerdir.
■İkiyüzlülük DE!
Onlar;
Arsız, Yüzsüzce..
ATATÜRK'E iftira atarlar.
ÖRNEĞİN;
▪'Irkçılık yapmayın'
Derler..
Fakat,
Hanbel’in;
”Irkçılık,
Zulüm yapan kavime yardım etmektir”
Hadisini bilmezler.
ÖRNEĞİN;
▪Türkiye Cumhuriyeti Devlet'in DE..
- Diyaneti,
- İmam hatipleri,
- İslâm Araştırma komisyonlarını açanın..
- Binlerce;
Fıkıh, kelam, tefsir Kitaplarını yazdıranın..
■İkiyüzlülük DE!
ATATÜRK olduğunu söylemezler.
Diyanet de maaşları nereden gelir,
Bir oturup, düşünmezler!
■İkiyüzlülük DE!
Bir tek 'Takıntılı!' görevleri var.
O DA..
TÜRK MİLLETİ'Nİ,
ATATÜRK’ten soğutmaktır.
ÖRNEĞİN;
▪İstanbul’dan Mekke’ye kadar..
Ecnebinin işgalini,
Medine’de Fahrettin Paşa’ya,
Arkadan hainlik yapan,
Şerif Hüseyin DEN..
▪ İngilizlerden yana olan,
Yunanistan’da heykeli dikilen..
Hain;
Kavalalı Mehmet Ali paşadan..
▪26. 000 Osmanlı Askerini..
Yunana teslim edip,
Selanik Protokolü’nü imzalayan..
Hain;
Hasan Tahsin Paşadan..
■İkiyüzlülük DE!
Hiç ama hiç bahsetmezler.
ÖRNEĞİN;
Abdülhamid’in Torunlarından..
▪Ertuğrul Osmanoğlu;
(Nur içinde yatsın),
"Her bir Türkün Atatürk’e borcu var,
O bizi kovmadı,
Saltanat düşmanlarından korudu,
Anıtkabir’e gittim, Dua ettim.."
Diğer Torunlardan,
▪Orhan Osmanoğlu;
"Atatürk,
Olmasaydı hepimizi kurşuna dizerlerdi.."
YİNE,
▪Hümeyra Sultan,
(.. Neslişah Evliyazade YE;
'Aileniz Atatürk'e kızgın mı?'
Sorusuna?
"Asla!
Atatürk'e düşman ya da kızgın değiller.
Belki ailemin,
Osmanlı hanedanının sonu oldu..
Ama,
Türk halkının da kurtuluşu oldu.)
Diyerek,
"Atatürk’e hayran olduklarını.."
Anlatmışlardır.
■İkiyüzlülük DE.!
Bazı ne idüğü belirsizler;
"Biz Osmanlıyız deyip, söverler.!"
Bu nasıl Osmanlılık ki.?
Abdülhamid Döneminde;
- En çok toprak kaybının
- Rakının, Bira fabrikasını açanın,
- Tüm büroklarının Gayrimüslim,
- Santa Maria kilisesini yaptırdığını,
- Paraların üzerinde..
Ermenice, Yunanca, Fransızca,
İbareler olduğunu bilmezler?
ÖRNEĞİN;
▪ATATÜRK'ÜN..
Halifeliği kaldırması karşılığında,
İngilizler Anadolu’yu terketti.!?
Bu Soruya?
ATATÜRK;
((.. En önem­li­si de,
İn­gi­liz em­per­ya­liz­mi
Ha­li­fe/Pa­di­şah Vah­det­ti­n'­e,
Her is­te­di­ği­ni yap­tır­ma­dı mı?
Bu ara­da Os­man­lı'yı par­ça­la­yan!
İdam fer­ma­nı..
Sevr Ant­laş­ma­sı'n­ DA..
İn­gi­liz­ler ıs­rar­la ha­li­fe­nin/ha­li­fe­li­ğin,
Var­lı­ğı­nı ko­ru­ma­sı­nı is­te­miş­ler­dir.
Ha­li­fe­li­ği kal­dı­ra­ca­ğım gün­ler­de de..
İn­gi­liz­ler;
Hint Müs­lü­ma­nı kı­lı­ğın­da..
İki ca­sus­la­rı­nı,
(Emir Ali ve Ağa Han)
Dev­re­ye so­ka­rak ha­li­fe­li­ğin,
Kal­dı­rıl­ma­ma­sı için ça­ba har­ca­mış­tır..))
Gerçeğini Açıklamıştır.
■İkiyüzlülük DE.!
Akli Tarih cahilleri bilmez Kİ!
Hüseyin-McMahon Yazışmalarını..
Daha 1915 yılında..
Hüseyin;
"Beni halife ilan edin!"
Diyor..
İngiltere’ye!
1924’de,
Arapları kontrol etmek İÇİN,
İngilizler, Hüseyini halife ilan etti!
YİNE DE..
Hiçbir Arap Devleti DE..
Sahiplenmedi halifeliğe!
İŞTE!
ÖZDE Bazı Gerçekler!
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN;
30 AĞUSTOS,
Anadolu Kurtuluş Savaşı Zaferiyle,
Türkiye Millî Sınırlarının Her Yerinde
VATAN; BAYRAK;
Camii Kebirlerinin hürriyetle okunan..
Ezân-ı Muhammed-i İstikbalidir...
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ
STRATEJİTÜRK
Tumblr media
0 notes
mafaweb · 9 months
Text
Ermenice Kurumsal Web Tasarım Uzmanı ve Yazılım AjansıErmenice kurumsal web tasarım uzmanı ve yazılım ajansı olarak sizlere en iyi hizmeti sunmak için çalışıyoruz. İnternet üzerindeki varlığınızı güçlendirmek ve markanızı daha geniş kitlelere ulaştırmak için özelleştirilmiş web tasarım ve yazılım çözümleri sunuyoruz. Ermenice dilinde özgün ve profesyonel web tasarım hizmetleri sunmak için uzman ekibimizle birlikte çalışıyoruz. Kullanıcı dostu arayüzler, mobil uyumlu web siteleri ve SEO uyumlu tasarımlarla markanızı internet üzerinde en iyi şekilde temsil etmenizi sağlıyoruz. Ermenice içerik ve görsellerle desteklenen web siteleri sayesinde hedef kitlenize direkt olarak ulaşabilirsiniz. Böylece Ermenice konuşan kullanıcıların dikkatini çekerek, potansiyel müşterilere dönüşebilirsiniz. Ermenice kurumsal web tasarım uzmanı ve yazılım ajansı olarak size özel çözümler üretiyor, online varlığınızı güçlendiriyoruz. Bizimle iletişime geçerek, işletmeniz için en uygun web tasarımını beraber oluşturalım. Kurumsal SEO - Kurumsal İnternet Sitesi ve Sayfa Tasarımı FiyatlarıKurumsal SEO - Kurumsal İnternet Sitesi ve Sayfa Tasarımı Fiyatları Kurumsal SEO, bir işletmenin internet üzerindeki varlığını güçlendirmek ve hedef kitlesine daha etkili şekilde ulaşmasını sağlamak için oldukça önemlidir. Bu nedenle, kurumsal bir internet sitesi ve sayfa tasarımı, işletmelerin SEO stratejilerini desteklemekte ve güçlendirmektedir. Profesyonel kurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı hizmeti almak isteyen işletmeler, fiyat konusunda farklı seçenekler arayabilir. Fiyatların belirlenmesinde ise işletmenin ihtiyaçları, talepleri ve beklentileri göz önünde bulundurulmaktadır. Bir kurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı projesi için fiyat belirlerken, işletmenin özelliklerine göre SEO çözümleri de dikkate alınmalıdır. Bu sayede, web sitesi hem görsel hem de içerik olarak SEO dostu olacak şekilde tasarlanabilir. Sonuç olarak, kurumsal SEO, kurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı fiyatları belirlenirken, işletmelerin SEO ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun çözümler sunmaktadır. Bu sayede işletmeler, hedef kitlelerine etkili bir şekilde ulaşabilir ve dijital varlıklarını güçlendirebilirler.SEO Çözümleri ve Hizmetleri SEO çözümleri ve hizmetleri, modern iş dünyasında başarılı olmanın vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiştir. İnternet üzerinde rekabetin hızla arttığı bir ortamda, işletmelerin online görünürlüğünü artırmak ve potansiyel müşterilere ulaşmak için etkili SEO stratejilerine ihtiyaç vardır. Bu noktada, profesyonel bir SEO hizmeti almak, işletmelerin dijital pazarlama ve marka bilinirliği konusunda avantaj elde etmelerini sağlar. SEO çözümleri, işletmelerin web sitelerinin arama motoru sıralamalarını optimize etmek ve organik trafiklerini artırmak için kullanılan bir dizi teknik ve stratejiyi içerir. Bu çözümler, anahtar kelime araştırması, site içi ve site dışı SEO, içerik oluşturma ve optimizasyon gibi farklı alanları kapsayabilir. Aynı zamanda, teknik SEO hizmetleri de web sitesi performansını iyileştirmek ve arama motorlarının sitenizi daha iyi anlamasını sağlamak için gereklidir. Bunun yanı sıra, SEO hizmetleri sadece teknik ve içerik odaklı değildir; aynı zamanda sosyal medya, mobil uyumluluk ve yerel SEO gibi farklı alanları da kapsar. Doğru SEO stratejileri ve hizmetleri almak, işletmelerin hedef kitlelerine daha etkili bir şekilde ulaşmalarını ve rekabet avantajı elde etmelerini sağlar. Sonuç olarak, SEO çözümleri ve hizmetleri işletmelerin dijital pazarlama stratejilerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Profesyonel bir SEO uzmanı ve ajansı ile çalışarak, işletmeler online varlıklarını güçlendirebilir, potansiyel müşterilere ulaşabilir ve rekabet avantajı elde edebilirler. E-Ticaret - Profesyonel İnternet Sitesi FiyatlarıE-ticaret işletmeler için günümüzde oldukça önemli bir başarı faktörü haline gelmiştir. Birçok işletme, ürün ve hizmetlerini çevrimiçi olarak satmak için profesyonel bir internet sitesine ihtiyaç duymaktadır. Ancak, bu noktada en çok merak edilen konu internet sitesi fiyatlarıdır.
Profesyonel bir internet sitesine sahip olmanın maliyetleri, işletme sahipleri için oldukça önemlidir.Günümüzde birçok web tasarım ajansı, e-ticaret internet sitesi tasarımı konusunda hizmet vermektedir. Ancak, bu hizmetlerin fiyatları konusunda net bir bilgi almak işletme sahipleri için oldukça zor olabilir. Her şirketin internet sitesi fiyatları farklı olabilir ve bu fiyatları belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. İşte bu faktörleri göz önünde bulundurarak, işletme sahipleri için uygun bir e-ticaret internet sitesi fiyatı belirlemek oldukça zor olabilir.Profesyonel bir e-ticaret internet sitesi tasarımı için maliyetleri etkileyen birkaç faktör bulunmaktadır. Web sitesi tasarımı konusunda uzmanlaşmış bir ajansla çalışmak, kaliteli bir sonuç elde etmek için oldukça önemlidir. Ayrıca, internet sitesinde kullanılacak özellikler, tasarımın karmaşıklığı ve sitenin optimize edilmesi de fiyatı belirleyen faktörler arasındadır.Sonuç olarak, e-ticaret internet sitesi fiyatları konusunda net bir rakam vermek oldukça zorludur. Ancak, profesyonel ve kaliteli bir internet sitesi tasarımı için yatırım yapmanın işletme sahiplerinin başarısı için oldukça önemli olduğunu unutmamak gerekir.Özel Paketleri ve ÜcretleriÖzel paketleri ve ücretleri konusunda birçok firma farklı seçenekler sunmaktadır. Müşterilerin ihtiyaçlarına ve bütçelerine uygun olarak hazırlanan özel paketler, genellikle avantajlı fiyatlar ve ek hizmetler içermektedir. Bu paketler, kurumsal internet sitesi tasarımı, SEO hizmetleri, e-ticaret sitesi kurulumu, mobil uyumlu web tasarımı gibi farklı alanları kapsayabilir.Özel paketlerin fiyatları ise genellikle firmanın sunduğu hizmetlere, proje büyüklüğüne ve talep edilen ek özelliklere göre değişiklik göstermektedir. Bazı firmalar sabit fiyatlar belirlemekte ve bu fiyatlar üzerinden ödeme planları sunmaktadır. Diğer bazı firmalar ise müşterilerin ihtiyaçlarına özel olarak fiyatlandırma yapmaktadır.Özel paketlerin avantajları arasında genellikle ek hizmet ve destekler, özel tasarım seçenekleri, öncelikli müşteri hizmetleri gibi unsurlar bulunmaktadır. Bu şekilde müşterilere özel olarak sunulan paketler, kurumsal ihtiyaçları en iyi şekilde karşılamak için tasarlanmaktadır.Özel paketlerin seçimi için müşterilerin ihtiyaçlarına, bütçelerine ve projelerine uygun çözümleri sunan bir firma ile iletişime geçmeleri ve detaylı bir şekilde bilgi almaları önemlidir. Her müşteri için farklı bir ihtiyaç ve bütçe söz konusu olduğu için, kişiye özel çözümler sunan firmalar tercih edilmelidir.OpenCart - WordPress - Mobil Uyumlu Web Tasarım Fiyatları OpenCart, WordPress ve mobil uyumlu web tasarımı fiyatları, işletmelerin ihtiyaçlarına uygun çözümler sunarak web üzerinde daha etkili bir varlık olmalarını sağlar. Profesyonel web tasarımı, kurumsal bir kimlik oluşturmanızı sağlar ve markanızın çevrimiçi ortamda güçlü bir şekilde temsil edilmesine yardımcı olur. OpenCart, WordPress ve mobil uyumlu web tasarımı, işletmelerin ürün ve hizmetlerini çevrimiçi olarak sergileme ve kullanıcılarına etkili bir şekilde ulaşma şansı verir. Fiyatları, web sitesinin özelliklerine, tasarımın karmaşıklığına, entegrasyon ihtiyaçlarına ve web sitesinin genel hedeflerine bağlı olarak değişebilir. Profesyonel bir web tasarımı firması ile çalışmak, kurumsal markanızın çevrimiçi varlığının kalitesini artırmanın yanı sıra teknik desteği ve güncellemeleri de içerir. OpenCart, WordPress ve mobil uyumlu web tasarımı fiyatları, işletmelerin bütçelerine ve gereksinimlerine göre özelleştirilebilir. Her işletmenin kendine özgü ihtiyaçları vardır ve bu nedenle web tasarımı fiyatları da farklılık gösterir. Ancak, profesyonel ve hızlı bir şekilde sonuç almak isteyen işletmeler için yatırım yapmaya değerdir. Sık Sorulan SorularErmenice web sitesi tasarımı konusunda hangi hizmetleri sunuyorsunuz?Ermenice kurumsal web tasarımı, yazılım ajansı, kurumsal SEO, kurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı fiyatları gibi hizmetleri sunmaktayız.SEO çözümleri ve hizmetleri neleri kapsar?SEO çözümleri,
web sitesi optimize etme, anahtar kelime araştırması, içerik optimizasyonu, bağlantı oluşturma gibi hizmetleri kapsar.E-ticaret için profesyonel internet sitesi fiyatları nasıl belirlenir?E-ticaret için profesyonel internet sitesi fiyatları, işletmenin ihtiyaçlarına ve özel paketlere göre belirlenir. OpenCart, WordPress, mobil uyumlu web tasarımı gibi özellikleri de fiyatları etkiler.Kurumsal web tasarım uzmanı olarak neler sunuyorsunuz?Kurumsal web tasarım uzmanı olarak, özel web tasarımı, kurumsal SEO, internet sitesi ve sayfa tasarımı fiyatları gibi hizmetler sunmaktayız.WordPress ve mobil uyumlu web tasarım fiyatları nasıl belirlenir?WordPress ve mobil uyumlu web tasarım fiyatları, proje gereksinimlerine ve özel paketlere göre belirlenir. E-Ticaret özellikleri de fiyatları etkileyebilir.Kurumsal SEO hizmetleri neleri içerir?Kurumsal SEO hizmetleri, web sitesi analizi, anahtar kelime araştırması, rekabet analizi gibi hizmetleri içerir.Özel paketleri ve ücretleri neleri kapsar?Özel paketleri ve ücretleri, müşteri taleplerine göre belirlenen özel web tasarım, SEO çözümleri, e-ticaret gibi hizmetleri kapsar.
0 notes
alotranslate · 1 year
Text
0 notes
baybaykus · 5 months
Text
Biri kürtçe konuşur,adı özgürlük olur.
Biri Ermenice ağıt yakar,adı ortak acı olur.
Biri çıkıp NE MUTLU TÜRKÜM! dediğinde
adı hemen ırkçı,faşist olur.
Bu yüzden faşist isek eğer,kulağınızın zarı patlayana kadar haykırıyoruz.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE 🇹🇷
3 notes · View notes
morkedisblog · 9 months
Text
Bizim politikacılarda empati ve diplomatik dil eksikliği var maalesef,yıllar önce Abdullah Gül'ün annesinin Ermeni olduğu söylentisi yayılınca sanki küfür yemiş tepkisi vermişti şimdi de Ali Babacan halasının Yahudi olduğu söylentilerine(nasıl oluyor bu hala Yahudiyse baba da öyledir?) "alçakça bir yalan "cevapını vermiş belli bir ırktan olmak ayıp değildir o ırkla isnat edilmek de öyle 👈daha ince - zarif bir dil kullanılsa Ermeni/Yahudi/Rum vs Vatandaşlarımız rencide edilmezler valla ben gurur duyuyorum Baba tarafımın kökü Qarachay-Armavir Çerjeze hayeri/Anneannem Anadolu Ermenisi(Haydemez-kim ki Türkçe bilmez Allahtan korkmaz bu bir Haydemez esprisidir çünkü Haydemezlerin çoğu Ermenice bilmezlermiş eskiden😉)Babaannem Selanik kökenli Yunan kızı/Annemin baba kökeni Gürcü Yahudisi ne derlerdi onlara Pakraduni miydi aslında Ermenilerin ataları Babil Yahudileriymiş falan ayyyy tam bilmiyorum işte Babamın babaannesi Rus ayrıca Babamın 4 kuşak öncesi büyükannesi Habeş(Etiyopyalı) unuttuklarım da beni affetsinler🙏aile değil Birleşmiş milletler geçmişine yandığımın soyu inan ki Mhp'liler evime gelip beni taşlamazlarsa ben de insan değilim😨😂😴
instagram
0 notes
hetesiya · 10 months
Text
Sait Çetinoğlu 20 Kur’a Askerlik ve Varlık Vergisi’nin Yıkıntıları Altındaki Hayatlar
20 Kur’a Askerlik ve Varlık Vergisi’nin Yıkıntıları Altındaki Hayatlar
Sait Çetinoğlu
Sosyalist hareketin ve Ermenice edebiyatın önemli yazarlarından Zaven Biberyan’ın Babam Aşkale’ye Gitmedi[1] adlı romanı, 20 Kur’a (20 Sınıf) İhtiyat Askerliği ve Varlık Vergisi uygulamasıyla yıkılan hayatların bir fotoğrafı olarak, Türkiye’nin karanlık noktalarına ışık tutar.
Zaven Biberyan, devletin ‘ilgisini’ esirgemediği, sosyalist, Ermeni bir aydındır. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün, ‘Başbakanlık yüksek katına’ ibareli, 9.8.1946 gün ve 5190/6113 sayılı raporu, İstanbul’da Ermenice olarak yayımlanan ‘Jamanak’, ‘Marmara’, ‘Nor Or’ gazetelerinde çıkan yazılarının yanı sıra, Zaven Biberyan’ın siyasi kişiliğine de odaklanmaktadır. 12 sayfalık raporda Biberyan’a 3 sayfa ayrılmıştır.
Rapora göre, Biberyan bir makalesinde, ezilen sınıfların durumunu tasvir ederken, devletin azınlıklara ve özellikle Ermenilere uyguladığı baskılara dikkat çeker ve basının tutumunu şu sözlerle ifade eder:
Bu partiye [CHP] bağlı olan ve memleket basınının çoğunluğunu teşkil eden gazeteler, Ermeni vatandaşlara karşı türlü türlü iftiralara başvurdu. Halk partisi memleket halkını vatandaşlar ve tebaa olmak üzere ikiye ayırdı ve bunlara karşı iki türlü hareket uyguladı. Irkçılık vasfını taşıyan bir parti için böyle bir hareket tarzı affolunamaz. Başka demokrat memleketlerde bu gibi farklı muameleler asla görülmemiştir… Halk partisinin işlediği hatayı sosyalizm [raporda altı çizilmiştir] tamir ve telafi edebilir.
Rapor, “Gazetenin bu yazıları maksat ve hedefini açıkça gösterdiğinden, bu hususta daha fazla izahata girişmeyerek raporuma son veriyorum” cümlesiyle sona erer. Biberyan, muhtemelen bu rapor sonrasında kovuşturmaya uğramış ve hapsedilmiştir.
Biberyan, romanında, Tarhanyan ailesi ekseninde, “azınlık” toplumlarının tek parti döneminde uğradığı baskılara, özellikle Ermeni toplumu açısından 1915’ten sonraki en önemli olaylardan biri olan Varlık Vergisi’ne odaklanır.
Varlık Vergisi çıkınca her şeyini satarak Aşkale’den kendini ‘kurtaran’ baba Diran ile, üç buçuk yıllık nafıa askerliğinden varlık sonrası dönen oğul Baret’in trajik hikâyesi, Varlık Vergisi kurbanlarının içine düştükleri yoksulluğun, psikolojik yıkımın ve kaybolan hayatların anlatımıdır.
Biberyan’ın, siyasi bir kişilik olarak Varlık olayını eleştirmesinin yanında, bu olayı gündeme taşıyan ilk edebiyatçı olması açısından da önemlidir.
20 Kur’a ve Varlık uygulamalarına maruz kalan biri olarak, unutturulamaya çalışılan bu olaylar karşısında gözlemleri eşsizdir. 1941’de o da, diğer “azınlık” gruplarına mensup vatandaşlar gibi, 20 Kur’a olarak askere alınır ve nafıa askerliği görevini yerine getirir.
Askerlik adı altında toplama kamplarına alınan “azınlık”lardan, aileleri nerdeyse ümidi kesmiştir. Bu askerler üç buçuk yıl sonra bit ve pislik içinde evlerine dönerler.
 “Dokunma, pislik içindeyim… Bitli mi gireyim içeri canım?”
 “Bitlendin mi?”
Baret, annesinin şaşkınlığı karşısına “Nafıa’ya gidenin gezintiye çıktığını mı sanıyorlardı?” diye düşünür.
Dönenler zor koşullarda İstanbul’a ulaşır. Terhis olduklarına inanamazlar, korku ve tedirginlik içerisindedirler. İstanbul’a ayak basmalarına rağmen, evlerine giderken ana yolları değil ara sokakları tercih ederler.
Yıllar sonra kokularına hasret kaldıkları yuvalarına kavuşurlar:
İçeri girdiği anda tanıdık bir koku kendisini selamladı. Bu, evden uzak olduğu dönemde çoğu kez özlemini duyduğu mutfak, yemek ve ‘ev’ kokusuydu.
Ancak yuvaları, bıraktıkları yuva olmaktan çok uzaktır. Varlık’la, Nafıa’dan daha korkunç bir girdaba yuvarlandıklarını fark etmeleri uzun sürmeyecektir.
Nafıa ‘askerliği’nden dönenler, “azınlık” toplumuna mensup diğer aileler tarafından kendi öz oğullarıymış gibi sıcak bir ilgiyle karşılanır:
Nafıa’daki arkadaşlarının haberlerini, selamlarını ailelerine iletiyordu kiminin de mektuplarını. Her yerde yaşlı gözlerle, aydınlık gülücüklerle, içten, samimi bir dostlukla karşılanıyordu. Bazen bir ana, bir abla, bir sevgili, nişanlı, bazen de bir kadın. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler müjde getiren kurtarıcıya kapılarını ve kollarını açıyorlardı. Özellikle de uzun yıllardan beri oğullarını görmemiş olanlar. Her kadın onu yemeğe alıkoymak istiyordu. Oğullarının arkadaşına gönülden ikram ettikleri o bir lokma ekmek, sanki öz oğulları tarafından yenmiş gibi oluyordu. Baret daha önce bilmediği bir zevk almaya başlamıştı bu ziyaretlerden, bu kabullerden.
 “Azınlıklar”, askerlik bahanesiyle en verimli çağlarını dağ başlarında, açlık ve sefalet içinde geçirmişlerdir:
Tam ‘bir şeyler yapma’ çağını ise kurt köpeklerin ulumasını dinleyerek dağlarda geçirmişti. Hayatının en güzel günlerini kaybetmek ne demek diye gelip ona sorsalardı ya!
Terhise rağmen, yaşanan zulüm garip bir psikoloji içine düşürmüştür Nafıa askerlerini, birbirleriyle karşılaştıklarında, garip bir duygu içindedirler sevinç ve acı arasında bir yerde.
20 Kur’a askerliğin ardından gelen Varlık Vergi, azınlıkları tüketen en önemli uygulamadır. Baba Diran, Aşkale korkusuyla her şeyini satarak vergiyi öder artık elinde hiçbir şey kalmamıştır.
İçine düştükleri yoksullukla birlikte aile içinde huzursuzluk ve kavgalar başlar:
 “Eskiden böyle konuşmuyordun.”
 “Gçmiş geçmiştir. Şimdiye bakalım.”
 “O geçmişi komşudan almadın.”
 “Karıyı alan dda komşu değil sendin.”
 “Varlık’ı verdi ‘ben bittim’ deyip oturdu.”
Ayakta kalabilme savaşı, birçok duygunun önüne geçmiştir. Ekmek karnesi bulma endişesi oğullarının dönüşünden duydukları sevincin önüne geçer:
Bir ekmek karnesi Baret’in dönüşünden daha önemli bir konu olmuştu.
“Bir Varlık her şeyi yıktı, hayatımız alt üst oldu.”
Mülksüzlerin koşullarına ve sömürüye dikkat çekerek, çalışmaya da eleştiri getirir:
Hayatın amacı çalışmak değil ki! Ne demiş Tanrı? Çalış çabala diye bir şeyler zırvalamış. Bir kişi çalışmadan yaşasın diye, bin kişi yaşamadan çalışır. Okul kitaplarımız çalışmanın övgüsünü yapar. Enayiler çoğalsın diye. Çalışmadan yaşayanlar oldukça, çalışmak enayiliktir. (…) Vay, vay, vay, sen el bak Tanrı’ya… Ev sahibin için, bakkal için, kasap için, devlete vergi vermek için, polise, jandarmaya aylık vermek için çalışırsın, kafana vurunlar diye…
İşverenin dininin, milliyetinin sömürü ilişkilerinde fark etmediğine dikkat çekilir:
Sen Ermeni’sin ama seni de sömürüyor. Bizimkiler bunu anlamaz. Gâvur derler. Sanırlar ki gâvur gâvuru sömürmez ya da, gâvur olmazsa kendilerini sömürmeyeceğini sanırlar gâvur olduğu için sömürüyor sanırlar. Ben fark olmadığını biliyorum…
İki partili döneme geçildiğinde, azınlıklar, politikacılar tarafından sadece oy potansiyeli olarak görülür ve bugün yabancı olmadığımız şu sözlerle okşanırlar:
Ermeniler bizim en değerli vatandaşlarımızdandır. Biz Ermeni vatandaşlarımızdan memleket için pek çok yararlık ve hizmet bekliyoruz. Göreceksiniz, Türkiye’de çok şey değişecek. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeni bir çağ açılıyor.
 Ancak azınlıklar ihtiyatlıdır:
Halkçılar uyur mu ulan! Bunca senedir memleket idare etmişler. Hepsi de İttihatçı, hinoğluhin. İnsan elindekini başkasına verir mi? Olacak iş mi? Parti marti, siyaset miyaset, bunlar laftır, laf.
Varlık Vergisi’yle çok şey değişmiştir mülkler el değiştirmiş, “azınlık” toplumlarından dışarıya göçlerle yeni bir nüfus ortaya çıkmıştır:
Birden neyin değişmiş olduğunu anladı. Hem vapurdaki, hem karadaki kalabalığın önemli bir kısmı yabancıydı. Ahali adalı değildi. Çok sayıda taşralı, hatta köylüler vardı. Çarpıcı renklerde giysiler, yaşmaklar. Öylesine gezinen insanlar.
6-7 Eylül öncesinde azınlık toplumlarında bir tedirginlik hakimdir yapay olarak yaratılan kriz dönemlerinde kabağın kendi başlarına patlayacağının bilincindedirler:
 “Anacığım, diyorum, niye parmağına doluyorsun, ne olacaksa o olacak. Kıbrıs’tan bize ne, biz Rum muyuz?”
 “Sorun Ermeni veya Rum olmak değil. Bir ülkede anlaşmazlık varsa, herkes etkilenir.
“Ne diyorsun anne!”
 “Ben ne dediğimi bilirim.”
 Annenin dediği gibi olur ve Kıbrıs bahane edilerek, 6-7 Eylül’de “azınlık”lara bir büyük darbe daha vurulur.
[1] Zaven Biberyan, Babam Aşkale’ye Gitmedi, Orjinal isim: Mırçünneru Verçaluysı Çev. Sirvart Malhasyan.Aras Yayıncılık / Roman Dizisi
0 notes
seslimeram · 1 year
Text
Sesli Meram #427 - Yersiz Yurtsuz (25.09.2023)
Tumblr media
"Bir dönüşüm içerisinde mutlak, kati, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Temel yaşam hakları, barınma ve beslenme gibi konuların toptan taca atıldığı, yaygın medyanın her Ermeni’yi, ister sınır içinde burada kalan, ister Artsakh, Nagorno Karabakh’da kalan isterse de bilfiil Azerilerin yeni icadı Batı Azerbaycan söylemine kurban edilmek istenen o Ermenistan’da olsun hayattan kazılmasının gerektiğine dair yorumlar varken hangi sorun tükenir, hangi yıkıma dur denilebilir ki? Xocalı kırımının onlarca katı insanın can verdiği, Bakü / Sumgayit pogromunun Ermeni kimliğini misal toptan Azerbaycan’dan silip attığı bir zeminde onca yaşanmışlık, toprağa düşen Ermeni’yi saymadan binlerce öz Azeri, Taliş vesair halktan olanın ölümlerini bilmeden, sayıları göz ardı edip, Turancılık hayalleriyle kime ne iyilik getirilebilecektir? Baş efendinin zıvanadan çıkmış gibi saydırıp döktürdüğü Artsakh Ermenilerine yönelik düşmanlaştırıcı tavır, açık aleni Ermeni kimliğine yönelik “çeteci”, “çapulcu” benzeri yakıştırmalarla şuralarda kapı komşunuz olanlar da dahi ötekileştirilirken kim sonlandıracaktır yıkımın parametrelerini nasıl?
Bırak Ermeni’yi bir kenara, Azerbaycan’da savaşa karşı çıktıkları için otuz gün gözetim / tutsak kılınan “Amrah Tahmazov, Nurlan Gahramanli, Afiaddin Mammadov, Nemat Abbasov, Emin Ibrahimov’da” mı bir şeyler anlattırmaz. Halen mi anlaşılmaz. Yönelimin, bir gelecek tahayyülünün toptan çürümeye teslim edildiği zamanlardayız yine, yeniden. Modern ülkenin yeni yüzyılı derken 1915’in karanlığını bir kere daha imal ederek, aynı hattın üstünde yürüyerek bir yarın bina etmeye çalışılıyor. Ahlar biriktirmiş bir coğrafya, bir kere daha kanla, canla sınansın isteniyor. Küçük tefek, yoksun ama bir biçimde modern olanın kıyısında kendi ritmini yakalamış olan bir hayat imecesinin köküne kibrit suyu döküldü, dökülüyor. Amaras Manastırı gibi beşinci yüzyıldan bu yana varlığını sürdüren bir kalıt, yapıt, okulun, Ermeni dilini var eden Mesrop Maştots’un izlerini / var ettiği onca değeri kim sahiden talan edebilir ki? Böyle açık bir kırım / imha tahayyülü karşısında hayatı Türkçe, Ermenice savunamadıkça hiçbir yarın iyilik getirmeyecektir sahiden bunu anlıyor musunuz? Bu da sizlere bir şey ifade etmiyor mu…" sesli meram
podcast image credit: stepanakert ::: marut vanyan ::: x
0 notes