Tumgik
#Orhun yazıtları
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
Tumblr media
BİLGE KAĞAN YASASI:
EN ESKİ TÜRK ANAYASASI "TÖRE"
1. Tengri (yaratan) Tektir.
2. Her kim ki, Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın.
3. Bir İl(Ülke), bir Kağan, bir Tengri..
4. Bir kına iki kılıç girmez. Bir hatun iki er alamaz ve bir budunda iki töre olmaz. Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim ki, töreye uya kutlanır. Kim ki, töreye kıya katlanır..
5. Kimse töreden üstün değildir. Dirlik ve birlik için töre budur.
6. Bir çoban sürüsünden, bir er ailesinden, bir Kağan budunundan sorulur.
7. Her er eşine, atına, pusatına sahip çıkacak.
8. Ana-babaya ve ataya tazim(saygı) duyulacak.
9. Hısmına sarılacak, komşusunu gözetecek.
10. Er kişi yalan söylemeyecek.
11. Mal çalan, mülk çalan misliyle ödeyecek. Hesabı ya malıyla ya canıyla sorulacak.
12. Kim ki, bir ırza musallat olursa, canından olacak.
13. Her kim olursa olsun haksız, aldatıcı iş tutarsa hesabı hemen sorulacak.
14. Cenkten beri duran ya da kaçan tamuya(cehennem) uçacak.
15. Aman dileyene kılıç üşürülmeyecek, sığınana arka dönülmeyecek.
16. Baş kaldıranın başı alınacak, hak isteyenin hakkı verilecek.
17. Kimse kimseye üstünlük taslamayacak. Ne ak etin karadan, ne karanın kızıldan, ne kızılın sarıdan farkı olmayacak.
18. Kin ve gururdan uzak olunacak.
19. Mazluma merhamet, zalime azap duyulacak.
20. Zayıfa, yaralıya, çocuğa ve kadına el kaldırılmayacak.
21. Kızı isteyen Kağan da olsa, bey de olsa, kız istediğine verilecek.
22. Gereksiz yere ağaç kesmeyeceksin, suyu kirletmeyeceksin.
23. Bilmeyip de bildim demeyeceksin, bilene danışacaksın.
24. Bugünün işini yarına bırakmayacaksın.
25. Kusur görmeyecek, kusur aramayacaksın.
26. Güçlüyken affet, zayıfken sabret.
27. Yazgına asi olma.
28. Yaptığın iyiliği unut, yapılan iyiliği unutma.
29. Herkes adaletle iş görecek.
30. Her ne edersen et, yargılanacağını her daim akılda tut.
31. Milletine yaban kalma. İpeğin iyisine, sözün güzeline kanma, onlara boyanma.
32. Kağan o dur ki, adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın. Töre yok olursa, İl yok olur. İl olmazsa, budun kul olur.
33. Ey Türk Oğuz beyleri, ey milletim işitin!
"Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin İlini ve töreni kim bozabilir?"
(#BilgeKağanYazıtı - 730
#OrhunIrmağı yakınları, #Ötügen-#Moğolistan)
........
BİLGE KAĞAN LAW:
THE OLDEST TURKISH CONSTITUTION "CUSTOM"
1. Tengri (the Creator) is One.
2. Whoever wants to get a box from Tengri should not pray to anyone else.
3. One Province (Country), one Khagan, one Tengri..
4. Two swords cannot fit into one henna. A woman cannot have two privates, and one leg cannot have two customs. Custom is one. Custom is strict and sharp. Whoever is celebrated according to tradition. Whoever puts up with customs..
5. No one is superior to customs. This is the custom for peace and unity.
6. It is asked about a shepherd's herd, a soldier's family, a Khagan tribe.
7. Every man will take care of his wife, horse and ambush.
8. Respect will be felt for parents and ancestors.
9. He will hold close to his relatives and watch over his neighbor.
10. A private person will not lie.
11. He who steals goods will pay the same amount as the one who stole property. He will be held accountable with either his property or his life.
12. Whoever afflicts a transgressor will lose his life.
13. Anyone who does unfair or deceptive work will be held accountable immediately.
14. Tamuya (hell), which has been standing or running away since the war, will fly away.
15. The sword will not be drawn against those who ask for mercy, and the one who takes refuge will not be turned away.
16. Those who rebel will be decapitated, and those who demand justice will be given their rights.
17. No one will be superior to anyone else. There will be no difference between white flesh and black, black flesh from red, red flesh from yellow.
18. One will stay away from grudges and pride. 19. There will be mercy for the oppressed and torment for the oppressor.
20. No hand will be raised against the weak, the wounded, children and women.
21. The girl will be given to whomever she wants, whether it is a Khagan or a bey.
22. You shall not cut down trees unnecessarily or pollute water.
23. You shouldn't say you know even though you don't know, you should consult the one who knows.
24. You will not leave today's work for tomorrow.
25. You will not see or look for flaws.
26. Forgive when you are strong, be patient when you are weak.
27. Don't rebel against your destiny.
28. Forget the good you have done, do not forget the good that has been done.
29. Everyone will deal with justice.
30. Whatever you do, always keep in mind that you will be judged.
31. Do not remain a stranger to your nation. Don't be fooled by the best of silk and beautiful words, don't be drawn to them.
32. The kagan is the one who prioritizes justice and keeps tradition alive. If the custom disappears, the Province will disappear. If there is no province, people will become slaves.
33. O Turkish Oghuz lords, O my nation, hear! "Unless the blue sky above collapses and the rainy ground below is pierced, who can disrupt your Province and
ceremony?" (#BilgeKağanInscription - 730 #Near Orhun River, #Ötügen-#Mongolia)
31 notes · View notes
kliniikvaka · 1 month
Text
Nur ablaya birazcık iç dökmüş olabilirim ( Orhun yazıtları gibi yazı yazdık 3 güne okuyup dönebilirse iyii
19 notes · View notes
kaan51 · 7 months
Text
Tumblr media
RUNİK ALFABE VE TÜRKLER:
"run-raunen" Kuzey Avrupa dillerinde "sır,gizem,büyü,sihir,fısıltı" anlamına gelmekte. Proto-Türk Odin Kağan Atamız M.Ö. Asırlarda ��skandinavya'yı fethettiğinde Göktürkçe'nin Atası sayılan Türkçe Tamga yazısını Kuzey Avrupaya taşımıştır.
İskandinavya'da gittikleri her yerde taşlara Türk Tamgasını vurmuşlar. O bölgenin yerli halkı ilk kez yazı ile tanışmış zamanla bölge başka uluslarca işgal edilmiş bu yazılar okunamaz hale gelince yerel halkın yazılara hürmet ettiklerini görünce batılılar bu yazılara "run" sihir, büyü yazıları demişler.
Gök-Türk Orhun yazıtlarını ilk okuyan Danimarka asıllı Vilhelm Thomsen Orhun yazıtlarını ilk gördüğünde İskandinavya'daki Proto-Türk Tamga yazılarından hareketle İskandinavların buralara gelip yazıtları yazdığı intibahına kapılmış, daha sonra yazıtları çözünce Göktürklere ait olduğunu tespit etmiştir.
Batılıların okuyamadıklarından "Run" büyü, sihir yazısı olarak adlandırdıkları yazılar gerçekte Gök-Türkçe'nin de Atası sayılan Tamgalardan türetilen Ön Türkçe Tamga Yazısıdır.
Fatih Mehmet Yiğit
3 notes · View notes
albatrosmen · 1 year
Text
KADIN MI, BAYAN MI?
"Bir de "Bayan değil kadın!" diye bir tepki, bir laf çıktı son zamanlarda. Kim çıkardı nereden cıktı bilmem ama bu saygın kelimenin yani BAYAN kelimesinin geçmişini benden öğrenin isterim.
Atatürk ilke ve inkılaplarının en önemli özelliklerinden biri ayrıştırılmış toplumu millet haline getirme ve eşit yurttaş yapma amacıydı.
Bu ilkelerin uygulamalarından biri olan soyadı kanunu tüm yurttaşlara; zengin fakir, müslüm gayri müslim, zümre mensubu veya bir gariban olsun ayırd etmeksizin eşit insan haline getirme çabasıydı. Daha da ötesi bazılarının ben soyluyum, ben seçkinim, ben daha üstünüm iddiasını bir hamlede boşa çıkaran herkesin soyunu bilmesini sağlayacak bir uygulama başlıyor idi. Daha da ötesi bu kanunla birlikte efendi, hacı, hoca, efendi gibi lakaplar da kaldırılıyordu. (Bugün kendisine efendi dedirtenlerin ülkeye verdiği zararı hep birlikte yaşayarak görüyoruz.)
Tam bu noktada, tek bir hitap getirilmiştir. Bundan böyle erkeklere BAY, kadınlara BAYAN diye hitap edilecektir. Ayrımsız. Toplumun tüm erkekleri ve toplumun tüm kadınlarına eşit hitap getirilmiştir. Peki neden BAY ve BAYAN kelimesi seçilmiştir? İşte asıl maharet işte asıl incelik buradadır.
Önce şu bilgiyi vermekten onur duyarım;
Orhun Yazıtları 1893'te Danimarkalı dilbilimci Thomsen tarafından çözülür. Osmanlı devleti bu çalışmalarla pek ilgilenmez. Ama sağolsun Şemsettin Sami, kişisel olarak bu çalışmaları elinden geldiğince İstanbul'a taşır. Onun çalışmalarını da Necip Asım Yazıksız devam ettirir. Koca Osmanlı'da başka ilgilenen yoktur. Atatürk ise Necip Asım'ı takip eder ve onun eserlerinden Orhun Anıtlarını okur. Okuyan bir lidere bir öndere sahip olmanın güzelliği burada da kendini gösterir. Şimdi konumuza tekrar dönelim.
Orhun Anıtlarında Bilge Kağan Doğu Yüzü 23'ün sonunda şu cümle yazar. "çıgan bodunug BAY kıldım." Yani günümüz Türkçesi ile "Fakir halkı zengin kıldım (yaptım) der. Evet. BAY kelimesi özbeöz Türkçe kelimedir. Hiç bozulmadan gelmiştir. ZENGİN demektir.
Atatürk, Bilge Kağanın bu sözünden hareketle, 1910'dan 1922'ye kadar 12 yıl aralıksız savaşıp fakir ve bitap düşen Türk Halkına, soyadı kanununu hediye ederken, halkın üstünde tahakküm kuran daha önceden zengin ve seçkin olan tüm hacıları, yobazları, efendileri, hanedanları, kendini halkın üstünde tanımlayan soyluları bir kalemde darmadağın etmiş, fakir Türk halkını BAY kılmıştır. Erkeklere BAY kadınlara BAYAN diye hitap edilmesini en uygun hitap tarzı olarak benimsetmiştir.
BAY ve BAYAN kelimeleri buradan gelmektedir.
Övünerek kullanılması gerekilen bir hitap tarzı iken "Bayan değil kadın!" tepkisinin Türk ve Atatürk düşmanları tarafından bilinçli bir şekilde bilinçsiz kadınlarımıza aşılandığını düşünüyorum.
___Kürşad Emre ÖĞRETMEK
Gazi Kemal Eğitim ve Kültür Derneği Genel Başkanı
5 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Note
Yazılar çok uzun. Orhun yazıtları gibi sen bidahaki sefere oku özetini çıkarıp paylaş kanks. ☆♡
aslında arşiv yapıyorum... çalışma sayfası gibi... arada okuyan da olursa eyvallah derim... başka sosyal medyada bu şekilde kolay arşive ulaşamıyorum... iş yoğunluğumun arasında, kolay arşivleme, kitap hazırlığıma yardımcı oluyor
7 notes · View notes
nnnebula · 4 months
Text
KADIN MI, BAYAN MI?
Bir de "Bayan değil kadın!" diye bir tepki, bir laf çıktı son zamanlarda. Kim çıkardı nereden cıktı bilmem ama bu saygın kelimenin yani BAYAN kelimesinin geçmişini benden öğrenin isterim.
Atatürk ilke ve inkılaplarının en önemli özelliklerinden biri ayrıştırılmış toplumu millet haline getirme ve eşit yurttaş yapma amacıydı.
Bu ilkelerin uygulamalarından biri olan soyadı kanunu tüm yurttaşlara; zengin fakir, müslüm gayri müslim, zümre mensubu veya bir gariban olsun ayırd etmeksizin eşit insan haline getirme çabasıydı. Daha da ötesi bazılarının ben soyluyum, ben seçkinim, ben daha üstünüm iddiasını bir hamlede boşa çıkaran herkesin soyunu bilmesini sağlayacak bir uygulama başlıyor idi. Daha da ötesi bu kanunla birlikte efendi, hacı, hoca, efendi gibi lakaplar da kaldırılıyordu. (Bugün kendisine efendi dedirtenlerin ülkeye verdiği zararı hep birlikte yaşayarak görüyoruz.)
Tam bu noktada, tek bir hitap getirilmiştir. Bundan böyle erkeklere BAY, kadınlara BAYAN diye hitap edilecektir. Ayrımsız. Toplumun tüm erkekleri ve toplumun tüm kadınlarına eşit hitap getirilmiştir. Peki neden BAY ve BAYAN kelimesi seçilmiştir? İşte asıl maharet işte asıl incelik buradadır.
Önce şu bilgiyi vermekten onur duyarım;
Orhun Yazıtları 1893'te Danimarkalı dilbilimci Thomsen tarafından çözülür. Osmanlı devleti bu çalışmalarla pek ilgilenmez. Ama sağolsun Şemsettin Sami, kişisel olarak bu çalışmaları elinden geldiğince İstanbul'a taşır. Onun çalışmalarını da Necip Asım Yazıksız devam ettirir. Koca Osmanlı'da başka ilgilenen yoktur. Atatürk ise Necip Asım'ı takip eder ve onun eserlerinden Orhun Anıtlarını okur. Okuyan bir lidere bir öndere sahip olmanın güzelliği burada da kendini gösterir. Şimdi konumuza tekrar dönelim.
Orhun Anıtlarında Bilge Kağan Doğu Yüzü 23'ün sonunda şu cümle yazar. "çıgan bodunug BAY kıldım." Yani günümüz Türkçesi ile "Fakir halkı zengin kıldım (yaptım) der. Evet. BAY kelimesi özbeöz Türkçe kelimedir. Hiç bozulmadan gelmiştir. ZENGİN demektir.
Atatürk, Bilge Kağanın bu sözünden hareketle, 1910'dan 1922'ye kadar 12 yıl aralıksız savaşıp fakir ve bitap düşen Türk Halkına, soyadı kanununu hediye ederken, halkın üstünde tahakküm kuran daha önceden zengin ve seçkin olan tüm hacıları, yobazları, efendileri, hanedanları, kendini halkın üstünde tanımlayan soyluları bir kalemde darmadağın etmiş, fakir Türk halkını BAY kılmıştır. Erkeklere BAY kadınlara BAYAN diye hitap edilmesini en uygun hitap tarzı olarak benimsetmiştir.
BAY ve BAYAN kelimeleri buradan gelmektedir.
0 notes
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Uyan Hatun!
✍🏻 Kemalist İlkay, 18 Şubat 2019
https://www.gundemarsivi.com/uyan-hatun/
atun’dan ‘Avrat’a Türk Kadınının Araplaştırılarak küçümsenmesinden ötürü, iki tanımı Etimoloji Türk’ten alıntılayarak; Atamın dediği gibi ‘Yüce Türk Kadını’ olduğumuzun altını çizmek istedim.
Khatun:
Kadın, hatun.
Bayan, hanım.
Eş, zevce.
(tarih) Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan
Kraliçe.
Hatun Kelime Kökeni
= Sogd χwatēn [f.] a.a. << Sogd *χwatāw-ni < Sogd χwatāw kral, hükümdar § Sogd χwa kendi + Sogd tāw güç, güçlü ~ Saka χattuna kraliçe
χatun/ḳatun “kraliçe” [ Orhun Yazıtları (735) ]
“yasal eş, zevce” [ (1300 yılından önce) ]
Ek Bilgi: Soğdca aynı anlama gelen χwatēn sözcüğü ile eş kökenlidir. Soğdca sözcük Soğdca yazılı örneği bulunmayan *χwatāw-ni sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Soğdcaχwatāw “kral, hükümdar” sözcüğünden türetilmiştir. Soğdca sözcük Soğdcaχwa “kendi” ve Soğdcatāw “güç, güçlü” sözcüklerinin bileşiğidir. Soğdca sözcük Hotan Saka dilindeχattuna “kraliçe” sözcüğünden alıntıdır.
‘Avrat’ kelimesinin etimolojik kelime kökenine bakmadan, ‘Avret’ kelimesini incelemeliyiz.
Avret:
~ Ar ˁawra ͭ عورة [#ˁwr msd.] 1. ayıplı ve özürlü olma, ayıp, kusur, 2. edep yerleri ~ İbr ˁerwah ערוה çıplaklık, edep yerleri, ayıp < İbr #ˁrh ערה çıplak olma, (edep yerlerini) örtmeme (= Akad ūru (özellikle kadının) edep yeri )
[ İrşadü’l-Mülûk ve’s-Selâtîn (1387) : ol nerse turur kim örtülgey anıng birle ‘avrat ]
Ö
Arapça ˁwr kökünden gelen ˁawrat عورة “1. ayıplı ve özürlü olma, ayıp, kusur, 2. edep yerleri” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük İbranice ˁerwah ערוה “çıplaklık, edep yerleri, ayıp” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük İbranice #ˁrh ערה “çıplak olma, (edep yerlerini) örtmeme” kökünden türetilmiştir. (NOT: İbranice kök Akatça ūru “(özellikle kadının) edep yeri” sözcüğü ile eş kökenlidir. )
Avrat Kelime Kökeni
~? Ar ˁawrāt عورات [çoğ.] (kadının) edep yerleri, zaaf ve kusurlar < Ar ˁawra ͭ عورة [#ˁwr] kusur, özür, edep yeri →avret
Tarihte En Eski Kaynak”kadın, zevce” [ Mukaddimetü’l-Edeb (1300 yılından önce) : kenç oğlanlu boldı ˁāvrat ]
Ö
Arapçaˁawrāt عورات “(kadının) edep yerleri, zaaf ve kusurlar” sözcüğünden alıntı olabilir; ancak bu kesin değildir. Arapça sözcük Arapçaˁwr kökünden gelen ˁawrat عورة “kusur, özür, edep yeri” sözcüğünün çoğuludur.
Unutulmamalı ki tarihte ilk kadın hükümdar, Türk kadını olan Başbuğ Tomris Hatun’dur. Tomris Hatun’un, tarih boyunca Türklerin kadına yüklediği birçok sıfatla birlikte ‘yöneten’ sıfatının da timsali olmuştur. Tarihini unutma, Türk Kadını! Oku, araştır, öğren, vatanımızı ileri götür; aksi halde Ana dolu olan bu topraklar, senle dibi boylar. Gelecek senin ilerlemene ve ilerletmene bağlı.
Kemalist İlkay
0 notes
geliyoomcom · 1 year
Text
Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler
Tumblr media
Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren kendilerine özgü bir kültür ve medeniyet inşa etmişlerdir. Bu medeniyetin bir parçası olarak Türkler, yazılı bir dilin önemini kavramış ve farklı dönemlerde çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Türk tarihindeki bu çeşitlilik, Türklerin kültürel etkileşimler ve dilsel gelişim süreçleriyle doğrudan ilişkilidir. Türklerin yazılı tarihindeki ilk büyük adım, Göktürkler döneminde atılmıştır. Göktürkler, 6. ve 8. yüzyıllar arasında Orta Asya'da hüküm süren bir Türk devletidir. Göktürkler, Göktürk Alfabesi olarak bilinen özgün bir yazı sistemi geliştirmişlerdir. Bu alfabede, Türkçe seslerini ifade etmek için özel karakterler kullanılmış ve metinler sağdan sola doğru yazılmıştır. Göktürk Alfabesi, Türk tarihindeki yazılı belgelerin en eski örneklerini içeren önemli bir yazılı kaynak olan Orhun Yazıtları'nda kullanılmıştır. Göktürk Alfabesi Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler arasında Türk tarihinin en eski yazılı belgeleri arasında yer alan Göktürk Alfabesi, Türklerin yazılı kültürünü geliştirdiği önemli bir döneme işaret eder. Göktürkler, 6. ve 8. yüzyıllar arasında Orta Asya'da hüküm süren bir Türk devletidir ve bu dönemde kendi özgün alfabesini oluşturmuşlardır. Göktürk Alfabesi, Türklerin yazılı dilini ifade etmek için kullanılan ilk sistemdir ve Türk tarihindeki en eski yazılı belge olan Orhun Yazıtları'nda kullanılmıştır. Bu yazıtlar, Göktürk Kağanlığı'nın hüküm sürdüğü dönemde dikilmiş anıt niteliğindeki taşlar üzerine işlenmiştir. Orhun Yazıtları, bilim dünyasında Türk tarihini incelemek ve anlamak için çok önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Göktürk Alfabesi, 38 harften oluşan bir yazı sistemidir. Bu harfler, Türkçe'deki sesleri ifade etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Alfabede ünlü harfler (a, e, i, o, u) ve ünsüz harfler (b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, ñ, p, q, r, s, ş, t, v, y, z) bulunur. Göktürk Alfabesi, sağdan sola doğru yazılır ve karakterler birbirine yakın bir şekilde sıralanır. Göktürk Alfabesi, Türk tarihindeki yazılı kültürün gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu alfabe, Türklerin dilbilgisini ve edebi eserlerini kaydetmelerine imkan tanımış ve tarih boyunca Türkçenin gelişimine katkıda bulunmuştur. Göktürk Alfabesi aynı zamanda Türk kültürü, soybilimi, hukuk ve siyaset gibi çeşitli alanlarda da kullanılmıştır. Ancak Göktürk Alfabesi, Türk tarihindeki yazı sistemleri arasında en uzun ömürlü olanı değildir. Zamanla bu alfabe kullanımdan düşmüş ve yerini farklı alfabelere bırakmıştır. Ancak Göktürk Alfabesi'nin mirası ve etkisi hala Türk tarih ve kültürü üzerinde önemli bir yer tutmaktadır. Göktürk Alfabesi, Türk tarihindeki yazılı kültürün başlangıcını simgeler. Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasında en eski ve en özgün olanı olan Göktürk Alfabesi, Türk dilinin ve kültürünün gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. Orhun Yazıtları gibi belgeler, Göktürk Alfabesi aracılığıyla Türklerin tarihini ve kimliğini bugüne taşımaktadır. Uygur Alfabesi Orta Asya'da Türk kültürünün köklerini araştırdığımızda, Uygur Alfabesi olarak bilinen önemli bir yazı sistemiyle karşılaşırız. Uygurlar, 8. ve 14. yüzyıllar arasında Orta Asya'da hüküm süren bir Türk devletidir. Bu dönemde Uygur Alfabesi, Türklerin yazılı dilini ifade etmek için kullanılan temel sistem olmuştur. Uygur Alfabesi, Brahmi alfabesinden türetilmiştir ve 11. yüzyılda geliştirilmiştir. 26 harften oluşan bu alfabe, Türkçe seslerini temsil etmek için kullanılmıştır. Alfabede ünlü harfler (a, e, i, o, u) ve ünsüz harfler (b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, ñ, p, q, r, s, ş, t, v, y, z) bulunur. Uygur Alfabesi, sağdan sola doğru yazılır ve karakterler birbirine yakın bir şekilde sıralanır. Uygur Alfabesi, Türk tarihindeki yazılı kültürün gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu alfabe, Uygurların edebi eserlerini, tarihi kayıtlarını ve diğer yazılı belgelerini kaydetmelerine imkan sağlamıştır. Özellikle Budizm'in etkisi altında olan Uygurlar, bu alfabe aracılığıyla kutsal metinleri, manastır kayıtlarını ve diğer dini metinleri yazmışlardır. Uygur Alfabesi'nin büyük bir öneme sahip olduğu alanlardan biri de sanattır. Uygurlar, bu alfabeyle yazılmış eserlerde süslü yazı stili ve kaligrafiyi kullanmışlardır. Özellikle el yazmaları ve çeşitli sanat eserlerinde Uygur Alfabesi, estetik bir şekilde kullanılmış ve Türk sanatının önemli bir bileşeni olmuştur. Uygur Alfabesi'nin kullanımı zaman içinde azalmış ve yerini Arap alfabesine bırakmıştır. Ancak Uygur Alfabesi'nin etkisi hala Türk yazılı kültüründe görülebilir. Uygur Alfabesi, Türk tarihindeki yazı sistemlerinin çeşitliliğini ve Türk dilinin gelişimindeki aşamaları anlamak açısından büyük bir öneme sahiptir. Uygur Alfabesi Orta Asya Türklerinin yazılı dilini ifade etmek için kullanılan önemli bir sistemdir. Uygurların edebiyat, tarih, din ve sanat alanlarında kullanılan bu alfabe, Türk yazılı kültürünün zengin bir parçasıdır ve Türk tarihini anlamak için üzerinde çalışılması gereken önemli bir kaynaktır. Arap Alfabesi ile Türkçe Yazı Türklerin tarih boyunca kullandıkları alfabeler arasında önemli bir yere sahip olan Arap Alfabesi, İslam'ın yayılmasıyla birlikte Türk toplumlarında kullanılmaya başlanmıştır. Arap Alfabesi, Arapça'nın yazımında kullanılan bir yazı sistemidir ve Türkçenin Arap harfleriyle yazılmasını sağlamıştır. Arap Alfabesi, 7. yüzyılda İslam'ın ortaya çıkmasıyla birlikte Arapça'nın yaygınlaşmasıyla büyük bir önem kazanmıştır. İslam'ın hızla yayılmasıyla birlikte, Türk toplulukları da İslam'ı benimsemiş ve Arap kültürüyle yoğun bir etkileşim içine girmiştir. Bu etkileşim sonucunda Türkler, Arap alfabesini kullanmaya başlamış ve Türkçeyi bu alfabeyle yazmışlardır. Arap alfabesi, Arapça'da bulunan 28 harfi içermektedir. Bu harfler, Türkçede bulunmayan bazı sesleri ifade etmek için noktalar, işaretler ve üstünlükler ile değiştirilmiştir. Örneğin, Türkçede bulunmayan "g", "p", "v" gibi sesler Arap harfleriyle ifade edilirken noktalar veya işaretler kullanılmıştır. Ayrıca, Türkçedeki ünlü harfler Arap alfabesindeki harekelerle gösterilir. Arap Alfabesi ile Türkçe yazma pratiği, Türk toplumlarının İslam kültürüne entegrasyonunu yansıtmaktadır. Bu yazma sistemi, Türklerin İslam dininin kutsal metinlerini okuyabilmesini ve dini ibadetlerini yerine getirebilmesini sağlamıştır. Aynı zamanda Türk edebiyatında ve tarihî belgelerde Arap alfabesiyle yazılmış pek çok eser bulunmaktadır. Ancak Arap Alfabesi ile Türkçe yazma sisteminin bazı zorlukları da vardır. Arap alfabesinin ses uyumu, Türkçenin bazı seslerini tam olarak ifade etmekte sınırlı olabilir. Ayrıca, Arap alfabesinin Türkçede olmayan bazı harfleri içermesi, Türkçenin tam bir şekilde temsil edilememesine neden olabilir. Arap Alfabesi ile Türkçe yazım pratiği, Türk toplumlarında uzun bir süre yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye'de Latin Alfabesi benimsenerek Türkçe'nin bu alfabeyle yazılması teşvik edilmiştir. Arap Alfabesi ile Türkçe yazma, Türk toplumlarının İslam kültürüyle etkileşimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu yazı sistemi, Türkçenin Arap harfleriyle yazılmasını sağlamış ve Türk toplumlarının dini, edebi ve tarihî eserlerini kaydetmelerine imkan tanımıştır. Ancak Latin Alfabesi'nin yaygınlaşmasıyla birlikte Arap Alfabesi ile Türkçe yazma pratiği giderek azalmıştır. Orhun Yazıtları Türk tarihinin en önemli ve en eski yazılı belgeleri arasında yer alan Orhun Yazıtları, Türklerin yazılı kültürünün en erken örneklerinden biridir. Orhun Yazıtları, Göktürk Kağanlığı dönemine ait anıt niteliğindeki taşlar üzerine yazılmış metinlerdir ve Türk tarihine ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Orhun Yazıtları, 8. ve 9. yüzyıllarda Orta Asya'da hüküm süren Göktürk Kağanlığı'nın iki önemli lideri olan Bilge Kağan ve Kültigin Kağan tarafından dikilmiştir. Bu yazıtlar, Orhun Nehri vadisindeki iki farklı noktada bulunmaktadır. Bilge Kağan Yazıtı, Orhun Nehri'nin doğusunda, Kültigin Kağan Yazıtı ise nehrin batısında yer almaktadır. Orhun Yazıtları, Göktürk Alfabesi olarak da bilinen özgün bir yazı sistemiyle yazılmıştır. Göktürk Alfabesi, Türklerin dilini ifade etmek için geliştirdikleri ilk yazı sistemidir. Bu alfabede 38 harf bulunur ve Türkçedeki sesleri temsil etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Yazıtlar sağdan sola doğru okunur ve karakterler birbirine yakın bir şekilde sıralanır. Orhun Yazıtları, Türk tarihini anlamak ve incelemek açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu yazıtlar, Göktürk Kağanlığı'nın siyasi, kültürel ve sosyal yapısını göstermektedir. Metinlerde, Göktürk hükümdarlarının devlet yönetimi, zaferleri, siyasi ittifaklar ve toplumsal düzenle ilgili bilgilere yer verilmiştir. Orhun Yazıtları aynı zamanda Türk dilinin ve edebiyatının gelişimi için de önemli bir kaynaktır. Yazıtlarda, Türkçenin o dönemdeki dil yapısı, kelime kullanımı ve dilin gücü hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıtlar, Türk dilinin köklerini incelemek ve Türk edebiyatının temellerini anlamak açısından da büyük bir değere sahiptir. Orhun Yazıtları, Türk tarih ve kültürü açısından büyük bir miras niteliğindedir. Bu yazıtların keşfi ve çözümlenmesi, Türk tarihini anlamak ve Türklerin köklerini araştırmak için önemli bir adımdır. Orhun Yazıtları, Türk milletinin geçmişine dair değerli birer tanıklık sunmakta ve Türklerin yazılı kültürünü günümüze taşımaktadır. Orhun Yazıtları Türk tarihindeki en eski yazılı belgelerdir. Bu yazıtlar, Göktürk Kağanlığı dönemine ait metinleri içermekte ve Türk tarihinin yanı sıra dil, edebiyat ve kültür çalışmalarında büyük bir öneme sahiptir. Orhun Yazıtları, Türk milletinin tarihî kimliğini korumak ve anlamak için büyük bir değer taşımaktadır. Göçebe Türklerde Sembolik Yazılar Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler, yazılı kültürün gelişimi ve kullanımı farklı dönemlerde değişiklik göstermiştir. Göçebe Türk toplumlarında, hareketli yaşam tarzı ve sınırlı kaynaklara erişim, geleneksel yazı sistemlerinin kullanımını kısıtlamıştır. Ancak, bu durum Göçebe Türklerin sembolik yazılarla ifade ve iletişim kurmasına olanak sağlamıştır. Göçebe Türklerin sembolik yazıları, genellikle hayvan ve bitki motiflerinden oluşur. Bu sembolik yazılar, taşlara, ağaçlara, kemiklere veya diğer nesnelere oyularak veya çizilerek işlenirdi. Göçebe Türkler, bu sembolik yazıları kendilerine ait kabul edilen sembollerle birlikte kullanarak anlatımlarını zenginleştirmişlerdir. Sembolik yazılar, Göçebe Türklerin kültürel ifadelerini, inançlarını, mitolojilerini ve tarihlerini aktarmak için kullanılan önemli bir araç olmuştur. Bu semboller, kabileler arasında iletişimi sağlamış, göç rotalarını işaretlemiş ve hatta gizli mesajlar iletmek amacıyla kullanılmıştır. Özellikle savaş sahneleri, doğal olaylar ve ritüeller gibi önemli olayların sembolik olarak kaydedildiği görülmüştür. Göçebe Türklerin sembolik yazıları, aynı zamanda kişisel ifade ve sanatsal yaratıcılık için de kullanılmıştır. Göçebe sanatçılar, sembolik yazıları oyma, boyama veya dokuma gibi farklı tekniklerle kullanarak estetik açıdan değerli eserler yaratmışlardır. Bu eserler, toplumun değerlerini, inançlarını ve yaşam tarzını yansıtan önemli birer kültürel miras niteliği taşımaktadır. Ancak sembolik yazıların kullanımı, Göçebe Türk toplumlarının yerleşik hayata geçişiyle birlikte azalmıştır. Daha sonra Arap Alfabesi ve Latin Alfabesi gibi dış etkilerle yeni yazı sistemleri benimsenmiştir. Bu yeni yazı sistemleri, Göçebe Türklerin iletişimini kolaylaştırmış ve yazılı kültürlerini daha yaygın bir şekilde geliştirmelerini sağlamıştır. Göçebe Türklerin sembolik yazıları, kültürel ifade ve iletişim aracı olarak önemli bir rol oynamıştır. Bu sembolik yazılar, Göçebe Türklerin yaşam tarzını, inançlarını ve tarihini aktarmak için kullanılan değerli bir araç olmuştur. Göçebe Türklerin sembolik yazıları, Türk tarihini anlamak ve kültürel mirası korumak için önemli bir unsurdur. Türk-Arap Harf Devrimi Türk-Arap Harf Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen bir reform hareketidir. Bu devrim, Türk dilinin yazımında Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kullanılmasını sağlamış ve Türkçenin yazımında büyük bir dönüm noktası oluşturmuştur. Türk-Arap Harf Devrimi'nin temel amacı, Türk dilinin daha etkili bir şekilde yazılı olarak kullanılmasını sağlamaktı. Arap alfabesi, Türkçenin bazı seslerini tam olarak ifade etmede sınırlı olabilen bir sistemdi. Ayrıca, Arap alfabesi ile yazılan metinlerin okunması ve öğrenilmesi de zaman ve emek gerektiriyordu. Bu durum, Türk halkının eğitim ve kültürel gelişimini olumsuz etkiliyordu. Türk-Arap Harf Devrimi'nin bir sonucu olarak, Latin alfabesi Türkçenin yazımında kullanılmaya başlandı. Latin alfabesi, Türkçedeki sesleri daha doğru ve kolay bir şekilde ifade edebilen bir yazı sistemidir. Ayrıca, Latin alfabesinin yaygın olarak kullanılması, Türkiye'nin Batı dünyasıyla entegrasyonunu da kolaylaştırmıştır. Türk-Arap Harf Devrimi, 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen Türk Harf Devrimi Kanunu ile resmi olarak hayata geçirildi. Bu kanunla birlikte Arap alfabesindeki bazı harfler kaldırıldı ve Latin alfabesinden bazı harfler Türkçedeki özel sesleri ifade etmek için kullanıldı. Bu dönemde halkın, özellikle okuma ve yazma becerileri düşük olan kesimlerinin, yeni alfabeyi öğrenmesi için yoğun bir eğitim kampanyası düzenlendi. Türk-Arap Harf Devrimi, Türk dilinin yazımında çağdaş ve etkili bir sistem sağlamış ve Türk toplumunun eğitim ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Yeni alfabenin yaygınlaşmasıyla birlikte okuryazarlık oranları artmış, Türkçenin okunuşu ve öğrenilmesi kolaylaşmış ve dilin kullanımı yaygınlaşmıştır. Türk-Arap Harf Devrimi, Türk milletinin modernleşme ve çağdaşlaşma sürecinde önemli bir adımdır. Bu devrim, Türk halkının ulusal kimliğini güçlendirmiş, kültürel bağımsızlığını pekiştirmiş ve Türk dilinin gelişimine büyük bir ivme kazandırmıştır. Türk-Arap Harf Devrimi Türk dilinin yazımında büyük bir dönüm noktası oluşturmuş ve Latin alfabesinin Türkçenin temel yazı sistemi haline gelmesini sağlamıştır. Bu devrim, Türk toplumunun eğitim, iletişim ve kültürel alanda önemli gelişmelere imza atmış ve Türk dilinin ulusal ve uluslararası düzeyde daha etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır. Latin Alfabesi ile Türkçe Yazı Türkçe, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan zengin bir dildir. Türk dilinin yazımı ise zaman içinde farklı yazı sistemleriyle gerçekleştirilmiştir. Günümüzde Türkçenin yazımında kullanılan Latin alfabesi, Türk dilinin modern yazım sistemi olarak kabul edilir. Latin alfabesi, Roma İmparatorluğu'nun geliştirdiği bir yazı sistemidir. Bu yazı sistemi, Roma dili olan Latince'nin yazımında kullanılıyordu. Latin alfabesi, daha sonra Avrupa'da ve diğer birçok dilde yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Türkçenin Latin alfabesiyle yazılması ise Türk Dil Devrimi sonrasında gerçekleştirilen Türk-Arap Harf Devrimi ile başlamıştır. Türkçenin Latin alfabesiyle yazılması, birçok avantaj sunmuştur. Latin alfabesi, Türkçenin ses yapısını daha doğru ve eksiksiz bir şekilde ifade etmeyi sağlar. Türkçenin rahatlıkla okunması ve yazılması için gerekli olan harfler ve sesler Latin alfabesinde bulunmaktadır. Ayrıca, Latin alfabesi Türkçenin sesli ve sessiz harflerini ayırt etmek için uygun bir yapıya sahiptir. Latin alfabesi ile Türkçe yazıda kullanılan harfler Türk Dil Kurumu tarafından belirlenmiştir. Türk alfabesi, 29 harften oluşur ve Türkçedeki sesleri temsil etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu harfler sesleri ve hece yapılarını doğru bir şekilde ifade edebilmek için birbirleriyle uyumlu bir şekilde kullanılır. Latin alfabesi ile Türkçe yazı, Türk dilinin yazılı iletişiminde büyük bir kolaylık sağlamıştır. Bu sistem sayesinde Türkçe metinler daha anlaşılır, okunması ve öğrenilmesi daha kolay hale gelmiştir. Ayrıca, Latin alfabesinin uluslararası düzeyde yaygın olarak kullanılması, Türkçenin uluslararası iletişimde daha etkin bir şekilde kullanılmasını da sağlamıştır. Türkçenin Latin alfabesiyle yazılmasıyla birlikte Türk dilinin yazılı kültürü ve edebiyatı da büyük bir gelişme göstermiştir. Türk yazarlar ve şairler, Latin alfabesini kullanarak zengin ve çeşitli eserler üretmişlerdir. Türkçenin dil zenginliği ve ifade gücü Latin alfabesiyle birleşerek Türk edebiyatının yeni bir çağını başlatmıştır. Latin alfabesi ile Türkçe yazı, Türk dilinin modern ve etkin bir şekilde yazılmasını sağlayan bir yazım sistemidir. Latin alfabesi, Türkçenin ses yapısını doğru bir şekilde ifade etmek için kullanılan harfleri içerir. Bu yazım sistemi, Türkçenin okunması, öğrenilmesi ve uluslararası düzeyde iletişimde kullanılması için büyük bir kolaylık sağlar. Türkçenin Latin alfabesiyle yazılması, Türk dilinin yazılı kültürünün ve edebiyatının gelişimine de katkıda bulunmuştur. Eski Türkçe Yazıtlar Eski Türkçe yazıtlar, Türk tarihindeki önemli bir kültürel ve dilsel mirası temsil eder. Bu yazıtlar, taşlara oyularak veya kazınarak oluşturulmuş yazılı metinlerdir ve Türklerin tarih boyunca kullandığı çeşitli yazı sistemlerini yansıtır. Eski Türkçe yazıtlar, Türk dilinin evrimini ve Türk toplumunun geçmişine ışık tutan kaynakları içerir. Eski Türkçe yazıtların en ünlü örnekleri, Orhun Vadisi'nde yer alan ve Orhun Yazıtları olarak bilinen yazıtlardır. Orhun Yazıtları, 8. ve 9. yüzyıllarda Göktürk Kağanlığı döneminde dikilmiştir. Bu yazıtlar, Bilge Kağan ve Kültigin adlı iki Göktürk kağanının hükümdarlıklarını ve başarılarını anlatan metinleri içerir. Orhun Yazıtları, Türk tarihindeki en eski Türkçe metinler olarak kabul edilir ve Türk dilinin yazılı bir kaynağıdır. Eski Türkçe yazıtlar, genellikle Türklerin kullandığı Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Göktürk alfabesi, Türk dillerinde kullanılan en eski yazı sistemlerinden biridir ve Türkçedeki sesleri ifade etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu yazı sistemi, dikdörtgen veya kare şeklindeki harfleri kullanır ve sağdan sola doğru yazılır. Eski Türkçe yazıtlar, Türklerin tarihini ve kültürel değerlerini korumak için önemli bir rol oynamıştır. Bu yazıtlar, kabileler arasında haberleşmeyi sağlamış, hükümdarların başarılarını kutlamış ve dini inançları ifade etmiştir. Ayrıca, Türk halkının milli kimliğini güçlendiren semboller olarak da kullanılmıştır. Eski Türkçe yazıtların keşfi, Türk dili ve kültürü üzerine yapılan araştırmalara büyük bir ivme kazandırmıştır. Bu yazıtlar, Türk dilinin tarihini, dilbilgisini ve kelime dağarcığını anlamak için önemli bir kaynak sağlamaktadır. Aynı zamanda, Türklerin Orta Asya'dan göç ederek Anadolu'ya yayılmasının izlerini de taşır ve Türklerin tarihî köklerini vurgular. Eski Türkçe yazıtlar Türk tarihinin önemli bir parçasını temsil eder. Bu yazıtlar, Türk dilinin evrimini, kültürel değerleri ve tarihî geçmişi anlamak için değerli kaynaklardır. Eski Türkçe yazıtlar, Türk toplumunun milli kimliğinin güçlenmesinde ve Türk dilinin gelişiminde büyük bir rol oynamıştır. Soybilimde Alfabelerin Rolü Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler kadar Soybilim, insanların kökenlerini, aile bağlarını ve genetik miraslarını araştıran bilim dalıdır. Bu disiplin, insanların soy ağaçlarını çözümlemek ve geçmişteki göçler, evlilikler ve etkileşimler hakkında bilgi sağlamak için farklı yöntemler kullanır. Bu yöntemler arasında alfabeler ve yazılı kaynaklar, soyluluk çalışmalarında önemli bir rol oynar. Alfabeler, dilin yazıya döküldüğü sembollerin sistematik düzenlemeleridir. Bir dilin veya kültürün sahip olduğu özel bir alfabeye dayalı yazılı belgeler, soyluluk çalışmalarında değerli bir kaynak olarak kabul edilir. Bu belgeler, geçmişteki soy bağlarını, aile ilişkilerini ve genetik mirasları araştırmak için kullanılır. Soybilimde alfabeler ve yazılı kaynaklar, soy ağaçlarının oluşturulmasında ve insanların kökenini takip etmede yardımcı olur. Bir alfabe üzerindeki yazılı belgelerde, bireylerin isimleri, doğum tarihleri, evlilikleri, ölüm bilgileri ve diğer aile bağları gibi önemli bilgiler yer alabilir. Read the full article
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Bilge ne demek? Bilge kişi ne demek?
Bilge ne demek? Bilge kişi ne demek?
Bilge ne demek? Bilge kişi ne demek? Bilge Ne Demek kısaca? Eski Türkçe bil- fiilinden +gA sonekiyle türetilmiştir. Daha fazla bilgi için bil- maddesine bakınız. Bilge kelimesi tarihte bilinen ilk kez bilge “bilgili kişi, bilgin” Orhun Yazıtları (735) : bilge kişig edgü alp kişig yorıtmaz érmiş [bilge kişiyi, iyi alp kişiyi yürütmezdi] eserinde yer almıştır. Bilgelik, tarafsız yargılama,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
turkic-languages · 4 years
Text
Orhun Yazıtları - Bilge Kağan
Orhun Yazıtları - Bilge Kağan Anıtı Metni — 735 Yılında dikilen Bilge Kağan Anıtı'nın yüksekliği 3.80 metre olup, yazıları ise toplam 82 dizedir. Eski Türkçe damgalar sağdan okunur, böyle ---- şeklinde çizgiler Bengütaşlar'daki yıpranmış yerler
KAYNAK: HTTPS://WWW.TURKBİTİG.COM/BİLGEKAGAN.HTML Orhun Yazıtları Bilge Kağan Anıtı Bilge Kağan Kültiğin Tonyukuk Resimler
Bilge Kağan Anıtı Metni — 735 Yılında dikilen Bilge Kağan Anıtı’nın yüksekliği 3.80 metre olup, yazıları ise toplam 82 dizedir. Eski Türkçe damgalar sağdan okunur, böyle —- şeklinde çizgiler Bengütaşlar’daki yıpranmış yerlerdir. Türkiye Türkçesi…
View On WordPress
4 notes · View notes
gercekciyaklasim · 3 years
Link
Göktürk Kitabeleri ya da Orhun Yazıtları, yazılışları M.S. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.
Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin.
İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih.
Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri.
Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası.
Türk askeri dehasının, Türk askerlik sanatının esasları.
Türk gururun ilâhi yüksekliği.
Türk feragat ve faziletinin büyük örneği.
Türk içtimai hayatının ulvi tablosu.
Türk edebiyatının ilk şaheseri.
Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi.
Türk milliyetçiliğinin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık.
Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil.
Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika.
Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser.
İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları.
Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazıdır.
0 notes
turkcetarih · 6 years
Text
IŞBARA HAN - H. NİHAL ATSIZ (Tarihçi) - Türkçe Tarih
IŞBARA HAN - H. NİHAL ATSIZ
Işbara Han, Doğu Gök Türkleri’nin kağanlarından Kara Kağan zamanında (619 – 630) han unvanını almış bir şahsiyet ise de, hakkında fazla bilgi yoktur. Unvanı, kendisinin Gök Türk Eçine hanedanına mensup oldugunu ve memleketin mühim bir bölümünü idare ettiğini göstermektedir. Işbara, cesur mâ...
Devamını okumak için: https://turkcetarih.com/isbara-han-h-nihal-atsiz/
Atsız, Çin, Doğu Göktürkler, Göktürk, H. Nihal Atsız, Işbara, Işbara Han, Işbara Yamtar, Kara Kağan, Nihal Atsız, Orhun Yazıtları, Şa-po-lio, Siganfu, Uluğ Tarkan, Yamtar
1 note · View note
tabutluktagorusuruz · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Alp yağıda, alçak çoğuda belli olur.
120 notes · View notes
yadatasi · 8 years
Photo
Tumblr media
‘’Doğru sözü Kültegin kitabesinde ara.’’
82 notes · View notes
edebiyatinpesinde · 8 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
25 notes · View notes
wozwaldllik · 4 years
Text
Türklüğün doğuşu
Ne var ki Osmanlı tarihinin okutulması, bir Osmanlı bilinci yaratmaya yetmez. Rum, Ermeni, Arnavut ve Arap milliyetçiliği gelişir. Tıbbiye Okulu’nda Arap öğrenciler, milliyetçilik amacı güden bir dernek kurup Türk öğrencileri horlayınca, Türk öğrenciler gizli gizli Karacaahmet Mezarlığı’nda toplanıp dertleşirler ve Türk Ocağı’nı kurarlar. Bu sırada Avrupa’da Orta Asya tarihi ile ilgili çeviriler yapılır. Orhun yazıtları bulunur. “Kutadgu Bilig” ve “Şecere-i Türk” gibi yapıtlar Avrupa’da basılır. Radlof ve Vambery, Orta Asya gizlerini ve Türk kültürü ile ilgili çalışmalarını yayınlar. Leon Cahon, coşkun bir “Türk-Mogol Tarihine Giriş” yapıtı yazar. Bir Türkoloji dalı doğar. Rıza Nur, “Pantürkizm ve Panturanizmi Avrupalı Türkologlar, yani yabancılar doğurmuştur,” der.
   Bu çalışmalar, Türkiye’de ilgi çeker, Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami, Süleyman Paşa yapıtlarında bu kaynaklardan yararlanırlar. Bir Türkçülük akımı geliştiren Rusya Türkleri ile giderek bağlantı kurulur. Rusya Türklerinin Türkçülük akımına büyük etkisi ve katkısı olur. Bir dünya tarihi yazan Harbiye’nin başındaki Süleyman Paşa, genç subaylar arasında Türkçülük tohumları eker. Dünya tarihine ve aynı zamanda Fransız İhtilali’ne karşı ilgi uyandırır.
Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi-1
8 notes · View notes