Tumgik
#Rücû
1vaveyla · 11 months
Text
Tumblr media
Gamlanma Azizim! Herşey aslına rücû eder, sen sadece seyr et..
88 notes · View notes
nurunkumandani · 3 months
Text
Her kim kendisini Allah'a mal ederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim Allah'a mal olmasa, bütün eşya onun aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise, bütün eşyayı terk ve herşeyin O'ndan olduğunu ve O'na rücû ettiğini bilmekle olur.
Mesnevi-i Nuriye
11 notes · View notes
akinci · 11 months
Text
Tumblr media
Demir biçim alsın diye kor alevlere atılır.
Yanar, pişer ve olur.
Nihâyet her şey aslına rücû eder.
Sıcak olan soğur, soğuk olan ısınır.
Öyleyse ahvâline vâh etme.
Dert bildiğin belki de dermânındır azizim.
Yaradanın önüne koyduğu engeli de sev, sen
Olan her şey belkide hayrına. Görelim Mevlam neyler,
Şüphesiz neylerse o, güzel eyler..!
Cuma Akşamınız Mübarek Olsun...🌷
53 notes · View notes
peltekse · 9 months
Text
Aşk hem mebde hem meaddır. Bir daire çevrileceği zaman nasıl bir nokta konur ve öyle resmedilirse ve dönüş yine noktaya olursa, aşk da böylece aynı noktaya rücû eder. Bu varlığın evveli de aşktır, sonrası da aşktır. Aşk nihâyetsizdir. Çünkü Allah'ın sıfatıdır. |Kenan Rifâî hz.
10 notes · View notes
hattabi · 1 year
Note
Deprem ile ilgili ne düşünüyorsun?
Yaşanan bu musibetlerin iki temel sorunu vardır. Maddi ve manevi.. Manevi sorun maddi soruna galebe çalar, ancak maddi sorunuda es geçmek mümkün değildir, çünkü kısmi olarak İslâm ahlakı ile bağdaşır. İnsanların canlarını hiçe saymak ahlâka da insanlığa da terstir. Bu ikisine İslâm nazarında bakılmalıdır.
Diğerine gelince, Allâh azze ve celle kitabında birçok kez belki dönerler diye büyük azaptan önce küçük azabı tattırdığını, insanların yakınlarında ki beldeleri yıkıma uğrattığını vurguluyor.
Andolsun ki (İslam’a) dönmeleri için, onlara büyük (ahiret) azabından önce, yakın olan (dünya) azabını tattıracağız. (Secde, 21)
Andolsun ki, çevrenizde bulunan beldelerin çoğunu helak ettik. (Hakka) dönmeleri için de ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık. (Ahkâf, 27)
Belki (hakka) dönerler diye, onları azapla yakalayıverdik. (Zuhruf, 48)
Bu olaydan halen maddi bir zarar çıkarıp manevi zararı düşünememek, toplumca daha büyük bir felakete gebe kalınmışlığın göstergesidir.
Yer yarıldı, insanlar yerin dibine girdi.. dünyalık planlar yarıda kaldı, yerini ise korkular aldı. Durumdan etkilenen insanların şu yakın zamanda geceleri gözlerine uyku girmez, başlarına benzeri bir musibetin gelecek endişesini yaşarlar. Allah’ı zikreder, istiğfar eder, infak eder, ibadetlerini arttırırlar.
وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
"...onlar bağışlanma dileyip dururken de Allah onlara azap edecek değildir." (Enfâl, 33)
Kalpleri katılaşmış olanlar ise, yaşanan olaylar ile alay eder, hırsızlığın/sahtekarlığın, siyasi rantın peşine düşer. Öyle ki cüz'i miktarda bir meblağa ulaşmak için enkaz altındakilerin kolunu keser!! Cuz'i miktarda oy alabilmek için riyakarlığın zirvesine çıkar!! Neuzubillah..
خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ ۖ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
"Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de perde vardır. (Hakikati anlayamaz ve göremezler.) Onlara büyük bir azap vardır." (Bakara, 7)
Allâh'tan af, afiyet, selamet isteriz. Büyük ve küçük tüm felaketlerden ona sığınırız. İçimizde ki beyinsizlerin işlediklerinden dolayı helâk olmaktan da ona sığınırız. Umarım bu yaşanan musibet ferdi ve cemi olarak hakka rücû etmemize vesile olur.
19 notes · View notes
hamitbaydaroglu · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
SİZCE BUNLAR KAFİR DEĞİLMİ ?
Kaybolmanın da kaybetmenin de en fecîsi îmansızlara mahsustur. Çok şükür biz müslümanlar, kaybolmaz ve kaybetmeyiz. Âhirete yolcu, vatana rücû ederiz. Hasretin de vuslatın da en güzeli inananlara mahsustur.
7 notes · View notes
muvahhid · 2 years
Text
‘ Gamlanma Azizim ..!
Her şey aslına rücû eder. Sen sadece seyr et...’
7 notes · View notes
fatomahperi · 2 years
Text
Tumblr media
🔥🧡
Demir biçim alsın diye kor alevlere atılır.
Yanar, pişer ve olur.
Nihâyet her şey aslına rücû eder.
Sıcak olan soğur, soğuk olan ısınır.
Öyleyse ahvâline vâh etme.
Dert bildiğin belki de dermânındır.
Hayırlı Akşamlar Diliyorum..🙋‍♀️
8 notes · View notes
murad-nur · 2 years
Text
DÜNYADA SANA AİT ÇOK EMİRLER VAR.
Video İndir 
İ’lem eyyühe’l-aziz! Dünyada sana ait çok emirler vardır. Amma ne mâhiyetlerinden ve ne âkıbetlerinden haberin olmuyor: Biri, cesettir. Evet, cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder. Biri de hayat ve hayvaniyettir. Bunun da sonu ölüm ve zevaldir. Biri de insaniyettir. Bu ise, zeval ve beka arasında mütereddittir. Dâim-i Bâkînin zikriyle muhafazası lâzımdır. Biri de ömür ve yaşayıştır. Bunun da hududu tayin edilmiştir; ne ileri, ve ne de geri bir adım atılamaz. Bunun için elem çekme, mahzun olma. Tahammülünden âciz, tâkatinden hariç olduğun tûl-i emel yükünü yüklenme. Biri de vücuttur. Vücut zaten senin mülkün değildir. Onun mâliki ancak Mâlikü’l Mülktür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh, Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun: ümitsizliği intaç eden hırs gibi. Biri de belâ ve musibetlerdir. Bunlar zâildir, devamları yoktur. Zevalleri düşünülürse, zıtları zihne gelir, lezzet verir. Biri de, sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce götüremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü, feda etmediğin takdirde, ya bâd-ı hevâ zâil olur, gider, veya Onun malı olduğundan, yine Ona rücû eder. Eğer vücuduna itimad edersen, ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücut bulunabilir. Ve keza, vücuduna kıymet vermek fikrinde isen, o vücuttan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihât-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır. Amma, o noktayı da elinden atarsan vücudun tam mânâsıyla nurlar içinde kalır. Biri de, dünyanın lezzetleridir. Bu ise, kısmete bağlıdır. Talebinde kalâka düşer. Ve sür’at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan, onları kalbine alıp kıymet vermez. Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezâiz evlâdır. Çünkü, o lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez. /RİSALE-İ NUR KÜLLİYATINDAN /MESNEVİ-İ NURİYE
0 notes
gokhanonat · 2 years
Text
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ
(Açıklamalı)
 
I
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
[zira] ölüm eşkıyaları Şehzade Mustafa’yı yok ettiler.
Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı.
Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı.
Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı.
O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi.
Felek zamanın padişahını o [iftiracılardan] yana döndürdü.
Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı.
Yalancının kuru iftirası ve gizli kini
gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı.
Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı.
O cani gibi cinayet işlemedi;
[fakat kendi] canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı.
N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm.
Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi
Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi.
II
Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp
Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp
Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı;
Gönlü şevk ile gündüz gibi [aydınlık]idi.
Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp
Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp.
Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü;
kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.
Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp
Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp.
Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu;
otağının çadırları karlı dağlara benziyordu.
Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp
El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp.
Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu.
Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü.
Tutuldı gelmedi çünkim o mâhpâre dönüp
Görenler agladılar ebr-i nev-bahâre dönüp.
O ay parçası tutuldu; dönüp gelmeyince
[bu durumu] görenler ilkbahar bulutu gibi ağladılar.
Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânına düşen olur hemîşe nâpeyda.
Bu dünya çadırı iki başlı bir ejderhadır.
Onun ağzına düşen elbette görünmez olur.
III
O bedr-i kâmil ü ol âşinâ-yı bahr-i ulûm
Fenâya vardı telef itdi anı tâli’-i şûm.
O olgun dolunay [gibi kemâle ermiş şehzade], o ilimler denizinin aşinası yok olup gitti;
onu uğursuz talih telef etti.
Dögündi kaldı hemân dâg-ı hasretiyle nücûm
Göyündi şâm-ı firâkında toldı yaş ile Rûm.
Yıldızlar dövünüp tamamen [şehzadenin] hasreti yarasıyla kaldı.
Anadolu, onun ayrılık akşamında yandı, yaşla doldu.
Kara geyürdi Karamana gussa itdi hücûm
O mâhı ince hayâl ile kıldılar ma’dûm.
Gam Karaman’a hücum etti kara[lar] giydirdi.
O ayı ustaca hilelerle yok ettiler.
Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm
Rızâ-yı Hak ne ise râzî oldı ol merhûm
Zehirli yılan [gibi kement] boynuna hale gibi dolandı;
o merhum [şehzade], Allah’ın takdiri ne ise razı oldu.
Hatâsı gayr-i muayyen günâhı nâmalûm
Zihî şehîd-i saîd ü zihî şeh-i mazlûm
Şuçu belirsiz, günahı malum değil.
Ne kutlu bir şehit ve ne büyük zulme uğramış bir şah.
Yüz urdı hâke o meh aslına rücû itdi
Seâdet ile hemân kurb-i Hazrete gitti
O ay [gibi parlak şehzade] yüzünü toprağa koydu, aslına döndü.
Mutlulukla çabucak Allah’ın huzuruna gitti.
IV
Getürdi arkasını yire Zâl-i devr ü zemân
Vücûdına sitem-i Rüstem ile irdi ziyân.
Zamanın Zal’i [şehzadenin] arkasını yere getirdi,
vücuduna Rüstem’in zulmü ile zarar geldi.
Döküldi gözyaşı yılduzları çoğaldı figân
Dem-i memâtı kıyâmet güninden oldı nişân.
Gözyaşı yıldızları döküldü, feryat çoğaldı;
onun ölüm saati kıyamet gününü andırdı.
Girîv ü nâle vü zâr ile toldı kevn ü mekân
Akar su gibi müdâm aglamakda pîr ü cüvân
Kâinat feryat, figan ve inilti ile doldu.
Genç, ihtiyar [herkes] akar su gibi durmadan ağlamakta.
Vücûd iline akın saldı akdı eşk-i revân
Eyâ serîr-i seâdetde pâdişâh-ı cihân.
Ey saadet tahtında [oturup duran] cihan padişahı!
Dökülen gözyaşları vücut ülkesine akın salıp aktılar.
O cân-ı âdemiyân oldı hâk ile yeksân
Diri kala ne revâdur fesâd iden şeytân.
O insanların canı [gibi sevdiği şehzade] toprak ile bir oldu.
Fitne çıkaran şeytanın diri kalması reva mıdır?
Nesîm-i subh gibi yirde koma âhumuzı
Hakâret eylediler nesl-i pâdişâhumuzı.
Padişahımızın soyunu tahkir ettiler.
Âhımızı sabah rüzgârı gibi yerde bırakma.
V
Bir iki egri fesâd ehli nitekim şemşîr
Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr.
Kılıç gibi eğri birkaç fesatçı,
birkaç sahte mektubu [şehzadeyi] öldürmeye ok gibi kullandılar.
Gelür ezelde mukadder olan kalîl ü kesîr
Hezâr kayserün oldı leyâl-i ömri kasîr
Ezelde az veya çok olarak takdir edilen [her şey başa] gelir.
Binlerce kayserin ömür geceleri kısa oldu.
Eceldür âdeme derbend-i teng ü târ-ı asîr
Zarûrîdür bu iki ugrar ana cüvân ile pîr.
Ölüm insan için dar ve karanlık olan zorlu bir geçittir.
Genç ve ihtiyar [herkesin] ona uğraması kaçınılmazdır.
Yirini zîr-i zemîn eyledi o mihr-i münîr
Yirini gitdi cihândan nite ki merd-i fakîr.
O parlak güneş yer altına yerleşti.
Dünyadan fakir bir kimse gibi yerinerek gitti.
Bu vâkıa olumaz halka kâbil-i tabîr
Ki Erdişîr-i velâyetde ola âdet-i şîr.
Bu rüyanın halka yorumlanması mümkün olamaz.
Velayetin Erdişîr’inde arslan âdeti bulursun.
Bunun gibi işi kim gördi kim işitdi aceb
Ki oglına kıya bir server-i Ömer-meşreb.
Acaba böyle bir işi kim görmüş, kim işitmiştir?
Ömer tabiatlı bir hükümdar oğluna kıysın.
VI
Ferîd-i âlem idi, âlim idi, alem idi
Muhammed ümmetine mevti mevt-i âlem idi.
Âlemde biricik idi, alim idi [hatta] çok alim idi.
Onun ölümü Muhammet ümmetine âlemin ölümü gibi oldu.
Ziyâde mâtem idi, haylî emr-i muzam idi
Salâh ü zühdî kavî itikâdı muhkem idi.
[Şehzadenin ölümü] büyük bir yas, pek büyük bir hadiseydi.
Onun iyiliği, zühdü ve takvası kuvvetli, inancı sağlamdı.
Meşâyih ile musâhib ricâle hemdem idi
Kerâmetiyle kerîmü’l-hisâl âdem idi.
Şeyhlerle sohbet eder, rical ile bir arada olurdu.
Kerem ve ihsanıyla yüce hasletlere sahip bir kimseydi.
Nücûm gibi cihândîde vü mükerrem idi
Vücûdı muhteşem ü şevketi muazzam idi.
Yıldızlar gibi dünya görmüş ve hürmet edilen idi.
Vücudu ihtişamlı ve heybeti azametliydi.
Tevâzu ile selâmında hôd müsellem idi
Aceb o bedr-i temâmun ne âdeti kem idi
Onun tevazu ile selam alıp verişi de [herkesçe] bilinirdi.
Acaba o tam dolunay [gibi olgun zat] ın ne huyu kusurluydu?
Hayflar oldı ana iftirâ ile gitdi
Huzûr-ı Hakk’a düâ vü senâ ile gitdi
Ona çok yazık oldu, iftira ile gitti.
Allah’ın huzuruna dua ve övgülerle gitti.
VII
Sipihrün âyenesinde göründi rûy-i fenâ
Kodı bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ
Feleğin aynasında yokluğun yüzü göründü;
[bunun üzerine şehzade] bu çokluk alemini bırakarak sonsuzluk âlemine yöneldi.
Garîbler gibi gitdi o yollara tenhâ
Çekildi âlem-i bâlâya hemçü mürg-i Hümâ.
Kimsesizler gibi o yollara yalnız başına gitti.
Hüma kuşu gibi yüce âleme çekildi.
Hakîkaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana
Nasîbi olmasa tan mı bu cîfe-i dünyâ.
Gerçekte düşman onun yücelmesini sağladı.
Bu dünya leşi onun kısmeti olmasa buna şaşılır mı?
Hayât-ı bâkîye irişdi rûhı ey Yahyâ
Şefîkı rûh-ı Muhammed refîkı zât-ı Hüdâ.
Ey Yahya! [Şehzadenin] ruhu sonsuz hayata kavuştu.
Şefkatçisi Muhammet’in ruhu, yoldaşı ise Allah’ın zatı[dır].
Enîsi gâyib erenler, celîsi ehl-i safâ
Ziyâde ide yaşum gibi rahmetin Mevlâ.
Dostu gayb erenleri, oturup kalktığı kimseler safa ehli[dir].
Allah rahmetini yaşım gibi çok eylesin.
İlâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun
Nizâm-ı âlem olan pâdişâh sag olsun.
Allah’ım! Firdevs cenneti ona mesken olsun.
Âleme nizam veren padişah sağ olsun.
Taşlıcalı Yahya Bey
(1489 - 1582)
0 notes
mebhabernet · 3 years
Text
İstircâ ne demektir? 2021
İstircâ ne demektir? 2021
İstircâ ne demektir? İstircâ; bir musibet anında Allah’ın takdirine rızâ gösterip O’na sığınarak teselli bulmayı ifade eden söz ve davranışlar için kullanılan bir terimdir. İstircâ ne demektir? Sözlükte “geri dönme, yapılmakta olan bir işi, bir davranışı terketme” anlamındaki rücû‘ kökünden türeyen istircâ‘ musibete uğrayan, özellikle bir yakınını kaybeden müminin Bakara sûresinin 156. âyetinde…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
emretekinresmi · 3 years
Text
Kadim kelimelerimize rücû (2) :
1) Anlam: Mânâ, meal
2) Anlatı: Hikâye
3) Anlatım: İfâde
4) Ansımak: Hatırlamak
5) Araç: Vasıta
6) Ardıl: Halef
7) Asal: Esâsî, Başlıca
8) Aşama: Merhale
9) Atanmak: Tâyin Olunmak
10) Atılım: Hamle
15 notes · View notes
kbremir · 3 years
Text
Kokusuz, cansız, plastik çiçeklere benziyor aslını yitirmiş her şey.
Bunu gerçek bir çiçeğin has kokusunu unutacak kadar özleyince idrak edeceğiz. Ne hazin.
Olan, aslına rücû edene dek.
| Zeynep Merdan
20 notes · View notes
caginmumineleri · 3 years
Text
Tevbe
Tumblr media
Tevbe (tevb, metâb) Arapça’da “geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak” anlamlarına gelmektedir ve “dinde yerilmiş şeyleri terk edip övgüye lâyık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanmaktadır. Tevbe, günah çıkarmak değil, günahtan yüz çevirmek ve sevaba yönelmektir. Peygamber Efendimiz (sav) özellikle de üç aylarda yapılan tevbenin faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şaban ayının on beşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder.” [Tirmizî, Savm, 39]
“Şüphesiz Allah Teâlâ Şaban ayının on beşinci gecesinde kullarına muttali olur (yani rahmetini dünya semasına indirir) ve şirk koşup müşrik olanlar ile öfke ile dolup müminlere düşmanlık yapanlar dışında, yarattıklarının hepsini bağışlar.” [İbn Mace, 1390; İbn Hibban, 5665]. Bizler; Allah Rasulü (sav)’nün sözleri doğrultusunda bu değerli üç ayları tevbe ile geçirmeli ve tevbenin manasını hakkıyla kavrayabilme gayretinde olmalıyız.
6 notes · View notes
ilknur-99 · 3 years
Text
Biri de sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse beraberce götüremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü feda etmediğin takdirde ya bâd-i heva zâil olur, gider veya onun malı olduğundan yine ona rücû eder. Risale-i Nur | Mesnevi-i Nuriye
Tumblr media
2 notes · View notes
mutmain1blog · 4 years
Text
Tumblr media
sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse beraberce götüremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış.
Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü feda etmediğin takdirde ya bâd-i heva zâil olur, gider veya onun malı olduğundan yine ona rücû eder.
(Mesnevi-i Nuriye 119.sh - Risale-i Nur)
44 notes · View notes