Tumgik
#Yatak Odasından Duruşma Salonuna
okumaodasi · 10 months
Text
YATAK ODASINDAN DURUŞMA SALONUNA
1956 yılında, Kuzey Rodezya’nın bir köyünde, çaresiz bir kadın, evliliğini yoluna koymak için kabilenin ileri gelenlerinden oluşan yerel bir mahkemeden yardım istedi.
Tumblr media
Kocasıyla ilişkisi sallantıdaydı. Yakın zamanda hem kocasına hem de kendine zührevi bir hastalık teşhisi konmuştu.
Kocası hastalığı ondan kaptığında ısrar ediyordu ama kadın, kendisinin asla sadakatsizlik etmediğini, tersine hatalı olanın kocası olduğunu savunuyordu.
Adam bir keresinde kadını bıçaklamakla ve daha kötüsü, ona büyü yapmakla tehdit etmişti. Ne var ki bütün bunlar çifti mahkemelik etmeyecekti, ta ki kadını o gün mahkemeye koşturacak kadar dayanılmaz, o derece çirkin bir şey olana kadar.
Şafak vakti kadın uyandığında memesini kocasının ağzında buldu. Kocasının büyü yapma tehdidini anımsayıp korkuya kapıldı.
Mahkemedeki oturumda yörenin ileri gelenlerinden akil biri kocaya sordu: “Karınızın memesini emerken ne düşünüyordunuz? (salondaki bir bebeği işaret ederek) bunun gibi küçük bir çocuk musunuz? Bunu neden yaptınız?” Kocanın cevabı durumu daha da kötüleştirmekten öteye geçmedi. “Sevdiğimden,” dedi.
Akil adam kuşkuluydu. “Sevgi ha! Karınız uykudayken sevginizi bu şekilde gösteriyorsanız garip biri olmalısınız.”
Akil adam kocayla bir süre tartıştı. Koca ithamlara karşı çıkıp yalnızca karısına duyduğu müşfik sevgiyi sergilediğini söylerken akil adam, kocanın büyü yaptığından giderek daha fazla kuşkulanmaya başladı.
Sonunda şöyle konuştu: “Hayır, hayır… Karınızla giderseniz onu öldürürsünüz diye korkuyorum.” Kadın gece polis nezaretinde tutuldu ve sonra mahkeme işlemleri devam etti.
20. yüzyılın ortasında Kuzey Rodezya’da bu tür tartışmaların mahkeme müdahalesini gerektirdiği tek vaka bu değildi.
Başka bir adam karısının memelerini emerek onu kısırlaştırmakla suçlanmıştı. Keza kadınlar, kocalarının kendilerine oral seks veya kendileri uyurken ilişkiye girmelerine bir son vermek için sık sık mahkemeye başvuruyorlardı.
Kocalarını âdet çamaşırlarını çalıp kumarda şans getirsin diye tılsım olarak kullanmakla suçladıkları vakalara da rastlanıyordu. Kabilenin yargıçları bu suçlamaları ciddiye alıyordu.
Onlara göre uyuyan bir kadınla cinsel ilişkiye girmek, bir cesetle sekse benzerken günün herhangi bir vaktinde bir kadının memelerini emmek, yetişkinin rolüyle çocuğun rolünü birbirine karıştırıyordu.
Bu toplumda bir kadının âdet kanının bulaştığı çamaşırlar basit bez parçaları değildi; çoğalmanın iyiye veya kötüye kullanılabilecek muazzam gücünü taşıyorlardı.
Bu kıyafetleri kumarhanelerde şans getirsin diye kullanmak, evrenin koruyucu güçlerini ziyan etmek demekti. Bu bağlamda mahkemenin memeyi emen kocayı karısından uzak tutmak için koruyucu tahsis etmesi, tartışmalı durumlarda makul bir tepkiydi.
Öte yandan, mahkeme kararlarını gözden geçiren Britanyalı kolonyal görevliler, bu inançların hiçbirini paylaşmıyorlardı.
Evlilik içi seksin sadece karı kocayı ilgilendirdiğini ve dolayısıyla mahkemenin müdahalesinin yakışıksız olduğunu düşünerek çoğu kez bu tür davaları başlarından savıyorlardı.
Karısı uyurken onun bedeninin tadını çıkaran bir adam sadece hakkı olan erotik hazzı alıyordu ve kaba güç kullanmadığı sürece hukuka düşen bir rol kalmıyordu. Güç, büyücülük ve şansa dair bütün bu konuşmalar ilginç ama yersizdi.
Bölgedeki yerel mahkemeler Avrupalıların bu davaları ciddiye almamalarından şikâyet ediyorlardı, fakat onlara aldırış eden yoktu.
Eric Berkowitz
1 note · View note