Tumgik
#Yerel Yönetimler
ncdtgrsy · 2 years
Video
youtube
AK Parti grup başkanvekilleri Ankara’da buluştu
2 notes · View notes
lolonolo-com · 6 months
Text
Yerel Yönetimler 2022-2023 Final Soruları
Yerel Yönetimler 2022-2023 Final Soruları 1. I. merkezi idarece yapılan her türlü yardım ve desteği koordine etmek izlemek ve acil durumlarda bizzat yerine getirmek II. emniyet hizmetlerinin gerektirdiği harcamalarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek III. Başkanlığın katılımcı kuruluş olarak Organize Sanayi bölgelerinde sahip olduğu tüm haklı yetkilere ilişkin iş ve işlemleri yürütmek IV. ileride…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
erttv · 10 months
Text
UCLG BAŞKANI ALTAY’A FİLİSTİN YEREL YÖNETİMLER BİRLİĞİ’NDEN TEBRİK MEKTUBU
Filistin Yerel Yönetimler Birliği Genel Müdürü Abdallah Anati, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı Başkanı ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’a UCLG Dönem Başkanlığını devralması dolayısıyla tebrik mektubu gönderdi. Anati, ayrıca Konya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen UCLG Dünya Konseyi’nde Başkan Altay’ın Filistin’e verdiği destek ve İsrail’e karşı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
okuryazarlar · 4 months
Text
Tumblr media
Sokak hayvanları tarafından kimi zaman zarar görmemize neden olan üzücü olaylar yaşıyoruz.
Ancak şunun adını koymak lazım. Bu sorunun öznesi, hayvanlar değil, bizlerin ve can dostlarımızın can güvenliğini koruması gereken devlettir. Devlet, bu konuda düzenleyici yetkilerini ve gücünü tam olarak kullanmamakta, adeta iki mağduru karşı karşıya bırakmaktadır.
İhmaller nedeniyle oluşan bu acı reçetenin faturası, can dostlarımıza ödetilemez. Bu sorunu itlafsız çözmenin tek geçerli ve bilimsel yolu, merkezi ve yerel yönetimler arasında kurulması beklenen güç ve vizyon birliğidir. Fakat gündelik siyasetin gölgesinde bu birlik bir türlü tesis edilememektedir.
Bizler, bu ülkenin halkı, hayvan hakları konusunda daima Batı uygarlığından birkaç gömlek ileride ve uygar olduk.
İtlafın, uyutmanın, bu ülkenin kanunlarında yer almasına asla müsaade etmedik. Bundan sonra da müsaade etmeyeceğiz.
Çünkü biz bu ülkede can dostlarımıza sadece merhametle bakmayız. Onlarla adalet içinde yaşarız. Yaşamı ve yaşadığımız alanları, sokakları, parkları onlarla paylaşırız.
Halkımızın bu duruşu bir tesadüf değildir. Bilinçli bir tercihtir. İradi bir kültürdür. Bu derin kültür, bir gecede bir kağıt parçasıyla değiştirilemez.
Kimse bize Batı’daki bazı ülkeleri örnek gösterip can dostlarımızı uyutalım demesin.
Vicdanımızı da, can dostlarımızı da uyutamayız. Uyutmayız…
Hükümeti ve belediyeleri, ivedilikle, bizlerin ve can dostlarımızın sokaklardaki can güvenliğini sağlamak konusunda ortak bir politika ve eylem planı belirlemeye ve uygulamaya davet ediyoruz.
27 notes · View notes
dokuntuler · 22 days
Text
Yeğenime anaokulu arayışımız devam ettiği için, benim gönlümü kıran bir durumdan bahsetmek istiyorum. Zaten biliyordum ama bu süreçte suratıma çarpması hoş olmadı. Devlet okulları 4-5 yaş sınıfı açtığından 4 yaş altı (1 ay ile bile kaçırabilir) özel sektöre yönelmek zorunda. Ama çalışan anne sayısı giderek artıyor artık bunun 3 yaşı da kapsaması lazım. Bu göz ardı ediliyor çünkü sınıf ve öğretmen demek devlet için gider demek. Belediyelerin buna yönelik çalışmaları az olanlar da haliyle yetersiz. Özel sektörde arayışa girince bir maaş kadar fiyat çıkıyor karşınıza. 15-20- -25 bin alelade kreş fiyatları. Bir tane 7 bine bulduk. Okul nisapeten güzel ama bilin bakalım ucuz etin yahnisi ne? Süleymancılar. Uygun fiyatlı merkezler hep bir şeyci. KARDEŞİM BEN ÇOCUĞUMU BU GİBİ YERLERE GÖNDERMEK İSTEMİYORUM ve göndermeyeceğizde. Ama hükümet ya da yerel yönetimler neden aileleri buna itilmek zorunda bırakıyor. 2 maaşla anca geçinen bir ailede hele de bakım verecek başka biri yoksa mecburen ucuza gidiyor hop bilmemnecilerin kucağına.
12 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
In Portugal, in some places where Arab influence was more pronounced, local authorities put Muslim symbols on their coats of arms.
In the Algarve they usually place a Moorish king and a Christian king.
There are more coats of arms. I don't even know them all.
وفي البرتغال، في بعض الأماكن التي كان فيها النفوذ العربي أكثر وضوحًا، وضعت السلطات المحلية رموزًا إسلامية على شعاراتها. في الغارف عادة ما يضعون ملكًا مغاربيًا وملكًا مسيحيًا. هناك المزيد من المعاطف من الأسلحة. أنا لا أعرفهم جميعًا.
Portekiz'de Arap etkisinin daha belirgin olduğu bazı yerlerde yerel yönetimler armalarına Müslüman sembolleri yerleştirdiler.
Algarve'ye genellikle bir Mağribi kral ve bir Hıristiyan kral yerleştirirler.
Daha çok arma var. Hepsini tanımıyorum bile.
20 notes · View notes
beyinsizadamm · 8 months
Text
6 Şubat'ta ölenleri unutmayalım elbette ama unutmamamız gereken sadece can kayıpları, yıkılan evler, kaybolan şehirler olmasın. O konutlara imar affı verenleri, halkın çadırını halka parayla satmaya çalışanları, merkezi yönetimle yerel yönetim birlik olmazsa yardim gelmez diyenleri de unutmayın.
7 notes · View notes
denizzzfm · 3 months
Text
yerel yönetimler dersini pembe kalemle başlıklandırdım keşke bu kadar tatlış olsa😔
3 notes · View notes
turqlands · 1 year
Text
Ben 240 sayfa siyasetname okuyamam diyenler için mutabakat metninin özeti…😉 📌Seçim barajı %3 olacak
📌HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılacak, Adalet Bakanı Hakimler Kurulunda olmayacak
📌Cumhurbaşkanı 1 defa 7 yıllık seçilecek
📌AİHM veya AYM kararlarına uymayan hakim ve savcılara yaptırım uygulanacak
📌Kamuya girişlerde mülakat uygulaması kalkacak
📌KPSS ücretsiz olacak
📌Belediyelere kayyum uygulaması kalkacak
📌Parti kapatma davaları TBMM iznine tabi olacak
📌Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'ne taşınacak
📌Cumhurbaşkanlığına bağlı saray, yalı ve köşkler halka açılacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Özel yetkili mahkemelere son verilecek
📌Ceza mahkemelerinde savcılar, avukatlarla eşit olacak
📌CMK görevlendirmelerinin kapsamı genişleyecek
📌Sosyal medya yasası uluslararası standartlara göre yeniden düzenlenecek
📌Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrılacak, 2 bakanlık olacak
📌Bakan yardımcılıkları kaldırılacak, müsteşarlık gelecek
📌Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti sona erecek
📌Belediyelerin ödenekleri arttırılacak
📌Yolsuzluk suçlarında zamanaşımı olmayacak
📌Yurtdışına kaçırılan paraların geri alınması için "Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi" kurulacak
📌Pazarlık usulü ile yapılan ihaleler geçmişe dönük olarak incelenecek
📌Türkiye kara para aklamada Gri Liste'den çıkarılacak
📌Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılan konular, kanun kapsamına geri alınacak
📌Vatandaşın bilgi edinme hakkını ihlal eden memurlar yaptırıma tabi tutulacak.
📌Enflasyon 2 yıl içinde tek haneye düşecek
📌Kişi başına milli gelir 5 yılda 2 katına yükselecek
📌5 yılda 5 milyon yeni iş yaratılacak
📌İhracat hedefi 600 milyar dolar
📌TCMB Başkanı bağımsız olacak, görevden alınamayacak
📌TCMB, Ankara'ya geri taşınacak
📌128 milyar doların akıbeti araştırılacak
📌KKM uygulamasına son verilecek, eski hesaplar vadesi dolunca yenilenmeyecek.
📌İmar rantları vergilendirilecek
📌İstanbul uluslararası finans merkezi olacak
📌Kreş sayısı arttırılacak
📌İşsizlik fonu işçiler için kullanılacak
📌Çalışanların vergi ve prim yükü azaltılacak
📌Eğitim ve öğretimde KDV düşecek
📌İşyeri stopaj ödemeleri düşürülecek
📌Okullarda ücretsiz su, süt ve öğle yemeği verilecek
📌Okul kitapları, yardımcı kitaba ihtiyaç duyulmayacak hale getirilecek
📌Sansür yasaları kaldırılacak
📌Lise giriş sınavı uzun vadede kaldırılacak
📌1+5+4+3 eğitim sistemine geçilecek
📌İlkokul 5 yıl, ortaokul 4 yıl, lise 3 yıl olacak
📌Köy okulları geri açılacak, taşımalı eğitim sona erecek
📌YÖK kapatılacak
📌Üniversiteleri, akademisyenler yönetecek
📌Öğretmen atamalarında mülakat kaldırılacak
📌Harika çocuk yasası çıkarılacak
📌Festival yasakları kaldırılıp, festival teşvikleri verilecek
📌Mülki amirlerin festival ve konser yasaklama yetkisi iptal edilecek
📌25 yaşına kadar gençler kültürel faaliyetlere ücretsiz katılacak
📌Şehir içindeki sanayi tesisleri taşınacak
📌2050 yılında sıfır karbon hedefi konulacak
📌Yeşil dönüşümü destekleyen İklim Bankası kurulacak
📌Kalıcı yaz saati uygulaması kaldırılacak
📌Orman yangını olan alanda inşaat yapılması yasaklanacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Çiftçilerin tohum maliyeti %50 desteklenecek
📌Alım fiyatları sezon öncesinde açıklanacak
📌İlk konut alımında tapu harcı alınmayacak
📌Mevcut savunma sanayi projeleri devam ettirilecek
📌Tank Palet Fabrikası geri alınacak
📌Akkuyu Nükleer Santrali'nin sözleşmesi gözden geçirilecek
📌Yüksek fiyatlı doğalgaz alım sözleşmeleri yeniden değerlendirilecek
📌Kanal İstanbul iptal edilecek
📌Atatürk Havalimanı hizmete açılacak
📌Araç muayene istasyonlarındaki tekel kaldırılacak
📌Gümrük Birliği Anlaşması güncellenecek
📌Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Koruma Kurulları özerkleştirilecek
📌24 saat açık kütüphaneler yapılacak
📌Yeni termik santral yapılmayacak
📌Cumhurbaşkanının orman vasfını kaldırma yetkisini kaldırılacak
📌Yanan ormanlara verilen imar izinlerinin tümü iptal edilecek
📌Yeni şehir hastanesi yapılmayacak
📌Şehir hastaneleri nedeniyle kapatılan devlet hastaneleri açılacak
📌Askeri hastaneler geri açılacak
📌İşe alımlarda cinsiyetçi soru sorulmayacak
📌8 Mart'ta kadınlar izinli sayılacak
📌Gençler pasaporta ücret ödemeyecek
📌Yurtdışı çıkış harcı kaldırılacak
📌Gençlere aylık 5 gb ücretsiz internet
📌Emekli maaşlarına enflasyon+büyüme zammı yapılacak
📌TOKİ yalnızca sosyal konut üretecek
📌TOKİ konutları peşinatsız, taksitle satılacak
📌İhtiyaç kadar öğrenci yurdu yapılacak, öğrenciler vakıf dernek yurtlarına mahkum edilmeyecek
📌F-35 projesine döneceğiz
📌Kapatılan askeri okullar açılacak
📌Kuvvet komutanlıkları, Genelkurmay'a bağlanacak
📌AB ile yapılan geri kabul anlaşması gözden geçirilecek
📌Düzensiz göç gelen ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapılacak
📌Geri gönderme merkezleri arttırılacak
📌Türkiye'deki düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere sınırdışı işlemleri hızlanacak
📌İstisnai vatandaşlık kapsamı daraltılacak
📌Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü sağlanacak
📌 Yabancılara konut almaları ya da döviz getirmeleri karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasına son verilecek
📌 Altay Tankı, Milli Muharip Uçak, TF2000 Firkateyni projelerinin gerçekçi şekilde ilerleyebilmesi özel bütçe sağlanacak, bu projelere özel uzman personel tahsis edilecek.
Zorunuza Gitmesin Adalet...
%75 İle, Geliyor Gelmekte Olan !
19 notes · View notes
seslimeram · 8 months
Text
Yıkıcılık
Tumblr media
Gündelik koşuşturmanın ortasında doğrudan keskin bir hat olarak yıkıcılık var ediliyor. Behemehal anlamlandırılan bir suretle önü alındığı bildirilen oysa gündelik yaşam hali, pratiklerini imkansız kılan her ne varsa o yıkıcılık ekseni üstünden sözüm ona didaktik bir var etme, anlatım gayretinde eyleme dönüştürülüyor. Her gün perişanlık, her yer karanlık, zifiri kapkaranlık. Bütünüyle bir bozgunculuk hali içinde her gün yurttaşın haklarının açık bir biçimde talan edilmesine devam olunuyor. Bir yönelim olarak hak ihlalleri eylemsellik olarak öne çekiliyor. Ne verili haklar, ne yazılmamış kural ve kaidelerden müteşekkil olan insanlık mefhumunun temellerindeki ihtimaller yerinde duruyor artık. Müştereklerimiz bu kesintisiz şablon içerisinde derdest olunuyor. Günlük yaşam pratikleri zora koşulurken bir hal, bir güzergah üstünde asgari bir yaşam istemi de derdest ediliyor anbean, her yerde. Muktedirin yeni ülkesinin temelleri tüm o primitif, pragmatist tehdit döngüsünü yeniden imal ederek, göz boyayan masalları aksettirip dururken korku filminin ta kendisini hakikat kılabildiği tahayyüllerle var ediliyor. Biçimsiz, mesnetsiz, yok yere değil aralıksız bir teslimiyet hali için durmadan hayata saldırıyor muktedir. Yenilendiği söylenen saha ve şu zeminde eskinin ta kendisi günbegün restore ediliyor. Bir örnek olagelen yıkım, terör, ekseninde yaşam bu saldırılarla birlikte kuşatılıyor.
Bir yerlerde birilerinin aldığı kararların herkesin hayatını etkileyebilmesidir mesele biraz daha açık bir biçimde. Yıkıcılığı keskin bir hat olarak yaşamın orta yerinde konumlandırır iken muktedir eyledikleriyle beraberce geriye dönülemeyecek olan katran karanlığının da temellerini sağlama alır. Bir gün şeriat çağrısıdır bu çıkagelen, bir gün her türlü yılışıklığı bünyesinde barındıran ekonomi politik yönetiminin arkası yarın kuşağına dönmüş siyaseti paravan kılan akçalı işlerinde. Devletlinin olur verdiklerinin milyonlarca dolarlık ranta ait pazarlarda boy göstermelerinden bu hali devamlılıkta okuyabiliriz. Bir başka halde şimdi o mimli televizyon ekranlardan, iki satır manili abuk sabuk bir tecrübe insanı diye anılan ve bildirilen bir şahsiyetin pavyon güzellemesine sahne olduğu yerde o muktedir olanların et pazarlarından pay kaptıkları yerin meselidir o yıkıcılığın işlemesi. Et pazarlarından tüm o silah, insan, uyuşturucu ticaretlerine bir biçimde kollukça yakalandığı kadar kenardan bir biçimde sümen altı edilerek götürülenlere, aralıksız bir yağmacılık halinin orta yerinde yıkım sıradanın gündelik yaşamına demirbaş kılınır. Yenilenmiş ülke tiradı aralıksız saha ve ekranlarda zikredilirken o yıkımın gündelik bir tahayyüle dönüştüğü zemin var edilir, hiçbir yere gitmeyen, ilerlemeyen, dönüşmeyen bir karanlığın ortasına demirlemiş ülke ol aralıktan görünür kılınır. Burasıdır mesele.
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Maraş merkezli depremin yıldönümü yaklaşırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İskenderun Devlet Hastanesi'nin açılış törenine katıldı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Hatay'da deprem konutlarının inşasının devam ettiğini söyleyen Erdoğan, "Çeşitli sıkıntılarla, meşakkatlerle karşılaşıyor olsak da hedefimizden asla kopmuyoruz. Amacımız mümkün olan en kısa sürede Hatay başta olmak üzere tüm depremzede şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmaktır" ifadelerini kullandı.
'Hatay’a Geldi Mi?'
Erdoğan'ın depremlerin en büyük yıkımı yarattığı Hatay'da “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı” demesi sosyal medyada tepki çekti.
Saymaz: Muhalif Adaya Oy Verecek Şehirlere Göz Dağı
Gazeteci İsmail Saymaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözleri üzerine depremden etkilenen ve AKP'li belediyelerde olan illeri hatırlattı ve şöyle dedi:
"Erdoğan, belediyesi muhalif bir partide olan şehirlere “herhangi bir şeyin gelmeyeceğini” ilan ediyor.
Nerede söylüyor?
Depremin yerle bir ettiği, CHP’li bir belediye başkanı tarafından yönetilen Hatay’da.
Bu sözler yerel seçimde muhalif adaya oy verecek her şehre gözdağıdır.
Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’daki AK Partili belediye ile hükümet el ele ve dayanışma halinde değil miydi?
Neden bu üç şehrimiz de garip kaldı?
Geçen Kahramanmaraş’ta şehidimizin annesinin deprem çadırında yaşadığını görmedik mi?
O garip değilse…
Bu vatanda garip kimdir?
Belli ki yine bir sopalı seçime giriyoruz. İktidar muhalefetin elindeki büyükşehirleri geri almak için hizmet götürmemekle tehdit etmek dahil, hemen her yola başvuracak.
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket, doğal afet değildir.
Adaletsiz ve zalim idaredir."
Muhalefete yönelttiği eleştirilerin yanında bir de çağrı yapan Erdoğan, sorumluluğu paylaşmaya davet etmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
'İktidarın Eksiği Varsa Bunu Muhalefet Tamamlayacak'
"İktidarın eksiği varsa bunu muhalefet tamamlayacak. Belediyenin yetişemediği yerde merkezi hükumet devreye girecek. Resmi kurumların zorlandığı hususlarda sivil toplum örgütleri sorumluluk üstlenecek. Hülasaten 85 milyon, asrın birlikteliğini sergileyerek, şehirlerimizi en kısa sürede ayağa kaldırmanın yollarını arayacağız. Nasıl eleştirebilirim demek yerine 'ben ne yapabilir, nasıl katkı sunabilirim?' anlayışıyla bu meseleye yaklaşacağız. Bunu başardığımızda, hedeflediğimizden de çok kısa sürede depremin izlerini sileceğimizden şüphe duymuyorum.
Bugün buradan şu samimi çağrıyı yapmak isterim; Türkiye'deki muhalefeti, deprem konusunda polemik yapmak yerine vicdanlı, insaflı ve sorumlu davranmaya davet ediyorum."
Hatay'da 80 binin üzerinde bina yıkılmıştı.”
Yıkıcılık gündelik hayatın orta yerinde her nasıl var ediliyor, birinci elden can yakıcı bir örnek olarak baş efendinin sözleri zaten yeterince açıktır. Gayri resmi rakamlara göre en az beş yüz bin insanın canına mal olan bir deprem sonrasında, resmi rakamlarda tahribat bir yana, ilk kırk sekiz saatte devletin varlığının hiç edildiği / yok kılındığı bir zeminden iyilik var edilebilir miydi? Binlerce yurttaşın o iki, üç günlük sürede soğuktan can verdiği bir zeminde, salt öteki partiyi desteklediği için kurtarılmaktan alıkonulduğunun itirafını nasıl okuyabiliriz, başımız belaya girmeden! Merkezi yönetimin bir gölge gibi dayattığı hamleler, önyargılar söz konusuyken, insanların yaşam hakkını muhafaza etmek bir siyasi manevra hakkını doğurur mu? Bunca yalın bir halde, bir devletin en başındaki temsil sırf öyle arzuladığı için birinci senesini doldururken deprem ve sonrasında yaşatılanlar hiçbir ama hiçbir ders alınmaz mı? Bu kadar kötülüğü içselleştirip, yerel seçimler öncesinde bir kere daha aba altından sopayı çıkartarak, canlarından can çalınmış insanların yaralarına hiç merhem olunur mu, olabilir mi böyle bir şey! Tümüyle yıkıcılığı el üstüne tutarak bir ülkede kimsesizlerin kimsesi olunabilir mi? Baş amirin ortaya serdiği mutlak teslimiyetçi hal dışında on bir ilde yaşayan, sorunlarına çözüm bekleyen, halen barınma sorunundan ol gündelik yaşama geri dönüşü için rehabilitasyon ihtiyacını hisseden insanlara bu haller mi yardımcı olacaktır! Bütünüyle düşündürücü değil mi...
Abidin Yağmur’un Artı Gerçek’te yayınlanan haberidir: “Emek Partisi Mersin İl Örgütü, 11 ilde büyük yıkıma ve can kayıplarına neden olan Maraş depremlerinin yıldönümü dolayısıyla “Deprem ve Yerel Yerel Yönetimler. Emekçiler Ne Yapmalı” başlıklı bir panel düzenledi.
Panelde Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir ve Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan izlenimlerini ve düşüncelerini paylaştı.
'20 Gün Sonra Köylere Gittiğimizde “Sonunda Devleti Gördük” Diyorlardı'
Dr. Sevdar Yılmaz, “İlk 3 gün biz devleti yanımızda görmedik ve terk edildiğimizi düşündük. Türk Tabipleri Birliği ve diğer derneklerle, sendikalarla beraber 2 tane koordinasyon merkezi kurduk. Her iki merkezde de revirler kurduk, seyyar ekipler kurduk. Kırsalda ulaşılamayan yerlere, 186 noktaya ulaştık. Kırsaldaki kimi yerlere on beşinci, yirminci gün gittiğimizde, üzerimizde TBB ya da Hatay Tabip Odası amblemi olmadığı için insanlar “Nihayet devleti gördük” diye bize sarıldılar” dedi.
'Hırsızı Yakalıyorsunuz, Polis Almaya Gelmiyor'
Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz depremin birinci yılında Hatay’daki durumu şöyle özetledi:
*Şu anda mahallelerimizin yolları tarlaya dönmüş durumda. Köstebek yuvasına dönmüş durumda. Derin derin çukurlar var. Bunlar hurda demir için yapılıyor.
*Ağır hasarlı, oturulmayacak durumdaki binalara orta hasarlı raporu veriliyor ve insanlara bu binalarda oturabilirsiniz deniyor. Birçok orta hasarlı binanın önünde satılık yazıları var.
*Aile sağlığı merkezlerinde sıkça elektrik kesintisi oluyor, dışarıda poliklinik hizmeti vermek zorunda kalıyoruz.
*Güvenlik zafiyeti halen devam ediyor. Sürekli hırsızlıklar oluyor. Hırsızlar yakalansa da aynı gün bırakılıyor, bir başka yerde yakalanıyor. Siz yakaladığınız hırsızı polise teslim edemiyorsunuz. Polis almaya gelmiyor.
*Hijyenle ilgili sorunlarımız var. Temiz suya erişimle ilgili sıkıntımız var. Deri enfeksiyonları çok sık görülüyor ve iyileşmiyor. Çocuk, genç, yaşlı herkeste görüyoruz bu sıkıntıları.
* İş sağlığı ve işyeri güvenliği için işyerlerini gezdiğimizde işçiler için hiçbir önlemin alınmadığını, işyeri hekimleriyle, iş güvenliği uzmanlarıyla hiçbir şekilde çalışma yapılmadığını gördük.
*Hatay’da köylerin en büyük ihtiyaçlarından biri çadır. 1 yıl sonra bile çadır ihtiyacı hâlâ tam olarak karşılanamadı.
*Aşılarla ilgili problemimiz var. Aşı yüzdemiz yüzde 50’lerin altında şu an. Birçok hastalıkta aşı oranımız yüzde 50’nin altında.
*Hatay’da şu an en değerli şey demir. Ne insan sağlığı ne yaşam ne doğa önemli değil. En çok değer gören şey demir.
'Deprem Öncesinde De Deprem Anına Da Deprem Sonrasına Da Hazır Değiliz'
Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir de “Bu süreçten çıkardığım 2 sonuç var. Biri denetimsizlik diğeri cezasızlık. Bakanlar, deprem sonrasında yaptıkları açıklamalarda ve resmi yazılarda orta hasarlı binaların da yıkılacağını söylediler. Aradan 2 ay geçti söylem değişti. Orta hasarlı binaları da onabilirsiniz. Yeniden kullanabilirsiniz dediler. Bu binaların çoğu aslında ağır hasarlı. Birilerine, ağır hasarlı binaları orta hasarlı gibi göstermek için rüşvet veriyorlarmış. Biz ölüme davetiye çıkaran bir toplumuz. Maalesef biz depremin öncesine, deprem anına ve deprem sonrasına hazır değiliz. Ama hazır olmak zorundayız. Biz deprem ülkesiyiz. Bunu eğitimle çözmekten başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı.
Emek Partisi Genel Başkanı Aslan: Tehdit Dilini Kınıyoruz
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hatay’daki açıklamalarına tepki gösterdi.
Aslan, “Erdoğan dün Hatay’daydı. Depremin acıları henüz ortadan kalkmamışken söylediği sözler deprem kadar ağır ve tehlikeli şeylerdi. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler birlikte çalışmazsa hizmet alamazsınız. Bunun Türkçesi şudur: Ya AKP’ye oy vereceksiniz ya AKP’ye oy vereceksiniz. Ya da AKP’ye oy vereceksiniz! Yani bizim belediyelerimize oy vereceksiniz, eğer bu tutum olmazsa depremin yaralarını da sarmayız, hizmet de vermeyiz, kaynak da ayırmayız. Muhalefetten belediyeleri kazanan olursa da onlara hizmet edebilecekleri koşulları vermeyiz. Bu kadar açık. Bir tehdit, bir şantaj politikasıdır. 89’da Özal da aynı böyle yapmıştı. Eğer elleri kolları belediye başkanı istemiyorsanız ANAP’a oy verirsiniz demişti. Sonra ANAP tarih oldu, Özal tarih oldu. Erdoğan’ın bu tutumunu bir kez daha kınıyoruz. Bu tehdit ve şantaj politikalarına müsaade etmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.”
Yıkıcılık her nasıl var ediliyor, bütünüyle tanıklıklar zaten başlı başına bir meramı açık, aleni paylaştırıyor. Bir cerahat iklimi haline dönüşmüş olagelen yeni ülke tiradının tüm o ötesi / berisi bir kere daha ağır bir insanlık sınavına dönüştürülen Maraş depremleri sonrası ortaya serilen hallerle bariz kılınıyor. İnsanların yaslarına, acılarına, onca defa söz eylemlerine, imdat çığlıklarına rağmen daha depremin hemen ardından başlayarak ilk üç, dört gün yapayalnız kılınmalarından mesela bu mesel anlaşılabilir. Birinci yıl anmalarında ortaya çıkan kadük siyasetçilerin, yarayı görmek anlamak yerine tıpkı ol baş efendi gibi, kendi bildiklerini okudukları gezi programlarından görülebilir yıkıcılık. Yarayı imdat eden, bugünkü katran karanlığına isyana meram eyleyenleri göz ardı ederek evet bir tek bunu var ederek hangi güne varılabilir. Yıkıcılık sadece depremin sunduğu ve insan eliyle kotarılan hataların ardından çıkagelen bir mesel değildir. Milyonlarca insanın hayat haklarının, arda kalanların var ettikleri iyileştirme, yardımcı olma, dayanışma talep ve beyanlarına karşı kulakların tıkandığı bir zeminde hiçbir yere varılamayacak olduğu artık muhakkaktır. Bellek Gazetecisi, Kazım Kızıl’ın vizörüne takılan birkaç dakikalık kayıt zaten bütün o yıkıcılık ekseninden artakalanı da bildirecektir. Gökhan Zan’ın var ettiği meram bu yazının da anlatmaya çalıştığının sağlamasıdır. Oradaki öfkeyi inatla hâlâ anlamayanlar var... Yok edilmiş olanı fark etsinler diye daha ne etsin insanlar. Onca acının üstüne tek bir şey kalıyor: koca bir ah! O ah da bir gün birilerine hesap olur.... O ahlar bir gün bu ülkede karanlığın, kötülüğün karşısında yapayalnız kalanların buluştuğu bir çatı olarak hakkaniyeti bildirir. Bir gün hesabı sorulur... Bir gün...
Tumblr media
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Malatya – Emrah GÜREL – Associated Press – Los Angeles Times
2 notes · View notes
mervekaratas · 9 days
Text
Türkiye'nin Merkeziyetçilik Problemi
Türkiye'de merkeziyetçilik konusu açıldığında, insanlar bu konuyu terörizm ve vatanın bölünmezliği gibi klişelerle ele almaya meyillidirler. Oysa merkeziyetçilik gerek iktisadi gerekse sosyal çerçevelerde bu ezberci perspektiften çok daha kapsamlı olarak incelenmesi icap eden, insan hayatının her alanına etki eden devletin örgütlenme yapısını ilgilendiren bir konudur.
Merkeziyetçiliğin yarattığı hukuki sorunların, ekonomik sorunların, yapısal sorunların akılcı bir çerçevede tartışılması gerekir. Bunu sağlıklı yapabilmek adına da dünyadaki diğer ülkelerde desentralizasyon süreçleri nasıl işlemiş bunu somut olarak incelersek kendi ülkemizdeki sorunlara da daha kolay ışık tutabiliriz.
Mesela endüstriyel desentralizasyon süreçleri içinde benim sevdiğim bir örnek Japonya'dır. "Cities, Autonomy, and Decentralization in Japan" adlı eserde bu örnek açıklanır. Japonya'nın 2. Cihan Harbi'ndeki mağlubiyetini takip eden dönemde ABD'nin işgal güçlerini yönetip Japonya'yı dönüştürme yoluna gittiğini görebiliyoruz. Bu süreç 1945 ve 1952 yılları arası olarak tanımlanıyor. Bu dönemde işgal kuvvetleri türlü türlü ekonomik, sosyal, idari, askeri olmak üzere çeşit çeşit reformlar yürürlüğe koyduruyor.
ABD'nin bu süreçteki amacı basittir: O dönemde hem Maoizmin yükselişine, hem Sovyetlere karşı Asya'da komünist akımlar için iyi alternatifler yaratmanın icap etmesi. Japonya bu yüzden önemli bir rol oynuyor ABD için.
Tumblr media
Gelgelelim bu dönemde Japonya'nın yapısı daha çok bir state capitalism, haliyle de nepotizm ve yozlaşmışlık var. Japonya öyle bir anda teknoloji üretmekle anılan bir ülke olmuyor. Amerikan işgali uzun bir süre sanayi sitelerini de etkisi altına alıyor. Bundan ötürü Japonlar bir süre kendi teknolojilerini üretme hususunda umutsuzluk yaşıyorlar. Devamında da teknoloji ithal edip ithal ettiklerini geliştirme üzerine bir strateji kuruyorlar.
Eh, bizde nasıl İstanbul varsa onlarda da Tokyo var. Her şey Tokyo'da konsantre olmuş. Peki endüstriyel desentralizasyonu Japonya'da ne başlatıyor? 1960'ların başında Kyushu'da bir ekonomik kriz oluyor sanayide. Ama bu bölgenin altyapısı güzel. Yani ulaşım sorunu yok ve buradaki bölgesel krizden dolayı ucuza çalıştırabilecek bir sürü işçi var. Şirketler diyor ki "Neden Tokyo'da kalalım?" Böylece desentralizasyon süreci başlıyor. Böylece hem şirketler kazanmış oluyor hem de şirketlerin taşındığı bölge halkı kazanmaya başlıyor.
Şimdi İstanbul'u düşünün. İstanbul tek başına Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 30'undan fazlasını üretiyor. Bu sizce sağlıklı bir durum mudur? Bu durumun sebebi nedir?
Diyebilirsiniz ki "Bunun sebebi plansızlık, merkezi yönetim plan yapmadığı için böyle." Hayır, bizdeki sorun merkezi yönetimin plan yapmaması değil, bilakis merkezi yönetimin her işe haddinden fazla karışmasıdır.
Türkiye'de devlet ne yapıyor? Bir asgari ücret belirliyor. O asgari ücreti Edirne'deki de alıyor, İstanbul'daki de alıyor, Hakkari'deki de alıyor. İstanbul'da birileri evler pahalı diye şikayet ediyor, bunun sonucunda bütün ülkede kira artışına sınır getiriliyor. Piyasa dengeleri bozulunca bu sefer ev sahipleri diyor ki "Nasılsa daha sonra ben bu kirayı yükseltemeyeceğim en iyisi şimdiden daha yükseğe koyayım.", yok eğer bunu yapmazsa da mevcut kiracıları atabilmek için "Almanya'dan oğlum gelecek." moduna geçiyor, sonuç olarak problem çözülmediği gibi üzerine bir de millet birbirinin yakasına yapışıyor.
Ne oldu? Devlet sorunu çözmedi, daha da beter etti.
Oysa Türkiye idari bölgelere ayrıldığı ve buralardaki yerel yönetimler kendi asgari ücretlerini kendi iktisadi gerçekleri, kendi piyasa koşulları çerçevesinde belirlediği takdirde bambaşka bir tablo olabilirdi. İstanbul'a yığılmış o iş merkezlerinin ülkenin dört bir yanına daha ucuz iş gücü için dağıldığını tahayyül edin. Hem İstanbul'un talep fazlasından kaynaklanan, suni yöntemlerle baskılanmaya çalışılan konut krizi, trafik sorunu, o korkunç kalabalığı rahatlayacak, hem diğer şehirlerin ekonomileri canlanacak. Anlayacağınız üzere herkes kazanacak bu senaryoda, tüm ülkeyi tek merkezden yönetmek isteyen güç aşığı 2-3 kravatlı hariç tabii.
Dahası da şudur: Bir ülkenin bütün ekonomik aktivitesinin üçte birinin bu kadar küçük bir alana sıkıştırması zaten aşırı derecede risklidir. Niye risklidir? Çünkü İstanbul deprem bölgesidir. Bu koşullarda merkeziyetçi yönetimin İstanbul'daki işçi maliyeti ile Van'daki işçi maliyetinin aynı olmasına sebebiyet vererek bütün ekonomik aktivitenin İstanbul'a sıkıştırması yapılabilecek en aptalca kamu yönetimi hatalarından biridir.
Sentralize bir sistemi mantıklı bulabilmeniz müthiş homojen bir yapı olmanız gerekir.
Peki Türkiye homojen, küçük bir şehir devleti midir?
Gerçi küçük şehir devletleri de homojen olmuyor. Bakın Singapur'a. Çoğunluk Çinli ama 14'ü Malay, yaklaşık %9-10'u da Hint. Din deseniz üçte biri Budist, beşte biri ateist, yüzde 19'u Hristiyan, %15'i Müslüman. Çinliler şimdi çıkıp kendi etnik ve dini değerlerini bu toplumun kalanına dayatırsa ne olur? Bir sürü gereksiz kriz ortaya çıkar. Oysa adamlar 4 tane resmi dili koymuşlar oraya, işine bakıyor herkes. Refah içinde yaşıyorlar.
İsviçre'ye bakın, her kantonu ayrı bir dünya. İsviçre şimdi bölünmüş, egemenliğini yitirmiş, refahtan uzak bir ülke mi? Elbette değil.
Bizimkiler de 21. yüzyılda hâlâ kendi refah düzeylerini feda etme pahasına herkese "Türküm doğruyum çalışkanım." dedirme derdindeler. Kürtçe şarkı, tiyatro yasaklama derdindeler. Buna karşı çıkan herkesi de "PKK'lı, terörist" diye utanmadan yaftalıyorlar. Terörizm sorununu Kürtleri baskılayarak çözümleyebilecekleri inancıyla aynen devam ediyorlar.
Peki ülke bundan ne çıkar elde ediyor? Koca bir hiç.
Bunu dile getirmek sevgi pıtırcıklığı falan değildir, terörizmi meşrulaştırmak da değildir. Bu inat Türkiye'nin ülke olarak komple verimliliğini, yaşam standartlarını düşürmektedir. Kürtlerin temel eğitimini kendi dillerinde almasını engellemek demek, beşeri sermayeye ket vurmak demektir. Terör örgütleri için zorla dağa çıkarılacak daha fazla zavallı çocuk demektir.
Peki kim kazanmaktadır bu denklemde? Türkler değil. Kürtler de değil. Kim kazanmaktadır söyleyeyim: Ucuz ucuz popülist siyasetle, hiçbir politika üretmeden mecliste uyuya uyuya sizin vergilerinizle geçinen takım elbiseli bazı şahsiyetler kazanmaktadır. Çünkü beyin hücrelerini kullanarak sorun çözmek yerine kutuplaştırıcı siyaset ve korkudan beslenmek işlerine gelmektedir. Neden mi? PKK'nın olmadığı bir Türkiye'de MHP'yi hayal edin, nedenini anlayacaksınız.
Tekrar altını çizmek gerekir ki, milletin Türk-Kürt mevzusundan ibaret zannettiği merkeziyetçilik sorunu mevzunun sadece bir boyutudur, bu problemin asıl fecaat olan kısmı daha önce de değindiğim üzere yarattığı ekonomik sorunlardır. Ekonomik açıdan Antalya'nın ihtiyaç duyduğu idari biçim ile, Rize'ninki aynı olabilir mi? Kars'ınki ile İstanbul'unki aynı olabilir mi? Merkeziyetçi bir sistemde Ankara'da oturan bir adam bunların hepsi adına karar alıyor. Sonra ne oluyor? Bölgesel piyasaların ihtiyaç duydukları konular gündeme gelemiyor.
En basitinden şunu düşünün. A şehri ve B şehrinin popülasyon yapısı farklı. Nüfuslar kağıt üzerinde aynı diyelim ancak nüfusların niteliği farklı. Yüzlerce kilometre ötede yaşayan bir bürokrat bunu bilmiyor. A şehrinin problemi nedir, B şehrinin problemi nedir bilmiyor. Oysa yaşlı nüfus oranının daha yüksek olduğu bir yerin yaşlı bakım merkezleri ve evde bakım hizmetleri gibi girişimlerin kurulmasına öncelik vermesi gerekirken, bunun aksine çok sayıda genç aileye sahip başka bir bölgenin çocuk bakım tesislerini genişletmeye, ebeveyn destek programları sağlamaya ve erken çocukluk eğitimine yatırım yapmaya odaklanması daha mantıklı olabilir. Bunun için de sadece kaynakların nerelere ayrılacağını seçmek yeterli değildir, bazı teşvikler için yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi gerekir.
Antalya için turizm sektörü önemlidir mesela. Antalya'da kumarhane açılıp açılmayacağına Van'da yaşayan biri neden karar versin? Kumarhane dediğiniz sektör milyar dolarlık bir sektördür, binlerce kişi için istihdam demektir, müthiş bir döviz geliri demektir. Antalya'da Alman ve Rus komşularla yaşayan birinin yürüteceği ekonomik faaliyet, neden Rize'de çay üreten biri tarafından belirlensin? Veya Rizeli bir adamın kendi üretim faaliyetlerini canlandırabilecek politikaların belirlenmesinde neden Tekirdağlı bir rakı üreticisi söz sahibi olsun? Yerel yönetimler kendi ihtiyaçlarının ne olduğuna karar verebilme noktasında daha fazla otonomi sahibi oldukları takdirde ekonomik verimliliğin artacağı ve bölge ile ilgisi olmayan kişilerin duygusal kararlarından kurtulacağı açıktır.
Erkeklerin korkulu rüyası nafakayı düşünün. Doğuda eğitim sürecini bitirmeden evlenen bir kızı korumak için bir kanun tasarlıyorsun. O kanunla daha sonra ünlü bir milyarderin boşandığı eski sevgilisi dünya turu yapıyor. Bu da mantıklı değildir. Ülkenin her bölgesinin sosyal gerçekliğinin özdeş olmadığı gayet nettir.
Daha bitmedi, merkeziyetçilikte bütün sosyal ve ekonomik çıkmazların ötesinde siyasetin özü açısından yapısal sorun da oluşuyor:
Checks and balances sorunu.
Siz 81 ilin birden karar alıcısını Ankara yaptığınızda insanlar vergilerinin nereye gittiğinin takibini bile yapamıyorlar. Hesap sorma yok, güç dengesi yok. Otorite tek bir yerde konsantre oldukça yozlaşma da artıyor. Gelgelelim, Türk sosyal medyasında profil resmini "128 milyar dolar nerede?" yapmış insanlardan birine "Power tends to corrupt; absolute power corrupts absolutely." diyerek doğrudan merkeziyetçiliğin kendisini eleştirseniz size "Devlet ayrı hükûmet ayrı." diyerek karşı çıkıyor.
Oysa yerel yönetimlerin güçlendiği bir durumda insanların yönetimlerine hesap sorma kapasitesi de artar. Vergi sistemi de bu açıdan önemlidir. Türkiye’de vergilendirme yetkisi merkezi hükûmettedir ve bu merkezi hükumet yerel yönetimlere para dağıtır. İnsan parasının hangi köprüye, hangi hastaneye, hangi hizmete gittiğinin takibini bu sistemde yapamaz, ne psikolojik ne de pratik olarak kendisini demokratik karar alma sürecinin gerçek anlamda bir parçası gibi hissedemez. Böylelikle devlet, insanların sorumluluk alma bilincini de köreltir. Bu yüzden en ufak problemde "Devlet nerede?" diye sitem etmek zorunda kalan bir çocuk toplum ortaya çıkar.
Vergilendirme sisteminin de merkeziyetçi dizaynının sorunlu olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum.
Belediyeler Ankara'ya bu kadar muhtaç bırakıldıkları zaman merkezi hükûmet ile aynı siyasi düşüncede olan yönetimlerin kayrılması da doğal bir sonuç olarak ortaya çıkar. Seyit Torun'un geçen sene bir açıklaması oldu, CHP'li belediyelerin 20 milyar lira tutarındaki projeleri bir yıldır Erdoğan'ın imzasını beklediğini belirtmişti.
Seçimlerle 60 küsur belediye kazanan HDP'ye ne oldu peki? 3 senede iktidar bunların neredeyse 50 tanesine kayyum atadı. Sorarlarsa sisteme "demokrasi" dersiniz, kim bilecek?
Farklı bölgelerde farklı politikaların uygulanabilir olması hem ekonomik, hem sosyal anlamda kalkınmanın önünü başka bir şekilde de açabilir:
Merkezi olmayan bir sistemde, bir bölge yeni bir politika deneyebilirken, başka bir bölge farklı bir yaklaşım deneyebilir. Bu deneyler, en iyi neyin işe yaradığına dair değerli bilgiler sağlar ve daha sonra ulusal politikalar için de ışık tutabilir.
Bu temel insan doğasıdır. Çeşitlilik yeniliği besler, rekabet inovasyon getirir. Bölgelerin birbirlerinin başarılarından ve başarısızlıklarından ders almasına olanak tanınması da önemli bir avantaj olur.
Buraya kadar konuştuklarım işin sosyal, iktisadi, siyasi boyutlarıydı. Güvenlik konusunda da ademimerkeziyetçi politikaları desteklediğimi belirteyim. Türkiye neden darbeler ülkesidir bir düşünün. ABD'yi bu konuda beğenirim. Orada kolluk kuvvetleri federal, eyalet ve yerel düzeylerde kurumlardan oluşur ve Türkiye'dekine kıyasla çok daha ademimerkeziyetçi bir yapıdadır. Bu güç dengeleri açısından daha sağlam daha sağlıklı bir denge sağlar.
Yazının başında da belirttiğim gibi, ne yazık ki Türkiye'de bu konuları ne zaman açsak hep "Vay sen terörist misin, bölücü müsün?" sığlığında duygusal bir kitle ile karşı karşıya kalıyoruz. Malum, Türkiye'de iki büyük kültürel fay hattı var: Türk-Kürt ve seküler-dindar fay hatları. Vasıfsız siyasetçiler genellikle yapıcı politika üretebilecek beceriye sahip olmaktansa bu fay hatlarını kaşıyarak taraftar toplamayı tercih ediyorlar, çünkü bu kolay olan yol. Seçmen tabanlarında ise bu her mahallenin toplumun milyonlarca kişilik kalan kısmı üzerinde patolojik bir takıntı ile tahakküm kurabilme fantezisine evriliyor. Herkes ülkeyi kalkındırmak yerine, kendi kültürel değerlerini kalan tüm insanlara dayatabilme derdine düşüyor. İşte bu yüzden artık tüm bu fay hatlarının yerini merkeziyetçi buyurgan rejim taraftarları ve otonomi savuncusu ademimerkeziyetçiler arasındaki bir fay hattı almalıdır, zira tartışılması işe yarayacak olan esas meselemiz budur.
Bu mesele, pragmatik olarak ele alınması gereken bir konudur. Türkiye gibi heterojen, Balkanlardan Orta Doğu ve Kafkasya'ya kadar uzanan bir coğrafyada tüm karar alma mekanizmasını İç Anadolu'daki tek bir adama bağlamak fecaattir. Yerel yönetimlerin yetkilerini genişletmek, bugün Türkiye'de yaşamı zehir eden pek çok problemi piyasa mekanizması dahilinde çözebilme potansiyeline gebedir.
3 notes · View notes
lolonolo-com · 7 months
Text
Yerel Yönetimler 2022-2023 Vize Soruları
Yerel Yönetimler 2022-2023 Vize Soruları 1. I. Federal devlet yapısı II. Üniter devlet yapısı III. Yerel özerkliğe dayalı örgütlenme modeli IV. Merkezi ve yerel yönetimler örgüt modeli Yukarıdaki öncüllerden hangisi Türkiye’nin kamu yönetimi yapısını oluşturmaktadır? Cevap : II ve IV 2. Aşağıdakilerden hangisi yerel hizmetlerle ilgili Merkezi idari birimleri arasında yer almamaktadır? Cevap :…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
baybaykus · 2 years
Text
Ben 240 sayfa siyasetname okuyamam diyenler için mutabakat metninin özeti…😉 📌Seçim barajı %3 olacak
📌HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılacak, Adalet Bakanı Hakimler Kurulunda olmayacak
📌Cumhurbaşkanı 1 defa 7 yıllık seçilecek
📌AİHM veya AYM kararlarına uymayan hakim ve savcılara yaptırım uygulanacak
📌Kamuya girişlerde mülakat uygulaması kalkacak
📌KPSS ücretsiz olacak
📌Belediyelere kayyum uygulaması kalkacak
📌Parti kapatma davaları TBMM iznine tabi olacak
📌Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'ne taşınacak
📌Cumhurbaşkanlığına bağlı saray, yalı ve köşkler halka açılacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Özel yetkili mahkemelere son verilecek
📌Ceza mahkemelerinde savcılar, avukatlarla eşit olacak
📌CMK görevlendirmelerinin kapsamı genişleyecek
📌Sosyal medya yasası uluslararası standartlara göre yeniden düzenlenecek
📌Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrılacak, 2 bakanlık olacak
📌Bakan yardımcılıkları kaldırılacak, müsteşarlık gelecek
📌Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti sona erecek
📌Belediyelerin ödenekleri arttırılacak
📌Yolsuzluk suçlarında zamanaşımı olmayacak
📌Yurtdışına kaçırılan paraların geri alınması için "Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi" kurulacak
📌Pazarlık usulü ile yapılan ihaleler geçmişe dönük olarak incelenecek
📌Türkiye kara para aklamada Gri Liste'den çıkarılacak
📌Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılan konular, kanun kapsamına geri alınacak
📌Vatandaşın bilgi edinme hakkını ihlal eden memurlar yaptırıma tabi tutulacak.
📌Enflasyon 2 yıl içinde tek haneye düşecek
📌Kişi başına milli gelir 5 yılda 2 katına yükselecek
📌5 yılda 5 milyon yeni iş yaratılacak
📌İhracat hedefi 600 milyar dolar
📌TCMB Başkanı bağımsız olacak, görevden alınamayacak
📌TCMB, Ankara'ya geri taşınacak
📌128 milyar doların akıbeti araştırılacak
📌KKM uygulamasına son verilecek, eski hesaplar vadesi dolunca yenilenmeyecek.
📌İmar rantları vergilendirilecek
📌İstanbul uluslararası finans merkezi olacak
📌Kreş sayısı arttırılacak
📌İşsizlik fonu işçiler için kullanılacak
📌Çalışanların vergi ve prim yükü azaltılacak
📌Eğitim ve öğretimde KDV düşecek
📌İşyeri stopaj ödemeleri düşürülecek
📌Okullarda ücretsiz su, süt ve öğle yemeği verilecek
📌Okul kitapları, yardımcı kitaba ihtiyaç duyulmayacak hale getirilecek
📌Sansür yasaları kaldırılacak
📌Lise giriş sınavı uzun vadede kaldırılacak
📌1+5+4+3 eğitim sistemine geçilecek
📌İlkokul 5 yıl, ortaokul 4 yıl, lise 3 yıl olacak
📌Köy okulları geri açılacak, taşımalı eğitim sona erecek
📌YÖK kapatılacak
📌Üniversiteleri, akademisyenler yönetecek
📌Öğretmen atamalarında mülakat kaldırılacak
📌Harika çocuk yasası çıkarılacak
📌Festival yasakları kaldırılıp, festival teşvikleri verilecek
📌Mülki amirlerin festival ve konser yasaklama yetkisi iptal edilecek
📌25 yaşına kadar gençler kültürel faaliyetlere ücretsiz katılacak
📌Şehir içindeki sanayi tesisleri taşınacak
📌2050 yılında sıfır karbon hedefi konulacak
📌Yeşil dönüşümü destekleyen İklim Bankası kurulacak
📌Kalıcı yaz saati uygulaması kaldırılacak
📌Orman yangını olan alanda inşaat yapılması yasaklanacak
📌Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak
📌Çiftçilerin tohum maliyeti %50 desteklenecek
📌Alım fiyatları sezon öncesinde açıklanacak
📌İlk konut alımında tapu harcı alınmayacak
📌Mevcut savunma sanayi projeleri devam ettirilecek
📌Tank Palet Fabrikası geri alınacak
📌Akkuyu Nükleer Santrali'nin sözleşmesi gözden geçirilecek
📌Yüksek fiyatlı doğalgaz alım sözleşmeleri yeniden değerlendirilecek
📌Kanal İstanbul iptal edilecek
📌Atatürk Havalimanı hizmete açılacak
📌Araç muayene istasyonlarındaki tekel kaldırılacak
📌Gümrük Birliği Anlaşması güncellenecek
📌Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Koruma Kurulları özerkleştirilecek
📌24 saat açık kütüphaneler yapılacak
📌Yeni termik santral yapılmayacak
📌Cumhurbaşkanının orman vasfını kaldırma yetkisini kaldırılacak
📌Yanan ormanlara verilen imar izinlerinin tümü iptal edilecek
📌Yeni şehir hastanesi yapılmayacak
📌Şehir hastaneleri nedeniyle kapatılan devlet hastaneleri açılacak
📌Askeri hastaneler geri açılacak
📌İşe alımlarda cinsiyetçi soru sorulmayacak
📌8 Mart'ta kadınlar izinli sayılacak
📌Gençler pasaporta ücret ödemeyecek
📌Yurtdışı çıkış harcı kaldırılacak
📌Gençlere aylık 5 gb ücretsiz internet
📌Emekli maaşlarına enflasyon+büyüme zammı yapılacak
📌TOKİ yalnızca sosyal konut üretecek
📌TOKİ konutları peşinatsız, taksitle satılacak
📌İhtiyaç kadar öğrenci yurdu yapılacak, öğrenciler vakıf dernek yurtlarına mahkum edilmeyecek
📌F-35 projesine döneceğiz
📌Kapatılan askeri okullar açılacak
📌Kuvvet komutanlıkları, Genelkurmay'a bağlanacak
📌AB ile yapılan geri kabul anlaşması gözden geçirilecek
📌Düzensiz göç gelen ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapılacak
📌Geri gönderme merkezleri arttırılacak
📌Türkiye'deki düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere sınırdışı işlemleri hızlanacak
📌İstisnai vatandaşlık kapsamı daraltılacak
📌Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü sağlanacak
📌 Yabancılara konut almaları ya da döviz getirmeleri karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasına son verilecek
📌 Altay Tankı, Milli Muharip Uçak, TF2000 Firkateyni projelerinin gerçekçi şekilde ilerleyebilmesi özel bütçe sağlanacak, bu projelere özel uzman personel tahsis edilecek.
2 notes · View notes
dunyakarslilargunu · 5 days
Text
Dünya Karslılar günü hakkında Orhan beyin yazdığı yazı
Sayın Mehmet Ali Arslan Bey, 2000 yılında ortaya attığı fikir, bugün Türkiye'de birçok ilin gündemine gelmiş olması,bu konuya duyulan ilgiyi gösteriyor. Dünya Ardahanlılar Günü ve ardından Dünya Karslılar Günü'nü ilan etmeniz sadece iki ilin değil, tüm Türkiye'nin yerel kimlik ve kültürlere verdiği önemin bir göstergesi. Bu tür özel günler, insanların kökenlerine olan bağlılıklarını güçlendirerek, birlik ve beraberlik duygularını artırmaktadır. "Türkiye'deki Bütün Şehirlerin Özel Bir Günü Olmalı" düşüncesi, hem yerel yönetimler hem de sivil toplum kuruluşları için önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Bu sayede, her şehrin kendine özgü tarihi, kültürel ve doğal zenginlikleri daha geniş kitlelere duyurulma fırsatı bulacaktır. Bu süreçte sizinle iletişime geçen kurumlar ve kişilerle fikir alışverişinde bulunmanız, bu önemli misyonunuzda yalnız olmadığınızı gösteriyor. Fikirlerinizin, Türkiye'nin birçok köşesinde karşılık bulması, hem sizin hem de bu konuya duyarlı tüm vatandaşlarımız için büyük bir gurur kaynağı olmalıdır. Dünya Karslılar Günü'nün 2024 yılında ilan edilmesiyle birlikte, bu güzel başlangıç daha da büyümüştür. Umarız ki diğer iller de sizin bu örnek teşkil eden çalışmalarınızdan ilham alarak, kendi özel günlerini ilan ederler. Bu vesileyle, hem Dünya Ardahanlılar Günü'nün hem de Dünya Karslılar Günü'nün tüm kutlamalarını tekrar tebrik eder, bu anlamlı çalışmalarda size başarılar dileriz.
0 notes
yenicagkibris · 10 days
Text
Işıkhan’ın adalet terazisinde madenci yok mu? - Gözde Bedeloğlu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, ‘Türkiye Buluşmaları’ kapsamında önceki gün Van’daydı. Konuşmasında, mart ayında gerçekleştirilen yerel seçim sonrası bazı belediyelerde adaletin terazisini sarsan uygulamalara şahit olduklarını söyledi. Buna göre yeni yönetimler, kadrolaşma adına binlerce işçiyi haksız yere işten çıkararak emekçinin ekmeğiyle oynamıştı. AKP için, dedi Işıkhan,…
0 notes
pazaryerigundem · 11 days
Text
Paşa Kent Lokantasının resmi açılışını Özgür Özel yaptı 
https://pazaryerigundem.com/haber/187601/pasa-kent-lokantasinin-resmi-acilisini-ozgur-ozel-yapti/
Paşa Kent Lokantasının resmi açılışını Özgür Özel yaptı 
Tumblr media
İzmit Belediyesinin kente kazandırdığı 2’nci Kent Lokantası olan Paşa Kent Lokantası CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katıldığı törenle resmi açılışını gerçekleştirdi 
KOCAELİ (İGFA) – Sosyal belediyecilik anlayışıyla çalışmalarına aralıksız devam eden İzmit Belediyesi, İzmit Kent Lokantası’nın ikincisini de kente kazandırdı. Ağır ekonomik koşullarla baş etmeye çalışan dar gelirli vatandaşların, emeklilerin ve öğrencilerin uygun fiyatlı ve lezzetli yemeğe ulaşabilmeleri amacıyla Fevziye’deki hizmet veren ilk Kent Lokantası’nın ardından Paşa Kent Lokantası da hizmete başladı. Tesisin resmi açılışı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleştirildi. 
Tumblr media
4 ÇEŞİT YEMEK 40 LİRA 
Mehmet Ali Paşa Mahallesi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:9 (Mehmet Ali Paşa Camii Karşısı) yer alan 2’nci Kent Lokantası’nda 4 çeşit yemek 40 TL. Paşa Kent Lokantası her gün saat 12.30 itibariyle vatandaşa hizmet sunuyor.  Haftanın 6 günü hizmet veren Kent Lokantası sadece Pazar günleri kapalı. 
“YOĞUN KATILIM
Paşa Kent Lokantasının açılış programına CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yanı sıra CHP Yerel Yönetimler ve Dirençli Kentlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, Adalet Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, CHP Kocaeli Milletvekilleri Muhip Kanko, Nail Çiler, Harun Yıldızlı, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Gençosman Killik,  Derince Belediye Başkanı Sertif Gökçe, CHP Kocaeli İl Yönetimi, ilçe başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. 
“DAYANIŞMAYI VE UMUDU DA PAYLAŞIYORUZ”
Kent Lokantasının açılışında konuşan İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, “Bugün burada yalnızca bir açılış için değil, aslında bir derdi, bir yarayı birlikte sarmak için toplandık. Kent Lokantalarımız, sadece bir tabak yemek sunmuyor. Burada her tabak, geçim sıkıntısı çeken ailelerin, emeklilikte ay sonunu getiremeyen büyüklerimizin, evinden uzak okuyup bir öğün yemeği düşünen üniversite öğrencilerimizin hikayesini anlatıyor. Bugün, bu sofralarda sadece gıdayı değil, dayanışmayı ve umudu paylaşıyoruz.
“HALKIMIZIN YANINDA OLACAĞIZ DEDİK”
Ekonomik koşullar hepimizi derinden etkiliyor. Enflasyonun, hayat pahalılığının boğduğu vatandaşlarımız, en temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. İşte tam da bu yüzden, biz İzmit Belediyesi olarak, “Halkımızın yanında olacağız” dedik. Bir lokma ekmeği, bir tas çorbayı bile erişilebilir hale getirmek için Kent Lokantalarını İstanbul Büyükşehir Belediyesinden sonra İzmit’te de hayata geçirmiştik.  İlkini geçtiğimiz yıl merkezde açmıştık. Sizlere söz veriyorum; bu kapılar herkese, özellikle de en çok ihtiyacı olanlara, sonuna kadar açık kalacak dedik. 
“SOKAKTA AÇ GEZEN ÇOCUĞUN SORUMLULUĞU HEPİMİZİNDİR”
Ama bazıları çıkıp diyor ki: “Zararına veriyorsunuz, böyle projeler sürdürülebilir değil.” Göreve geldiğimiz 2019’dan bu yana halk lehine ne yaptıysak birileri hep bizi karalamaya çalıştı. Ben de buradan açıkça söylüyorum; evine ekmek götüremeyen, üniversite harçlığını denkleştiremeyen öğrencilerimizin, ay sonunu getiremeyen emeklilerimizin olduğu bir düzende, biz kâr-zarar hesabı yapmayız! Biz bu sofrayı zarar-ziyan diye değil, bir mecburiyet ve vicdani sorumluluk olarak kuruyoruz. Çünkü biliyoruz ki, sokakta aç gezen bir çocuğun sorumluluğu hepimizindir!
“HER ZAMAN YANINIZDAYIZ”
Kent Lokantaları birçok vatandaşımızın ekonomik anlamda rahatladığı alanlar. Önce öğrencilerle başlamıştık. Her gün bir öğün ücretsiz yemek sunan Anne Eli projesini hayata geçirmiştik. Sonrasında da Mahalle Mutfakları Projesini yaparak dezavantajlı mahallelerimiz çok uygun ücrete yemekler sunduk. Benim de mahallem olan Bekirpaşa dediğimiz bu bölgede birçok insanımızın ihtiyacını karşılayacak olan Kent Lokantalarının ikincisini açıyoruz. İzmit Belediyesi olarak, “Her zaman Yanınızdayız!” diyoruz.
“ASKIDA YEMEK UYGULAMASI BAŞLADI”
Bugünden itibaren de Kent Lokantalarımızda yardım etmek isteyen vatandaşlarımız için ‘Askıda Yemek’ uygulamasını hayata geçirdik. Bir mobil uygulama yaptık. Bugün verilen yemek ücretsiz olacak. CHP İzmit İlçe Başkanımız Gökhan Ercan ve yönetimi bugünkü yemeği kendi bütçelerinden ödeyecekler. Kendilerine teşekkür ediyorum. 
“BİZ DAYANIŞMANIN VE UMUDUN ADIYIZ”
Kent Lokantalarımız, halkın kalbine dokunan birer umut ışığı. Bu umut ışığını, bugün bir kez daha büyütmenin gururunu yaşıyoruz. Sadece bugün değil, yarın da, her daim, halkımızın yanında olacağız. Çünkü biz, bu kentte ve güzel ülkemizde dayanışmanın ve umudun adıyız. CHP Genel Başkanımız Özgür Özel’i bu açılışta ağırlamaktan onur ve şeref duydum. 
“GENEL BAŞKANIMIZI KOMŞUMUZ KABUL EDİYORUZ”
Sayın Genel Başkanımız bu mahalleye yabancı değil, defalarca geldi bu bölgeye. Seçimlerden önce de gelmişti dolayısıyla artık bizden biri. Oldu sayın Genel Başkanımız. Biz Genel Başkanımızı da bir komşumuz kabul ediyoruz burada. Kent Lokantamız hayırlı olsun. Genel Başkanımıza bir kez daha hoş geldiniz sefalar getirdiniz diyorum” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes