Tumgik
#ana yemek
gozdeplatform · 2 years
Text
0 notes
sadekadinlarr · 2 years
Link
Bugün bu enfes lezzeti sizler için fırında yapacağız. Yapılışı pratik tadı nefis bu tarifi mutlaka deneyin. Bizden söylemesi deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun.
0 notes
hotelchatto · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
tarifkonservesi · 2 years
Text
Etiket
0 notes
belleepoque7 · 7 months
Text
annem mac and cheese adı altında mac and çökelek yapmış daha kötü bir uyum görmedim
2 notes · View notes
Text
Karımla Karavan Anılarımız! (2) (Gökhan 48 Y., İzmir)
Ne diyeceğimi ya da nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Karım toparlandı ve yanımdaki yardımcı şoför koltuğuna oturdu. Karımın içinde halen Akın'ın dölleri vardı ve o hiçbir şey olmamış gibi yanıma geldi, sigarasını yaktı ve konuşmamaya devam etti. İçim içimi yiyordu; hem dimdik olmuştum ve karımı sikmek istiyordum, ama bir yandan da onu o halde izlemek, ortamın ambiyansını bozmak içimden gelmiyordu. Yemek yemek için duracağımız 1.5 saatlik mesafe boyunca hiç konuşmadım; durduğumuz restoranda da denizin yanındaki masamıza geçip, siparişlerimizi verince artık konuşma zamanı gelmişti.
Önce etrafa baktım biraz, konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. Karım da zaten hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve o olaydan önceki küslüğümüzü devam ettiriyordu. "Sanırım konuşmamız gerek!" diye bir girizgah yaptım. Karım, "Öyle diyorsan!" diye kestirip attı, ama hangi konuda konuşmaya gireceğimden çok da net emin olmasa gerek, bir konuya yönelik bir şey söylemedi. "Neydi o yaptığın?" diye sordum. Ben de daha lafları yuvarlıyordum. Karım, "Neyden bahsediyorsun?" dedi. Bir süre daha lafı çevirdikten sonra, "Karavanda yaptığından bahsediyorum tabii ki!" dedim. Biraz sinirli ve kızmış gözükmeye çalışıyordum, ilk dakikadan bu olaydan keyif aldığımı öğrenmesin diye.
Karım, "Ne yapmışım ki?" deyip gevrek gevrek gülünce, "O çocukla neden o kadar ileriye gittin?" dedim. Karım gayet rahat bir ifadeyle, "Ben hep sana bakıyordum ve senin de bana baktığını biliyordum; rahatsız olduğunu anladığım anda bırakacaktım, ama sen görmene rağmen beni asla durdurmadın. Ben de sonuna kadar gittim!" dedi. Bu kadar rahat ve pişkin olması bir parça canımı sıkmıştı, ama bir yandan da hhalen hoşuma gidiyordu. Ben de, "Ben de senin beni kızdırmaya çalıştığını anladım, ama makul bir anda bırakacağını düşünerek müdahale etmedim. İşleri bu noktaya getirip 19 yaşında çocuğa vermen mi gerekiyordu?" dedim. Karım, "Özür dilerim, bir daha olmaz!" diyerek kestirip attı. O an, belki de kendimde bile garipsediğim, bir his oldu. Neredeyse (Bir daha olmaz!) dediği için, (Öyle demek istemedim!) diyecektim. O haz, garip bir biçimde hoşuma gitmişti.
Daha sonra da yemeklerimiz geldiği için konuyu açamadım. O günün akşamında, karavanı kenara park ettiğimde karımla harika bir sevişme yaşamıştık. O ana kadar aramızda uzun süredir olmayan bir haz ve istek vardı üzerimizde. Sevişmem bitip, Akın�ın yaptığı gibi, karımın içine boşaldıktan sonra, karım, "Sen bundan hoşlanmışsın!" dedi. İnkar veya kabul etmedim. Sadece susup oturdum. Karım, yıkanmak için, karavanın banyosuna doğru ilerleyince, "Bir daha yapacak mısın?" dedim. Banyonun kapısından bana bakarak, "İster miydin?" dedi. Ben sessiz kalınca, "Bakarız!" diyerek duşa girdi.
Sonraki 3 gün boyunca bu konu aramızda hiç açılmadı ve otostopçuya da denk gelmedik. Artık Muğla'dan çıkmış, daha da aşağılara doğru gidiyorduk. Rotamız güzeldi ve sanki birkaç gün önce yaşanan olay ikimizin de sinirin, stresini almış, bizi bambaşka iki insan yapmıştı. Şimdi odağımız daha farklıydı. Artık neredeyse durduğumuz her yerde, yol kenarında gördüğümüz her insana bu tarz fantaziyi yaşayıp yaşamayacağımız kişi mi diye bakıyorduk.
Saat 16:30 civarı, yine yolda ilerlerken bir otostopçu gördük. Bu çocuğu benim gözüm pek tutmamıştı, çünkü daha ufak duruyordu. Karım ise, "Alsana şunu!" dedi sadece. Biraz yavaşlatsam da arabayı, "Daha ufak duruyor o!" dedim. Ama karım, "Boş versene, ne olacak?" dedi. Daha fazla diretmeden arabayı durdurdum ve çocuğu karavana aldım. İsmi Orkun'du ve 17 yaşındaydı. Lise öğrencisiymiş ve o da klasik bir biçimde otostopla tatile çıkmış. Zaten bu yazlık bölgelerin yollarında genellikle bu tarz tatilcilere çok fazla rastlamak mümkündü.
Karımın üzerinde o gün daha da dar ve dekoltesi belli bir bluzla mini etek vardı. Karım onunla sohbet etmeye başlamıştı. Ben daha çok ipleri onun eline bırakıyor ve anın tadını çıkartıyordum. Daha rahat bir imaj vermeye çalıştığım için; karımdan olur olmaz şeyler istiyor ve teşekkür etmek için orasına burasına dokunarak dudaklarından öpüyordum. Orkun da bizi ilgiyle hissediyordu ve davranışlarından rahatlamaya başladığı da anlaşılıyordu. Atağa geçeceği ve hamle yapacağı doğru anı karımın bileceğinden emindim ve bu yüzden de onu uyaracak bir şey yapmıyordum.
Karım yine arkaya geçti ve mutfak tezgahının önünde sözde bir şeyler hazırlıyormuş gibi yaparak bacaklarını sergilemeye başladı. Ara sıra çekmecelerden bir şey almak için eğilirken minicik olan eteği yüzünden kalçalarının alt kısımları hafif hafif gözüküyordu. Çocuğun inanılmaz derecede bunu beğendiğini ve istekli olduğunu görebiliyordum; ancak beklediğimden daha cesur çıkmıştı. Çantasını kucağına almıştı ve eli, çantanın altında yavaş yavaş hareket ediyordu. Karıma bakarak 31 çekmeye başlamıştı. Hiçbir şey demeden ve fark etmeden karavanı sürmeye devam ediyordum. Karım da sanırım 31 çektiğini fark ettikten sonra bana bir şey söylemek için iyice eğilince resmen kalçalarının yarısını göstermiş oldu. O pozisyonda da neredeyse yarım dakika kadar kaldı.
Orkun'un gözleri karımın kalçalarındaydı. Bir yandan numaradan karımla konuşuyor gibi yaparken, diğer yandan da dikiz aynasından Orkun'u kesiyordum. Gözlerini dahi ayırmadan karımın kalçalarına bakıyor ve bir yandan da sikini okşuyordu. Karıma, "Ne yapacaksan yap, bu salak yoksa çantasına boşalacak!" dedim. Güldü ve, "Merak etme, ben halledeceğim!" diyerek toparlandı yavaştan. Ben, "Orkun, eğer bir problem olmazsa şurada bir 20 dakika kadar mola vereceğim." diye seslendim. Orkun da anın şoku ve zevkiyle, "Tabii efendim, sorun yok." dedi.
Arabayı durduğumda yerimden kalktım ve karavanın iç kısmına geçtim. Karımla göz göze geldik ve artık yılların getirmiş olduğu birbirini tanıma yeteneği ile birlikte hiç konuşmadan sadece bakışlarımızla birbirimizle anlaşıyorduk. Karım bir anda, "Burada mı duracaksın? Hani o söylediğim yerde duracaktık?" dedi. Ben de ters davranarak, "Ben burada durmak istedim. Senin o söylediğin yere girmeyeceğim. Orası yolumuzun 20 kilometre ötesinde, boşuna zaman harcayacağız!" diye cevap verdim. Biz orada suni ve tamamen uydurmaca bir kavgaya tutuştuk. Yaklaşık 5 dakikalık bir kavgadan sonra seslerimiz iyice yükselince, karıma, "Sen hep böyle yapıyorsun! Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun!" diyerek kapıyı vurup dışarı çıktım. Planımız tıkır tıkır işliyordu. Amacım; Orkun ve karımı yalnız bırakmaktı. Şimdi, karımın benim için aralık bıraktığı, perde aralığına geçmiştim ve karavanın içini seyrediyordum.
Karım numaradan ağlayarak Orkun'un yanına oturdu. Konuşmaları yarım yamalak da olsa duyuyordum. "Hep böyle davranıyor bana, benim isteklerime hiç önem vermiyor!" dedi. Orkun da onu teselli etmek bahanesiyle karımın omuzlarını okşamaya başlamıştı. "Sadece gezide değil; yemekte, özel günlerimizde... hatta... özel anlarımızda bile benim isteklerime önem vermiyor. Bana yetmiyor!" dedi. Orkun'un şaşkınca baktığını görebiliyordum. O an muhtemelen kapıyı açıp içeriye girsem bile beni fark etmeyecek kadar şaşırmış ve odaklanmıştı.
Birkaç dakikalık konuşmadan sonra karım aniden Orkun'un dudaklarına yapıştı ve elini, çantayı kaldırıp, Orkun'un açıktaki sikine attı. Çok büyük bir siki yoktu, ama epey kalındı. Karım benim gibi 48 yaşında bir adamdan sonra iki seferdir genç erkeklerle birlikte oluyor ve onların enerjisiyle sikiliyordu. Orkun'un siki, karımın elinde dimdik ve kıpkırmızı olmuştu. Karım, Orkun'un çok fazla dayanamayacağını anladığı için de ön sevişmeyi biraz hızlı geçmek niyetindeydi. Ufak birkaç öpüşmeden sonra, üstündekileri bile çıkartmadan, sadece içindeki külotu dizlerine kadar indirdi ve eteğini hafifçe beline doğru toplayarak Orkun'un kucağına oturdu.
Karım bilerek sırtını Orkun'a vermişti ki, hem benim için aralık bıraktığı yerden bana bakacaktı, hem de Orkun'un beni görmesini engelleyecekti. Karımın ıslanmış amcığına Orkun'un yarrağı girerken, ben de 31 çekmeye başlamıştım. Kendimi garip hissediyordum; hem bir ezik gibi hissediyordum, ama aynı zamanda da çok keyif alıyordum. Benim neredeyse üçte birim yaşındaki ergen şu an gözlerimin önünde karımı sikiyordu ve bu yaz bittiğinde de lisedeki arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatacaktı bu tecrübesini...
Karım, Orkun'un kucağında hızla zıplıyordu ve çocuğun da eli sanki yapıştırıcıyla yapışmış gibi karımın göğsünün üstündeydi. Sıkmıyor, okşamıyordu, ama muhtemelen bir refleksle oraya atmıştı ve tutuyordu. Orkun, karımın azgınlığını ve ateşine 3-4 dakikadan fazla dayanamadı ve karımın içine patladı. Orkun'un boşaldığını gördükten sonra ben de geri çekildim ve 10 dakika kadar etrafta turladıktan sonra karavana geri geldim.
Karım toparlanmıştı. Orkun da bir köşede sessizce oturuyor ve göz teması kurmamaya çalışıyordu. Karım, yakınlaşma numaraları yaparak aramızdaki (sözde) kavgayı ve soğukluğu kırmaya çalışıyordu. Ben de belli olmasın diye önce birkaç dakika soğuk durup, ardından da onu affettiğimi söyleyerek aramızdaki buzları erittim. Orkun'u ineceği yere kadar götürüp bıraktığımda, "Her şey için teşekkürler!" dedi. Karımla birkaç saniye göz göze geldiler. Karım, ben fark etmemişim gibi yaparak Orkun'a bir göz kırptı ve Orkun'un da duyacağı şekilde "Hadi kocacığım, gidelim!" dedi. Biz de yola koyulduk!
[Gökhan]
87 notes · View notes
tipitip213 · 1 month
Text
Mükemmel Bir Anne
Odanın içine gün ışığı henüz dolmuş, sarı perdelerden süzülen ışık odayı sonbahardaki ağaçların rengini anımsatan sarımtrak bir renge bürümüştü, açık pencereden içeri dolan rüzgar tülü oynatıyor ; sephanın, kitaplığın, halının üzerinde geziniyordu.
Bu yaz sabahının diğer sabahlardan hiçbir farkı yoktu. Her sabah aynı vakitte kapının önünden geçen kapıcı, araba sesleri, işe yetişmeye çalışan insanlar, bir hengame...
Belki gün aynıydı ama benim için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi yıllık iznime çıkmıştım, babam arazi işleri için memlekete gitmiş, bunu fırsat bilen, ayrı olduğu, annem akrabaların yanından gelip geçici bir süre tekrar bizim evde kalmaya başlamıştı.
Bu da benim için birbirinin aynı geçen günlere bir farklılık katmış, monoton hayatımı biraz olsun hareketli kılmıştı. İşte böyle hisler içinde güzel bir yaz günü dinlenmiş bir zihinle uyanmıştım.
Gözlerimi ovuşturdum, şöyle bir gerindim ; odadan çıkıp salona geçtim. Perdeleri açtıktan sonra kapıya yöneldim gazeteyi ve ekmeği aldım. Mutfakta bir bardak su içip, ekmeği ekmekliğe yerleştirdikten sonra odama geçtim. Yine tüm gece sıcaktan terlemiş, sırılsıklam olmuştum. Şortumu elleyince sıkılmış bir ifade ile yüzümü buruşturdum annem henüz kalkmamıştı yeni bir şort almak için kaldığı yatak odasına girdim.
Annem uyuyordu. Hava sıcak olduğundan üzerindeki ince pikeyi atmıştı. Şortu alıp döndüğümde yatağa doğru şöyle bir baktım. Annemin geceliği sağ bacağından neredeyse kalçasına kadar sıyrılmıştı. Hafif yan vaziyette yüzü koyun yatıyordu. Sağ bacağını hafif karnına doğru çekmişti. Sıyrılan gecelikten dolgun, beyaz baldırı meydana çıkmıştı. Etli ve biçimliydi, hiçbir pürüz yoktu.
Annemin sıkı kalçalarını gördüm...
Doğal olarak bakmaktan rahatsız olmuştum. İçimi bir sıkıntı kapladı. Ama nedense belkide sabah sabah böyle bir görüntüyle karşılaşmış olmaktan kendimi alamadım ve göz ucuyla tekrar baktım. Sanki başka biri annemi böyle açık saçık bir pozisyonda görebilecekmiş gibi bu geceliği düzeltme ihtiyacı hissettim. Sanırım birazda kendimden utanmıştım. Elimle geceliğin kenarından tuttum, aşağı doğru çekerken eteklik kalçasına o kadar yakındı ki hafifçe havalandı. O anda annemin küçük yuvarlak ve sıkı kalçalarını gördüm. Yuvarlak bir karpuzu andıran götü kavisli ve biçimliydi, içine kırmızı dantelli string bir külot gitmişti. Bu yüzden tüm hatlarını görmüştüm. İki yuvarlağın arasında kaybolan külotun bacak arasına doğru belirginleşen kısmındaki ortası yarık kabarıklığın amcığı olduğu rahatlıkla anlaşılıyordu. Kenarlarından kısa süre önce kestiği kıllar taşmıştı.
Tüm bu anlattıklarım birkaç saniye içinde oldu. Öyle büyük bir rahatsızlık hissettim ki geceliğin etekliğini hızla çektim. Annem o anda. Sırt üstü döndü. Gözlerini bile açmadan :
- Oğlum... ?
- Üzerin açılmış da anne, onu örttüm.
- Hımmm saol, bende kalkacağım az sonra.
Odadan çıktığımda o ana kadar hiçbir hareketlenme olmamasına rağmen hemen ereksiyon oldum. Moralim bozulmuş, yaptığım hiç hoşuma gitmemişti.
Salona geçip gazeteyi okumaya başladım. Gündemdeki transfer haberlerini veriyor. Ülke ekonomisinin kötüye gittiğinden bahsediyordu. Dolar yine fırlamış, hisse senetleri değer kaybetmişti. Eskisine nazaran daha çok çalışıyor ama daha az kazanıyorduk. Bütün toplumda bir sinir harbi, asabiyet başgöstermişti. Toplum olarak hasta bir güruh haline gelmiştik.
Yinede gelen yaz her yanı şenlendirmiş, insanlar somurtmak yerine daha çok gülmeyi, gezip tozmayı tercih eder olmuştu. aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum.
Annemin mutfaktaki gürültüsüyle irkildim. Çayı ocağa koymuştu. Kafasını uzatıp günaydın dedi. Banyoya geçti.
Bir süre sonra mutfaktan kahvaltının hazır olduğu konusunda seslendi. Banyoya girip elllerimi yıkamaya başladım. Elimi yüzümü kuruladıktan sonra yeşil çamaşır sepetinin içinde annemin kırmızı külodu gözüme ilişti. Demek çıkarmıştı. Ellerimi yıkayıp çıktım.
Kahvaltı boyu aileden, gideceği yerlerden, işyerinden konuştuk. Önce alışverişe çıkacağından bahsetti, ardından akşam için yemeklik bir şeyler bakacakmış, belki eski işyerinden bir kızla buluşabilirmiş... Oysa ki benim aklım tuvalete takılı kalmıştı. Gözümün önüne bir annemin kalçaları birde altındaki o kırmızı külodun çamaşır sepetinin içine fırlatılmış hali geliyordu. Aniden bir şimşek gibi gözümün önüne gidip gelen bu görüntüler iştahımı kapamıştı. Bir yandan gazete okuyup sordum :
- Duş yapacakmısın ?
- Hayır dün yaptım...
- O zaman ben gireyim her gün yıkanmassam bu sıcakta yapış yapış oluyorum...
- Beni iki günde bir idare ediyor ama günlük çamaşır değiştiriyorum bende rahat etmek için.
Öğlene doğru annem ütüye başlamıştı. Bilgisayar oynarken, bakkala gidip geldiğimde, dergileri okurken üzerimde sürekli bir rahatsızlık hali vardı ve aklım hep banyodaki çamaşır sepetindeydi.
Külodu avucuma aldım...
Yüzümü buruşturup, elimi şöyle bir salladıktan sonra tuvalete girdim. Acele etmeden yüzüme baktım, gıdıma bakıp sakalları kontrol ettim. Elimi yıkadım. Sonra arkamı dönüp çamaşır sepetinde duran külodu alıp çamaşır makinesinin üzerine yapılmış üzerinde diş macunu, tarak benzeri banyo malzemelerinin bulunduğu komidine koydum. İpten olan kısımlarını iki yandan tutup çektim. Kıvrılmış olan külot yine kıvrıla kıvrıla açıldı. Kenarları sateni andıran ipti. Kenardaki iplerden daha kalın ve düz bir kısmı kalçaların arasına giren kısmıydı. Önünü kapatan kısmın üst kısmında bir kurdela vardı. Dantel işlemeleri sıkı bir şekilde örülmüştü. Elimi yüzeyinde gezdirdim. Tam amın üzerine gelen kısıma bir kaç tane kıl takılmıştı. Bunlar annemin amının kıllarıydı. Fakat ben o an için bunun başka bir kadının külodu olduğunu hayal ediyordum.
Elim pütürlü yüzeyde gezindikça yarağım kalınlaşmış, kalkmıştı. Külodu avucuma aldım. Diğer elimle pijamamı sıyırdım bir elimle sikimi sıvalarken diğer elimle külodu burnuma doğru götürdüm. Dantelleri yüzüme değiyordu. Gözümün önüne annemin altındaki hali geldi gitti. Sıvazlama hareketim hızlanmıştı. Kokladığımda parfüm gibi kokuyordu. İnsanın başını döndüren bir kokusu vardı. İç kısmını çevirdim. Dudaklarıma değdirirken birden dilimi iç kısmına sürttüm. Tatlıyla ekşi arası hoş bir tat ağzıma dolarken şiddetle kasılarak boşalmaya başladım. O beş on saniye içinde hayatımın en müthiş orgazmını yaşamıştım. Boşalırken neredeyse tüm dilimi hafif nemli yüzeye bastırmıştım. Annemin amının tadı ağzıma yayılırken gözkapaklarım kapanıp açılıyor kendimden geçiyordum. Ne yaptığımın farkına anca iki dakika sonra kendime geldiğimde vardım.
aslında bu bir iç hesaplaşmaydı. Bir yandan kendime kızıyor diğer bir yandan aklıma geldikçe heyecanlanıyordum. Hemen karara bağlanacak bir konu değildi bu, üzerinde uzun süre düşünüp içimi rahatlatmam gerekiyordu. Ama yapamıyordum. Aklım bunalmıştı.
Bilgisayara bir porno taktım...
Düşündüğümde beni asıl rahatsız edenin annemin bacaklarına ve kalçalarına bakmış olmamdı. Yoksa neticede o külot başka birininde külodu olabilirdi. Annemle bir alakası yoktu. Eskiden beri iç çamaşırlarını severdim. Bu açıdan baktığımda kendimle barışıyor ama bir süre sonra zihnimde annemin külodundan aldığım tad, dilimden çekip çıkarttığım iki üç tane kıl dağılıyordu. Çok tecrübeli değildim ama kadınların oralarının farklı farklı koktuğunu ve tadının değişik olduğunu duymuştum. Bu seferde yine kızıyor, bir daha yapmayacağıma kendi kendime söz veriyordum.
Annem 45 yaşındaydı, minyon, kısa boylu zayıf, siyah saçları, kahve rengi gözleriyle kumral denilebilecek bir kadındı. Küçük tavuk her zaman piliç misali diriydi. Yaşını çok göstermezdi. Babamla bir süre önce ayrılmış ve bir daha görüşmemişlerdi. İkisiyle farklı zamanlarda bir araya geliyordum.
İki gün geçmişti bu iki gün boyunca önemsiz günlük işler, akşam yürüyüşleri yaptık. Akşam vakti annem çarşıya çıkacağını söyledi evde tek kalmıştım. Bir süre televizyon izledim. Sonra sıkılınca odama geçip bilgisayara bir porno taktım, filmde iri yarı bir zenci en fazla yirmi iki yaşındaki bir kızı götten sikiyordu. Masturbasyon yapmaya başladım çok heyecanlanmıştım. Birkaç gündür içimi ürperten arzular tekrar meydana çıkmıştı. arzular ve zevk insanı ele geçirdiğinde uğranan o bilinç kaybı beni sarmış o ana kadar utandığım duygularım bana mantıklı ve açıklanabilir gelmeye başlamıştı. Aklıma annemin çantası geldi diğer iç çamaşırları onun içinde olmalıydı, onları görmeliydim.
Her yanımı ateş bastı. İçimden kopup gelen bir heyecan fırtınası, kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Sikim irileşmiş, taşaklarım şişmişti. Biraz istemeyerek de olsa annemin kaldığı odaya girdim. Önce küçük spor çantayı karıştırdım. İçinde tişörtler ve çoraplar vardı... birde makyaj malzemeleri ; büyük bavula yöneldim, açtığımda içinde annemin günlük kıyafetleri, şortları, pijaması ve geceliği vardı kenardaki fermuarlı gözü açtığımda gözüme kahverengi kumaş bir torba ilişti, bağcığını çözdüm ; ilk gördüğüm beyaz dantelli bir külottu o anda kalbim duracak gibiydi... bu nasıl bir heyecan nasıl bir zevkti böyle bir şey yaşamamıştım... elimi göze sokup ne var ne yoksa çıkarmaya başladım.
Önce ön kısmı dantelli ve işlemeli tam amın üzerine gelen kısımından geri kalan kısmı da kumaş olan beyaz bir külot çıkarttım, onu yatağın üzerine bıraktım ; yanında kırmızı tanga dantelli ve işlemeli, kenarları ipten külodu koydum. Şimdide elime siyah kadife bir tanga gelmişti. Parmaklarımı sürttürdüm. İnsanın içini gıcıklıyordu. Simsiyah ve düzdü sadece tam orta kısmına bir siyah fiyonk iliştirilmişti. Ardından ten rengi şortu andıran bir külot çıkarttım, bir iki tane de düz pamuklu.
Gelen annemdi...
Ter boşanmıştım. Anlımdan süzülen terler çeneme akıyordu. Tülden leopar desenli giyildiğinde am, göt ne varsa gösterecek bir külot vardı. Kenarlarına yan yana iki lastik ip atılmıştı. En altta sütyenler vardı. Her birinin tek tek sütyenlerini çıkarttım. Sikimi çıkarmış sıvazlıyordum. Külotların üzerinde gezinmeye başladım. Çok dayanamayarak şiddetle fışkırtmaya başladım. İç çamaşırlarına gelmesin diye halıya dönmüştüm. Çok müthiş bir boşalma yaşadım. Sarsılmıştım resmen, yığılıp kaldığımda midem ağzıma geldi. Ya annem anlarsa, sırası neydi külotların. Panik olmuştum. Ne kadar katlarsam katlayayım. Aynı halini bulamıyordum, yarım yamalakta olsa torbayı doldurdum. Beş dakika geçmiştiki kapı çalındı...
Gelen annemdi, yüzüm kızarmış bir halde kapıyı açtım. Elinde alışveriş torbaları vardı. Nasıl olduğumu sordu. Geçiştirdim. Akşam olmak üzereydi. Güneş uzaktaki apartmanların arkasında kaybolurken. Anneleri dışarıda oynayan çocukları yemeğe çağırıyordu.
Aradan bir iki saat henüz geçmişti. Telefon çaldı... Annem arayanın abim olduğunu ve bizi çağırdığını söyledi. Başım çok kötü ağrıyor dedim. Sen git. Oğlum ben bu vakitte nasıl gideceğim dedi. Atlarsın bir taksiye gidersin dedim. Annem odaya geçip hazırlanmaya başladı. Onbeş dakika sonra hazırdı. Yola kadar geçirdim.
Evde tek kaldığımda üzerimde sarhoşluk benzeri bir hal vardı. Olaylar çok hızlı gelişmişti. Tuhaf fikirler tekrar aklıma gelmeye başladı. İlk seferde yakalanmadığım içimi bir ürpeti kapladı. Evet tekrar istiyordum. bir an ne olduğunu anlamadan kendimi yine o bağcığı çözerken buldum. Fakat açtığımda siyah kadife tangası yerinde yoktu. Evet annem az önce hazırlanırken onu giymişti. Annemin altında hangi külodun olduğunu bilmek beni bilinmez duygulara sürüklemişti.
Diğer çamaşırlarla biraz oyalandıktan sonra, hepsini yerine koydum. Yatağa geçtim. Bir yandan masturbasyon yapıyor diğer taraftan düşünüyordum. Annemin şu an benim birkaç saat önce her yerini yaladığım, sikimi sürttüğüm külodu giyiyordu. Benim dilimin değdiği yerlere annemin amcığı, göt deliği değiyordu. İrkildim derin bir vicdan azabıyla birlikte iyice sertleşmiştim. Aklımdan geçirdiğim söz bende güçlü bir arzu uyandırmıştı. Annemin göt deliği... amcığı, evet o benim annemdi ama aynı zamanda bir kadındı. Birden şimdiye kadar anneme hiç kadın gözüyle bakmadığım aklıma geldi. Şimdiye kadar akrabalarımızın kızlarını, arkadaşlarımın kız kardeşlerini, okuldaki hocalarımı, en akla gelmeyecek kişileri bile düşünüp otuzbir çekmiştim. Ama annem, belkide bu yasaklı vucudu düşünmek bu yüzden bana büyük zevk vermişti. Fakat birden bire hiç kimse kendi öz be öz annesine ilgi duymazdı. Mutlaka sebepleri olmalıydı. Geçmişi düşündüğümde bu yap boz’un parçaları yerli yerine oturuyordu.
Annem çok küçükken bizi kadınlar hamamına götürürdü, tüm kadınlar çırılçıplak olurdu. Tabi annemde o zamana ait hiçbir şey hatırlamıyordum ama mutlaka bir şeyler bilinç altıma yer etmişti.
Ne zamanlarda annemin memelerini, götünü gördüğümü düşündüm. Şu yaşıma kadar annemin bir çok kez vucudunu görmüştüm. Neden şimdiye kadar dikkatimi çekmemişti ? Hep kafamı çevirmiştim. Ama o anlık görüntülerde kahve rengi dut gibi bir meme ucu, kavun gibi diri bir kalça, baldırlar. Annemin vucudunun kesitleri gözümün önüne gidip geliyordu.
Tabi ya annemle babamın birlikte olduğu zamanlardaki doyumsuz seks hayatları. Babam benim yanımda annemin göğüslerini sıkar, götünü okşardı.
Mesela kahvaltıda olduğumuz bazı zamanlarda elini annemin bluzunun içine sokar annemin memelerini sıkıştırırdı. Annemin göğüsleri sütyeninden fırlar. Eliyle bluzunun üstünden düzeltirdi. Hatta bir kere tam düzeltirken bluzu göğsüne yapışmış, dik ve dutu andıran göğüs ucu tamamen ortaya çıkmıştı.
Yemekler yapılırken annemin arkasına geçer sürtünürdü. Düşündükçe aklıma geliyordu. gece odada sikişirken yatağın çıkarttığı düzenli gıcırtı annemin derinden gelen inlemeleri, ara sıra duyduğum küfürler.
Bir kere yanlışlıkla odalarına dalmıştım. Babamın aleti annemin tam avucundaydı... evet tam avucunda.
Babamla oturur saatlerce porno film izlerlerdi. Sonrada seks yaparlardı.
Fantezilerimi süsleyecek olan annemi...
Ya annemin mor renk tül sabahlığı, normalde vucuduna oturan, biçimli göğüslerinin kavislerini meydana çıkaran bu sabahlık. Işık altında yada gün ışığında içini olduğu gibi gösterirdi. Annem bir gün ütü yapıyordu. Odanın ışığı açıktı. Diri ve dik memeleri kahve rengi halesi ve dut gibi dikik meme ucu mor renk tülün altında olduğu gibi ortadaydı. Bana dönüp “şu ışığı kapasana her tarafım meydanda demişti”. Evet anne her yerin meydandaydı.
Annemde iyi sikilir dedim. Amcığını yalardım, sonra da memelerini. İçine yarağımı sokardım, köküne kadar, domaltır öz annemi götten sikerdim. Ohhhhh sikimi yalatırdım. Yala anne hadi yalaa... taşaklarımıda yala... ohhh anneciğim ne biçim bir orospuymuşsun sen... o külotlar ne öyle... bizde seni namuslu bilirdik... fahişe gibi iç çamaşırların var... ahhh anne sikiş benimle... .
Dölerim yatağın üzerine süzülmeye başlamıştı. Çok uzun bir süre fantezilerimi süsleyecek olan annemi ilk defa düşünüp bu şekilde masturbasyon yapmıştım.
Sakinleştiğimde... ne yapıyorsun yaa o senin annen diyerek kendi kendime kızdım. Oysaki az önce kurduğum argo cümleler kaç gündür kafamın içinde yer alan soruların cevabını da veriyordu :
Annemi o sabah gördüğüm tahrik edici durum karşısında, iç çamaşırlarıyla haşır neşir olarak ve onun vucudunu düşünerek annemin kadınlığının kabullenmem içimde yatan lavların taşmasına, yıllardır içimde biriktirdiğim, kendimden bile sakladığım arzular ve tutkuların açığa çıkmasına yol açmıştı. Belkide yıllardır annem gibi minyon kızların ve kadınların beni tahrik etmesi bundandı.
Aradan geçen birkaç günde suçluluk duygusuyla ne annemle doğru düzgün konuştum ne de onu düşünerek kendime zevk verdim. Anneme eskiden olduğu gibi davranıyor, birkaç gün önce aklıma gelenleri yok varsayıyordum.
Öğlene doğru annem temizliğe girişmişti, altında mavi bol şortu vardı yerleri siliyordu. Kapının önüne geldiğimde annemi domalmış bir vaziyette gördüm. Küçük götünün yuvarlakları meydana çıkmış, külodunun izi belli oluyordu. Bacakları iki yana açıktı. Baldırları terden ıslanmış ve gerilmişti. Süt gibi beyaz ve pürüzsüzdüler. Annem yerleri sildikçe kalçası ileri geri hareket ediyordu. Benim kapının önünde durduğumu fark etmemişti. İşte belki birkaç gün önce olsa annemi umursamayacak, bu görüntüden tahrik olmayacaktım. Hafifçe geriye çekilip eşofmanımın içine elimi soktum ve sikimi okşamaya başladım. İnanamıyordum annemin götüne baka baka otuzbir çekiyordum. Annem ileri yatıyor, sonra geriliyordu kalçası oynarken götünün arasına doğru girmiş külodunun kıvrıldığını anlayabiliyordum. Kalbim hızla atmaya başladı. Annemin bana döneceğini hissedince parmak uçlarıma basıp odama girdim.
Şimdi odamda annemin o halini düşünüyordum. Hayalimde... anneme arkadan yaklaştım, şortunu ve ardından külodunu indirdim. Diz çöküp yarağımı amına yerleştirdim. Ellerimle de memelerini avuçladım. Fantezime göre annem bu sırada yerleri silmeye devam ediyordu. İleri geri hareket ettikçe sikim amına girip çıkıyordu.
Annem içeride temizlik yaparken ben onu düşünüp asılıyordum. Bir kez daha sarsılarak boşaldım. Hiçbir şeyi düşünmek beni böyle orgazm etmiyordu.
Annemin göğüsleri...
Annem seslendi, tül takılması gerekiyormuş. İçeri gittiğimde ne o terlemişsin diye sordu. Şınav çekiyordum dedim. Koltuğun üzerine basıp yükseldim. Yukarı çıktığımda annemin askılıklı beyaz tişörtünden portakalı andıran memelerini uçları haricinde olduğu gibi gördüm. Terlemiş, ıslanmışlardı. İnerken dengemi kaybetmiş gibi yalpaladım ve annemin göğsüne tutundum. Ohhh memesi yumuşacık ve dolgundu. Meme ucu bir mermi gibi elime batmıştı. Annemde refleksle belime dolanmıştı. Annemin göğüsleri benim çıplak göğsüme dayanmış bir anda sarmaş dolaş olmuştuk. İkimizde güldük. Ben hızlıca odama geri döndüm.
Çok tehlikeliydi. Annem babamla renkli bir seks hayatı olmasına rağmen bana ve abime karşı her zaman tutucu olmuş, dış çevredede hanım bir insan olarak bilinmişti. Ve sanırım bana seks açısından bir istek beslemesi imkansızdı. Kendisine baktığımı yada yaptıklarımı hissederse başım belaya girebilir, çok fazla kızabilirdi yerin dibine geçerdim. Zaten gerçek hayatta annemle ilişkiye girmek aklımın ucundan bile geçemezdi. Bu ensest düşünce benim için fantezi olarak kalacaktı. Bundan sonra annemi düşünecektim ama onu ne gözetleyecek nede dokunacaktım.
On gün böyle geçti. Annem akrabalara dönmüş babamda akşam geliyordu. Babam döndüğünde hayatım eski haline döndü. Yine gelir gelmez başımı ağrıtmaya başladı. Annen hiç eve geldimi, benim hakkımda konuştunuzmu, geri dönecekmi... .
İşe gidip gelmeye başlamıştım. Annemle ya abimlerde ya işyerinde yada akrabalarda görüşüyorduk. Aradan bir seneye yakın geçmişti. Bu süre içinde zaten annemle kısıtlı sürelerde on beş günde bir görüşür olduk. Gizli dünyamda anneme ilgim üst noktalara ulaşmıştı ensest vcd’ler alıyor, internette ensest resimler indirip sitelere giriyor, başka ensestlerle chat yapıyordum. Masturbasyon yaparken artık yanlızca annemi düşünüyordum. Onu sikmediğim pozisyon hayal etmediğim hal kalmamıştı.
Ensest ilişki yaşamak...
Babam aradan geçen onca zamana karşı hala annem hakkında kafamı ütülüyordu. Sürekli ardı arkası gelmeyen sorular... surat asmalar, bazen tartışmalar iyice canımı sıkıyor ; bunalıyordum. Artık babam ne zaman bana ne zaman annemden bahsetse ve beni kızdırsa odama çekiliyor annemi siktiğimi ben sikerken de babamın izlediğini düşünüyordum. Bu bir çeşit intikamdı. Böylece bütün sinirim geçiyordu.
Bütün bunlar olurken gerçek hayatla bu düşüncelerimi tamamen ayırmıştım. Onlar farklı dünyalardı asla bir olamazdı. Ensest ilişki yaşamak öyle hikayelerde olduğu gibi birden bire, kolayca olabilecek bir şey değildi. Çoğunlukla okuduğum hikayelere gülüyordum ne kadar basit anlatımlıydılar ve herşey ne kadar kolay gerçekleşiyordu. Oysaki gerçek hayatta bir red edilme yada fark edilme ömür boyu sürecek bir rezilliğin kapılarını sonuna kadar açabilirdi. İşte bu halde aylar geçiyordu.
Bu arada, hayatın garip bir oyunu, son zamanlarda annemde bazı gözle görülür değişiklikler başlamıştı, onu her gördüğümde üstüne başına yeni birşeyler almış oluyordu. Aldıkları genelde askılıklı bluzlar, dar kotlardı ; gittikçe dişiliğini ön plana çıkartıyordu. Artık hayata bakışı değişmiş o karamsar, yorgun kadın gitmiş yerine hayat dolu, gezen, dolaşan, özgür bir kadın gelmişti ; yıllarca babamın baskısı altında yaşayan annem sanırım özgür geçen aylardan sonra kendini bulmuş, rahatlamıştı.
Annemle ilişkimiz ise nasıl olduğunu anlayamadan yeni bir boyuta girmişti. Bana iltifatlar ediyor ne kadar yakışıklı olduğumu söylüyordu. Birlikte bir yerlere gitmekten bahsediyordu. Beni öpüşü bile değişmişti sanki daha ıslak ve sanki şehvetli öpüyordu.
Birlikte kaldığımız zamanlarda aynı yatakta yatmak istiyor ve geneldede yatıyordu. Bu da beni çok zor durumda bırakıyordu.
Neden böyle olmuştu birkaç sebebi olabilir diye düşünüyordum. belki kafamı bu düşünceye fazlaca taktığımdan her hareketini öyle yorumluyordum. Yada annem kendine laf etmeyeyeyim diye bana daha yakın ve ilgili davranmaya başlamıştı. Samimi olması gibi bir ihtimalde vardı tabiki.
Annem işyerime gidip geldikçe istem dışı mahrem yerlerine bakıyordum. Bir gün pembe askılıklı bir t-şört giymişti. Gögüslerinin kenarları görünüyordu. Annem telefon açmak için eğilmişti. Aramızda masa vardı. Fazla olmasada göğüslerinin bir kısmı daha ortaya çıkmıştı. aletim hareketlenmişti. Annem aniden başını kaldırınca beni görür gibi oldu ama tam emin değildim.
Görüşmelerimiz seyrekti, bazen üç haftayı bulduğu oluyordu. Bir iki hafta sonra tekrar geldiğinde üzerinde siyah bir gömlek, altında mavi dar bir kot vardı. Gömleğinin üç düğmesi açıktı. Memelerinin kenarları ve siyah sütyeni görünüyordu. Yine telefon etmek istedi eğildi, Ben sütyenini ve portakalı andıran beyaz memelerinin sütyeninden taşan kısımlarını olduğu gibi görmüştüm. Aklıma bir an geçen hafta benim ona baktığımı anladığını ve bu hafta daha açık giyip bana baktırmak niyetinde olabileceği geldi. Ürperdim.
Yemeğe çıktık.
Sürekli konuşuyor neyi neden yaptığını anlatıyordu. Bir ara kafamı kaldırıp yüzüne baktım.
- Anne bana açıklama yapmana gerek yok, ben zaten herşeyi biliyorum.
- Olsun oğlum yinede daha iyi anlaman için anlatıyorum.
- Anlamıyorsun anne yaa ilgilenmiyorum istediğini yap, yani rahatsın işte istediğini yapabilirsin yani ne bileyim hayatında başka bir erkekde olabilir bu beni ilgilendirmiyor.
- Yok canım daha neler yok oğlum öyle bir şey.
- Dedimya fark etmez neticede 45 yaşındasın ihtiyaçların olabilir, karşılamak zorundasın.
- ... ...
Herhangi bir cevap vermedi. başka bir konuya geçtik bu benim ona cinsel konularda ilk yaklaşma çabamdı, olumsuz bir tepki almamıştım. Fakat olumluda değildi. Yinde üstü kapalıda olsa annemin seks hayatından bahsetmek beni heyecanlandırmıştı.
İçimdeki ensest arzular bazen köreliyor bazen hiç kalmıyor kimi zamanda doruğa çıkıyordu. Ama tercihim her zaman üst düzeyde olması yönündeydi çünkü annemi düşünmekten çok ayrı bir keyf ve zevk alıyordum. Çoğu zaman bir yada iki hafta masturbasyon yapmıyordum. Böylece azgınlaşıyor. Annemle ilgili farklı fanteziler kuruyordum. Özellikle böyle zamanlarda annemle görüşürsek onu görmek bile beni ereksiyon ediyor. Memelerini görsem yada yanlışlıkla ! hafifçe dokunursam boşalacak hale geliyordum. Yine bir haftadır hiçbirşey yapmamıştım. Annem akşam abimlerde kalacaktı. Benide çağırdılar.
Abimlerde yemek yendi, tv izlendi ve yatma vakti geldi.
Annemle yine birlikte yatacağımız için bir plan yaptım. Gece yarısı o uyurken sanki uyku sersemi atmışım gibi elimi kalçasına atacak ve elleyecektim.
Yatağa girdim. Annemin altında krem rengi ayak bileğine kadar bir dar tayd vardı. Küçük götünün yuvarlakları yine meydana çıkmıştı. Giydiği klasik külodun çizgileri kalçalarının kenarlarında belirginleşmişti. Işığı söndürdü ve oda yatağa girdi. Vaktin iyice geçmesini bekliyordum. Bu sırada annemi karım gibi hayal ediyor fantezi kuruyordum.
Annem yanımda yatıyordu...
Gece yarısı olduğunda uygulamaya geçtim ve soldan sağa dönerken elimi tam kalçasının üzerine koydum. Oohhhhhh yumuşacıktı. Sıkmamaya özen göstedim. Yarağım gemici direği gibi olmuştu. Uzun zamandır bakmakla yetindiğim göt şimdi elimin altındaydı. Hiç kıpırdatmadım. Biraz ucuz bir tabir ama sevgili annemde de tam sikilecek göt vardı. Bir süre sonra korkarak elimi çektim ama tam yanına yere koydum. Beş on dakika geçmeden annem döndü ve tam elimin üzerine kalçası geldi. Ohhhhhh ölüyorum sandım... bir an kalp atışlarımı duyacak diye korktum. Annemin götünün ağırlığı elimin üzerindeydi. Dayanamadım sol elimle sikimi çıkarıp 31 çekmeye başladım. Annem yanımda yatıyordu. Götü elimin üzerindeydi. Ve ben yarağımı okşuyordum. O an üzerine attırmak istedim. Boşalmaya başlamıştım. Kenara doğru çekilip küloduma attırdım. Gelişmeler ardı ardına geliyor ben baştan çıkıyordum. Basit bir cinsel açlık ve ilgiden başlayan olaylar ne boyutlara ulaşmıştı.
Ertesi gün annem çok normal davrandı. Annemin rahat ve yakın tavırları sayesinde onunla ilişkiye girebileceğimi düşünmüştüm. Fakat bir aile faciasına yol açmak ise çok kolaydı. Dikkatli ve temkinli olmak durumundaydım. Annemin ilgisini ortaya çıkaracak yada bana karşı ilgisini arttıracak bir takım planlar düşünmeye başlamıştım.
Bir hafta sonu yine abimlerde kalacaktık. Sabahtan başlayarak sürekli sırtımın ağrıdığını söylüyordum. Akşam üstü tahmin ettiğim gibi abimler alışverişe çıktılar annem ve ben kalmıştık. Daha önceden hazırladığım kremi alıp annemin yanına gittim. Anneme sırtımın ağrısının geçmediğini biraz sırtımı ovup ovamıyacağını sordum. Doğal olarak kabul etti. T-şörtümü çıkardım sadece boxerımla kalmıştım annem elini sırtımda gezdirmeye başladı. Bense seviştiğimizi hayal etmeye başladım. Elleri vucuduma değdikçe sertleşmiştim onu tahrik etmek için hafif hafif sanki ağrıdanmış gibi inliyordum. Oflamaya başlamıştım :
- Offf offf evet anne çok iyi orası biraz yukarı uhmmm çok iyi.
- Nasıl daha iyimi.
- Evet anneciğim bastır biraz ahhhh işte bu iyi geldi, ohhhhh harikasın!!!
Harikasın diye inleyince. Annem birden hadi bakalım yeter diye çekildi. Doğruldum. Şakayla karışık istersen bende sana süreyim dedim. Aldığım cevap kısa ve netti. Hayır. Fakat bunu söylerken gözü boxerimden rahatlıkla belli olan iyice kalınlaşmış ve irileşmiş yarağıma takılmış. Ama bakışlarını hemen kaçırmıştı.
Ne zamandır kolladığım fırsat birkaç gün sonra geldi. Babam tekrar memlekete gidecekti. Anneme telefon açıp üç günlük iznini o günlere alması için sözleştik. Annemin sorun çıkarmaması hoşuma gitmişti.
Birkaç gün sonra evde yine yalnız kalmıştım. Akşamüstü annem geldi. Elinde alışveriş torbaları vardı.
Akşam güzel bir sofra hazırladık. Annem kendine votka bana bira almıştı. Annemin üzerinde kırmızı bir bluz altında beyaz bir şort vardı. Kırmızı bluzundan içine giydiği siyah sütyen belli oluyordu. Sütyenin omuzlarındaki lastikleri bluzun omzu genişledikçe ortaya çıkıyor içimi gıcıklıyordu. Beyaz şortundan hiçbir külot izi belli olmamasından içine yine tanga türü bir şey giydiğini anlayabiliyordum. Hafta sonu denize gittiğinden hafifçe esmerleşen baldırları etli ve pürüzsüzdü.
İçtikçe daha çok konuşuyor şakalaşıyorduk. İyice sarhoş olunca onu sikebilirim diye düşündüm. Konuyu yavaş yavaş erotizme getiriyordum. Televizyondaki mankenlerden konu açıldı :
- Ne kadar uzun bacakları var.
- Bırak anne yaa hepsi pörsümüş...
- Olurmu canım şuna baksana...
- Bu yaşta vucutlarına bak televizyondan göründüğü gibi değil hepsi hayat kadını gibi... tabi mesleğini namusuyla yapanlar çoğunluktadır belki ama parayla çalışanları da varmış.
Annem gülerek :
- Sen hayat kadınlarıyla çok haşır neşir oluyorsun galiba aman dikkat et hastalık kapma
- Aman açtırma ağzımı... sanki veren varda yapmıyoruz.
- Neyi veren ?
- Nınını
- Neyi ?
- Önündekini...
- Terbiyesiz çocuk... kime çektinki sen böyle...
- Bilmem ki...
- Valla oğlum yaşın genç önlemini aldıktan sonra hayatını yaşayacaksın, bunu bilir bunu söylerim.
- Aynı şey senin için de geçerli anne bu hayat zevk almak için, rahat etmek için var.
- Nerde oğlum baksana bizim dere çağlıyor, suları akıyor boşa... derede kuruyacak bu gidişle.
- Ne deresi anne yaaa.
- Hiiiç bizim köydeki dere diyorum.
- Haa, bizim ağaçtaki dalında kabuğu soyuldu artık asılmaktan.
- Hangi ağacın ?
- Bizim köydeki ağacın ; hani onun kalın uzun bir dalı vardı ya asılıp sallanırdım ona onu diyorum.
- Öylemiii... .
Televizyona dönerek :
- Offf kızdaki vucuda bak.
- Benden meraklısın anne yaa kaçırmıyorsun hiçbirini.
- Bende böyle vucut olacak... .
- Amann ne güzel bak yaşını göstermiyorsun. Piliç gibisin işte. Vucudunda diri.
- Yok be oğlum yaşlandık artık.
- Bırak şimdi taş gibisin be anne.
- Beğeniyormusun beni ? Ciddi ciddi bir kadın olarak yani...
Güldüm :
- Tabi canım hastayım sana... annem olmasan.
- Annen olmasam neremi beğenirdin en çok ?
- Hımm bir düşüneyim memelerini sanırım bir de kalçalarını...
- Yok be küçücük onlar.
- Ben küçük severim.
Bu konuşmaları iyice sarhoş olmuş bir halde yapıyorduk. Neredeyse sarhoşluktan kendimizden geçmiştik. Arsızlaşmış azmıştık. Annemin meme uçları belirginleşmiş, bacaklarını birbirine kenetlemişti. Kimbilir belkide zevk sularının bacaklarından süzülmesini engellemeye çalışıyordu. Benimse kasıklarım ağrımaya başlamış. Dokunsam boşalacak bir hale gelmiştim.
- Görsen beğenmessin.
- Göster o zaman.
- Sen benim oğlumsun ayıp...
- Peki sen benim hakkımda ne düşünüyorsun.
- Humm bence sen çok seksi bir erkeksin. Kızlar eminim sana deli oluyorlardır. Bizim işyerinde beraber çalıştığım kız resmini gördü çok beğendi seni. Bir görsen daracık giyiniyor. İçine don sütyen bile giymiyor bazen ama bebek gibi kız.
- Aman anne beni deli mi etmek istiyorsun... zaten zor durumdayım.
- Oğlum zor durumdaysan gidip göreceksin işini. şiiişşt yanlız bak söyledim... hastalık kaparsın kılıfını tak...
- Amann o da en sevmediğim şey... bütün zevkini yok ediyor işin...
- Niye oğlum hassası var binbir çeşidi var... renklisi bile var neler yaptılar yahu, ne işe yararki renklisi...
- Fantezi herhalde... Tatlı olanlarıda varmış...
- Iyyy hayatta ağzıma almam plastiği ne iğrenç...
Annem bacak bacak üstüne atıp şortunun iyice kasıklarına doğru sıvadı, baldırlarının üst kısmı tamamen meydana çıkmıştı. Bir peçete alıp “ooff amma sıcak” oldu diyerek boynunu memelerinin kenarlarını silmeye başladı. Elini kenarlara doğru soktukça ortaya çıkan memeleri titriyor, içe doğru gömülüyordu. İçkisinden bir yudum aldı derin bir iç çekti.
- Ooo konu nerelereden nerelere geldi. Ne diyeceğim sana yarın tavernaya gidelimmi ?
- Aman anne ne yapacağız orda...
- Ne yapacağızı varmı eğleniriz...
- Tamam bakarız...
- Ben bir işyeyim...
Annem tuvalete geçti. Bende parmaklarımın ucuna basarak tuvalet deliğine gözümü dayadım. Annem o sırada klozete oturmuştu. Tıssssssssssssssssssss diye bir ses geldi. Ooooohhh işiyordu. Kalçalarının kenarlarını ve bacaklarının tamamını görüyordum. O an sertleşmiş sikime dokunsam. Boşalabilirdim. Ama yapmadım çünkü bu akşam annemi sikecektim. O da istiyordu biliyordum. Alkolün verdiği bir cesaret vardı. Annem kalktı o an ilk defa amcığını görecektim. Fakat annemin amı orman gibi kıllıydı. Bir tuvalet kağıdı koparıp kılların üzerinden amcığına doğru bastırdı. Annemin altını çıplak ilk defa görüyordum. Kasıklarına kadar dağılan kıllar her yanı kaplamıştı, baldırları hafif kırmızıydı. Mayo izi olan yer bembeyazdı. Altına kadife tangasını giymişti önce onu çekti arkasını döndü. Şortunu çekmek için hafifçe eğilince dolgun götünün arasından yarılmış bir sulu şeftaliye benzeyen amcığını gördüm. Tanganın ipi tamamen içine girmişti. Amının dudakları iki yana açılmış yaprağı andırıyordu. Hızla şortunu çekti.
Annem odama girdiğinde...
O gece işi neden bitirmedik bilmiyorum. İkimizde sarhoştuk, azgındık. Annem tuvaletten çıkar çıkmaz odasına gitmiş üzerini bile değişmeden yatıp uyumuştu. Belkide çok sarhoş olduğundan sızıp kalmıştı ya da annelik içgüdüleri ağır basmıştı... toplumun en büyük tabusunu, dini sorumlulukları, ahlaki değerleri bir kalemde silip atmak kolaymıydı, peki ya oğlunun koynuna giren kadın olmak, ucuzlamak, basitleşmek ne kadar kolaydı. İlk adımı benim atmam gerekiyordu ama bende bu cesaret yoktu. Ama artık annemden emindim ve onu baştan çıkarmak için bir kaç düşüncem daha vardı.
Sabah olduğunda akşamki cesaretimden eser kalmamış bir vaziyette uyandım, vakit daha erkendi. Altımda boxerim vardı. Dün geceki konuşmalar ve annemin tuvaleyeki hali aklıma gelince yarağım kalınlaştı. Annem sabahları genelde perdeleri açmadan odam havalansın diye camları açardı. Yine geleceğini düşünerek sikimi boxerin düğmeli yerinden çıkarttım. Amacım annem odama girdiğinde rüyamda ereksiyon olmuşum ve sikim boxerimdan fırlamış sanmasıydı. Çok beklemeden yaklaşık bir on dakika sonra yarağım dimdikken annem içeri girdi. Tek bacağımı yana doğru atmış iyice meydana çıkartmıştım. Gözümü iyice kısmıştım ama ortamı görebiliyordum. Annem daha odaya girer girmez benim aleti fark etti. Başını iki yana sallayıp camları açtı. Sonra gereksiz yere masanın üzerini toplamaya başladı. Odada oyalanıyor dönüp dönüp sikime bakıyordu. Yanıma kadar geldi. Annem gözlerini yarağıma dikmişti. Yanımdaki pikeyi alıp üzerimi örttü. Pikeyi örterken elini sikimin o kadar yakınından geçirmiştiki, kalbim duracak sandım.
Annem çıktıktan sonra on onbeş dakika sonra bende altımdan boxerimi sıyırdım. Duşa girecektim ve evin içinde çırılçıplak geziyordum. Tam tahmin ettiğim gibi annemle koridorda karşılaştık. Annemin gözleri açıldı. Elimle yarağımı kapadım ama başını bilerek açıkta bırakmıştım.
- Oğlum bu ne hal.
- Sen uyandınmı yaa anne bende duşa girecektim, bakmasana.
- Bir bornoz giysene yavrum üstüne.
- Ne bileyim ya kusuruma bakma.
Elimi sikimden çekip arkamı döndüm. Annem arkamıda görmüştü. Banyoya girdiğimde zevkten dört köşeydim, anneme her yerimi göstermiştim, bundan daha büyük bir keyf olabilirmiydi.
Akşam olduğunda tavernaya gitmek için hazırlanıyorduk. Annem kırmızı bir gömlek giymişti. Altında ise baldırlarını ve kalçalarını sımsıkı saran beyaz kumaş bir pantolon vardı.
Mavi, kırmızı neon ışıklar ; basık bir tavan. Beyaz üzerine sarı masa örtüleri, takım elbise giymiş papyonlu gül satan bir kız, sıra sıra duran garsonlar, bol aynalı geniş pist, kabartma işlemeli bir sahne, eski Türk Filmlerinden fırlamış gibi duran kırmızı bir halı bu küçük tavernayı tipik hale getiriyordu.
Fiks menü alıp oturduk. Yemekler gelirken annem rakı ben votka içiyordum. Bir süre sonra şarkıcı sahneye çıktı. Hiç sevmediğim ama oynak parçalar çalıyordu. Aradan geçen saatlerde yine annemle yine çakır keyf olmuştuk. Bir ara annem kalkıp oynamaya başladı. Gördüğüm görüntü karşısında dehşete düştüm. Pistin ortasında onlarca insan dans ediyordu. Annem kıvırttıkça sahnede dolaşan parlak ışık vucudunda geziniyordu. Ama o ışığın etkisiyle annemin ince kumaş pantolonundan götü ve kıçına geçirdiği kırmızı tanga külotu olduğu gibi görünüyordu. Slow bir müzik başlayınca tekrar yanıma gelip oturdu. Yüzümde muzip bir gülümseme vardı:
- Anneciğim...
- Ne var ?
- Hani dün senle konuşmuştuk ben sana bana şakayla poponu gösterirmisin demiştim ya...
- Öyle mi dedim ?
- Hıı ama gerek kalmadı...
- Neden...
- Çünkü sen dans ederken sahnede ışık vurdukça her tarafın olduğu gibi göründü zaten...
- İnanmıyorum ciddimisin lan ! Şaka yapma bak... .
- Cidden külotun kırmızı değilmi tanga tipi.
- Evet... desene rezil oldum... ayyy kalkmam ben yerimden artık.
- Bırak canım kimse fark etmez hem etse ne olur millet neler giyiyor. Kimse bakmaz kıçına.
- Beğenmedin yani...
- Yok canım dikkat atmez dedim taş gibi yoksa taşş maşşallah.
Gülüştük.
- Dans edelimmi anne...
Ağır bir müziğin eşliğinde dans etmeye başladık.
- Her tarafım görünüyor yaa sende dansa kaldırdın.
- Aman... baksana millet donsuz geziyor.
Kafasını çevirdiğinde orta yaşlı mini etek giymiş sarışın kadını gördü. kadın derin dekolteli bir bluz giymişt.
- Off çok seksiymiş be. Gidip konuşsana yanına.
- Hadi yaa sonrada yanındakiler oysun dimi beni. Hem bakmaz o bana
- Neden bakmasın aslan gibi çocuksun... senden iyisinimi bulacak. Off off olamadık şöyle kısrak gibi bir hatun...
- Niye öyle diyorsun anneciğim bazıları tay sever!!!
Annemin vucudu elimin altındaydı. Çok fena olmuştum. İstem dışı kasılmış, gerilmiştim.
- Ama sende çok kötü bakıyorsun bu kadına, baksana kasıldın, gözlerin falan kayıyor, dur bakiimm kaldırdınmı yoksa sen!!!
Daha annemin ne dediğini anlamadan annem dibime kadar sokulup göbeğinin alt kısmına doğru sikime bastırdı.
- Hımmmm... tam tahmin ettiğim gibiAyıp bee.
- Oh anne evettt...
Müziğin ritmiyle sağa sola hareket ediyorduk. Bu hareket sırasında annem göbeğini bana doğru bastırıp kasığına doğru sürttürüyordu. Sonrada kasığında tekrar göbeğine...
- Uhhh anne işte böyle.
- Ne olduki oğlum dans ediyoruz işte
- Pufhhh evett anne dans ediyoruz.
Terlemiştim ve neredeyse kendimden geçiyordum. Pist çok kalabalık olduğundan birde sürtünmemiz sanki dansın kendi ritmindenmiş gibi göründüğünden kimse ne yaptığımızı anlayamazdı. Artık ok yaydan çıktı diye düşündüm. bu nedenle dudaklarımı annemin dudaklarına doğru götürdüm. Fakat annem kendini geriye doğru çekti.
- Şişşşş ne yapıyorsun. Ben senin annenim. Hadi yeter bu kadar dans oturalım.
- Az önceki sadece dansmıydı sence anne.
- Evet oğlum dans
- Danstı yani.
- Evett ne olabilirki başka.
Annemin ne dersem diyeyim analamamazlıktan geleceğini anlamıştım. Sesimi çıkarmadım. Yarım saat kadar sonra program bitti eve döndük.
Evde annem üzerini değişmek için odaya girdi. Su almak için odasının önünden geçerken kapısını ardına kadar açık bıraktığını gördüm. Sırtı dönüktü. Altında pantolonu vardı üstünü ise çıkartmıştı. Siyah sütyeninin sırt lastiğini ve pürüzsüz sırtını görünce kapının önünde hareketsiz kaldım. Annem yüzünü hiç bu tarafa dönmüyor. Sırtı kapıya dönük soyunuyordu. Ve eminimki bunu bilerek yapıyordu. Pantolonun indirdi. Bir kez daha iri kavunu andıran kalçalarını ve o iki topaçın arasında kaybolup giden külodunu görmüştüm. Annem külot sütyen önümdeydi. Dantelli siyah sütyen yine dantelli kırmızı küloduyla karşımda duruyordu.
O yüzünü bana dönmeden kendimi odama zor attım. Duavara yaslanıp sayıkladım :
“Offf sik işte orospuyu... fahişe, fahişe, fahişe!!!! istiyor işte orospu git sik!!! domalt gir götüne oooff!!!
Annem başını göğsüme yasladı...
Biraz sakinleşince içeri geçtim. Dolaptan sabah aldığımız buz gibi beyaz şarabı çıkarttım. Yanına armut, elma, muz, ve üzümden oluşan bir meyva tabağı hazırlamıştım. Romantik bir müzik açtım. Işıkları söndürüp mum ve tütsü yaktım. Odanın içi iyice loşlaşmıştı, mum alevinden çıkan ışık esen hafif rüzgarla dalgalanırken, tütsünün egzotik kokusu odaya yayılıyordu.
Annem odaya girdi. Elini yüzünü yıkamış, üstüne beyaz uzun geceliğini giymişti. İçinde sütyen olmadığı yuvarlak memelerinin serbestliğinden ve hafifçe çıkık olan göğüs uçlarından anlaşılıyordu. Kanepeye oturdu. Bacak bacak üstüne atınca yırtmacı sıyrılıp baldırlarının üst tarafı meydana çıktı, vucudunu geri doğru atmıştı. Bir kadeh ona bir kadehte kendime doldurdum. Bir süre sonra müzik ve alkolün etkisiyle anneme dans edelim mi ? diye sordum. Önce biraz tedirgin, ürkek sallanmaya başladık. Sonra biraz daha yaklaştık. O ellerini boynuma dolamıştı, benim bir elim sırtında diğer elim ise belindeydi. Bir süre sonra vucutlarımız birbirine kenetlenmişti. Annem başını göğsüme yasladı. Ellerimi vucudunda gezdirmeye başladım.
- Oğlum...
- Efendim
- aletin kalktı.
Gözlerimin içine baktı :
- Bana da mı ?
- Evet anne...
Başını iki yana sallayıp parmak uçlarını dudaklarıma götürdü.
- Olmaz...
Biraz daha yaklaşmaya çalıştım. Ama beni ittirdi. Başımı öne eğdim, suratımı astım. Elimi anlıma götürüp, saçımı düzelttim. Amacım kendime acındırmaktı. Odama geçtim. Emindimki annemin yüreği parçalanmıştı.
Bilgisayarı açıp daha önce hazırladığım. Taboo 3 ‘ ü başlattım. Filmi izlerken annem içeri girdi. Bana baktı :
- İçeri gelmeyecekmisin ?
- Burada oturalım.
Mavi ekrana doğru baktı :
- Bunlarımı izliyorsun ?
- ….
Arkasını dönüp gidiyordu.
- Anne.
- ???
- Otursana birlikte izleyelim.
- Dul bir kadın olduğumu unutuyorsun ?
- Otur bak bu film konulu senin durumundaki bir kadının bulduğu çözüm var.
- Oğlum, benim durumumun tek bir çözümü var neyse konuşturma beni şimdi. Bunları izletip günaha sokacaksın beni.
Yanıma ilişti. Filmi baştan başlattım. Taboo 3 de annem yaşlarındaki dul bir kadının hikayesi vardı. kadın cinsel açlık çekiyordu. Bir oğlu vardı. Oğlunun en yakın arkadaşının annesi bu kadının yakın bir arkadaşıydı ve kendi oğluyla ilişkiye giriyordu. kadın bir gün yakın arkadaşını oğlunun arkadaşı yani diğer kadının kendi oğluyla sevişirken yakaladı. Ve sonra önce arkadaşının oğluyla gelişen olaylar neticesindede kendi oğluyla ilişkiye girdi.
Annemin lise düzeyinde ingilizcesi vardı. kadının kendi oğluyla ilişkiye girmesinin bitiminde elini boynuna götürüp terini sildi. Biraz hırıltılı bir sesle:
- Oğlum sapık bunlar... günahkar...
- Neden anne başka adamlarla ilişkiye girmek de öyle değilmi ? Anne ve oğul herşeyi paylaşırken bunu neden paylaşmasın. Birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
Yutkundu :
- Sendemi böyle şeyler hissediyorsun ?
- Anne dayanamıyorum seni istiyorum ben. Hemde çok uzun zamandan beri, biliyorum sende beni istiyorsun.
- Hayır. Nasıl böyle bir şey düşünürsün. Sen çekicisin, seksisin, yakışıklısın ; bana bakman, seni tahrik etmek hoşuma gidiyor ama sen benim oğlumsun. Beni düzmene izin veremem.
Bak anne oğlun olarak sana karşı vazifelerim var. İhtiyaçlarını karşılamalıyım. Anne olarakda senin bana karşı vazifelerin var sen her zaman çok iyi bir anne oldun, ihtiyaçlarımın büyük bir kısmını her zaman karşıladın sana minnettarım ama benim için yaptığın onca şeyden sonra ancak bana kendini verirsen harika bir anne olacaksın, ancak o zaman mükemmel anne olabilirsin.
- Allah aşkına sen bu söylediğine inanıyormusun ?
- Anne anlamıyormusun ihtiyacım var. Sana bir kere girmezsem kafayı üşüteceğim. Bunu mu istiyorsun.
Elinden tutup kaldırdım. ”Hadi dans edelim anneciğim”. Müzik açtım. Bedenlerimiz yine kenetlenmişti. Ellerimi vucudunda gezdirneye başladım. Annemin yüzü ağlamaklı bir hal almış. Başını kimi zaman iki yana sallıyor kimi zamansa geriye atıyordu. Meme başları iyice irileşmişti. Sol elimle memesini sıkıp ucunu iyice belirginleştirdim.
- Lütfen şu meme uçlarına bir bak neredeyse geceliğini parçalayacak...
Bu sırada sağ elimi etekliğinin içine sokup amına attım. Annemin amı köpürmüş. Klasik düz beyaz külodu sırılsıklam olmuştu. Annem ıhhh la ohh orası bir ses çıkarttı. O anda gergin vucudu gevşedi ve kendini bana bıraktı.
- Ohhh şu haline bir bak.
- Oğlummm günaha gireceğiz.
- Oh anne bütün günahı bana.
- Bak bir kere sadece bir kere başka hiç bir zaman istemeyeceksin. Sonra abdest alıp tövbe deceğiz!!!
- Anneciğim bir kere tamam bir kere...
Anneminle dudaklarımız birleşmişti. Dilini emiyordum oda dudaklarımı ısırıyordu. Çenesini boynunu öptüm. Geceliğini bir çırpıda çıkarttım. Oda altımdan şortumu sıyırıp sikimi avuçladı. Yatağa yatırdım külodunu çıkartım tüm vucudunu emmeye başladım. Baldırlarını, göbeğini, memelerini, meme uclarını, boynunu ; dilim tüm vucudunda geziniyordu. ”Cehennemde yanacağız” diye inledi. ”Cehennem alev gibi yakıcı ve sıcaktır tıpkı senin amın gibi cayır cayır yanıyordur anneciğim” diye cevap verdim ve yarağımı kıllı amına tek hamlede soktum.
- Ohhhhhhhh yarakkkkkkkkkkkkkk!!!!!!
Anneme saydırmaya başlamıştım yarağım amcığına girip çıkıyordu annem kollarını iki yana açmış yatağı çekiştiriyordu. Yarağım girip çıktıkça el şaklatması gibi bir ses odanın içine yayılıyordu. Annem bacaklarını belime dolayıp, hafifçe havalandı. Bu ufak tefek kadın ben geçirdikçe yataktaki maharetini ortaya koymaya başlamıştı. Şimdi oda kalçalarını ileri geri sallamaya başlamıştı. Memeleri sağa sola pervasızca sallanıyor, birbirine çarpıyordu. Annemin tırnaklarını sırtımda hissettim “arrrrggggghhhhhhhh geliyorummmm!!!!!!”Kafasını iki üç kere yastığa gerisin geri vurdu ve yığıldı kaldı. Gelmek üzereydimki eliyle sikimi tutup iki kere sıvazladı. Şiddetle göbeğinden memelerine kadar fışkırttım. Üzerine yığılıp kaldım.
Uyuyup kalmışız, vakit ne olduğunu anlamadan öğlen olmuştu. Göz kapaklarımı araladım. Annemle aynı yatakta çırılçıplak yatıyorduk. Sarhoşluğun verdiği derin baş dönmesi ve kendinden geçme kalmamıştı. Ben istediğimi almıştım. Ama bu kadarıyla yetinebileceğimi hiç sanmıyordum. Acaba annem ne tepki verecekti. Bir ara kalkıp giyinmeyi bile düşündüm. O sırada annemde göz kapaklarını araladı. Üzerimizde bir pike sırt üstü yan yana yatıyorduk.
Günaydın dedim. Günaydın dedi :
- Nasılsın anne.
- Nasıl olayım oğlu tarafından sikilmiş gibi.
- Yani ?
- Yani zevkten gebermiş ama kirli, ahlaksız.
- ... .
- Babana sapık derken başıma gelene bak.
- Nasıl yani ?
Kolunu üzerime ayağınıda ayağımın üzerine attı. Sessiz ve sakin bir tonda konuşmaya başladı :
- Baban onunla yaparken bana hep seni hiç abilerin siktimi yok şu abin siktimi bu abin arkadan girdimi diye konuşur zevk alırdı.
- Nasıl yani dayılarımın seni düzdüğünü mü düşünürdü ?
- Evet. Hatırlarmısın eskiden bir adam vardı bize gidip gelirdi.
- Evet.
- Bir kerede beni sarhoş edip onun koynuna soktu.
- Siktimi adam seni.
- Hayır ama her yanımı elledi. Amımı yaladı.
- Ya babam.
- Sandalyede oturup bizi izledi.
- Sen git bu sebeplerden adamdan boşan sonrada oğlunun koynuna gir iş mi ?
- Ama anne...
- Boşverr hadi bakalım bin bana gece bir bok anlamadım birde gündüz gözüyle görelim senin aleti. Bende kaşınıyordum. Sende kaşıdın işte. Artık kocam da oğlumda sensin.
Zaten kalkmış olan yarağımı annemin amına sürtmeye başladım. Annem “ off hadi memelerimi em” dedi. Göğüslerini yalamaya başladım. Bir süre sonra annemin amı sulandı. Meme uçlarını emerken yavaşça içine kaydırdım. ”Evladım!!!” diye inledi annem. Geceki kadar ateşli değildik ama iyi sikişiyorduk. Yaklaşık yirmi dakika bu pozisyonda girip çıktım. Kimi zaman yavaşlıyor kimi zaman hızlanıyordum. Annemin götünü avuçladım. Sırtını iyice yere bastırıp ittirdim. ”Ahh anne attıracağım”. ”dur oğlum içime değil ayyyyyyyyyyyy patlat içime bende geliyorum!!!!!!”.
Annem bana zaten güvenli günlerinde olduğunu hamile kalmasının zor olduğunu anlattı. Zaten hiç gelmeye niyeti yokken amcığına fışkırtmam öyle bir zevke getirmişki onu o anda anında onunda beli gelmiş.
Bir insan annesiyle yattığında bundan sonraki seks yaşamı tek düze geçecek her seferinde annesinin üzerine çıkacak on beş dakikada işi bitirip uyuyacağını sanıyor. Bende öyle sanmıştım. Ama annemin buna hiçde niyeti olmadığını az sonra öğrenecektim.
Bana döndü :
- Amım çok kıllı değilmi ?
- Evet anne orman gibi kaç aydır kesmiyorsun... ?
- Çokk üşeniyorum... bana yardım edermisin ?
- Kesmeyemi tabi neden olmasın...
Annem klozete oturup bacaklarını iki yana doğru genişçe açtı. Traş köpüğüyle kıllarını iyice köpürttüm. Tüm kılların üstü bembeyaz köpük olmuştu. Annem traş bıçağını yaklaştırdığım sırada gülerek”amımı kesme lan sakın”dedi. Yukarıdan aşağı doğru tek hamlede indirdim. Yukarıdan aşağı bir jilet boyu kadar alan tertemiz olmuştu. Kıllar çok uzun olduğu için bıçağı sık sık yıkıyordum. Ben kestikçe annemin amı gün gibi ortaya çıkıyordu. Annemin amı nasıl ?Annemin amı bir kere genişti, dudakları hafif sarkmış, yaprak gibi kıvrılmıştı. Klitorisi iri ve biçimliydi.
Annemin kasıklarına kadar başımı kokmuş itinayla ince detaylarıda traşlıyordum. Annemin amı hoş bir ter kokusuyla birlikte sabun kokuyordu. Bir süre sonra işim bitmişti. Ilık su döküp duruladım, yıkadım. Ama sikimde dikilmişti. Annem bunu görünce eline alıp biraz okşadı. Ayaktaydım. Sikimi ağzına soktu. ”ohh anne” diyebildim. Köküne kadar yalıyordu. Annemi azğından sikeceğimi hiç ummamıştım. Annemse aşağılarda taşaklarımı sıvazlamakla meşguldü. Sonra taşaklarımıda yalamaya başladı. Daha sonra sikimin kafasını hafifçe ısırıp, vakumlamaya başladı. Çok dayanamayıp ağzına boşalmaya başladım. Ufalan sikimi ağzından çıkarttı. tıpkı porno filmlerde olduğu gibi dilini çıkartıp bana gösterdi. Dilinin üzeri ağzı döl doluydu. Suratını ekşitip hepsini yuttu.
Aradan neredeyse iki ay geçmişti. O iki ay boyunca annemle yanlızca telefonda görüşmüştük. O günden ve ertesinden hiç bahsetmemiştik.
Annemin altında...
Annem sabah telefon etti ve öğlen işyerimde olacağını söyledi. Öğlen geldiğinde annemde odamın kapısında öründü yemek yedik. Daha sonra kahvelerimizi alıp odama geçtik. Annemin altında klasik kesim keten kahve rengi bir etek. Üzerinde yine keten daha açık kahve bir gömlek vardı. ”Neler yapıyorsun bakalım” dedi. ”Ne olsun anne işte bildiğin gibi, sana hasretim bir tek” diye cevap verdim. ”Özledin mi beni ?”. ”Evet çok özledim anneciğim””Tabii, benim gibi annesi olsa herkes özler, anasını satayım önceden haftada bir aradın şimdi iki günde bir arıyorsun”. Annem kahvesinden bir yudum daha aldı. ”Nasıl idare ediyorsun 31 ‘ mi çekiyorsun”. ”Valla anne iki aydır elimi bile sürmedim, en son seninle işte, ya sen ne yapıyorsun”dedim. ”Bende öyle”. ”Azgınsın o zaman””Evet tıpkı senin gibi. ”Ya anne ne yapacağız otele falanmı gitsek ne yapsak””Bilmiyorum, olmassa gideriz ama bu gece abinlerdeyim sende gel görüşelim, o işi haftaya yaparız””offff dayanamam ben”.
O anda aklıma azgınlıktan işi odamda bile bitirebileceğimiz aklıma geldi. İşyeri öğlen olduğu için tenhaydı. Ama her an biri gelebilirdi. Bu çok riskli oldurdu. Sordum :
- Ne giydin içine ?
- Beyaz dantellileri...
- Ohhh...
Anneme gelsene diyerek odanın kenarına çektim. İkimizde ayaktaydık. Eteğinin havalandırıp ellerimi kalçalarına attım, okşamaya başladım. Sıkıyordum. Pürüzsüz, yumuşak, etli kalçaları avuçlarımdaydı. Külodunun dantellerini hissediyordum. Hastayım senin şu kalçalarına dedim. Götçü’sün yani dedi. Ohh evet götçüyüm. Birazda amını okşadım. Hemen sulanmış ıslanmıştı. Kimse gelmeden yerimize oturduk.
Akşam abimlerde her zamanki gibi yemek yenildi. biraz sohbet edildi ve tv izlendi. Tam sevdiğimiz bir dizi başlamıştıki. Kapı çalındı. Abim camdan baktığında bize döndü.
- Babam.
Annem panik oldu :
- Amannn hayatta görmek istemiyorum.
Babam benide bu gece mesaide sanıyordu. İkimizde abimlerin yatak odasına geçtik. Buzlu camlı kapıyı sıkı sıkıya kapatıp, anahtarını çevirdimArdından otomatın, bir süre sonra da babamın sesi duyuldu. Oturma odasına geçtiler. Sohbet sesleri az da olsa duyuluyordu.
Annem:
- 2 saatte gitmez şimdi bu dedi.
Karanlıktaydık. Babamların evden çıkmak için bu kapının önünden geçmeleri gerekiyordu. Benim yüzüm kapıya dönüktü. Karaltılarını görebilirdim.
Elimi annemin amına attım. Ne yapıyorsun diyecek oldu. Ama sesini çıkartamadı. Yatağın kenarındaydık. Yat diye fısıldadım. Sırt üstü uzandı, ayakları yere değiyordu. Bacaklarının arasına geçip. Dizlerimin üstüne çöktüm. Karanlıkta parlayan beyaz külodunu kalçalarını hafifçe havalandırıp çıkardım. Çıkardığım külodu annemin eline tutuşturdum. Eteğini yukarı doğru sıyırdım. Amcığı karşımdaydı. İştahla yalamaya başladım. Hoş bir tadı vardı. Güzel kokuyordu. Bir süre sonra vıcık vıcık oldu. Dilimi bir organ gibi kullanıp. İçine sokup çıkartıyor, klitorisini emiyor ; ısırıyordum. Annem bir eliyle kafamı kasıklarına bastırıyor. Diğer eliylede çığlık atmamak için kendi külodunu ağzına tutuyordu. Ellerimi iki yanına koyup yükseldim. Annemin genişlemiş amcığına soktum, girip çıkmaya başladım. Annem altımda kıvranıyordu.
Salonda babam, abim ve yengem otururken ben abimlerin yatak odasında annemi düzüyordum. Bir ara sesler salona gidecek diye yavaşladım. Neyse ki yatak kaliteliydi ki tek ses çıkmıyordu. Hızlanmaya başladım. Bir yandan annemin memelerini emiyor öte yandan göt deliğini okşuyordum. Annem zevkten çarşafları çekiştiriyordu.
Bir süre sobra salondan sesler gelmeye başladı. Babam kalkıyordu. Annemin içinden çıkmak için hamle yaptım. Annem ise bacaklarını bacaklarıma doladı ve amcığını sikime doğru ittirdi. Diğer bir yandan elleriyle kalçalarımı kendine bastırdı. Derin bir kasılma ve titremeyle boynuma dolandı.
Annemin kulağına eğilip...
Abimler ve babam tam kapının önündeydi. Karaltılarını görüyor, seslerini duyuyordum. Annemin bastırmasına dayanamayıp bende içine boşalmaya başladım. Annem sırt üstü yığılıp kaldı, kolları iki yana düştü, işi bitmişti. Bir kaç saniye sonra bende bitirdim. Hızlıca kalktım. Şortumu çektim. Annem eteğini çekiştirip, külodunu elime tutuşturdu. O an ki panikle külodu cebime soktum. Kapı tıklatıldı, yengemin sesini duyduk. Gitti dedi. Soluğumuz yerine gelmişti. Ama az kalsın yakalanıyorduk. Annem kıpkırmızıydı.
Bir kaç espri, konuşma geçistirmiştik. Annemin kulağına eğilip :”Yine içine boşaldım, başımıza bir iş gelecek” dedim. O ise : “Yok be oğlum ilişkiye girdiğimiz günden sonra doğum kontrol hapı kullanmaya başladım. ” dedi. Derin bir nefes almıştım.
Gece oldu ve yatma vakti geldi. Bize yine aynı odada yatak ayarlamışlardı. Ben önce yattım annem pijamasını giyip gelmişti. Yanıma yatınca elimi baldırlarına attım. Elimi ittirdi. Sikişmeyecekmiyiz diye sordum. Herkesin uyumasını beklememi söyledi. Yorgunluktan uyuya kalmışım. Ne kadar uyudum bilmiyorum. Sikimin okşanması hissiyle gözlerimi araladım. Annem yarağımı eline almış sıvazlıyordu. Uzun uzun öpüştük. Dudaklarını dilini emdim. Elimi bacak arasına attığımda pijamasını ve külodunu çıkardığını fark ettim. Kayısı gibi amcığı elime gelmişti. Saate baktım dördü geçiyordu. Aşağı kaydı, şortumu çıkarıp sikimi ağzına aldı.
İnsan annesini hiç o halde düşünmediğindenmidir nedir ? Ağzının mahareti karşısında hayrete düşüyor, annemin yalamak konusunda bir orospudan aşağı kalır hiçbir tarafı yoktu. vucudmu emerek ykarıya çıktı. yarağımı amına sokacaktıki kulağına fısıldadım :
“Götten girmek istiyorum”, “ Olmaz!!!”, “ Neden ? “, “Hem abinlerdeyiz hemde ne zamandır almadım arkadan”, “Ne farkeder sana girmemi istemiyormusun”, “ Ohhh evet oğlum ama önden yap hadi”, “Anneciğim yarağımı köküne kadar göt deliğine sokmak istiyorum” “ Ohhhhh çıldırtma beni”. Usulca kıçını bana döndü. ama önce parmağınla alıştır dedi. Göt deliği küçücük ve pütürlüydü. Parmak uçlarımla alıştırmaya başladım. İşaret parmağımın birazını sokunca kasıldı.
Biraz daha ittirdim. Yatağı parçalayacakmış gibi sıktı : “arrggghhh oğlum!!!! yapamayacağım çok acıyor”, “ Hadi anneciğim alırsın, gevşe biraz rahat bırak kendini”. Kasılması hafifçe geçti, kalçalarını okşayıp, gevşe diye fısıldadım. Sikimi deliğine dayamıştım. Kafası girince gerisi ağır ağır içine kaydı. Annem “ohhhhh girdin götüme “ diye inledi. Annemin topaç gibi götüne saydırmaya başladım. Daracık göt deliği sikimi sarmıştı. Kısa sürede gelecek duruma gelmiştim. ”Ohhh anne harika bir götün var, ohhhh ohhhh aahhımmmm geleceğim ben sende gelebilirmisin”, “ ahhhh götten gelemem ben oğlum sen gel çok acıyor... ”, “Ohhh anamın götünü sikiyorum, oaahhıhhh anacığım ne güzel götün var ohhh siktim götünü ahhhh ohhh geliyoooooooorumm... ne göt varmış sende orospu!!!!”. Döllerimin tamamını arka deliğe akıttıktan sonra. Annemin amcığını yarım saat kadar yaladım, o da boşaldı.
Annemle görüşemediğimiz dönemde sık sık erotik telefon görüşmeleri yapıyorduk. Yatağıma uzanmış annemle sohbet ediyordum. Konuşmamızın geneli bizim karı koca olmadığımız bu sebeple bir karı ve kocanın arasında asgari ölçüde bulunması gereken kıskanma, evlilik ahlakı gibi olayların bizim aramızda olmadığı istediğimiz fanteziyi gerçekleştirebileceğimiz yönündeydi. Anneme bana fantezilerini anlatmasını ve bunları uygulayabileceğimizi söylemiştim. Annem :
- Tabi oğlum yaa her kadın gibi benimde fantezilerim var ama zaten seninle bir ilişkim var ve bu bile bana fazla aslında. Yani ne bileyim bu zevk, seks deryası içinde kaybolup gitmek, iyice ahlaki değerlerden kopmak istemiyorum açıkçası.
Saatlerce bunun hakkında konuştuk neticede sınırlamaya karar verdik. Sadece bir kereye mahsus üç fantezi gerçekleştirecek, bunu sadece ilerki sevişmelerimizde hatırlayıp zevk almak için yapacaktık. Konuşmaya başladık. Anlat bakalım dedi :
- Hayır yaa, sen söyle önce anne.
- Olmaz sen söyle...
- Lütfen sen başla...
- Oğlum utanırım sen aklındakini söyle ben olur olmaz diyeyim.
- Off peki ne bileyim yani... işte başka birisiyle, yani başka bir erkekle yapman.
- Nasıl sen ve başka bir erkek mi.
- Hayır sadece o yapacak ben izleyeceğim.
- Gizlice ?
- Hayır açık açık. Sandalyede oturarak.
- Hımmmm hatta beni nasıl düzeceğini sen söylersin şöyle yap böyle yap diye.
- Gittimi hoşuna ?
- Ohh evet, ıslandım. Peki bu beni düzecek adam zenci olsa ?
- Evet... olur.
- Bulabilirmiyiz zenci ?
- Sanırım. Elde var bir sende sıra.
- Evet ben birde hep şeyi düşünürdüm. Sen aslında özellikle o yüzden tahrik ederdim. Bana tecavüz ettiğini.
- Seni zorla siktiğimi mi?
- Evet. Buda iki olsun.
- Gelelim üçe.
- Üçde benim sırrım olsun.
- Tamam anne sen bilirsin.
Bir hafta sonu kararlaştırdığımız ilk fantezi için buluştuk. Oturduğumuz yerden çok uzak semtteki barlara gidecek ve bir adam bulacaktık. İş otelde bitecekti. Anneme baktım akşam çıktığımızda bu kot ve tişörtle olmaz dedim. Sana seksi iç çamaşırları ve kıyafetler almalıyız dedim. Annem buna sevindi : “Evet oğlum bana iç çamaşırı beğen, zaten açık saçık giyinmek hep hayalimdi biliyorsun baban hiç izin vermezdi”
Zaten kalçaların küçük...
Çok büyük ve yine bizi kimsenin tanımayacağı bir alışveriş merkezine gittik. Bir biri ardına dizilmiş mağazalardan oldukça iyi bir iç çamaşı mağazasına girdik. İçeride biri yaşlı üçü genç kız dört kadın vardı. Bize doğru yakşalana annem iç çamaşırı bakacaktık dedi. Kız ne tür bir şey bakmıştınız diye sordu. Modellerinizi görebilirmiyim diye sordu. Kız annemi dükyanın öteki tarafına doğru götürdü. Ben mayaolara bakıyordum. Annem yüksek sesle seslendi : “ Oğlum baksana”. Bende yine dördünün duyacağı bir şekilde : “Efendim anne” “ Gel bak şu modellere”. Bizim anne oğul olduğumuzu anlamalarını istiyorduk. Bu bize ayrı bir zevk ve heyecan veriyordu. Satıcı kızın suratı bir tuhaf olmuştu. Annem ne dersin şu güzelmi diye kırmızı dantelli bir külot gösterdi. Burun kıvırdım.
- Ya anne bunlar iyi değil. String olsun. Dantelli olursa aa birde mor renk bence mükemmel olur.
Satıcı kız mor üzeri dantelli yer yer trasparan bir külot getirdi. Satıcı kıza baktım. Yanlız en küçük boy olsun lütfen dedim. Annem:”oğlum öyle sıkar dedi”, “ zaten kalçaların küçük külotta kalçalarından biraz küçük olursa daha dolgun ve iri durur”
Diğer kadınlarda kulak kabartmışlardı. Biz neydik anne oğul gibi gezinen olgun kadın ve onun jigolosumu, rahat modern bir ailemi, geniş meşrepli arsız iki kişimi ; sanırım en son akıllarına gelecek şey benim annemi siktiğim di. Evet onlar bilmiyordu ama şu gördüğünüz ufak tefek kadın benim annem, ve ben onu amından, götünden, ağzından defalarca siktim. Artık o kadar çok sikiştik ki fantezi arıyoruz. Ve siz sevgili satıcı bayanlar istemeyerek de olsa bu fanteziye hizmet ediyorsunuz.
Sarışın satıcı kıza baktım. Uzun boylu ve güzeldi. Altında dar bir tayt vardı. İçindeki kıçına kaçan külot belli belirsizdi. İri, dolgun çıkık kalçalarına baktım. İnsanın böyke bir afetle seks yapmak istememesine imkan yoktu. Acaba abisi yada erkek kardeşi varmıydı. Onlarda her gün gördükleri şu kalçalar, diri göğüslere benim baktığım gibi, kendilerine itiraf edemeselerde, bakıyorlarmıydı. Yada babası annesine binerken, hala bir seks hayatları varsa, bir an bile kızının götü gözünün önüne gelmiyormuydu. Bence kim olursa olsun bu kıza baktığında kaldırırdı. Aileden biri olsa bile.
Annemin sesiyle irkildim.
- Oğlum bakarmısın ?
- Efendim Anne ? Tamam geliyorum.
Annem kabinin perdesinden kafasını uzatmış beni çağırıyordu. Kabinin perdesinden kafamı içeri uzattım. Annem kabinde çırılçıplak soyunmuştu. Altına avuç kadar külodu giymişti. Külot amına iyice yapışmış yarığını meydana çıkarmıştı. Annemin çıplak meme uçlarına baktım dut gibi irileşmişti. Arkasını döndü. İnce ip götünün içinde kaybolmuştu. Kalçalarını ikiye aralayıp neredeyse göt deliğine girmiş mor dantelli ipi gösterdi.
Eğer zevkin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız bir iç çamaşırı dükkanına gidip annenizi çırılçıplak bir kabine sokun el kadar bir külot giydirip seyredin. ”ohhh orospu” diye fısıldadım.
Beş dakika sonra annem kabinden çıktı. Külodu masaya koydu. ”Bunu alalım”. Satıcı kız sütyen düşünürmüsünüz diye sordu, annem kafa sallayıp hayır dedi. O küçücük şeye dünyanın parasını ödedik.
Oradan çıkıp kıyafet reyonlarına baktık. Girdiğimiz bir mağazdan anneme dizinin neredeyse bir karış üstünde pileli bir etek aldık, annem oturduğunda baldırlarının üst kısmı meydana çıkıyor, bacaklarını hafifçe araladığında apış arası görünüyordu. Annem kabinde altına daracık mor külodunu giydi. Birde askılıklı hafif bol bir body aldık. Kabinin içinde anneme baktığımda altında eteği, sütyensiz bol body’siyle seks filminden fırlamış gibi görünüyordu. Pahalı kıyafetlerle ucuz bir orospu gibi görünüyordu. Hepsini paket yaptırdık.
Bu gece anname kayacak...
Gece barlar sokağına girdiğimizde bakan dönüp bir daha bakıyordu. Annem bana nereye gideceğimizi sordu. Bende reggy müzik çalınan zencilerin çokça olduğu bir bara gideceğimizi söyledim. Barın kapısından geçtik. İçerisi her zamanki gibi afrikalı kaynıyordu. Çalan benim pek hoşuma gitmeyen reggy müziği konuşmayı nerdeyse imkansız hale getirirken, insanlar yinede sohbet etmeye çalışıyordu. İçerisi oldukça karanlıktı. Ortalıkta gezinen kırmızı, mavi, sarı ışıklar sürekli yer değiştiriyordu. Annem bara oturup bacak bacak üstüne attı. Bir kaç göz hemen üzerinde toplanmıştı. Bu gece anneme kayacak birini bulmak hiç de zor olmayacak gibi görünüyordu.
Vakit ilerleyip biz içkileri peşi sıra içerken, ortam iyice ısınmış, kalabalıklaşmıştı. Hızlanan müzikle birlikte annem kalkıp kalabalığın arasında dans etmeye başladı. Annem sallandıkça birbirine değen göğüsleri hafifçe eğildiğinde meydana çıkıyordu. Önce çekine çekine ona yaklaşanlar pervasız tavırları nedeniyle cesaret almıştı. Bir süre sonra annem iki üç tane zencinin arasında kaldı. Zencilerden biri anneme iyice sokuldu. İri yapılı ve kaslıydı. Annem ellerini adamın beline doladı. Zenci hemen tepki verdi. Elini annemin kalçasının biraz üstüme attı. Annem kasıklarını adamın bacağına yasladı. Zenci bundan cesaret alıp annemin götünü avuçladı. Annem memelerini adama sürtüyordu. Müziğin ritmi eşliğinde ileri geri hareket ederken. Resmen sikişiyor gibiydiler. Zaten az sonra öpüşmeye başladılar. Annem adamın dudaklarını emiyor dilini yalıyordu. Adam annemi elinden tutup kuytu bir köşeye götürdü.
Annem zenciyle barın karanlık bir köşesine oturmuştu. Zenci elini annemin bacaklarına attı. Siyah iri elleri annemin süt gibi beyaz baldırlarını yoğuruyordu. Annem ise pantolonunun üzerinden adamın organını sıkmakla meşguldü. Zenci etrafına şöyle bir bakındı. Bu underground ortamda kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Ve elini annemin eteğinin içine attı. Annem zevk içinde kasıldı. Annem benim rahatça görmem için bacaklarını aralayınca eteği iyice sıyrıldı. Adam annemin külodunu kenara çekiştirmiş üç parmağını birden annemin amına sokup sokup çıkarıyordu.
Zamanı gelmişti. Yanlarına yaklaştım. Adam git başımızdan der gibi baktı. Annem ingilizce o benim oğlum dedi. Adamın surat ifadesi birden değişti. Adama annemi sikmek isteyip istemeyeceğini sordum. İsterim dedi. Otele gitmeyi teklif ettik. Zenci ise önce ıslak parmaklarına dilini değdirdi annemin amının çok tatlı olduğunu söyledi. Adam ona gitmemizi istiyordu.
Ne kadar süre konuştuk bilmiyorum. Adam nedense çekinmişti. Bilmediği bir yere gitmek istemiyor hatta korkuyordu. Razı edemeyeceğimizi anlayınca. Başka adam mı yok diyerek kalkıp gittik...
79 notes · View notes
murat-o41 · 24 days
Text
EMRENİN KARISININ YEDİĞİ YARAKLAR (1)
Suna'daki "gösterme" isteği, aslında kendini bildiğinden beri, hatta buluğ çağından önce bile vardı. Belki de annesinden kalıtım yoluyla almıştı bu özelliğini. Çok güzel, çok çekici ve çevresinde bol bol erkek olan bir kadındı annesi. Öyle bir giyinirdi ki, her zaman tüm erkeklerin gözü onun üstünde olurdu. Babasını ise hiç tanımamıştı Suna. Ama evlerinde her zaman bir erkek olmuştu. Bütün çocukların bir tek babası varken, onun sık sık değişen bir çok babası olması da fena değildi hani. Suna da çok güzel bir kızdı çocukluğundan beri. Belki biraz da bunun etkisiyle, bütün babaları ona çok iyi davranırdı. 
Kendini göstermekten ne kadar hoşlandığının bilincine vardığında, daha 12 yaşındaydı. Ondan biraz daha büyük çocukların, kısacık eteğinin örtemediği bacaklarına gösterdikleri ilgi, o ana kadar zevk aldığı her şeyden daha çok zevk veriyordu ona. Bundan sonraki yaşamının ana hatları da böylece belli olmuştu. Artık bütün giysilerini, olduğunu bildiği güzellikleri göstermek amacıyla seçiyor, bu yetmiyormuş gibi, davranışlarıyla, oturup kalkmasıyla da, olabildiğince çok gösteriyordu kendini. 
Okul ve arkadaş çevrelerinde adı, kısa sürede, "sikkaldıran" olarak tescillenmişti. Elinden geldiğince uzun bir süre, hiç kimseye vermedi. İlk başlarda onu yalnızca kendini göstermek ilgilendiriyor, hatta tatmin ediyordu. Sonra, bir okul partisinde, ondan iki yaş büyük bir çocuk, onu ilk kez sikti. Daha 16 yaşındaydı. Buna rağmen, evlenene kadar pek o kadar çok erkek girmedi hayatına. Sikişmeyi de çok seviyordu gerçi ama, "göstermek" hala en büyük zevkiydi. 
Emre'yle, yani kocasıyla tanıştığında 21 yaşına gelmişti. Onu kısaca tanımlamak gerekirse, "her görenin başını döndüren bir afet", ya da "her yerinden dişilik fışkıran, fıstık gibi bir kadın" denilebilirdi. Uzun boyluydu.
Omuzlarına kadar inen dalgalı sarı saçlarının çevrelediği yüzü çok güzeldi ama, bundan çok, her zaman nemli gibi duran koyu mavi gözleriyle, yarı aralık etli dudaklarının yüzüne kondurduğu o inanılmaz çekici hava nedeniyle dikkat topluyordu. Omuzları genişti. Hiçbir zaman sutyenle tanışmamış olan memeleri, küçük, yuvarlak, dimdik ve serttiler. İncecik belinden sonra birden genişleyen kalçaları başdöndürücü bir yuvarlaklıktaydılar. Bacakları ise hiç bitmeyecekmiş kadar uzun, insanın gözlerini asla alamayacağı kadar güzeldiler.
Emre ondan altı yaş büyük, çok yakışıklı ve çok zengindi. Annesi ve babalarından biriyle, birkaç günlüğüne gittikleri İzmir'de tanışmışlardı onunla. Aslında annesi ve onun erkekleriyle gezmeyi pek sevmezdi Suna ama, bu sefer razı olmuştu nedense. Bu seferki babası Orhan da çok zengin biriydi ve yolculuk adamın şirketinin helikopteriyle yapılacaktı. Belki de bu cazip gelmişti Suna'ya. Çok sıcak bir yaz günüydü. Tiril tiril bir giysi geçirmişti sırtına. Yolda annesiyle Orhan arkaya, o ise öne, pilotun yanına oturmuş ve adamın helikopteri kullanmasını iyice zorlaştırmıştı tabii. İzmir'e geldiklerinde, Emre helikopter pistinin yanında onları bekliyordu. Orhan'la işlerinden birinde ortaktılar, anladığı kadarıyla. Yürüyüp gelmiş, Suna'nın tarafındaki kapıyı açmıştı. Önce gözgöze geldiler. Sonra Suna inmek için bir bacağını yere uzattı. Emre'nin gözleri bir anda aşağı kaydılar. Eteği iyice sıyrılmış, bacakları olduğu gibi ortaya çıkmıştı Suna'nın. Koltukta biraz döndü. Şimdi kasıklarına kadar meydandaydı bacağı. Asla kilot giymezdi Suna. Emre donup kalmış gibiydi. Bu baş döndürücü kadının amını görebiliyor, adeta içine düştüğünü hissediyordu.
Orhan'la Emre'nin, iş konuştukları iki saatin dışında, o günün tamamını birlikte geçirmişler, akşam şık bir restoranda yemek yiyip, sonra da bir gece kulübüne gitmişler ve sonunda otele dönmüşlerdi. Suna'nın annesi de, Orhan da, Emre'nin Suna'nın içine düştüğünü farketmişlerdi tabii. Biraz da bu nedenle olsa gerek, ikisini otelin barında bırakıp odalarına çekilmişlerdi. Sonra Emre Suna'yı odasının önüne kadar götürmeye davranmış ve daha asansördeyken öpüşmeye başlamışlardı. O gece ilk defa ve neredeyse sabaha kadar sikmişti Emre onu. Bir ay sonra da evlenmişlerdi. Suna İzmir'e, kocasının Narlıdere'deki villasına taşınmıştı.
Evlilik Suna'yı değiştirmemişti. Özellikle de "gösterme" isteği değişmemişti. Kocası elbetteki farkındaydı bunun. Ama aldırdığı söylenemezdi. Hatta Suna, onun bundan hoşlandığını bile sezinliyordu. Emre'nin arkadaşlarıyla birlikte oldukları zamanlarda, Suna, tüm erkeklerin ilgi odağı oluyordu tabii. Onlara gösterip siklerini kaldırmaya bayılıyor, bundan akıl almayacak kadar çok tahrik oluyordu. Sonra evde yalnız kaldıklarında da, kocası inlete inlete sikiyordu onu. Bazen de, karı-koca birlikte dışarı çıkıyorlar ve Suna'nın böyle durumlarda siklerini kaldırdığı erkekler, hiç tanımadıkları yabancılar oluyordu. Ama sonuç değişmiyor, gece yatakta çılgınlar gibi sikişiyorlardı kocasıyla. Kısacası mutluydular. İkisi de, birbirlerine sadıktılar.
Evlenmelerinin üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçmişti ki, Emre'nin şirketi, Suudi Arabistan'daki bir ihaleyi kazandı. İlk ayrılıkları iki ay kadar sürdü. Kocasının çok para kazanacağını bildiği için, sesini çıkarmamıştı Suna. Yalnız günlerini, o en büyük tutkusunu tatmin ederek geçiriyor, kentin çeşitli yerlerinde dolaşarak, kendini olabildiğince çok erkeğe gösteriyor, onların siklerini kaldırarak büyük bir zevk duyuyor ve sonra da eve dönüp yatıyordu. Ya da gerçeği söylemek gerekirse, pek yatamıyordu. Çünkü tanıdık tanımadık erkeklerin siklerini kaldırmaktan zevk duyduğu kadar, tahrik de oluyordu Suna. Bir buçuk yıl boyunca, böyle tahrik olduğu her günün gecesinde kocası onu doyurmuştu. Ama şimdi Emre yoktu. Çok zorlanıyor, dayanamaz hale geldiğinde çırılçıplak yatağa uzanıp, tatmini, amının dudaklarında dolaşan, içine girip çıkan, bızırını bulup oynayan parmaklarında arıyordu. Sonunda kocası üç günlüğüne İzmir'e döndü.
Suna onu karşılamak için Havaalanı'na gitti. Uçak sabah saat 9.30'da iniyordu. Kalkıp erkenden hazırlanmaya başladı. Aslında öyle uzun boylu bir şeyler de yapmamıştı. Yalnızca uzun bir duş ve çıplak vücudun üzerine geçirilen bir giysi. Hepsi o kadar. Sonra aynada kendine baktı. Giysisi, incecik pamuklu kumaştan yapılma ve normalden biraz uzunca olan bir atlet fanilasına benzeyen, düz beyaz bir şeydi. Kollarıyla omuzlarını olduğu gibi, sırtıyla göğsünün de önemli bölümlerini örtemiyordu. Memeleri yarıyarıya meydandaydılar. Meme başlarının incecik kumaşın altından birer düğme gibi belli olduğunu görebiliyordu. Kumaş, karnıyla kalçalarını sıkı sıkı sarıyordu. Öyle ki önden baktığında göbek çukuruyla kasıklarındaki kılların kabarıklığı hemen görülüyordu. Arkadan bakıldığında ise insanın aklını başından alacak bir manzara çıkıyordu ortaya. İncecik kumaş, çıplak kalçalarının arasına giriyor ve kilodu olmadığını açıkça belli ediyordu. Eteği de, o şahane bacaklarını olduğu gibi meydanda bırakırcasına, kalçalarının bir kaç parmak altında bitiyordu. Ayaklarına geçirdiği terliğe benzer yüksek topuklu ayakkabılar nedeniyle, daha da uzamış gibiydi bacakları.
Cam kapıların arkasındaki gümrüklü alanda kocasının bavullarını arayışını izlerken, hayatından çok memnundu Suna. Bekleme salonunun ilgi odağı olmuştu doğal olarak. Emre dışarı çıktığında da ona doğru koşup, boynuna sarılmıştı.
Böylece ona arkadan bakanlara ciddi bir darbe vurmuş olduğunun da bilincindeydi tabii. Kollarını böyle kaldırınca eteğinin daha da yukarılara çıkacağını, kıçının çıplak yanaklarının görüneceğini biliyordu. Oralarda dolaştığından emin olduğu aç erkek bakışlarının, adeta tenini yaktığını hissederek, uzunca süre öyle kaldı. Sonra Emre onu uzaklaştırıp beline sarıldı ve birlikte dışarıya, parkyerindeki otomobillerinin yanına yürüdüler. 
Havaalanı ile İzmir arasındaki 20 kilometrelik yolu katetmek, Suna için olduğu gibi, kocası için de haylı zordu. İki aylık sik açlığı başını döndürüyordu Suna'nın. Bu yetmiyormuş gibi, Havaalanı'ndaki küçük şovunun doğal sonucu olarak, aşırı tahrik olmuş durumdaydı. Direksiyonu kocasına bırakmış ve yanındaki koltukta arkasına yaslanıp oturmuştu. Bacakları iyice aralıktı. Eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Amının alev alev yandığını hissediyordu. Emre ise yaklaşık iki ay süren kadınsızlık sonrasında karşılaştığı manzara nedeniyle kudurmuş gibiydi. Bir taraftan arabayı kullanmaya çalışıyor, bir taraftan da karısının başdöndürücü, sik kaldırıcı güzelliğini seyrediyordu. Pantolonunun önü, bir çadır gibi kabarmıştı.
Suna, bu kadarıyla yetinemeyecek gibiydi. Bir elini götürüp, amının susamış bir ağız gibi açılmış dudaklarını okşamaya başladı. Gözlerini kocasının kalkmış sikinin yarattığı kabarıklıktan alamıyordu. İyice sulanmış, vıcık vıcık olmuştu amı. Sik istiyordu. Hem de biran önce. Öteki elini uzatıp Emre'nin sikini kavrayıverdi. Ateş gibi yanıyordu elinin altındaki sertlik.
Dayanamayacaktı Suna. Titreyen parmaklarıyla kocasının fermuarını indirdi. İki aya yakındır hasret kaldığı şey, tüm sertliği ve sıcaklığıyla, artık elindeydi. Üst derisi iyice sıyrılmış, şişip mosmor kesilmiş başı meydana çıkmıştı. Tepesindeki küçük delikte beliren beyaz bir damla, akıl almayacak kadar iştah açıcı görünüyordu. Güpegündüz bir otoyolun üstünde olduklarını, çevrelerinde başka arabalar da olduğunu unuttu bir anda. Kocasının kucağına eğildi. Dilini uzatıp o damlacığı yaladı. Emre'nin tüm vücudunu titretmişi bu temas. Birden fışkırtmaya başladı. Koyu kıvamlı, neredeyse kaynama derecesine kadar ısınmış erkeklik sıvısının ilk salvosu yüzüne isabet etti Suna'nın.
Telaşla ağzını açıp, dudaklarını o morarmış başın üstüne kapattı. İkinci salvo gırtlağına geldi. Kendinden geçmiş gibi emmeye başladı. Kocası durmak bilmeden fışkırtıyordu belini. O da, bir damlasını bile ziyan etmeden hepsini yutmaya çalışıyordu. Gözleri kararıyordu zevkten. Birden karnının içinde bir bomba patlamış gibi oldu. Başını iyice bastırıp ağzındaki sikin kocaman başını gırtlağına dayadı. Vücudunu titriyor, dalgalanıyordu. Beli geliyordu onun da.
Bir süre sonra başını kocasının kucağından kaldırdığında, yüzünde yorgun bir gülümseme vardı. Otoyolun en sağ şeridinde, son derece yavaş gitmekte olduklarını farketti. Emre'nin yüzü de, biraz rahatlamış bir ifadeye bürünmüştü şimdi. Suna koltuğunda geri yaslanıp gevşedi. 
Doğrudan doğruya, kocasının bürosuna yönelmişlerdi. Emre arabayı doğruca parkyerine sürdüğünde biraz şaşırdı Suna. Kafasında kendini, kocasını işe bırakıp eve dönmeye hazırlamıştı. Şimdi daha değişik bir durum çıkıyordu ortaya. Ama, Emre onu da elinden tutup arabadan indirdiğinde sesini çıkarmadı. Birlikte asansöre binip dokuzuncu kata çıktılar. Yedi kişi çalıyordu büroda. Hepsi dizilip kocasına hoşgeldin dediler. Sonra ikisi birlikte Emre'nin odasına girdiler. Kocası önce kapıyı içerden kilitledi, sonra da onu tuttuğu gibi büyük çalışma masasının yanına götürüp sırtından itti. Belinden yukarısı masadaki kağıtlara yapışmış kalmıştı. Eteği iyice sıyrılmıştı ve o başdöndürücü kalçaları, olduğu gibi meydandaydılar. Sonra Emre onun arkasında diz çöktü ve başını, o şahane yuvarlakların arasına gömdü. Dudakları bir anda Suna'nın amının dudaklarına yapıştılar. Dili içeri kayıp oynamaya başladı.
Zevkten çıldıracak gibi olmuştu Suna. Vücudunun üst kısmını tümüyle masaya yapıştırmış, ayak parmaklarının ucunda olabildiğince yükselip, hazinelerini kocasının ağzına sunmuştu. Yaklaşık iki aydır bir başkasının dokunuşlarına hasret kalmış amının alabildiğince açıldığını hissediyordu. Beli gelmek üzereydi. Dayanamayacağını biliyordu. O anda kocasının dili, bızırını buluverdi. Birden bütün vücudu titreyip sarsılmaya, kalçaları sağa sola dalgalanmaya başladı. Sonra vücudu gevşerken Emre'nin ağzının amından uzaklaştığı hissetti. Kocası doğrulmuştu şimdi. Başını çevirip, yarı baygın gözlerle onun pantolon kemerini çözmesini ve kiloduyla birlikte dizlerine kadar indirmesini seyretti. O hasret kaldığı sik, yine taş gibi sertleşmiş, içine girmeye hazır bir haldeydi.
Sonra Emre arkadan sokuldu ona. İki el kalçalarını kavrarken, ateş gibi yakan bir teması da, amının dudaklarında hissetti. Sanki mümkünmüş gibi, daha da açıldı amının dudakları ve kocasının sikini adeta içine çekti. Sonunda olmuştu işte. Bu kadar bekledikten sonra, nihayet bir sik girmişti içine.
Biranda beli gelmeye başladı. Tüm vücudu, yine dalga dalga olmuştu. Daha kendine tam gelemeden, kocası onu sikmeye başladı. Herşey bitip içindeki sik tohumlarını rahminin ağzında püskürtmeye başlayana kadar da, üç kez daha geldi beli.
Eve döndüğünde, son derece mutluydu Suna. Haksız sayılmazdı. Hasretle beklediği kocası gelmişti işte. Ve gün, isteyebileceğinden de çok daha güzel başlamıştı. Onun hasret kaldığı sikini emmiş, kendini yalatmış ve sikilmişti. Altı kere de belini getirmişti bu arada. Üstelik daha öğlen bile olmamıştı. Emre şirketteki işlerini bitirip akşam eve geldikten sonra olabilecekleri düşünmek bile tahrik ediciydi. Zaman geçirmek ve yorgun düşmüş vücudunu dinlendirmek için, bir jakuzi iyi gelirdi her halde.
Emre telefon ettiğinde saat dörde geliyordu ve Suna, hala jakuzide yatıyordu. Geniş yuvarlak küvetin çeşitli yerlerinden gelen basınçlı su dalgaları hem gerçekten vücudunu dinlendirmişti hem de yeniden huylanıp, tahrik olmasına neden olmuştu. Elini uzatıp yanındaki sehpanın üstünde durmakta olan telsizli telefonu aldı. Kocasının sesini duyduğunda da hafifçe yan dönüp, bir süreden beri kalçasına gelmekte olan su huzmesini tam apış arasına getirdi. Şimdi amının dudaklarına denk gelen yüksek hızlı titreşimin, önce karnının içine, oradan da beynine dağıldığını hissediyordu. 
"Bu akşam biraz yaramazlık yapalım..." diyordu kocası telefonda. "Dışarda yemek yiyelim, sonra da ya bir bara gideriz, ya da bir gece kulübüne gidip biraz dansederiz. Ne dersin..?"
Bundan daha güzel bir teklif olamazdı. Çünkü kocasının önerdiğini yapmak, gerçekten de "tam" bir tatmin demekti Suna için. Güzelliklerini gösterecek, çevresindeki sikleri kaldırıp tahrik olacak, sonra da kocasına verip doyuma ulaşacak olduğu anlamına geliyordu bu. 
Saat altıya doğru jakuziden çıktı. Yedi olduğunda ise dışarı çıkmak üzere hazırlanmış, Emre'yi bekliyordu. Beyaz ipekten, kolsuz bir bluz giymişti. Düğmeleri yoktu buluzun. Ön tarafta etekleri biraz uzundu ve bunlar birbirine bağlanıp düğümleniyordu. Memelerinin arası, aşağıya kadar çıplaktı. Karnı da meydandaydı. İncecik, yarı saydam kumaşın altından memeleri, tüm hatlarıyla belliydiler. İnsan biraz dikkat edince, meme başlarının koyu pembeliğini bile farkediyordu. Kısacık eteği de siyah ipektendi. Aslında ona etek demek de biraz zordu galiba. Yalnızca incecik ve kaygan bir kumaş parçasından ibaretti. Bele dolanıyor, sonra da, dev bir çengelli iğneyle tutturuluyordu. Kumaş ön tarafta birbirinin biraz üstüne biniyordu ama, Suna biraz dikkatsizmiş havası vererek oturduğunda, burayı, beline kadar çıkan acımasız bir yırtmaca dönüştürebiliyordu. Arkadan bakan biri ise kıçında kilot olmadığını hemen anlayabilirdi. İncecik kumaş, kalçalarının başdöndürücü yuvarlaklarının arasına giriyordu hafifçe. Ayaklarına da, bileklerine kadar çıkan incecik siyah deri bantlardan yapılmış, alabildiğine yüksek topuklu dekolte ayakkabılarını geçirmişti. Kocası eve gelip onu gördüğünde gözleri parladı. Sonra o da duşa girip yıkandı, üstünü değiştirdi ve evden çıktılar.
Emre, Kordon'daki bir balık lokantasında yer ayırtmıştı. Eskiden de sık sık gittikleri bir yerdi burası. Şef onları kapıda karşılayıp bahçenin en köşesindeki masalarına götürdü. Herzamanki gibi oturdular. Yanyana ve yüzleri diğerlerine dönük olarak. 
Suna burada oturduğunda, görüş alanı içindeki herkesin masanın altını yani bacaklarını görebildiğini biliyordu. Doğaldır ki, kocası da biliyordu bunu. Gerçi aralarında bu konuyu hiç konuşmamışlardı ama, burası Suna'nın özel "gösterme" yerlerinden biriydi. Üstelik, ikisi yanyana oturdukları için, bakan herkesi ve onların yüzlerinde beliren ifadeleri de görebiliyorlardı. Bu da Suna'ya müthiş bir zevk veriyordu tabii. O akşam da aynen öyle oldu.
Yemeklerini bitirip kalkana kadar, çevredeki erkekler içinde, Suna'nın durmadan hareket eden, kah üstüste atılıp kah yarı aralık duran bacaklarının arasına dalıp kaybolmamış hiç bir erkek kalmamıştı. Hatta bir kaç kadın da takılmıştı bu müthiş manzaraya.
Sonra kalkıp Alsancak'taki bir gece kulübüne gittiler. Yemek boyunca içtikleri şaraplar Suna'nın başının hafifçe dönmesine neden olmuştu. Yine her zaman olduğu gibi bara gidip, yüksek taburelerin üstüne oturdular. Artık viski zamanı gelmişti. Bar oldukça kalabalıktı.
Böyle oturduğunda, Suna'nın eteği kaybolmuş gibiydi. Bacakları olduğu gibi meydandaydı. Yalnızca kasıkları görünmüyordu. Bar, içki almaya gelip gidenler nedeniyle, her zaman yoğun trafiği olan bir yerdi. Gece kulübünde bulunup da, bara gelmeyen kimse yok gibiydi. Suna'yı gören de, sanki bir daha oradan ayrılmak istemiyordu. Hele dört arkadaştan oluşan bir grup vardı ki, yanlarından kımıldamıyorlardı. Suna hayatından çok memnundu. Yalnızca oturuyor ve vücudunun her tarafında dolaşıp duran aç gözlerin keyfini çıkarıyordu, o kadar. Siker gibi bakıyorlardı herifler, doğrusunu söylemek gerekirse. Bunu farketmemek olanaksızdı. Kocası da durumu farkediyor olmalıydı herhalde. Ama halinden memnun görünüyordu Emre. Burada Suna'nın dikkatini çeken bir durum vardı. Daha önceden de benzer şeyler yaşamışlardı Emre'yle. Yine de, bu seferki öncekilerden değişikti. Olayın daha bir içinde gibiydi kocası. Herhalde Suudi Arabistan'da geçen iki aylık süre onu da etkilemişti. Üç gün sonra geri döneceğini biliyor ve bu süre içinde mümkün olduğu kadar çok şey yaşamak istiyor olmalıydı.
Suna kocasını o kadar çok seviyordu ki. Onu mutlu etmek için elinden geleni yapardı tabii. Madem ki bu üç günlük süreyi yoğun yaşamak istiyordu Emre, o halde ona yardımcı olmalıydı. Bar taburesinde kımıldanıp, eteğinin biraz daha sıyrılmasına, biraz daha açılmasına neden oldu. Adamların gözlerine, doyumsuz bir manzara sunmuştu artık.
Ama en büyük darbeyi, kocasıyla dansa kalkarken indirdi Suna. Hafifçe yan dönerek öyle bir indi ki tabureden, amına kadar gösterdi adamlara. Sonra da, kalkmış sikleri orada öylece bırakarak, piste doğru yürüdü kalçalarını kıvıra kıvıra. Son derece tahrik olmuştu yine. Pistte, çalan slow müziğin ritmine kendini uydurup vücudunu Emre'ye yasladığında, onun da pek farklı durumda olmadığını farketti hemen. Kocasının siki de kalkmış, taş gibi olmuştu. Birden vücuduna değmeye başlayan bu ateş gibi sertlik başını döndürdü. Karnını iyice bastırdı üzerine. Kollarını Emre'nin boynuna doladı ve bu müthiş anın zevkini çıkarmaya koyuldu. 
Birşey konuşmuyorlardı kocasıyla. Ama ikisi de, diğerinin her şeyin farkında olduğunu anlıyordu. Kim bilir, belki de konuşmamak daha doğruydu bu durumda. Hele şimdi. O adamların siklerini kaldırmaktan aldığı haz, Emre'nin, sıcaklığıyla karnını yakan sikinin verdiği hazla birleşmişti.
Amının alabildiğine sulandığını hissediyordu. Pistte öylece dönerken, yaptığının giderek dans olmaktan çıktığının, daha çok ayakta sikişmeye dönüştüğünün de bilincindeydi ama, buna aldırmıyordu bile. Kalçaları kıvrılıp dalgalanıyordu. Gözucuyla, adamların seyretmekte olduklarını farketti.
Bu daha da tahrik edici gelmişti ona. Başını geri atıp, dudaklarını kocasının ağzına verdi. Birbirlerinin içini boşaltmak ister gibi, hırsla öpüşmeye, daha doğrusu emişmeye başladılar. Başı dönüyor, gözleri kararıyordu. 
Onları kendilerine getiren, müziğin hızlanması oldu. Elele tutuşup bara geri döndüler ve küçük bir sürprizle karşılaştılar. Başkaları oturmuştu yerlerine. Suna çantasını eline aldı ve orada barın önünde ayakta durdular. Bu arada Emre iki viski daha söylemişti. 
Suna eskisi kadar memnun değildi hayatından. Oturamadığı için gösteremiyordu da. Üstelik iyice kalabalık olmuştu barın önü. Birden, az önceki adamların, kalabalığı yarıp onların yanına sokulduklarını gördü. Hesapta onlar da, barın önünde ayakta duruyorlardı şimdi. Ama o kadar yakınındaydılar ki, Suna onların vücut ısılarını bile hissedebiliyordu. Bu arada da, taburede otururken bacaklarını didik didik eden gözleri yine devredeydi tabii. Ama bu sefer hedef, bluzunun içinde kıpır kıpır oynayan, yarı çıplak memeleriydi. Adamların bakışlarının yakıcılığıyla ürperdiğini ve meme başlarının giderek sertleşip büyüdüğünü hissediyordu Suna. Artık, incecik kumaşın altından birer düğme gibi ortaya çıkmıştı meme başlardı. Böyle olunca da, adamların bakışları daha da aç, daha da yakıcı hale gelmişti. Bu da Suna'yı alabildiğine tahrik ediyordu tabii…
Uzun bir seri, Devamı gelecek.
67 notes · View notes
gercekhikayem · 1 year
Text
ERKEKSİZLİK BAŞA BELA 2
ilk bölüm linki fotoda
Kıbrıs macerası üzerinden aylar geçti. Orada yaşadıklarım plan dışı ve delice idi. Gelen telefon aramalarına cevap vermeyince bana inanılmaz bir hafta sonu geçiren erkekler de aramayı kestiler. Arada bir iki tane mesaj otel müdüründen geldi. Bir hafta sonu için iki erkek on bin teklif ediyorlar, yirmi bin teklif ediyorlar gibi mesajlar. Üç adam tarafından orospu gibi sikilmiştim gelen mesajlara kızsam da haklılık payları vardı. Ben bile kendime inanmakta uzun süre zorluk çekmişken adam beni niye orospu sanmasın. Bir erkek ile sevişir uzun süredir unuttuğum zevkleri yaşar, açlığımı gideririm derken, üç erkeğin oyuncağı olmuştum. Olmuştum da sonunda bundan hiç şikayetçi olmamıştım. Üzerinden zaman geçip düşününce kendimden utanıyordum ama o an siklerin üstünde zıplarken hadi daha fazla sikin beni durmayın diye bağıracak kadar kendimi kaptırmıştım. İçimde iki erkek varken bayılacak gibi bir boşalma yaşadığımı nasıl unuturum. Kendi sınırlarımı keşfetmiştim. Orada üç erkeğin dölleri ile kaplı kadın bendim. Geceleri yalnız kaldığımda o gece artık birer uzak anı veya bir porno filmden akılda kalan bir sahne gibiydi. Gerçekte ise o porno filmin başrol oyuncusu ben olmuştum. Hiç bir sahnesinden de pişman değildim.
Hayatım ise aynı sıkıcılıkta devam ediyordu. Değil seks, düzgün bir erkek arkadaş bile yoktu İş, ev işleri, annemin yakın kontrolü altında günler geçiyordu. Arada annemin arkadaşlarının veya doğrudan annemin bulduğu damat adaylarının isimleri uçuşuyordu.
- Abla bari yarım bıraktığın yüksek lisansını tamamla diye erkek kardeşim akıl verdi bir gün.
- Vakit mi var?
- Neden olmasın üç kuruş para veriyorlar okuldan. Bas istifanı. Hazır bekarken bitir yüksek lisansını daha düzgün bir işe geç. Üniversitede dersler online değil mi zaten.
Hak verdim. Dersleri online dinler biraz da eve kapandım mı kış döneminde bile bitiririm bahara kalmaz. Ama daha ikinci haftada planladığım gibi gitmedi. Annem yine öğrenci mi oldun, hocaya gideceğine kocaya gitseydin demeye ve ev işlerine koşturmaya başladı. Kardeşim ve babam araya girdiler, annemi ikna ettiler. Biraz da evdeki bağırış azalsın diye kardeşimin önerisi ile hemen çözüm de buldular. Hafta sonu ailece yazlığa gidip temizledik, babam iki gün daha kalıp yıllardır açtırmadığı doğalgazı açtırdı. Hafta sonları biz de geliriz temiz hava alırız iyi olur kızım diyerek döndüler. 
İyi de oldu. Umduğumdan daha verimli çalıştım. Gündüz dersler, akşama kadar ödevler derken tezimin bile ana hatları ortaya çıkmıştı. Sınıfın parlak öğrencisi olmuştum bir anda. Cuma sabahından annemler de geliyor pazar gecesi dönüyorlardı. Bu yeni hayatı sevmiştim de. Hafta içinde neredeyse hiç yemek yapmıyor annemin hazırladıkları ile idare ediyordum. Sabahları uzun yürüyüşler, sitedeki emekliler grubu ile kahvaltılar. Normalde yazın bir iki hafta kaldığım için pek samimi olmadığım komşu ekibi için de bir değişiklik olmuştu. Sitede yaz kış kalan dört beş aile birbirinden sıkılmış olmalı ki sık sık beni çaylara çağırıyordu. Hemen hemen hepsi Ankara veya İstanbul'daki işlerini devretmiş küçük kasabada bir iki gün takıldıkları bir muayene veya ofis tutmuş malları mülkleri yerinde tiplerdi. Tam emekli gözükmemek için yarı emekli olarak arada işe gidiyormuş görüntüsündeydiler.
Gündüzleri bitmez tükenmez bir huzur içindeydi. Geceleri ise en güzeli idi benim için. Boş, sıcak ve sessiz bir ev. Tezimi yazarken uyuyakalmamışsam site dışındaki marketten aldığım ve eve gizlediğim şarabımı açıyordum. Biraz netflix sonra biraz erotik sonra porno filmler. Bire bir duygusal sevişmeler olan pornolardı başta seyrettiklerim. Sonra git gide genç bir kadını siken birden fazla erkeğin olduğu filmlere merak sarmıştım. Annemin evindeki gibi sessiz değil rahat rahat yüksek sesli izliyordum filmleri. Parmaklarım içimdeydi. İki parmak amımda kalın bir yarak, ağzımda emdiğim baş parmağım da ağzıma patlayan bir sikti benim için. En güzeli de hiç toparlanmaya uğraşmadan o halde yatakta uyuyakalmak. Rüyamda Kıbrıs'taki otel odasına ziyaretler.
Küçük yaramazlıklarım ve sonra da içimdeki açlığa teslim olmaya başlamam da böyle bir gecenin sabahında oldu. Telefonun alarmı ikinci veya üçüncü tekrarında çaldığında panikle yataktan fırladım. Derse iki dakika kalmıştı. Üstümde bir gecelik vardı sadece. Dün amımı parmaklarken çamaşırlarımı kim bilir nereye fırlatmıştım. Üzerime bir penye geçirip saçlarımı topuz yapıp ekran karşısına oturdum.
Dersin yazışma kısmından dersin hocası hasta mısın diye mesaj atmış. Yok dedim hocam sabaha kadar teze takılmışım yeni kalkabildim. Alıştırdın bizi ışıl ışıl olmana böyle yorgun görünce tedirgin oldum. Ellili yaşlarda klasik akademisyen bir erkekti. Bu ufak iltifat bile hoşuma gitti. Demek derslerde bana dikkat ediyordu. Amımda dün geceden kalma bir karıncalanma devam ediyordu. Kendi mikrofonumu kapadım. Telefondan porno video aramaya başladım. Yaşlı hoca öğrencisini sikiyor araması içinde bulduklarımı eledim. Sikilen kadının bana en çok benzediği bir film bulup açtım. Bir yandan bilgisayarın sesinde hocanın ders anlatmasını dinlerken telefonumdaki görüntüde kır saçlı bir adam minik etekli bir öğrencisinin amını yalıyordu. Hocam ben biraz ekranımı kapatsam mı iyi değilim yazmama tamam kendine dikkat yarın yine ışıldamanı istiyorum yazmış. Fiziki ders ortamı olsa daha net asılır mıydı düşüncesi kapladı içimi. Kalktım bacaklarımı ayırarak dersi izlemeye bir yandan da telefon ekranındaki sikişi takip etmeye başladım. Amımda bir dil dolaşması ne güzel olurdu. Parmaklarımı iyice ıslatıp amımın üzerinde bir dil gibi dolaştırdım. Ah hocam tam orası diliniz orada kalsın diye inledim. Pornodaki kadının göğüsleri benimkinden bir beden küçüktü ve kır saçlı erkek o memeleri sikiyordu. Kalın siki amına sokmak için kadının bacaklarını havaya diktiğinde ben de aynısını yapıp daha dün gece parmakladığım amıma parmaklarımı tekrar soktum. Kulağımda hem pornodan gelen inlemeler hem de ekrandaki hocanın ders anlatma sesleri. Hocam hafta sonunda bir şekilde buraya gelmiş olsaydı diye düşündüm. Amına giren kalın sik için çığlıklar atan kadın gibi beni de böyle sikse hocam. Siktikçe nasıl renk geldi mi yüzüme ışıldıyor muyum desem. Evet dese yüz verdim sana sikiş dersinden. Siki güzel midir filmdeki adamınki gibi kalın mıdır? Şimdi kadının yaptığı gibi önüne diz çöksem, dersten A sözü alana kadar sikini emsem. Filmdeki adam döllerini kadının suratına attırmaya başlamıştı bile. Ben içimde isterdim hocamı içimi yaksın dölleri. İki parmağımı kullanma konusunda çok ustalaştım artık. Elimin içini bızırıma bastıra bastıra parmaklarım içimdeyken boşalmada çok iyiyim artık. Ders çoktan bitmişti. Ben belimi yukarı kaldıra kaldıra titreyerek boşaldığımda da bedenimdeki tüm enerji bitmişti. 
Dersteki kızlardan biri mesaj atmış dün gece zorlu geçti galiba diye sonuna gülücük koymuş. Yok dedim hastaydım toparlanamadım bir türlü. Kamerayı kapatman iyi oldu diye cevap yazmış, göğüs şov yapıyordun. Başımdan aşağı ter boşandı. Öyle ya sutyen de yoktu içimde göğüs uçlarım kim bilir nasıl fırladı ekrana. Açtım okulun sitesinden dersin tekrarını izledim. Acele ile topuz yapılmış saçlarım ve uçları ekrandaki ufak görüntümde bile belli göğüslerim ile üzerimden silindir geçmiş gibi görünüyordum. Hastadan çok sabaha kadar sikilmiş gibiydi görüntüm. Hele hoca ile konuşurken ekrandaki görüntüm büyüyünce göğüs uçlarım penyeyi delecek gibiydi. En dersi dinlemeyen erkeklerin bile bakışları ekrana kilitlenmişti. Utanmak için çok geçti. Eminim bu görüntüleri bir çok erkek tekrar seyredecekti. Büyük göğüs uçlarının bir diğer yan etkisi işte.
Serin bir öğleden sonra duşumu yapmış tezime bir iki cümle eklemişken karşıki evdeki Betül Abla kek yemeye çağırdı. Kocası Mustafa en az muhabbet ettiğim komşu idi, belki en yaşlıları olmasından belki de kısa boylu kel kafalı göbekli esnaf tipli olmasından. Tam kadro idiler yine her öğleden sonra ikindi çayı farklı bir evde idi. Dört emekli aile bir de karısı geçen sene vefat etmiş Caner Abi. Caner Abi'nin ve Yeşim Abla'nın eşi Sedat'ın daha ilk günden her yerimi süzüşleri hiç bir zaman rahatsız edici bir ısrar taşımıyordu. Göz ucu ile bir yoklama sadece. Caner Abi yoktu bugün ama Sedat Abi yine şöyle bir süzmüştü günlük kıyafetlerimi. Diğer erkekler spor, iç siyaset ve bulmaca derdindeyken bir onunla Netflix muhabbeti yapabiliyordum. Bir iki gün muayenesine giden bir diş doktoru idi, Caner abi ile altlı üstlü imiş muayeneleri. 
- Akşam rakı var gelecek misin?
- Annemlere söylemezseniz tamam dedim.
İlk rakı teklifini daha geldiğim ikinci hafta almıştım. Haftada iki gün içiyorlardı Cuma ve Salı geceleri. Sadece bir aile o da babam ile aynı kafada olanı bu rakı masalarında yer almıyordu, Saime Teyze ve Bayram abi. Bayram abi en gençleri idi ama seneye bunların hepsini hacca götüreceğim diyordu her defasında, Badem bıyıklı, kumaş pantolon, kısa kol gömlek ve içine atlet giyen tam muhafazakar profil. Cuma akşamları annemler geldiği için davet edilmiyordum. İlk rakı akşamı güzel ve eğlenceli geçmişti. Sonlara doğru dört erkek, iki eş ve ben şarkılar türküler. Site içi olmasına rağmen kızı yalnız bırakmayın bekçinin köpeği geziyordur uyarısı ile Caner ve Mustafa ayaklanmış, Caner'in bariz dirseği ile Mustafa yerine oturunca Caner Abi beni evime kadar geçirmişti.
- Dersler bitince dışarda bir rakıya gidelim. Felekten bir gece çalarız demiş sonra da hoş bir sevecen komşu sarılması ile iyi geceler demişti. İşte ilk o gece, 50 yaşını geçmiş olsa bile aylar sonra bir erkeğe sarılmanın ve alkolün etkisi ile içimdeki parmağı Caner Abi'nin siki olarak düşünmüştüm. Babamın arkadaşı olmasa idi, kolundan içeri çekseydim. Bir yıldır kadınsız olan adamın kafasını amıma bastırsaydım. O bir doksanlık adam beni aniden çevirip domaltsa ve aylardır sik görmeyen amıma sokarken kalçalarımı sıksa. Duşun altında amıma ılık su tutup bızırımı okşarken içimdeki parmak Caner Abi'nin siki idi o gece. 
Her çay saatinde veya aralardaki havuz başı kahve buluşmalarında ise seksi gerilim git gide yükseliyordu sanki veya ben yaşadığım açlık ve okul stresi ile hayaller kuruyordum. Caner Abi daha çok benimle konuşmaya özen gösteriyordu. Hava biraz açılırsa kıyafetlerim inceliyor erkeklerin bakışları da değişiyordu. ,Güneşli bir gün beş çayına giderken üzerimdeki hırkayı attım ve özenle giyindim. Bilerek uzun kollu dar penye giydiğim gündü unutmuyorum. İçimdeki ince sutyen ile göğüslerim buradayım diye bağırıyordu. Ben kadınlar ile yemek muhabbeti yaparken karşı köşeden Caner, Mustafa ve daima takım elbise kravat gezen emekli banka müdürü Salim Abi beni izleyerek kıkırdıyordu. Kadınlar salonun bir kenarında erkekler ellerinde sigara salona açılan balkon tarafında idi. Gözler hep üstümdeydi ve arada birbirlerini bir şeyler fısıldayıp yine bana bakıp gülüyorlardı. Kadınların muhabbeti yine yerli dizilere kayınca bir sigara içeyim sonra ders yapmaya kaçayım diye izin istedim.
Üç erkeğin karşında normal boydaki kot eteğim ve dar penyem ile otururken kaçamak gözlerini yakalamak çok zevkli idi.
- Akşam içiyoruz değil mi diye atladı Caner Abi
- Olur olur dedim ama ben fazla kalamam. 
- Tamam o zaman dedi Mustafa Abi akşam yedide bizdesiniz, hanım doldurmuş yine dolabı..
- Sedat sekiz gibi gelecek diye seslendi Yeşim abla biz o saatte geliriz.
- Zorlu bir hastası var onun işi ancak biter deyince Caner Abi, diğerleri gevrek gevrek güldü.
- Bu yaştan sonra üst üste iki diş çekmek zor dinlene dinlene çekiyordur deyince Salim Abi, hepsi kahkahayı patlattı. 
Bu kart çapkınların cinsel göndermelerini anlamıyormuş gibi evin yolunu tuttum. Diş çekmeyi filmlerdeki öpüşme sahneleri için annem kullanırdı. Bunların neyi ima ettikleri belli. Aklıma git gide bu adamların da karıların dışında bir cinsel hayatı olduğu kazınıyordu veya benim açlığım git gide aklımı ele geçiriyordu. O gece rakı sofrası kalkıp masada iki kadın üç erkek kaldığında konu önce eşimden ayrılmış olmama ne kadar üzüldüklerine ve sonrasındaki planlarıma gelmişti. Tecrübeliyim bu konuda. Hayatımda kimse yok dediğim anda bana koca bulmak için atılacak anne arkadaşlarından başım çok ağrıdı.
- Yüksek lisans bitsin aileler tanışacak diye hep kullandığım yalanımı salladım
- Ne şanslı bir adam getir de tanışalım diye atıldı Sedat Abi.
- Ne şansı ya dedi Caner Abi, bu kadar güzel bir kadının sevgilisi adam. Kızın yüzünü gördüğü yok. Ben kapısından ayrılmazdım
- Otuz sene önce idi onlar Canerciğim, şimdi erkenden alırsın ilaçlarını uyursun.
- Bizim kullandıklarımız uyku hapı kardeşim. Söyletme beni kimler ne için ne haplar kullanıyor diye. Yine kahkahalar patladı. Yanımdaki üç erkeğin de iri göğüslerime kaçan bakışları. 57 oldum diyen Mustafa Abi'nin gözlük takarak bakması, yine takım elbise kravat giymiş Salim Abinin çaktırmadan süzüşü, Caner Abi'nin her fırsatta yanıma oturması ufak ufak bacağıma koluma değmeye çalışması. Alkol arttıkça muhabbetlerdeki cinsel gönderme dozu artıyor. Kadın kadına otursak bile uzaktan üzerimde gezen erkek gözlerinden kaçamıyordum. O akşam eve yine Caner Abi bırakmıştı. Çok içmiştik ikimiz de. 
- Yirmi yaş genç olsam seni o adama bırakmazdım valla demişti.
- Sana uygun biri de vardır Caner Abi, gençsin daha
- Senin gibisi varsa hemen tanıştır diye akşam sarılmasında rakı kokusuna karışık erkek parfümü kokusunu içime çektim iyice. O da göğüslerimi hissetmek ister gibi daha da sıkı sarıldı sanki.
- Sağol abi diye yavaşça ayrıldım kollarından. Geniş omuzları geniş bir gövdesi vardı. Elime değil bir erkeğin ağırlığı altında boşalmak istiyordum.
O gece de mastürbasyonunda aklıma Caner Abi gelmişti doğal olarak. Kendi gibi iri midir siki de? 52 yaşındaydı. İlaç dediği viagra türü şeyler olmalı. Kullanmıyormuş demek ki ihtiyacı yok. Ne kadar sikebilirdi ki beni? Kıbrıstaki sikilmem aklıma gelmişti. En ummadığım adam da en güzel yarak çıkmıştı. Ben de o koca yarağı zorlansam da almış sonra içimde hep kalsın istemiştim. Mustafa Abi en sevimsizi idi. Hayalimde Caner Abi bacaklarımı omzuma almışken Mustafa Abi'nin kalın uzun bir yarak çıkarıp ağzıma soktuğu gözümde canlandı. O çirkin adamda kocaman damarlı bir yarak olabilir miydi? O zaman gözüme daha mı yakışıklı görünürdü? İki parmağım içimde iken diğer elim göğüs uçlarımı sıktı. Gözlerimi kapadım, geçenlerde Sedat'ın bir kadını dinlene dinlene iki kere siktiğini ima etmeleri aklıma geldi. Üç erkeğin elleri ve sikleri üzerimde gezinirken nasıl ağlayarak patlamıştım Kıbrıs'ta. Parmaklarım bızırımı ezdi önce. Amım ıslanmaya hep hazır gibi bugünlerde. Tek parmak hiç yetmiyor. Tek parmak iyice ıslatırsam arka deliğim için ideal. İki parmağım amımda bir parmağım arka deliğimde iken bacaklarımı sıkıştırarak boşaldım. Parmaklarım boşalma kasılmalarım bitene kadar içimde kaldı. 
O günden sonra sanki derslere kendimi fazla kaptırmış kılığıma kıyafetime önem vermiyormuş gibi davranmaya başlamıştım. Az evvel sevişmiş gibi dağınık saçlarıma bir topuz yapıyordum, altıma evde girmekten bollanmış kıçımın şeklini almış bir eşofman, üzerime göğüslerimi ortaya seren bir gömlek veya dar bir bluz. Sadece alt dudağıma ufak bir kalem çekip daha kalın gözükmesini sağlıyordum. Hava iyiyse kapının önündeki küçük terasta ders çalışırken, hepsi birer birer kendi kapılarının önüne dökülüyordu. Kıbrıs'ta üç ayg��rı idare etmiştim ben taşra emeklilerini parmağımda oynatmak ne ki.
Bir cuma günü idi yine her cuma olduğu gibi Bayram abi namaza, Sedat abinin büyük jeepine doldurduğu kadınları da  kasabanın pazarına indirmişti. Bu cuma farklı idi. Dersim bittikten yarım saat sonra telefonum çaldı. Sedat abi idi arayan.
- Atla bize gel hemen, Caner çok güzel şaraplar getirmiş Fransa'dan, Mustafa da peynir tabağı yaptı.
Caner, Mustafa, Sedat ve Salim masayı kurmuş içmeye başlamışlardı bile. Üzerime yine önem vermemiş gibi geçirdiğim ince eşofman ve gömlek dört yaşlı adamın bakışlarını toplamıştı üzerimde. Sarı dar gömlek içine seçtiğim sadece bir ton koyu sutyen göğüslerimin şeklini anlamalarını sağlayacaktı.  İkinci şişe dibine yaklaşırken
- Annemler gelecek akşam ben daha içmeyeyim kokmayayım bir de tezi kontrole göndermem gerek yarın dedim.
- Bitiyor mu yani gidecek misin diye ağlama numarası yapıp dizime kapandı Salim abi. 
- Öyle valla geri dönme zamanı. Dizimdeki traşlı yüzünü okşadım. Gülümseyerek doğruldu doğrulurken bacağımı sıkıca tutup bıraktı.
- Hayatımıza renk katmıştın. Sensiz zorlanacağız.
- Caner yıkılacak diye güldü Sedat abi. Adam genç olsa babandan isteyecek nerede ise? Hepsi yine kahkahalar attı. 
- Valla karılarınızdan korkmasanız hepiniz yakardınız abayı diye atıldı Mustafa abi. Böyle güzel bir kız girdi mi hiç hayatınıza.
- Sağol ya utandırdın beni Mustafa Abi diye güldüm
- Abi deme lazım olur deyince Mustafa Abi hepimiz güldük yine. Sonra tedirgin bir sessizlik oldu. 
- Ben kalkayım deyince hepsi birden ayaklandı. Komik bir şekilde hep beraber benim kapıma kadar yürüdük. 
- Valla kahveye çağıramayacağım dedim içeri girerken. Annemler gelene kadar ortalığı toplamam lazım.
- O zaman bu ekip başka bir akşam sana veda yemeği verelim ne dersin? Sofrayı biz kurarız sen uğraşmazsın, sofranın gülü ol yeter.
- Bakarız Mustafa abiiiiii dedim üstüne basarak tekrar güldüler. 
Önce Caner abi veda sarılması yaptı, sonra hepsi teker teker. Hepsi ayrı parfümler mi sürmüşlerdi o gün? Kokuları aklıma kazındı. Eve girdim dışardaki fısıldaşmaları sürüyordu. Mutfak camından baktığımda hala bahçenin önünde dört erkek birbirlerine sarılarak gülüyordu. Kim bilir neler geçiyor akıllarından. Mustafa Abi en yaşı eli ile pantolonun önün düzeltti. Siki mi kalkmıştı? Neler geçiyor aklımdan. Uzun iri yarı Caner, kısa bodur göbekli Mustafa, ince uzun bankacı görünümlü Salim ve sarışın açık tenli renkli gözlü Sedat. Beni konuşuyorlardır kesin ve bana ne yapacaklarını. Gidip kapıyı açıp üst kata yürüsem peşim sıra gelir mi hepsi. Dört aslan bir ceylana saldırır mı? Hiç tecrübem yokken tecrübeli üç sikin önünde diz çöküp üçünü de titretmiştim ağzımda, dördünü de titretirim. Neler düşünüyorum böyle. Mutfak masasının kenarına bacaklarımı kaldırarak sandalyeye çöktüm, parmaklarım ile okşamam yeterli gelmedi. Am sularım koyu koyu. Parmaklarım birbirine yapışıyor. Sutyen göğüslerimi acıttı. Çıkartıp attım. Ağaç tokmak gözüme geldi. Bir sik gibi emdim. Amıma girmesinden korkarak girişine bastırdım. Diğer elim ile bızırımı hızlı hızlı ezdim. Amımda kalın bir baskı işimi hızlandırdı. Bu evde tek boşalmadığım yer mutfaktı. Bacaklarımı kasa kasa sandalyeden yere kaydım. Nefesim düzelene kadar bekledim, içimde erkek sıcaklığına ihtiyacım var artık.
Her rakı veya ikindi çayı sofrasında çevremdeki çember daralıyordu sanki. Aslanlar daireler çizerek daha çok yaklaşıyorlardı. Dokunmaları bedenime övgülerimi birer adım artıyordu her buluşmada. Ben de onlara daha fazla taze et gösteriyordum. Tayt giyerek yürüyüşe çıkıyordum. Sabah erkenden göğüslerimi sallaya sallaya site içinde koşuyordum. Pencere arkasında birer ikişer gölgeleri görünüyordu. Whatsapp gruplarında neler yazıyorlardır hakkımda? Yemeklerde alkol arttıkça ufak dokunuşlar uzun süreli bacak üstüne veya bele el koymalara dönüşmüştü. Benden çekinmeden cinsel imalar havada uçuyordu, beni de dahil ettikleri okey partilerindeki bekarken yapıldığını iddia ettikleri çapkınlık anıları. Çevremdeki çemberi onlar daralttıkça benim içimdeki kadınlık da çemberi kırmaya çalışıyordu. Kolu yakası bol gömlekler giyiyordum mesela, normal otururken hanım hanımcık olan. Kek tabağına eğilince kol altımdan sutyenin saramadığı göğüslerime kilitleniyordu yan taraftakiler. Okey taşı için uzanırken önden açılan dekolteme takılıyorlar kısa sessizlikler oluyordu aralarında. Sonra hepsi çaktırmadan bir şeyler yazıyorlardı telefonlarına. Büyük ihtimal neler gördüklerini, o gördüklerine neler yapacaklarını. Diz üstü kot eteğimi giyip karıları ile aynı masaya oturuyor, yan dönüp bacak bacak üstüne attığımda açılan yerlerimi görmek için birbirlerini itekliyorlardı. Ellili yaşlarda dört ergen gibiydiler. Bir Yeşim Abla fark etmişti bu salak hallerini.
- Adamlar senin yüzünden düzgün giyinir oldular. Sen gidince yine at cambazına dönerler.
- Niye öyle diyorsun abla, rahatsız oldum şimdi.
- Senlik bir şey yok kızım, erkek değil mi bunlar. Ahları gitmiş vahları kalmış hala kendilerini erkek sanıyorlar.
Artık geceleri hepsini yatağıma kabul ediyordum kendimi ellerken. Dört erkek de içimdeydi. Biri amımda biri götümde iki elimdeki iki siki sıra ile yalıyordum. Sonra seyrettiğim o filmlerdeki gibi dördü birden üzerime yanan döllerini akıtıyordu. Göğüslerim saçlarım yüzüm dölleri ile kaplanıyordu hayallerimde.  Sabahları ise mutlaka birisi kapımda oluyordu, marketten bir şey lazım mı, aman ders çalış alışverişini biz yaparız yalanları ile. Önceleri kalın sabahlığımı veya uzun yeleğimi giyerek açıyordum kapıyı. Ama sanki yeni uyanmış farkında değilmişim gibi diz üstü gecelik veya önden birden fazla düğmesi açık pijama ile kapıyı açtığımda ise iki dakika geçmeden bir diğeri bir isteğim var mı diye kapıda oluyordu.
Tez savunmasını yapmak için İstanbul'a gidip gelirken annemlerde kaldım. Düzeltmeler için verilen iki haftalık süreyi değerlendirmek için geri geldiğim gece tüm aileler toplanarak bir kutlama yemeği verdiler. Geri gelmemin bir diğer önemli sebebi rahat rahat yaptığım mastürbasyonlarımı özlememdi. Yemekte Bayram abiler de olduğundan rakı şişesi çıkmadı birer kadeh viski yuvarladılar sadece. Beni ne kadar özlediklerini anlattı tüm erkekler. Sigara içmek için balkona çıktığımız anlarda karılarına fark etmeden ellerini belime koyarak konuşmaları alışkanlıktı artık. Kahvelerimizi içerken,
- Sana bir teklifimiz var dedi Betül abla ama ret etmek yok.
- Neymiş bu ret edilmeyecek teklif bakalım.
- Biz tüm kızlar üç yıldır Afyon'a kaplıcaya gidiyoruz her sene, masaj filan. Bu heriflersiz üç dört gün kafa dinliyoruz. Bu sene senin de gelmeni istiyoruz. Bizim misafirimizsin. Hayır demek yok. 
- İşlerimi toparlarsam gelirim abla da yük olmayayım size
- Ne yükü Sedat'ın araba 7 kişilik rahat rahat sığarız, bunların da yüzünü görmeyiz üç beş gece kafa dinleriz. Bir de misafirimizsin dedik elini cebine atmak yok.
- Ya olur mu abla dedim ama dinlemediler. Yarım saat sürdü ısrarları.
Gece evime dönerken Caner abi eşlik etti yine.
- Afyon seyahatine seni de eklemek Salim'in fikriydi. Planlı zeki adamdır.
- Sağolsun 
- Ama planı tezin dolayısıyla hayır demendi. Orada patladı salak.
- Hayır mı niye?
- Bayram sever kaplıca gibi muhafazakar yerleri. Karıları da genelde o götürür, biz de sen ve çocuklar kimseler yokken daha eğlenceli vakit geçiririz diye düşünmüştük.
Kapımın önüne gelmiştik. Yine gelenek olan iyi geceleri sarılmasını yaptı. Eli sırtımı sıvazladı daha çok okşadı gibi.
- Düşün yine. Bize kalacak her yer. Sabahlara kadar içeriz eğleniriz. Sabahlara kadar istediğimizi yaparız, kimse bize durun sessiz olun diyemez. Geçen sene ne yaramazlıklar yaptık bir bilsen. Yanağımı okşadı geri adım atmasam dudaklarıma eğileceği çok belli idi.
Kollarından sıyrılıp kapımı kapattım. Neler oluyor? Çember daraldı ip boynuma geçti artık. Kendimi bu kadar sergilersem aslanlar zincirlerini kıracağını düşünmemiştim. Karılarını gönderirlerse ceylana saldırmak için durun diyen olmayacak. Sitedeki on evin yarısı kış günü boş. Diğer yarısı da karılarını gönderip benim ile yalnız kalmayı planlamış. O planı yaparken neler hayal etmişlerdir kim bilir. Caner, Sedat, Mustafa ve hiç ummadığım Salim. Yüzünü dizlerime koyarken ki parlak bakımlı cildini düşünme sırası değil şimdi. Bayram abi bir de o var. O bunlara uymaz, o yüzden onu gönderiyorlar kadınlar ile. Bu kabus olmalı dört yaşlı erkek benim ile dört gece için planlar mı yaptılar? Niye kabus olsun ki üç ayı geçti buradayım. Onlarca gece ya birinin ya da ikisinin sikini düşünerek kendimi boşaltmadım mı? Evet bazen hepsini içimde istedim. Sadece sadece eğlence için de olabilir planları, rakı sofraları, okey masaları, gülmek eğlenmek.
Ertesi sabah Betül abla aradı.
- Kız TC kimlik numaranı söyle de otele kaydını yaptırayım.
- Abla bilemiyorum. Hem gelmek istiyorum hem de tez yetişmeyecek gibi.
- Orada yapamaz mısın? Acil bir şey olursa Sedat abin geri getirir seni. 
Bu sene Sedat götürecek demek ki niye böyle bir değişiklik oldu ki. Belli ki beni tehlikeli dörtlü ile bırakmak istemediler. Bayram abi güvencem olur içim rahatladı biraz. Bir de ne olacak ki bir kaç gün üniversite günlerindeki gibi sabaha kadar içmenin nesi kötü olabilir ki?
- Yok ben rahat etmeyeceğim abla siz gidin seneye hep beraber kısmetse. 
erken erişim için adres aşağıda :))
149 notes · View notes
sadekadinlarr · 2 years
Link
İçli köfte yapımı biraz zahmetli bir yemek olsa da lezzetinden dolayı çokça yapılmaktadır. İşte sizler için bu enfes lezzetli olan köfte tarifini hazırladık...
0 notes
hotelchatto · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
semantin · 3 months
Text
İftara misafir çağırınca nasıl tek çeşit ana yemek yapıyorsunuz. Ben asla rahat edemiyorum. Ya sevmezlerse onu yiyemezlerse diye en az iki ana yemek çıkarıyorum. Gerçi belki de insan kendi ailesine yapar da samimi olduğu emin olduğu insana yapabilir. Benim çevremdeki herkes bana yabancı olduğu için.
21 notes · View notes
siir-defterim · 8 months
Text
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü- şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi diyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka tından?
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bi- lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö nelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim bekaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...YalnızÖmür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sulartoprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce tsaklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hhangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko- nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.
Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz...
Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hü nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...Kıyılarımız duy- gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen cereye...Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı maktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sü rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
43 notes · View notes
dokuntuler · 1 month
Text
Çocuğumu seviyorum ama hayatsız hissediyorum. Öyle bebesine bağımlı kendini kibele sanan bir ana da değilim aslında ama yapcak iş yok. Düzenli bir işim yok, özel dersler hariç, işe girmek için can atıyorum ama tam zamanlı mümkün değilim bebe var. İstediğim saatte uyanamıyorum, istediğim saatte uyuyamıyorum. Dün gece 2 saatte bir uyandım. Sesim gitti yorgunluktan. İstediğim gibi tuvalete gidemiyorum. Duş almak için ya uyuması lazım ya da evde biri olmalı. Temastan hoşlanmayan biriyim ve memelerimin emilmesi hiç hoş değil. Emzirmekten hiç hoşlanmıyorum benim ki de tam bir meme manyağı. Ev işi de cabası. Yemek, temizlik gün işinde bir kaç kez temizlik. Buraya bile hayatsızlığım yüzünden döndüm. En azından şikayet edince “ama annesin” diyen yok. Ya da şükretmemi söyleyen.
Hayatsızım. En azından bebe okula gidene kadar. Sonra işe başlatabilirim.
15 notes · View notes
murat-o41 · 21 days
Text
HAYATIMIN AŞKI EBRU (1)
Bazen bir insanın kendini gerçekten tanıması, aslında ne olduğunu anlaması zaman alır. Ve birgün öyle bir şey olur ki, birden o ana kadar hiç bilmediğiniz yönlerinizi keşfedersiniz. Tabii bu iyi sonuçlar da getirebilir, kötü sonuçlar da. Bu biraz da sizin konuya nasıl baktığınıza bağlı olur. Bazı şeyler sizin hoşunuza gidebilir ama, başkalarının olası tepkilerini gözönüne alıp, o aslında olduğunuz insan olmaktan kaçınmaya çalışırsınız. Ya da, olaylar sizi başkalarının nasıl tepki göstereceklerine hiç aldırmamanıza neden olabilecek bir yönde gelişir. Ve ne olursa olsun, içinizden birdenbire çıkıveren insan olmayı kabullenirsiniz. 
Benim aslında ne olduğumu anlamam için önce evlenmem gerekti, sonra da bu evlilikle aynı anda başlayan bir kendimi tanıma sürecinden geçerek bugün olduğum insan haline geldim. Evet, bunun için başkalarının ne tepki göstereceğiyle ilgili tüm endişelerden sıyrılmam da gerekti tabii ama, ben hem özgür irademle böyle olmasını seçip tüm riskleri aldım, hem de, elimden geldiği kadar dikkatli davranıp, bugüne kadar tepki almadan yaşamayı başardım. 
Size herşeyi anlatabilmem için önce Ebru'dan, yani karımdan söz etmem gerekiyor. Çünkü, geçirdiğim değişimin temelinde karım var. Yani aslında ne olduğumu anlayıp bundan son derece hoşlanmama ve kendimi kaptırıp, tüm hızıyla bu yeni kişiliğimi yaşamama neden olan Ebru. 
Aslında karımı anlatabilmek için tek bir kelime bile yeterli. Tam bir "am" Ebru. İlk başka onunla evlenmeye kalkışmamın ardında da onun bu "am" olma özelliği vardı, değişimimin temelinde de. Ama size onunla ilgili biraz daha bilgi vermem gerektiğini de biliyorum bu arada. 
Açık kumral saçlar, bembeyaz ve pürüzsüz bir ten, kuğu kadar zarif bir boyun, küçük birer portakal iriliğinde, kütür kütür ve yusyuvarlak memeler, incecik bir bel, birden genişleyen baştan çıkarıcı dolgun kalçalar, uzun ve gerçekten kusursuz bir çift bacak, yumuşacık ve resim kadar güzel ayaklar. Bütün bunların üstüne de, insanın bakmaya doyamayacağı kadar güzel ve şehvetli bir yüzü ve insanın aklına yalnızca bir tek şeyi, onu biran önce sikmeyi getiren yemyeşil bakışları koymak gerekiyor tabii. 
Onunla, yaklaşık 2 yıl önce; o 21, ben 36 yaşındayken tanıştık. Bir arkadaşımın karısının akrabasıydı. Beni akşam yemeğine davet etmişler ve oraya gittiğim andan itibaren kendimi tümüyle Ebru'ya kaptırmıştım. Tabii ilk isteğim, onu biran önce sikmekti. Aslında; sonrasıyla karşılaştırıldığında, öyle abartılı ve tahrik edici de giyinmemişti Ebru ama, söyledim ya, kelimenin tam anlamıyla bir "am" olarak görünmüştü gözüme. 
Yemek bittiğinde onu evine bırakma işini ustaca üstlenmiş, sonra da kendi evime atmıştım tabii. O andan itibaren de Ebru'nun esiri olmuştum zaten. Doymak bilmez bir sikiş makinesi gibiydi. Elimi neresine değsem tepki veriyordu. O ilk gece; Ebru'nun sikişmekten ne kadar çok zevk aldığını ve karşısındakine de ne kadar çok zevk verdiğini keşfederek, resmen yamulmuştum. Sabaha kadar iliklerimi boşaltmıştı adeta. 
İki ay içinde evlendik. 
Çevremizdeki herkes birbirimize çok yakıştığımızı düşünüyordu. Laf aramızda hala da öyle düşündüklerini biliyorum. Bunun nedeni ise hiç bir şeyin farkında olmamaları. Neyse lafı uzatmıyayım. Haziran'ın son günlerindeydi. Nikah dairesinden çıkar çıkmaz kendimizi havaalanına atmış ve uçağa bindiğimiz gibi Bodrum'a gitmiştik. Ve değişim de orada başladı işte. 
Bir hafta boyunca kalacağımız 5 yıldızlı otele vardığımızda akşam olmuştu. Dışarı çıkıp yemek yemeyi ve sonra da Bodrum'un barlarında eğlenmeyi kararlaştırmıştık. İlk şoku, karım giyinmesini tamamlayıp banyodan çıktığında yaşadım. Karşımda duran benim alaştığım Ebru'ya hiç benzemiyordu çünkü. Uçuk eflatun, incecik bir giysi geçirmişti üstüne. Sicim kadar ince iki askı omuzlarından geçerik giysiyi tutuyordu. Kolları, omuzları ve boynu, ortasına kadar sırtı ve memelerinin üstü meydandaydı. İncecik streç kumaş, memelerini, karnını ve kalçalarını sarıyordu. Eteği kasıklarının yarım karış kadar altındaydı. O güzelim, bembeyaz bacakları çıplaktı. Ayaklarına ise yalnızca bir kaç ince deri battan oluşan, iyice yüksek topuklu ve altları incecik kösele, siyah bir çift ayakkabı giymişti. 
Sikim biranda kalkmıştı onu böyle görünce. İçimden geçen, dışarı çıkmak yerine onu yatağa atıp doyasıya sikmekti. Yürüyüp ona sarıldım. Aynı anda da, giysinin altına hiç bir şey giymemiş olduğunu anladım. Gerçi bu giysinin altına sutyen takması olanaksızdı zaten ama, kilotu da yoktu. Bunun farkına varmak ise sanki mümkünmüş gibi sikimin biraz kalkmasına neden olmuştu yalnızca.
Ebru niyetimi anlamıştı tabii. Bir adam geri çekilip gözlerimin içine bakarak;
-"Acele etme sevgilim..." dedi, "Nasıl olsa geri geleceğiz... Hem inan bana, o zaman daha güzel olacak..."
Sesimi çıkarmadım. Yalnızca bir kaç saat önce evlenmiştik ve bu akşamı eğlenerek geçirmek istemesini anlıyordum. Ondan uzaklaştım. Ama üstümdeki incecik patolonun önü çadır gibi olmuştu. Karımın gözleri bunu hemen yakaladı tabii:
-"Uffff çok güzel olmuş..." dedi kıkırdıyarak, "Ama bence eline bir şey al da, sokaklarda böyle dolaşmaK yerine önünde tutup durumu gizle istersen..." 
Doğru söylüyordu. Dolaptan spor bir gömlek aldım elime. Sonra dışarı çıkmak için aşağıya indik. Lobiden geçerken Ebru önümde yürüyordu ve ben de gömleği almakla ne kadar isabetli bir iş yapmış olduğumu anlıyordum. O başdöndücü kalçaların incecik kumaşın altından olduğu gibi belli olmaları bile yeterdi aslında. Ama sanki inadına yapıyormuş gibi iyice de çalkalaya çalkalaya yürüyordu karım. Manzara, insanın aklını başından alacak gibiydi. 
Takside ise oldukça ilginç bir durum çıktı ortaya. Ben şoförün arkasında oturmuştum, Ebru ise sağ taraftaydı. Önce şoförün ön camın sol tarafına taktığı panoramik aynayla oynadığını farkettim, sonra da Ebru'ya baktım. Öyle bir oturmuştu ki, neredeyse amı görünecekti. Şoförün, bu akıl almaz manzarayı seyredebilmek için aynasına ayar yapmaya çalıştığı belliydi. Sesimi çıkarmadan bekledim. Son derece heyecanlanmıştım ve ne olacağını merak ediyordum doğrusu. Karım ise kıpır kıpırdı. En çok hareket eden yeri ise bacaklarıydı bu arada. Birden onun da durumun farkında olduğunu kavradım. Şoförün bacaklarını seyrettiğini biliyordu ve sürekli hareket ederek ona daha da çok göstermeye çalışıyordu. 
Bodrum'un içinde, Neyzen Tevfik heykelinin önünde taksiden inerken, dikkatimi şoförün yüzündeki üzüntülü ifade çekti. Yolculuğun çok kısa sürmüş olduğunu düşünüyordu herhalde. Ama Ebru inerken ona son bir iyilik daha yaptı. Bacakları öyle bir aralandılar ki, eminim adam bu sefer amını bile görmüştü. 
Yanyana, sahil boyunca yürüyerek Karada Marina'ya kadar gittik. Yanımızdan geçen tüm erkeklerin gözü karımın üstündeydi ve ben gömleğimi yanıma aldığım için kendimi çok mutlu hissediyordum. Sikim, bir an için bile yumuşamıyordu. 
Marina'da, bir restoranın terasına oturup yemeğimizi yedik. Başta; yemek boyunca biraz kendime geleceğimi sanmıştım ama, yanıldığımı hemen anladım. Gerçi ben oturduğum yerden göremiyordum ama, çevremizdekilerin gözleri önünde müthiş bir manzara olmalıydı. Karımın bacakları, örtüsü olmayan masanın altından olduğu gibi görünüyor olmalıydı. Tüm erkeklerin gözü onun üstündeydi. Şarap içiyorduk ve alkolün etkisiyle olmalı, Ebru iyice kıpır kıpır bir hale gelmişti artık. Bu yetmiyormuş gibi, yakın çevremizdeki tüm erkeklerin gözü de, giysinin altından bütün güzelliğiyle belli olan baştan çıkarıcı memelerindeydi. Bize servis yapan garsonun ikidebir yanımıza gelmesinin nedeninin de karımın memeleri olouğundan hiç kuşkum yoktu. Sikim pantolonumu yırtacak bir hale gelmiş, inmek bilmiyordu. 
Yemekten sonra yine yürüyerek geriye, Barlar Sokağı'na döndük ve ilk bulduğumuz bara daldık. Ebru elimi tutup ısrarla beni bana doğru götürdü ve yüksek bar taburelerinden birine çıkıp oturdu. Yine müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Bacakları, neredeyse kalçalarına kadar meydandaydılar. Orada ikişer viski içip bir kaç saat oturduk. Doğaldır ki, yakın çevremiz gözlerini karımdan ayırmayan sürüyle erkekle dolmuştu yine. 
Bir taraftan da, Ebru'nun yüzünde meydana gelen ifade değişikliği dikkatimi çekiyordu. Gözleri hafifçe buğulanmış, dudakları ıslak ve aralıktı. Her halinden onun da çok tahrik olduğunu anlayabiliyordum. Anlamadığım tek şey, bu durumun beni neden bu kadar çok etkilediğiydi. 
Sonra çıkıp yeniden bir taksiye bindik ve otele doğru yola çıktık. Ebru, tıpkı önceki takside yaptığı gibi, şoförü yol boyu deli etmeyi sürdürdü bu arada. Eteği artık neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Onun kendini gösterdikçe tahrik olduğunu, tahrik oldukça da kendini daha çok gösterdiğini farkedebiliyordum. 
Otele girdiğimizde tek isteğim karımı biran önce odaya götürmek ve deli gibi sikmekti. Ama bunu başaramadım. Ebru, otelin havuz başı barında da biraz oturmak için ısrarlıydı. Çaresiz kabullendim ve bir saatten fazla bir süreyle, yeni bir teşhircilik örneğine tanıklık etmek ve daha da çok tahrik olmak durumunda kaldım. Sonra birden bana bakmaya başladı karım:
-"Ohhh sevgilim..."dedi, "Canınm sikilmek istiyor.... Ohhh sikilmek istiyorum sevgilim... Hadi beni odamıza götür..."
Asansörö bindiğimizde ikimizden başka kimse yoktu. Elimi eteğinin altına sokup amını avuçladım karımın. Tanrım, ateş gibi yanıyordu Ebru'nun amı ve akıl almayacak kadar ıslanmış, vıcık vıcık olmuştu. Birden beli gelmeye başladı. Başını omuzuma yaslamıştı ve tüm vücudu sarsılıyordu. 
Odaya girer girmez, önce ayakkabılarını sonra da giysisini çıkarıp attı. İnanılmaz güzel, inanılmaz tahrik edici ve inanılmaz derecede tahrik olmuş görünüyordu. Ben hızla soyunmaya çalışırken gelip önümde çömeldi. Uzun parmakları çatlama noktasına gelmiş sikimi kavradılar. Sonra ağzının açılışını ve o güzelim dudaklarının sikimin mosmor olmuş başına kapanışını, zevkten kısılmış gözlerle izledim. Bir anda içimde bir top patlamış gibi oldu. Belim fışkırmaya, Ebru'nun ağzına dolmaya başladı. Bu onun da bir kez daha belinin gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıyordu. Gözleri kapalıydı. Ama inanılmaz bir hırsla emmeyi sürdüyordu. İçimi boşaltana kadar da emmeyi sürdürdü. 
İşin ilginç tarafı, sikimin hiç bir inme belirtisi göstermemesiydi bu arada. Karım bütün tohumlarını, damla bile israf etmeden midesine indirdikten sonra da emmeyi bir süre sürdürdü. Sonra da sikimi ağzından çıkarıp yalamaya başladı. Bir eliyle taşaklarımı mıncıklıyordu. Birden ayağa kalkıp beni yatağa doğru itti. Sırtüstü uzandım yatağa, Ebru da hızla üstüme çıkıp sikimin üstüne çömeldi. Bir eliyle sikimi dibinden kavramıştı. Sonra birden oturdu sikimin üstüne. Bir anda, dibine kadar içine almıştı beni. Amı alev alev yanıyordu. İçinden sızan am sularının taşaklarıma aktığını hissediyordum. Müthiş bir sikişe başladık sonra da.
Neredeyse sabaha kadar sikiştik o gece. Karım çıldırmış gibiydi. Sikimin üstünde bir dansöz gibi dansediyordu sanki. Zaman zaman biraz doğrulup sikimi amından çıkarıyor, sonra da götüne dayayıp yeniden oturuyordu üstüne. Peşpeşe beli geliyordu. Benim belim geldikçe de büyük bir telaş içinde sikimi ağzına alıyor, emerek, yalayarak yeniden kaldırıyor ve tekrar o başdöndürücü deliklerinden birinin içine alıyordu. 
Sonunda ikimiz de bitap düşüp kendimizden geçtik. 
Sabah uyandığımda, Ebru yanımda uyuyordu. Hala çırılçıplaktı. Saçları karışmış bir halde darmadağındı. Bacaklarını dizlerinden kıvırıp karnına çekmiş, sağ yanına yatmıştı. Dirseğime dayanıp onu seyretmeşe başladım. Pırıl pırıl kılsız amı ve götünün pembe küçük deliği perişan bir halde görünüyordu. Her tarafta kurumuş bellerim vardı. Üstelik her iki deliğinden de hala bel sızdığını görebiliyordum. Gördüklerim, sikimin bir anda kalkıp kazık gibi olmasına neden olmuştu. Sabaha kadar sikiştikten sonra bunun nasıl olabildiğini anlamakta güçlük çekiyordum ama, gerçek buydu. 
Ben de yan yatıp arkasına geçtim ve sikimi götünün hala biraz açık duran deliğine dayayıp bastırdım. İçi hala bellerimle o kadar kaygandı ki, bir anda dibine kadar girdi sikim. Bu da karımın uyanmasına neden oldu tabii.
-"Ohhhh sik beni sevgilim..."diye inledi sonra da, "Ohhhh sik hadi götümü..." 
Zaten başka bir istediğim yoktu ki. Yavaş hereketlerle sikmeye başladım onu. Gerçekten de çok büyük zevk alıyordu Ebru. Vücudu dalga dalgaydı. Kısa bir süre sonra beli gelmeye başladı. Götü sikimi bir mengene gibi sıkmış, bir kasılıp bir gevşeyerek adeta beni sağıyordu. Belimin hemen gelmemesi için dişimi sıktım. Ebru durulduktan sonra da, sikmeye devam ettim. Ama karımın beli ikinci defa geldiğinde yapabileceğim bir şey yoktu. Beni sağmasına istemesem de izin vermek zorundaydım. Tohumlarım götünün dibine fışkırmaya başladı. Yeniden yarı baygın, uyuyup kaldık. 
İlk uyanan yine ben oldum. Ama bu sefer yeniden başlamak istemiyordum. Aksi halde tüm gün boyunca yataktan çıkamayacağımızın farkındaydım. Zaten saat öğlenden sonra 2 olmuştu bile. Kalkıp duşa girdim. 
Yine de, odadan çıkabilmemiz iki saati buldu. Ebru da duş yapmıştı kalkınca. Sonra da havuza gitmeye karar vermiştik. Gerçi otelin aşağıda, deniz kenarında bir plajı da vardı ama, biraz geç olmuştu oraya gitmek için. O hazırlanırken, ben de oturmuş kapıdan aldığım gazeteyi okuyordum. 
-"Hadi sevgilim, gitmiyor muyuz...?" diye sordu birden Ebru.
Başımı kaldırıp ona baktığım anda, sikim bir anda kalktı yine. Siyah, çiçekli bir bikini vardı üzerinde. Tabii eğer buna bikini denilebilirse. O kadar küçüktü ki, adeta yok gibiydi. İki küçük üçgen kumaş memelerinin yarısını ancak örtüyordu. Alt kısmı da, önden yalnızca kasıklarını örten üçüncü bir üçgen kumaş parçasıydı. Yüzünde hırzırca bir gülümseme vardı. Ona nasıl baktığımı görünce, olduğu yerde dönüp, bana arkadan görünüşünü de gösterdi. Tanrım, o başdöndürücü yuvarlıklaktaki kalçaları, neredeyse olduğu gibi meydandaydı. İncecik bir bant halindeki kumaş, hiç bir şeyi örtmüyor, yalnızca bikininin ön kısmını tutmaya yarıyordu. 
Yerimden kalkıp ikinci bir plaj havlusu daha aldım dolaptan. Buna gerçekten de ihtiyacım olacağını biliyordum. Mayomun önündeki çadırı, ancak onunla saklayabilecektim. Sonra odadan çıkıp havuza yöneldik. Ebru, yaklaşık 2 metre kadar önümden yürüyordu ve gözlerimi onun inanılmaz bir baştan çıkarıcılıkla çalkalanan çıplak kalçalarından alamıyordum. Bir taraftan da, kafamın içinden binbir düşünce geçiyordu. Artık karımın gerçek bir teşhirci olduğunu, güzelliklerini herkese gösterip onları tahrik etmekten son derece zevk aldığını kavramıştım. Şimdi de, onun özellikle kıçını göstermeye bayıldığını farkediyordum. Aslında bunun anlaşılır bir yanı da vardı elbette ki. Ebru götünden sikilmekten inanılmaz, hatta şaşılacak kadar büyük zevk alıyordu. Böyle olunca da kıçını göstermek onu gerçekten de tahrik ediyor olmalıydı. 
Havuzun başı kalabalıktı ama, yine de kendimize iki şezlong bulmayı başardık. Tam Ebru'nun istediği gibi şemsiye altındaydı bunlar üstelik. Onun yanmayı pek istemediğini, vücudunun beyazlığını korumaya özen gösterdiğini biliyordum. Anladığım kadarıyla bunun nedeni de, yine onun teşhircilik tarafıyla bağlantılıydı. 
Yaklaşık 4 saat kaldık havuz başında. Çevremizdeki tüm erkeklerin karımdan gözünü bir an için bile ayırmadığı 4 saat. Ya da, sikimin hiç inmediği, durumu meraklı gözlerden saklayabilmek için büyük plaj havlusunu kucağımdan kaldıramadığım 4 saat. 
Doğruyu söylemek gerekirse; bu sürenin en ilginç tarafı, karımın da ilgi odağı olabilmek için elinden geleni yapmaktan kaçınmamış olmasıydı tabii. Sırtüstü yattığında bacaklarını dizlerinden bütüp ayaklarını sezlongun alt iki köşesine koyuyordu. Sırf merak ettiğim için bir kere yerimden kalkıp o böyle yatarken çevredekilerin neler görebildiğini anlamaya çalışmıştım. Görünmeyen tek yeri amıydı. Ama o da mayonun incecik kumaşı altından tüm hatlarıyla belli oluyordu. Yüzüstü döndüğünde ise, kıçının yuvarlakları ortaya bütün çıldırtıcılığıyla çıkıyordu tabii. Sonra bir ara kalkıp havuz girmişti. Geri döndüğünde ise ıslanan mayosu nedeniyle daha da müthiş bir manzara yaratmıştı doğal olarak. Amı artık daha da belirgindi, ıslanınca incelmiş gibi görünen kumaşın altından. 
Sonunda kalkıp odaya gittiğimizde, tek isteğim onu biran önce sikmekti tabii. Ama bunu yapamadım.
-"Acele etme sevgilim..." dedi karım, ""Daha dışarı çıkıp yemek yiyeceğiz, sonra da biraz eğleneceğiz... İştahını geceye sakla..."
Daha da çok tahrik olmak ve bu arada beni de iyice çıldırtmak istediğini anladım. Sesimi çıkarmadım. 
Bir gün öncesine oranla daha erken çıktık bu sefer otelden. Ve sanki mümkünmüş gibi, Ebru bu sefer daha da tahrik edici giyinmişti. Üstünde, eteği memelerinin hemen altından kesilmiş, biraz bolca ve ince askılı beyaz bir bluz vardı. Memelerinin alt kısımları neredeyse görülecek durumdaydılar. Yan taraflardan da, yarıyarıya görebiliyordum o yusyuvarlak, dim dik memeleri. Altına ise yine beyaz iyice düşük belli, pilili ve kısacık bir etek giymişti. Yürürken eteği savruluyor ve kalçalarının alt kısımları görünüyordu. Beline ince bir altın zincir bağlamış, sağ ayak bileğine de, aynı zincirin daha küçüğünü takmıştı. Özellikle belindeki zincir, çıplak karnını daha belirgin bir hale getiriyordu sanki. Tümyle meydanda olan göbek deliği, inanılmaz tahrik ediciydi. Ayaklarına ise, yine yalnızca bir kaç incecik banttan oluşan alabildiğini yüksek topuklu bir çift ayyakabı geçirmişti. Uzun, bembeyaz bacaklarının güzelliğini, aykkabıların içinden olduğu gibi görünen güzelim ayakları tamamlıyor ve Ebru'yu dayanılmaz sik kaldırıcı bir hale getiriyordu.
Bu sefer önce çarşı içinde dolaştık. Sonra yine bir restorana, peşinden bir bara ve en sonunda da otelin barına gittik. Bir öncekinden daha cüretliydi bu akşam Ebru. Daha çok gösteriyordu güzelliklerini. 
-"Ahhhh canım sikilmek istiyor sevgilim... Hadi beni odamıza götür ve inlete inlete sik... Hadi n'olur..." dediğinde, bir saniye bile durmadım tabii. 
Sikim çatlayacak bir haldeydi. Çevremizdeki tüm erkeklerin karımın üzerinde dolaşan aç bakışları, gözlerinden fışkıran sikme isteği beni delirtmişti adeta. Daha odaya girdiğimiz anda karımı yatağın üstüne devirdim ve bacaklarının arasına başımı gömdüm. Güzelim amı vıcık vıcık ıslaktı. Dudakları şişip, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmıştı. Yine güneş doğana kadar sikiştik. 
Ondan sonraki tüm günlerimiz de aynı geçti. Ebru sabahtan akşama kadar güzelliklerini teşhir ediyor, çevredeki tüm erkeklerin siklerini kaldırıyor ve bu arada da beni delirtiyordu. Ve sonunda da bana sikilmek istediğini söylemesiyle birlikte kendimizi odaya atıyorduk. Günden güne değişen tek şey, karımın giderek daha cüretleniyor olmasıydı. 
Sonunda bir haftalık balayımız bitti. 
İstanbul'a döneceğimiz günün sabahında karım giyindiğinde, ne yalan söyleyeyim biraz şaşırdım. Buraya geldiğimizde olduğu gibi, masum ve edepli bir şeyler geçirmişti üstüne. Şaşkınlığımı görünce hafifçe gülümsedi.
-"İstanbul'a dönüyoruz sevgilim..." dedi, "Orası başka..." 
66 notes · View notes
gercekhikayem · 1 year
Text
ERKEKSİZLİK BAŞA BELA 3
Öğlene kadar sürdü avcıların sessizliği. Telefon çaldığında bir şeyler okuyordum. 
- Akşama yemek hazırlama et, meze her şeyi söyledik. İki gibi bize gel. 
- Salim abi bitmedi daha tezim. 
- Son sayfalar demiyor muydun hadi bırak Bayram bile gelecek içki masasına. Sırf senin şerefine.
Tez son bahanem idi. Neredeyse bitmek üzere idi bunu da kadınlar ile konuşurken söylemiştim. İçki masasında beni her an sikmeyi düşünen üç erkeğin arasına oturmamak için son sığınak olarak kullanıyordum. Bayram abi de varsa biraz rahat olurum. Ama er geç birinin sikini yiyeceğim o kesin. Caner Abi ısrarından vazgeçecek gibi değil. Bu gece olmaz ise başka bir gece kesin kapıma dayanacaktır. Ben de bu uzun süren bu tatili böyle sonlandırmak isterdim. Sonradan peşime takılmayacak iyi bir erkek ile güzel bir seks fena olmaz. Belli mi olur yeniden evlenene kadar elimin altında ihtiyaçlarımı görecek bir erkek ne güzel olurdu.
Masayı dedikleri kadar güzel donatmışlardı. Dışardan söylenen bir sürü yemek. Onlar rakı ben şarap içerek akşam beş olmadan çakır keyif olmuştuk. Yemekte soda ve su içen Bayram abi dışında hepimiz gereksizce kahkahalar atıyorduk. Yemek boyunca da arada cep telefonlarının ekranlarına bakıp gülümsemeleri sürdü. Kendi aralarında yazıştıkları açık. Ama sohbet eğlenceli, yemekler güzel, hepsi her cümlesine bana bir iltifat sıkıştırıyordu. Bazen iltifatı da açan güzelliğime vurgular. Tenin ne güzel parlak, bacakların uzun çok severim gibi. Salim abi karısının kesin talimatı nedeniyle sigara içenleri balkona gönderirken balkonda ilk atağı Caner Abi yapmıştı.
- Bizim kızlar sevgilim var yalanını yedi ama biz yemedik. Neden senin gibi bir Afroditin sevgilisi yok 
- Beni mi konuşuyorsunuz aranızda.
- Daha güzel bir konu mu var? Geldiğin günden beri hepimizin hayallerini süslüyorsun.
- Caner abi ben de komşular arasındayım diye rahattım. Evime kaçayım bari. Ben gülerken o gülmedi. 
- Bugün içeri girdiğin andan beri herkes ayrı ayrı seninle baş başa kalma planları yapıyor. 
- Caner abi sarhoşsun sen, ben evime gidiyorum diyerek sesimi yükselttim. Bayram abi masadan kalktı yanımıza geldi.
- Caner sıkma canımızı evine git bir sen. Gel kızım tatlıları yiyelim ben seni bırakırım.
Kanepede Bayram abinin yanına oturdum karşımdaki koltuklarda da Mustafa ve Salim abiler. Balkonda konuşulanları bilmiyorlardı veya öyle davranmayı tercih ettiler konu açılmadı. Yine eğlenceli sohbet sürürken tatlı yanında birer kadeh viski aldılar ellerine, bolca sulandırdıklarını da bana verdiler. Sohbet devam ediyordu ama karşımda oturanların gözleri bacaklarımdan ayrılmıyordu. Giydiğim kıyafet  sıradan diz hizası bir etek üstüne dar bir gömlekti. Caner abinin ima ettiği gibi aşırı bir kıyafet değildi. Yine de vücut hatlarımın ortada olması azdırmıştı demek ki erkekleri. Kalçalarım bol etekten belli olmasa da göğüslerim fazlaca ben buradayım diyordu. Neler yazmışlardır aralarında? Bana nasıl saldıracaklarını, önce kimin sikeceğini, göğüslerime amıma neler yapacaklarını mı? Üç erkek kendi aralarında gülerken aklımdan geçenler bunlar. Viski boğazımı yakarken karşımdaki iki erkeğin bakışları da bacak aramı yakıyordu. İyi ki Bayram abi burada, olmasa iki erkeğin önünde diz çöküp siklerini ortaya çıkartıp emmeye çoktan başlamıştım. Azmalarında masada içki seviyesi arttıkça gömleğin bir düğmesini fark etmemiş gibi açmamın etkisi de olabilir mi? Görmüş geçirmiş orta yaş üstü erkekleri parmağımda oynatmak çok güzel hem de tahrik edici. Erkeklerin ana hedefi aynı olsa bile zevkleri farklı. Mustafa'nın gözleri hep göğüslerimde Salim'in ise bacaklarımda bir süredir. Göğüs çatalımın bir kısmını sergiliyorum sadece, bacaklarım da öyle çok açılmadı normal bir etek ile oturunca ne kadar açıldıysa işte. Biraz diz üstü bir manzara.
Bir kadeh daha viski dolduran Mustafa abi meyve tabağını da uzatıp gelip yanıma oturdu şimdi iki erkek arasında sıkışmıştım. Salondaki tek kanepede tam karşımda bacak aramı seyreden bir erkek ve diğer iki erkek de iki yanımda. 
- Ya bir selfie çekilelim deyip elini omzuma atan Mustafa abi elini geri indirmedi bir daha. Omuz başımı hafif okşar gibi elinin oynaması rahatsızlık vermedi nedense. Sarhoşuz, yine gömlek kravat karşımızda oturan Salim Abi bacaklarımı ezberler gibi bakıyor. Bayram abi varken bir şey yapamazlar ama beni düşünerek bu gece boşalacaklar. Ben de onları düşünerek. Mustafa abiden kaçarken iyice Bayram abiye yapışmış haldeyim. Eli artık omzumdan dirseklerime inmiş oradan belimi sıkıca tutmuş oturuyorduk. Elleri yaşına göre ne kadar güçlü.
- Biz sana bir sırrımızı verelim diye kelimeleri yuvarlayarak konuştu. Ben de konuşmaya çalışsam aynı durumdaydım. Biz karıları gönderdikten sonra bazı misafirler çağırabiliriz eve. Görürsen görmezden gel. Aman.
- Misafirler demeyelim misafir diye araya girdi Salim abi. Nasıl cevap vermeli buna. Üç erkek tek kadın çağırmışlar. Tam da hayallerimdeki gibi. Kızmam lazım bu laflara. Kızamadım.
- Ben gideyim o zaman kart zamparalar. Ne güzel karılarınız var utanmıyorsunuz da. Güldüler.
- Caner'in planları başka idi ama patladı galiba diye güldü. Ben gülmedim. Demek ki o orospu sipariş etmemiş, planı beni sikmekmiş. Bunları da kendi aralarında tartışmışlar.  Bayram abi de çağrılan orospuya ortak olacak mı? Sanmam. Caner daha nazikçe kapıma gelse idi belki birer kadeh daha içer sonra onun altında olurdum.
- Ben kalkayım o zaman diye doğruldum. Ayakta zor durduğumu kendim bile fark ediyordum. Hem viski ağır geldi hem de çevremdeki yoğun erkeklik hormonu. Önlerine bakmamak için kendimi tutuyorum yine de yanımda oturan Mustafa Abinin giydiği şorttaki kabarttı belli. Salim Abi'nin kumaş pantolonun da bile bir kabartı var. Gelecek orospu için amadaha çok benim için kalkmış sikler. Günlerdir siklerini düşünerek kendimi tatmin ettiğim erkeklerin arasında seks imalı konuşmalar ile ıslağım. Islağım bunu niye kabul etmiyorum ki ıslanmış bir amcık ile aralarındaydım.
- Seni eve bırakayım dedi Bayram Abi. Caner dallaması hala kapının önündedir. Koluma girdi. Gerçekten de Caner dallaması kapımın önünde idi.
- Özür dilerim diyerek sarıldı. Yine o ellerin belimde gezen sarılması. Hatta biraz da kalçama indi. Karşı kapıdan bakan iki erkek ve yanımda dikilen Bayram abi olmasa ben de ona sarılır dudaklarına yapışırdım. Bayram abinin yardımı ile Caner'den ayrılırken yanağımdan öptü. Dudaklarını kapmak isterdim. Kapıyı açan Bayram abinin kolunda evime girdik.
- Odana çıkartayım seni ayakta duramıyorsun. Ne diye içersiniz ki şu boku. Baban duysa köpürür sinirden.
- Sağol Bayram abi ben çıkarım o kadar kötü değilim.
- Sen kötü değilsin ama herifler kötü durumda. Gir koluma da çıkarayım yukarı. Yoksa üçü birden odana dayanacak, neler geçiyor akıllarından bir duysan. Bayram abiden duymayı en son beklediğim sözler. Sol kolumu sıkarak merdivenlerden yukarı doğru çekiştirdi önce. Sonra elini kalçama bir küçük şaplak ile yapıştırdı.
- Hadi yukarı, baban küplere binecek. Kalçamdan yukarı iten elini çektim. Parmaklarının acısı etimde.
- Abi biraz içtim sadece, babamlara deme bunları. 
- Demem demem korkma. Odama girdik, banyonun ışığını açtı. 
- Hadi elini yüzünü yıka şu sigara kokan şeyleri at üstünden sonra doğru yatağa.
Banyoya girdim. Gerçekten de makyajım dağılmış göğüs dekoltem umduğumdan daha fazla. Tam bir kaltak gibi görünüyordum aynada. Neler dedi öyle Bayram abi. Eli nasıl da kalçama yapıştı. Niye bağırıp çağırmadım yapılan terbiyesizliklere. Yarın evden hiç çıkmamalıyım. Yine de isteğim azalmış değil ki, bu gece güzel bir porno izleyip boşalayım. Caner biraz nazik olsa bu gece erkeksizliğim son bulabilirdi oysa. Sigara kokmuş gömleğimi şarap damlamış eteğimi kirliye attım. Yüzümü yıkadım. Havlu ile yüzümü kuruladım. Odama döndüğümde ise korkudan çığlığı bastım. Bayram abi karşımda duruyordu.
- Bağırma Bütün gece çıldırttın herkesi. Kolumdan tutup yatak kenarına oturttu. Yatağın çarşafını üstüme atınca sarıldım. Ne konuşacağım bak seninle.
Dilim tutuldu sarhoşluktan ve korkudan. Önünde bacaklarımı çarşaf ile göğüslerimi de ellerim ile kapatmaya çalışıp korku ile bekledim. 
- Bak kızım. Geldiğin günden beri tüm erkeklerin aklını başından aldın. Farkında değil misin? Şimdi hepsi bir fırsat bulup bu odaya girmeyi planlıyor. Bunun tek sebebi de senin güzelliğin. Bir şey soracağım şimdi doğru cevap ver.
- Evet abi
- Sen de içimizden birini istiyordun değil mi mesela Caner'i.
Cevap vermedim.
- Caner'in ağzı pek sıkı değildir. Ama ben öyle değilimdir. Bu gece sana istediğini veririm ve kimsenin bundan haberi olmaz.
- Bayram abi nasıl laflar bunlar.
Bir eli çarşaf üzerinden çıplak bacağımın üstünde idi. Yavaşça eğildi.
- Sana sıradan bir şey teklif etmiyorum. Aylardır erkeksizsin sana 22 santimlik bir at yarağı öneriyorum. Kumaş pantolonun fermuarını indirip elini içeri sokup sikini çıkardı. Hayır diye bağırdım. Korkudan ve pantolondaki açıklıktan sarkan yarı dikilmiş sik yüzünden. Gördüğüm hiç bir sike benzemiyordu. Önünde üçüncü bir kol gibi sarkıyordu. Kalın, uzun, üzerindeki damarlar kabarmış, mor başlı bir sik. Kaçmam gerekirken aklımdan geçen bunun tam kalkmamış hali buysa kalktığında neye benzer düşüncesi. Hafif hafif kıpırdıyordu açık renkli siki. Pornolarda gördüğüm kadınların amlarını geren ve içlerine girdiğini gözlerinin akını ortayan çıkaran sikler gibi bir sik. Sadece onlar siyahtı bu teninden bile açık renk. Banyomdaki deodorant şişesi bundan daha ince ve kısadır.
- Dilin mi tutuldu orospu. Birazdan açılır dilin. İki eli omuzlarımdan itekleyince yatağa sırtüstü düştüm. Üstüme geldiğinde kaçmaya çalıştım. Karşı koymadı. Sadece kolumu tutup koluma fısıldadı.
-  Sadece sen ve bu yarak bir gece baş başa kalacak. Kaç kere boşalacağını sayamayacaksın bile.
 Tuttuğu elini aşağıya götürüp sikine tutturmaya çalıştı. Elimin değmesi bile sıcaklığını ve sertliğini anlamama yetti. Olacaksa böyle bir yarak ile olması daha iyi. Hayallerimde sikilirken hep sik diye geçerdi ama buna yarak denmeli, haklı. 
- Bayram abi sadece bu gece ama söz mü?
- Söz güzel komşum benim söz.
Yanaklarımda dudaklarımda gezen dili kulak memelerimi emerken yine de dudaklarımı kaçırmaya çalıştım. Demek hiç ummadığım kişinin sikini yiyecektim bu gece. Diğer üçü bir orospuyu sikerken ben de bu dev şeyi yiyecektim. En iyisinin bana kalması ne güzel. Bundan daha vahşi bir yarak hiç bir erkek de kolay kolay olamaz. Badem bıyıkları boynuma batarken dili değdiği yerleri yalıyordu.
- Ancak senin gibi koca memeli koca kalçalı orospular alabiliyor bunu. Yarısı girmeden boşalırsın. Nasıl da sikerim memelerini. Amcığına 22 santimlik yarak girdi mi hiç komşu kızı.
Cevap beklemeden konuşuyordu, cevap beklemeden de soyunup soyuyordu. Çıplak göğüs uçlarımı biraz emerken külodum da dizlerime inmişti. Avuç içini amıma bastırıp girişinde bir parmağını dolaştırdı.
- Göğüs uçların fırladı. Damlıyorsun bırak nazlanmayı. Bakalım alabilecek misin.
Bacaklarımı kıvırdı dizlerinin üstünde bacak arama yaklaşıp sikini kökünden tutup amıma sopa gibi vurdu. Daha uzun sevgi dolu bir ön sevişmemi bekliyordum. Ama aklım bir an önce o yarak ile buluşmaktaydı şimdi. Amım ve çevresini siki ile tokatladı. Sopa gibi çarpıyordu etime. Sikin başı neredeyse göbek deliğime çarpıyordu. Gözlerimi alamıyordum gördüğümden. Kökünden tutmasına rağmen açıkta kalan kısmı filmlerde gördüğüm çoğu sikten büyük kalın uzun açık renkli bir sik. Amıma bastırmayı sürdürerek alev gibi yanan kalın başını girişimde dolaştırdı.
- Pembe amcıkları çok severim. Sen de seveceksin yarağımı. Tanımak ister misin?
Elimi aldı sikine getirdi. Bu sefer tanımak ister gibi elimle sarmaya çalıştım. Yok gerçek olamayacak kadar kalın, uzun ve sert. Buna rağmen hemen içimde olmasını istiyorum. Biraz geri çekilip tükürüklediği iki parmağını amımın girişine sürdü. Eğildi. En çekindiğin ummadığ��m adam birazdan amımı yalayacaktı. Yaladı sayılmaz. Çevresinde dilini dolaştırdı, koca bir dil darbesi ile üstünü yaladı.
- Hazırsın alırsın.
Doğruldu. Kökünden tuttuğu görünen kısmı bile dev olan sikin başını amıma yumruk gibi dayadı. Sadece başı girdiğinde bile terledim. Amım zorlansa da yeterince gerilmeyi bildi. Durdu çıkıp tekrar soktu dev başını. Bacaklarımı biraz daha araladım. Çok özlemişim sıcak bir sik girmesini, parmaklarım aynı zevki kesinlikle vermiyordu. Nasılsa girecek bacaklarımı biraz daha açtım.
-  İyice alış sonra eze eze sikeceğim komşu kızını.
Üzerime doğru ağırlığını verince herhalde yarısına kadar girmişti ki dur dur diye bağırdım. Kıçıma Kıbrıs’ta kalın bir sik girdiğinde bu kadar genişleyip sızlamamıştı içim.  Bacaklarımı biraz daha aralayıp içimde bekledi, bir iki santim geri çıkıp girerek yavaşça sikerken göğüslerimi kavradı. Yavaş yavaş sikerken vücudumu saran zevkten çok bir terleme ve sıcaklık idi. Vajinamda hissetmediğim tek bir nokta yoktu. Hepsini ele geçirmişti. Beli hızlandıkça o darsın komşu daracık diye söyleniyor ben sadece orgazma giden yol için gözlerimi kapayarak sessizce inliyordum.
- Bugün nasıl döktün bunları ortaya. Aralarını sikmek istedik hepimiz.
Dili göğüs uçlarımı gezdikten sonra boynuma ve dudaklarıma geldi. İki dil birbiri ile buluştuğunda amım hala geriliyordu. Badem bıyıklarının batması bile rahatsız etmiyordu.
- İyi dayandın komşu. Şimdiye boşalırsın veya ağlarsın diyordum. Biraz daha derin girmeye başladı. 
- Korkma hepsini sokmam. Ohh taş gibi göğüslerin. Kalça hareketleri arttıkça dudaklarına daha sıkı saldırdım. 
- İşte böyle orospum benim. Böyle inle yarağımda. Bu kalın ve uzun yarak ile kadına acı çektirmeden sevişmeyi biliyordu. Kalçasını hafif hafif oynatması amımın her yerine ayrı baskılar gönderiyordu.  Boynum, karnım ve en çok amım yanarken bedenim kasıldı. İçimdeki balta sapı gibi kalın yarağın izin verdiği kadar da amım kasılmaya başladı. Sakin sakin kısa süre sikilmek bile aklımı almıştı, nasıl bir yarak nasıl bir sikiş tecrübesi bu. İçime biraz daha kaydı bağırdım ama acı değil, şaşkınlık ve doluluktan.
- Bu amcığa ben yetemem tek başıma. Seni kapıda bekleyenlere de siktireyim mi orospu. Hepsi döllesin mi amını. Boşalmam başladı. Karnım göğüslerim cayır cayır yanıyordu. Boşalmama aldırmadan sikini yarıya kadar hızlıca sokup çıkarıyor göğüslerimi sıkıyordu. Boşalma çırpınmalarım biterken amıma önce bir zevk krampı saplandı sonra içimdeki dev biraz daha içime girince bu acıya dönüştü. Elimi araya sokarak daha çok girmesini engelledim.
- Bekle lütfen biraz. Biraz geri giderek bekledi, ben de  biraz sakinleme şansı buldum. 
- Seni orospumuz yapacağız bu gece. Herkesin yarağını yedireceğim sözleri ile boynumu yalayıp tekrar sikmeye başladığında aklım yerinden tamamen çıktı. Bu yarağın yaptıkları gerçek olamaz. Amım parçalanacak kadar gerilmiş. Her sinir ucu zevke teslim olmuştu.
- Siktireyim götünü göğüslerini aynı anda. Boğazımı sıkarak nefessiz bıraktı. Bir yandan yeni boşalmış sular damlayan amıma daha hızlı giriyordu.
- Siktir beni, durmadan siktir. Dudaklarımı ısırırcasına emdi.
- Hızlanırsan parçalanacak karı davul gibi germişsin amını, çekil ben  alıştırayım sen en son sikersin sesi Caner’e aitti. Ne zamandır bizi seyrediyor bilmiyorum. İçimdeki her noktayı ezen nefes almamı zorlaştıran sik geri çıkarken büyük bir rahatlama hissettim. Bayram kenara çekildiğinde ise çığlık atarak ellerim ile amımı ve bacaklarımı kapamaya çalıştım. Bayram’ın kalktığı yeri alan kalkmış siki ile Caner’di. Yanında ise gözlerini üstüme dikmiş yarı kalkmış sikini okşayan Salim duruyordu. İkisi de çırılçıplak. Caner dev vücudu ile üzerime eğilirken kocaman eli amımı örtmeye çalışan elimi iteklemiş bir parmağı içime kaymıştı bile.
- İyi sikicileriz hepimiz. Madem sen de çığlık çığlığa istiyorsun gelelim dedik. Çok eğleneceksin bu gece. Bu eşek yarağını alan bizimkileri rahat alır. Alev almış bile amcığın. 
Dudaklarıma uzandığında hayır demek aklımdan bile geçmiyordu. Zaten istediğim yaraktı, şimdi üç tane geldi. Dudaklarımı emerken de siki aynı Bayram'ın yaptığı gibi amımın girişinde gezindi.
- Seni domaltıp sikmeyi hayal ettim diyerek bir çırpıda ters çevirdi. İri güçlü kolları ile zor olmadı onun için. Sonra önce sikinin sıcaklığını sonra da içime kayışını hissettim.  Bu da kalın ve uzun bir sik olmalı. Bayram'ınki gibi içimi parçalamadı ama dolu dolu amım. Sonra gitgide üzerime ağırlığını verip kalçalarımı sırtımı okşayarak sikmesini sürdürdü. 1.90lık iri gövdesi altında ezilirken göğüslerimi avuçlamasına kaptırdım kendimi. Diğer iki erkeği unutmuştum o an. Kalın ve uzun siki dibimi vurdukça bağırdım ben bağırdıkça o hızlandı.
- Yeter amına koduğumun biraz biz de tadına bakalım sesi Salim'e aitti. Caner içimden çıkmadan biraz geri doğruldu ve yavaş yavaş sikini sokarak devam etti. Beni de iyice kendine çekerek doğrulttu şimdi tam dört ayak üstündeydim. Yatağın iki yanındaki iki erkeği rahat rahat görüyordum
- Elimizin altında maden varmış. Ben böyle güzel amcık sikmedim.
- Aylardır diyorum size dedi Salim. Her gece birimiz sikerdi bu karıyı.
Yatağa uzanıyp kafasını sağ göğsüme bastıran ve dili ile uçlarını keşfeden Salim'idi, diğer eli ile de öbür göğsümü okşuyordu. Tepkim daha derin inlemek oldu. Caner'in siki amımı yakarken göğüslerim ile aynı anda ilgilenilmesi dünyamı tekrar kararttı. Caner Bayram gibi değil, hızlı hızlı amımı parçalamak ister gibi sikiyor arada parmaklarını kalçalarıma geçiriyordu. 
- Göt deliği de çok güzel. Salim tam senlik dağıtırsın.
- Çekil memelerin tadına ben bakayım diyen Bayram Salim'in yerini alırken Salim ayağa kalktı ve boynumu kendine çekti. Dudaklarıma değen siki idi. Kendine benzemeyen kalın orta boy bir sik. Kocaman bir mantarı var gövdesi mantarından ince ama kalınca bir sik. Bayram göğüs uçlarımı dişler ve uçlarını parmakları ile ezerken Caner içimde daha da hızlı idi.  Aynı anda üç erkeğin elleri üzerimde. Amımdaki sikin sahibi kalçalarımı okşuyor, Bayram'ın ellerinde göğüs uçlarım uzuyor. Ağzımı siken Salim boynumu okşuyor. Tahrik edilmeyen tek bir zevk noktam açıkta değil. Salim'in koyu renk mantar başını geçip sikinin bir kısmını daha ağzıma aldığımda söylendi.
- Karı işini biliyor.  Siz de masum kız sanıyordunuz. Koca görmüş karı yaraksız duramaz dedim size. Ağzım ve amım iki güzel sik ile dolu iken daha fazla dayanamadım. Boynum kasıldığında Salim'in siki ağzımdan çıktı.
- Boşalıyor lan sesi kime ait hatırlamıyorum. Ama Caner amında Bayram göğsümü emmede hızlandı. Amım zevkten sarhoş iken, göğüs ucumun iki dudak arasında uzaması zevkimi de uzattı. Salim'in eli de boştaki mememi tokatlıyor sıkıyordu.
- Off boşaltacaktı beni de nasıl kasıl amcığı. Gel Salimcim boş bırakmayalım bu amcığı diyerek içimden çıkan Caner yanıma yatıp göğüslerimi okşayıp arada dudaklarımı emerken ben nefesimi ancak toplamaya başlamıştım. Karnımdaki titremeler ile başlayan bacaklarımı geren orgazmı gözlerimi sıkı sıkı kapatarak kutlamıştım. Sanki bacaklarım hala titriyor. 
- Bende de bir kere boşaldı. Yanıyormuş yaraksızlıktan dedi Bayram abi.
- Kucağına gel bakalım Salim Abinin.
Yanıma uzanan Salim'in ince uzun vücudu ile iyice tezat görünen kalın koyu renkli sikine oturmak için  doğrulup yavaşça kendimi bıraktım. Bedenlerimiz birbirine değdiğinde mantar başın amıma verdiği zevk de başladı. İçimi yara yara girip çıkarken her sinire değiyor amımdaki tüm suyu sağıyordu sanki. Bir sike köküne kadar oturabilmek çok güzel. 
- Sevdin mi yaraklarımızı komşu. Hepsi seni bekliyordu günlerdir.
Cevap veremedim. Yatağın içine giren Caner ayakta dikildi ve amımdan yeni çıkardığı siki ağzıma dayadı. Gerçekten uzun güzel bir sik. Başı yay gibi havaya kıvrık. O yüzden amımın içinde beni çıldıran noktaları kolay bulmuştu. Bir iki kere ağzıma soktuğunda boynum diğer yana çevrildi. Ah işte Bayram'ın o mükemmel siki. Caner'in ortalamanın çok üzerindeki güzel siki bile bunun yanında sönük kalıyordu. Sadece başını o da ağzımı iyice gererek alabildim. Tekrar Caner'e döndüm sikini emmek için. Bu sefer Bayram'ın sikini bırakmamak için elim ile tutup okşamaya başladım. Okşarken bile elim bir çırpıda başına ulaşamıyordu. İki el ile belki tamamen okşayabilirim. Nasıl bir sik bu hep elimin altında olmasını isterdim.
- Karıya bak üçümüzü de yönetiyor. Salim haklıymışsın tam bir kaltak bu. Daha önce de böyle sikilmiş bence. Sakin sakin girerek içimi dağıtan arada kalçalarıma tokatlar atarken küfürler eden Salim buna tepki vermeden küfürlerini sürdürdü.
- Amını götünü dağıtacağımı söylemiştim bu karının. Off nasıl da dar Bayram'a rağmen. Kahkaha attılar.
- Götünü de sikeceğim değil mi komşu dedi Bayram abi
- Olmaz onunla olmaz. Tekrar güldüler.
- Korkma aşkım diye dudaklarına eğildi Caner, o güzel götü önce ben sikeceğim. Caner abin göt uzmanıdır. Siktiler değil mi o güzel götü daha önce. Ağzım dolu olduğundan cevap vermedim. Bir parmağının göt deliğimi okşaması zevki artırdı.
Bak demiştim size götünü de siktirmiş kaltak. 
- Mustafa iti nerede dedi o sırada dev sikini ağzıma tekrar yerleştirmeye çalışan Bayram.
- Aradım aradım açmadı piç. Uyuyakalmıştır.
- Bir daha ara da biralar ile ilaç poşetini de alsın gelsin pezevenk. Karı iliğimizi tüketecek hepimizin.
Bunları derken beni kendine doğru çekip girişini hızlandırdı Salim. Aralarında en efendi gözüken adam. En güzel sikici çıkmıştı ve bu beni sikme planlarının baş tetikçisi. Sanki genç bir erkekmiş gibi hızlı hızlı bana çığlıklar attırarak alttan amıma vurmaya başladı. Sikinin mantar başı her yerimi eziyor. Ağzım boşta ellerimdeki iki kalın sike daha çok tutunmak için sarılmış durumdayım. Salimin parmakları kalçama batıyor iki parmak ucu arka deliğimde buluştu sadece okşuyor. 
- Off nasıl da savruluyor göğüsleri. Dördümüzü de bitirir daha yok mu der böylesi. Dördü mü, bu benim için de fazla olacak.
Kıçıma inen şiddetli bir tokat ile bağırdım.
- Çık pezevenk bende sıra. 
Salim içimden isteksizce ayrıldı yana kaydı. Tekrar çevrildiğim köpekleme pozisyonunda sarkan göğüslerimi emmeye başladı. Ağzıma giremeyen sik Bayram'a ait. Kalçalarımı ayırıp amıma kayan kalınlık ise Caner. Bu sefer o da hızlıca girer çıkarken ben aldığım zevk ile ağzımı iyice açıp dev sikin başını ağzıma sığdırmayı başardım. Salim'in dudakları arasında ise göğüs uçlarım uzuyor. Bu pozisyonu çok seviyorlar demek. Kimse konuşmuyor artık. Sadece yoğun hırlamalar ve inlemelerimiz var. Orgazm dalgası tekrar geliyor. Göğüs uçlarımdaki sakalsız nazik dudaklardan veya amımdaki kalın sikten mi başlayacak dalga bilemiyorum. Sikini ağzımdan çıkarmış olan Bayram dudaklarıma eğiliyor, çekinmeden dilimi ağzına veriyorum, dillerimizi emiyoruz. 
- Seni tost da yapacağız komşu kızı. Bağıra bağıra boşalmak istiyorum. Kulağıma eğiliyor Bayram
- Yarağım ağzındayken tükürüklerin damlıyor orospu komşum.  Kendimi tam bir orospu gibi hissettiriyor bu durum. 
- Titriyor yine amı karının. Bunu söyleyen tabii ki amının dibini döven Caner. Ucu kalkık yarağı amımı kazıyarak geçiyor, en hassas yerlerimi ezince kıvranıyorum. Salim göğüslerimi tokatlarken Bayram sikini boynumu zorla tutarak ağzına sokmaya çalışıyor. Nefes alamayacak kadar açılmış ağzım.
Bağırmaya çalışarak kendimi teslim ediyorum orgazma. Gözlerim kapandığından sadece bir kırmızılık var çevremde bir de baş dönmesi.
- Fışkırdı lan sanki. Ne karı imiş hem güzel hem orospu gibi.
- Zor tuttum kendimi patlayacaktım az daha
- Ben de valla hem de girer girmez, tasarruflu gidelim beyler. Elimizin altında böyle bir karı varken sikler inik kalmayalım. Kahkahalar atılırken kapı zili çaldı. Gelen Mustafa olmalı. Evet oymuş.
- Ben gelmeden mi başladınız pezevenkler. Bayram bravo valla. İnanmazdım ikna edeceğine. Boşalmadığınız di mi içine?
- Lan amma soru sordun ya dedi Caner. Getirdin mi hapları. Birer tane atın da yolda kalmayın piçler.
- Onu kaplıcaya giden kankana söyle oğlum. Bizim yaraklarda bir sıkıntı yok. Al bira da getirdim.
- Gel bakalım güzel kız. Ayrıl o at sikinden de. Amcığının tadına ben de bir bakayım. Lan o memeler ne dedim size en az 95'lik bu füzeler.
Evet tüm bu konuşmalar sırasında sırtım onlara dönük Bayram'ın siki ile oyalanıyordum. Dev başını emmeye çalışarak, gövdesini elimle kavrayamayışıma şaşarak. Bacaklarımı okşayarak arkama yapışan Mustafa abinin, sertleşmiş siki kalçalarıma değdi önce.
- Bensiz iki kişi birden sikmediler di mi?  Bir parmağını içime kaydırdı.
- Mustafa abin yesin mi güzel amcığını. Eksik parça buydu. Gelip hepsi birer tur sikmişlerdi beni. Biraz da onlar bana hizmet etsin. Zor da olsa elimle kavrayamadığım başı dudaklarımı geren sikten ayrılıp bacaklarımı araladım.
- Aferin kaltak, sana hayatının am yemesini yaşatacağım. Sen de Mustafa abini canlandır bakalım. 
 Üzerime doğru eğilip öptü sonra yanıma ters yatıp bacak arama eğildi. Yarı kalkmış normal boyutlardaki siki karşımda idi. Mustafa'nın dudakları amıma değerken kendimi serbest bırakıp açıldım iyice. İhtiyacım olan sakin sakin yalanmak. Ağzıma rahat sığdırabildiğim sikini yalarken dili içine giren yaraklardan iyice açıldığını düşündüğüm amıma kayıverdi.
- Aferin orospu, güzel yalıyorsun. İyice kaldır da amını götünü aynı anda sikelim. Dudakları bızırımı yakaladığında tam kalkmayan sikini nerede ise tamamen ağzıma sokmuştu. Koca dili içimde gezerken çevremdeki sesler gülüşmeler artıyor azalıyordu. 60 yaşına yaklaşmış adamın siki dudaklarım arasında sertleşirken dili amım ve arka deliğim arasındaki hassas çizgide gidip geliyordu. Dakikalardır sikilmekten ve yalanmaktan hep ıslak olan yerlerimde. 
- Kalkmadı mı lan hala sikin. Getirdim ben malzemelerimi. Konuşan Salimdi ne zaman gitti bilmiyorum. Mustafa gel bakayım amcanın kucağına diye gülerek yatağa sırtını dayayıp otururken Salim'in elinde gördüğüm marketlerde de satılan Durex anal kayganlaştırıcı kremlerdendi. Mustafa'nın normal boyutlardaki sikine rahatlıkla oturduğumda kafasını göğüslerimin arasına soktu.
- Off aylardır bunu istiyordum. Kalçamı okşayan el soğuk ama yoğun bir kremi arka deliğim çevresine yaydı.
- Sen Mustafa abini emdirirken döne döne sikeceğiz orospu.  Nefes alacak vaktin olmayacak. Amımdaki sikin sertliğine kremli bir parmağın arka deliğime hafifçe kayması eşlik etti. Sonra sert bir tokat geldi kalçama.
127 notes · View notes