Tumgik
#antlaşmasını
merzifontarihi · 1 year
Text
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok ihtiraslı biri değildi ancak, bir hizmetkarının hırsları tarafından kışkırtılmıştı. Sadrazam Kara Mustafa, büyük devlet adamı Köprülü’ nün yeğeni olmasına rağmen, yükselmesini diğer yetenekleri ve ilişkilerinden ziyade fiziksel güzelliği ve İslam’ın hükümdarlarına hükmeden Valide Sultan’ın, diğer deyişle Sultan Ana’nın ilgisine borçlu idi. Burada, sadece Polonyalılara ve Ruslara karşı olan olaylarla sınırlı değil, bütün olaylarda, Kara Mustafa’nın şan-şöhret ve ganimet tutkusunun belirleyiciliği vardı. Sayfa 24/ Viyana 1683/ H.Elliot Madlen
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok ihtiraslı biri değildi ancak, bir hizmetkarının hırsları tarafından kışkırtılmıştı. Sadrazam Kara Mustafa, büyük devlet adamı Köprülü’ nün yeğeni olmasına rağmen, yükselmesini diğer yetenekleri ve ilişkilerinden ziyade fiziksel güzelliği ve İslam’ın hükümdarlarına hükmeden Valide Sultan’ın, diğer deyişle Sultan Ana’nın ilgisine borçlu idi. Burada, sadece Polonyalılara ve Ruslara karşı olan olaylarla sınırlı değil, bütün olaylarda, Kara Mustafa’nın şan-şöhret ve ganimet tutkusunun belirleyiciliği vardı. Sayfa 24/ Viyana 1683/ H.Elliot Madlen
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
baybaykus · 7 months
Text
AMPUL NİYE CUMHURİYETİ KUTLAMAZ
İngilizler sömürge işini iyi bilirler.
Zira bu konuda çok tecrübelilerdir.
Bir ülkeyi ele geçirmeden o ülkedeki
Din adamlarını kendilerine bağlarlar.
Dağıttıkları paranın hesabı olmazdı.
Halkın cahil olduğu ülkelerde din önemli bir araçtır.
İngilizlerin özellikle Mısır, Yemen ve Hindistan gibi
Müslüman sömürgelerinde önemli tecrübeleri vardır.
++
1918 yılı Kasım ayında İstanbul’u işgal edince,
İlk işleri İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurdular.
İşin başına da bir Şeyhülislam’ın oğlunu getirdiler
Ama işi yöneten Hollanda Büyükelçiliği’nin kilisesinin papazıydı.
Bu cemiyetin üyelerinin büyük kısmı şeyhülislamlar ve imamlardı.
Hatta Anadolu’da çok yerde şubeler kurdular.
Şehirlerdeki valiler Muhipler Cemiyeti’nin o şehirdeki başkanıydı.
++
İngilizler, TBMM açıldığında Anadolu’da 60 isyan çıkarttılar.
Padişah İngilizlerin kuklasıydı.
Doğal olarak Anadolu Hükümeti padişahı ciddiye almıyordu.
İngilizler hemen bir fetva yayınlattılar.
Anadolu Hükümeti mensupları halifeye karşı gelmişlerdir.
Bunlar dinsizdir ve KATLİ VACİPTİR.
Arkasından da kukla bir mahkemeden idam cezaları çıktı.
Milli Mücadele’nin 37 mensubuna idam cezası verildi.
++
Osmanlı 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşmasını imzaladı.
Ama bu tür antlaşmalar meclis tarafından onaylanması gerekir.
İngilizler 16 Mart’ta Osmanlı Meclisi’ni kapatmışlardı.
Sevr Antlaşması’nı onaylatacak İstanbul’da meclis kalmamıştı.
İngilizler Sevr Antlaşması’nı TBMM onaylatmayı düşündüler.
Ankara’nın hoşuna gidecek kararlar aldılar.
Hemen idam cezalarını hemen affettiler.
Damat Ferit ve Şeyhülislam Mustafa Sabri bu karara karşı çıktılar.
Ama bir saat içinde İngilizler hükümeti görevden aldılar.
Mustafa Kemal Paşa bu işi anında reddetti.
++
Anadolu Hükümeti Milli Ordu için asker toplamaya başladı.
İngilizler hemen bir fetva yayınlattılar.
Halifenin ordusuna kurşun atan dinsizdir.
İşin mizah tarafı ortada halifenin ordusu yoktu.
Milli Mücadele’ye karşı savaşan zaten Yunan ordusuydu.
Dincilerin hiç biri askere gitmediler.
Bunların çocukları bugün İnönü Savaşları hiç olmadı diyenlerdir.
İngilizlerin bu algısı yüz yıldır silinmedi.
Vahdettin Köşkü’nden Cumhuriyet ordusu onun için selamlanır.
++
Günün sorusu:
Ülkedeki tarikatları bugüne kadar destekleyen,
Hangi ülkedir?
Turan Akıncı
2 notes · View notes
tferyal · 8 months
Text
Tumblr media
Mustafa Kemal Vizyonu: ''Ermenilere verdiğiniz 40 bin silah ve mühimmat için teşekkür ederiz, hepsini teslim aldık''
I.Dünya Savaşı'nda Rusya ayrılınca, Kafkas bölgesindeki Ermeni Devleti tezi İngilizlerce desteklendi ve silah yardımı yapıldı.
Kazım Karabekir'in bölgeye gönderilmesiyle Ermeniler yenilmiş ve Gümrü Antlaşmasını imzalayarak bu topraklardan çekilmek zorunda kalmıştı. İngilizlerin verdiği Ermeni cephanesine de bu sırada el konulur.
Mustafa Kemal derhal bir mektup hazırlanmasını söyler.
Mektup şöyledir: ''Ermenilere verdiğiniz 40 bin silah ve mühimmat için teşekkür ederiz, hepsini teslim aldık.''
New York Times gazetesi ise “Kemal, İngiltere'ye Gülüyor." diyerek Gazi'nin Britanya ile adeta dalga geçtiği yazar.
“Milliyetçi Türk Lider Mustafa Kemal Paşa Lloyd George'a göndermiş olduğu alaycı mesajında, milliyetçi Türklere yardım ettiği için İngiliz Hükümeti'ne teşekkür etti.”
3 notes · View notes
ozel-buro · 1 month
Text
TARİH /// ERGUN MENGİ : Başbakan İsmet İnönü'nün Bulgaristan'a Dostluk Antlaşmasını im zalatmasında, TCG Yavuz'un etkisi
ERGUN MENGİ : Başbakan İsmet İnönü’nün Bulgaristan’a Dostluk Antlaşmasını imzalatmasında, TCG Yavuz’un etkisi 27.02.2024 Balkanlar 1930 yıllarda, II. Dünyanın ayak sesleri yaklaşırken yine sınır, toprak kavgalarıyla gergin bir durumdadır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Balkan Paktının, Türkiye’nin Kuzeyini ve batısını emniyete alacağını düşünmektedir. Türkiye ve Yunanistan’ın çabalarıyla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
lolonolo-com · 5 months
Text
Türk Siyasi Hayatı 2022-2023 Bütünleme Soruları
Türk Siyasi Hayatı 2022-2023 Bütünleme Soruları 1. Türkiye 27 Kasım 2019 tarihinde deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşmasını aşağıdaki hangi ülke ile imzalamıştır? A) Mısır B) Yunanistan C) Libya D) İsrail E) Rusya Cevap : C) Libya 2. Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra kurulan Fazilet Partisi içinde hangi isimler arasında liderlik yarışı gerçekleşmiştir? A) Abdullah Gül – Numan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hetesiya · 1 year
Text
Kemalistler Mustafa Kemal’e iftira atıyorlar
İbrahim Aksoy
Osmanlı Yeniçeri Ocağı, Balkanlar’da devşirme küçük çocuklardan oluşur. Devşirme çocuklar, toplumla hiçbir ilişkisi olmadan, özel askeri karargahlarda yetiştirilir. Bunlara evlenme, yuva kurma toplumsal ilişkiler yasaktır. Ömür boyu Sarayın emrinde askerdir. II, Mahmud tarafından 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kapatarak, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammeddiye ordusunu kurdular, aynı kurallar onun için de geçerliydi. Çok küçük yaşta devşirildiği için, Hiçbir Osmanlı Paşası, kim olduğunu, annesini babasını bilmez, tanımaz.
Kemalistler; Mustafa Kemal’in anasını, babasını ve doğduğu evi buldular. Başka hiçbir Osmanlı Paşasıyla ilgili bu bilgileri bulamazlar. Çünkü devşirme çocuklar, anasını babasını bilmez tanımaz. Mustafa Kemal 1881 tarihinde Selanik’te doğdu, babası Ali Rıza Efendi, anası Zübeyde Hanım. Peki efendiler Ali Rıza 1888 tarihinde ölünce, Mustafa Kemal 6 yaşındaydı. Ölen Ali Rıza efendinin evi neden eşine ve çocuklarına kalmadı? Çünkü Ali Rıza efendinin kimsesi olmadığı için, Selanik Belediyesine kaldı. Daha o zaman, Selanik Osmanlı sınırları içerisinde. Acaba adı neden Mustafa Ali Rıza değil de Mustafa Kemal’dir? Ona da saçma bir yalan buldular. Mustafa Kemal; dayısının Ayçiçek tarlasını kargalardan korumuş. Utanın be…! Ayçiçek tarlasında karga bekçisi olmaz. Kemalistlerin uydurması güzel de her tarafı açıkta bir uydurma. Ali Rıza efendinin Selanik’teki evini, Türkiye 1953 yılında Selanik belediyesinden satın aldı ve Atatürk Müzesi yaptı?
Devşirme Mustafa Kemal her Osmanlı askeri gibi yatılı okudu, 1899 yılında Askeri Rüştiyeyi, 1902’de de üç yıllık Harp okulunu bitirdi ve subay oldu. Değişik yerlerde görev yaptıktan sonra, 27 Ekim 1913 tarihinde, Binbaşı Mustafa Kemal Osmanlının Sofya Askeri Ataşesi olarak atandı. Mart 1914 tarihinde yarbay oldu. Gerisi yalan…
Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914 tarihinde başladı. 29/30 Ekim 1914 gecesi Osmanlılar, Rusya’nın Sivastopol ve Odessa limanlarını bombalayarak, Almanlardan yana birinci Dünya savaşına katıldılar. 3 Kasım 1914 Tarihinde, Müttefik güçler ve Osmanlılar arasında Dardanel (Çanakkale) savaşı başladı, 20 Ocak 1915 Tarihinde Müttefik güçler yenilip geri çekilmesiyle savaş sona erdi. Çanakkale savaşının Baş Komutanı Alman General Liman Von Sanders’dır. Savaş bittikten sonra, 25 Şubat 1915 Tarihinde Mustafa Kemal Gelibolu Kaymakamlığına atandı. 1 Haziran 1915’te Albay oldu. Mustafa Kemal’in Çanakkale savaşıyla hiçbir alakası yoktur. Çanakkale savaşı devam ederken, Mustafa Kemal Dimitrina Kovaçev ismindeki sevgilisiyle Sofya’da keyfine bakıyordu. Bunun dışında Kemalistlerin yazdığı, Mustafa Kemal’e iftiradır, yalan söylüyorlar.
Birinci dünya savaşında, hiçbir Osmanlı Paşası cephede ölmedi, sıkışınca kaçıp İstanbul’a geldi. Gelenleri Saray yakaladı, Yedikule zindanlarına doldurdu. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı koşulsuz teslim oldu ve müttefik güçler tarafından hazırlanan 25 maddelik Mondros ateşkes antlaşmasını imzaladı. Mondros ateşkes antlaşmasına göre Osmanlı diye bir devlet yoktur. Ordusu fes edildi, silahları Müttefik güçlerine teslim edildi, Gemileri Akdeniz’de bir limanda toplanıp, Müttefik güçlerine teslim edildi. İşgal edilmemiş “Misakı Milli” bölgesini, yönetmek üzere İngiliz General Harington Başkent İstanbul’a geldi ve yönetimi devir aldı. Misakı Milli yani işgal edilmemiş vilayetlere İngiliz ve Fransız subaylar yönetici olarak atandı. İstanbul çatışmalar sonucu işgal edilmedi, 13 Kasım 1918 Tarihinde, Mondros ateşkes antlaşmasında belirtildiği gibi, İngiliz General Harington’a teslim edildi. Gerisi yalan!
Mustafa Kemal Gelibolu Kaymakamı iken, 1 Haziran 1915 tarihinde, Albay oldu. Buradan da Edirne, Diyarbakır’dan sonra, 5 Temmuz 1917 Tarihinde Filistin Cephesine atandı. Savaş burada bütün hızıyla devam ederken, Osmanlılar yenildi geri çekilmeye başladı. Albay Mustafa Kemal Kudüs’ü 9 Kasım 1917 tarihinde İngiliz General’e teslim etti ve geri çekildi. Osmanlılar yaralı askerlerini, Şam Emevi Camisine topladılar. Bu arada Osmanlı, 30 Ekim 1918 Tarihinde koşulsuz teslim oldu.
Albay Mustafa Kemal, Şam Emevi Cami’inde binlerce ölü ve yaralı askeri bırakarak Halep’e geldi. Şark cephesinde yaralanan Ekrem Cemil Bey tedavisi bitmiş Filistin cephesine gidiyordu. Halep’te otelde Mustafa Kemal ile karşılaşıyor. Mustafa Kemal “Ekrem ne cephesi, cephemi kaldı, ben İstanbul’a gidiyorum. Gel birlikte İstanbul’a gidelim” diyor. Birlikte Trene biniyorlar, Ekrem Adana’da aktarma yaparak, Diyarbakır’a gidiyor, Mustafa Kemal’de tek başına İstanbul’a gidiyor.
Haydar Paşa Garına vardığı zaman, orası asker doluydu. Çünkü Osmanlı ordusu fes edilmiş, askerler evine gitmeye çalışıyorlardı. Mustafa Kemal gemiye bindi, karşıya geçti doğruca İstanbul yöneticisi İngiliz General Harington’un evine gitti. Uzun görüşmelerden sonra yeni çalışmalar başladı.
16 Mayıs 1919’da Sultan Vahdeddin’den yüklü bir harçlık alarak, çok sayıda subay arkadaşıyla birlikte, Saray’ın Bandırma isimli özel gemisine bindi, Samsun’a doğru yola çıktılar. 18 Nisan 1916 tarihinde Rus ordusu Karadeniz’i baştan başa işgal etmişlerdi. Çar’ın amacı burada dost bir Trabzon Cumhuriyeti kurmaktı ve kurdu da. İngilizlerin adamı Lenin 7 Kasım 1917’de Moskova’da yönetimi ele geçirince, tek kurşun atmadan, İngilizlerin isteğiyle, işgal ettikleri Osmanlı topraklarından geri çekildi. Harington; Karadeniz’deki Pontus Rumlarını yatıştırmak ve anlaşmak üzere, Mustafa Kemal Başkanlığında Paşalar gurubunu, Samsun’a gönderdi. 28 Mayıs 1919 Tarihinde Pontus Rumları ileri gelenleriyle, Havza’da 17 gün süren bir toplantı düzenledi, aracı İngiliz Generali vasıtasıyla anlaştılar. 22 Haziran 1919 Tarihinde Amasya’da 3 gün süren bir toplantı düzenlendi, burada da anlaşmaya vardılar. Mutabakat belgelerini gurup adına elindeki 9 Ordu Müfettişi belgesiyle Mustafa Kemal imzalıyordu. Mondros ateşkes anlaşmasıyla, Osmanlı ordusu fes edilmişti, ordu diye bir şey yoktu ki, 9 ordu hiç yoktu. Bu yalan değil iftiradır.
23 Temmuz 1919’da Erzurum’da Hamidiye Alayları temsilcileriyle, 14 gün süren bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda da Harington’un temsilcisi, İngiliz General de vardı. Burada da istenilen sonuca varıldı denilemez. 4 Eylül 1919’da Sivas’ta bir toplantı düzenlendi ama, burada da istenilen sonuca varılamadı. Bu nedenle Mustafa Kemal ve arkadaşları, Sivas’ta 108 gün kaldı ama tam bir sonuç almadan ayrıldı. 18 Aralık 1919’da üç arabayla Sivas’tan yola çıktılar, bazı yerlere ve özellikle de Hacı Bektaş’a uğradıktan sonra, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiler. Mustafa Kemal’in İstanbul’da 16 Mayıs 1919 Tarihinde başlayan maceralı Samsun yolculuğu, 27 Aralık 1919 Tarihinde tam 226 gün sonra, Ankara’ da son buldu. Gerisi yalan!
Esas macera şimdi başlıyordu. İstanbul yöneticisi General Harington, Yedikule zindanlarındaki Devşirme Paşaları, guruplar halinde Ankara’ya Mustafa Kemal’e gönderiyordu. Kendi birliklerini bırakıp cepheden kaçan devşirme Paşalar, sonunda Ankara’da bir araya geldiler. Paşalar Saraya karşı darbe yaptı 1 Kasım 1922’de Sultan Vahdeddin’i bütün ailesiyle sürgüne gönderdiler. Darbe ortamı biraz sakinleştikten sonra, 3 Mart 1924 tarihinde, kendi seçtikleri Halife Abdülmecit Efendiyi de bütün ailesiyle sürgüne gönderdiler. Böylece de Osmanlıdan tamamen kurtulmuş oldular. Başladılar Harington’un öğrettiği ve desteklediği, kendi oyunlarını oynamaya.
Kendi yönetimlerinin adını Cumhuriyet koydular ama, bütün yönetim kadrosu, devşirme cephe kaçkını Paşalardan oluşuyordu. “Burası Türklerin vatanıdır. Türk olmayanın sadece köle ve hizmetçi olma hakkı vardır.” Burada yaşayan herkes Türk’tür “Kemalizm Türklerin Dinidir”. Bu sözleri söyleyenlerin hiç birisi de Türk değil, devşirme Osmanlı Paşası. 1926 yılında Çanak köyünü il yaptılar, adını değiştirdi Çanakkale yaptılar, başladılar Çanakkale efsanesini yazmaya. Birinci Dünya Savaşında Müttefik güçlerle Osmanlılar savaşıyor, Osmanlılar galip geliyor. 11 Yıl sonra devşirme Paşalar bunu, Kurtuluş savaşı olarak kutlamaya başladılar. Cephe kaçkını Paşalar, hangi cepheden kaçtıklarını unuttular.
Adana, Maraş, Antep ve Urfa valileri Fransız ve İngiliz subaylardan oluşuyordu, yani buraları Müttefik güçler yönetiyordu. Sonra kova ile mahallede süt satan imam isminde birisi önderliğinde ayaklandılar, bu illeri işgalden kurtardılar. Bu kadar büyük yalanı ancak Kemalistler uydurabilir. Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi veren halk, yenilen Osmanlı Paşalarından yana olup, müttefik güçlere karşı savaşıyorlar. Bunu benim külahıma anlatın.1926 Ankara antlaşmasıyla, Misakı Milli sınırları içerisinde olan, kuzey Suriye’yi Fransızlara, Kuzey Irak’ı İngilizlere vermek için oyun oynadılar. Türkiye’nin mevcut sınırlarının hiçbiri Lozan antlaşmasıyla belirlenmedi. İran sınırı 1639 Kasrı-ı Şirin anlaşması, Yunanistan Bulgaristan sınırı 21 Eylül 1913, Rus sınırı 16 Mart 1921 Kars anlaşması ve Irak Suriye sınırı 5 Haziran 1926 Ankara anlaşmasıyla belirlenmiştir. Gerisi yalan.
İngiliz General Harington, 13 Kasım 1918 tarihinde geldi, İstanbul yönetimini ve işgal edilmemiş toprakları yönetti, 6 Ekim 1923 Tarihinde kurduğu Cumhuriyetin ilanını Paşalara bıraktı, İstanbul’u terk etti. Birinci Dünya Savaşında İstanbul’un işgali ve kurtuluşu Kemalistlerin boyunu aşan kocaman bir yalandır.
https://navkurd.net/2023/05/kemalistler-mustafa-kemale-iftira-atiyorlar/
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
Yüzyıllık hafızaya ışık tutan '2+2=KRDSTN' sergisi Lozan’da açıldı
Tumblr media
VAUD- '2+2=KRDSTN' sergisi İsviçre'nin Lozan kentinde başladı. 4 parça Kürdistanlı ve Avrupalı sanatçıların eserlerinin sergilendiği sergi, 100. yıllık Lozan Antlaşması’nın haklar açısından yaratığı yıkımlara ve Kürt halkının direniş tarihine ışık tutuyor. Lozan 100’cü Yıl Anma Komitesi’ (Lozan 2023) tarafından geçtiğimiz yıl Kasım ayında startı verilen çeşitli konferans, panel, sanatsal ve kültürel etniklikler devam ediyor. Bu etkinlikler kapsamında, Lozan Antlaşması’nın yapıldığı İsviçre’nin Lozan kentinde 4 parça Kürdistan ve Avrupalı sanatçıların farklı disiplinlerde (video, performans, fotoğraf, yerleştirme, resim) eserlerinin yer aldığı ‘2+2=KRDSTN' adlı serginin açılışı gerçekleştirildi. Lozan kentinde bulunan Forum d’Hotel de ville salonunda gösterime açılan sergininin açılışına sanatçıların yanı sıra aralarında siyasetçilerin de olduğu İsviçreli ve Kürdistanlı çok sayıda kişi katılım gösterdi. PAYOT: LOZAN ANTLAŞMASININ SONUÇLARI KÜRTLER AÇISINDAN AĞIR OLDU Açılışta ilk olarak söz alan Lozan Belediye Meclis Üyesi Davit Payot, düzenlenen sergide emeği geçen sanatçılara teşekkür ederek konuşmasına başladı. Lozan Antlaşması’nın birçok bölge halkı için soykırım ve katliam anlamına geldiğini ifade eden Payot, Lozan Antlaşması’nın Kürdistan’ın 4 parçaya bölünmesindeki oynadığı rolün Kürtler açısından günümüze kadar devam ağır sonuçlarının olduğunu söyledi. Payot, “Hem bu sergi hem de Lozan Antlaşması kapsamında düzenlenen etkinlikler kapsamında bu antlaşmanın yarattığı tarihsel yıkımlara dikkat çekiyoruz” dedi. KOYUNCU: LOZAN ANTLAŞMASINI LOZAN HALKININ BİLMESİ ÖNEMLİDİR Payot’un ardından Lozan Belediyesi Meclis Üyesi Sevgi Koyuncu söz aldı. Böyle önemli bir serginin Lozan’da gerçeklemesinin önemine değinen Koyuncu, sergide emeği geçenlere ve sergiye destek veren Lozan Şehir Belediyesine teşekkür etti. Koyuncu, “Lozan Antlaşmasını Lozan halkının bilmesi önemlidir. Bu antlaşma, milyonlarca insanı atalarının topraklarında özgürce yaşama imkanından mahrum bıraktı. Bu antlaşmanın en ağır sonuçları benim de parçası olduğum Kürt halkına oldu. Bu antlaşma 100 yıldan beridir yüzbinlerce insanın ölümüne ve toprağından sürülmesine neden oldu. Bu anlamda, bu sergi, Lozanlıların bu antlaşmanın Kürtler ve diğer azınlıklar açısından nasıl sonuçları olduğu ve Kürtlerin bugünkü taleplerini bilmesi açısından çok önemlidir” dedi. KOÇ: KÜRTLER ARTIK STATÜSÜZLÜĞÜ KABUL ETMİYOR Açılışta söz alan KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç ise bu serginin Lozan Antlaşmasının sonucu olarak 4 parça Kürdistan’da yaşanan katliam ve soykırımların ve yine egemenlere karşı Kürt halkının direniş kronolojisini ortaya koymasını açısından çok önemli olduğunu ifade etti. Koç, “Bugün hala Kürtler yine siyasi, kültürel ve kimliksel soykırımlara tabi tutulmaya devam ediyorsa bu Lozan Antlaşması’nın sonuçlarıdır. Biz Kürt halkı olarak yüzyıldır bu antlaşmayı kabul etmedik. Kürt halkı artık bir iradedir ve artık esareti ve statüsüz olmayı kabul etmiyor. Bizde bütün halklar gibi, kendi kimliğimiz ve kültürümüzle özgürce yaşamak istiyoruz. Artık Kürdistan 4 parça değil, Kürtler artık bir olmuş durumdalar” diye konuştu. SERGİ 19 MAYIS’A KADAR ZİYARETE AÇIK OLACAK Açılışta son olarak serginin küratörlüğü yapan Barış Seyitvan, Serdar Mutlu ve diğer sanatçılar yaptıkları konuşmalarla serginin anlam ve önemine dikkat çektiler. Lozan Forum d’hotel de ville salonunda açılışı yapılan sergi, 19 Mayıs tarihine kadar ziyarete açık olacak.  Küratörlüğü Barış Seyitvan ile Serdar Mutlu tarafından yapılan sergide şu sanatçıların eserleri yer alacak: "Osman Ahmed, Havin Al-Sindy, Havar Amini, Vooria Aria, Khadija Baker, Savaş Boyraz, Wirya Budaghi, Timur Çelik, Salah Ebrahimi, Serhat Ertuna, Jacopo Gallico, Fatoş Irwen, Eren Karakuş, Serpil Odabaşı, Walid Siti, Hito Steyerl, Leyla Toprak." Read the full article
0 notes
kibrisolay · 1 year
Text
Putin, Rusya ile ABD arasındaki Yeni START antlaşmasını askıya alan yasayı imzaladı
Putin, Rusya ile ABD arasındaki Yeni START antlaşmasını askıya alan yasayı imzaladı - https://olaykibris.com/putin-rusya-ile-abd-arasindaki-yeni-start-antlasmasini-askiya-alan-yasayi-imzaladi/ #kıbrıs #kktc #haber #türkiye #dünya
0 notes
komploteori7 · 1 year
Text
YURTDIŞI ‘NA GİTME HASTALIĞI
Doların yükselmesi ile başlayan, insanların lüks ihtiyaçlarını karşılayamamasından kaynaklı yaşadığı zorluklar ile beraber ortaya çıkan bir ideoloji halini aldı, gençlerdeki bu yurtdışı ‘na gitme hayali. Tek derdi, yüksek refah ve daha kaliteli bi yaşam olan gençlerin yakalandığı bir hastalık olarak tanımlıyorum yurtdışı hayalini. Aslında ortada bir yanlış yok, yani yurtdışı ‘na gitme düşüncesi gayet tabiidir. Çünkü gerçekten doların yükselmesi ile beraber telefon, otomobil, dolarla dolaylı yollarla bağlantılı fosil yakıtlardaki pahalılıktan kaynaklı gıda ihtiyacı vs. Bu örnekleri baya bi uzatabiliriz. Herşey gerçekten çok pahalı. Kira, faturalar, gıda vs giderlerini karşılamak gerçekten çok zor. Bu şekilde düşündükleri için kimseyi suçlayamayız. Yurtdışı ‘nda da işler buradan güzel gözüküyor. Ama askında yurtdışı ‘nda da işler karmaşık.
Tumblr media
YANLIŞ OLAN NE?
Tumblr media
OLANI BİTENİ VE SEBEPLERİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK
Önce yapmamız gereken şey bundan 10-15 yıl öncesine göre bugün neden bu şekilde, bunun cevabını bulmamız gerekli. Şahsi olarak geçmişe dönüp baktığımda, dış politikada Türkiye oldukça dengeli bir politika uyguluyordu. Tabi ABD gibi ülkelerde benzer dengelerde politikalar izliyordu. Ancak öyle bir zaman geldi ki Dünya kaynamaya başladı.
Arap Baharı, Suriye İç Savaşı ve daha pek çok denge bozucu olay yaşanmaya başladı. Günümüzde en yakın örneği de Ukrayna & Rusya Savaşı. Tabi bunlar her şeyin görünen yüzü. Bunların yanında artık görünmeyen savaşlar başladı. Dünya her geçen gün daha da felakete doğru sürükleniyor. Ülkeler birbirine yaptırım uyguluyor. Her gün irili ufaklı çatışmalar baş gösteriyor. Hemen hemen bütün ülkeler çok hızlı bir biçimde silahlanmaya çalışıyor. Bunu görmek hiçte zor değil. Çünkü, yanı başımızda ki komşumuz Yunanistan, Lozan antlaşmasını bile hiçe sayarak dibimizdeki adaları tümüyle silahlandırdı. Bu da yetmezmiş gibi ABD gibi caydırıcı güçteki bir ülkeye de askeri üsler kurdurdu. Bu durumda Türkiye’de de bilindiği üzere son zamanlarda oldukça hızlı bir şekilde savunma sanayi gelişmeleri yaşanmakta.
SAVAŞIN TAM ORTASINDAYIZ
Yani demem o ki artık bizler bir savaşın tam ortasındayız, bunu kimseler inkar edemez. Evet, görünürde bir çatışma yok haklısınız. Ancak, tarihi okumasını bilen insanlar çok iyi anlarlar ki, henüz savaş tarihi ok-yay, kılıçla ve mızraklarla yazıldığı tarihte bile çatışma öncesinde ülkeler önce birbirlerine ekonomik harp uygularlardı. Mesela ticaret yolları kapatılır veya engellenirdi. Ticari anlaşmalar rafa kalkardı. Kısaca halkların yedikleri ekmek dahi bulunamayacak seviyeye getirilirdi. Ve sonrasında silahlar konuşmaya başlardı. Bu durum günümüzde de aynı, şu anda ciddi bir ekonomik saldırı altındayız. Sürekli yaptırım uygulanıyor. Savunma sanayide bile parası ödenmiş uçaklarımız verilmiyor. Hava savunma sistemlerimiz verilmiyor. Kanada SİHA’ların kameraları daha önce anlaşılmış olmasına rağmen vermedi. Peki bu ülkeler bunları neden yapar hiç düşündünüz mü? Çünkü savaş öncesinde düşmanınıza silah SATMAZSINIZ. Bakın konuyu gerçekten çok basit ele alıyorum. Bütün bunlara rağmen Türkiye ekonomisi mükemmel direnç gösteriyor, inanın.
Devlet bu direnci gösteriyor ama bize düşen ne?
Çıkıp mikrofonlarda bas bas bağırıp insanlara hain, kör, bağnaz demek mi? HAYIR! Alamadığımızdan şikayet ettiğimiz o lüks malları, kendimiz yapmamız, üretmemiz gerek. Örnek olarak Japonya’yı ele alalım doların belki de en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Güncel kura göre 1 dolar yaklaşık 130 Japon Yeni. Bunlara bakarak bizde sadece 20 lira. Tam 6 kat fark var birim bazında bakacak olursak. Çünkü yurtdışındaki vatandaşlar bu şekilde söylüyorlar «birim olarak bak, birim olarak.» Bütün bunlara rağmen Japonya Dünyanın ilk 5 ekonomisinden biri. Bu kura rağmen neden böyle peki? Çünkü adamların bizim gibi iPhone’a ihtiyacı yok. Bizim gibi PlayStation fiyatlarıyla ilgilenmiyorlar. Kendileri üretip, ürettiklerini tüketiyorlar.
İşte bizimde yapmamız gereken tam olarak bu. Burada devlete kızılmaz, burada üretim yapmak yerine dış malları kâr koyarak ülkemizde satmak. Bedava para geliyor nasıl olsa. Adamlar üretiyor ben niye uğraşayım, alıyorum bayiliği kâr ediyorum sermayem artıyor. İşte burda kızılması gereken, devlet değil, sermaye sahipleri. Eylem yapılacaksa bunları kapısında yapacaksın. Ve bağıracaksın, «düşmanlarımızın köpekleri» diye. Biz yerli malı araba istiyoruz, yerli malı telefon istiyoruz, yerli malı bilmem ne istiyoruz. Siz sermaye sahibi insanlarsınız yatırımlarınızı yapın ve bunu bize üretin diye. Gelip gidip iktidarı suçluyorsunuz.
Tumblr media
OLANI BİTENİ VE SEBEPLERİNİ BIRAZ OLSUN ANLADIYSAK
Evet, her şey günlük gülistanlık değil farkındayım. Daha kötü durumda insanlar var. Sokaklarda yaşıyor yiyecek bir ekmek bile bulamıyor. Burada da devlet suçlanamaz, en azından tek başına suçlanamaz, neden? Çünkü, Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de dahil evsiz insanların sayısı inanılmaz çok fazla. Bu her ülkede var malesef. Burada oturup devleti suçlayacağına, sen kazanacaksın ve «zekatını» vereceksin. Sana zor yetiyorsa daha çok kazanacaksın. Eğer gerçekten o insanları düşünüyorsan, sen o insanlar için daha çok çalışacaksın ve bakacaksın. Peygamber efendimizin’de söylediği gibi komşun açken, tok uyumayacaksın. (Bakın herkes bu şekilde değil biliyorum, kesinlikle onları tenzih ederim.) Odaklanman gereken şeyler bunlar değerli kardeşim. Hep bana, en çok bana değil.
GİDENE, KAL DENMEZ!
İlla gitmek isteyene zorla duracaksın diyemeyiz. Tabi ki de yurtdışı ‘na imkanını bulan, gitmek isteyen gitsin, bu o kadar kötü bir şey değil, ben sadece kalıp mücadele etmek gerekli diye düşünüyorum. Kimseyi suçlamadan, öfke kusmadan. Çünkü, bu siyasi bir mesele değil. Bu vicdani, ahlaki bir durum. Çanakkale Savaşı’nda dedelerimiz, yöneticiler bu hale getirdi memleketi, biz bu halde nasıl savaşacağız, ayağımıza giyecek ayakkabımız yok, ekmeğimiz yok, çay olmuş bilmem ne kadar, simit olmuş bilmem ne kadar diye ağlamadılar. Çıktılar ve aslanlar gibi savaştılar. Kaçmadılar, ekonomiden şikayet etmediler, iş başa düştüğünde sorumluluk alıp canlarını ortaya koydular. Şimdi genç kardeşlerim diyecek ki öyle bir zaman olsa bizde savaşırız. Yapma, kendini kandırma, rızkın azıcık kesildiğinde nasıl yurtdışına gitmek istediğini görüyoruz. Umarım şikayet etmek yerine biz bu konuda ne yapabiliriz, ben ne yapabilirim, devletin yükünü nasıl hafifletebilirim, nasıl üretebilirim, nasıl kazanabilirim, diye soran gençlerden oluruz hepimiz.
0 notes
cinaraslan · 2 years
Text
TARİHTE BUGÜN(13 HAZİRAN)
1381 - Wat Tyler öncülüğündeki köylü isyancılar, Londra'yı basarak Hükûmet binalarını ateşe verdi, hapishaneleri boşalttı ve zenginlerle yargıçların kafalarını uçurdu.
1878 - Berlin'de, Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Büyük Britanya, Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya Krallığı ve Fransa arasında, Berlin Antlaşması olarak adlandırılan barış antlaşmasını imzalamak üzere kongre toplandı.
1934 - Adolf Hitler ile Mussolini, İtalya'nın Venedik kentinde bir araya geldiler. Daha sonra bu buluşmadaki izlenimlerini anlatırken Mussolini, Hitler'den "aptal küçük maymun" diye bahsedecektir.
1946 - Üniversitelere özerklik veren 4936 sayılı kanun kabul edildi.
1962 - Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden ayrılan Osman Bölükbaşı ve arkadaşları Millet Partisi'ni kurdu.
1977 - Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Hükûmeti kurma görevi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit'e verildi.
1993 - Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı seçilmesiyle boşalan DYP Genel Başkanlığı'na Tansu Çiller seçildi.
2000 - Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminden İtalya'da cezaevinde yatan Mehmet Ali Ağca, Türkiye'ye iade edildi.
2013 - Sibel Siber, KKTC'nin ilk kadın başbakanı oldu.
ÖLÜMLER
1987 - Cemil Meriç, Türk yazar ve çevirmen (d. 1916)
1 note · View note
kimilkimilim · 2 years
Text
23 yaşında ki genç daha yeni sevr antlaşmasını ismet inönü, atatürkü öldürdükten sonra imzaladı dedi. SNJDJFFK ALLAHIM NEDEN O DEGILIM
7 notes · View notes
mrsahane · 3 years
Photo
Tumblr media
Günümüz Türkiye'sinin sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşmasını imzalandı.
8 notes · View notes
34-ist-34 · 4 years
Text
AKIL TUTULMASI BİR ZİHNİYETLE BAŞBAŞAYIZ.
📌 Sokakta sevişiyorlar
📌 Sokakta içki içiyorlar
📌 Sokakta çıplak geziyorlar
📌 Sokakta her türlü ahlaksızlığı yapıyorlar,
Ama;
📌 Namazınızı evde kılın
📌 Orucunuzu evde tutun
📌 Örtünüzü evde örtünün
📌 İslamı evinizde öğrenin diyorlar
Sokakta yaparsan mahalle baskısı oluyormuş!
Laik sistemin Dini İSLAM olan TÜRKİYE'de istediği yaşam şekli budur!
Atam olamasaydı Yorgo olurduk diyorlar,
Ama;
📌 Yorgo gibi hindi kesiyorlar
📌 Yorgo gibi çam süslüyorlar
📌 Yorgo gibi içki içiyorlar
📌 Yorgo gibi sızıp
📌 Yorgo gibi kendinden geçiyorlar.
Neyseki atamız oldu da Yorgo olmadık!
Olmasaydı kesin Yorgo olurduk diyorlar!
➡️Yunan Lozan antlaşmasını savunuyor
➡️Onlarda savunuyor
➡️Yunan Zülüm 1453'de başladı diyor
➡️Onlarda aynısını söylüyor
➡️Yunan Kanal İstanbulu istemiyor
➡️Onlarda istemiyor
➡️Yunan LibyaTezkeresine karşı çıkıyor
➡️Onlarda karşı çıkıyor
Hani Atatürk Yunanlıları denize dökmüştü?
Geriye Dönüp;
📌 Camilerimize bakıyoruz
❗Ahıra döndürmüşler.
📌 Ezanımıza bakıyoruz
❗Türkçeye çevirmişler.
📌 Müslümanlara bakıyoruz
❗Her türlü işkence ve zulmü görmüşler.
📌Liderlerimize bakıyoruz
❗ Ya zehirlenmiş yada idama götürmüşler.
Ümmetin derdiyle dertlenip;
- Suriyeye gidiyoruz- Esedi destekliyorlar.
- Mısıra gidiyoruz -Sisiyi destekliyorlar
- Libyaya gidiyoruz- Hafteri destekliyorlar.
Akdenize gidiyoruz- Gitmeyelim diyorlar.
Ayasofyayı açalım diyoruz- Olmaz,
Sultanahmeti de Müzeye çevirelim diyorlar.
📌İha yapıyoruz -Sevinmiyorlar
📌Siha yapıyoruz- Sevinmiyorlar
📌Silah-Tank-Uçak yapıyoruz -Sevinmiyorlar
📌Gemi -Denizaltı yapıyoruz-Sevinmiyorlar
📌Yerli oto yapıyoruz-Sevinmiyorlar
📌Solunum cihazı yapıyoruz-Sevinmiyorlar
📌 Yerli ve Milli hiç bir şeye SEVİNMİYORLAR.
Hatta yapılmasına da karşı çıkıyorlar.
Bunların her birisini görüp de,
SEN BELAMISIN dediğimizde ise
KUTUPLAŞTIRIYORSUNUZ diyorlar.
TÜM BUNLARI GÖRÜP DE
KUTUPLAŞMAYAN ZATEN BİZDEN DEĞİLDİR...03.11.2020
49 notes · View notes
etaali · 4 years
Text
Tumblr media
Azerbaycan'ı, bu şartlarda da yalnız bırakmamalıyız.
28 yıldır işgal ettiği Karabağ'dan Uluslararası tüm hakem kuruluşlarının kararına rağmen çekilmeyen, Anayasasına "Batı Ermenistan topraklarını ilhak etme taahhüdü" maddesi koyan, o toprakların bizim Doğu Anadolu'muz olduğunu bile bile bunu yapan, 1915 olaylarının tarihçiler nezdinde oluşturulan bir kurul tarafından incelenmesine karşı çıkan; ancak lobi faaliyetleriyle Türkiye'yi "Ermenilere Soykırım" ithamıyla mahkum ettirmek için her 24 Nisanı başımızda urgan etmeye çalışan; küçük, 3,5 milyon nüfuslu, denize sınırı olmayan, yer altı ve yerüstü fakiri bir ülke Ermenistan...
Küçük ancak, dünya sathına yayılan diaspora gücü de o denli büyük!
Rusya'dan ABD'ye, Fransa'dan Lübnan'a kadar etkili... Siyasi mahfillerde karar verici, bahse konu küçük ülkeyi ayakta tutacak lojistik, siyasi, ekonomik denklemi iyi oynayan Uluslararası oyun kuruculukta etkin bir güç; Ermeni lobisi...
Haçlı dünyasının Kafkasya'daki eli. Kendinden öte ve vekalet üzerinden bir misyon icra ediyor. Ermenistan'da yaşayan halkın özellikle Robert Koçeryan'dan kendilerini kurtardıktan sonra Serj Sarkisyan'ın iktidarıyla dillendirdiği "Karabağ'ı niye işgal ettik?!" sorusu, Türkiye ve Azerbaycan'ın kapattığı sınırlarla "Açık Hava Hapishanesi"ne dönen ülke yetkililerinin de cevaplayamadığı soruydu.
"Çıkış yolu arayışları"yla geçen sürecin barışa evrilme ihtimali sonrasında Armen Sarkisyan(CB)-Nikol Paşinyan(Başbakan)'la değişim geçiren Ermenistan yönetimi, iktidarlarını borçlu oldukları Ermeni Lobisi kanalıyla Rusya'yla bağı azaltma, Avrupa-ABD artırma ekseninde bir politikaya geçtiler. Rusya biraz da bu yönüyle bozuk!
Rusya'nın Karabağ üzerindeki nüfûzu, başından beri ABD-Fransa-İngiltere üçlüsü için istenmeyen durumdu. Rusya, meselenin olmazsa olmazı ama bahse konu ülkeler tarafından da rahat değil. Zira Kafkaslar içerisinde pazarlık ile Rusya'yı Avrupa içerisinde dizginliyor bahsedilen üçlü... Ticari, Askeri pazarlıklarda el oluşturuyorlar. Enerji hatlarının yönünü tayin ediyorlar.
Bunları niye anlatıyorum?!
Niye uzatıyorum?
Dün Rusya'nın daveti üzerine Moskova'ya giden Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov'un 10 saati bulan üçlü görüşmede nelerle karşı karşı olduğunu belirtmek için...
Sahada şehidler vermiş, toprak kazanımı sağlamış, toplumsal desteği arkasına almış, komşularıyla diplomatik kanalları hep açık tutmuş bir ülkenin temsilcisi olarak 10 saat süren bir "kapalı kapı ardı toplantı" sonrası "Ateşkes"le dışarı çıkmak, duygusal zeminde ele alındığında kabul edilmeyebilir ancak hiç öngürlmeyen hadiselerin, buralardaki tutumlar sonrası geliştiğine dair yığınca örnek var belleğimizde.
Merhum İmam Humeyni kendi topraklarına saldıran ve 8 yıl süren yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan savaşı, Saddam'ın ve destekçisi ülkelerin kitlesel sivil ölümlere evirme ihtimalinin iyice yükselmesi, hatta sivil yolcu uçaklarının "yanlışlıkla" vurulması sonrası sunulan ateşkes antlaşmasını imzalamış ve sonrasında solgun bir yüzle "Zehir kadehiydi başıma çektiğim" demişti.
Savaşlar, sadece ateşli silahlar cephesiyle kaim değil. İstikbâr sadece görünürlüklerde değil. Onun içindir yapılan "Mustaz'af 'ın birleşin!" çağırısı...
Dün, toplantı sonrasında Ceyhun Bayramov'un yüzünde şartların bağladığı eli kolunun acısı vardı, bu görülüyordu. Aslında bugün dünden daha çok Azerbaycan'ın yanında olmamız gerektiği bir durum bu. Yalnız bırakmama, iradesini kırmama, yıkılmasını önleme, direncine dayanak olmak gerektiği gündeyiz.
Azerbaycan'ı 28 yıldır "Haklısın ama ne yapalım?" masasından alıp, daha farklı bir konsepte hazırlanmasına vesile olabiliriz. Türkiye- İran-Azerbaycan denkleminde yeni bir sayfa açılabilir. Astana'da kurulan masanın bir değişiğinde onun oturacağı bir iskemle niye istenmesin?
Azerbaycan halkı, Karabağ konusunda başka çok az halklarda olabilecek sahiplenme duygusuna sahiptir. Besiç Örgütlenmesi'yle en az 5 milyonluk "Halk Seferberlik Güçleri" oluşturulabilir. Devlet erki'nde son yıllardan başlayan komşularıyla düzey-samimiyet denklemindeki ilişki daha da artırılarak "Bölgesel kuvvet" ile çıkılabilinir Fransa'nın karşısına...
İşgalci Ermenistan Rejimi'ni kollayan, destekleyen irade, Emperyalizmin iradesidir. Bu irade asırlar içinde ve sabırla oluştu. Coğrafyamızdaki bize dair iradeyi çökerterek yaptılar bunu. Azerbaycan'ın işgal topraklarını kurtarması için sabırlı, samimi ve en önemlisi birbirimizi kırmadan hareket etmek durumdayız. Yönetimler de sonuçta insanlardan oluşuyor. Küfürle, alayla, incitici üslupla yaklaşım acıtır, kanatır insanları.
Ben Azerbaycan'da sorun yoktur demiyorum. Eksiklikleri, yanlışları görmüyor değilim. Ancak inanın bazen şartlar ağzınızı cam kırıklarıyla öyle bir doldurur ki; sussanız acıtır, konuşsanız kanatır.
Dostlardan ricam; daha kaç gün önce yüzlercesini "Ya Huseyn!" nidalarıyla toprağa veren Azerbaycan halkını incitmemeleri...
4 notes · View notes
Photo
Tumblr media
İsmet Paşa, Lozan antlaşmasını imzaladıktan sonra, Lozan Üniversitesi’nin merdivenlerinde.
12 notes · View notes
frjunior · 5 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
KANLI EYFEL
Fransa tarihi;
Osmanlı Devletine yağcılık yaparak kapitülasyonları sinsice kabul ederek yılan gibi çöküş zamanını beklemek ve bunun yanında Osmanlı Devleti arkasından iş çevirerek yıkılmasına en büyük neden olan Milliyetçi hareketi desteklemek.
1. Dünya Savaşı sonrasında kaybeden devletlerden biri olan Almanya’nın bütün parasına el koyarak bunları taksit halinde ödemesine göz yummuştur. Bu ödemeler gerçekleşmez ise (ödemelerin gerçekleşmeyeceğini adları gibi biliyorlardı) toprakların bir bölümüne el koyacaklardı. Bu anlaşma koca bir ülkeyi küçük görerek bir vagonun içerisinde yapılmıştır.
1. Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmalar ile para ve toprak yağmuruna tutulan Fransa devleti gemiler ile yola çıkarak gibi Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijerya, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi, Gabon ve Cezayir gibi ülkeleri haraca bağlayarak bu ülkede yaşayan fakir ve yoksul kesimi gemilere bindirerek Fransa’ya getirerek Nice, Marsilya, Paris gibi büyük şehirlerde satmaya başlamıştır. (2. ve 3. Fotoğraf )
Bunlar ile durmayan Fransa Devleti yapılan Lozan Barış Antlaşmasına karşı gelerek yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni Ermeni Soykırımı yalanı ile suçlayarak, iftiralar ile topa tutmuştur. (Gözlerini kan bürümüş Ermeni çeteler, aralarında ’kız mı, oğlan mı’ iddiasına girdikten sonra hamile kadının karnını kasaturayla deştilerHocalı katliamında yaşanan bir sahne şu diyaloglarla dünyayı şok etti:  “Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu...) 
Bu yaşanan barbarlık sonucunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurmayları Ermeni toplumunu ülkeden gönderme kararı aldılar. Lakin Ermeni toplumunun yaptığı barbarlıklar Fransa Devleti için o dönemde modernlik sayılacak bir hareket olmuş ki Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırım yaptığına inanmışlardı... ( 4. Fotoğraf )
 2. Dünya Savaşı sırasında daha Nazi Almanya Devleti’ne yanaşmaya fırsatları kalmadan Adolf Hitler aynı vagonda ve aynı antlaşmanın daha ağır kuralları ile birlikte Fransa Devleti’ni ele geçirdi. ( 5,6 ve 7. Fotoğraf)
+Büyüyünce ne olmak istiyorsun? -Diktatör, ya sen? +Kayısılı turta. (8.  Fotoğraf)
Jeux D’enfants (Yann Samuell, 2003)
İşte o kanlı dönmelerden sonra savaşlar yerini iğrenç ve yalanlar üzerine kurulu politikaya bıraktı. Lakin Eyfel daha fazla kan istiyordu...
İkinci Dünya Savaşı bitince Almanya'a tekrar kayıtsız şartsız teslim antlaşmasını imzalamk zorunlu kılındı. Eyfel’in kana susamış askerleri ne yapmışlar, tahmin edin!
Aynı vagonu günlerce aramaya koyularak bütün bölgelerin altını üstüne getirmişler. Ancak aksiliğe bakın ki vagon yok. Çünkü Adolf Hitler, "Tarih boyunca Almanya dünyanın hakimi olacak, artık vagona ihtiyaç yok" diyerek vagonu söktürmüş ve yok etmiştir.
Ama kana susamış askerler durur mu? Durmaz, çünkü o kan bir şekilde alınacaktı Alman Devletinden. Vagon yerine geçmişte imzaların atıldığı kalemi müzeden getirip Alman Devletine imza attırmışlar... (bkz:6.Madde) 
Tumblr media
Yukarıya bıraktığım görsele iyi bakın sayın okur. Ellerinde Cezayir bayrağı ile kutlama yapan bir kadın. Yer Fransa Marsilya. O kadın belki geçmişini iyi öğrenmemişti belki de anlatılmamıştı. Ben buradan size buradan o geçmişi aydınlatmak istiyorum. Cezayir’li insanlar sömürge olarak ilk getirildiklerinde kendilerinin burada çalışacaklarını ve hayatlarını kazanacaklarını düşündüler. Lakin yukarıda bahsettiğim gibi Fransa Devleti onları oraya köle olarak getirmişti.
Yer Fransa Marsilya. Elinde Cezayir bayrağı olan kadın şampiyonluk sevinci yaşıyor. Tam yan tarafı Marsilya denizi. 250.000 Cezayir’li İNSANIN katledilip içine atıldığı deniz. Her gün binlerce insan o katliam ile birlikte yüzüyor... 
Tumblr media Tumblr media
Fransa;
“Tarih kazananlar tarafından yazılmaz mı? Birçok ülke için PKK terörist değildir ama sizin için böyledir. Bunu dikkate almamız gerekiyor” 
Türkiye;
“Hangi kıt bilgiyle tarih konusunda bu kadar net karar veriyorsunuz. Bu bilgi eksikliği olduğu halde karar vermenin tek sebebi vardır, o da popülizmdir. Maalesef sizin başkanınız da popülizme yenilmiştir. Soykırım ve tarih konusunda Türkiye'ye ders verebilecek en son ülke Fransa'dır. Çünkü Ruanda'da, Cezayir'de olanları unutmadık. Fransa önce kendi karanlık tarihine baksın, Türkiye'ye ders vermeye kalkmasın. Sizler böyle tepeden bakmaya devam edin, ama biz de size bu şekilde haddinizi bildirmeye devam edeceğiz. Siz kendinizi üstün görmeye devam edin, ama bu muameleyi kabul etmeyen doğruları söyleyen bir Türkiye var”
İşte sayın okuyan. Yukarıda bıraktığım iki fotoğrafı ve diplomatlar arasında geçen diyaloğu açıklamak isterim.
İlk karikatür ve aşağıda olan fotoğrafa dikkatlice bakın. Fransa’nın Dünya Kupası’nı kazanmış kadrosu ve içerisinde bulunan oyuncuların ırkları.
Şimdi aşağıda olan diyaloğu iyice okuyun...
FRANSA GÜZELDİR, EYFEL YÜKSEKTİR, ONLAR HEP HAKLIDIR. AMA HER NOKTASI KANLIDIR...
1 note · View note