Tumgik
#büşra cin
Photo
Tumblr media
theistanbulpost.com'a "441 dakika ile Türkiye 1. sırada!" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/441-dakika-ile-turkiye-1-sirada/
0 notes
marmalaise · 3 years
Photo
Tumblr media
A Milli Kadın Futbol Takımı'nın Portekiz ve Ukrayna ile oynayacağı maçın aday kadrosu şöyle
Kaleciler: Selda Akgöz (ALG Spor), Gamze Nur Yaman (Zhilstroy 1), Ezgi Çağlar (Fatih Vatan Spor), Fatma Şahin (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı)
Defans: Gülbin Hız (ALG Spor), İpek Kaya (Stade Brestois 29), Medine Erkan (ALG Spor), Berna Yeniçeri (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı), Didem Karagenç (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı), Kezban Tağ (ALG Spor), Yaşam Göksu (Konak Belediye Spor), Fatoş Yıldırım (Ataşehir Belediye Spor), Ece Tekmen (ALG Spor), Büşra Kuru (FFC Niederkirchen)
Orta Saha: Ebru Topçu (ALG Spor), Elif Keskin (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı), Ecem Cümert (MSV Duisburg), Cansu Nur Kaya (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı), Emine Ecem Esen (ALG Spor), Ece Türkoğlu (Old Dominion University), Derya Arhan (ALG Spor), Miray Cin (MSV Duisburg), İlayda Civelek (ALG Spor), Birgül Sadıkoğlu (Zhilstroy 1)
Forvet: Melike Öztürk (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı), Benan Altıntaş (Fomget Gençlik ve Spor), Yağmur Uraz (Beşiktaş JK Vodafone Kadın Futbol Takımı)
Futbol Gelişim Direktörü: Oğuz Çetin
Teknik Direktör: Necla Güngör Kıragası
1 note · View note
Photo
Tumblr media
Orijinal İsmi: Sybil Tür: Dram Vizyon Tarihi: 7 Haziran 2008 Yapımı: 2007 – ABD Süre: 89 dk
Büşra:  Filmin konusuna dair 
(1973 yılında Flora Rheta Schreiber tarafından kaleme alınan ve Shirley Ardell Mason’un gerçek yaşam hikayesinin sinemaya uyarlaması olan Sybil,  Dr. Cornela B. Wilbur’un,Sybil Isabel Dorsett olarak adlandırılan Shirley ile yapmış olduğu on bir yıllık analizin notları, ses kayıtları ve gerek doktorla gerekse hastayla yapılan görüşmeler sonucunda oluşturulan bir romanın sinema uyarlaması. Her şeyden önce Sally Field'in oyunculuğu karşısında ciddi manada ceket ilikliyorum. Bu kadar farklı kişilikleri aynı filmi içerisinde oynamak gerçekten büyük yetenek. Asıl konuya gelecek olursak olay ciddi manada ilginç. Roman hakkındaki tanıtımları okuduğumda 17 kişilikten bahsediyor. Filmde o kadar yoktu sanırım ama yine oldukça fazlaydı. Bunlar arasında ikisinin erkek olması da dikkat çekiciydi.Böyle bir şeyin mümkün olup olmayacağı üzerinde düşünüyorum işin açığı birkaç gündür çok uzak gelmiyor mantığıma. Kendi benliğinde sıyrılamadıklarını başka kişiliklere yüklemek ya da kendine sığınaklar oluşturmak çok da olanak dışı değil. Bazı konularda Freud'a katılmaktan kendimi alamıyorum. Tüm psikolojik rahatsızlıkların altından bir şekilde bir cinsel sapkınlık çıkıyor.Bir anne kızına bunları nasıl yapabilir? Peki şizofren bir kadından nasıl çocuk sahibi olunur? Hadi olundu bu çocuk ona nasıl emanet edilir ve bu kadının hastalığı görmezden gelinir ki? 
Serkan:  Bazı konularda Freud'a katılmaktan kendimi alamıyorum. Tüm psikolojik rahatsızlıkların altından bir şekilde bir cinsel sapkınlık çıkıyor. Yorumuna ben katılmıyorum. Bence bu rahatsızlığın altında cinsel bir sorun değil, inanç sorunu yaratıyor. Çünkü Sybil’in çocukken gördüğü, hastalığı nüksetmeye başladığında görmezden gelinmesinin altında cinsel değil dinsel bir saplantı olduğunu düşünüyorum. Neden diyecek olursan, Sybil’in gördüğü tüm işkencelerde (çelme takıp düşürülmesi vb. işkenceler hariç) inançsal, tanrısal bir neden vardı. Bahane hep tanrıydı. Eğer filmde kilisenin etkisi, annesi ve babasının ilişkilerine yeteri kadar değinilseydi bence bu soruları sormazdın. Buda senaryodaki eksikliğin bir kanıtı olabilir.
Büşra: Bu kadar insanı kafamın içinde tuttuğumu düşünüyorum da. Nasıl zor nasıl yorucu bir hayat bu. Milletin içine giren cinlerin bilimsel açıklaması olabilir aslında ne dersin? :)   Serkan: Ben bu fikrine katılmıyorum. Ama bir zamanlar bende senin gibi düşünüyordum. Bu düşüncemi değiştiren 2 şey oldu. Birincisi daha önceden bir psikolog ile ettiğim sohbet, ikincisi ise okuduğum bir kitap. Sohbeti tam olarak hatırlamıyorum ama özetle sohbetin sonu şöyle bitiyordu; bize gelen hastalarda rahatsızlığın ruhsal mı yoksa başka bir varlıktan mı kaynaklandığı çok belli oluyordu. Bu yüzden bizim tanıdığımız çok fazla cinci hoca vardı. Fakat bazı psikiyatristler bunu kabul etmez ama durum çok net bellidir. Birde bu varlıkların ruhsal sorunlara sebep olduğu durumlarda vardır. Bunun üzerine trafik kazasında kaybettiği yakın karabasını kullanarak bir cin tarafından intihara sürüklenengenç bir kızın gerçek hikayesinin kitabını okumuştum. Olay seninde bildiğin Sapanca'da geçiyor. Sapanca'nın karşı kıyısında Eşme dediğimiz köyde. Kıza, cin vefat ettiği akrabası olarak yaklaşıyor ve ruhsal bir çöküntüye girmesine sebep oluyor. Yazar (yazarın kendisi hem cinci hoca hemde bir psikolog) kitapta sürekli bir cinin bedeni ele geçirmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı sadece zihnine etki ederek kişiyi manipüle ettiğine sıkça değiniyor.
Büşra: Yorumlara baktım da şöyle bir yoruma denk geldim ne kadar da haklı :)  "Şizofreni ve çoklu kişilik bozukluğunu konu alan psikiyatri temalı filmler içerisinde gerçekten çok ayrı noktada olan bir film. Yani bu filmi herhangi bir izleyen için düşünürsek, izledikten sonra düşüncelerini nasıl toplar ve buraya bir şeyler yazmak istese neler yazacağı konusunda şöyle bir durup bayağı bir düşünecektir gerçekten. Son derece düşündürücü ve aslında psikyatrik bir hastalık üzerinden hayata dair pek çok şey ile birlikte en çok da 'sevgi'yi sorgulatan, sevginin ne kadar değerli ve önemli bir şey olduğunu izleyicisine hissettiren bir film.." 
Serkan: Film ne kadar 3 saat olup bana çok uzun gelmiş olsa da türü ve konusu bakımından olması gerektiği kadar uzundu. Bunu kabul ediyorum. Bana böyle sıkıcı gelmesinin sebebini ise filmdeki eksiklikler, çekim teknikleri ve müzik yetersizliğine bağlıyorum. Aynı ekip bu filmi günümüzde çekseydi eminim çok daha farklı bir film izlerdik diye tahmin ediyorum. Ve itiraf edeceğim ki müsait olduğum ilk zaman diliminde 2007 yılında çekilmiş versiyonunu da izlemek istiyorum.
Sinema detaylarını çok fazla bilmem, bunun eleştirmeni yada yapımcısı değilim ama filmde çekim teknikleri bana çok yavan geldi. Uzak planlar olsun, yakın planlar olsun yavan kalmış gibi sanki bir şeyler eksikti. Başrolün performansı bu eksiklikleri az biraz örtüyordu ama daha kaliteli çekim planları ile yükselişlerde daha dramatik bir etki yaratılabilirdi diye düşünüyorum. Müzik kullanımı ise çok azdı. Filmdeki anlatılmak istenen duygunun, seyirciye aktarılması için müzik çok önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Duygusal ataklarda, sinir krizlerinde müzik olmaması çok dikkati mi çekti. Bazı noktalarda ise giren fon müzikleri bence pek uygun değildi. Keşke bu fikirler aklıma geldiği zaman, hangi sahneler olduğunu not alsaydım.
Film ilerledikçe konu çözülüyor, aklımızdaki sorular cevaplanıyor ama yinede pek fazla değinilmemiş konu var. Sybil’in yaşadığı bu psikolojik travmanın altında yatan en büyük etken hiç şüphesiz annesiyle yaşadıkları. Film ilerledikçe bu yaşanılanlar gün yüzüne çıkıyor. Tedavi süreci bu sorunların ortaya çıkması ve yüzleşilmesi ile doğru orantılı ama tek etken annesi değil. Babası, çocukken tedavi olduğu dokturu vb. gibi etkenleri görüyoruz ama bu etkenlerin neden böyle davrandığı konusunda soru işaretleri var. Mesela babası anladığımız kadarıyla kilise çok fazla bağlı olduğu için, kilisenin izin vermeyeceği yada farklı düşünmesi nedeniyle kızına gereken ilgiyi ve desteği sağlayamıyor. Yine anladığım kadarıyla babası bu sorunların farkında ama görmemezlikten geliyor. Bu kilise sorunları ve kilise yaklaşımı flashback sahneleri ile seyirciye anlatılsa daha açıklayıcı olabilirdi. Yada doktorun zamanında görmezden geldiği noktaları neden görmezden geldiğinin sebepleri daha açıklayıcı olabilirdi. Dr. Wilbur ve Sybil’i çocukken tedavi eden doktorun konuşmasında açıklamalar hep eksik kalıyor. Bu eksiklikler gibi filmde pek şiddet gösterilememesi yani ortada şiddet var ama tam şiddetin eyleme geçeceği anda sahneyi kesip seyircinin hayal gücüne bırakmaları güzel bir fikirdi.
Daha önce bu psikolojik rahatsızlık üzerine Split (Parçalanmış) filmini izlemiştim. Az biraz o filmi anımsadım o yüzden bu filmden de beklentim çok fazlaydı. Ama o film biraz daha aksiyon ve gerilim üzerine olması bu filmin ise daha dram üzerine olması benim bu beklentilerimin yanlış fikirlere kapılmamı ve sıkılmamı tetiklediğini düşünüyorum.
Benim merak ettiğim sorular gibi senin de film hakkında yada filmden dolayı oluşmuş çok fazla sorun var. Belli ki normal insanlar için bu durumlar oldukça olağan dışı ama bu insanlar normal insanlar insanlar değil. Bu yüzden pekte şaşırmamak gerek. Eğer dediğim gibi kilise etkisi, annesi ile babasının ilişkisi filmde biraz daha işlenmiş olsaydı bu sorularını hiç sormazdın diye düşünüyorum. Buda filmin senaryo açısından epey eksik olduğunu gösteriyor olabilir. Belki kitabını okusak bu soruların cevaplarını bulabiliriz. (sakın okuyalım deme daha hediye ettiğin kitapları bile okumaya başlayamadım.)
23-25 Eylül 2019
0 notes
yorgunb1radam · 7 years
Note
Genelde senin gibi erkekler kiz düşkünü bireyler cikiyorsunuz burada boyle siir falan yalnizim ayaklari sonra kizlarla seksist iliskiler duslemek falan kullan gitsin. Igreniyorum
Sen önce kullandığın kelimlerin ne anlama geldiğini öğren. Senin dediğin zerre umurumda değil ama şu seksist nedir, ne değildir bir bakalım: 
Cinsiyet farkı gözeten. Bir cinsin üstünlüğünü savunan. Seksizm savunucusu. ‘Seksist’.. Ne bunlar seks mi istiyorlar? Öyle seksli başlık koyup yazdın ama üzgünüm canım seksizm cinsiyet ayrımcılığı demek.. Hangi cins kendini üstün sayar ki? Kendi cinsine çeken.. Ee katran kaynamakla olur mu şeker? Erkeğin cinsi erkeğe çeker. Bak bu seksist bir ifade oldu. Toplumun favori küfürlerine bak, oradan anla seksist mi değil mi? Bütün küfürler kadına yönelik. “Lan böyle küfür edenlerin ben a…s..” La bu analar size ne etti? Analar;doğurdu, emzirdi, büyüttü sonra da bu oldu.. Efendi gibi edin kavganızı gidin. Ama yok. Bütün hayal gücü anaların neresine ne yapacağına çalışıyor. Ee ama kadınla erkek eşit mi? Bir kere fizyolojik olarak onların üreme organlarıbıdıbıdbıdı. Harbi mi panpa? He biz bilmiyorduk fizyolojiyi. Eşcinsellik zaten hastalık. Kadın dediğin zaten yarım adam. Bir bitmediniz lan! Olum siz neden yüzyıl geriden geliyorsunuz hep ya? İngiltere’de cinsiyetsiz zamir kullanalım diyenler olmuş. ‘He’ ya da ‘she’ yerine ‘ze!’ Biz hala madam mıyız, adam mıyız.. kadın gibi kadın, adam gibi adam, adammmsıınn. Kadın beee! Kadın şoför abi.. halbuki bak bizimki cinsiyetsiz: “o” değerini bilen yok ki.. İnsan mıyız ulaan!Hayır, işin ilginci kadınların da çoğu bu kafalarda. Yani bir cinsiyet ayrımcılığı almış başını gidiyor tepeden tırnağa. Herkes, her şey, televizyonundan reklamına, filminden dizisine cinsiyet ayrımcılığı yapıyor. Eee şimdi aç bak televizyona. Kadın ne yapıyor? Ütü, yemek, çamaşır, he bunları yapmıyorsa da; makyaj yapmıştır, seksi giyinmiştir, dondurma falan yiyordur, alışverişten geliyordur.. Erkek işte araba falan kullanıyordur, maç yapıyordur. Herkesin yeri belli. İyi bari en azından tribini falan çekebiliyoruz. Bu da bir şey. Tüm bağyanlar bunun adına teşekkür etmeli diyenler de var. Bayan değil kadın diyoruz. Yok o neymiş? Bayanın nesi varmış? Neyse bunu anlatmıştım daha önce girmeyeyim. Bir tarafta, kadının yeri bellidir, “kadınlar küçüktür erkekler”ciler. Diğer yanda “kadınlar güçsüzdür” “hassastır onları koruyalım”cılar. İkisi de cinsiyetçi işte, ikisi de aynı yere çıkmıyor mu? Biri düşmanca biri korumacı. Büşra abla çaldım ama kusura bakma.. Gidiyorum ben.
27 notes · View notes
Text
İsme Göre Aşk Bulma Şansı http://www.sevgilisevgili.com/isme-gore-ask-bulma-sansi/
http://www.sevgilisevgili.com/isme-gore-ask-bulma-sansi/
İsme Göre Aşk Bulma Şansı
Yeni biriyle tanışmak mı istiyorsunuz? Bazı tanışma uygulamalarından elde edilen verilere göre isme göre aşk bulma şansı değişmekte. Eğer isminiz Emre ya da Merve ise diğer hemcinslerinize göre aşkta daha çok avantajınız var demektir. Peki karşı cinsin en çok beğendiği başka isimler var mı diye sorarsanız işte diğer kullanıcıların isimleri şu şekilde:
Tanışma uygulamalarına göre hangi isimlerin karşı cins tarafından en çok talep gördüğünü ve tanışma isteği aldığı araştırıldı. Buna göre en çok “beğenilen” yani “charm” gönderilen kadın isminin Merve; erkeklerde ise Emre çıktı. Kadınlarda ikinci sırada Elif adı yer alırken, erkeklerde Mehmet tercih ediliyor. Üçüncülük kadın isimlerinde Esra’nın olurken, erkeklerde Murat’ın oluyor.
Elbette Türkiye’de ki popüler isimler bunlarla sınırlı değil. Listenin tamamını görmek ve şansınızı ölçmek için aşağıdaki tabloya göz atmanızda fayda var.
Sırasıyla en popüler 20 kadın ismi: Merve, Elif, Esra, Büşra, Kübra, Gamze, Zeynep, Özlem, Gizem, Burcu, Ebru, Özge, Tuğçe, Deniz, Seda, Tuğba, Duygu, Selin
Sırasıyla en popüler 20 erkek ismi: Emre, Mehmet, Murat, Burak, Ahmet, Onur, Mustafa, Ali, Hakan, Gökhan, Ömer, Can, Serkan, Tolga, Cem, Hasan, Uğur, Yusuf
0 notes
Photo
Tumblr media
theistanbulpost.com'a "Deniz öğretmenin projesine Avrupa Kalite Etiketi Ödülü" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/deniz-ogretmenin-projesine-avrupa-kalite-etiketi-odulu/
0 notes
Photo
Tumblr media
theistanbulpost.com'a "Topraklarımızın yüzde 86'sı erozyon tehlikesi altında" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/topraklarimizin-yuzde-86si-erozyon-tehlikesi-altinda/
0 notes
Photo
Tumblr media
theistanbulpost.com'a "Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor" konulu haber eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://theistanbulpost.com/meme-kanserinde-erken-tani-hayat-kurtariyor/
0 notes
marmalaise · 3 years
Photo
Tumblr media
6 Nisan - 11 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen kampa, Kadın Milli Takımlar teknik ekibinin yapmış olduğu scouting (oyuncu izleme ve taramaları) çalışmaları sonucunda tespit edilen yurt dışında futbol yaşantısına devam eden potansiyelli futbolcular katıldı. 2020 - 2021 sezonunda yurt dışına transfer gerçekleştiren oyuncular da bu kampta yer aldı.
17 Nisan tarihinde başlayacak Turkcell Kadın Futbol Ligi'nde mücadele eden kulüplerin düzenini etkilememek amacıyla bu kampa yerel lig oyuncuları dahil edilmedi.
TFF Futbol Gelişim Direktörü Yardımcısı Rüştü Reçber kampı ziyaret ederek çalışmalar ile ilgili bilgi aldı. AK Parti İstanbul Milletvekili Doç. Dr. Emine Sare Aydın da kampa ziyarette bulundu.
Kadın Milli Takımların kamp kadrosunda şu isimler yer aldı:
Kaleciler: Gamze Nur Yaman (Zhilstroy-1), Kevser Gündoğdu (Türkiyemspor Berlin), Melissa Abiral (Spuso Skn St.Pölten Frauen) Defans: İpek Kaya (Stade Brestois 29), Gülbin Hız (Zhitlobud-2), Dilan Yeşim Taşkın (SV Horn), Yaşam Göksu (S.E. Aem), Büşra Kuru (FFC Niederkirchen), Derya Arhan (Zhitlobud-2) Orta Saha: Meryem Cennet Cal (TSG 1899 Hoffenheim), Senay Alibek (SPVGG Greuther Fürth), Selin Marz (1.FC Köln), Lalia Dali Storti (AS Saint Etienne), Berna Tokmak (SC13 Bad Neuenahr), Sanem Felek (FC Bergheim), Beyza Kara (Hamburger SV), Ecem Cümert (MSV Duisburg), Leyila Aydın (Türkiyemspor Berlin), Gizem Güçlü (FC Aarau), Ayşe Demirci (Gardner Webb University Women's Soccer), Ceyda Altunay (L'eveil Sportif de Genas Azieu) Forvet: Birgül Sadıkoğlu (Zhilstroy-1), Miray Cin (MSV Duisburg), Tülin Kuyucak (FC Eindhoven Av) Futbol Gelişim Direktörü: Oğuz Çetin Teknik Direktör: Necla Güngör Kıragası
0 notes