Text
"Dünyada (kimsesiz) bir garip veya gelip geçici bir yolcu gibi ol."
80 notes
·
View notes
Text
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol.”
8 notes
·
View notes
Video
youtube
Çoğu Gitti Azı Kaldı - Ahmet Kurtbeyoğlu - Ritim Karaoke Orijinal Trafik... Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=5zfA_3i5s2k Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Çoğu Gitti Azı Kaldı - Ahmet Kurtbeyoğlu - Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Fantazi - Arabesk) Aşkımız erdi bahara Kışı bitti, yazı kaldı Kapandı yıllanmış yara Çoğu bitti, azı kaldı Kapandı yıllanmış yara Çoğu bitti, azı kaldı Sevin, kara gözlüm, sevin Bu mutluluk hakkın senin Dudağımda hasretinin tadı kaldı, tuzu kaldı Çoğu bitti, azı kaldı Dudağımda hasretinin tadı kaldı, tuzu kaldı Çoğu bitti, ey, azı kaldı [Nakarat] Yandık sevda ocağında Hep gül olsun kucağında Bu şehrin her sokağında Aşkımızın izi kaldı Yandık sevda ocağında Hep gül olsun kucağında Bu şehrin her sokağında Aşkımızın izi kaldı Azer Bülbül Madde Tartışma Oku Bekleyen değişiklikler Değiştir Kaynağı değiştir Geçmişi gör Araçlar Vikipedi, özgür ansiklopedi Azer Bülbül Genel bilgiler Doğum adı Subutay Kesgin[1][2] Doğum 1 Şubat 1967[2][3] Arpaçay, Kars, Türkiye Ölüm 6 Ocak 2012 (44 yaşında) Antalya, Türkiye Tarzlar Arabesk · Türk halk müziği · Fantezi müzik · Pop · Azerbaycan müziği Meslekler Ses sanatçısı · Oyuncu · Bestekâr · Söz yazarı Çalgılar Bağlama Etkin yıllar 1983-2012 Müzik şirketi Uzelli Müzik · Barış Müzik · Hayat Müzik · Akbaş Müzik İlişkili hareketler Yıldız Tilbe · Müslüm Gürses · Seyfi Doğanay Subutay Kesgin ya da sahne adıyla Azer Bülbül (1 Şubat 1967, Kars - 6 Ocak 2012, Antalya[4]), Türk arabesk fantezi müzik ve halk müziği sanatçısı, söz yazarı, bestekâr ve oyuncu. 1980'li yıllarda Almanya'da, 1990'lı yıllarda ise Türkiye'de tanındı. Sanat camiasında; "Titreyen Sanatçı" veya "Titrek Kral" ünvanlarıyla tanınır.[5] Hayatı ve kariyeri 1 Şubat 1967 tarihinde[2] Kars'ın Arpaçay[2] ilçesinde dünyaya geldi.[2] Babası Remzi Bey, annesi Şamama Hanım'dır.[2][6] Çok küçük yaşlarda halk ozanı Güney Yıldız'dan dersler aldı.[7] Daha sonra ailesi ile birlikte Almanya'ya taşındı. Düğün salonlarında şarkı söylerken ünlü sanatçı Yıldız Tezcan tarafından keşfedildi. Yıldız Tezcan, ona "Azer Bülbül" adını verdi. Müzik yaşantısına 1984 yılında Uzelli Müzik etiketiyle çıkardığı Garip Yolcu albümü ile başladı. 1985 yılında Mavi Mavi Masmavi filmi ile ilk kez kamera karşısına geçti. Halk müziği - arabesk tarzında Esmerin Adı Oya, Yalan Olur (Yoruldum), Güzel / Kız Necla, Fırat (Yürüyorum), Ben Sana Vurgunum, Bir Yudum Su ve Dağlara Yolculuk albümleri ile müzik kariyerine devam etti. Asıl çıkışı 1995 yılında Barış Müzik etiketiyle çıkardığı Ben Babayım adlı albümüyle yakaladı. Albümünde yer alan "Yaralandın Mı Ey Can?", "Dokunmayın Çok Fenayım", "Her An Her Şey Olabilir" ve "Çoğu Gitti Azı Kaldı" adlı parçaları popüler oldu. MÜYAP verilerine göre albümü 1,4 milyon adet sattı. Arabesk müzikte "Baba" ve şarkı söylerken titremesi nedeniyle "Titrek Kral" lakapları ile tanındı.[8] Azer Bülbül, Ağıt, Zordayım, Kör Kurşun ve Bana Düştü gibi albümlere imza attı. 19 Şubat 1999'da asker kaçağı olduğu iddia edildi ve tecilinin 2001 yılına kadar sürdüğü tespit edildi. 22 Mart'ta birliğine gönderildi. 27 Eylül 2000'de askerliği bitti.[9] 15 Şubat 2001'de kokain kullandığı tespit edilerek 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve cezası daha sonra paraya çevrildi. Üç yıl uyuşturucu tedavisi gördü. Bülbül, Bir röportajında: "18 aydır temizim, artık o günleri anmak bile istemiyorum." dedi.[10] Tedavi sürecinde Yalan Sevgiler, Başımda Bela Var ve Ateş Düştüğü Yeri Yakar albümleriyle hayran kitlesine hitap etti. Eski şarkılarını "Seçmeler" adlı albümünde topladı. "Üzülmedim Ki" albümü popüler oldu.[11] 2007 yılının sonlarına doğru çıkardığı Kalemin Kırıldı albümünde "Alıştım", "Dayanamıyorum" ve "Zoruna mı Gitti" parçaları yer aldı. 2011 yılında son albümü Duygularım için stüdyoya geçti. Özel hayatı Sanatçı 19 yaşında ailesinin zoru ile istemediği bir evlilik yaptı ve zorlu bir boşanma süreci yaşadı. Ünlü Türkücü Güler Işık ile nişanlandı ve daha sonra nişanı attı. 1998'de Yıldız Tilbe'ye evlenme teklifi etti ancak Yıldız Tilbe teklifini reddetti. En çok istediği şey baba olmak olan sanatçının hiç çocuğu olmadı.[12] Ölümü Azer Bülbül, son albümü Duygularım'ın tanıtımını yapmak için Antalya'da bir bar ile anlaştı ve sahne almaya başladı. 6 Ocak 2012'de kaldığı otel odasında kalp krizi sonucu 44 yaşında hayatını kaybetti. Alınan kan örneğinde uyuşturucu ve alkole rastlanmazken, cinsel içerikli hap ve depresyon ilacı kullandığı öğrenildi ve bunların kalp krizini tetikleyecek dozda olmadığı saptandı. Bülbül‘ün iki damarının tıkalı ve kalbinde aşırı büyüme olduğu öğrenildi. Bazı kaynaklar, otopsi raporu sonucuna göre kalbinin 70 yaşındaki bir insan kadar yıprandığını belirtti.[13][14][15] Cenazesi İstanbul'a getirilerek Hadımköy Gülbahçe Mezarlığı'na defnedildi.[16]
0 notes
Text
Evliliğimi bitiren güçler 3
10.02.2017
Avukat araya bir tanıdık sokmuş, davanızı öne alabilirim diye aradı. Ertan ile yazıştık, avukatının hazırladığı anlaşma metnine de yeni tarihe de evet dedi. Ne garip? Haftaya boşanmış oluyorum. Melih ile iki gün boyunca geceleri konuştuk. Bu akşam bizimkileri havaalanından yolcu etmek için Sabiha Gökçende tüm aile bir aradaydık. Önceden anlaştığımız gibi Melih ile soğuk bir merhabalaşma. Vizem olmadığım için gidemedim ama çok isterdim Figen, eşi ve özellikle Melih ile Almanya’ya gitmeyi. Melih bir iki güne dönerim görüşürüz diye mesaj attı inince. Bu ilişkiyi ve hayatımız bir düzene koymak lazım. Daha resmen boşanmadan iki erkek ile seviştim.
BENİM NOTUM
Ne doğru yazmış, resmen karım iken boynuzu takmıştı bana. Sinirim Melihten çok Tolga puştuna. Bir şekilde hesabını sorarım ona. Hem sinirliyim hem de okurken sikim kalkmış durumda. Garip duygular. Nedense karımın anlattıklarını bir yabancının anıları gibi okuyorum. Beni rahatlatan ne olursa olsun onun da beni sevdiğini, evliliğimiz için çabaladığını anlatması. Üzen ise bakire olarak evlendiğim karımın içinde seks için sınır tanımaz bir kadın yattığını fark etmem.
15.02.2017
Günler ne çabuk ilerledi. İşimdeki yeni düzen, annemin evine yerleşmem, her günümün kitap okuyarak ve hayatıma daha resmen boşanmadan giren erkekler ile telefon konuşmaları veya mesajlaşmalar ile geçmesi. Anlaşmalı boşanma olduğundan ikimizin de mahkemede olması gerekiyormuş. Basit bir selamlaşma naber nasılsın dışında konuşmadık. Karar beş on güne yazılır, resmen bitti dedi avukat. Adliyeye yakın bir kafede bir saat bomboş oturdum. Annem hiç durmadan konuştu durdu yine, sonunda dayanamadım bağırdım. Sevgilin ile mutlu olacaksın diye benim hayatımın içine sıçma dedim. Sen istediğini yaşa ama bana karışma artık dedim. Ne inkar edebildi ne de bana bağırabildi. Eve dönmek istemedim, büroya uğradım. Zafer çay içelim dedi, açım deyince öğle yemeğine çıktık. Tam temiz taşra insanı. Kendini sıfırdan geliştirmiş. Rahatladım yanında. Hafif hafif asılmasını görmezden geldim. Hadi evine gidelim desem yüzü ne olurdu acaba sorusu aklıma takılınca Tolga’ya mesaj attım. Mahkeme kararı yazılana kadar resmen evliymişim, evli kadın ile yatmak ister misin hemen? Sadece bir saat sonra odasındaki kanepede bacaklarımı aralamış tavana bakıyor nefesimi toplamaya çalıyordum. Önce dili ile amımın içini dışına çıkarmış ve sonra kanepede önce kucağında sonra bacaklarımı tam açarak sikmişti. Yine en fazla yirmi dakika sürmüştü, odasına girmem ve ikimizin de birer orgazm yaşaması. Melih’in sikini ve sevişmesini daha çok sevdim. Kısa sürede iki farklı erkeğin dölleriyle tanışan amımı yıkayıp ayrıldım. Bir şeyler düzene girene kadar doğum kontrol haplarına başlamam iyi oldu. Annem ile konuşmadan akşam yemeği yedik. Melih’in iş toplantıları nedeniyle Avusturya’ya da geçecek olması İstanbul seyahatimi haftaya attı. Zafer yarın da yemek yesek mi demiş, yiyelim Zafer senle de yiyelim. Bir de en komiği Tolga ve Melih'ten gelen Sevgililer Günü hediyelerini saklama telaşı oldu.
09.03.2017
Yine zaman aktı geçti. Zafer ile sessiz uzun yürüyüş aşamasına geçtik. Herhalde bir aya elimi de tutacak. Çok gülüyorum bu duruma. Özellikle birazdan Melih’in arabası ile beni almaya geleceğini ve yarın akşama kadar onda kalacağımı düşününce. Sana bir sabah sevişmesi borcum var yazmıştı. Evet Melih'i ve güzel sevişmesini özledim. Banyoda kadınlığıma ılık su tutarak boşaltmak bir erkeğin yerini tabii ki tutmuyor. Tolga ile yaşadığım ilişkinin adı neyse bitti benim için.
11.03.2017
Melih söz verdiği gibi borcunu çok güzel ödedi. Önce güzel bir yerde rakı içip balık yedik. Sonra doğrudan evine gittik. Bir gökdelenin üst katlarında çok modern bir ev. O kadar güzel yönlendirdi ki beni. Hiç seks sözcüğü geçmeden, seni çok özledim ile başladı. İzninle ben bir duş alayım ile sana da bornoz takımı çıkardım ile devam etti. On beş dakika içinde yatak odasında idik, bir iki dakika içinde de bacaklarımı katlamış, bal damlıyor sanki sözleri ile dilini içime sokmuştu. Hayatımda yattığım en rahat en geniş yatakta, parfümü çıldırtan yakışıklı bir erkek. Bu bile orgazmın yarısı. Am dudaklarım böyle güzel sakince yenilmemiş sonra dil ile ezilmemişti hiç. Bızırımı dili ile titrettiğinde bir parmağı içimde diğeri göt deliğim üzerinde idi. Kimse böyle sakin böyle çıldırtarak yalamamıştı beni.
Dur diye yalvarmasam veya vücudum dayansa saatlerce yalayacak sanki. Orgazm inlemelerimi dudakları amımdayken bekledi. Sonra o dudaklar dudaklarım ile buluştu. Üzerimde iken kalın siki içime girdi, birbirimize sarılı yavaş yavaş seviştik. Sakin sakin arada küçük pozisyon değişiklikleri ile sikmesi sürdü. Hızlandığında aklım başından gidiyordu. Sonra o da sakinliyordu, dinlenmek ister gibi. Yazarken düşündüm genç değil, üç dört posta sikecek olmadığından gücünü etkili kullanıyordu. Beni kucağına aldığında ise ikimiz de dayanamadık. Ben zaten yalanırken boşalmamdan sonra hep bir zevk denizindeydim. Kucağına oturunca göğüs uçlarımı emen erkeğe tamamen kendimi bıraktım. Yine kına gecesinden o gün aklına takılan göğüslerimden bahsederek yaladı. Kalın siki zaten içimi germiş, amımın her noktası zonkluyordu. O da oturur pozisyona geldiğinde boynumu emmeye başladı. Parmakları kalçalarımı ezerken, kalçalarımı ben hareket ettirerek istediğimi almaya çalıştım. Yapışmıştık birbirimize. Önce onun boşalmasını hissettim. İçimdeki sik kıpırdamaya lavlarını bırakmaya başladı. Dişleri boynuma hafifçe battı. Kalçalarımdaki eller iyice sıktı, iki parmağı arka deliğimi iyice gerdi. Bu baskı ve sıcaklığa ben de dayanamadım. İkimizi de tüketen karşılıklı orgazmı dudaklarımıza saldırarak kutladık. Kendimi temizleyip yatağa döndüğümde giyinmeme izin vermedi. Çırılçıplak olarak güçlü bir erkek ile saten çarşaflarda uykuya dalmak harika bir duygu imiş.
Sabah hayatımdaki en değişik sevişmelerden birini yaşadım. Geceyi kaşık pozisyonunda geçirmiştik. Bir eli göğsümü tutuyordu gece boyu. Sabah kocamdan da bildiğim sabah ereksiyonuna uyandım. Kalın aleti kalçalarımı delecek gibiydi. Daha çok sokuldum. Göğsümü daha sıkı kavradı. Uyandı mı güzellik diye fısıldadı. Galiba dedim. Sikini iyice kalçalarımın arasına bastırdı. Hala ıslak bu deyip güldü. Daha tam uyunamamıştım ama göğsümü okşayan parmaklar göğüs uçlarımı ortaya çıkarmıştı. Bunu söyleyen de o oldu. Hımmm göğüsler de kabarmış diyerek dudakları omzumda gezindi. Eli amımı okşamak için aşağıya indiğinde bir süredir amıma sürten sikin başını da içime bastırmış oldu. Sabah sabah kalın bir sik başının içime girmesi uyku halinden çıkardı. Kaşık pozisyonunu bozmadan yavaş yavaş içime yerleşti kalın sik. İçimin bu kadar dolu dolu olması nasıl da güzel. Dün geceki gibi değil, hiç konuşmadan belini yavaş yavaş oynatarak sikini içimde gezdirdi dakikalarca. Dudakları sırtımda eli göğüs uçlarımda. İkimizin de inlemelerinin artması uyku halinden çıkmamız kalça hareketlerinin hızlanması ile oldu. Elleri göğsümü ezerken siki içimi iyice genişletti. Sonrası terden birbirimize yapışana kadar vücutlarımız tek parça hareket ederek aynı pozisyonda sikti beni. Ne kadar uzun siktiğini ertesi gün anlayabildim. Am dudaklarım sürtünmeden kızarmış tahriş olmuştu. Bu kadar yavaş ve sakin sikerken bile sikini içimde öyle değişik açılara sokuyor ki tam bir orgazmın sarhoşluğu geçerken başka birinin dalgasına kapılıyordum. Benim çırpınışlarım sürerken içimden çıktı, hiç konuşmadan sikini ağzıma dayadı. Döllerinin tadını çok seviyorum bu adamın. Ağzımdan bir iki damla boğazıma kayarken geri çekilip kendini tekrar uykuya bıraktı.
BENİM NOTUM
Araları atlıyorum demiştim. Melih ile düzenli hafta sonu buluşmaları ve sevişmeleri sürmüş. Arada Melih atlayıp gelmiş, orman içine park edip bile sevişmişler. Sevişmelerini çok güzeldi, rüyadayım sanki gibi tanımlamalar ile kısa geçmiş. Hele Melih'in döllerini yuttuğu zamanlarda tatlı idi bugün biraz ekşi idi notları koymuş ki sanki yemek tadımcısı kaltak. Arada da saf Zafer ile flörtleşmeyi kendine öğle akşam yemekleri ısmarlatmayı ihmal etmemiş orospu. Öğle Melih'in döllerini yuttuğu ağzı ile akşam yemeğinde Zafer'in karşısında şiir sohbetleri yapmış. Melih puştu bazen sadece ağzını sikip İstanbul'a geri dönmüş. Asıl sorun baldızın hamilelik haberi ile başlamış.
15.06.2017
Kardeşim iki ay önce sadece bana söylediği hamilelik haberini Türkiye'ye tatile gelecekler herkes bilsin diye aileye de haber verdi nihayet. Melih ile iki gün önce konuşurken dede oluyorsun esprime gülmedi. Hayatımda bir bebeğin yeri yok, karımın ikinci çocuk ısrarlarına bile karşıydım cümlesinin nereye gittiği belli idi. Belki bir hayali bitirmenin vakti geldi. Melih ile bir geleceğimin olması mümkün değil. Bir aile kurup çocuk sahibi olacağım adam Melih değil kesinlikle. Yine de hayatımdan bir çırpıda silip atacağım bir adam da değil. Yaşadığım aşk değil ama sevmiyorum da diyemem. Hele doya doya yaşadığım bedenimi bitiren orgazmlar. Bu hafta sonu kaçta geliyorsun demesine aslında biraz daha az mı buluşsak demem üzerine uzun uzun konuştuk. Anlayışla karşıladı, ah ne hoş bir adam ya. Kapım sana her zaman açık diye kapattı telefonu. Kapısı ve yatağı. Ben da yatağına ihtiyacım olacağını biliyorum. Bir yandan da Zafer konuyu sevgiye, aşka getirmiş doğrudan geleceğe beraber yürüyelim mi gibi cümleler kuruyor. Daha boşanalı dört ay oldu Zafer bana süre ver dedim. Bunu hayır olarak almıyorum dedi. Offf hayır diyemiyorum bu saf temiz adama, ne kadar ortak yönümüz var. Bir de işe yanımda başladı diye bana hocam demeyi kesse :)) Kardeşimin hamilelik haberinde bile annelik sana da çok yakışır demesi. Melih ise çocuk lafını duyunca gereksiz bir sinir yaşamıştı.
10.09.2017
Melih ile görüşmeyeli üç ayı geçti. Fırtına gibi geçen bir altı yedi aydı. Sen ilk aşkın ile evlen, sonra bir anda boşan ve iki farklı erkek ile birlikte ol. Üçüncüsü hazırda beklesin. Şimdi daha sakin her şey. Seks dahil. Tolga'nın ve Melih'in yemek davetlerine hayır dedim. İkisi de geceyi yatakta bitirmek için çağırmışlardı. Zafer'e de biraz ağırdan alalım deyince sadece arada çay kahve için bir araya geliyoruz. Bak en son görüşmede elimi tuttu yürürken bu önemli gelişmeyi de atlamayayım. Her buluşmamız rahatlatıyor beni. Kafamdaki taşralı imajı yıkılsa tam güvenerek hayatı paylaşacak bir adam. Canım sevişmeyi özledi ama öyle aman aman birisi gelse de hemen sikse diye de yanmıyor içim. Reklamcı kızlardan ikisi beraber tatile kaçalım diyor. Belki Mikonos veya Budva fena olmaz.
20.09.2017
Fena olmadı gerçekten. Günlerdir yazamıyorum. Yaşadıklarım gerçek miydi, tüm bunları bilerek ve isteyerek ben mi yaptım bilemiyorum. Biri benim ile yaşıt diğeri bizden iki yaş küçük üç kız Budva'ya uçtuk. Harika koylar, güzel bir otel, şaraplar, yemekler. Çok pahalı da değil. İlk aksiyonu daha ikinci gecemizde küçük olanımız yaşadı. Otelin barında canlı müzik eşliğinde dans ederken ona asılan yakışıklı bir Hırvat ile ortadan kayboldu. Bize asılan iki İtalyan ise yakışıklı esmer adamlardı ama ikimiz de yırtık tipler olmadığımızdan dans sürtünmeleri ve gece bizi odalarına atmak için uğraşırken yaşanan kısa öpüşmeler dışında bir şey yaşanmadı. Kızı kahvaltıda görebildik bir daha. Önce kızdık, merak ettik çünkü kaltağı. Kahvaltı boyunca da Hırvat'ın nasıl harika bir erkek olduğunu dinledik. Sünnetsiz şekli bir garip geldi ama verdiği zevk farklı değil diye sürdü geyiğimiz. Bizim İtalyanlar ile bir şey yaşamamamıza kızdı.
Biz de İtalyanlar ile yaşamadık ama iki gece sonra Almanlar ile yaşadık :) Geldiğimiz günden beri hafif hafif konuşmaya çalışan bir gruptular, dört erkek üç kadın. İçlerinden birinin eski sevgilisi Türkmüş. Önce akşam yemeği için masalarına davet ettiler üçümüzü de. Sevgilisi Türk olan Lars bana diğer bekar erkek de arkadaşıma yazmaya başladı. Ufaklık Hırvat sevgilisi ortaya çıkınca peşine takılıp gitmişti bile. Çat pat Türkçe İngilizce muhabbetimiz sürerken masada kimse kalmamış biz de otelin barındaki canlı müziğe akmıştık. Kısa sürede çift çift de ayrılmıştık. Niyetler belli. Türk kadınlarının göğüslerini daha çok seviyorum diye atak yapıp aşk hayatımı sorgularken ben de pası vermiştim. Kocamdan yedi ay evvel boşandım, kafamı dağıtmak için tatildeyim. Aklımı karıştıran geçen sabahki sünnetsiz penis muhabbeti idi aslında. Melih sonrası hayatımda seks yok, bir tane de sünnetsiz yesem kim bilecek. Hem istiyorum hem de kızım kabak çekirdeği gibi açıldın bir anda diye kendime kızıyorum. Lars da tam filmlerdeki Alman subaylar gibi bir tip. Yakışıklı, benden yirmi santim uzun, 190 filan vardır. Kalın kollu mavi gözlü beyaz tenli bir adam. Herkes birer ikişer dağıldı çekingenliğim yüzünden en son masada biz kaldık. Anladığım kadarı ile boş kalan oda bizimkisi diğer kızlar erkeklerin odalarına gitti. Son bir tekiladan sonra hazır olduğumu düşündüm ve bir süredir dizimin üstünde duran elini tuttum. Kafamı çevirince de dudaklarıma yapıştı. Güzel ve hayatımda olmadığı kadar şehvetli öpüşen bir erkek. Dili çözülmüştü odaya gidene kadar durmadan Almanca bir şeyler anlattı. İçeri girer girmez de saldırıya geçti. Tek parça elbisem ile yatağa devrildik. Dudaklarımı emerken hiç Alman yarağı yedin mi diye fısıldıyordu. Hayır deyince de hafif doğrulup pantolonundan çıkardığı sikini elime verdi dizlerinin üstünde ağız hizama kadar geldi.
Sünnetsiz sikin ilk görünüşü garip geldi ama ağzıma girip çıkınca başı dışarı çıktı ve pek fark kalmadı sünnetliden. Farkı uzunluğu ve hacmi. Gördüğüm üç sikten de açık renk başı mantar gibi. Gövdesi de uzun diğer erkeklerimden. Ben sikinin başını emerken eli çamaşırımı ayırıp amımı keşfe çıkmıştı. Keşif demek yanlış. İki parmak öyle sert ve güzel kaydı ki içime elimdeki uzun siki iyice sıktım. Boşalan ağzıma amımdan çıkardığı parmaklarını soktu emdirdi sonra yine üzerime eğilip dudaklarımı öperken tek parça elbisemi üzerimden çekti aldı. Bir anda ters çevirip kalçama bir tokat attı. Çamaşırmı çekiştirerek kafasını iki deliğime birden gömdü. Geçmişteki üç erkekten de daha sert dil darbeleri ve arada kalçalarımı dişleyerek saldırdı. İlk defa arka deliğimin çevresine ve üstüne değen dil önce tedirgin etti sonra kendimi saldım. Dili ve dudakları amımı ve arka deliğimi sertçe dolaştı. Parmağı amıma girerken diğer parmağı arka deliğime baskı yaptı. Türkler yapmıyor buradan dedi. Yapmadım hiç dedim. Daha hızlı yalamaya başladı am dudakları bir parmağı rahatlıkla diğer deliğime biraz battı. Bızırımı ne kolay buldu. Parmaklaları da içimde hızlanınca kalçamı suratına bastıra bastıra boşaldım. Bir daha karşılaşmayacağım bir erkeğin önünde utanmaya sıkılmaya ne gerek var?
Belimi biraz doğrultup arkamda yerini aldığında bu uzun ve hacimli siki yeme zamanı gelmişti. Mantar başı arka deliğime değince olmaz dedim, tamam biliyorum dedi. Sikinin sıcak başı iki deliğim arasında gezindi her ikisine de baskı yapıp sokmadı beni çıldırtmak ister gibi. Sonra amıma bir yerleşti ki aman diye bağırdım. Hiç böylesini yememiştim derler ya. Bağırmama aldırış etmeden iki kolumu geri çekerek yataktan havalandırdı ve hızını hiç kesmeden içime saplamaya başladı. Saplama diyorum ben bu hızda bu sertlikte hiç sikilmemişim o gece anladım. Amım bayram ederken geri çekilen kollarım omuzlarımı ağrıtıyordu. Daha öncekiler sevişme imiş, içinde sevgi aşk varmış. Bu tam hayvanca bir sikişti. Bir an duraksayıp sırt üstü çevirdi beni ve daha nefeslenemeden bu sefer bacaklarımı omzuna alarak soktu içime. Koca elleri göğsümü sıkıp arada parmağını emdirirken temposu düşmeden piston gibi sokuyordu içime. Göğsümü sıkması da sıkma değil, kopartır gibi çekiştirme. Yine de zevk alıyordum. Odadaki sesler ikimizden çıkıyor olamaz. Üzerime abandıkça altında katlandım. Hızı azalacağına artınca da önce nefessiz kaldım sonra kendi sesime şaşarak bağıra çağıra boşaldım. Hayatımdaki en sesli orgazmdı. Göğsünü itekleyince üzerimdeki ağırlığını azalttı bacaklarımı V şeklinde açarak sikmesini sürdürdü. Am dudaklarım şişkinlikten sızlamaya başlamıştı artık. Amına boşalayım mı demesine hayır cevabım ile içimden çıktı. Yine üstüme eğilip sikini iki göğüs arama soktu. Boynumu tutarak da başını ağzıma. Ağzıma gelen ilk fışkırma ile kendime geldi kalanları çeneme, dudaklarıma ve boynuma aktı. Kendini geri attı. Öyle nefes nefese kaldık bir süre. Ne utanıyorum ne de çekiniyorum. Gerçek katıksız seks buymuş demek. Hiç böyle iliklerime kadar boşalmamıştım. Çenemden süzülen döller yeni tanıdığım bir erkeğe ait ama hiç garip gelmiyordu. Sadece yine Melih geldi aklıma. Onunkiler gibi tatlısına denk gelmedim.
Duşa girdim, kurulanırken o da geldi. Üzerimden bornozu atıp çıplak bedenime sarıldı. Boynumu öperken götünü de sikmek istiyorum gitme dedi. Hiç yapmadım, seninki de büyük diye itiraz ettim. Bunu derken bir parmağı da arka deliğime baskı yapıyordu. Lütfen dedi tekrar. İçimdeki korku meraktan baskın çıktı, olmaz dedim. Arka deliğime baskı yapan parmağı kolayca yeni yıkanmış hala nemli amıma girdi. Kocaman eli ile göğsümü kavradı. Tüm bunları büyük banyo aynası önünde yaparken aynadan gözlerimin içine bakıyordu. Amımdan çıkan parmağını bana bakarak yaladı ve tekrar arka deliğime bastırdı. Bu sefer biraz içime battı parmağı. Amını sikerken parmağım da götüne girsin mi dedi yarım bir Türkçe ile. Gözlerinin içine baktım sadece. Aynadaki görüntüm beni bile azdırmıştı. Daha önce seviştiğim erkeklerin ellerinden taşan büyük göğsümü tek eliyle kolaylıkla kavramış eziyordu. Arkamdaki parmak eli ile sikini amıma yerleştirmek için çıktı. Yine içimi genişleterek siki yerleşti. Bu sefer sakince sikerken boştaki elinin bir parmağı hafif hafif arka deliğime girdi. Parmağı çıkmadan siki hızlanınca karnım soğuk mermere çarpmaya başladı. İçeri geçelim dedim.
Yatağa benden önce uzanıp üstüne çağırdı. Dikilmiş sikinin üstüne otururken hayır hayır ters dedi. Hiç böyle sikilmemiştim. Kalçamı ona dönüp sıcak sikini kendim hizalayarak oturdum. Nedeni belli oldu. Hafifçe beni itti ve kalçalarımı araladı. Bir parmağı bu sefer daha derin olarak arka deliğimde idi. Acımıyor arkam sadece garip. Amım koca siki ile tam dolu iken içimde garip bir yere dokunan bir parmak daha olması. Sanki içim daha da ıslanıyor hatta köpürüyordu. Gözlerimi kapadım dizlerinden güç alarak sikin üstünde hareket etmeye başladım. Ne güzel sevişmede tempoyu kendinin ayarlaması. Boşalmaya başladığım parmağı canımı yakar gibi oldu. Elini itekleyip hareketsiz orgazmın geçmesini bekledim. Benimle bekledi. Sonra dört ayak üstüne getirip yine o sert temposu ve hızı ile ara vermeden sikti. Yabancı birinin haber vermeden içime bıraktığı sıcak döllerin azgınlığı ile tekrar boşaldım. Telefon sesine uyandığımda kızlar kapıdayız diye bağırıyordu. Sabah olmuş. Zorlukla uyandırıp kovdum odadan. Önünde sallanan sünnetsiz iri sik günlerce aklımda kaldı:)) Evet son bir yılda kocam dahil dört erkek ile beraber oldum. Hayat boyu kim ile sevişirsin deseler bu Alman'ı söylerim. İçimi dışıma çıkardı herif.
Bir de aklımda kalan o gün arayıp arkadaşının da beni istemesi ve üçlü sevişme teklif etmesi idi. Korkudan tüm kızlar geceyi odada geçirmemizdi. Denese miydik acaba?
23.10.2017
İşten çıktığımda kapıda bekleyen Melih'in arabası idi. Sanki onu bekliyormuşum gibi bindim. Yarım saat sonra ise bir AVM otoparkında arabasının arka koltuğunda sikini içime sokmuştu. Hiç doğru düzgün konuşmadan sadece birbirimize saldırarak süren sevişmede, yaşadığım ikinci orgazmın sarhoşluğu sırasında dölleri içimi doldurdu. Evden yüz metre ötede arabasından inerken çamaşırımın ağında yoğun bir ıslaklık vardı. Eve girer girmez kontrol ettim, dölleri imiş. Sözde bu akşam Zafer ile yemek yiyecektim. Yediğim şeye bak.
02.12.2017
Uçaktayım. Yanımda Melih. Daha doğrusu kardeşimin kayınpederi. O yeni doğan torununu ben de yeğenimi görmeye gidiyoruz. Yoksa niye yan yana gelelim :)) Havaalanına kadar araba ile Zafer bıraktı. Arabadan inerken seni özleyeceğim diye sarıldı ve dudağımın kenarına bir ergen öpücüğü kondurdu. Bu adam çok rahatlatıyor beni. Bir süredir aklımda Zafer ile de sevişmek nasıl olur sorusu var? Zafer ile bir şey başlarsa sonu evlilik olur gibi. Yeniden evlenmek için erken değil mi?
--- gercekhikayeciniz.blogspot.com adresinden daha iyi bir formatta ve buradan daha önce hikayeleri takip edebilirsiniz----------
100 notes
·
View notes
Text
Cenab-I Hak buyurdu ki;
Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve o dosdoğru yolu eğri büğrü göstermeye çalışırlar. İşte onlar pek derin bir sapıklık içindedirler.
(İbrahim Suresi 3. Ayet)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu.
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi:
Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.
(Buhârî, Rikak 3)
Cumanın Hayrı ve Bereketi Üzerinize Olsun
www.AyetveHadis.net
8 notes
·
View notes
Text
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol.
Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.
Buhârî, Rikak 3;
Tirmizî, Zühd 25
3 notes
·
View notes
Text
DÜNYADA SANKİ GARİP VE YOLCU GİBİ OL.
İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir:
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) omuzumdan tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya yolcu gibi ol” buyurdu.
İbni Ömer şöyle derdi:
Akşama ulaştığında sabahı gözetme,
sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme, sağlığın yerindeyken hastalığın, hayatta iken ölümün için hazırlık yap. (Buhari, Rikak 3)📚
4 notes
·
View notes
Text
Bir gün Allah Resûlü (s.a.v.) elini, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın omzuna koyarak şöyle dedi: "Dünyada garip veya yolcu gibi ol"
Abdullah, bu sözden çok etkilenmişti. O da kendi çevresindeki insanlara hep şöyle derdi:
"Akşam olduğunda sabaha ereceğini bekleme. Sabah olduğunda akşama ereceğini bekleme. Sağlığında hastalığın için tedbir al. Hayatta iken ölüm sonrası için tedbir al." (Buharî, Rikak, 3)
Öyleyse... Sayın ki Allah Resûlü (s.a.v.) sizin de omuzunuza dostça dokunarak bu uyarıyı yaptı. Sayın ki Hz. Ömer'in oğlu Abdullah size de bu sözleri söyledi...
Hepsinden öte ve önde Allah Teâlâ'nın şu sözünü hatırlayalım:
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr, 18)
Rabbimiz ömrümüzün kalan kısmını geçen kısmından daha hayırlı kılsın , hayırlı vakitleriniz olsun hayra karşı inşaALLAH....
Öyle işte....😊😊😊
53 notes
·
View notes
Note
Merhaba. Genel olarak kaygılı, endişeli, hüzünlü ve karamsar bir yapım var. Umutsuz da demek istemiyorum ama umutlu da değilim. İslamda bu tür düşüncelere nasıl bakılır? Yani çok kaygılı, hüzünlü, endişeli ve umutsuz insanlar günahkar mıdır?
Esselam...
► “Ey oğullarım! Gidin, Yusuf ve kardeşi hakkında kapsamlı bir araştırma yapın. Allah’ın rahmetinden/yardımından ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (12/Yûsuf 87)
► “Seni gerçekle müjdeledik. (Öyleyse) sakın ümitsizlerden olma!” demişlerdi. (15/Hicr 55)
► “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser ki?” demişti. (15/Hicr 56)
► Allah’ın ayetlerini ve O’nunla karşılaşmayı inkâr edenler... Bunlar, benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir. Bunlara can yakıcı bir azap vardır. (29/Ankebût 23)
► Yanları (geceyi ibadetle geçirmek için) yataktan uzaklaşan, Rablerine korku ve umutla dua eden ve onlara verdiğimiz rızıktan infak edenler... (32/Secde 16)
► (Bu mu,) yoksa geceleri secdede ve kıyamda geçiren, ahiret (azabından) sakınan ve Rabbinin rahmetini umarak gönülden ve sürekli (Allah’a kulluk eden mi daha hayırlıdır)? De ki: Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alır. (39/Zümer 9)
► De ki: “Ey (çokça günah işleyerek) nefisleri hakkında aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, (evet,) O (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) El-Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir.” (39/Zümer 53)
Kısa bir araştırma ile Kur'an'da ümitsizlik ile ilgili ayetler karşınızda. Hepsinde de ümitsizlik yerilmiş, hoş karşılanmamış hatta müminlerin ahlakı olmadığı belirtilmiş peki niye? Bizler müslümanız bizim bütün işlerimizin kaynağı Alemlerin Rabbi olan Allah'tır. O'na hiçbir şey zor gelmez, O'nun katında zor, imkansız yoktur. Ol der ve olur. Kulları sabah akşam O'na isyan etse de O rızıklarını gönderir, bütün ma'siyetlerine rağmen kullarını asla yüz üstü bırakmaz. Bütün bunlara rağmen biz neden tam bir teslimiyetle işlerimizi Rabbimize bırakamıyoruz? Rasulullah aleyhisselam dünyası daraldığında hep Rabbine beni tek başıma bırakma, işlerimi hallet diye dua edermiş aynı Peygamber aleyhisselam Uhud savaşında Müslümanlar savaşı kaybettiğinde oturup yas tutmak yerine ordunun yenilgi psikolojisine girmemesi için kilometlerce yürütmüştür. Çünkü zayıf, pasif, zillet hali müslümanların ahlakı değildir. Müslüman güçlü, dimdik, ümitvardır. Niye? Dayanağı Rabbidir de ondan. Ne yani müslüman üzülemez mi, yıkılamaz mı? Elbette üzülür, elbette tükenir ama bu üzüntü onu ye'se düşürmez, zillete büründürmez düştüyse, üzüldüyse kalkmasını da bilir. Ayrıca şu dünyaya maruz kalıp üzülmemek elde de değil zaten. Ma'siyete ulaşmak kolaylaşmış, fitneler çoğalmış, Allahın şiar ve hükümleri arka plana atılmış, müslümanlar garip kalmış ama bütüün bunlara rağmen biz umutluyuz çünkü Allah bize zaferi vaad etti ve O vaadinden asla dönmez bu bize yeter de artar. Hüznümüz Allah için, dini için olsun. Gerisine Allah kafi biiznillah.
Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem omzumdan tuttu ve: «Dünyada bir garip veya yolcu gibi ol.» buyurdu( Buhârî, Rikak 3)
Hadisdeki garib (yabancı) kelimesini bir alim şöyle şerh etmiş; dünyadan çıkmaktan başka gayesi olmayan, öz vatanında olmadığı için mahzun yani gurbette yaşayan kimse. Allahuekber!
Bir de şöyle bir husus var; mesela ben yapı olarak bir şeyler üretmeye, yeni dersler, okuma grupları, projeler yapmaya çok hevesliyimdir. Aklıma bu tarz fikirler geldiğinde hemen o konuda bana yardımcı olacak kişilere açarım durumu ama koşar adım bir çocuk neşesiyle gittiğim insanların yanından buruk bir şekilde ayrılırım çünkü karamsarlığı, pasifliği ahlak edinmiş, sürekli olumsuzlukları düşünen insanlar diğer insanlara da bu hallerini yansıtıyorlar ve bu da karşı tarafın motivasyonunu düşürüyor. Rasulullah aleyhisselamın insanlara karşı böyle davrandığını hiçbir kaynak kitapta bulamazsınız, O'nun ahlakında bulunmayan bir şeyin bizim ahlakımızda olması da sizce hayr mıdır şer midir? Aksine o daima, hayr konuşur hayrı öğütlerdi. Rabbim bizleri O'nun ahlakı ile ahlaklandırsın, her daim kendisine karşı hüsnü zanda bulunan kullarından eylesin. Üzüntülerimizi, acılarımızı, yaralarımızı da cennetimize vesile kılsın. Müsait olamadığım için çok açamadım ama yazdıklarım kalbinize şifa olsun inşaallah. Şu makaleye de bir göz atarsanız faydalı olur inşaallah.
selametle..
إِنَّ رَبًّا كَفَاك�� بِالأَمْسِ مَاكَانَ، سَيَكْفِيكَ فِي غَدٍ مَا يَكُونُ Dünkü işlerinde sana yeten Rabbin, yarın olacaklarda da sana yeter. İmâm Şâfiî rahmetullâhi aleyh [Dîvânu’ş-Şâfiî, s. 132]
11 notes
·
View notes
Quote
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: 1- "Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar." (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5) 2- "Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. Muhâcir de Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir." Buhari, Bedu'l-vahy, 4. 3- ''İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16 4- ''Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.'' Tirmizî, İlim, 14. 5- ''İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.'' Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12. 6- ''(Mü’min) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.'' Tirmizî, Birr, 58. 7- ''Bizi aldatan bizden değildir.'' Müslim, Îman, 164. 8- “Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4.) 9- “Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir.'' (Müslim, Sayd ve Zebâih, 57.) 10- “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar. Allah’ın (Kitabında) ‘Hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.’ (Mutaffifîn, 83/14.) diye anlattığı pas işte budur.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83.) 11- “Kim duyulsun diye iyilik yaparsa, Allah (onun bu niyetini herkese) duyurur. Kim gösteriş için iyilik yaparsa, Allah da (onun bu riyakârlığını herkese) gösterir.” (Müslim, Zühd, 48.) 12- “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır (fakat yıkılmaz), rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” (Buhârî, Tevhid, 31.) 13- "Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 1) 14- ''Sizden birinin, bir lokması düştüğünde onu alsın, temizleyip yesin, şeytana bırakmasın.” [Müslim, Eşribe, 136] 15- “İyilik güzel ahlaktır; günah da içinde tereddüt uyandıran ve halkın bilmesini istemediğin şeydir.” [Müslim, el-Birrü ve’s Sıle, 2553] 16- “Dünyada garip yahut yolcu ol.” [Buhârî, Rikak, babu kavlin Nebiyi, 11/199, 200] 17- “Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri (mâlâyâniyi) terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Tirmizî, Zühd, 11.) 18- "İnsanların Allah'tan en uzak olanı, katı kalpli kimselerdir." (Tirmizî, "Zühd",61) 19- ''Mizana ilk konacak amel güzel ahlak ve cömertliktir.'' (İhya C. 3 S. 116) 20- ''İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.'' İbn Mâce, Ruhûn, 4. 21- “Doğru olmayan birşey gördüğünüzde veya işittiğinizde, insanların heybeti, hakkı söylemekten sizi alıkoymasın.” [İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir, 2/185.] 22- ''Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.'' Buhari, İman, 7; Müslim, İman, 71. 23- ''Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.'' Tirmizi, Birr, 33. 24- ''Allah a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikramda bulunsun. Allah a ve ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.'' Buhari, Edeb, 31, 85; Müslim, İman, 74, 75. 25- “Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!” (Heysemî, IV, 252) 26- “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse, benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddî imkânı varsa, hemen evlensin. Kim maddî imkân bulamazsa, nafile oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 1/1846) 27- “Âmâ'ya veya yol sorana yol göstermen, sadakadır. Güçsüz birine yardım etmen, sadakadır. Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen sadakadır.” (İbn Hanbel, V, 152, 169.) 28- “Kimin bir kız çocuğu dünyaya gelir de onu toprağa gömmeden, horlamadan ve üzerine erkek çocuğunu tercih etmeden yetiştirecek olursa Allah Teâlâ o kimseyi cennetine koyacaktır.” (Ahmed, Müsned,(Tah: Muhammed Şakir, Had. no: 1957), c. IV, s. 294) 29- "Allah'tan korkunuz; çocuklarınız arasında adaletli davranınız." (Müslim, Hibât 13) 30- ''İslâm, güzel ahlâktır.'' (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 31- ''Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.'' (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 32- "Nefsimi elinde bulundurana yemin ederim ki, sizden biriniz ben ona babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça iman etmiş olamaz." Buhârî, Sahih, İman, 8; Müslim, Sahih, İman, 69. 33- "Ümmetimin içinden bana en şiddetli sevgisi olanlar, benden sonra gelip onlardan biri ehli ve malına karşılık beni görmek arzusunda olan insanlardır." Müslim, Sahih, Cennet, 4. H.No; 12. 34- "Ümmetimin fesada uğradığı bir anda benim bir sünnetime yapışan için şehit sevabı vardır." El-Heysemi, Mecmeu'z-Zevâid, c.1. s.172. 35- "Kim bana bir defa salavat-ı şerife okursa Allah Teala ona on salat eder." Müslim, Sahih, Salat, 17. H.No; 408. 36- “Her kul öldüğü hal üzere dirilir.” [Müslim, Cennet 2878] 37- “Ölüyü üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. İkisi geri döner; biri kalır: Ailesi ve malı geri döner; ameli ise kalır.” [Buhârî, Rikak, 11/315] 38- “Namazda Fatiha suresini okumayan kimsenin namazı yoktur.” [Buhârî, Ezân 94; Müslim, Salât 34-37,( 394); Ebu Dâvud, Salât, 131-132 (822)] 39- “Gücünüzün yettiği ibadeti yapın. Zira siz usanmadıkça Allah usanmaz.” [Buhârî Teheccüd 3/31; Müslim Müsafirin, 785] 40- Alışveriş yapanlar meclisten ayrılmadıkları sürece muhayyerdirler. Eğer doğru konuşurlarsa alışverişlerinin bereketini görürler. Eğer bazı şeyleri saklarlarsa alışverişlerinin bereketi kaçar.” [Buhârî, Buyu’, 1532]
20 notes
·
View notes
Text
Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!” (Buhârî, Rikak 3)
0 notes
Photo
Cenab-I Hak buyurdu ki; Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve o dosdoğru yolu eğri büğrü göstermeye çalışırlar. İşte onlar pek derin bir sapıklık içindedirler. (İbrahim Suresi 3. Ayet) İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi: Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al. (Buhârî, Rikak 3) Cumanın Hayrı ve Bereketi Üzerinize Olsun www.AyetveHadis.net https://www.instagram.com/p/CbOA5cCj-gr/?utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Abdullah b. Ömer -radıyallahu anhuma- şöyle dedi: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- omzumdan tuttu ve: «Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol.» buyurdu.
1 note
·
View note
Text
MUTLAKA OKUYUN OKUMADAN GEÇMEYİN !
Ölebileceğinizi düşünün...!!
Peki, hesap vermeye hazır mısınız..? Yaptığınız ameller, kurtarıcı olabilecek mi..? Yarım yamalak, son dakikada kılınan namazlar şahitlik eder mi hakkınızda..? Günlük telaşın içinde sıkışıp kalan kulluk vazifesi tamamlandı mı..? Gördüğünüz ölümler size bunları hatırlattı mı hiç..?
insanoğlu. Bir türlü inanmak istemez ve yaşı ne olursa olsun başta kendine ölümü yakıştıramaz. Ne de olsa bir düzeni vardır. Acı-tatlı olsa da, yaşamak, dünyada var olmak güzeldir. Oysa ölüm, tarih kadar eski ve hayat kadar gerçek.
Gün gelir, bir yakınının ya da dostunun vefatını öğrenir. Bir an ‘nasıl olur?’ sorusunu yine sorar. Sarsılır ilk duymanın verdiği etkiyle. Bir-iki damla gözyaşı ve ‘İyi insandı vesselam’ nidaları gelir, haklar helal edilir. Ölüm geldiği anda bıçak gibi keser hayatı ve kapıldığımız gerçekliği… Ama ne var ki modern insan, ölümün ilk şaşkınlığını üzerinden atar atmaz, ölenin cesedi bile soğumadan hayat yarışına kaldığı yerden devam eder. Kimisi kabristandan daha ayrılmadan yarım kalan işlerini düşünür, kimisi de dönüş yolunda nerede yemek yiyeceğini… Anlayacağınız insanoğlunun muhasebesi cenazeyi defnedip, o yakını ebedi yolculuğuna uğurlayana kadardır.
Zira Peygamberimiz, (sas) “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız.” buyuruyor.
Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan, Müslümanı, “Dünya hayatı sadece bir oyun, bir eğlence, bir süs, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.” diyerek eğitiyor. “Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Âl-i İmran/185) diyor. Kısacası Müslüman ve dünya hiçbir zaman bütünleşmiyor. Allah Rasulü’nün Abdullah İbn Ömer’e yaptığı şu tavsiyeler bize dünyadaki rotamızı çiziyor: “Dünyada garip veya yolcu imiş gibi yaşa. Akşama ulaştığında sabahı bekleme. Sabaha ulaştığında da akşamı bekleme. Hastalığın için sıhhatinden ve ölümün için hayatından istifade et. Vaktini boşa geçirme.” (Buhârî, Rikak, 3)
Önemli olan daha hayattayken ölümü kendi dünyamızda yaşamak ...!! Mesela ‘Şu an vefat etsem hesap vermeye hazır mıyım? Amellerim beni kurtarabilecek mi? Namazlarım tam mı? Kulluk vazifemi yerine getirebildim mi?’ gibi soruları daha hayattayken kendimize sormalıyız...
Allah yar ve yardımcımız olsun kardeşlerim bizleri Şeytana uydurmasın !
PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN
0 notes
Photo
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi:
Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.
(Buhârî, Rikak 3)
17 notes
·
View notes