Tumgik
#boya aşkına
transatlantikkedi · 4 years
Text
Tumblr media
Kafamda astronomi....
57 notes · View notes
yurekbali · 3 years
Text
Tumblr media
Bilin istedim. O yanımdaki iki güzel kalbi... Tarih 21 Ağustos 2021. Yolumuz Burdur’un Ağlasun ilçesine düştü. Daha önce de gelmişliğim vardı Ağlasun’a ama detaylı bir şekilde gezip görme imkânı bulamamıştım. Bu sefer Sagalassos antik kentinin her bir yeri adım adım gezildi ve sonrasında da Ağlasun... Bu gelişin en önemli noktası ise anılarda iz bırakacak iki güzel insanı görebilmek, oturup sohbet edebilmekti dostça. Ağlasun denince, Türk şiirinin en önemli isimleri arasında yer alan şair Hasan Hüseyin Korkmazgil gelir aklıma. Ağlasun’un damadı. Sagalassos yolu üzerinde yemek yediğimiz belediye işletmesinde sordum ilk Hasan Hüseyin’i. Büyük şairi tanımayan yoktu. İşletmenin aşçısı ile sohbetimiz bile oldu şair üzerine. Ailesinin şu an Ağlasun’da olmadıklarını dile getirdiler konuşmanın sonunda da. Ağlasun’un merkezine indiğimizde, asırlık ulu çınarın yanındaydı dalgalı gür saçlarıyla Hasan Hüseyin. Anısına yapılan büst ve üzerinde şiiri olan anıt... AĞLASUN AYŞAFAĞI Ağlasun dedikleri bir esim yel bir içim su Binyıllar ötesinden bir ulu çınar Dağlarla sularla yıldızlarla söyleşiyor Evreni kıpır kıpır duyuran yapraklarıyla. Bir taze çığlık gibi Asya'dan geldikleri doğrudur Çetin bir güneşin parıltısını katıp önlerine En eski insan denizleriyle kaynaşıp bir oldular Yaslandılar Sagalassos’un ayışıklı yamaçlarına Buldukları, mermerde nakış gibi ışıldayan bir uygarlıktı Suyu aziz, yeşili can, canı insan bildikleri doğrudur! Öldük Mermer de ölür Ey şarkılar Alın bizi Hasan Hüseyin Ağlasun’a ayaklarınız değdiğinde uğrayın bu anıta, okşayın Hasan Hüseyin’in dalgalı gür saçlarını, okuyun bir kez daha yukarıda yazan dizeleri ve görün, şaşırın ulu çınarın kaç bin yıldan beri ayakta durduğuna, o muhteşem duruşuna. Hasan Hüseyin’in evini, eşi Azime öğretmeni ve oğlu Temmuz’u sorduk. Tarif ettiler... “Üç katlı bir ev. Dış cephesinde boydan boya büyük bir Atatürk resmi var.” Fethiye’de yaşayan ve zaman zaman da buraya gelen Azime öğretmeni ve Temmuz’u göremeyecektik ama hiç olmazsa Hasan Hüseyin’in evini görüp teselli bulmak istedik. Tarif edilen köşeyi döndüğümüzde boydan boya bir binanın yan cephesini kaplayan Mustafa Kemal Atatürk resmi ile karşı karşıya geldik. İşte bu. “Şair Hasan Hüseyin Anı Evi”. Hava ha karardı ha kararacak... Binanın önüne geldik. Pencereden yansıyan ışık içeride birilerinin olduğunu haber veriyordu bizlere. Birden sevinç duyduk. Karşı evin önünde oturan kişi, evdeler, diye seslendi. Ne şanslıydık ki yaklaşık bir saat kadar önce Azime Korkmazgil ve oğlu Temmuz Ağlasun’a, evlerine gelmişlerdi. Kapıyı heyecanla vurduk. Bir süre sonra açıldı. Temmuz’du. “bir oğlum olacak adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter” Yıllar yıllar evvelinden ezberimde yer ettiğim ve severek de okuduğum bu şiirin dizeleri geçti birden aklımdan. “bir oğlum olacak adı temmuz öfkede benden fırtına sevgide deniz ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin temmuz gibi sıcak ve bereketli temmuz gibi uçsuzbucaksız” Temmuz Korkmazgil... Temmuz’u Hasan Hüseyin’in şiirlerinden tanıyordum gençliğimden bu yana. Görmüşlüğüm, görüşmüşlüğüm yoktu. Uzun kır saçları, mütevazi yapısı ve duruşuyla 56 yaşında bir delikanlı. Ayaküzeri tanışma ve gelme nedenimizin ardından içeriye davet etti. Annesi yol yorgunuydu, uyuyordu. Uyandırmak istemiyorduk ama görmek de istiyorduk Azime öğretmeni. Temmuz hislerimizi anlamış olacak ki annesine usulca seslendi... Evet, bizleri o yol yorgunluğu ile kabul edişleri yüreklerinin güzelliğinden başka bir şey değildi. İçeri girdik. Girdik ama ev ev değil, kütüphane, bir müze belki de. Dört bir yanımızda kitaplar, tablolar, anılarıyla var olan eşyalar... İnsan resmen kaybolabilir bu dünyanın içinde. Ve işte, Azime öğretmen. Azime Korkmazgil. 88 yaşında, dik duruşlu, ela bakışlı, sevdada sevilesi, örgütlü yaşamda yoldaş, aydınlıklara ve güzel bir geleceğe inanmış, konuşkan, küçük bir hanımefendi. Oturduk karşı karşıya. Temmuz, yeni demlediği çaydan ikram etti. Ağlasun’a yaklaşık bir saat önce geldiklerinden ve ertesi gün tekrar Fethiye’ye döneceklerinden bahsedince ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha anlatmama gerek yok sanırım. Karşılıklı sohbete başladık; şiirden, edebiyattan, siyasetten ve en çok da eşi Hasan Hüseyin’den. Temmuz da yanımızdayken aklıma o an gelen soruyu gülümseyerek sormak istedim nedense. “Hasan Hüseyin ‘Kavel’ isimli şiirinde, “ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim/ izin verirlerse kavel grevcileri/ ilk çocuğumun adını/ kavel koyacağım” demişti. Kavel koymamışlardı çocuklarının adına, Temmuz’du, neden?” 1963 yılında şairin ilk kitabı doğmuştu; “Kavel”. İşte o ilk kitap şairin ilk çocuğuydu. Temmuz ise 1965 doğumluydu. Ki daha Temmuz doğmadan aynı yıl bitirilen ve kitaba da adını veren Kızılırmak şiirinde Temmuz’un müjdesini veriyordu büyük şair; “bir oğlum olacak adı temmuz”. O zamanlarda da sormuşlar şaire. Ama dostları ilk çocuğunun zaten Kavel olduğuna inanmışlar ve oğluna da Temmuz adını vereceğine sevgiyle bakmışlardı. Azime öğretmen, eşi Hasan Hüseyin’le birlikte geçirdikleri yirmi yılın tanıklığını paylaşmaktan ve anlatmaktan gurur duyuyordu. Onun hayatına ve bıraktıklarına ışık tutmayı bir görev bilerek eşinin yaşam öyküsünü kaleme aldığını da dile getirdi. Üç cilt olarak yayımlanacaktı Hasan Hüseyin’in yaşam öyküsü. Ve şairin daha önce Bilgi Yayınevi’nde basılan kitapları, dizgi hataları düzeltilerek, yeni yüzü ve baskısıyla Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkarılacaktı artık. Anne ve oğul bunun çalışması içindeydiler. Antalya’da her ay düzenli olarak yaptığımız Dolunayda Şiir ve Müzik Gecesi etkinliğine uzun yıllar önce henüz benim içinde bulunmadığım bir dönemde katılmışlığı da vardı Azime Korkmazgil’in. O hatıraları da canlandırdık gözlerimiz ışıldayarak. Evin bir köşesinde Hasan Hüseyin’in çalışma masası bulunuyordu. Üzerinde daktilosu, fotoğrafları, kitaplar, kullandığı eşyalar... İnsanın hayranlıkla ve gözlerinin dolarak bakmaması mümkün değildi. Edebiyat ve şiir sohbet konusu olunca zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyordu. Şiiri ve edebiyat söyleşilerini seviyordum ama saatin ilerlemesi, dışarıya akşam karanlığının basması, yola çıkacak olmamız, ev sahiplerinin işlerinin yoğun, vakitlerinin kısıtlı ve ertesi gün tekrar yola çıkacak olmaları, yol yorgunlukları artık ayrılık vaktinin geldiğini haber veriyordu. Dostlukla teşekkür edip izin istedik. Sohbetleri ve güler yüzlülükleriyle bina dışına çıkarak uğurladılar bizleri. Işıldayan gözleri/yürekleri eksik olmasın... Yola çıktığımızda yüzümüzde gülümseme, içimizde bir sevinç vardı o iki güzel kalbi gördüğümüz için. Ve Hasan Hüseyin’in birkaç şiirini okudum sesli sesli. Kim bilir, belki yollarımız bir gün bir yerlerde yine kesişirdi. * * * “Anasının karnını tekmelediğinde Temmuz, kocaman ve çoook akıllı bir balıktı uzayda Proton - I uydusu Sovyetler'in ve çelik bir kelebekti Mariner - IV ense kökünde Merih'in. Şeftali emzikteydi Bursa'da, pamuk çiçekte Çukurova'da ve yeşil bir buluttu buğday Konya'da, Sivas'ta, Siverek'te. Ozan ozanca söylüyordu dünyanın geleceğini, işçi grevce, adını bile bilmediğimiz birileri vardı dünyanın bir yerlerinde; örneğin Singapur'da, Tahran'da belki, belki de Kordoba'da, Karakas'da mı desem Katanga'da mı, yoksa Roma'da mı Ankara'da mı, birileri bir yerlerde durmadan yontuyordu barışı mermer mermer, öfkeyi demir demir, sevgiyi tunç tunç doyumsuz günler aşkına...” - Hasan Hüseyin, Kızılırmak
23 notes · View notes
Text
İstenilen Her Ölçüde Dizaynda Kişiye ve Firmaya Özel Şeker Hamuru Gofret Pasta Baskısı
İstenilen Her Ölçüde Dizaynda Kişiye ve Firmaya Özel Şeker Hamuru Gofret Pasta Baskısı
---------------------------------------------------
Tasarım ücretsizdir
Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz
Whastpp ΘƼƼƼ_8Θ9_Θ1_47
Adres: Menderes Mahallesi 154 Sokak No 5A Buca İZMİR
---------------------------------------------------
inkilap izmir buca mahallesi mahalle ili il ilçe merkezi hürriyet inönü izkent kaynaklar cumhuriyet kaynaklar merkez karacaağaç karanfil gaziler göksu güven fırat doğancılar dumlupınar efeler atatürk aydoğdu belenbaşı barış adatepe 29 ekim akıncılar bucakoop çamlık çamlıkule çamlıpınar çaldıran çağdaş cumhuriyet dicle zafer yıldızlar yıldız yiğitler yeşilbağlar yaylacık vali rahmi bey yenigün seyhan ufuk şirinkapı menderes murathan mustafa kemal kozağaç kırklar laleli kuruçeşme yenilebilir pasta resmi üzerine fotoğraf baskı nerede yapılır satılır kağıt izmir resimli üstü gofret plakalar nasıl kağıdı makinesi fiyatlar baskısı buca lover doğum günü pastası pastacıla pastalar pastane saat bas yaş söz düğün pastam siparişi süsü pastacı ölçülü her ölçüde hazırlayan yer dükkan firma maker tasarım süsleme sanatı homemade lovers alman baby for days pastacılık malzemeleri tasarim dijital yazıcı basan çıktı renkli siyah beyaz pastamız malzemesi tasarımı gelin basta çeşitleri pastalarım evi yapımı sanati isimlik kek kalıp kalıbı art photo arcolor pass kalıpları tasarimi friday şeker hamuru kız girl elsa brawl star league of legend dizayn sunum altlığı makers master seviyorum figürü aşkına yazısı love you model keyfi pastalık pastayı market usulü pastahane ustası pastacım pastanecim pastalarımız pastaneleri room video kelime world okulu arabası araba ikonu elif ürünleri pasta101 101 a bim evim biz pastaları burada pastacılar bahçesi yummy zamanı yap çırağı kesimi bizim işimiz fason hobi yapmayı şahane 1001 gıda mürekkep mürekkebi ekipmanı yenilir yenir inlove gönder yapmak organik kokusu kokusuz home 501 menüsü kutuları 2050 pastahanesi trend tattoo jewellery tarifim oykusu gün günler pastahanem el benim işim üzeri dizaynı ekipmanları aşktır kapında iceberg yaptım sana yapıyoruz ve yemek pastakabı içi joker yapıyorum isim ismi resim pleksi yıldızım original uygulaması kraliçesi adı kral çoçuk iş bankası oyun 205 clio reno renault ford mercedes iphone dolar euro 305 seni 301 ferrari çizgi film 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 yaşa 14 şubat sevgilier baskılı fiyatları kutusu harf seti ankara print ilk foto etiket baskıcı hizmetleri dunyası ürunleri çözümleri yok baskılar makinası boya baskimo ürünler baskihane baskımaa işleri alem baskıbascom süs renkleri atölyesi calışması plakası com hizmeti altı çalışmaları baskııı boyası imalatı uygulama sonrası kalitesi ücretsiz baskım çalışması yoktur sistemleri etiketi madeni adına herşey reklam boyama baskıda modelleri hediyelik baskıhane imalat işlemleri ucretsiz ucreti baskıya hazır hastane çıkışı adam ofisi gelsin ustaları işi plus baskio devam baskıyı uygun firması uygulanabilir yaptır baskı aşkı atölye hızı hızlı örnekleri ver varsa sevgi dair üretim yurdu hediyeler için ürün fabrikası imkanı ücreti bizden yazı baskızone i̇şleme i̇şleri öğrenciler online yaptırmak faaliyeti hat işlerinizde çözüm ortağınız volarant figür grafik hediyelikler işlemi ile yedirme işleriniz odası ortamı ofis maskeliler pijama pelerin uygulamaları baski ürünü yazma pdf fotograf fırsatı farkı güzel olmuş günlüğü baskıhanem hizmet odasi kursu hakkında uyguluyorum ilanları uzmanı ürünlerimizden var modeller ideal lol oner pijamaskeliler makinasi unicorn çizimi çubuğu çubuk kolay easy kurabiye öğren jeli jel jelleri aşk öner ölçüleri öğrenci şablonları şablonu şablon şikayet şeridi zinciri evde aparatı ameliyatı ciğeri jelibon önerileri öncesi şekilli şekilleri temizleme corel photoshop illustratör temizliği üretimi videoları zayıflama zararları basket basketbol futbol tavuk mix orjinal vegan vejeteryan youtube baskıları acil imalatçıları özel has şahsi kısa birinci üretici ana satılık kişiye sayı yayın hemen yakın şimdi hususi harika mükemmel çılgın parlak müthiş görkemli dehşet kişisel nerde en temiz çalışıyor çalışan getir ihtiyaç arıyorum bulunur neresi zaman tamamen süper benzer hesaplı maliyet zarar düzgün dayanıklı çabuk sürede kaliteli gönderim ehli güvenilir fena şık basım oldukça an aniden fırsat kampanya kampanyalı kullanılır aceleci acilen derhal süratli acele açık geçikmeden dakika saniye teslim dakik çabucak hoppadak vakit kaybetmeden şipşak şıpdiye sadece tam anında birazdan dakikasında çarçabuk ivedik sağlamak sırf yakında sağlam doğru doğdudan satıcı hala henüz halihazırda ancak yeni daha nereye istek ucuza makul düşük masrafsız indirimli
2 notes · View notes
zorlamorkafaolma · 4 years
Text
Zorlama, zorlama kapıyı, aklımın misketlerimi nasıl da yuvarlanıyorsun, beyaz bulut, saklama kendini, koş hadi, yapılacak listesi yok boş gezegen... boş gezegen... boş gezegen... boş gezegen, sulu boya yapacak insanlar, fikri abi diye biri yok, karanlıkta Deniz dalgası, ah diye bağarmadım sana, kim öpse patlayacaktım zaten, uyu hadi hepiniz uyumalısınız, büyük büyük kayalar ellerimde tuttu dolaşıyorum, anne diye bağaran çocuklar sessiz olun, hadi balıklar öpsün sizi, sizde uyuyun, tenha sokak lambaları ısıtır onu, sarmalı buğusunda saklı, ne dediysek öpmedi gözlerinden, nerede çekirdek kavuran o cihazı görse durup kalırdı gözlerim, sıcak ve sarmalı çeker beni, kokusun ziyade, koyun boku tadı var damağımda merak işte çocukluktan, piyano sesi geliyor arka felsefe durağından, hepiniz mi bilirsiniz herşeyi diye, uçamayan uçurtmasına yırtık gömleğinden yama yapmış komşu kızı bakar aşık gözlerime aşık sözlerime, vuruşları sana dönük, düştüğüm tarlada gece çiçeği oldum, sofrada tuz yerine Güneş dökülürse üstüne, yakar, yanar, Kavruk bir fahişe sevdik biz, aklım zindanında esir, bir bebek ahu ceylan, ses geldi birden baba dedi, sanki konfiçyüs geldi kahve içmeye, sarhoş bir adam var aklımın derisinde, nasıl da kibirlisin sen, parkta uyuyakaldım sandım, kum var dudaklarımda, ne zaman bir sevgi yitirilse dünya yörüngesine sadık kalmaz mı, bilmem bilim insanı mı, beyaz bulut niye varsın çekil güneşten bak vak vaklar ısırdı popomdan, hadi durma sana inanan kim varsa eleştir, yak yık, aldığımız darbe değil, deprem mi oldu dedim yanımda hemen, bu garip benimle geziyor aman ağlak bişey çok konuşmuyor zaten, kapı çaldı sanki, zil bozuk değil, baba bağarma artık, kadın gelmiş kapıda beni bekliyor sanki, sakın açma, sakın açma, olmaz gider o, sana inanmaz zaten hepsi yalandı, tırnaklarıma dolan kıymıkları temizlemiştin sen, tenime damladı kanım, hadi git, hadi gir, oflama ve insan oflama, bu çocuk ne olacak, bende giderim, gider miyim, hayatım nasıl da kıvrak S bir harf değil artık, soğuk dolaplara koydum garip çocuk ne bozulur ne değişir, sadakati peri bacası gibi, elinde bir maske, kapı çaldı yine, soba da çıtırdayan o odun sesi, yanıyoruz paşa, zeki Müren den şarkılar dinledim, dalgalar vuruyor çok korkuyorum ama zevkkk erk pezevengim, aynada konuştuğunda vardı yanında, sökemedi gözlerimi, ne çok göz var ne çok göz var, gitmek kokusu var bilir misin, ağlama bebek ağlama, yapma...Kadın elimden tuttu, gördüm oysa diğer elindeki bıçağı, acemisi olmasa bari dedim, acıtmadan öldürse, yok yok onun için, ben kaç oldu öleli, vur oldu saate, ah akrep, ah yelkovan, bal damladı dudaklarıma, kadın hep kapıda bağarıyor, demli bir bardak çay yok mu, tarlada geziyorsun çayın yok, sana bir kahve yapsam, soğuk sulardan öpsem, ateşi benden olsa, sana sunarken söner yıldızlar, aydınlık bir gazete alınır büfeden, cemaat sabah namazında okudu tüm duaları, ben inanmıyorum onlara, aynı şeyleri biz bile istemiyoruz, kapı çalıyor durağan bir meyve ağacı değiliz ki, ah bir rüzgar esiyor ham meyveler dallarına küsüyor, vakti geldi mi ki bir yaprak gibi süzülmektesin gökte, tarafı beyaz elmamı sen ısırdın, haydi ateşler yakalım, aşık bir kadına sarılalım, aşkına dair bir bebek gibi, anlaşılmayan her sevda, kuş kanadında geçer ömrü, kır kendini, dağat kendini, öpme kendini, kapı çalıyor açmayacaksın biliyorum, yanında sessiz kal sen, ağla işte , takılma anladın mı, yaz geldi gelecek, gitme o karanlık denize, biliyorum yağmuru çok güzel, görkemli dalgalar alsın istiyorsun, isimler gördüm kendime kahin ruhum, saçların koktu yine, beyazlara bürünmüş bir hükümdar öldü kollarında, kahven sade olsun.....
0 notes
fatmazehraakyigit · 4 years
Text
Bu yazıyı sana armağan ediyorum fza. Yazmanı seviyorum. Okumanı seviyorum.  Hayal etmeni çizmeni boyamanı... 
Her ne kadar sen bundan çekinsen de kendin olmanı seviyorum. Çocukken büyüktün. Büyüdün hâlâ çocuksun bazen. Her ne kadar bundan şikâyetçi olsa da bazı yetişkinler, ben senin destekçinim. Saf niyetini bozmadan iyi kalmak güçlü kalmak kendini yetiştirmek istiyorsun. 
Çocukken büyüktün dedim, derler ya insan büyüdükçe yalnızlaşır. Sen çocukken büyüdün. Çocuklar değildi arkadaşın. Koca koca yetişkinlerin yazdığı kitaplardı dostların. Bir sonraki bölümünü merak ettiğin dizi okuduğun romanın sondan bir önceki bölümüydü. Hayatı kitaplardan tanıdın. İnsanlardan kaçtın her fırsatta. Belki hissettin ta o zamandan... Büyüdükçe fark etmeye başladın yalnızlığın kara dumanlarını. Nefes almak isterken merak ettin gerçek dünyayı. Gerçek insanları. Yazıyordun da hep, konuşmak nasıldır merak ettin. Oturuyordun da hep kitap defter başında, yolda yürümek nasıldır sokaklarda kaybolmadan gezmek nasıl, bir toplu taşıma aracında insanlarla iç içe yolculuk yapmak nasıldır merak ettin. Kitaplarda her şey yazmıyordu. Günler boyunca her çıktığında kayboldun sokaklarda. Utana sıkıla aradın birilerini sana yol göstersin diye. Pes etmedin yürüdün. Öğrendin eve giden bütün yolları. Haftalar boyunca için gitse de selam veremedin kimseye. Nasıl konuşulur insanlarla bilemedin. Çocuklar kurtardı seni :) Sen onlara büyükler gibi bilmeyi öğretirken onlar da sana çocuklar gibi gülüp eğlenmeyi öğretti. Hatta bir tanesi, yetişkinleri umursamamayı!.. Yazdın. Hep yazdın. Hep içini yazdın. Kendine karşı dürüstlüğünü seviyorum. Sonra merak ettin bir başkasını. Farkettin ki gözlerinde yaşıyor insanlar içindekini. İnsanlar bakışlarına hapsolmuş. İçinde kalanları var insanların. Yazdıkların gibi anlatılamayan, kimsenin bakmak aklına gelmediği... Keşke biraz daha cesur olsan ve onları da yazsan... Zamanı var anlıyorum. 
Neyse gitmek istedin. Kaçmak istedin de neyden? Kendinden. Neydi kendinle alıp veremediğin? Vardığını sandığın her yerden kovdun kendi kendini. Hep bir bahanen vardı. Yalandı her biri. Tutunamıyordun. Yalan geliyordu her mekan her gündüz. Sen geceye saklanıyordun. Evin senin gece. Yıldızca parlayan gecelerini de seviyorum. Her ne kadar siyahsan da, olsun.
Tek başınayken hür kuşlar gibisin. Bazen zihninde tutsak ettiğin birilerine hayali kelepçesin. Bazen mahkûm gömleğinin içinde yaralarını sayan perişansın. Bazen acımadı kii modunda haylazsın. 
Neyse gittin yine bir firaklara. Kayseri. İlk defa tramvay gördün. Sarı çizgiyi aştın bilmeziye. Kılpayı kurtuldun. Savrulup düştün yere ciddi ciddi, daha vardığın ilk saatlerde. Büyük şehir. Çok insan. Tek başına sen. Hür kuş çakılmış yere. Pes etmedin. Kimseyi beklemedin seni kaldırsın diye. Kalktın ve yürüdün. Tramvay duraklarıydı artık mekânın her kafana estiğinde uğrak yerin. Gözlerinde insan bulmayı arzu ettiğin her cinsten insanlar gelip geçiyordu saat başı ordan. 
Üniversiteye devlet yurduna ne demeli? Kuş kaldırdı başını ve gökyüzüne baktı. İlk defa kar gördün. Karları temizlenmiş düz yoldan gitmek de neymiş! Illa karlara basarak gittin okula. Yavaşlatıyordu seni üşütüyordu alışık değildin ama olsun, ağaçların dallarına sarılıyordun zıplayıp kar yağdırıyordun yeniden başına zorla. Beyaz... İçinin tam tersiydi. Umursamadan ağzın kulaklarında şarkılar söyledin kestirme patikadan yürürken. Yolun sağındaki parkta kar topu yapan çocuklar bakıyordu sana. Sen açmış kollarını karla dans ede ede şarkılar söylüyordun. Çekiniyordun yurttaki arkadaşlarının yanında bu yüzünü göstermeye. Büyüktün. Yakıştırmazlardı.  Çocuk olmak küçültür müydü sanki seni? Hangi çocuk küçüktür ki? Baktın, arkadaşların senden daha çocuk! Hayatın, senin yabancısı olduğun taraflarına aşinalar. Senden daha çok şey biliyorlar. Bilmek mi büyük yapıyor insanı sahi? Neyse, Alıştın. Arkadaşlığı öğrettiler sana. Konuşmayı öğrettiler. Gezmeyi öğrettiler. Adres bulmayı öğrettiler. En iyisi de bu oldu. Artık biletin elindeydi. Kütüphaneler, konferanslar, fuarlar, sanat kursları, yazarlık okulu, muhabbet meclisleri, parklar bahçeler... Hatta tam beş tane de başka şehir gezdin! Ne cesaret! Kuş kanatlandı. 
Çok değiştin. Artık gitmek değil kalmak istedin. Artık ayağa kalkmak istedin. Sessiz uçtun. Kimsenin ruhu duymadan. Kâh indin keyfince, düştün sandılar. Kâh çıktın, inmez sandılar. Pes etmedin fza. Pes etmeyişini seviyorum. 
Gülümsetti seni, sessizsin diye bir şey bilmez tembel sananların gerçek seni bu kadar uzak mesafeden görünce meğer çalışkanmış der gibi şaşkınlıkları... Ağlattı seni, öğrendikçe ne kadar da az bildiğini görmek. Ama heyecanlandırdı da aynı zamanda. Öğrenecek ne çok şey var! Tadını çıkarmanı seviyorum fza. Sınıfta kalsan umrunda olamyacak neredeyse. İnsanları görmek dinlemek onlara gücün kadar el uzatmak, elli barajını geçmekten daha fazla zevk veriyor sana. Bunu duyan olsaydı ne demezlerdi sana (!) Bu aramızda kalsın. Okulunu başarıyla bitirip maaşını almanı bekliyor dört gözle insanlar. Kitabını bastıracaksan artık bastırmanı ve yazar olmanı... Başarmanı! Beklesinler madem. Öyle ya da böyle biter okul. Öyle ya da böyle eğitimciliğini yaparsın sen. Ama öyle hızlı geçiyor ki zaman...
Sen doğru olanı yapıyorsun fza. Tadını çıkarmaya devam et. Onlar başarını alacağın puanla parayla ölçüp değerini ünlülük oranınla ölçecekse de ölçsünler. Sen oku. Yaz. Yaşa. Öl vaden yetince. Ama kendin olarak... 
Fza, şimdi çocuk musun büyüdün mü bilmiyorum. Artık çekinmeni istemiyorum. Artık sen kovma kendini. Onlar seni kovana kadar da hiçbir yere gitme. Hatta ne yap biliyor musun, onlar seni kapıdan kovsa sen bacadan gir. Olmak istediğin yerde ol fza. Tek başınalıktan geldin unutma. Vursa da öldüremez hiçbiri. Ancak Allah! Başkası değil. Fza, iyi olsan da olmasan da önemi yok acizsen de güçlüysen de, ağlasan da gülsen de, yakıp yıksan da yapıp imar etsen de değişmez! Düşe kalka değil mi herkesin de hayatı? Doğa öle yok mu insan bu dünyadan öbür dünyaya? Ölmeden önce öl ve sonsuzluğu yaşa fza. Allah seni Kendine cc hakiki kul, peygamberime sav hakiki ümmet, Sultanıma ks hakiki sofi etsin. Hocalarına ana babana layık etsin. 
Bırak giden gitsin kalan sağlar bizimdir. 
Hürriyetin resmini çiz!
Boya kanınla gerekirse.
Yıldız gecende amade.
Başarı ne Allah aşkına? 
Peygamberimin başarısı, Ecdadımın, Sultanların başarısı?... 
Para kimin başarısı takipçi kimin başarısı evlat?!
Hangi vatanın evladısın sen?
Onları bilmem de ben seni iyi bilirim fza. 
Sen bu vatanın evladısın. 
Sana güveniyorum. 
Başarıyorsun.
İnanıyorum.
.
FZA'DAN FZA'YA
ARMAĞAN
Bu resmi senin için çizdim. 
Görmek istiyorsan terk etme kendi gözlerini
Tumblr media Tumblr media
0 notes
fotolafci · 5 years
Photo
Tumblr media
“Herkes Peri Kızı Ekho’ya aşıktır ancak Ekho buna aldırmaz. Nehir kenarında gördüğü yakışıklı avcı Narkissos’a aşık olur. Bu sefer de Narkissos Ekho’nun aşkına karşılık vermez. Narkissos’u düşünerek düştüğü bu kara sevdanın içinde günbegün erir, yok olur. Ekho’nun yaşadığı kara sevda yüzünden yok okuluna üzülen ve çok sinirlenen Olimpos’lu tanrılar Narkissos’u cezalandırmak ister. Dinlenmek için nehir kenarına gelen yakışıklı avcı su içmek için suya eğilir ve suda gördüğü aksine aşık olur. O zamana dek görmediği bu güzellik karşısında Ekho gibi kara sevdaya tutulur ve ömrünü sudaki yansımasını izleyerek tüketir.” Hafta sonu sınav var, ders çalışıyorum. Felsefe yapmıyorum demek isterdim ama estetik felsefenin alt dalı ve dersimiz görsel estetik. Hadi bakalım, gelsin bilgiler, işlensin görüntüler. Bu arada efsanenin resminin yapımı iki yıl sürmüş. 1594-1596 İtalyan ressam Caravaggio’nun Narcissus Yağlı Boya Tablosu görüntünün asırlar önce de önemli olduğunun kanıtıdır. Kara Sevda’ya düşmem ama Ben de severim hem aynada kendime bakmayı hem de yansımalarımın görüntüsünü kaydetmeyi. #writtenbyfatmaaltun #benimsehrim #benimkadrajım #objektifimden #bugununkaresi #fineartphotography #renkritmi #aniyakala #fotografheryerde #hergunumfotograf #zamanıdurdur #hayatakarken #fotografvakti #edebiyat #kültürsanat #bookstagram #kısahikaye #kıyıda #kıyıdadergi #bi_çimdik_mutluluk #kendimenotlar #istanbul #fotofati #fotolafci #vizördenkaleme #edebiserseri #ikikadınbirşehir (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/B7T9DykFk0qTHO849vscc2defZUG2md3ofDd680/?igshid=fqfjdor2vyfg
0 notes
☣ Chapter White: chi sono io?
#Halsey - Gasoline
Efsanelere göre rüyalar, kusursuzca tasarlanmış bir gerçeklikten kaçıştı. Herkes kaçabilirdi ama herkes rüyasını aynı şekilde kontrol edemezdi. Çünkü rüyalar ve kabuslar öyle bulanıktı ki, zihni yavaşça yiyip bitirir; sizi yavaşça yutardı. Zaman kavramı her zaman kayıptı.
Ve eğer bir Hypnos meleziyseniz, rüyada komaya girmeniz bile normal sayılırdı. Daldığınız rüyada asırlar boyunca kalabilirdiniz, bedeniniz açlıktan ya da susuzluktan ölebilirdi. Ruhunuz ise orada kilitli kalırdı.
Bir düşün, bu hayat, bu rüyalar, bunlar gerçek mi? Ve sonra burada kilitli kalman? Bir bilinmezliğin ve kaosun içinde sonsuza dek hapsolman?..
Nereden başladığımı bilmiyorum, nereden geldiğimi. Onlarla savaştığımı biliyorum. Taraf tutan taraf değildim çünkü ben her zaman zihnimle konuşurdum. Her gece kendimle konuşurdum çünkü unutamazdım. Ben kendimi boğduğum gibi bu dünyayı boğsaydım eminim ki yedi milletin ordusu beni esir alamazdı. Bu ilk olarak bir akıl hastanesinde gerçekleşmişti. Orası korkutucu ya da garip değildi, geceleri kendi kendine konuşan sesleri duysanız bile koridorlarda nöbet tutan görevliler gerçeklikten kaçışımızdı. Hikayeler eve dönmemizi söylerdi. Ben nereye aittim bilmiyorum; ama bu zihin benim olamazdı. İsmim ise yabancı gelirdi. Bu ben değildim çünkü tanımsızdım.
Eğer tanımsız bir ruh isem, o zaman neyin içindeydim? Dünyayı tanımıyordum.
"Neyin var?" Küçük kız, karşısında oturan Beyaz saçlı kıza seslendi. Başını eğmiş, kahkülleri yüzünü kapatmış. Yüzüne dağılan siyah boya ise beyaz yüzünü kirletmiş gibiydi. Genç kız, küçük kıza bakmadı. Yüzüne bakmayacaktı- çünkü bakınca iyi şeyler olmayacağını o da biliyordu. Boğulduğu düşüncelerinde boğulmaya devam edecekti. Boğulacak, boğulacak ve kendini parçalara ayırdığı gezegenlerinde ruhunu kelepçeleyecekti. İpini kaybedecek ve gerçekliğe dönüş yapamayacaktı.
Yavaşça kayboluyor ve soluyor gibiydi, ipi tutamamıştı. Bedenini ruhundan ayıran ipin ucunu bırakmıştı ve şimdi nerede olduğunu bilmiyordu. Bazen küçük bir kızın aklında hapsolmuş halüsinasyon olarak görüyordu kendini.
"Yüzün çok güzel, çok beyaz. Neden silmiyorsun?" Diyor küçük kız. Genç melezin ona yaklaşmayacağını biliyordu. Üzerinde yeşil bir pantolon, beyaz bir gömlek vardı. Elinde bir tavşanı vardı ve yanından hiç ayırmıyordu.
Genç melez, kafasını sağına doğru hafifçe çevirdi. Yere baktı, küçük kızı duyabiliyordu. Zemin yavaşça yeşil rengini almaya başlıyordu. Yavaşça dikenleşmeye başlıyor, sanki çimenler çıkıyor gibiydi. Zemin kendi renginden soluyor gibiydi.
Küçük kız, genç kıza doğru adım atıyor. Genç melez çimlerin ona doğru geldiğini fark ederek, tüm odayı giderek kaplayacağını düşünüyordu. Ne kadar yaklaşırsa o kadar boğulacaktı. Sanki çimenler yılanlar gibiydi, giderek ona yaklaşıyor ve boğmak için hazırlanıyor gibiydi. Kulübe sessizdi, bozulmuş dizüstü bilgisayardan müziğin sesi gelmiyordu. Bir genç melez zihni ile savaşıyordu. Beyaz saçlı kız, küçük sarışının yüzüne bakmıyor, gözlerini yerde gezdirerek kafasını hafifçe onun olduğu tarafa doğru çeviriyor.
"Git," Diyor Beyaz saçlı Genç Melez. Küçük kızın yüzüne bakmaya bir korku sarıyor içini. Kulübe, Kaos öncesi sakinliğini koruyor gibiydi.
Oturduğu geniş koltuğun yanında, bir ayağı kırılmış komodinin üzerinde ki bardaklar ilişiyor gözlerine. Biliyor, o da gitmeyecek. Baktığında yüzü kaybolacak, eriyecek ve bir kabusa dalış yapacaktı. İçinde ki tanrıça oraya hüküm sürecek ve ruhunu zincirleyecekti.
Ruhu dipteydi, ipi kayboluyordu.
Bardaklardan birini eliyle kavradı, elinde sıkıca tuttu, mat yeşil renginde; kendi gözlerinin yansımasına baktı. Arkasında ki duvarın değiştirdiği renk yavaşça bardağa yansıdı. Genç kız bardağı sol omuzundan hizalayarak sağında kalan duvara attı hızlıca.
Sadece çok yorgunum.. Diye tekrarlıyor içinden.
Genç kız Etrafına bakıyor, sarışın bir kız göremiyordu. Arkasına dönüyor, duvarlara bakmayı istiyor. Kafasını geri çevirerek, beyaz battaniyesinin altına tüm vücudunu saklıyor. Kulübeye bakmak istemiyordu. Eriyen bir duvar görüp kulübeyi bir sefer daha yakmayı istemiyordu. Zihni, odasına baktığında Kırılmış bir bardak ve savaş alanına dönmüş bir alternatif evren görüyordu. Nehir kadar saf olan bedeni ve ona musallat olan zihni içinde kaybolmuştu.
Genç kızın gözleri yavaşça ölüyor gibiydi. Her ovuşturduğunda siyahlık daha fazla yayılıyor ve gözleri daha da yanıyordu. Yüzünü ekşitiyor, midesinin yandığını hissediyordu. Son bir kaç gündür uyumamak için kahve içiyordu, kahvaltısız içince de çarpıyor ve midesini yakıyordu. Rüyalardan, kabuslardan ya da halüsinasyonlarından kaçamayacağını biliyordu. Sadece direnebildiği kadar direnmek ve koşabildiği kadar koşmak istiyordu. Çok yorgundu, büyük bir yükü taşıyor gibi hissediyordu.
Yavaşça eriyor gibiydi, eriyor ve her eriyişinde yavaşça süzülüyordu. Kemandan gelen tiz seslerin arasına karışıyordu. Notalarla beraber düştüğünde bir akıl hastanesinde gibiydi. Ya da bir bakım merkezi. Aklındaki düşünceleri çok karmaşıktı,onu içten içe boğuyordu. Hatırladığı sadece Yeşil, yüzünü aklında tutamadığı bir kız çocuğu, Siyah çimler ve kargalardı.
Kafasını bir süre önce perdesini çektiği penceresine doğrulttu, perdeyi kendisinin kapatıp kapatmadığından bile emin değildi; ne zaman kapattığını bile hatırlamıyordu. Kafasında bazı şeyleri toparlamayı istiyor gibiydi. Dışarıda neler olup bittiğini bilmiyordu. Belki de perdeyi açtığında kamp yanıyor olacaktı.
Beyaz battaniyesini vücuduna iyicene sarmalıyor, pencereye doğru ilerlemeye başlıyor. Genç kız yürürken bir yandan da arkasını dönüp kulübe de bir aksaklık olup olmadığından emin olmaya çalışıyordu. Kafasını kaldırarak tavana doğrultuyor, çok fosforlu bir tonda pembe rengi duruyordu. Duvarların tepelerine, çivi ile çakılmıştı; o pembe şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Bir poşete benzetiyordu, ya da poşete benzeyen kalıplı bir zımbırtıya. Kafasını geri çevirdi, daha fazla bakmayı istemiyordu. Ama yine de Kherion haklı çıkmıştı ve pembe işe yaramıştı.
Kafasını geri indiriyor, eliyle hafifçe perdeyi tutarak kendine doğru çekiyor. Her şey normal gibi, bir kaç melez yerde bağdaş kurmuş ve bir tanesi gitar çalıyordu. Etrafına biraz daha göz gezdirdiğinde her şey normal gibiydi. Odanın içinde biraz ışık girince aydınlanmış gibi hissetti, sanki kulübe bir başka alternatif evrendi. O kadar havasız kalmıştı ki pencerenin önü bile daha soğuktu. Beyaz battaniyesini kendine daha çok sarıyor ve camı açıyor. Soğuk bir rüzgar esiyor. Belki de kulübe o kadar havasızdı ki ona soğuk geliyordu. Ne zamandır bu kulübe de boş boş duruyordu? Asırlar gibi geliyordu. Belki de bir makine de olduğunu düşündüğü için zaman kavramı ona bu kadar bulanık geliyordu. Gitarın sesini dinelemeye devam ederken ince bir ses duydu, tanıdık geldiği ama çıkaramaya yeltenmemişti.
"Burada ne yaptın?" Diye soruyor Elenore, genç kızın siyaha bulanmış yüzüne bakarak. Mavi gözleri korkmaktan çok endişeyle parlıyordu. Ördüğü Kahve rengi saçları ve çikolata teni ile şaşkınca ona bakıyordu.
Beyaz saçlı kız bir süre gözlerine öylece boş bir ifade ile baktı. Kulübe fazla dağınık görünmüyordu.
"Burada bekle, Kherion'u çağıracağım. Tanrılar aşkına bu kulübeye teftişe gelmiyorlar mı? Ayrıca neden kapını hep aralık bırakıyorsun?" Diye söyleniyor, kulübeden çıkarken- iki parmağını gözlerine götürüp Beyaz saçlı kıza 'gözlerim üzerinde, ayrılma' dercesine işaret veriyordu. Arkasını dönerek koşmaya başladığında Genç Melez bir süre öylece duruyor, Afrodit melezinin söylediklerini düşünüyor. Onu dinlemişti, ama sanki beyni Elenore'un sözlerini geç algılamış gibiydi. Zihninde bir kalkan var gibiydi, bir çember; girişin ve çıkışın yasaklandığı.
Genç Hypnos melezi tekrar söylediklerini düşünüyor, 'Neden kapını her zaman aralık bırakıyorsun?'
Ve kendi kendine cevap verdi, "Çünkü güvende olmaktan nefret ediyorum."
1 note · View note
sinanblr · 7 years
Photo
Tumblr media
Özgür bir kadınım, kendimi öyle hissediyorum kim ne derse desin. Çünkü ben istediğimi yapabiliyorum. Kendimizi donatmalıyız, geliştirmeliyiz. Yani çocuğumuz bize şunu dememeli yavrularım: 'Anne, veli toplantısına giderken lastik ayakkabı giyme, şalvar giyinme, saçını aç, dudağını boya.' Çocuk geliyor annesine 'Anne ödevimiz var hadi yapalım' diyor. Annesi diyor k,'Ben bilmem, babanlan' diyor. Birine kızdım. 'Kız neyi babasınlan yapacak Allah aşkına?' dedim. 'Baksana şunun dışına çıkarmayacan boyayacan. Bunda ne var? Bunu babasınlan değil senle yapması lazım.' Ama anne 'Ben yapamam' deyince çocuk büyüdükten sonra annesini küçümsüyor. Annesini cahil sanıyor. Cahilliği de bilgisine değil, görüntüsüne bağlıyor çocuk. Oysaki ne alaka? Bu şalvarları insan on dakikada çıkarır. Kafanın içini geliştirmek önemli, içindeki düşünceler önemli.. Ben bir tane bir kadının bile düşüncelerini değiştirebilirsem, o bir kadın iki çocuk doğurur kız veya oğlan, topluma iyi birer evlat yetiştirir. Böylelikle toplum değişir. Ümmiye Koçak
4 notes · View notes
transatlantikkedi · 4 years
Text
Tumblr media
Gün ölümü....
30 notes · View notes
darkmanaltinbey · 5 years
Text
Bu kadın mileti adamı yoldan çıkarır 😂😂😂
Adamın biri bir gün bir dükkana girer ve bir plastik kova, 10 kg.lık bir boya, bir kaz ile iki tavuk alır.Satıcı aldığı malzemeleri dükkanın dışına kadar taşımasına yardım eder.
Adam tüm bu yükleri eve kadar nasıl taşıyacağını düşünürken yanına biraz yaşlıca bir kadın yanaşır ve bir adres sorar.
Adam cevaplar ;
- Orayı biliyorum yürüyerek gidebiliriz, benim evime çok yakın ama bu yükleri nasıl taşıyacağımı düşünüyorum.
'' Çok kolay '' der yaşlı kadın.
- Boyayı kovanın içine koy ve bir elinle tut, iki tavuğu da koltuk altlarına yerleştir, diğer elinle de kazı tut.
Adam yaşlı kadının dediği gibi yapar.Eve doğru yürürlerken ;
Adam :
- Şurası biraz kestirme oradan daha çabuk varırız.
'' Olmaz, der yaşlı kadın. ''
- Ya o tenhada beni duvara yaslar ve eteğimi kaldırıp bana tecavüz edersen..?!
- Yapma kadın..! Bu kadar yüküm var, Allah aşkına bunları bırakıp bu dediklerini nasıl yaparım saçmalama..!?
Kadın :
- Kazı yere koyarsın, kovayı üstüne kapatır boyayı da kovanın üstüne koyarsın...
Adam sorar :
- Tavuklar ne olacak..?
Kadın
- Tavukları ben tutarım...
0 notes
Photo
Tumblr media
İstenilen Her Ölçüde Dizaynda Kişiye ve Firmaya Özel Şeker Hamuru Gofret Pasta Baskısı
İstenilen Her Ölçüde Dizaynda Kişiye ve Firmaya Özel Şeker Hamuru Gofret Pasta Baskısı
—————————————————
Tasarım ücretsizdir
Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz
Whastpp ΘƼƼƼ_8Θ9_Θ1_47
Adres: Menderes Mahallesi 154 Sokak No 5A Buca İZMİR
—————————————————
inkilap izmir buca mahallesi mahalle ili il ilçe merkezi hürriyet inönü izkent kaynaklar cumhuriyet kaynaklar merkez karacaağaç karanfil gaziler göksu güven fırat doğancılar dumlupınar efeler atatürk aydoğdu belenbaşı barış adatepe 29 ekim akıncılar bucakoop çamlık çamlıkule çamlıpınar çaldıran çağdaş cumhuriyet dicle zafer yıldızlar yıldız yiğitler yeşilbağlar yaylacık vali rahmi bey yenigün seyhan ufuk şirinkapı menderes murathan mustafa kemal kozağaç kırklar laleli kuruçeşme yenilebilir pasta resmi üzerine fotoğraf baskı nerede yapılır satılır kağıt izmir resimli üstü gofret plakalar nasıl kağıdı makinesi fiyatlar baskısı buca lover doğum günü pastası pastacıla pastalar pastane saat bas yaş söz düğün pastam siparişi süsü pastacı ölçülü her ölçüde hazırlayan yer dükkan firma maker tasarım süsleme sanatı homemade lovers alman baby for days pastacılık malzemeleri tasarim dijital yazıcı basan çıktı renkli siyah beyaz pastamız malzemesi tasarımı gelin basta çeşitleri pastalarım evi yapımı sanati isimlik kek kalıp kalıbı art photo arcolor pass kalıpları tasarimi friday şeker hamuru kız girl elsa brawl star league of legend dizayn sunum altlığı makers master seviyorum figürü aşkına yazısı love you model keyfi pastalık pastayı market usulü pastahane ustası pastacım pastanecim pastalarımız pastaneleri room video kelime world okulu arabası araba ikonu elif ürünleri pasta101 101 a bim evim biz pastaları burada pastacılar bahçesi yummy zamanı yap çırağı kesimi bizim işimiz fason hobi yapmayı şahane 1001 gıda mürekkep mürekkebi ekipmanı yenilir yenir inlove gönder yapmak organik kokusu kokusuz home 501 menüsü kutuları 2050 pastahanesi trend tattoo jewellery tarifim oykusu gün günler pastahanem el benim işim üzeri dizaynı ekipmanları aşktır kapında iceberg yaptım sana yapıyoruz ve yemek pastakabı içi joker yapıyorum isim ismi resim pleksi yıldızım original uygulaması kraliçesi adı kral çoçuk iş bankası oyun 205 clio reno renault ford mercedes iphone dolar euro 305 seni 301 ferrari çizgi film 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 yaşa 14 şubat sevgilier baskılı fiyatları kutusu harf seti ankara print ilk foto etiket baskıcı hizmetleri dunyası ürunleri çözümleri yok baskılar makinası boya baskimo ürünler baskihane baskımaa işleri alem baskıbascom süs renkleri atölyesi calışması plakası com hizmeti altı çalışmaları baskııı boyası imalatı uygulama sonrası kalitesi ücretsiz baskım çalışması yoktur sistemleri etiketi madeni adına herşey reklam boyama baskıda modelleri hediyelik baskıhane imalat işlemleri ucretsiz ucreti baskıya hazır hastane çıkışı adam ofisi gelsin ustaları işi plus baskio devam baskıyı uygun firması uygulanabilir yaptır baskı aşkı atölye hızı hızlı örnekleri ver varsa sevgi dair üretim yurdu hediyeler için ürün fabrikası imkanı ücreti bizden yazı baskızone i̇şleme i̇şleri öğrenciler online yaptırmak faaliyeti hat işlerinizde çözüm ortağınız volarant figür grafik hediyelikler işlemi ile yedirme işleriniz odası ortamı ofis maskeliler pijama pelerin uygulamaları baski ürünü yazma pdf fotograf fırsatı farkı güzel olmuş günlüğü baskıhanem hizmet odasi kursu hakkında uyguluyorum ilanları uzmanı ürünlerimizden var modeller ideal lol oner pijamaskeliler makinasi unicorn çizimi çubuğu çubuk kolay easy kurabiye öğren jeli jel jelleri aşk öner ölçüleri öğrenci şablonları şablonu şablon şikayet şeridi zinciri evde aparatı ameliyatı ciğeri jelibon önerileri öncesi şekilli şekilleri temizleme corel photoshop illustratör temizliği üretimi videoları zayıflama zararları basket basketbol futbol tavuk mix orjinal vegan vejeteryan youtube baskıları acil imalatçıları özel has şahsi kısa birinci üretici ana satılık kişiye sayı yayın hemen yakın şimdi hususi harika mükemmel çılgın parlak müthiş görkemli dehşet kişisel nerde en temiz çalışıyor çalışan getir ihtiyaç arıyorum bulunur neresi zaman tamamen süper benzer hesaplı maliyet zarar düzgün dayanıklı çabuk sürede kaliteli gönderim ehli güvenilir fena şık basım oldukça an aniden fırsat kampanya kampanyalı kullanılır aceleci acilen derhal süratli acele açık geçikmeden dakika saniye teslim dakik çabucak hoppadak vakit kaybetmeden şipşak şıpdiye sadece tam anında birazdan dakikasında çarçabuk ivedik sağlamak sırf yakında sağlam doğru doğdudan satıcı hala henüz halihazırda ancak yeni daha nereye istek ucuza makul düşük masrafsız indirimli
0 notes
kalbiminankaras · 6 years
Text
Güzel Bir Gün
Öyleyse kapa gözlerini; sana iyi gelen güzel bir şeyi, hatırası şifa verecek güzel bir günü hatırla.
Üzerinde minik, renkli çiçekler olan uzun, yazlık bir elbise giymiş, yürürken etekleri beyaz kelebekler gibi uçuşuyor etrafınızda. Seni içinden geçtiğiniz anın gerçekliğine inandırmak ister gibi, her adımında kaldırımı tık tık dövüyor arkası açık, yazlık pabuçlarının topukları. Annen, düşersen, dizini kanatacak bütün kaldırımları döver, korkma. Yanı başında bu güven verici ses, elini kavramış bu şefkatli el varken, kim ne yapabilir ki zaten sana hayatta?
Bir zaman, şimdi tarih kadar eski görünse de bir zaman, hakikaten geçtin sen o yoldan. Şimdi kapat gözlerini ve o yolun yürünüşünü hatırla.
Mesela tepede pırıl pırıl bir güneş, mesela kalbinde nedensiz bir neşe. Evet neşe de hâlâ hayatta.
Kumsala iniyorsunuz. Denize koşturacaksın birazdan. Kollarında renkli kolluklar olacak, o zaman hiç boğulmazsın. Akşam üstleri deniz yükselince, yürüyerek gittiğin birinci kumluktan dönmek güçlesiyor. Ama kollukların var, korkma. Hem birinci kumlukta kimse boğulmaz.
Kapat gözlerini, kapat ve kimsenin boğulmadığı o günleri hatırla. Düşünsene, kolluklar icat edilmiş ama boğulmak icat edilmemiş daha.
Birazdan yeni arkadaşlar bulacaksın. Bak bu Ali, bu Merve, bunlar Yasemin'le Ercüment. Ercüment'in yüzünde çiller var, Merve kumdan kale yapmayı seviyor. Ali'nin atı yok ve Yaseminler Almanya'dan gelmiş, saçları annesininkine benziyor. Yasemin'in sarı saçları güneşte pırıl pırıl parlayacak. Daha önce hiç tanışmadınız, olsun, onlar canını yakmaz, birbirinizin canını yakmayı öğrenecek kadar büyümediniz daha. Korkmadan sevebilirsin hepsini ve seni sevmelerine izin verebilirsin kolayca.
Kimsenin kimsenin canını yakmadığı günlerin hafifliğini hatırla.
Siz denizde oynarken, belediyenin hoparlöründen bir anons geçecek. Kasaba da biri ölmüş. Filancanin annesi, filancanin karısı. Merhumenin naaşı, öğle namazına müteakiben... Sen müteakip in anlamını düşünürken, sahile birden bir sessizlik çökecek. Tatilciler, pamuk helvacı, seyyar dondurmacı, ağaç gölgeleri, dalga sesleri, kuşlar ve herkesten gizlenmiş sincaplar, bir an öylece duracaklar kıpırtısızca. Geçip giden bir ömrün ardından saygı duruşudur bu. Kısa sürecek sen pek anlamayacaksın ne olup bittiğini. Ve bunu hatirlamayacaksin da muhtemelen sonra. Bir gün hatirlaman gerekirse, ölümü boşver ama, ardında bıraktığı o hürmetli, o ulu, o muhteşem sessizliği; yaşamak fırtınasından önceki o kudretli sessizliği hatırla.
O güneşli yaz gününde dalgakıran oynamayı icat edeceksiniz saçları güneşte parıldayan Yasemin'le. İki elini ayaları birbirine değecek şekilde birleştirip bütün vücudunla kendini öne iteceksin, yaklaşan ilk dalgayı ortadan ikiye böleceksin. Dünyanın en saçma şeyi olduğunu hiç düşünmeden defalarca bunu yapacaksın arka arkaya. Yasemin gülecek, sen guleceksin. Teklifsizce gülmeyi, bir kahkahayi paylaşarak yuceltmeyi hatırla.
Annen kıyıdan seslenecek. Kıyıya çıkacaksın, sana ve arkadaşlarına dilimlenmiş karpuz verecek. Vermekle hiç bir şeyin azalmadığı zamanlardasın.
Karpuzların siyah çekirdeklerini hatırla. O an hayattaki en büyük derdin onlardi. Ağzına gelenleri yutmak istemeyip kuma tükürüyordun ve bunu yaparken sarı minik kum taneciklerini nasıl olduğunu anlayamadan yüzüne gözüne bulaştırıyodun. En büyük derdin bu olacak sanıyordun. Yanildigini hatırla.
Annesi çağırınca Yasemin'in gitmek zorunda kaldığını hatırla. Kalbini kırmıştı bu biraz. Yaseminler hiç gitmez gibiydi, böyle olmadığını öğrenmek pek hoşuna gitmedi. Oysa Yaseminler hep gider. Bekle, bekle, bunu hemen öğrenme; ileride, çok sonra, umalım ki çok sonra, nasılsa öğreneceksin.
Unut, şimdilik Yasemin'in gidişini unut. O sıcak ferah yaz gününü ve birlikte dalgaları nasıl kırdığınızı hatırla.
Eve dönerken belki balık alırsınız. Balık alırsanız sarı gazoz da muhakkak. Belki baban vardiyaya kalmaz, belki akşam hep birlikte yersiniz. Dur, neyse, dur, babanı karıştırma.
Hatırla, çocukluk uçsuz bucaksız bir gökyüzü kadar genişti. Eğer istersen bir ucundan bir ucuna kosabilecegine inanırdın. O kadar genişti ki, her yerine basacak zaman bile bulamadın. Sen koşarken kötü şeyler de oldu aslında, ama onları hatırlama. Çocukluğun en güzel yanı, sonradan bakınca bazı şeyleri unutmuş gibi yapabilmektir sonuçta.
Hatırla, renkli kalemlerin vardı, onları hatırla. Bütün beyaz sayfaları boyamak nasıl da yakışırdı sana. İnsanları morla cizebilirdin, dağları kırmızıyla, denizler turuncu olabilirdi ve güneş yemyeşil parlardı canın öyle istiyorsa. Karpuzlar agactaydi ve armutlar toprakta. Hatıran da sincapları bile gizlemedin mı kumsala? Nasıl hatırladığın nasıl yaşadığından önemlidir belki. Kendine minik yalanlar söylemeyi çoktan öğrenmişsindir herhalde, değil mi ?
Al renkli kalemlerini ve adını geçmiş koyduğun bir beyaz sayfa aç şimdi. Çiz en baştan nasıl hatırlamak istersen. Nasıl istersen... öyle hatırla.
Biliyorum Yaseminler ve hatta annenler bile gitti zamanla. Beyaz güvercin eller seni bıraktı. Neşe bıraktı, can simitleri, kolluklar bıraktı, boğulmayı bilmemek bıraktı, kimsenin kimseyi incitmeyi bilmediği zamanlar; paylaşılarak çoğalan kahkahalar bıraktı. Ama renkli kalemlerin hâlâ o eski kutuda. Aç gözlerini istersen. Bir de beyaz sayfa bul kendine. Bir beyaz sayfa bul ve yine istediği gibi boya.
Çünkü bir gün, ileride çok karanlık bir gün, gözlerini kapayıp kaçmış bir fırsat, geçmiş bir safahat gibi bugünü andığında, diyeceksin ki ne mutluymuşum aslında. Aç gözlerini iyisi mi aç. Kalanlar aşkına yeni bir sayfa daha boya. Gökyüzü hala geniş, dünya hala uçsuz bucaksız bir tarla. Bir ucundan bir ucuna... eğer istersen.
Bunu hatırla.
Nermin Yıldırım
1418'20:26 💦
1 note · View note
7ncihis · 7 years
Note
Hiç kardona çekmemişsin bu saatte uyanmak nedir?! Bak bana, sabahın nurunda kardeşim dikildi başıma abla kalk denize gidicez diye.... ahhhhh yok cicim ben senin gibi değilim gayette güzel olduğumu düşünüyor ve biliyorum kdkjdjdj bacakları kesilecek kişiler listemde sende ilk sıradasın bil yani kdjdjdjrn ben formunu koruyan bir bayanım piliiiiisssss kdjdj valla ne umursıycam ölümlü dünya yemeyip ne yapıcam hfjdjjdj demek istediğimi anladın dimi?nsjs yani belki hayranımdır bilemeycem kdjdjsjb🌙
daha erken bile uyandım beee,sus alsjdgd tabii tabii güzelsindir,kirpi bile yavrusunu pamuğum diye severmiş takma kafanaa aksjdhgf sen zor kesersin o boyla taşıyabilecek misin sonra alskjdhgfs fazla da salma kendini tamam ölüm dünya ama abartma yani aksjhdgf ya yoksa sen de mi boya,kasa bakıp hoşlanan kızlardansın? ya bırakın allah aşkına ya sende öyle olma bari inan gözümden düşersin :( artık kimse kalbe bakmıyor hep fiziğe bakıyor nasıl bir zamana geldim ben ya :(
0 notes
hakkindabilgi-blog · 7 years
Text
Büyü Nedir ? Büyü Nasıl Yapılır? Büyücülük Büyü Günahmı ? Kimler Büyü Yapar ? Büyü Çeşitleri
Büyücülüğün kökü çok eskilere dayanmaktadır. Öyle ki, Hazreti İbrahim’in peygamber olarak gönderildiği Babil halkının önceleri ruhlara ve meleklere ibadet eden, daha sonra da yıldızlara, aya, güneşe ve bunlar adına yapılmış putlara tapan kimseler olduğu rivayet edilmektedir. Günümüze kadar gelip ulaşan ve özellikle inancı zayıf kimseler arasında yaygınlaşan yıldız falına inanma ve yıldızların gücüne sığınma da onlardan kalmıştır. Kendisiyle alakalı ayet-i kerimelerde açıkça görüleceği üzere, Hazreti İbrahim, muhataplarını iknâ etmeye çalışırken sık sık ay, güneş ve yıldızlara atıfta bulunmuş; böylece o dönemde öne çıkan ve devrin insanlarınca değer verilen meseleleri de nazara vermiştir. Cinleri yardım için çağırma gücüne sahip olduklarına ve bazı gizli güçleri diledikleri gibi kullanabileceklerine inanan Babilliler, bu yönleriyle Mısır medeniyeti üzerinde de çok büyük izler bırakmışlardır. Babil’den kalan falcılığı ve sihirbazlığı daha da ileri götüren Mısırlılar çoğu meseleleri büyüyle halletmeye çalışıyor, gözbağcılık yapıyor ve hemen her hususta illüzyona başvuruyorlardı. Eski Mısır, dünyalarını yalan üzerine bina eden gözbağcı sihirbazlarla, onları bu işe sevkeden mütekebbir Firavunların hakimiyetindeydi. Bazı Yahudiler arasında da sihre itikat pek revaçta idi. Cin ve peri çağırmak, kötü ruhları esir almak, gizli güçleri kullanarak harikalar meydana getirmek, büyü ve efsun yapmak gibi şeyler Yahudiler arasında da mevcuttu. Fakat, bunların kaynağı İsrailoğulları ve Tevrat değildi. Onların batıl inançları da, tılsımlarla güç kazanmaya ve büyüden kuvvet almaya bağlı bir akım olan Kabalizm’in menşei gibi, Eski Mısır’ın putperest anlayışına ve Firavunların sihirbazlarına dayanıyor, hatta Babil’e kadar uzanan bir çizgi takip ediyordu. Druidler Çinliler de büyüyle yakından ilgileniyorlardı. Haddizatında, eskiden iyi–kötü bütün ilimler, hep uzak doğudan geliyordu. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “İlim Çin’de bile olsa gidip alın!” sözünü sadece ilim iştiyakına ve araştırma aşkına bağlamak doğru değildir. Allah Rasûlü daha uzak bir yeri de işaret edebilirdi; fakat, Çin’i nazara vermişti. Demek ki, belli bir dönemde eski dünya itibarıyla Çin’de ilim çok gelişmişti. İlmin gelişmesinin yanısıra efsanevî şeylere olan ilgi de artmış; sihir de yaygınlaşmıştı. Dinler tarihine göre, tenasüh eski Mısır halkının “Hermes”ine dayanmaktadır ve Pisagor (Pythagoras) vasıtasıyla kadîm Yunan’a götürülmüştür. Pisagor, ruha dair bazı düşünceleri Mısır’dan İyonya’ya taşırken, görünmez kuvvetlere hükmetme düşüncesini de taşımış, zamanla Yunan-Roma medeniyetinde de, Şark’ta olduğu gibi, büyücülük ve falcılık rağbet bulmuştu. Hârut ve Mârut Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in muasırı olan Yahudiler arasında da büyü çok yaygın idi. Onlar Hazreti Süleyman’ın –hâşâ– büyük bir sihirbaz olduğunu, hükümdarlığı sihir ile elde ettiğini, ins ü cinne de yine büyü ile hükmettiğini söylüyor; aynı yolla hem çok güçlü hâle gelebileceklerini hem de başka kavimlerin içine korku salacaklarını düşünüyorlardı. Kur’an-ı Kerim, Hazreti Süleyman’ın bir peygamber olduğunu bildirince, onlar –hâşâ– “Muhammed Süleyman’ı peygamber sanıyor, halbuki o bir büyücüdür” demişlerdi. Cenâb-ı Hak, Bakara sure-i celîlesinin 102. ayet-i kerimesiyle onların bu iddialarına cevap vermiş ve şöyle buyurmuştu: “Tuttular Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre girmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre girdiler. Halka sihri ve Babilde Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: “Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayasınız!” demedikçe hiç kimseye (sihir yapmaya vesile olabilecek) bir şey öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Fakat, onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Doğrusu, büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını da pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara, 2/102). Bu ayet, Hârut ve Mârut kıssasının özünü ve içyüzünü de açıklamaktadır. Bazı müfessirler, onların birer melek değil sembol ve mecâzî ifade olduğunu söyleseler de, genel kanaate göre, Hârut ve Mârut, Süleyman Aleyhisselam döneminde Babil’de insan şeklinde ortaya çıkan, kötülük için kullanmamaları şartıyla insanlara sihir ilmini öğreten ve insanlar için imtihan vesilesi olan iki melektir. Bu ilmi kötülük ve küfür yolunda kullanan fâsıkların aksine, Hârut ve Mârut, “Biz imtihan vesilesiyiz; biz hem kaybettiririz, hem de kazandırırız; bu öğreteceğimiz şeyler fitneye müsaittir ve kötüye kullanılması da küfürdür; aklınızı başınıza alın ve bu imtihanı kaybetmeyin.” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmiyor ve muhataplarını suistimale karşı uyarıyorlardı. Haddizatında, Merhum Hamdi Yazır’ın da dediği gibi, bu iki meleğin öğrettiği bilgiler bizatihi sihir değildi, ancak o bilgiler sihir yapmaya ve suistimal neticesinde küfre düşmeye de açıktı. Nitekim, söz konusu ayette “o iki meleğe indirilen şey” hakkında açıkça sihir tabiri kullanılmamış, o “şey” sihre atfedilmiştir. (Detaylı anlatımı için tıklayınız) Binlerce yıl önce, Babil, Mısır ve Asur’daki erkek ya da kadın tüm büyücüler, geleceği görmelerine yardım eden insanüstü güçlere sahip olduklarını öne sürerlerdi. Gökyüzündeki yıldızları, kuşların uçuşlarını inceleyerek, el falına bakıp avuçtaki, yüzdeki, vücuttaki çeşitli benlerden anlam çıkarmaya çalışarak geleceği saptamaya çalışırlardı. Ayak izlerinden, kişilerin kullandıkları eşyalardan kalem ya da boya ile çizilmiş resimlerden, tütsülerden, kokulu otlardan yararlandıklarını söylerlerdi. Ayrıca çeşitli ilaçlar, zehirler, mutluluk, mutsuzluk ve aşk iksirleri satarlardı. Krallar, hükümdarlar bile zamanın büyücülerine önem verirler, onların düşüncesini almadan hiçbir işe girişmek istemezlerdi. Hatta savaşa girmeden önce, özel kahin-büyücülerine danışıp aldıkları yorumlara göre hareket ederlerdi. Bu tür kahin-büyücüler, sihirbazlık ve falcılık da yaparlardı. Uzak yerlerdeki herhangi bir kişinin ne yaptığını, nerede olduğunu ve hatta ne yapmak istediğini bile söyleyebileceklerini öne sürerlerdi. Eski İbraniler de büyücülüğe inanırlardı. Tevrat’taki, “Büyücüleri aranızda yaşatmayın!” sözleri, Avrupa ve Amerika’da korkunç bir büyücü avının başlamasına neden olarak binlerce kişinin öldürülmesine yol açmıştı. Eski Yunan büyücüleri, ay ve ölüm tanrıçası olarak tanıdıkları HECATE ‘nin kendilerine kuvvet verdiğini sanırlardı. Bu büyücüler, güya büyük bir sihirbazlık hüneriyle hortlakları ayaklarına çağırırlar; insanları deli ederler; çeşitli otlardan tehlikeli zehirler yapar ve ölü eti yerlerdi. Bu gibi, tehlikeli büyücüler, Yunanistan’ın en çok “Tesalya” bölgesinde bulunurdu. Yunanlıların kötü büyücüleri olduğu gibi iyi büyücüleri de vardı. Bunlar tarlalardaki ürünlere bereket getirirler, savaşlarda düşmanı yenik düşürürlerdi. Bazıları, gemicilere “Rüzgar Torbaları” satarlardı! Denizlerde ansızın rüzgar kesildiği zaman yelkenli gemilerin hareket etmelerine olanak olmadığından, en iyi çare, büyücülerin kuvvetine inanmaktı! Rüzgar satan büyücüler, insan üstü bir güçle topladıklarını söyledikleri rüzgarları, kumaş torbalar içine üçer gemici düğümüyle bağlayarak gemicilere satarlardı. Düğümleri çözer çözmez rüzgarlar dışarı fırlar, gemilerin yelkenlerini şişirirdi! Düğümleri çözünce, rüzgar dışarı fırlamazsa ne olurdu? O zaman, ya o rüzgar torbası kötü duaya uğramıştı ya da sahte bir büyücü onları aldatmış demekti! Eski Romalılar da iyi olsun, kötü olsun, tüm büyücülerden korkarlardı. Bazı Romalı hükümdarlar ülkedeki tüm büyücüleri sınır dışı etmişlerdi. Zaman zaman, büyücülük yaptığı sanılan kuşkulu kimseler, uçurumlardan aşağı atılarak öldürülüyorlardı. Avrupa’nın ilk büyücü avı, M.S. dördüncü yüzyılda Roma kentinde başlamıştı. İmparator Valens , büyücülükle uğraşan herkesi en ağır şekilde cezalandırmaktan çekinmiyordu. Hatta, hastaları iyi etmek için çeşitli otlar kaynatarak ilaç yapmaya çalışanları bile ortadan kaldırıyordu. Midesindeki ağrıyı durdurmak için, kendi kendine sihirli kelimeler mırıldanan bir çocuk ölümle cezalandırıldı. Zamanın din adamları, büyücülere, şeytan tarafından yönetilen kötü ruhlar gözüyle bakıyorlardı. “Büyücü” kelimesi yeni bir anlam kazanmıştı artık. Bu anlama göre büyücüler, doğrudan doğruya şeytanın kendisinden ya da putperestlerin tanrılarından insanüstü kuvvetler alan kimselerdi. İlk önceleri, büyücülükle suçlanan kimseler çoğunlukla ağır cezalara çarptırılmak yerine, bu işlerden el çekmeye ya da günah işledikleri için oruç tutmaya çağırıldılar. Bazen de, para cezalarına çarptırılırlar ya da bir süre tutuklanırlardı. Geniş anlamda ilk büyücü avı, on üçüncü yüzyılda Roma Katolik Kilisesi tarafından bir soruşturma(Engizisyon) ile başlatıldı. Bu soruşturmanın amacı, “Dinsizleri” araştırıp bularak cezalandırmaktı. Bu dinsizler, kilisenin öğretilerine inanmayan kişilerdi. Büyücülere şeytanın uşakları dendiği için, onlar herzaman Tanrı’nın da düşmanıydılar. Bu yüzden dinsiz sayılıyorlardı. Soruşturma yönetimi bu kimselere işkenceler yaptırıyor, gerekirse bunları yakarak ortadan kaldırıyordu. On dördüncü yüzyılda “Kara Ölüm” denilen bir hastalık salgını, Avrupa’da yaşayan insanların üçte birini yok etti. Büyücüler, bu salgın sırasında içme suyu kuyularını zehirlemek ve şeytanla birlik olarak hastalığı çevreye yaymakla suçlandılar. On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda, kötü büyücülerin sayısı gittikçe yükseldi. Hatta o kadar yükseldi ki, tüm Avrupa ülkeleri sanki onlar tarafından yönetiliyordu. Kristof Kolomb, Amerika’yı bulduğu sıralarda, büyücüler arasında kitlesel tutuklanmalar ve cezalandırmalar sık sık görülür bir duruma geldi. Bu arada yüzlerce yıl boyunca, binlerce suçsuz insan asılarak ya da yakılarak öldürüldü. Örneğin bir sabun büyüsü kara büyüdür. Kaşık büyüsünde fakat eşleri birbirinden ayırmaktır. Kaşık büyüsü yapılmış olan çiftler bir süre sonrasında büyük mesele yaşamaya başlarlar ve kısa bir süre hemen sonra bu tartışmalar ayrılığa kadar gider. Büyü Nasıl Yapılır? Bundan dolayı kaşık büyüsü güçlü bir ayırma büyüsüdür. Ek olarak bir insanoğlunun ölümüne kadar neticelere varılan ölüm büyüleri bile vardır. Bu büyüler son derece tehlikeli büyü türleridir. Birçok kötü niyetli büyücüler kara büyüleri etken olarak yapıyorlar, bize düşen görev ise bu kötü büyüleri bozmak ve etkisiz hale getirmek. Çok eski zamanlardan beri yapılan çok sayıda büyü çeşitleri de halen büyük bir sıklıkla yapılmaya devam etmektedir. Her şeyden önce kara büyü yapmak için bazı araç ve gereçlere ihtiyaç duyulduğu gibi bu büyüyü hazırlamak için hiçbir araca ve gerece ihtiyaç duyulmaksızın da yapılabilir. Bu tılsımı hazırlayan hoca öncelikle yüksek gizli saklı saklı ilimler bilgisine sahipse ya da kendi cinleri olan bir hocaysa gayet tabi ki bu büyüyü hazırlarken hiç bir malzemeye ihtiyaç duymadan sadece yazılı olarak hazırlayabilir. Genel anlamda büyük bir emek ve vakit gerektiren bir işlemdir. Aslında görüldüğü şeklinde ya da düşünüldüğü şeklinde bayağı bir uygulama değildir. Çünkü kara büyüyü hazırlayan hoca özellikle haftanın belli geceler kalkarak ya da hiç uyumayarak o gün için yapılması gereken detayları yapmak zorundadır. Büyü Nasıl Yapılır? 1 Örneğin salı gecesi yapılması gereksinim duyulan işlerle cuma gecesi farklı süre dilimlerinde yapılması gereksinim duyulan işlemler birbirinden değişiktir. İşte bu nedenle büyük dikkat ve emek gerektiren bir süreçtir bu sihrin hazırlanmasındaki süreçtir. Aşk büyüleri genel olarak yapılışları farklı ama gayeleri aynı olan bir uygulama şeklidir. Aslen aşk büyülerinin yapılışları bu büyü hazırlanırken kullanılan malzemelere göre farklılıklar gösterir. Maksimum kullanılan aşk büyüsü şekli aslında bir nevi de bağlama büyüsü olarak da bilinmektedir. Çeşitli bitkilerin bir araya getirilerek ve birleşimi sağlanarak çok güçlü bir kara büyü elde etmek mümkündür. Veya çeşitli hayvan parçalarını toplayarak ve bunları birlikte kullanarak gene çok etkili neticeler alınabilir. Elbet bu yalnız bu karışımları bir araya getirmekten ibaret değildir çünkü bu malzemeler bir tek bir araç işlevi görür aslolan önemli olan hazırlayan hocanın bilimsel bilgisidir. Bu bilgilerle birlikte hazırlanan tüm kara büyü çeşitleri çok şiddetli tesir gösterecektir. Büyü Nasıl Yapılır? 2 Kara büyülerin insanlar üzerinde birçok doğrudan tesiri olmaktadır, bunlardan bazıları, kısa süre içinde hastalanıp yatağa düşmek, kısa süre içinde işini kaybetmek, evlilik içi çok ciddi problemler yaşamak, hayata karşı tutunamamak, kuvvetsiz hissetmek, kendisini sadece sezmek, geceleri ciddi kâbuslar görerek uykudan uyanmak başlıca kara büyünün etkilerindendir. Nasıl başınız ya da vücudunuzda bir yeriniz ağrıdığı süre hastaneye gidip bir doktora görünme ihtiyacı duyuyorsanız, haiz olduğunuz birlikteliğin bozulması halinde de bir hocadan yardım almak sizler için en doğru seçenek olacaktır. Hayatın çok kısa bulunduğunu ve size mutlu bir yaşam için vaktinizin çok olmadığını hatırlatmak isterim ki siz bu bilince vardığınızda anlarsınız ki boşa vakit geçirecek bir zaman lüksünüz yoktur. Büyü Nasıl Yapılır? 3 Öyleyse hemen şu andan itibaren kendi mutlu geleceğiniz için gerek eşinizle gerekse sevgilinizle yaşamış olduğunuz problemlerin tümüne çare aramak için harekete geçin ve dikkatsizlik etmeyin ki eğer siz kendi yaşamınızda yanlış giden bir birlikteliğin kendi kendine düzelmesini beklerseniz sadece ama sadece kendi kıymetli zamanınızı kaybetmiş olmuş olmuş olursunuz. Bazen süre iyi bir ilaçtır fakat çoğu süre en iyi seçenek derhal harekete geçerek radikal bir ekip kararlar alıp bu kararlarımızı kendi yaşandığımıza bütünleşmiş etmemiz daha doğru ve akılcı bir tutum olacaktır. Bu yazımda sizlere kara büyü çeşitleri hakkında bilgiler verip, sizlerin kara büyüler hakkında bilgi edinmenizi sağlayacağım. Bilindiği gibi kara büyü bir tür kötülük büyüsüdür. Kara büyülere örnek olarak verecek olursak, sabun büyüsü, kilit büyüsü, domuz yağı büyüsü, balmumu büyüsü ve kaşık büyü gibi bir çok örnek verebiliriz. Bunların dışında daha bir çok kara büyü çeşitleri vardır. Bu yazdıklarım en fazla tercih edilen kara büyü çeşitleridir. Kara büyülerin tercih edilmesindeki önemli bir faktör bu büyülerin uygulamalarının kolayca yapılabilir olmasından kaynaklanmasıdır. Diğer büyü türlerine göre kara büyüler hem yapılış aşamalarında hemde uygulama aşamalarında diğer büyülerle karşılaştırıldıklarında çok daha kolay yapılmaları ile dikkat çekerler. Bir insanı evden uzaklaştırmak için yapılan kara büyüler: Sizin hayatınızı zehir eden ve sizin mutsuz olmanız için elinden gelen her şeyi yapan bir düşmanınız yada sizi sevmeyen bir insan olabilir. Çoğu zaman bu durumlar gelin ve kaynana arasında yaşanır. Gelinini sevmeyen bir kaynana kendi oğlunu etkilemek ve kendi sözünü dinletmek için farklı tutumlar içine girebilir. İşte böyle bir durumda aynı evde yaşayan gelin kaynanasını evden uzaklaştırmak için kara büyülerden yardım olabilir. Bu şekilde evde yaşayan diğer kadın bu evden uzaklaştırılmış olur. Bir insanın sağlığını zarar vermek için yapılan kara büyüler: Bir diğer kara büyü çeşidi de o insanın sağlığını kötü yönde zarar vermek için yapılan türleridir. Örneğin bazı insanlar diğer insanlardan çok ciddi şekilde zarar görüyor olabilirler. Bu durumdan kurtulmak için diğer insana kendi elleriyle zarar vermek istemezler bunun bilinmemesini ama o insanın zarar görmesini hatta sağlığını kaybedip yataklara düşmesini isterler. Bu noktada size düşman olan kişiye zarar vermek için, onu hastalık sahibi yapmak için bu tılsımın gücünden yararlanabilirsiniz. Bir insanın yaşamına son vermek için yapılan kara büyüler: Aslında bu en tehlikeli tılsım şeklidir, özellikle bu tür büyüler bir insanın yaşamını bitirecek kadar güçlü tılsımlardır. Bazen bazı insanların nefret ettikleri, öldürmek istedikleri kişiler olabilir işte bu noktada bazı kişiler sevmedikleri, hatta nefret ettikleri bu kişiden tamamen kurtulmak için onların ölümüne kadar tesir edecek bu büyüleri tercih ediyorlar. Bir evli çifti ayırmak için yapılan kara büyüler: Bu uygulamada ayrılmasını istediğiniz eşleri kısa süre içinde birbirlerinden nefret ederek ayrılmasını sağlayabilirsiniz. Bu tılsım yapıldıktan sonra o ailenin içinde sürekli ciddi tartışmalar başlar, eşler artık birlikte aynı yatakta yatamaz duruma gelerek sürekli kavga etmeye başlarlar. Bu tartışmalar gün geçtikçe daha da kuvvet kazanarak devam eder. En sonunda gelinen nokta ayrılmak olacaktır. Bu çift artık bu zamandan sonra kara büyü çözülmediği sürece ayrılmak zorunda kalacaklardır. Bu evliliği kurtarmanın tek yolu yapılan kara büyüyü tespit edip onu hemen bozdurmak olmalıdır. Bu yapılmadığı sürece bu evliliğin kurtarılması maalesef mümkün olmaz. Bu çift bu büyünün tesiri devam ettiği sürece asla birlikte olamaz ve yakın zaman için ayrılmak yada boşanmak zorunda kalırlar. İş yerinde size zarar veren insanları sizden uzak tutmak için yapılan kara büyüler: Bu sorunla çoğu insan karşı karşıya mutlaka hayatında bir kez dahi olsa karşılaşmıştır. İş yerlerinde birbirini çekemeyen birbirine karşı nefret besleyen pek çok çalışan olabilir. Hatta sizin yükselmenizi istemeyen yada sizin makamınızda gözü olan bazı kişiler size karşı kara büyü yaptırabilirler. Veya bunun tam tersi olabilir eğer sevmediğiniz bir insanla aynı ortamda çalışmak istemiyorsanız onu bulunduğunuz iş ortamından uzaklaştırmak için kara büyü yaptırabilirsiniz. Bu şekilde rakibiniz olan kişi bundan sonra asla size zarar veremez zaten kısa bir süre sonra o iş yerinden ayrılmak zorunda kalır. Pamuk Çekirdeği Büyüsü Üç tane pamuk çekirdeğinin üstüne birer kere tuncina duası okunur. Sonra evlenmesi istenen kişilerin ismi söylenir ve çekirdekler kişilerin kapısının eşiğine gömülür. Kısa süre sonra evlenmesi istenen kişilerin evlendiği söylenir. Kurşun Büyüsü Bir levha kurşunun üzerine istenen kimsenin ve annesinin isimleri yazılır. Sonra tuncina duasının baş kısmı yazılıp ateşe atılır. Kurşunu atarken de “Bu kurşun nasıl erirse… o da benim için öyle erisin bana gelsin!” denir. Kurşun eridiğinde o kişinin dayanamayarak geldiği söylenir. Saygı İçin Büyü Sevdirmek için bu büyüden de faydalanılır.Böylece kendisini sevmeyen, beğenmeyen birini dahi kolaylıkla bağlar. Bu büyü yapıldığı zaman büyülenen kimse deli gibi aşık olur. Büyü yapanı görmediği zamanlar kederinden hasretinden ölecek hale gelir. Pek çok çeşit muhabbet büyüsü bulunmaktadır. Büyülenen bir yiyeceği istenen kimseye yedirmek veya okunmuş çiçeği koklatmak gibi durumlar yeterlidir. At Nalı Büyüsü Eski bir at nalının üzerine sevmesi istenilen kimsenin ismi ve Ayetülkürsü suresi yazılır. Küllü bir ateşin dibine nal yerleştirilir, yalnız önemli olan bu ateş hiç sönmemelidir.Ancak ateş yandığı sürece o kişinin aşkı devam edecektir. Biber Büyüsü Bir top kırmızı biberin çekirdekleri çıkarılarak kırk bir tanesi ayrılır ve diğerleri atılır. Her çekirdeğe bir Yasin suresi okunur ve bu çekirdekler tekrardan biberin içine doldurulur. Biber ateşe atılırken de “Bu biber nasıl yanarsa… o da benim için öyle yansın bana gelsin” denilir.Yedi gün süreyle bunu tekrarlamak gereklidir. Bakır Büyüsü Bir bakır levha üzerine Allah’ın sıfatları yazılır ve yüksekçe bir yere asılır. Her gün seher vaktinde kalkılacak bu bakıra bakılacak ve istenen kimsenin helal sevgisi için dua edilecektir.Böylece o kimse gelir ve bakır orada durduğu sürece bir daha da ayrılmaz. Yarasa Büyüsü Yarasa kesilerek kanı sevilen kimsenin eşyasına veya üstüne sürülür.Yada bu kandan bir iki damlası istenen kimsenin içeceği bir şeye karıştırılır. Yarasanın ölüsü de o kişinin kapı eşiğine gömülür. Büyülenen kimse aşık olur ve bir daha da ayrılmaz. Tırnak Büyüsü Bir kimsenin kestiği tırnak, bir kap içinde yakılıp kömür haline getirilir ve ince ince dövülerek toz haline getirilir. Bu toz, sevmesi istenen kimsenin yiyeceğine veya içeceğine karıştırılır. O kimse bunu yedikten yada içtikten sonra bağlanır ve bir daha ayrılmaz. Nohut Büyüsü Kırkbir tane nohudun her bir tanesine bir İhlas duası okunur.Daha sonra nohutlar bir kaba konularak ağır ağır pişirilirken sevmesi istenen kimsenin ismi tekrarlanır. Nohutlar iyice pişince o kişinin içine büyük bir aşk ateşi düşer. Her şeyi terk ederek koşa koşa ona geldiği söylenir. Kuru Üzüm Büyüsü Yirmi bir tane kuru üzüm tanesinin üstüne bir Yasin okunur.Daha sonra bunlar bir kapta ağır ağır kavrulur. Üzümler kavrulurken de bir kara dut, bir beyaz dut çubuğu ile bunlar karıştırılır. Bir yandan da “Falanın oğlu ya da kızı… aşkımdan ak dut gibi sararsın, kara dut gibi kararsın. Yemesin içmesin, gözüne uyku girmesin, beni görmedikçe rahat etmesin!” diye tekrarlanır. Üzümler kavrulduktan sonra iki gün içinde büyü yapılan kimse çıkıp gelir. Saç Büyüsü Sevilen kimsenin yedi tel saçına Ya Vedut duası okunur ve saçlar ateşe atılıp yakılır. O kimse aşktan delirecek gibi olur ve yapan kişiye gelir. Sicim Büyüsü Bir sicimin üzerine kırk bir düğüm atılır. Bu istenen kişinin geleceği sırada kapının önüne bir paspasın altına yerleştirilir. O kişi oraya bastığı an bağlanmış olur. Bir daha da ayrılmayı düşünmez. Yalnız her düğümü atarken o kişinin adını söylenmelidir.. Bakla Büyüsü Kırk bir tane baklanın üstüne bir adet Esma çekilir. Ondan sonra baklaların her gece bir tanesi ateşe atılarak, “…benim aşkımdan yanıp tutuşsun ve hemen gelsin” denilir. Kırk bir gece içinde gelmesi istenen kişinin geldiği söylenir. Bazen daha birkaç bakla yakıldığı halde çıkıp gelebilir, o durumda diğer baklaları yakmaya devam etmek gerekir. Aksi takdirde büyü yarım kalacağından gelen kimse de birden bire soğuyarak geri dönebilir. Gül Büyüsü Bir gülün üstüne bir adet Esma ve Tuncina duası okunur ve bu, beğenilen kimseye verilir. Kendisi bu çiçeği koklar ve bir daha ayrılmamak üzere aşık olur. Ancak böyle bir çiçeği büyü yapılacak kişinin kendisine vermek, başkalarıyla göndermemek gerekir. Şeker Büyüsü Bir şeker veya tatlı üzerine kırk bir adet Bismillahirrahmanirrahim okunur ve bu sevilen kimseye yedirilir. O kişi o andan itibaren içinde neşe, huzur ve sevgi duyar. Aslında diğer büyülerle karıştırmamak gerekir. Bu iş iyi niyetle yapılırsa bir zararı yoktur. Çünkü tatlı yiyen kimsede sadece huzur ve mutluluk olur. Bunun etkisi de uzun süreli değildir. İncir Büyüsü Taze bir incirin üstüne Ya Bedduh, Ya Kısmet, Ya Muhabbet sözleri bin kere okunur ve sonra sevilen kişiye yedirilir. Böylece o kimse aşık olur ve kalbiyle tamamen bağlanır bir daha da ayrılmayı istemez. Mum Büyüsü Bir mum üzerine istenen kişinin annesinin ismi ve isteklinin kendi ismi yazılır. Bunun üzerine de bin Esma okunur. Gece yarısını geçtikten sonra büyüyü yapan kimse, “Bu mum nasıl yanıyorsa, sende benim için öyle yan” diyerek mumu yakar.Fakat mumun yedide biri yanınca söndürmelidir. Ertesi gece yine aynı şeyi tekrarlar. Böylece mumu yedi gecede yakar. Erimiş mumu da harlı ateşe atar ve yine aynı sözleri tekrarlar. Böylece o insan sevgiden yana yana çıkagelir. Kabak Büyüsü Sevgisi sönen, unutan, bıkan ve giden kimseyi geri getirmek için de büyüden faydalanılır. Pek çok muhabbet büyüsü sönen aşkı canlandırmaya yeterlidir. Ancak araya soğukluk girdiyse ve o kimse çok uzaklardaysa, o vakit çok daha kuvvetli bir büyü gerekmektedir. Bir bal kabağı oyulur ve içinden çekirdekleri çıkarılır. Bu çekirdeklere onbir Esma okunur.Daha sonra bu çekirdekler tekrar kabağın içine doldurulur. Kabak gidenin gelebileceği tarafa, yüksek bir yere asılır.Ve orada kurumaya bırakılır. Kabak kuruyup düştüğü zaman, o kaçan, unutan, giden kimse büyük bir sevgi ve istekle geri döner. Bir daha da ayrılmaz. Sabun ve Saç Büyüsü Sabun ve saçla yapılan bu büyü öldürücüdür. Büyü yapılmak istenen kişinin saçından birkaç tel alınır. Hiç kullanılmamış bir kalıp sabuna sarılır.Daha sonra sabuna kır bir iğne batırılır ve belirli bir dua okunur. Sonra bu sabun kör bir kuyuya atılır. Sabun orada eridikçe büyü yapılan kimse de evinde erimeye başlar ve yatağa düşer. Kaşık Büyüsü İki sevgiliyi, eşi ya da kardeşi ayırmak üzere yapılan bir büyü çeşididir. İki tahta kaşığa, ayırmak istenilen kimselerin adları yazılır ve kaşıklar arka arkaya getirilip bağlanır.Yeni ölmüş birinin mezarı açılarak kefeninden bir parça alınır ve kaşıklara sarılır. Belirli bir dua okunur ve kaşıklar başka bir mezara gömülür. Ayrılması istenen kimseler o zamandan itibaren birbirleri için adeta ölü gibidirler. Yaşadıkları zamanca bir daha yüz yüze gelemezler. Domuz Yağı Büyüsü Eşleri ayırmak için en çok kullanılan maddelerden biri de domuz yağıdır. Büyüyü yapacak olan kimse bir parça domuz yağını alır, koynuna sokar. Sonra bir kiliseye gidip rahipten kendisini okumasını ister. Rahip bu isteği kabul ederek o kimseyi okursa amaç gerçekleşir. O insan okunurken koynunda gizli domuz yağı da okunmuş olur. Bu okunmuş domuz yağını çiftin yattığı yatağa koyarsa, o zaman karı koca birbirini domuz gibi görmeye başlar, birbirinden nefret edip uzaklaşırlar. Büyüyü yapan kişi, eğer yatağa koyamıyorsa, sokak kapısına sürer, bu da tartışma ve kavgalara soğukluğa yol açar. Ölü Toprağı Büyüsü Ayırmak üzere yapılan büyülerde ölü toprağı kullanılır. Ölü toprağı bir mezardan alınarak ayırmak istenilen kimselerin yatağına serpilir. Çift o zamandan itibaren birbirinden ayrılır. Ölü toprağı serpilirken belirli duaları okumak ve belirli sözleri söylemek gerekir. Büyü Tazeleme Kimi büyülerin ömür boyu sürmesine karşın,kimileri bir ay ya da bir yılda etkilerini kaybeder. Mesela biber yakarak birinde arzu uyandırmak mümkün olabilir ama bu geçici bir istektir.İsteğinin devam etmesi için bu büyüyü tekrarlamak lazımdır. Buna karşın kaşık büyüsü ömür boyu sürer. Domuz büyüsü de yine bulunup temizlendiği zamanda etkisini kaybeder. Bu tür büyüler tekrarlanması halinde etkili olurlar. Yani büyüler ömür boyu ve kısa süreli olmak üzere ikiye ayrılırlar.
0 notes
feyruzan-blog · 7 years
Text
Leyla
O günkü havanın hiçbir hayranı olmadığı kesin gibiydi. Murat bu tatsız havada uçsuz bucaksız bir buluta bakıp hiçbir şekle benzetemiyordu. Uzun süredir hayal kuramıyor oluşunun acemice yapılan, göze sokularak çizilen bir karikatürüydü o gün. Nehir'i terk edişinin üç, Fedai'nin keyif kaçıran beyit tefsirinin 5 zaman sonrasıydı. Murat bu süreçte perhiz yapmış, sigarayı günde 28'e çıkarmıştı. İkinci paketinden kalan 12 sigarayı tam bir gün yettirince bol oksijenli bir haz almıştı. Küçük olaylardan mutluluk çıkarmak hiç bu kadar kalitesiz, hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir defasında naneli diş macununu dilinin üstüne hiç değdirmeden tükürmüş, bunu 4 gün sonra bile hatırlayıp sevinmişti. Arkadaşlarıyla arası iyice açılmıştı. Fedai'nin davetsiz gelişleri de olmasa insanlarla hiç muhatap olmayacaktı. Fedai insiyatif alarak kazıttığı saçları ve çelimsiz vücuduyla kapıyı çalar, selamlaşma faslını es geçerdi.
Fedai'nin bu hareketi ona Hollywood filmlerindeki psikopat katilin polis sorgusu sahnesini anımsatırdı. Prosedürleri umursamadığı için büroyla ters düşen ve fakat nevi şahsına münhasır metodlarıyla tüm cinayetleri çözen dedektif; sorgu odasına girer ve muhtemel seri katil ya da tecavüzcü "Elmanın çift cinsiyeli bir meyve olduğunu biliyor muydun?" tarzı bir giriş yapar. İzleyici bu absürd çıkışa doğru irkilir, bu sahnede akıl yoracak şeyler olacağına, basit bir hadise yaşanmayacağına kayıtsız inanırdı. Fedai de o gün kapı açılır açılmaz "Vallahi sade soda benim, sen diğerlerini iç" dedi. Murat'ın dedektif kadar dikkatinin çekildiği söylenemese de oturma odası bu alışılmışın dışındaki arkadaşlığın bulutu altında kararır, dış dünyayla bağlarını keserdi.
Sodaları çakmaklarıyla açtılar. Murat'ınki vişneliydi. Damakta balgam bırakan içeceklerden biri daha. Lakin Murat bu tartışmaya girecek havada değildi. Fedai'nın ağzından mimiksizce dökülecek yüzlerce cümleden herhangi birini bekliyordu. Konuları asla havalar, futbol, kadınlar olmazdı. Murat bu durumdan gayet memnundu. Farazi şeyler üzerine konuşmak, hayatında konuşulacak hiçbir somut şeyi olmayanlar için bir tekneden soğuk sulara atlayış gibi ferahtı. Murat burnundan geğirip gözlerinin doluşunu hissederken Fedai'nin konuşmaya başlama nefesini aldığını gördü:
- Bu Leyla falan fişmekan bırak artık yahu. - Nasıl? - Ne bu yani aşk adamı olduğunu mu kanıtlıyorsun kendine? Olmasan ne farkeder lan? - Ne Leyla'sı sabah sabah kel. Tad kaçırmaya mı geldin?
Fedai yine gelen cevaplara hiç aldırmadan konuşuyordu. Sahi, Murat'ın konuşmasına neden fırsat veriyordu o zaman? Nezaketen sanırım.
- Hayır ne olur yani çabuk unutsan? Devlerin aşkına ayıp mı etmiş olursun? Kimsin oğlum sen? Götünü mötünü silebiliyor musun oğlum sen düzgünce aşkı mı seçtin kitabına uygun yaşayacak? Önemsiz hayatına "aşkı için süründü" notu mu düşeceksin? Bu Leyla felan fişmekan. Bırak artık. - Fedai yaşamadan bilemezsin bunu. Elimde olan bir şey olsa ben de sürünmemeyi seçerdim heralde. Saçma sapan konuşma sodanı iç aldığın sodaya bak, ağzım çamur gibi oldu. - İçme birader. İçme. Sevme de. Hadi bu kızı sevmemek elinde değil, vişneli sodayı içmemek de mi elinde değil? Aciz misin oğlum sen Murat bu halini hiç sevmiyorum. - Hislerimi inkar mı edeyim? Ben yaşadığım aşkın da, yaptığım hatanın da arkasındayım. Bu aşkın ateşi sönene dek burdayım. Ateşi izliyorum. Sen de beni ateşi izlerken izle Fedai zırıltı çıkarma. Senin bu "doğrucuyum ben" tavırlarına da boydan boya sıçarım. Hayatında kendi kendine verdiğin doğru bir karar mı var da bana dan dun konuşuyorsun? Ulan lisede hukuk kitapları okuyup üniversitede matematik öğretmenliği seçtin sen be. - Seçtim. Okuyasım gelmedi. Sonra gittim Kimyager bi kız sevdim onu da sevmeyesim geldi sonradan. Bu kalp dediğin şeyin hükmedeni sen değil misin maymun oluyorsun karşısında? Sodaları aldım merdivenleri çıkarken sana gelesim kaçsaydı geri dönerdim.
Konuşma Murat'ı iç dünyasında anne babasına "beni anlamıyorsunuz" diyen ergen bir kıza dönüştürdü. İşin kötüsü Fedai'nin onu anlamamasına imkan yoktu. Doğruluğu can acıtan yüzlerce fikrinden biriydi bu da onun. Fedai bu sefer Murat'a söz hakkı bile vermedi:
- Bu arkasında gururla durulacak bir hata değil ki. Sen güzel gibi duran kelek karpuzu seçmedin ki. Ne bileyim kardeşim yanlışlıkla küllüğe doğru hapşırdın sen. Çöp yanındayken izmariti yere attın. Bunların sonuçlarıyla böyle "heyt" diye yüzleşilmez ki. Kabul eder çekilirsin kenara. Elinle külü küllüğe iteklersin elin pislenir. O yetmez masa da pislenir. Buna da mı içlenelim? Bazen bir hata yalnızca bir hatadır. Bazen bir duygu yalnızca yanlış kişiye hissedilmiş bir duygudur. Her yaşadığımız tutkunun bitişine gazel okuyacak olsaydık yandıydık be Murat. Biten bir ilişkinin anlamı bir ilişkinin bitişidir. Eğer bu ilişkinin temelini oluşturan nane aşk ise bu durumda o da düşer. Biter yani. Yediğin yemekten kalan boş tabağa bakıp zorla acıkıyorsun Murat. Ben sana "sana kız mı yok" demiyorum. Yoksa yok, varsa yengemizin şansını sikeyim ama mantıksız işe tahammülüm yok biliyorsun. Hele ki sen yapınca. Bu Leyla falan fişmekan. Bırak artık. - Fedai bana bunları neden anlatıyorsun? - Yolda yürürken gördüm Leyla'yı, akşama buraya geliyor.
0 notes
transatlantikkedi · 4 years
Text
Tumblr media
Kuzey ışıklarında.. Yalnız sen ben, ikimiz...
39 notes · View notes