Tumgik
#cinayetinin
merzifontarihi · 2 years
Text
Son dakika: Eski Ülkü Ocakları Başkanı Doç. Dr. Sinan Ateş cinayetinin katil zanlısı firari Eray Özyağcı, Yunanistan'a kaçarken Edirne'de yakalandı.
Son dakika: Eski Ülkü Ocakları Başkanı Doç. Dr. Sinan Ateş cinayetinin katil zanlısı firari Eray Özyağcı, Yunanistan’a kaçarken Edirne’de yakalandı. via IFTTT
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
Onur Şener cinayetinin görgü tanığı anlattı
Onur Şener cinayetinin görgü tanığı anlattı
Ankara’da bir mekanda sahneye çıkan Onur Şener, şarkı isteği yüzünden çıkan tartışmada öldürüldü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı personeli iş müfettişi İlker K. (35), aynı kurumdan meslektaşı Ali G. (36) ve TAİ’de elektrik mühendisi Semih S. (36) tutuklandı. Cinayet gecesi mekanda bulunan bir görgü tanığı yaşananları anlattı: – Biz de aynı mekandaydık. Onur zaten benim uzaktan bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
isaktas · 3 months
Text
ÜSTAD BEDÎÜZZAMAN'IN İKİNCİ DÜNYA HARBİ ESNASINDA YAZDIĞI MÜHİM BİR MEKTUB
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
Şiddet-i şefkat ve rikkatten ve bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçarelere gelen felâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nisbeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye, masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
Üç-dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiç haberim yokken Avrupa ve Rusya'daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevî ihtarın beyan ettiği taksimat, bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:
O musibet-i semaviyeden, zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar eğer onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehid hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir. Onbeşden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür; belki onu Cehennem'den kurtarır. Çünki âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedî Aleyhissalâtü vesselâma bir lâkaydlık perdesi gelmiş ve madem âhirzamanda Hazret-i İsa'nın (A.S.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan Hazret-i İsa'ya mensub Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felâket, onlar hakkında bir nevi şehadettir denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zaîfler, müstebid büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet, onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalaletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikattan haber aldım. Cenab-ı Erhamürrâhimîn'e hadsiz şükrettim. Ve o elîm elemden ve şefkatten teselli buldum.
Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın manevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür, o musibeti onlar hakkında medar-ı şeref yapar, sevdirir.
Said Nursî
Tarihçe-i Hayat
10 notes · View notes
etaali · 2 months
Text
Tumblr media
🏴‍☠️🇮🇷Guardian: İran, İsrail'e yönelik geniş çaplı saldırılar yerine Haniyeh cinayetinin sorumlularını öldürebilir.
4 notes · View notes
belkidebirharfimben · 11 months
Text
Gazzelilik ölmezse Filistin de düşmez
Tumblr media
İnsan Gazze'de olanları görünce düşünmeden edemiyor: Acaba Mâide sûresinin verdiği derste böyle bir sır da mı var? Hani 32. ayetinde kısa bir mealiyle buyruluyor: "İşte bundan dolayı İsrailoğullarına şöyle yazmıştık: 'Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.' Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler." Belki de onlarda bütün insanlığı öldürmeye yetecek azgınlık var. Bir canı alabilecek eşiği geçtikten sonra birmiş, binmiş, yüzbinmiş, milyonmuş... umurlarında değil. İnsanlar onlar için 'insan' değil. İnsan istatistik. İnsan hesap. İnsan rakam. Paralarını saydıkları gibi sayıyorlar canı. "Tohumuna para mı saydık?" diyorlar belki de. Zaten teknoloji de gelişti. Günahlarımızı azaltan fıtrî sınırlar kalktı. Yalın kılıçla kaç kişiyi katledebilirdin? Hiç olmazsa yorulurdun. Fakat şimdi F-35'lerden yağdırdığın bombalar var. Dilediğince cür'et edebilirsin. Mevzu düğmeye basmaktan ibaret kalınca namlunun ucunda kaç kişinin oturduğu önemli değil.
Ahirzaman harikalarıyla her zaman iyilik etmiyor bizlere. Sözgelimi: Görünebilmenin sınırlarını da epeyce örseledi. Halbuki görünme çoğu zaman bir imtihana dönüşüyordu. Varın imtihanı da vardı. Yokun imtihanı yoktu. Sosyalmedyanın ettiklerinden henüz tam haberdar değiliz. Kısadır gözümüz. Dünyadan ötesini seçemiyoruz. Fakat uhrevî âlemlerde izlerimiz devam ediyor. Fiillerimiz suya atılan taş oluyor. Dalgalar biteviye genişliyor. Öldükten sonra bile büyüyoruz. Bir günahı işlerken eskiden tutabileceğin şahit sayısı sınırlıydı. Kem ameller daha kolay setrolunuyordu. Mesafeler üzerlerini örterdi. Şimdi istersen milyonlara çıkarabilirsin. Hatta sen unuttuğunda-unutulduğunda dahi o günah internette yayılmaya devam eder. Şahitlerini çağırır. "Ben varım!" diye bağırır ha bağırır. İradenden bağımsız olarak kayıtlarını çoğaltır. Defterler kirlenir ha kirlenir. Her şahitlik bir kayıttır. Her kayıt vücuda dair bir çoğalmadır. Yani şahit tuttuğun herşeyi çoğaltabiliyorsun. Ne zor birşey. Ne imtihanlı birşey. Ne albenili birşey. Bediüzzaman'ın "Bazı ehl-i cehennemin bir dişi dağ kadar olması cinayetinin büyüklüğüne bir mikyas olarak haber verilmiş..." demesinde hak var. Hem bu bahse şöyle bir ekleme de yapıyor:
"Âhirzamanda bir şahsın hatiât ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler vardır. Eskide, 'Acaba âdi bir adam binler adam kadar günah işleyebilir mi? Ve o âhirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki, kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harap olmasına sebebiyet verir?' diye düşünürdüm. Şimdi bu zamanda müteaddit esbabını gördük. Ezcümle: Müteaddit vücuhundan radyomla anlaşıldı ki, o birtek adam, birtek kelimeyle bir milyon kebairi birden işler. Ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günahlara sokar. Evet, küre-i havanın yüz binler kelimeleri birden söyleyen ve bir dili olan radyo unsuru, nev-i beşere öyle bir nimet-i İlâhiyyedir ki, küre-i havayı bütün zerratıyla şükür ve hamd ü senâyla doldurmak lâzım gelirken, dalâletten tevellüd eden sefahet-i beşeriye o azîm nimeti şükrün aksine istimal ettiğinden, elbette tokat yiyecek."
Bir Gazzeliyi kurtarmak bir kişiyi kurtarmaktan ibaret değil artık. Herkes masada duranın bütün bir insanlık olduğunu biliyor. Amerika'nın, Avrupa'nın vazgeçtiği de o zaten. Vazgeçtikleri vazgeçebileceklerinin teminatıdır. Gazze'yle savaşırken ortaya döktüler. Bütün bir insanlığı öldürebilirler. Bebekler dahi problem değil. Belki birgün yapacaklar da bunu. Kıyametin kopuşu için uzaydan taş gelmesini beklemeye gerek yok. Yerdeki şeytanların yıkmaya gücü var. Müslümanın da buna karşı bir duruş ortaya koyması lazım. İsrailoğullarının alternatifi biziz. Kur'an bizi onların karşısına koydu. Karşı gelelim diye koydu. Biz de diriltileceklere bakmalıyız. Sayısına bakmadan bakmalıyız. Çünkü insanın her tanesinde bütününün sırrı mevcuttur. Peki senin dirilişin nereden anlaşılır? Dirinin söyleyecek sözü vardır. Yapacak işi vardır. Alacak nefesi vardır. Diri birşey için yaşarsa ancak diridir. Birşey için yaşayan insanların sayısını arttırırsak İsrailoğullarına karşı koymak ihtimalimiz var.
İnsan istatistik değildir. Aritmetik değildir. Matematik değildir. İnsana dair şeyler rakamlarla çözülmez. İnsan kimi zaman tek başına bir ümmet olur. Ümmet hangimizdir bilmiyoruz. Kurtulacak Gazzeli dünyayı değiştirecek Gazzeli olabilir. Kurtulacak nefis bütün dünyayı kurtaracak nefis olabilir. Dirilecekler varsa öldürenler yenilebilir. Kimse bize rakam vaadetmiyor. Ben de birşey vaadetmiyorum. 'Bütün insanlığı kurtarabileceğini' insanların anlayabilmesinden bahsediyorum. İslam bu ümidi doğurmak için gelmiştir. Allah Resulü aleyhissalatuvesselam her sahabisinde bu ümidi doğurmuştur. Hem Risale-i Nur da böylesi bir ümidi sende doğurmamış mıydı? O seni içindeki uçurumlardan kurtardığında bütün insanlığın da kurtulabileceğine dair neşeyi kapmamış mıydın? Bize şimdi hiçbirimizin kurtulamayacağını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Amerika'nın, Avrupa'nın, İsrail'in yaymak istediği etki bu. Dirilterek direnmek zorundayız. Kurtararak kırmak zorundayız. Yeis bizi içimizden öldürüyor. Belki bu ay Gazze de ölecek. Ama Gazzelilerin duruşu ölmemeli. Onlar sabaha Kudüs müslümanların olacak gibi savaşıyorlar. Ne mübarek bir delilikleri var. Gazzelilik ölmezse Filistin de düşmez.
11 notes · View notes
elazigsurmanset · 3 days
Text
Çocuklarımızın Mahremiyetine Biz Saygı Duyuyor muyuz ?
Tumblr media
Çocuklarımıza Mahremiyet Eğitimi Veriyor muyuz? Herkese merhabalar,  Uzun zamandır kaleme almak istediğim bir konuydu Mahremiyet  Eğitimi , Toplum vicdanının da şahit olduğu, hepimizin sonucu merakla ama en çokta bir an önce   çözülmesini umut ettiğimiz Narin Güran cinayetinin ardından sıkça dile getirilmesin bir kez   elzem olduğunu düşündüğüm Mahrem.. Neydi Mahrem?  Bize özel ve saklı olan ,dokunulsun veya bilinsin istemediğimiz, biz alanlarımız.. Peki Mahremiyet sadece yetişkin hayatına dair, yetişkin hayatına dahil midir? Çocuklarımıza  mahremiyeti öğretiyor ve bu alanlarına, sınırlarına bizler de saygı duyuyor muyuz ?  Mahremiyet Eğitimi de diğer tüm eğitimlerde olduğu gibi ailede başladığımız bir eğitimdir. Öğretmekle kalmayıp, öğretmeye çalıştıklarımızı bizim de uygulayıp, uyumlandığımız bir eğitim sürecidir. Çocuklar normali önce evlerimizde öğrenir.  Mahremiyetini ihlal eden öncelikle aileler olursa çocuklar bunun normal  ve olması gereken olduğunu öğreneceği için, suiistimale uğrayabilir ve istismara açık hale gelebilirler.  Çocuğumuza  bedeninin sadece ona ait olduğunu, o istemeden kimsenin dokunamayacağını, iyi dokunuş, kötü dokunuş ayrımını, dokunulmaması gereken vücut bölgelerini, istemediği hiç bir şeyi yapmak zorunda olmadığı ve hayır deme hakkının olduğunu, istemediği / maruz kaldığı ortam ve durumda bulunmamak için yardım isteyebileceğini ve bunun için  gerektiğinde “çığlık atmayı” öğretmeliyiz . Mahremiyet Eğitimi Ne Zaman Verilmeye Başlanmalı? 4- 6 yaş aralığında vermenin doğru zamanlama olduğunu söylemekle birlikte,  3 yaş itibariyle de yine ve hep  çocuğun anlayabileceği düzeyde ve merak ettiği kadarıyla olmasının doğru olduğunu söylemek  yanlış olmayacaktır. Çocuklarımız yarınlarımızın emaneti ve sahibi, hepsi çok kıymetli .. Mahremiyet Eğitimine önem verelim, ihtiyaç duyulduğunda veya yetersiz kaldığımızı hissettiğimiz anlarda uzman desteğini almaktan çekinmeyelim. Melike ALTUNTAŞ  Aile Danışmanı   Read the full article
0 notes
seslimeram · 4 days
Text
Adalet Nerede!
Tumblr media
Ayrımcılığın, nobran bir tahayyül olagelen fişlemelerin, kamusal alanın dışına ötelemeleri takip eden terörün ortasında bir güncellik hasıl oluyor. Biteviye kendi ezberini yeniden ve hiç yılmadan imal eden bir devlet aklının suna geldiği her şey bütün o ayrımcılığı besliyor iş bu sahnede. Her durumda kurtarıcı olarak görülen hamleler fişlemeler sonsuz bir çabayı bildiriyor, sıradan olanın nihai çöküşünü. Kamusal alan daraltılırken, bizden olmayanların takip olunduğunu zikredip duran bir akımla yaşam terörün rehini kılınıyor. Devletin aklını bildiren ön alma çabalarının ortası o terör lafzıyla birlikte hakikati konuşturmamak üstüne güncelleniyor. Anayasanın etkin kılınmadığı, delik deşik, yamalı bir bohça haline dönmüş olagelen o suretin tastamam miadını doldurduğundan dem vurulan bir iklimde hemen her şeyin apaçık bir halde tekinsiz / ikiletmeksizin yıkıma rehin edilmesidir mesele. Dört başı mamur bir menzilden, içinden çıkılamayan bir karabasan ülke tahayyülüne evrimin eksik, gedik olmaksızın var edilmesidir mesel. Ki var ediliyor.
Biteviye kılınan ayrımcılığın gerek ekonomik gerekse de sosyal politik yansıları havanda bir tas su içinde onlarca dövüşün var edildiği bir menzili göstere geliyor. Kimsenin hiçbir kimseye acımadığı bir zemin gerçek kılınıyor. Ne acıların akıbeti sorgulanıyor. Ne tüm o ayrımcılığı var eden karanlığın mimarlarından bahis açılıyor. Bir menzil ki her günü ayrı bir cerahate rehin kılınırken, çivi çiviyi söker denilip daha beter hallerin yolları açılıyor hep bir arada, hep burada. Dayanaksız, temelsiz olmasına bakılmaksızın terör lafzı eksik gedik her yerde kullanıla geliyor. İktidar ve efradı eliyle kurumsallaştırılan bir akılla, dil ve söz birliğiyle “nefret mangaları”, artık tahayyülünün dahi kadük kaçtığı ayrımcılığın neferi o atsızcılar, şu bilmem kimlerin taraftarı olageldiğini zikreden temsillerin nefretini yaymalarına ön ayak olunuyor. Cerahat her yeri kapsarken insan kaybediliyor, insani olan unutturuluyor. Her gün şaşırılacak bir şeyler beklenip durulurken, tastamam bu kadarı da artık olmaz denilenlerin resmi geçidinde bir ülke var ediliyor. Ezberlerin sunduğu ayrımcı konforun aralıksız güncellendiği bir zeminde, hayatiyet kimselerin umurunda değil, haysiyet zaten sizlere ömür kılınıyor. Böyle bir girdabın ortasında ne geriye kalabilir ki koca bir çürümeden, kokuşmadan ibaret bir çukurdan gayri değil mi?
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına adalet nöbetini TBMM’de sürdüren anne Emine Şenyaşar da katıldı. Toplantının ardından Meclis'in muhalefet bahçesindeki turnikelerden ana binaya girişi engellenen Emine Şenyaşar fenalaştı, hastaneye kaldırıldı.
Ferit Şenyaşar, basın toplantısında, Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra öldürülmüş olarak bulunan Narin Güran cinayetiyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Şenyaşar, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un Narin Güran'ın cinayetinin aydınlatılacağına dair sözlerine inanamadıklarını söyleyen Şenyaşar, annesini işaret ederek; "Bunun kanıtı da bir anne ve elindeki fotoğrafta bulunan eşi ve iki oğludur" dedi.
"Adalet Sağlanmadığı İçin Zulüm Devam Ediyor"
Ferit Şenyaşar sözlerine şöyle devam etti:
"Güvenlik kayıtları savcılığa teslim edilmiyor ve bu haksızlığı kabul etmeyen bir anne var. Bu anne 846 gün Urfa Adliyesi'nin önünde adalet aradı. 126 gün Adalet Bakanlığı'nın önünde eylem yaptı. Bu anne son çare olarak da 29 gündür TBMM'ye çağrıda bulunuyor, bu zulmün son bulmasını istiyor. Annenin talebi ‘yargıya müdahale edin’ şeklinde olmayacak, var olan zulmün bitmesini istiyor. Annenin mücadelesinde haklı olduğunu herkes devlet de hükümet de kabul etti. Haklı olmak yetmiyor, adalet sağlanmadığı için zulüm devam ediyor. İktidar partisinin bir milletvekili çıksın bir açıklama yapsın, bunu istiyoruz. Altı yıldır kimseden bir ses çıkmıyor. İktidar partisinden bir yetkili çıksın açıklama yapsın, ‘Anne haksızdır ve eski milletvekilimiz hastanede böyle bir insanlık suçu işlemedi, böyle bir katliam yapmadı’ desin. Adaletin tecelli etmesini engelleyenler de bu zulme ortak oluyor."
Şenyaşar’a Polis Engeli
Şenyaşar, annesi Emine Şenyaşar'ın dün Meclis'e girişte polisler tarafından engellendiğini belirterek, "Anne Meclis'te eyleme devam ettiği sürece adaletten, yargının bağımsızlığından kimse bahsetmesin. Annenin Meclis'ten talebi; hastanede eşimi ve iki oğlumu gözümün önünde katledenler iktidarın gölgesinde dışarıda geziyor. Annenin talebi, tutuklu bulunan oğlunun serbest bırakılması" dedi.
Emine Şenyaşar da altı yıldır karda ve yağmurda adalet talebinde bulunduğunu ve cezaevindeki oğlu serbest bırakılıncaya kadar nöbetine devam edeceğini söyledi.
Emine Şenyaşar Hastaneye Kaldırıldı
Meclis'in muhalefet bahçesindeki turnikelerden ana binaya girişi engellenen Emine Şenyaşar hastaneye kaldırıldı.
Meclis'teki toplantının ardından DEM Parti grubunun bulunduğu ana binaya girişi engellenen Şenyaşar, turnikelerin dibinde oturmaya devam etti. Şenyaşar, bu sırada aniden fenalaştı. Meclis içindeki sağlık birimine haber verilmesi üzerine ambulans geldi ve sağlık çalışanları, Şenyaşar'a müdahalede bulundu. Şenyaşar, daha sonra ambulansla Güven Hastanesi'ne kaldırıldı.
DEM Parti Milletvekili Ferit Şenyaşar, annesinin sinir krizi geçirdiğini, tansiyonu düştüğünü ve kalp sorunu yaşadığını bilgisini paylaştı.
Ne Olmuştu?
“14 Haziran 2018'de seçim çalışmaları kapsamında esnafı ziyaret eden AKP'li vekil İbrahim Halil Yıldız'ın korumaları ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ait işyerine ve ardından hastanedeki saldırılarında, Hacı Esvet Şenyaşar, Emine Şenyaşar’ın oğulları Adil ve Celal Şenyaşar ile Yıldız'ın kardeşi Mehmet Şah Yıldız yaşamını yitirdi.
Saldırıda Mehmet, Ferit ve Fadıl Şenyaşar ile birlikte toplam 8 kişi de yaralandı. Fadıl Şenyaşar ve kardeşleri, tedavileri devam ederken gözaltına alındı, Fadıl Şenyaşar tutuklandı.
Saldırıdan 15 ay sonra, 18 Eylül 2019'da AKP'li vekilin ağabeyi Enver Yıldız, Urfa Adliyesi'nde teslim olduktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Saldırıya ilişkin Urfa Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede sadece işyerindeki olaylar konu edildi, hastanede saldırıya uğrayan ve yaşamını yitiren Hacı Esvet Şenyaşar'ın ölümüne yer verilmedi.
Fadıl Şenyaşar'a 37 yıl 9 ay, Enver Yıldız'a 18 yıl hapis cezası verildi.
Antep Bölge Adliye Mahkemesi, hastanedeki olaylar ile işyerindeki saldırı dosyalarının birleştirilmesi için yerel mahkemenin kararını bozdu. Dava devam ediyor.”
Ayrımcılığın, körlemesine bir karanlığın temsilindeki ısrarın yansılarından sadece birisi olarak Şenyaşar ailesinin başına getirilen yeterince açık bir meseledir. Bir girdap halinin ötesine çoktan geçmiş ol iktidarcılık hamlesinin, benim dediğim olacak vurgusunun basit belirli bir esnaf ziyaretinin dahi katliama dönüştürülebildiği bir zeminde hayatiyetin tüm o adalet tahayyülünün hiçe yazıldığı, yok sayıldığı bir zeminde kimin hesabı nasıl verilir! Emine Şenyaşar’ın ailesinin tarumar edildiği canlarının çalındığı, bir evladının da mahpus kılındığı bir zeminde o eski vekil ve beraberindeki temsilin savurduğu şiddetin hesabının her ne olacağı muamma kılınması dert değil midir? Yolun, yordamın çoktandır zayi edilip silindiği bir zeminde insanların canhıraş meramlarını, ortaya serdikleri adalet çağrılarını bir biçimde engelleme / perdeleme bunca yaygın kılınırken o parti ismindeki adalet her ne şekilde söz konusu edilebilecektir, madem tüm ülkenin partisiyse akp!. Hukukun hiç bariz hiç addedildiği bir zeminde, kamera kayıtlarını kontrol etmek, kolluğun gözetimi altında var edilmiş bir cinayeti çözmek yerine ailenin bir üyesini de ilelebet tutsak etmeyi var eden bir düzlemin her neresinde adalet söz konusu olacaktır, kim duyacaktır ki sahiden de Şenyaşar ailesinin feryat figanını nasıl.
Ezberlerin birbiri ardına yuvarlandığı bir girdabın içinde hakikatin yankısını duyabilecek midir bu saha? Her şekilde nefretin öne çekildiği, ayrımcılığın arşı alaya yükseldiği, hangi durum söz konusu olursa olsun şiddetin meydana çıkartıldığı buyur edildiği bir zeminde ol hakikate sıra hiç gelir mi, getirilebilir mi? Basitten zora doğru, zordan en bitimsiz olana meyil eden, modern beşeriyi yerle bir eden, tarumar ve eksik kılan insani müştereklerin talan ve zayi edilmesinin bir duru, bir sonu söz konusu olabilecek midir? Veryansın ettiğimiz tek bir konu, şahıs, vaka değil, doğrudan doğruya bir kimlik / çatı / yapının her ne olursa olsun el üstünde tutulup diğerlerinin günbegün hedef kılındığı, adaletin, hakkın ve hukukun hiçe sayıldığı bir zeminin normatif kılınmasıdır. Her şeyin sarpa sardığı bir tek iyi günün dahi çok görüldüğü, zeminin giderek daha korunaksız, herkes için istisnasız bir çukura dönüştürüldüğü zeminde hayatın ehemmiyetinin, biricikliğinin farkına ne ara varılacaktır. Bütünüyle, her gün bir öncesini aşan bir yıkıma galebe çalarken. Barbarlık mefhumu göz ardı edilemeyecek bir biçimde hayatı zehirlerken, bir yarın söz konusu olur mu? Hürriyetsiz, adaletsiz, demokrasisiz, nefessiz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Emine Şenyaşar – Adalet Nöbeti – Yeni Yaşam Gazetesi
Meramda Paylaşılan Haberler
Meclis’te Fenalaşan Emine Şenyaşar Hastaneye Kaldırıldı - BirGün
https://www.birgun.net/haber/mecliste-fenalasan-emine-senyasar-hastaneye-kaldirildi-560272
Eylemi Engellenen Emine Şenyaşar Hastaneye Kaldırıldı - Bianet
https://bianet.org/haber/eylemi-engellenen-emine-senyasar-hastaneye-kaldirildi-299853
0 notes
duyturkiye · 12 days
Text
0 notes
haber-euro-turk · 15 days
Text
Narin'in amcası 5 kez kimi aradı? Yeni tanıktan soruşturmanın seyrini değiştirecek ifade: "Öyle bir şey yok, yalan söylüyor"
İtirafçı Nevzat Bahtiyar’a Narin’in cansız bedenini saklarken biri yardım etti mi? Tutuklanan amca Salim Güran, cinayetin planlayıcısı mıydı? Amca, o gün Antalya’da kimle 5 kez görüştü? Narin cinayetinin organize bir şekilde işlenmiş olabileceği konusu tüm yönleriyle inceleniyor. KAYNAK: NTV Haber
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
habercafe · 24 days
Text
İzmir'de İntikam Cinayeti: 21 Yaşındaki Genç Hayatını Kaybetti
İzmir’de İntikam Cinayeti: 20 Yaşındaki Zanlı Yakalandı İzmir’in Bayraklı ilçesinde meydana gelen intikam cinayetinin zanlısı, 20 yaşındaki D.K., olayın hemen ardından suç aleti olan tabanca ile birlikte yakalandı. Olay, geçtiğimiz cumartesi gecesi Cengizhan Mahallesi 1620/20 sokakta gerçekleşti. Edinilen bilgilere göre, D.K. motosikletle sokağa gelerek, aralarında husumet bulunan Muhammed Umut…
0 notes
pazaryerigundem · 1 month
Text
Adi suçlara karşı yasal düzenleme yapılacak mı?
https://pazaryerigundem.com/haber/186407/adi-suclara-karsi-yasal-duzenleme-yapilacak-mi/
Adi suçlara karşı yasal düzenleme yapılacak mı?
Tumblr media
8 Ağustos 2024 tarihinde Hindistan’ın Kalküta şehrinde yaşanan trajik olay, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de de sık sık karşılaşılan vakalar, akıllara ‘Yeni bir yasal düzenleme gelecek mi?’ sorusunu getirdi.
BURSA (İGFA) – Geçtiğimiz hafta Hindistan’ın Kalküta şehrinde, RG Kar Tıp Koleji’nde çalışan 31 yaşındaki kadın doktor, dinlenme odası olmadığı için bir seminer odasında uyumak zorunda kaldı. Ertesi sabah, kadının cansız bedeni yarı çıplak ve ağır yara izleriyle bulundu. 
Olayın ardından, hastanede gönüllü çalışan Sanjoy Roy gözaltına alındı, ancak “örtbas ve ihmal” suçlamalarıyla vaka, Merkezi Soruşturma Bürosuna (CBI) devredildi. Hindistan’da yaşanan bu trajedi, kadın cinayetleri ve tecavüz suçlarına karşı yürürlükteki yasaların etkinliğini ve caydırıcılığını sorgulayan önemli bir dönemeç oldu.
Bu olayın ardından Türkiye’de de kadın cinayetleri ve tecavüz suçlarına yönelik tartışmalar yeniden gündeme geldi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Türkiye’de 2023 yılında en az 403 kadın cinayeti işlendi. 2024 yılı başından itibaren ise 71 kadın öldürüldü. 27 Şubat 2024 tarihinde yedi kadın cinayetinin bir günde gerçekleşmesi, bu konudaki acil önlemlerin ve yasaların yeterliliğini sorgulayan bir durum yarattı.
Tumblr media
TÜRKİYE’DE MEVCUT YASALAR VE CEZALAR
Türkiye’de kadın cinayetleri ve tecavüz suçlarına yönelik yasalar, Türk Ceza Kanunu (TCK) çerçevesinde şöyle belirlenmiştir:
Kadın Cinayetleri: TCK’nın 81. maddesi uyarınca, kasten öldürme suçu işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Bu ceza, “tasarlayarak öldürme” gibi ağırlaştırıcı nedenlerle artırılabilir.
Tecavüz: TCK’nın 102. maddesine göre tecavüz suçu 8 yıl ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılır. Mağdur çocuk veya engelli ise ceza 12 yıl ile 20 yıl arasında değişebilir.
CEZALAR YETERLİ Mİ?
Mevcut cezalar, bazı uzmanlar tarafından caydırıcı olarak değerlendirilse de Türkiye’de kadın cinayetlerinin ve tecavüz suçlarının yüksek oranları, bu cezaların yeterli olmadığını gösteriyor. Uzmanlar, mevcut ceza sisteminin uygulanabilirliğini ve etkinliğini sorguluyor.
Ceza Hukuku avukatları, Türkiye’nin mevcut yasal çerçevesinin yeterli olduğunu ancak uygulama ve denetim mekanizmalarının eksik kaldığını belirtiyor. Yasaları uygulamada ciddi aksaklıklar bulunduğuna dikkat çeken uzmanlar, mağdurların korunması ve şiddet faillerinin etkin bir şekilde cezalandırılması konusunda daha fazla reform yapılması gerektiğini dile getiriyor.
Türkiye’de işlenen adi suçlara uygulanan cezaların, birçok ülkeden daha fazla ceza ön gördüğünü belirten bazı uzmanlar ise bir suça karşı uygulanacak cezanın yüksek olmasının o suçu caydırıcı hale getirmediğini ifade ediyor. Suçlunun, yakalanmayacağını düşünmesi ile birlikte o suçu işlemekten geri durmadığını kaydeden uzmanlar, bir kişinin yakalanmayacağına inanması durumunda ön görülen hiçbir cezanın kişiyi o suçu işlemekten alıkoymayacağını, toplumun ahlaki ve fikri olarak yetiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
onderkaracay · 2 months
Text
Tumblr media
🎯 Özelleştirme Talan Ekonomisi ve Bop Projesi Kapsamında Savaş Planlı Suriye Politikası İflas Etmiştir 🎯
Yeryüzü çetesi savaş planları yapıyor önceki tüm hazırlıklar buna uygun çabalardı.
Yerli taseronlar ise kendilerinden ne isteniyor ise ona uygun bir çaba içine girerek ne kadar farkında ne kadar farkında olmadan bir tuzağa çekildiklerini hatta o tuzağın içinde çırpınarak kendilerinden başka suçlu kalmadığı için çaresizlik içinde çırpınıp bir o yöne bir bu yöne dönüp duruyorlar.
Suriye politikası da, özelleştirme talan ekonomisi de iflas etmiştir.
Haliyle bunu savunan tüm aktörlerle birlikte tarih oluyorlar.
Çıkış kapısı bir tek devrim ve kamulaştırmada var.
Kapana sıkıştırdık. Sermaye ve siyaset ortaklığı bitiyor.
Savaş tehdidi ise bu sömürü bitmesin diye yapılıyor.
Yaşananları daha nasıl anlatayım.
Savaş tehdidini de toplumu buna ikna etmek amacıyla kendi ağızları ile dillendiriyorlar kitle imha silahı medya aracılığıyla.
Bütün savaşlar kötü bir niyetin üretimi olup her savaş cinayettir. Savaş cinayetinin katilleri de o savaşları çıkartan silah taciri ve ganimet hırsızlarıdır.
Önder Karaçay
1 note · View note
dipnotski · 3 months
Text
Eylem Ümit Atılgan – Haksız Tahrik (2024)
Haksız tahrik indirimi, Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinde cinsiyete dair herhangi bir ifade bulunmasa da, asıl olarak kadın cinayetinin cezasının indirilmesi anlamına geliyor. Bu indirim, cezasızlık sorununun bir parçası olduğu kadar, hukuk düzeni ile ataerkil düzen arasındaki “fikir birliği”ne de işaret ediyor. Feminist hareketin “erkeklik indirimi” demesi, boşuna değil! Erkeklerin hangi…
0 notes
yuksekovahaber · 3 months
Text
Sinan Ateş cinayetinin sanıkları yargılanmaya başlandı
http://dlvr.it/T90Rmr
0 notes
etaali · 4 months
Text
Tumblr media
Ensarullah: İsrail bir "suç çetesi"dir
Yemen Ensarullah hareketi, Siyonist rejim ordusunun Gazze Şeridi'ndeki Filistin kampı "El-Nusirat"ta işlediği yeni cinayetini kınadı ve bu rejimi, insan haklarını önemsemeyen bir suç çetesi olarak nitelendirdi.
IRNA'nın haberine göre, Yemen Ensarullah Hareketi Siyasi Ofisi dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin merkezinde bulunan El Nusirat kampındaki Siyonist düşmanın yeni cinayetinin Filistin direnişini caydıramayacağını veya uzlaşmaya sürükleyemeyeceğini veya  teslime zorlamayacağını belirtti.
Yemen Ensarullah hareketi yaptığı açıklamada şunları ifade etti: Özgür insanlar, saldırılar sona erinceye ve Gazze Şeridi'ne ve halkına yönelik abluka kaldırılıncaya kadar Filistin milletiyle destek ve dayanışmasını sürdürmelidir.
4 notes · View notes
bantuhd · 5 months
Text
Sinan Ateş Cinayetinin Sır Perdesi | Eşi Ayşe Ateş İlk Kez Canlı Yayında...
0 notes