Tumgik
#conhydrin
kea1rnevdwlh · 1 year
Text
MOM.XXX Lesbian Milf and teen Alyssa Reece and Lady Bug facesitting orgasm Petite ebony anal toyed in bdsm group Chica masturbandose en el auto :)) aporte nuevo Sexy Brunette Arianna Marie Sucks Balls Japanese Babe Creampie 한국야동 성인방송 개인 방송 화끈한 보지 다 보여주네요 Sperma auf Schwanz und Eier gespritzt by Kater xxx ASIAN COSPLAY HANDJOB คลิปหลุดน้องสไปร์ในชุดคอสเพลย์ Bankrupt bf allows wicked pal to bang his exgf for money Chubby Mature hot
0 notes
arscynic · 3 years
Text
Aaaaaand I'm back! Did ya miss me? Admit it, you missed me! Ok, you're probably waiting for me to get the theatrics over with, so I won't take too long. Anyway, today we have Conium maculatum, also called Hemlock!
Which you probably know about because Socrates used it for his execution. Because of *ahem* rich cultural background, it also has many nicknames, such as woomlick, beaver poison, poison parsley, bunk, hever, caise, devil’s flower, gypsy flower, break-your-mother’s-heart, lady’s lace, scabby hands, and others. Please note that you don't confuse this with Queen Anne's Lace, a common gardener's choice and completely harmless. You can tell the difference because hemlock is striped or dotted purple on the lower half of the stem and if you crush a leaf, it smells like rank and kinda gross. It has quite an interesting botanical name, linguistically speaking. Conium, derived from the deadly toxin coniine found throughout the plant, is from the Greek word konas, meaning intoxicated or whirl, which are symptoms of the poison. Hemlock is native to West Asia, Europe, and North Africa, but has since spread to North America, Australia, and New Zealand.
Tumblr media
It often grows near surface waters, such as streams and ditches, as well as on waste areas, on roadsides, and on the edges of cultivated fields. In some places, it is considered invasive. Btw, hemlock, the poisonous shrub, is NOT related to hemlock tree, member of the pine family, which isn't poisonous, it's just called that because they smell similar when crushed.
Hemlock contains conhydrine, N-methylconine, but its most poisonous alkaloid is coniine, which has a chemical structure similar to nicotine. This poison disrupts the central nervous system—a small dose can cause respiratory collapse. In practice, it eventually stops your ability to breathe, causing you to suffocate. This won’t happen right off, and drinking its tea only makes you feel drunk at first. It may take from 48 to 72 hours for the full toxic effects to manifest.
According to Christian mythology, the hemlock plant became poisonous after growing on the hillside of Jesus’ crucifixion. When his blood touched the plant, it turned forever toxic.
Ooh! ooh! Fun fact- Hemlock is in the same family as carrots!
16 notes · View notes
homeopathylove-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Anticancer potential of Conium Maculatum Extract Against Cancer Cells in Vitro: Drug-DNA Interaction and its Ability to Induce Apoptosis through ROS Generation
AbstractObjective:
Conium maculatum extract is used as a traditional medicine for cervix carcinoma including homeopathy. However, no systematic work has so far been carried out to test its anti-cancer potential against cervix cancer cells in vitro. Thus, in this study, we investigated whether ethanolic extract of conium is capable of inducing cytotoxicity in different normal and cancer cell lines including an elaborate study in HeLa cells.
Materials and Methods:
Conium’s effects on cell cycle, reactive oxygen species (ROS) accumulation, mitochondrial membrane potential (MMP) and apoptosis, if any, were analyzed through flow cytometry. Whether Conium could damage DNA and induce morphological changes were also determined microscopically. Expression of different proteins related to cell death and survival was critically studied by western blotting and ELISA methods. If Conium could interact directly with DNA was also determined by circular dichroism (CD) spectroscopy.
Results:
Conium treatment reduced cell viability and colony formation at 48 h and inhibited cell proliferation, arresting cell cycle at sub-G stage. Conium treatment lead to increased generation of reactive oxygen species (ROS) at 24 h, increase in MMP depolarization, morphological changes and DNA damage in HeLa cells along with externalization of phosphatidyl serine at 48 hours. While cytochrome c release and caspase-3 activation led HeLa cells toward apoptosis, down-regulation of Akt and NFkB inhibited cellular proliferation, indicating the signaling pathway to be mediated via the mitochondria-mediated caspase-3-dependent pathway. CD-spectroscopy revealed that Conium interacted with DNA molecule.
Conclusion:
Overall results validate anti-cancer potential of Conium and provide support for its use in traditional systems of medicine.
Keywords: Apoptosis, Conium maculatum, drug-DNA interaction, proliferation, reactive oxygen species
INTRODUCTION
Conium maculatum is an extremely poisonous flowering weed, known as Hemlock and belongs to the family Apiaceae. Conium contains several pyridine alkaloids like coniine, N-methylconiine, conhydrine, pseudoconhydrine and gamma-coniceine, precursors of some other hemlock alkaloids.[1] The structures of these alkaloids are shown in Figure 1a. Among these, the most notable one is coniine, the properties of which are similar to nicotine. It disrupts the functions of the central nervous system by binding with nicotinic acetylcholine receptors.[2,3] Though this plant is highly toxic in nature, its extract had been used as a traditional remedy for different diseases since a long time.[4] As for example, Conium is the main remedy for prostate gland and swelling of the testis. In homeopathy, it is used as a remedy for breast cancer and cancer of cervix uteri,[4] but its action has not yet been scientifically validated except for the report that it can inflict DNA damage by generating reactive oxygen species (ROS).[5] In this study, we contemplate to elucidate the probable mechanism of action of the drug in inducing apoptosis in the cervix cancer cell line HeLa.
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince “maculatum” benekli ve Yunanca “conium” konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling “scerling” kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçe’de bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ran’ın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrian’ın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokrates’in düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399’da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresia’nın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufeland’da göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupa’nın batısından Asya ve Doğu Türkistan’a kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerika’ya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir.  Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir.  Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever.  Hasat zamanı: Temmuz’dan Eylül’e kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.  Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90’ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokrates’in Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıran’la yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir.  Kullanılması:  a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopati’de; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır.  Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopati’de: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopati’de <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70’lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L.   Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince “maculatum” benekli ve Yunanca “conium” konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling “scerling” kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçe’de bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ran’ın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrian’ın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokrates’in düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399’da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresia’nın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufeland’da göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupa’nın batısından Asya ve Doğu Türkistan’a kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerika’ya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir.  Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir.  Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever.  Hasat zamanı: Temmuz’dan Eylül’e kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.  Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90’ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokrates’in Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıran’la yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir.  Kullanılması:  a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopati’de; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır.  Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopati’de: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopati’de <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70’lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L.   Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince “maculatum” benekli ve Yunanca “conium” konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling “scerling” kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçe’de bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ran’ın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrian’ın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokrates’in düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399’da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresia’nın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufeland’da göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupa’nın batısından Asya ve Doğu Türkistan’a kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerika’ya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir.  Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir.  Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever.  Hasat zamanı: Temmuz’dan Eylül’e kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.  Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90’ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokrates’in Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıran’la yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir.  Kullanılması:  a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopati’de; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır.  Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopati’de: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopati’de <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70’lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşır�� istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L.   Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
BALDIRAN İki Yıllık | 0,5-2 m | 7-9 Aylar | Ho, Na | Otu, Tohumu | Çok Zehirli Baldıran, Schierling, Conium maculatum Ağu otu Baş döndüren otu Kokar otu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Baldıran otu; Conü herba Baldıran tohumu; Cani fructus Baldıran otu natürel ilaç ve tentür yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Baldıran otunun Kuzey yarım kürede bilinen sadece bu türü Ağu otu; conium maculatum mevcuttur ve Güney yarım kürede Güney Afrika baldıranı; Conium chaerophylloides olarak bilinen ikinci bir tür daha vardır. Latince “maculatum” benekli ve Yunanca “conium” konsostan türemiş olup baş dönmesi anlamına gelir. Almanca Schierling “scerling” kelimesinden türemiş olup pis kokulu anlamına gelir. Bazı yazarlar bitkinin fare idrarı gibi koktuğunu iddia etmektedirler. Türkçe’de bitki genellikle Baldıran veya Ağu otu gibi isimlerle anılır ve bundan da bitkinin çok zehirli olduğu anlaşılır. Bazı sözde yazarlar Türkçe Bal¬dı¬ran’ın almanca Baldrian olduğunu zannetmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Almanca Baldrian’ın karşılığı Kedi otudur. Her yazarın yazdığına inanmakta hatadır. Tarihte ilk defa eski Yunan filozofu Sokrates’in düşüncelerini açıklaması nedeni ile öldürülmesi için Kral tarafından M.Ö 399’da Ağu ot suyu verilmiştir. (Eski Yunanlıların en büyük filozofları Filistin de eğitim görmüştür, Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır.) Eski Yunanlılar idama mahkum olanlara Ağu otu suyu içirirlerdi ve böylece suçluları cezalandırırlardı (kendilerine göre suçlu buldukları). Dioskorides ve Plinius haya (testis, husye) ve göğüs bezelerindeki rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Kraliçe Maria-Theresia’nın Doktoru Störck beze rahatsızlıklarını ve göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiştir. Hufeland’da göğüs kanserini Ağu otu ile tedavi etmiş ve bunu diğerleri takip etmiştir. Vatanının Paşa eli ve Türkiye olmasına rağmen günümüzde Avrupa’nın batısından Asya ve Doğu Türkistan’a kadar olan çok geniş alanda yetişir ve Kuzey Amerika’ya da taşınmış olup orada da yabani olarak yetişmektedir.  Botanik: Ağu otu 50-200 cm boyunda iki yıllık bir bitki olup dikine yükselir ve oldukça sık çatallanır. Gövdesi yuvarlak, tüysü ve üzerinde kahverengimsi kırmızı benekler bulunur. Yaprakları 2-4 çift kanat yapraklardan oluşur ve uçta tek yaprak bulunur. Her kanat yaprakta ayrıca 2-4 adet yaprakçıktan meydana gelir ve de sonda bir tek yaprakçık bulunur. Çiçekleri oldukça küçük olup beş adet beyaz taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiye demeti 8-15 şemsiyecikten ve her şemsiyecikte 10-20 adet çiçekten oluşur. Tohumları 2-3 mm uzunlu¬ğunda 1,75-2,75 mm eninde yumurta şeklinde ve ana kaburgası dalgalı ve üzeri kertiklidir.  Yetiştirilmesi: Ağu otu yol, hendek, duvar kenarları ve ırmak boyaları ve de viranelerde yabani olarak yetişir ve genellikle güneşli yöreleri sever.  Hasat zamanı: Temmuz’dan Eylül’e kadar yerden 10-15 cm yukarıdan kesilerek havadar, güneşli ve gölgede kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.  Birleşimi: Ağu otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Alkaloitler; yapraklarında %0,1-0,5 olgunlaşmamış tohumlarında %0,2-2, çiçeklerinde %0,25 ve sapında %0,06 oranında bulunur. Alkaloit türevleri; %90’ın (+)-Conün ((s)-Conün) oluşturur ve ayrıca az miktarda; N-Metilconün, beta-Conicein, Conhydrin, Conhydrinon ve Pseudoconhydrin içerir. b) Polyinler; Falcarinon ve Falcarinolon c) Furanokumarinler; Bergapten ve Xanthoxin d) Flavonitler; Diosmin ve Luteolin Araştırmalar: Ağu otu ile yapılan araştırmalar çok eski olup günümüze kadar yüzlerce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar modern klinik araştırmalar olmayıp Homeopati doktorları tarafından yapılan eski usul araştırmalardır. Sokrates’in Baldıran suyu ile öldürülmesi nedeni ile bu bitki oldukça iyi bilinmektedir. Doktor Störck kansere karşı tedavi edici olarak kullanmış (1760) Dr.Hufeland ise Sıracalı beze rahatsızlıkları ve kansere karşı kullanmıştır. BAZIN (1858) Sıracalı hastalıklara, HECKER (1814) Sıraca, kanser, verem, atrofi NEGA (1853) bronşit, ışığa baka-mama, LECLERC (1927) astım, öksürük ve kronik bronşite karşı kul-lanmışlardır. PUCHERT ise haya ve meme atrofisi (bir organ veya olu-şumunun beslenme yetersizliği nedeni ile normal yapı ve görevini kaybetmesine atrofi denir.) ve de adet yetersizliğine karşı etkili oldu¬ğunu gözlemlemiştir. Hugo SCHULZ ise göğüs uruna (meme kanseri) karşı Baldıran merhemi kullanarak başarılar elde etmiştir. Geçmişte Baldıran’la yapılan hemen hemen bütün araştırmalar bu bitkinin başta beze rahatsızlıklarına (göğüs, haya, kulak altı bezi) karşı etkili olduğu görülmüştür. (LBH.II.331) Tesir şekli: Teskin edici, salgı arttırıcı, bezeleri kuvvetlendirici, ağrı kesici ve krampları önleyicidir.  Kullanılması:  a) Modern alanda Üniversitelerde klinik araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bir süre daha beklemek zorundayız ve yan tesir olmayan Gökçek İksiri kullanabiliriz. b) Homeopati’de; başta göğüs, haya, kulak altı bezi, prostat ve lenf bezi gibi bezlerdeki rahatsızlıklara özellikle de bezelerdeki kanserli urlara karşı kullanılmıştır. Ayrıca baş dönmesi, nevralji (sinirsel ağrılar), merkezi sinir sistemi rahatsızlıkları, omurilik rahatsızlıkları, depres¬yon, öksürük, bronşit ve astıma karşı kullanılmıştır.  Çayı: Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Homeopati’de: Baldıran otundan (yaprak ve çiçek) 20 gr bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentür Homeopati’de <<Conium>> adı ile anılır. Bu tentürden 1 ml 99 ml %70’lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılabilir ve buna D3 denir. D3 isimli tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Uyuşukluk, baş dönmesi, titreme ve felç durumu 2) Başı çevirdiğinde veya yatakta dönünce baş dönmesi 3) Yalnızlıktan ve cinsel gücünü kaybetmekten korkma 4) Avuç içinin sürekli soğuk terleme 5) Ağrılar soğukta, geceleri ve uzanınca artarken yemek yiyince azalır 6) Adet halinden sonra göğüslerde sürekli ağrı ve bu ağrı yürürken veya hareket edince artar 7) Tuza karşı aşırı istek duyarken sütten iğrenir 8) Gece veya gündüz gözlerini kapar kapamaz terlemeye başlama 9) Bezelerin sertleşmesi, göğüs veya hayanın odun gibi sert olması ve dokununca aşırı ağrıması 10) İdrar bırakırken aralıklı idrar yapma (genellikle prostat rahatsızlığı nedeni ile) 11) Kramplı, kuru ve yırtıcı öksürük 12) Dil şiş, kuru, kırmızı veya tabakalı 13) Eklem çatırdaması 14) Kişide dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, cinsiyet zafiyeti, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi hallerde Baldıran tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Çok zehirlidir. Bu nedenle mutlaka tarife uymak gerekir. Baldıran mukoza veya derideki herhangi bir yaralanmadan zehirlenmeye sebep olabilir. Ağız yanar, dil felç olur ve kusma, felç, vücudun soğu¬ması, hissizlik ve sonra nefes yolları felci ile neticede sonu ölüm olur. Zehirlenme halinde hemen hastaneye götürülüp midenin yıkanması ve doktor gözetiminde tedavisinin yapılması gerekir. B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L. Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
B) Su baldıranı, Wasserschierling, Cicuta virosa L.   Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceae Drugları: Su baldıranı kökü; Cicutae virosae radix Su baldıranının sadece kökleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Botanik: Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda ve özellikle durgun su birikintileri ve bataklıklarda yetişir. Ana yaprakları 5-7 yan yapraktan, yan yaprakları ise üçlü, çift veya tek yaprakçıktan oluşabilir. Her parça yaprak mızrak şeklinde, kenarı kertikli ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beyaz çok küçük her şemsiyecikte 10-20 adet çiçek bulunur ve 8-15 şemsiyecikte bir şemsiye meydana getirir. Kökleri derinlere gider ve kazık şeklindedir.  Hasat zamanı: Çiçek açma zamanı olan Haziran’dan Eylül’e kadar ana kök ve yan kökleri çıkartılarak temizlenir ve kurutulur. Tentür yapımında kullanılacak ise taze olarak kullanılır.  Birleşimi: Birleşimindeki maddelerden en önemlileri; Cicutoxin (Sikutoksin), Cicutin (Sikutin) ve Cicutol ile az miktarda Uçucu yağ içerir. Tesir şekli: Teskin edici, yatıştırıcı, krampları çözücü, ağrıları dindirici özelliklere sahiptir. Kullanılması: :Homeopati’de Su baldıranı sinir sistemi, beyin ve omuriliğe çok tesir eder. Bu nedenle baş, sırt, eklem ağrılarına, düşme, bayılma, sara nöbetlerine karşı kullanılır. Asla çay olarak kullanılmaz. Homeopati’de: Su baldıranı kökünden 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de<<Cicuta virosa>> adı ile anılan tentür elde edilir. Hastalığın belirtisi (semptom): 1) Bütün kasların kramplı hali 2) Saralı haller (bağırma, inleme ve kulak çınlaması) 3) Düşünürken baş dönmesi ve baş ağrısı 4) Bakarken donuk bakma 5) Kramplar dokununca artar. Yan tesirleri: Çok zehirli olması nedeni ile mutlaka tarife uymak gerekir.
Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes