Tumgik
#depremlerin
eciftcomtr · 2 years
Link
0 notes
imarpanosu · 2 years
Link
#Kahramanmaraş ve #Hatay #deprem lerinin ekonomik faturası çıkarıldı! İşte depremlerin toplam maliyeti! #Tablo larla #detay #haber için tıklayın...
0 notes
egesizizmir · 7 months
Text
Sence doğa için, baharlar yazlar çok güzel, yağmurlar karlar çok mu kötü?
Doğumlar mucize, ölümlerse bir felaket mi?
Tohumların patlaması bereket, depremlerin olması lanet mi?
72 notes · View notes
tozluhayaller · 25 days
Text
Yeterince yaşadın ve gördün. İstediğin gibi bir hayatın oldu mu? Aradığını buldun mu? Dünyanın kıble şaşırtan depremlerine, varlığa, yokluğa, acıya, mutluluğa, kayba, kazanca yani, direnebildin mi? İstikamet üzere sabit kaldı mı o şaşmaz dediğin ayakların? Kalbinin üzerinde her an tik taklarını işittiğin vicdanını gürültüsünden dünyanın?
7 notes · View notes
beyazlalelerr · 10 months
Text
Artçı depremlerin hep aynı merkez üzerinde olması normal mi, korkudan bir şeyler uydurmaya başladım artık
33 notes · View notes
birsiyahikayesi · 11 months
Text
Depremlerin hepsi kalbim de.
29 notes · View notes
yollardan · 2 years
Text
Sporx - Pro+
Depremler her zaman ve her yerde meydana gelebilecek doğal bir olaydır. Son zamanlarda, ülkemizde birçok alanda yıkıma ve bozulmaya neden olan üzücü depremler olmuştur. Bu depremlerin bazıları küçük boyutta olurken, diğerleri binalara ve altyapıya ciddi zararlar verdi. Dünyada ve ülkemizde meydana gelen son depremler konusunda ilk siz haberdar olmak için Sporx sayfasına göz atabilir ve deprem son dakika, deprem mi oldu, son dakika deprem ile ilgili haberlere doğru bir şekilde ulaşabilirsiniz. Depremler herhangi bir zamanda ve genellikle uyarı yapılmadan gerçekleşebilir. Son aylarda, ülkemizde çok sayıda deprem oldu. Küçük sarsıntılardan yıkıcı depremlere kadar bu doğal afetler birçok alanda önemli hasar ve aksamalara neden olmuştur. Az önce deprem mi oldu konusunda da güncel bilgilere ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
2K notes · View notes
darksilviaa7 · 1 year
Text
Bazı depremlerin derinliği ölçülemez.
19 notes · View notes
incinmisskanatlarim · 2 years
Text
Bu depremlerin ne zaman sonu gelecek Allah'ım yardım et
27 notes · View notes
ismailagacami · 1 year
Text
Tumblr media
Kamuoyuna Duyuru - Aziz milletimiz, şanlı tarihinde pek çok kez mühim tercihlerle karşı karşıya kalmış, irfan ve ferasetiyle doğru tercihlerde bulunmuştur. 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılması plânlanan seçimler de tarihî dönüm noktalarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Neticeleri sadece ülkemiz için değil, İslâm âleminin de geleceği açısından hayatî öneme sahiptir.
Dinî, millî ve ahlâkî değerlere sahip çıkmaya çalışanların bir ittifak, bu ulvî değerleri geçmişten günümüze ayaklar altına alıp nesli-aileyi yok etmeyi hedefleyen projelere ve birlik-beraberliğimizi tehdit eden teröre sahip çıkanların karşı ittifak şeklinde bir araya gelmiş olması, bu önemi daha da artırmıştır.
Bizler, varisi olduğumuz büyüklerimizin bu tür durumlarda tercihte bulunmayanın en kötüyü seçmiş olacağı nasihatince, tercihimizi dinî ve manevî değerlerimizi muhafazaya çalışan, İslâm coğrafyasındaki mazlum Müslümanları korumayı amaçlayanlardan yana kullanmayı doğru buluyoruz.
Ayrıca, dünyayı saran salgın hastalık, ardından sel felâketleri ve yıkıcı depremlerin maddî-manevî sonuçlarıyla beraber, günden güne artan küresel sorunlarla sürdürülebilir mücadele zarureti; güçlü, tecrübe ve istikrar sahibi bir idareyi gerekli kılmaktadır.
Bu düşüncelerle; istikrar ve tecrübenin başarıyı getirdiği inancıyla 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme yönündeki kararımızı kamuoyunun bilgisine arz ederiz.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni eder, idarecilerimizi rızâsı yolunda muvaffak kılmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ederiz.
İsmailağa Câiması
12 notes · View notes
eciftcomtr · 2 years
Link
0 notes
seslimeram · 8 months
Text
Yıkıcılık
Tumblr media
Gündelik koşuşturmanın ortasında doğrudan keskin bir hat olarak yıkıcılık var ediliyor. Behemehal anlamlandırılan bir suretle önü alındığı bildirilen oysa gündelik yaşam hali, pratiklerini imkansız kılan her ne varsa o yıkıcılık ekseni üstünden sözüm ona didaktik bir var etme, anlatım gayretinde eyleme dönüştürülüyor. Her gün perişanlık, her yer karanlık, zifiri kapkaranlık. Bütünüyle bir bozgunculuk hali içinde her gün yurttaşın haklarının açık bir biçimde talan edilmesine devam olunuyor. Bir yönelim olarak hak ihlalleri eylemsellik olarak öne çekiliyor. Ne verili haklar, ne yazılmamış kural ve kaidelerden müteşekkil olan insanlık mefhumunun temellerindeki ihtimaller yerinde duruyor artık. Müştereklerimiz bu kesintisiz şablon içerisinde derdest olunuyor. Günlük yaşam pratikleri zora koşulurken bir hal, bir güzergah üstünde asgari bir yaşam istemi de derdest ediliyor anbean, her yerde. Muktedirin yeni ülkesinin temelleri tüm o primitif, pragmatist tehdit döngüsünü yeniden imal ederek, göz boyayan masalları aksettirip dururken korku filminin ta kendisini hakikat kılabildiği tahayyüllerle var ediliyor. Biçimsiz, mesnetsiz, yok yere değil aralıksız bir teslimiyet hali için durmadan hayata saldırıyor muktedir. Yenilendiği söylenen saha ve şu zeminde eskinin ta kendisi günbegün restore ediliyor. Bir örnek olagelen yıkım, terör, ekseninde yaşam bu saldırılarla birlikte kuşatılıyor.
Bir yerlerde birilerinin aldığı kararların herkesin hayatını etkileyebilmesidir mesele biraz daha açık bir biçimde. Yıkıcılığı keskin bir hat olarak yaşamın orta yerinde konumlandırır iken muktedir eyledikleriyle beraberce geriye dönülemeyecek olan katran karanlığının da temellerini sağlama alır. Bir gün şeriat çağrısıdır bu çıkagelen, bir gün her türlü yılışıklığı bünyesinde barındıran ekonomi politik yönetiminin arkası yarın kuşağına dönmüş siyaseti paravan kılan akçalı işlerinde. Devletlinin olur verdiklerinin milyonlarca dolarlık ranta ait pazarlarda boy göstermelerinden bu hali devamlılıkta okuyabiliriz. Bir başka halde şimdi o mimli televizyon ekranlardan, iki satır manili abuk sabuk bir tecrübe insanı diye anılan ve bildirilen bir şahsiyetin pavyon güzellemesine sahne olduğu yerde o muktedir olanların et pazarlarından pay kaptıkları yerin meselidir o yıkıcılığın işlemesi. Et pazarlarından tüm o silah, insan, uyuşturucu ticaretlerine bir biçimde kollukça yakalandığı kadar kenardan bir biçimde sümen altı edilerek götürülenlere, aralıksız bir yağmacılık halinin orta yerinde yıkım sıradanın gündelik yaşamına demirbaş kılınır. Yenilenmiş ülke tiradı aralıksız saha ve ekranlarda zikredilirken o yıkımın gündelik bir tahayyüle dönüştüğü zemin var edilir, hiçbir yere gitmeyen, ilerlemeyen, dönüşmeyen bir karanlığın ortasına demirlemiş ülke ol aralıktan görünür kılınır. Burasıdır mesele.
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Maraş merkezli depremin yıldönümü yaklaşırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İskenderun Devlet Hastanesi'nin açılış törenine katıldı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Hatay'da deprem konutlarının inşasının devam ettiğini söyleyen Erdoğan, "Çeşitli sıkıntılarla, meşakkatlerle karşılaşıyor olsak da hedefimizden asla kopmuyoruz. Amacımız mümkün olan en kısa sürede Hatay başta olmak üzere tüm depremzede şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmaktır" ifadelerini kullandı.
'Hatay’a Geldi Mi?'
Erdoğan'ın depremlerin en büyük yıkımı yarattığı Hatay'da “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı” demesi sosyal medyada tepki çekti.
Saymaz: Muhalif Adaya Oy Verecek Şehirlere Göz Dağı
Gazeteci İsmail Saymaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözleri üzerine depremden etkilenen ve AKP'li belediyelerde olan illeri hatırlattı ve şöyle dedi:
"Erdoğan, belediyesi muhalif bir partide olan şehirlere “herhangi bir şeyin gelmeyeceğini” ilan ediyor.
Nerede söylüyor?
Depremin yerle bir ettiği, CHP’li bir belediye başkanı tarafından yönetilen Hatay’da.
Bu sözler yerel seçimde muhalif adaya oy verecek her şehre gözdağıdır.
Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’daki AK Partili belediye ile hükümet el ele ve dayanışma halinde değil miydi?
Neden bu üç şehrimiz de garip kaldı?
Geçen Kahramanmaraş’ta şehidimizin annesinin deprem çadırında yaşadığını görmedik mi?
O garip değilse…
Bu vatanda garip kimdir?
Belli ki yine bir sopalı seçime giriyoruz. İktidar muhalefetin elindeki büyükşehirleri geri almak için hizmet götürmemekle tehdit etmek dahil, hemen her yola başvuracak.
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket, doğal afet değildir.
Adaletsiz ve zalim idaredir."
Muhalefete yönelttiği eleştirilerin yanında bir de çağrı yapan Erdoğan, sorumluluğu paylaşmaya davet etmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
'İktidarın Eksiği Varsa Bunu Muhalefet Tamamlayacak'
"İktidarın eksiği varsa bunu muhalefet tamamlayacak. Belediyenin yetişemediği yerde merkezi hükumet devreye girecek. Resmi kurumların zorlandığı hususlarda sivil toplum örgütleri sorumluluk üstlenecek. Hülasaten 85 milyon, asrın birlikteliğini sergileyerek, şehirlerimizi en kısa sürede ayağa kaldırmanın yollarını arayacağız. Nasıl eleştirebilirim demek yerine 'ben ne yapabilir, nasıl katkı sunabilirim?' anlayışıyla bu meseleye yaklaşacağız. Bunu başardığımızda, hedeflediğimizden de çok kısa sürede depremin izlerini sileceğimizden şüphe duymuyorum.
Bugün buradan şu samimi çağrıyı yapmak isterim; Türkiye'deki muhalefeti, deprem konusunda polemik yapmak yerine vicdanlı, insaflı ve sorumlu davranmaya davet ediyorum."
Hatay'da 80 binin üzerinde bina yıkılmıştı.”
Yıkıcılık gündelik hayatın orta yerinde her nasıl var ediliyor, birinci elden can yakıcı bir örnek olarak baş efendinin sözleri zaten yeterince açıktır. Gayri resmi rakamlara göre en az beş yüz bin insanın canına mal olan bir deprem sonrasında, resmi rakamlarda tahribat bir yana, ilk kırk sekiz saatte devletin varlığının hiç edildiği / yok kılındığı bir zeminden iyilik var edilebilir miydi? Binlerce yurttaşın o iki, üç günlük sürede soğuktan can verdiği bir zeminde, salt öteki partiyi desteklediği için kurtarılmaktan alıkonulduğunun itirafını nasıl okuyabiliriz, başımız belaya girmeden! Merkezi yönetimin bir gölge gibi dayattığı hamleler, önyargılar söz konusuyken, insanların yaşam hakkını muhafaza etmek bir siyasi manevra hakkını doğurur mu? Bunca yalın bir halde, bir devletin en başındaki temsil sırf öyle arzuladığı için birinci senesini doldururken deprem ve sonrasında yaşatılanlar hiçbir ama hiçbir ders alınmaz mı? Bu kadar kötülüğü içselleştirip, yerel seçimler öncesinde bir kere daha aba altından sopayı çıkartarak, canlarından can çalınmış insanların yaralarına hiç merhem olunur mu, olabilir mi böyle bir şey! Tümüyle yıkıcılığı el üstüne tutarak bir ülkede kimsesizlerin kimsesi olunabilir mi? Baş amirin ortaya serdiği mutlak teslimiyetçi hal dışında on bir ilde yaşayan, sorunlarına çözüm bekleyen, halen barınma sorunundan ol gündelik yaşama geri dönüşü için rehabilitasyon ihtiyacını hisseden insanlara bu haller mi yardımcı olacaktır! Bütünüyle düşündürücü değil mi...
Abidin Yağmur’un Artı Gerçek’te yayınlanan haberidir: “Emek Partisi Mersin İl Örgütü, 11 ilde büyük yıkıma ve can kayıplarına neden olan Maraş depremlerinin yıldönümü dolayısıyla “Deprem ve Yerel Yerel Yönetimler. Emekçiler Ne Yapmalı” başlıklı bir panel düzenledi.
Panelde Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir ve Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan izlenimlerini ve düşüncelerini paylaştı.
'20 Gün Sonra Köylere Gittiğimizde “Sonunda Devleti Gördük” Diyorlardı'
Dr. Sevdar Yılmaz, “İlk 3 gün biz devleti yanımızda görmedik ve terk edildiğimizi düşündük. Türk Tabipleri Birliği ve diğer derneklerle, sendikalarla beraber 2 tane koordinasyon merkezi kurduk. Her iki merkezde de revirler kurduk, seyyar ekipler kurduk. Kırsalda ulaşılamayan yerlere, 186 noktaya ulaştık. Kırsaldaki kimi yerlere on beşinci, yirminci gün gittiğimizde, üzerimizde TBB ya da Hatay Tabip Odası amblemi olmadığı için insanlar “Nihayet devleti gördük” diye bize sarıldılar” dedi.
'Hırsızı Yakalıyorsunuz, Polis Almaya Gelmiyor'
Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz depremin birinci yılında Hatay’daki durumu şöyle özetledi:
*Şu anda mahallelerimizin yolları tarlaya dönmüş durumda. Köstebek yuvasına dönmüş durumda. Derin derin çukurlar var. Bunlar hurda demir için yapılıyor.
*Ağır hasarlı, oturulmayacak durumdaki binalara orta hasarlı raporu veriliyor ve insanlara bu binalarda oturabilirsiniz deniyor. Birçok orta hasarlı binanın önünde satılık yazıları var.
*Aile sağlığı merkezlerinde sıkça elektrik kesintisi oluyor, dışarıda poliklinik hizmeti vermek zorunda kalıyoruz.
*Güvenlik zafiyeti halen devam ediyor. Sürekli hırsızlıklar oluyor. Hırsızlar yakalansa da aynı gün bırakılıyor, bir başka yerde yakalanıyor. Siz yakaladığınız hırsızı polise teslim edemiyorsunuz. Polis almaya gelmiyor.
*Hijyenle ilgili sorunlarımız var. Temiz suya erişimle ilgili sıkıntımız var. Deri enfeksiyonları çok sık görülüyor ve iyileşmiyor. Çocuk, genç, yaşlı herkeste görüyoruz bu sıkıntıları.
* İş sağlığı ve işyeri güvenliği için işyerlerini gezdiğimizde işçiler için hiçbir önlemin alınmadığını, işyeri hekimleriyle, iş güvenliği uzmanlarıyla hiçbir şekilde çalışma yapılmadığını gördük.
*Hatay’da köylerin en büyük ihtiyaçlarından biri çadır. 1 yıl sonra bile çadır ihtiyacı hâlâ tam olarak karşılanamadı.
*Aşılarla ilgili problemimiz var. Aşı yüzdemiz yüzde 50’lerin altında şu an. Birçok hastalıkta aşı oranımız yüzde 50’nin altında.
*Hatay’da şu an en değerli şey demir. Ne insan sağlığı ne yaşam ne doğa önemli değil. En çok değer gören şey demir.
'Deprem Öncesinde De Deprem Anına Da Deprem Sonrasına Da Hazır Değiliz'
Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Erkan Demir de “Bu süreçten çıkardığım 2 sonuç var. Biri denetimsizlik diğeri cezasızlık. Bakanlar, deprem sonrasında yaptıkları açıklamalarda ve resmi yazılarda orta hasarlı binaların da yıkılacağını söylediler. Aradan 2 ay geçti söylem değişti. Orta hasarlı binaları da onabilirsiniz. Yeniden kullanabilirsiniz dediler. Bu binaların çoğu aslında ağır hasarlı. Birilerine, ağır hasarlı binaları orta hasarlı gibi göstermek için rüşvet veriyorlarmış. Biz ölüme davetiye çıkaran bir toplumuz. Maalesef biz depremin öncesine, deprem anına ve deprem sonrasına hazır değiliz. Ama hazır olmak zorundayız. Biz deprem ülkesiyiz. Bunu eğitimle çözmekten başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı.
Emek Partisi Genel Başkanı Aslan: Tehdit Dilini Kınıyoruz
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hatay’daki açıklamalarına tepki gösterdi.
Aslan, “Erdoğan dün Hatay’daydı. Depremin acıları henüz ortadan kalkmamışken söylediği sözler deprem kadar ağır ve tehlikeli şeylerdi. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler birlikte çalışmazsa hizmet alamazsınız. Bunun Türkçesi şudur: Ya AKP’ye oy vereceksiniz ya AKP’ye oy vereceksiniz. Ya da AKP’ye oy vereceksiniz! Yani bizim belediyelerimize oy vereceksiniz, eğer bu tutum olmazsa depremin yaralarını da sarmayız, hizmet de vermeyiz, kaynak da ayırmayız. Muhalefetten belediyeleri kazanan olursa da onlara hizmet edebilecekleri koşulları vermeyiz. Bu kadar açık. Bir tehdit, bir şantaj politikasıdır. 89’da Özal da aynı böyle yapmıştı. Eğer elleri kolları belediye başkanı istemiyorsanız ANAP’a oy verirsiniz demişti. Sonra ANAP tarih oldu, Özal tarih oldu. Erdoğan’ın bu tutumunu bir kez daha kınıyoruz. Bu tehdit ve şantaj politikalarına müsaade etmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.”
Yıkıcılık her nasıl var ediliyor, bütünüyle tanıklıklar zaten başlı başına bir meramı açık, aleni paylaştırıyor. Bir cerahat iklimi haline dönüşmüş olagelen yeni ülke tiradının tüm o ötesi / berisi bir kere daha ağır bir insanlık sınavına dönüştürülen Maraş depremleri sonrası ortaya serilen hallerle bariz kılınıyor. İnsanların yaslarına, acılarına, onca defa söz eylemlerine, imdat çığlıklarına rağmen daha depremin hemen ardından başlayarak ilk üç, dört gün yapayalnız kılınmalarından mesela bu mesel anlaşılabilir. Birinci yıl anmalarında ortaya çıkan kadük siyasetçilerin, yarayı görmek anlamak yerine tıpkı ol baş efendi gibi, kendi bildiklerini okudukları gezi programlarından görülebilir yıkıcılık. Yarayı imdat eden, bugünkü katran karanlığına isyana meram eyleyenleri göz ardı ederek evet bir tek bunu var ederek hangi güne varılabilir. Yıkıcılık sadece depremin sunduğu ve insan eliyle kotarılan hataların ardından çıkagelen bir mesel değildir. Milyonlarca insanın hayat haklarının, arda kalanların var ettikleri iyileştirme, yardımcı olma, dayanışma talep ve beyanlarına karşı kulakların tıkandığı bir zeminde hiçbir yere varılamayacak olduğu artık muhakkaktır. Bellek Gazetecisi, Kazım Kızıl’ın vizörüne takılan birkaç dakikalık kayıt zaten bütün o yıkıcılık ekseninden artakalanı da bildirecektir. Gökhan Zan’ın var ettiği meram bu yazının da anlatmaya çalıştığının sağlamasıdır. Oradaki öfkeyi inatla hâlâ anlamayanlar var... Yok edilmiş olanı fark etsinler diye daha ne etsin insanlar. Onca acının üstüne tek bir şey kalıyor: koca bir ah! O ah da bir gün birilerine hesap olur.... O ahlar bir gün bu ülkede karanlığın, kötülüğün karşısında yapayalnız kalanların buluştuğu bir çatı olarak hakkaniyeti bildirir. Bir gün hesabı sorulur... Bir gün...
Tumblr media
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Malatya – Emrah GÜREL – Associated Press – Los Angeles Times
2 notes · View notes
if-haber · 8 months
Text
Tumblr media
Kerim Bağdaş: Hatay Belgeselinde Sadece Depremin Acılarına Değil Öğrettiklerine De Yer Verdik  6 Şubat depreminin yıldönümünde o günlere dair acılarımızı ve kayıplarımızı bir defa daha büyük bir üzüntüyle yad ediyoruz. Dileriz depremlerin değil tedbirsiz...
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
korayaker · 2 years
Text
Enkazalıtnda on binlerce insan var ama siyasi çevreler sorunu bir gövde gösterisine dönüştürmüş durumdalar ve günah keçsi arıyorlar. Doğal afetler tarihsel ve nesnel olgulardır ancak insnalık iktisadi bilimsel ve tknolojik anlmada muzaam bir gelişme düzeyine ulaşmış durumdadır. Buna karşın iktisadi ve sosyo ekonomik gelişme düzeyi geri toplumlarda daha başat olmak üzere gelişmiş modern burjuva toplumlarda deprem gibi doğal afetler  ciddi yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır.
  Türkyiye gibi yarı sömürge toplumlarda depremlerin bu denli yıkıcı olmaısnın nedeni burjuva devrimin sonrası sanayleşme il birlikte 1970 ler sonrası hızlanan kentelşmenin tamamen piyasanın gerici gereksinimlerine uygun tamamlanmasıdır sorunun kaynağı burjuva kent kültürüdür Üretim güçlerinin merkezi haline gelen emek ile sermaye arasındaki çelişkilerin en üst seviyeye ulaştığı modern sanayi kentleri kitlelerin ihtiyaçlarına değil burjuvazinin ve onun gereksinimlerine uydurulmuş bir kent politikası ile yönetilir. 
Piyasanın ve sermayenin gerici gereksinimlerin uyfurlmuş burjuva kent kültürü sermaye ile emek sınıfı arasındaki ekonmomi-politik özgün çelişkilerin yanı sıra barınma aşırı nufus trafik betonlaşma vb. tali çelişkilerinde yığılıdğı alanlardır. Bu tali nedenler bile insan yaşamına uygun olmayan bujruva kentlerin yeniden restoasyonu nufus ekonomi sağlık barınma kamusal yaşam  ulaşım mimari planlama vb. yeniden dönüşümünü zorunlu kılarken deprem gibi sonuçları öngürülebilen ykıcı doğal afetler karşısında hiç bir tedbir alınmamasının tek bir açıklaması vardır. 
Piyasanın gerici gereksinimlerine uydurlmuş burjuva kent kültürünün yeniden restorasyonu ve dönüşümü bir devrim sorunudur. Doğa ve insna odkalı doğal aftelere karşı korunaklı  kentlerin inşası büyük ekonomik maliyetlere ve toplumsal birikimlere ihtiyaç duyarlar  temel motivasyonu artı değer birikimi olan bir asalak sınıf olan türk komprador burjuvazisinin bunu gerçkleştirmesi imkansızdır. Neo liberal bir reçete olarak türk komprador burjuvazinin ekonomik modeli hjaline gelen inaaşat sektörü deprem tehlikesi altındaki şehirlerde bugün ortaya çıkan yıkıcı sonuçların başat nedenlerinden biridir. Günah keçisi düzenin kendisidir. Sıradaki kurban İSTANBULDUR
11 notes · View notes
onderkaracay · 2 years
Text
Tumblr media
🗣️ Depremlerin Hasar Tespit Raporu
Son yirmi yılda iki yüzden fazla imar yasası değişti
Depreme dayanıklı yapılar yapmak için değil
Her rant projesi bir yasa değişikliği ile yol aldı, bir müteahhite zengin olması için yol verildi
İnsan yaşamı için uygun olmayan yapılara da yasayla bir çözüm buldular
Hem para toplama fırsatı hemde oy alarak bu sorun da çözülebilirdi
İmar affı veya imar barışı adı altında karşılıklı bir alışveriş yapıldı
Birileri oy ve yetki ile rüşvet verdi
Birileri aldıkları yetki ile rüşvete karşılık ruhsat ve tapu dağıttılar
Alan memnun veren memnundu
Son depremde imar affı ile tapu dağıtılan tüm yapıların büyük kısmı depremde yerle bir oldu
Halkın karşı çıkması gereken duruma doğa karşı çıkarak faturayı her iki tarafa da kesti
Hırsız müteahhitler rant projeleri üreterek bu yıkımın başrol oyuncusu oldular
Halk imar affına karşı çıkacağına bu affı yapan siyasi zihniyete destek vererek bu suçun ortağı oldu
Depremde yıkılan ve yaşamın üzerine çöken her bina için kader ve fıtrat planının bir parçası diyenler yine ilahi plana sığınarak sorumluluktan kaçmaya çalışacaklar.
Hukuk bir kişinin ağzına bakıyor!
Bunca deprem bunca yıkım oldu tek bir müteahhit kanun önünde hesap verdi mi?
Neden hukuk hesap sormuyor ya da soramıyor?
İhmalin, denetimsizliğin, sorumsuzluğun, liyakatsizliğin bize birşey olmaz rehavetinin zayıf temeller üzerine inşa ettiği binalar her zelzele de patır patır yıkılıyor insanların üzerine!
Deniz kumu neden kullanılıyor? Yer raporu ve bina yapabilme raporu var mı? Kim vermiş? Neden vermiş? Nasıl vermiş? Bina bittikten sonra yaşam alanı olarak kullanmaya uygun ikinci bir raporu var mı? Neden yok? İnşaatı yapanın kurallara uygun bina yaptığını nasıl anlayacağız?
Bina satış şartı içine yer raporu, bina yapabilme raporu ve yapımı bittikten sonra yaşam alanı olarak kullanmaya uygun raporu neden zorunlu hale getirilmiyor?
Bina satış şartı olarak sadece deprem sigortası isteniyor?
Sigorta deprem önlemeye yetiyor mu?
Depreme dayanıklı yapı yaptığımızda sigortaya değil yapıyı yapanları ömür boyu sorumluluk yüklemek gerekmiyor mu?
Müteahhitlerin çıkarına uygun yapı yapılmasına izin vermek bu imar planlarını onaylamak neden suç değil?
Kahramanmaraş depremi bize şunu gösterdi; 1999 Gölcük depreminden hiçbir ders alınmadığını gösteriyor.
Sık sık 9 şiddetinde deprem üretmesine rağmen kimsenin burnunun bile kanamadığı Japonya örneği varken hiçbir sorumlunun bizim karşımıza çıkıp inşallah ve maşallah sözleriyle yine biz yaparız benzeri maval anlatmasınlar.
Japonya bu sorunu nasıl çözmüş ise bizde bu sorunu Japonya gibi çözecek bir iradeyi ülke yönetiminde söz sahibi yapmalıyız.
Çünkü bu kafayla bu ülke yıllarca depreme dayanıklı konut sorununu çözemez.
Müteahhitlerin ve kredi veren bankalar dışında kimsenin çıkarına hizmet etmeyen bu düzen yıkılmadan hiçbir sorun çözülemez.
] Önder KARAÇAY [
9 notes · View notes
beyazlalelerr · 2 years
Text
Artçı depremlerin 2 yıl sürmesi bekleniyormuş..
27 notes · View notes