#en güzel doğum günü hediyem
Explore tagged Tumblr posts
Text
Berfinimin kitaplarını annesi bana kargolayacak. Bu en en en en güzel doğum günü hediyem olacak 🥹🥹🥹
#oyle heyecanlıyım ki#o sayfalara dokunup altını çizdiği cümleleri okuyacağım#son okuduğu yarım kaldığı kitaba da ulaşabilirsem yanına gidip devamını ona okuyacağım
2 notes
·
View notes
Text
sevgilim kendi doğum gününde benim en güzel hediyem sensin die bana evlenme teklifi etmeden önce gelen çiçeklere “bugün benim değil sevgilimin doğum günü yanlış anladınız heralde” diye cevap vermiş olmama ne diosunuzzzz?
5 notes
·
View notes
Text
09.03.2025
bugün doğum günüm.20 yaşıma girdim.
normalde doğum günlerinden haz etmem.Kutlanılsın istemem.Diğer günlerle aynıdır benim için.her gün iyi olsun isterim.tek bir güne mahsus değil.
ama bugün nedense bir yanım kutlamak istiyor doğum günümü.Bolbol gezip herkese" bugün benim doğum günüm!" demek istiyorum.Yakınlarıma demek istemiyorum.Onlarla takılmak istemiyorum bu özel günümde.Tek başıma takıldığım bir günüm olsun istiyorum.Benim doğum günü hediyem bir gün de olsa tek bırakılmak olsun.
ama bir yanım en yakınlarımla bir sürpriz kutlama için yalvarıyor da.Niçin böyle anlamadım.Geçen sene hiçbir eğlencesiz,normal bir gün gibi geçirmiştim.09 mart tarihini görünce aklımda bir şey canlanmazdı.Ama nedense bu doğum günümde.sanki doğum günüm gibi hissettim.özel bir günmüş gibi hissettim adeta.Ama büyük ihtimal kutlamak istemem gene.
yatağımda bütün gün yatmak istiyorum.İnsan sessiz ders çalışmak müzik dinlemek belki.belki bomboş bakmak.belki uyumamak.belki şarkı söylemek.Ama her şeyi tek başıma.kimseyi düşünmeme gerek kalmadan geçirmek istiyorum.
babam arayacak diye düşünüyorum. 1 ile 3 arasında.o yüzden her ne kadar uyumamak istesem de uyumak zorunda kalacağım.Sırf bunun için sıraya geçecektir biliyorum.Ama belki de bu yüzden kutlamayı sevmiyorumdur.Sadece 1 güne bu çabayı sığdırmak.
çok soğutucu sadece
bu doğum günümde sanki ortaokul,lise anılarımı kaybetmişim gibi üzüldüm anlık.12,13,14,15,16,17,18 bu yaşlarımın hepsi bana özel yaşlarım.aklıma ortaokulda het okul çıkışı gittiğim park geldi.Arkdaşlarımla o salıncakta sallanmamız.en güzel günlerim belki de onlardı.Çünkü ne zaman eskiye özlem duysam, hep o park canlanıverir gözümde.bir gün yıkılacağını bilsem de.
neden her şey biter?her şey elimden bir türlü alınır,bana geri verilmez?en çok bu olaya ağlarım.Çoğu ağlamam bununla başlar.Neden elimde hiç istediğim bir şey kalmaz?Hevesim her seferinde niye kırılır?
çocukken de hep böyle olurdu.Severek aldığım oyuncağım ertesi gün ya kaybolur ya da bozulurdu.Asla benim olan bir şey sağlam kalmazdı.En sevdiğim şeyler hep elimden alınırdı.Belki de bu yüzden çoğu şeye ilgim hızlı biter.Belki de bu yüzden uğraşamam böyle şeylerle.
Bu gözyaşlarının yere düşerken izlediği yol,düşünce çıkarttığı ses.Ağlamaktan da raatlatıcı bir şey bence.Ben en çok sesini dinlerim gözyaşlarımın.O pıtı pıtı dökülüşü.
Bu yaşımda en büyük dileğimden ziyade kazandığım kazanım şu olacak:
Kendimi anlamakta en büyük adımı attım:Ben her şeye evet diyen,insanları düşünen bir robot olmadım,olmayacağım.
0 notes
Text
2018'de kutlanılan o ilk doğum günü. Annenlerle plan yapmıştım. İkinci kez geliyordum sana. Seni Yalova'da olduğumu düşünürken o sabah elimde hediyem, pastam ve annenene anneler günü için çiçekle gelmiştim. Öperek uyandırmıştım seni. Neye uğradığını bilememiştin, rüya sanmıştın hatta o anları. O kadar güzel bir gündü ki. Tüm aile oradaydık, herkeste gülüşmeler vardı, herkes çok mutluyduk. Ama en çok da biz. İşte 21. yaşını böyle kutlamıştık.
0 notes
Text
Konuşsam ağlayacağım, susam boğulacağım, yazmak tek çözümüm...🍁

içimde birsürü insan uçurumdan atlıyor sanki,sıcacık oluyor kalbim,sırtım ve ardından tüm bedenim,bu hissin adı ne ?
gecem gündüzüme karışmışken,gece güneşi gibi oldun,arayıp buldukların değil de,tesadüfen rastladıkların getirirmiş mutluluğu,ben sana rastladım,seni ayrı tanıyorum,ritimlerinle tanıyorum seni,gülerken görmedim belki daha,ama bakışların dahi günümü gün ediyor,sevgim kaos kadar güçlü,bir kedinin kendisini sevdirmeye çalışması kadar aciz,bu ikisini sağlamak zor,sevgimin gücü sağolsun diyelim,belki de beni bana geri verebilecek tek kişi sensin,parmakların tellerin arasında dolaşırken kulaklarımın içinde dolaşsa notalar,bak bu en güzel doğum günü hediyem olabilir.. 🍁🍁🍁
#blog#aşk sözleri#kitap alıntıları#kitapkokusu#kitapokumak#kitapsözleri#kitapyorumu#şiir sözleri#siirhayatta#aşk büyüsü#aşk şarkısı#yazmin#yazmak#tumblr yazarı#yalnızlık#yalan#yazarlık#yazarlardansözler#edebi yazılar#söz yazarı#blog yazısı#yazılı postlar
125 notes
·
View notes
Text
Bi kızla tanıştım, saçları mavi -mor-pembe, her tarafında gökkuşakları, çok da güzel gülüyor. Bana naif kokan bir çiçeği anımsatıyor. Şiir okumayı çok seviyor bu yüzden merağımı iyice körüklüyor. Biliyor mudur acaba bir şair olmadığımı ve buna rağmen bende şiir yazma isteği uyandırdığını? Küçük grubumuzla yemek yiyor, kitaplardan, kemanlardan ve biraz da bilimden konuşuyoruz. Karşıt bir görüşte ise eğer bakışları duvarlarda geziniyor bazen ise tırnağının kenarındaki et ile oynuyor. Kalkıyoruz, kedi sevmeye çalışıyoruz ve tırmık yiyiyorum, gülüşüyoruz. Arkadaşımızla vedalaşıp gelirken gördüğümüz çiçek serasına adımlıyoruz. Caddeden geçmektrn ikimiz de o kadar korkuyoruz ki zaman zaman el ele tutuşuyor zaman zaman ise birbirimize adeta yapışıyoruz. Ardından o gülüyor, gülüyorum. Küçük çocuklar gibi cadde geçerken çığlık çığlığa olabilmemiz ikimize de komik geliyor. Seraya adımlamaya devam ediyoruz. Aldığı aynalı teleskoptan, uzaylılardan, hayaletlerden ve kitaplardan bahsediyoruz. Birbirimize benziyoruz ve her defasında buna şaşırıyoruz. Seraya girdiğimizde planımızdan sapıp annesinin doğum gününü kutlamak için çiçek almamız hoşuma gidiyor. Çünkü gün batıyor, pembeli morlu gök yüzü çiçek bahçesini sarıyor ve arkamızda bizans döneminden kalma surlar var. Ortamın romantikliğine ikimiz de gülüyoruz. Ya o ya da ben, tam hatırlayamıyorum, kitap sahnelerinde gibi bir an yaşadığımızı dillendiriyor ve ben tam da o an bu satırları yazmaya karar kılıyorum. Kapalı sera kısmına giriyoruz, mis gibi çiçek kokuyor ama ona benzemiyor hiç birinin kokusu, bakınıyoruz. "Gerçekten kitaplarda gibiyiz! Bunu yazmalısın. " diyor, onu onaylıyorum. Seranın ortasında eski bir odun sobası var, yanmıyor, bana çok güzel şeyler çağrıştırıyor ve kendimi o ana ait hissediyorum. Açık ve koyu turuncunun karışımlarından oluşan bir saksı bodrum papatyası seçiyoruz annesine, tim burton filmlerine benzettiğimiz için onu alıyoruz, elinde tutup koklamak için eğildiğinde çiçeğe süzülen mavilerine gözlerim takılıyor. Gerçekten uğruna şiir yazılası gözüküyor ama öyle bir yeteneğe sahip değilim işte, sadece hayran hayran ona bakabiliyorum. Beyaz bir sümbülde gözüm içeri girdiğimizden beri, utana sıkıla fiyatını soruyorum ve 20 lira olduğunu öğrenir öğrenmez kucaklıyorum. Gün iyice batıyor, hava esiyor, seradayız, elimizde saksılar var, anı yaşarken dışarıdan izliyormuşum gibi geliyor. Çiçekleri o ödüyor, benimkini vermeyi teklif ediyorum ve saçmalama diyor. O zaman sadece geçmiş doğum günü hediyem olarak kabul edeceğimi belirtiyorum, anlaşıyoruz. Sonra çiçeklerin anlamlarını anlatıyorum ona, en sevdiğim çiçeğin sümbül oluşundan bahsediyorum. Pür dikkat dinliyor. Huzur maddeleşiyor. Birbirimizi üçüncü görüşümüz, dördüncü konuşmamız ama hiç yabancı gibi değiliz. Her şey tuhaf ve masalsı ilerliyor, hayat ikimize ne getirir bilemiyorum bile. Sadece bunu yazmamı istedi, istedim ve yazdım. Çiçeğe adını verdim, teşekkür ederim.
4 notes
·
View notes
Text
Doğum günlerim güzel geçmez genelde. Güzel hatırladığım tek doğum günü senin karşımda oturduğun, mavi beyaz çizgili uzun kollu tişörtü giydiğim gün. Sabahında elinde mark & spencer poşedi vardı. Hediyem. Dolmuşta o oturuşunu çok iyi hatırlıyorum. Elin yeşil poşede yapışıyor parmaklarını tek tek kaldırıyordun. O güne dair başka bir şey hatırlamıyorum. Bunun dışında da iyi diye aklımda kalan hiçbir doğum günüm olmamış. Düşünsene kar yağmış nisanın ortasında, 18inde. Kar aşkım muhtemelen bu yüzden. Sen hiç ateş böceği gördün mü gibi. Kendimi sevmeyi hala öğrenemedim ama en azından nefretimi susturabildim sanırım. Durdurabildim demiyorum bu arada, susturabildim sadece. Sakinliğim, sabrım bu yüzden gibi geliyor düşününce. Belli bi eşiğin üstündeki hisleri duymuyorum görmüyorum hissetmiyorum. Hayatta kalmanın yollarından bu da benim için. Yarın nasıl olacak bilmiyorum ya da tam bir sene sonrası. Ama ikisinde de steakhouse yiycem, bir 18 nisan klasiği. Başka da bir şey yok. İçim gibi hayatım da boş.
13 notes
·
View notes
Text
pastayı bitiremedim diye üzülmüştü gökyüzüm oysa benim öyle afilli güzel doğum günü pastam pek olmamıştı en güxel doğum günü hediyem varlığıydı zaten pastayı bırakıp elini sıkıca tuttum ne varki bunda gülümseyen gözleri en güzel hazinemdi sesi ezberimdi.
110 notes
·
View notes
Text
14 Şubatta doğmak kadar güzel ve aynı zamanda kötü bir şey yok neden mi ileride sevgilinden hediye gelirse doğum günü hediyem dersin ama teyzelerin ve amcaların "hahaha yiğen şanslısın gocan sana tek hediye alır bir günde hahaha" demeleri kadar saçma bir espri yok en kötü yani da bu işte.
2 notes
·
View notes
Text
Hoşçakal geride bıraktığım on beş yıl, merhaba on altıncı yıl.
Bugün benim zaferim. Silahsız savaştığım on altı yılı geride bırakıp omuzlarıma yeni bir yük, savaşma yeni bir düşman alıyorum. Bugün 16. yılımı kucaklıyorum. Bu savaşı hep kazanan taraf olsam da en çok yıpranan tarafta ben oluyorum. Benim savaşım, yıllarım ve kendimle. Bu savaşın kazananı da kaybedeni de benim. Geride bıraktığım karakterim, yaşantım ve duygularım bu savaşın kaybedeni; inancım, merakım, umudum ise bu savaşın kazananı. İnancım bu savaşı gözlerimi yumana kadar bırakmayacak olan kendime; merakım.. devamını merak ediyorum. Neler yaşayacağım? Neler kaybedeceğim? Nelerle devam edeceğim? Cevapsız her sorunun cevabını merak ediyorum; umudum bir gün yorgunluğumun sonsuza kadar dineceği. Dönüp bakıyorum geçmişime, doğum günümü kutlayan insanlar her yıl değişmiş. Yazılan uzun yazıları okuyorum ve her biri gelecek vaat ediyor. 'Beraber' nice yıllara, 'hep' beraber olalım, birbirimizi 'hiç' bırakmayacağız... Dönüp bakıyorum, geçen yıl bunları yazan kişilerin kaçı yanımda? Hiç biri. Geçmişimde kendimi yeniyorum. İlgiye kapılan yanımı bıraktım mesela, artık sahici insanlar var yanımda, bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda.
Sevgili geçmişim,
beraber çok şey atlatmışız, zor günlerden zorlu yollardan nefes nefese kan ter içinde çıkmışız. Gelecek vaat eden her şeyden vazgeçmişiz, Pastamızdaki mum sayısı arttıkça etrafımızdaki insanları azaltmışız, hislerimizi azaltmışız. Git gide kimsesiz kavramına ulaşmışız neredeyse. Bunlara üzülmüş müyüz? Fazlasıyla. Özlemiş miyiz? Özlüyoruz. Geri getiremiyoruz, geçmişe dönemiyoruz; dönmekte istemiyoruz. Eğer geçmişi atlatamazsak kendimize haksızlık etmiş oluruz. Biz bu savaştan kan ter içinde çıkarken yanımızda kimse yoktu. Geçmişte bırakmadık, geçmişte bırakıldık. Bizim bunları aşmamız için hepsini geride bırakmamız lazımdı, bıraktık. Geçmişi değil, bırakılmayı geçmişte bıraktık. Artık sana geri dönmek istesem bile geçmişim kocaman bir yokuş ve ben çok sigara içiyorum. Yine de sevgili geçmişim, ben seni güzel hatırlıyorum.
Sevgili geleceğim,
Ben bu yılda çok yoruldum. Sana gelirken yokuşlardan yuvarlandım, dirseklerim ve dizkapaklarım yara bere içinde kaldı. Parçalarım yırtıldı. Gözlerim kanadı. Ölüp ölüp dirildim ve her yerden darbe yedim. Darbelere gebe bir hale geldim. Ailem her düştüğümde acıyan gözlerle baktı, kimse kaldırmadı. Dost sandığım insanlar yolun yarısında yolunu değiştirdi. Duygularım beni daha çok yere çekti. İnancım bittiğini söyledi, umudum tükendiğini. Ben sana gelmek için çok yoruldum, çok darbe yedim. Yapayalnız değil, tek başıma kaldım. İnsanlar beni itti, görmedi. Çoğu defa sana gelmekten vazgeçtim, hemen o dakika her şey son bulsun ve ebediyen o anda yaşamak istedim. Ebediyen o saniyede, o saatte, o yılda hatırlanmak istedim ama bir son varsa bu kadar yorulmuşken değil, ellerim bu kadar yıpranmışken değil, güzel günleri göreceğim zaman olsun istedim. Devamını hep merak ettim. Neler getireceğini, neler götüreceğini ve bu yolda paslarımın temizlenip temizlenmeyeceğini. Sevgili geleceğim. Ben hiç pes etmeden bekledim, getireceğin tüm güzellikleri tüm kötülükler yanımdayken bekledim. Yatağın baş ucunda seneler geçerken bekledim. Bugün yeni yaşımla bana geldin ve ilerledin. Bir yerde son bulacaksın, duraklayıp son nefesini alıp beni bekleyeceksin. Beni bekle, bana bıraktığın güzellikleri alıp sana geleceğim ve artık gelecek değil, o anda kalacağım. Bir başıma geleceğim, bir başıma kutlayacağım. Bu zaferden bir başıma çıkacağım.
Bir başıma başladığım yolu, bir başıma bitireceğim. Ağlayarak başladığım bu yolu, ağlatarak bitireceğim.
Sevgili ruhum.
İtildin, eziklendin, darbeler yedin, ihanetlere uğradın ama asla pes etmedin. Çok teşekkür ederim. Bu yaşıma gelene kadar yaralı bir ruh taşıdım. İlk aşkımın bana olan nefretini kusuşu seni çok yaralanmıştı, eve geldiğimizde annemle babamın bir birine nefret kusuşu seni tüm güzelliklere küstürdü. Tam beş yıl büyük nefret kusuşlar gördün. Nefretin sevgiden daha üstün olduğuna ınandın ancak biz hiçbir zaman sevgisiz olmadık. Düşünüyorum da anne babam tarafından sevgisiz bırakıldım, hiçbir zaman gerçek bir dosta sahip olmadım, aldatıldım, güvendim, yanıldım. Çok şey atlattım ve bunları yaşarken birbirimizi sevgisiz bıraksak ne olurdu? Ruhum ve bedenim bir birini sevgiye aç bıraksa ne olurdu? Kendimi sevmediğimi hissetsem ve yorulduğun için artık kaldıramasan ne olurdu? Bırakır mıydın beni, bırakır mıydık bu dünyayı? Beni asla sevgisiz bırakmadığın için teşekkür ederim. On yedi yıl boyunca her şeyin üstesinden geldiğin için teşekkür ederim. İyi ki, iyi ki her yaranda daha fazla iyileştin. Yıkıldığımız falan yok aslında italik durmayı seviyoruz. Bizim italik yaşantımız her zaman böyle devam etsin, ama asla pes etmeyelim.
Ben, iyi ki doğdum. satırlarım arasında buna da yer vermeliyim. Son zamanlarda her yerde ismin geçiyor ama burda ismin değil de cümleler geçsin. Üç aydır beni mutlu ettiğin için teşekkür ederim. Bugün yoktun, sabahta olmayacaksın. Elinde olmadığını biliyorum. Yine de teşekkür ederim, belki bir sonraki dönem sen olmayacaksın ama ruhumda bir yara olarak olacaksın, yine de bugün net hissettiğim bir şeyi söylemek istiyorum, seni seviyorum. Buda kendime doğum günü hediyem olsun.
Iyi ki doğdum, iyi ki bekledim, iyi ki kazandım. Kendimi seviyorum, bata çıka nice on yedi yıllar diliyorum. Doğum Günüm Kutlu Olsun!
Kader Yılmaz, 22 Ağustos Perşembe, 03:09
13 notes
·
View notes
Photo
ellerini her koşulda tutacağım dediysem, ellerini her koşulda tutarım. buna ayrılık, kalp kırıklıkları, öfke nöbetleri de dahil. her koşulda, ellerin ve ellerim kalben’in son albumundeki “ben her zaman sana asiktim” o kadar guzel ki, sen konuş sesin beni dinlendiriyor" diyip anlattığım herhangi bir şeyle tatlı tatlı uykuya dalan sesini dinlemeyi çok, seni en çok seviyorum bir şeye çok üzüldüğümde "olsun benim sevgilim var" diyorum susuyorum. benim sevgilim var seviliyorum sevgilim var seviliyorum sevgilim var oh harika motivasyon beni iyi bir insan yaptığın için teşekkür ederim hayatta karşıma çıkan zorlukları, içime yük olan ağırlıkları kaldırıp kurtulmama yardım eden o insana deli gibi aşık oldum, en güzel hediyem bunları da ağlayarak yazıyorum, iyi bir şey bu, o kadar aşığım ki ona. beklemeye değecek güzellikte olan tek şey, kalbimin çiçeği, pamuk sevgilim telefonun diğer ucunda duyduğun sesten o içini yumuşacık yapan sevgiyi hissedip gözlerinin dolması da sevdaya dahil beni aşkıyla, şefkatiyle büyüten, kalbinin güzelliğine canımı vereceğim insanın bir yaş daha büyüdüğüne şahit ettiren hayata teşekkür ederim bugün en sevdiğim insanın doğum günü. onun doğumunun benim de doğduğum gün olduğuna yemin edebilirim. sana çok aşığım kalbimin çiçeği az önce gözlerim dolmuşken annem odaya girdi hemen esniyor gibi yaptım, esnemekten gözlerim dolmuş gibi dursun da diye özlemine dayanamadığım tek şeysin. her zaman en güzelsin hâlâ ilk gün heyecanısın.
#detay2017#24:10:2016 Ankara beş sıfır beş ben bunu ona nasıl yollıyacağım çok utanıyorum niye böyle utangacım ben anlamıyorum hala yenemedim bu nu
4 notes
·
View notes
Text
Kendime not:
Bugün 20 temmuz 2020. Saat 23.16
Bugün en güzel doğum günüm çünkü hayatımda aldığım en güzel hediye yukarıda, gökyüzünde. Şimdiye kadar bu kadar yıldızı bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Allah razı olsun uzun bir süredir bu kadar yıldız olmasını bekliyordum. Babam bana büyük ayı, küçük ayı ve kutup yıldızını gösterdi. İlk defa gördüğüm için oldukça şaşırdım. Uzun bir süredir bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. En güzel doğum günü hediyem yıldızlar. Allah'a şükürler olsun.Bana yalnız olmadığımı çok güzel bir biçimde anlattı. Yalnızlıktan dert yanarken bana benden yakın olanı hesaba katmamıştım. Allah razı olsun.
0 notes
Text
konuşsam ağlayacağım, sussam boğulacağım, yazmak tek çözümüm. içimde bir sürü insan uçurumdan atlıyor sanki, sıcacık oluyor kalbim, sırtım ve ardından tüm bedenim. bu hissin adı ne? gecem gündüzüme karışmışken, gece güneşi gibi oldun, arayıp buldukların değil de tesadüfen rastladıkların getirirmiş mutluluğu. ben sana rastladım, seni ayrı tanıyorum, ritimlerinle tanıyorum seni, gülerken görmedim belki daha, ama bakışların dahi günümü gün ediyor, sevgim kaos kadar güçlü, bir kedinin kendisini sevdirmeye çalışması kadar aciz, bu ikisini sağlamak zor, sevgimin gücü sağolsun diyelim. belki de beni bana geri verebilecek tek kişi sensin. parmakların tellerin arasında dolaşırken kulaklarımın içinde dolaşsa notalar, bak bu en güzel doğum günü hediyem olabilirdi...
a,
0 notes
Text
Doğum Günü Mesajları
Doğum Günü Mesajları sözleri
Bugün bir yaşını daha doldurmanın mutluluğunu yaşarken geleceğin sana kalbindeki tüm dilekleri vermesini diliyorum. Doğum günün kutlu olsun.
Elma suyu portakal doğum gününde hoşçakal.
Hayat hep acıtıyorsa insanları, seni hep mutluluğa boğsun. Doğum günün kutlu olsun
Doğum günün kutlu olsun hep böyle güzel melekler doğsun.
Yeni bir sayfaya güzel hikayeler yazman dileğiyle. İyi ki doğdun…
Because of me histeri, difteri and bihteri, manevi ve dombili bir ev aldım kombili. Happy new year serseri.
Elma dala asılsın, arkadaşım nasılsın, geçirdiğimiz o günler romanlarda yazılsın. İyi ki doğdun.
Bugün mutlu olursun, dertlerini unutursun. Doğum günün bugün senin daha ne diye somurtursun.
Doğum günün sana tıbbı şaşırtacak kadar sağlık, melekleri kıskandıracak kadar mutluluk getirmesi dileğiyle. İyi ki doğdun ve iyi ki varsın.
Deniz değil ki gönlüm dalgaları kıyıya vursun. Doğum gününü unutmadım haberin olsun.
Anlamaz ki kimse beni, bilemez ki içimdeki sevgiyi. İçten bir söz bu söylediklerim. Doğum günün için bütün iyi dileklerim.
Mendili ipek, kokusu mis çiçek, her gün giysin çeşit çeşit yelek. Yemesin karpuzu kelek. Bugün doğan bir melek.
Seni seviyorum, sana tapıyorum. İnanma sakın atıyorum. Doğum gününü kutluyorum.
Şu ana kadarki tüm kavgalar, atışmalar eski yaşında kalsın. Yeni bir sayfa aç ikimize de dostluğumuz yarım kalmasın. İyi ki doğdun…
Seni çok seviyorum arkidiş. Doğum gününü kutlar bugs bunnys.
Farklı olmalı bu mesaj. Özel bir insana gidecek çünkü. Gülümsemeli görünce iyi ki doğdun deyince.
Güzellik insanın içinde, önemli olan onu görmekte. Görmek de değil aslında bakmasını bilmekte. İyi ki doğdun.
Sen hayata ne verirsen o da sana bir şey verirmiş, ben hayata ne verdim acaba ki seni bana verdi. İyi ki varsın. İyi ki doğdun.
Sözde değil özde olmalı sevgiler, sözle değil yürekten verilmeli hediyeler. Doğum günün kutlu olsun.
Gülmek için mutlu olmayı beklememek lazım belki gülmeden ölürüz. İyi ki doğdun.
Doğum günün kutlu olsun şekerim. Her ne kadar sen benimkini unutmuş olsan da.
Bilmem hiç yalan dolan böyle yaşarım ben inan. Sevgim hediyem olsun sana. İyi ki doğdun nice mutlu yıllara…
Mutlu olmak için gülmeyi bekleme. Gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar niye. Doğum gününde mesaj yazdım sırf sen mutlu ol diye.
Hayatımın tek gerçeği, gönlümün son kraliçesisin. Bugün çok özel çünkü sen doğdun. İyi ki doğdun.
Geçmişe bakan geleceği göremez. Geleceği göremeyen ilerleyemez. Hayatta hep emin adımlarla ilerle. İyi ki doğdun.
İnsanlığı neyleyim, Kişi insan olmadıkça, İnsanlık benim neyime, İnsancıl davranmadıkça. İyi ki doğdun.
Elimi sallasam ellisi mi diyorsun benim gibisini zor bulursun biliyorsun. İyi ki doğdun.
Sen benim değerlimsin. Kalbimde yer alan bir meleksin. İyi ki doğdun.
Yağmuru unutmuş toprakların yalvarışı gibi sessizce ama yürekten, doğum gününü kutlarım öylesine değil içten.
Senden yok bir tane daha bu dünyada. İyi ki doğdun. Nice mutlu yıllara.
Hayat öyle bir oyundur ki ne rolü var ne sahnesi. Doğum günün kutlu olsun arkadaşının bir tanesi.
Bırak düşünmeyi, bırak üzüntüyü, at içinden bütün kötü duyguları. Senin doğum günün bugün üfle hadi mumları.
Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı… Tüm kişiliğinle iyi ki varsın.
Umarım yüz senelik bir hayat yaşarsın ve bir günde anlatırsın. İyi ki doğdun arkadaşım.
İnsanlar tek bir şey düşünmez çok şey düşünür. Düşündüklerini gerçekleştireceğin bir yıl olsun. İyi ki doğdun.
Kimine göre sevmek ölmek demektir kimine göre ölmek sevmek demektir ama asıl gerçek ölümüne sevmektir. İyi ki doğdun.
İnsanoğlu ne hindir kimse bilmez kendini kime iyilik eder isen ondan sakın kendini. İyi ki varsın…
Seni çok seviyorum nice mutlu yıllara.
Hatırlıyorum seni ilk gördüğüm günü. Birbirimizi çok sevdik… Çok mutluyduk… Ama şimdi ayrıyız. Neden bilmiyorum ama hala seni çok seviyorum ve doğum gününü kutluyorum.
Sevmekten değil, sevilmemekten korkar insan. Bu en özel gününde bir dost arar insan. Ben hep senin yanındayım ve gerçekten dostunum.
Gözlerime baksana, sevincimi anlasana bugün en güzel gün bana iyi ki doğdun..
Beni çözen alim olur, seni çözen şair olur. Doğum günün ya bugün güzel dilekler seni bulur.
Tesadüfen doğduk mecburen yaşıyoruz.. Doğarken neden ağladığımızı maalesef yaşarken anlıyoruz.. Doğum günün kutlu olsun.
Senden yok mu bir tane daha bu dünyada iyi ki doğdun nice mutlu yıllara.
Varlığın yeter yüzümü güld��rmeye. Doğum günün bugün. Hep birlikte nice mutlu senelere.
Unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar. İyi ki doğdun.
Çok seviyorum söylemiyorum hediye alıyorum veremiyorum bugün doğum günün iyi ki yanımdasın bile diyemiyorum…
Bir seni bir de boş dersleri sevdim. Bugün doğum günün. Bütün iyi dilekleri senin için diledim.
Bir yıl daha bitti, ama sakın üzülme zaman çabuk geçiyor diye… Unutma ki herkes aynı şeyi yaşıyor. Bu yılın sonunda geriye baktığında umarım ‘Harika bir yıldı’ dersin. Dileğim bugün dilediğin tüm dileklerinin gerçek olması. Geleceğini oluşturacak her yeni gün, bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olsun! Belki yanında değilim ama bil ki kalbimin en derin yerinde bugünü seninle kutluyorum. Nice yaşlara.
Evimizin direği, gemimizin Küreği babamız yıldız gibi parla çünkü bize seven bakan sensin seni seviyorum doğum günün kutlu olsun
Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar, başarı merdivenlerini kolaylıkla tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin.
Dünyada eşsiz bir güzellik varsa o da kalbindedir. Hayatının bundan sonrası kalbinin güzelliği gibi geçsin.
Hep sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle…
Doğum günün kutlu olsun! Arkadaşlar yıldızlar gibidir,
onları her zaman göremezsin ama senin için her zaman var olduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin.
Doğum günün kutlu olsun…
Bugün belki de çok kişiden doğum günü mesajı alacaksın, ancak şu an okuduğun en farklısı çünkü tümüyle sevgiyle yazılmış bir mesaj. İyi ki varsın…
160 kısa karaktere neler sığdırabilirim diye düşünüyorum ancak aklıma mutlu bir yaş ve sevgi dolu nice yıllar dilemekten başka bir şey gelmiyor. Seni seviyorum.
Sesim güzel olmadığı için sana bir doğum günü şarkısı söyleyemiyorum. Bu yüzdendir ki böyle kısa bir mesaj çekiyorum. Mutlu yıllar!
Hmmmm bu mesajı neden çekiyorum, unuttum, inan hiç hatırlamıyorum.
Dur bakayım dur dur buldum -Doğum günün kutlu olsun!…
Dileğim bugün dilediğin tüm dileklerin gerçek olması.
Belki yanında değilim ama bil ki kalbimin en derin yerinde bugünü seninle kutluyorum. Nice yaşlara…
Bugün doğum günün olduğu için farklı ve özel olduğunu mu sanıyorsun sen? Oysa sen benim için sadece bugün değil her gün farklı ve özelsin. İyi ki varsın…
Doğduğun gün bulutları yırtarak, bir güneş gibi etrafına aydınlık saçarak girdin hayata.
Hep sevgiyle yaşa! Nice yaşlara… Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Nice seneler…
Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar, başarı merdivenlerini tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin.
Doğum günün kutlu olsun! Dünyada eşsiz bir güzellik varsa o da kalbindedir. Hayatının bundan sonrası kalbinin güzelliği gibi geçsin. İyi ki varsın ve iyi ki doğdun! Yaşa. Sev.
Gül! Bunlar eksik olmasın yaşamında. Yaşın kaç olursa olsun her şeyin en güzeli seninle olsun. Nice mutlu, neşeli ve yaşam dolu yaşlara… Kısa bir mesaj olmalı bu. Sana binlerce öpücük ve sevgi yolluyorum buradan.. Bil ki unutulmadın.. Doğum günün kutlu olsun! Dikkat! Bu mesaj sevgi, neşe ve iyi dilek içermektedir. Bir dakika için yaşamın ve seni düşünen birinin olduğunun sevincini hisset ve mutlu ol! Bu mutluluğun her zaman sürsün. İyi ki doğdun. Nice mutlu yaşlara…
Sakın üzülme hayatın hızına, en güzel yıllar çabuk geçenlerdir… Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Yüzünde her zaman bir gülümseme olsun çünkü sana çok yakışıyor. Daha nice mutlu yıllara… Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar, başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle… Doğum günün kutlu olsun! Biraz şans, biraz sevgi ve sabır, birer parça zaman, başarı ve memnuniyeti de eklersek malzemelere, hepsini karıştırıp senin için uzun ve dileklerinin gerçekleştiği bir “hayat pastası” yapabiliriz sanırım…
Nice yaşlara! Bir yıl daha bitti, ama sakın üzülme zaman çabuk geçiyor diye… Unutma ki herkes aynı şeyi yaşıyor. Bu yılın sonunda geriye baktığında umarım “harika bir yıldı” dersin..
Tüm dileklerinin gerçekleşmesi dileğimle.. Nice yıllara… Dikkat! Bu mesaj sevgi, neşe ve iyi dilekler içermektedir. Bir dakika için yaşamın ve seni düşünen birinin olduğunun sevincini hisset ve mutlu ol! Şimdi bu mutluluğuna sımsıkı sarıl ve ümidini koskoca bir yıl boyunca hiç yitirme! Aşkta, parada, sağlıkta her zaman kazanmanı dilerim. Sensiz bir hayatta kime gerçekten “dostum” diyebilirdim bilmiyorum. İyi ki doğdun. Nice mutlu yaslara
9 notes
·
View notes
Text
Zeyno’nun bilinçaltını öldürmek (öykü)
Dilimde “Sen dünyaya anlam veren en güzel armağansın”… Yokuş yukarı çıkıyorum. Omuzlarımda iki kocaman üzüm kerteri. İki kahırlı ülke. İki ıssızlık semineri. Önceliği yitirilmiş iki düş adası… Güneş tepemden pejmürde halime ve araplaşan yüzüme bakıp kıs kıs gülüyor, ha gayret koçum az kaldı diyerek alay ediyordu benimle. Her gidiş geliş en az üç yüz metreydi. Günde sekiz saat. Gün boyunca üzüm yükleriyle beraber yaklaşık 10 km yol yapıyordum. Kadınlar üzüm kesiyor, erkekler ise kesilen üzümleri adına kerter denilen bu kocaman sepetlerle omuzlarında sergi yerlerine taşıyorlar, orada da içinde adına potasa dedikleri kimyasal bir sıvı olan bandırma kazanına bandırıldıktan sonra sericiler tarafından kurutulmaya bırakılıyordu. Her gün bu şekilde sekiz saat nasıl çekilirdi? Acı, sabır, yük ve tekrarlanan hamallık döngüsü. Ezberlenmiş mimikler dükkânı. Tabi ki kurulması kolay gerçekleşmesi imkânsız hayallerle ve kafamda kurguladığım öykülerle her günü akşam etmeyi başarıyordum. Yoksa çıldırırdım. Ya diğerleri! Onlar nasıl çıldırmıyorlar? Bazıları laflayarak, türkü söyleyerek, artistlerden bahsederek, bazıları da hiç konuşmadan ifadesiz bakışlarla yoksulluğun kollarında olmanın verdiği o kusursuz kabullenmişlikle akşamı getirirlerdi. Akşam beşte paydos edilirdi. İşçiler yorgunluklarını karşılarına alır “nasıl geçti günün sevgili yorgunluğum, bu günü de kazasız belasız atlattık, hadi geçmiş olsun” deyip eve gitmek üzere traktör römorklarına doluşurlardı. Erken yaşlanmış kızlar ve işlendikçe sevimli yüzü ortaya çıkan toprağın kronik mutluluğu. Gözleri keder yuvası babalar. Düş kurarken yakalanmış kızkardeşler. Aşktan uzaklaştırılıp çocuk doğurma fabrikası olarak yaşayan kadınlar. Delikanlıların güzel kızlara kaçamak bakışları. Sarıklarının altından gülümseyen, kıkırdayan işveli kızlar. Bir çukurun içine üst üste atılmış önemsiz hikâyeler… Omuzlarımda yaralar oluşurdu. Akşam eve gittiğimde duştan sonra annem o yaraların üzerine kaynattığı bir takım otların suyunu sürerdi. Erken yaşta böyle ağır işlerde çalışmak oldukça yıpratırdı bizi. Daha vakti gelmeden küçük kocaman adamlar olurduk. Küçük kocaman adamlar.
Zeyno’nun doğum gününe daha yirmi gün vardı. Zeyno liseden arkadaşım. Ona uzaktan bakmaların uzmanıydım. Ona o kıstırılmış koridorlarda uzaktan tükenerek bakmaların uzmanıydım. Zaten uzaktan bakmaktan başka neyimiz vardı ki seksenli yıllarda! Bir şeyi ne kadar çok istersen gerçek olurmuş derler. Ben de öyle yapıyordum. Zeyno’nun da bana âşık olmasını istiyordum çok… Çalıştığımız yevmiyelerin karşılığını ancak bir ay sonra alabiliyorduk, hem paraları babam alırdı. Bana bir şey kalmazdı küçük harçlıklardan başka. Olsun, evin geçiminin sağlanmasında pay sahibi olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Zeyno’ya doğum günü hediyesi olarak ne alabileceğimi düşündüm ilk iki gün. Yukarıda alaycı güneş, aşağıda omuzlarıma çöken kutsal üzüm sepetleri ve dilimde “sen dünyaya anlam veren en güzel armağansın” mısrası… Harçlıklarımın bir kısmını biriktirmiştim. Sanırım ona bir parfüm veya bir kitap, o da olmazsa bir ti-şort alabilirdim. Evet, bunu yapabilirdim. Doğum gününde bu ve buna benzer hediyelerin arasında benim hediyem çok da aşağı kalmazdı böylece ve mahcup olmazdım. Ama bu oldukça klasik, derinlikten yoksun ve birbirine benzeyen hediye seçeneklerini düşündükçe bir türlü tatmin olamıyordum. Hayır, bu kadar basit bir hediye bana yakışmazdı. O benim Zeynomdu. Neden sıradan bir hediye olsun ki ona aldığım. Ancak, param bu kadardı, ne yapabilirim ki? Off, işin içinden çıkamıyordum… Dolu üzüm kerterlerini boşaltma yerine teslim ettikten sonra boş kerterlerle dönerdik. En güzel tarafı buydu. Yüksüz dönerken hayal kurmanın tadı başkaydı.
Nasıl yürüyebilirdim bunca insansız yolu!
O uçsuz bucaksız, şarapların kökeni üzüm bağları arasında çalışırken hep bu sözler ve melodi dolaşıp durdu etrafımda. Ah, alt dudağımın yardımı! Yağmurdan gelen fırtına kokulu mektuplar. Sancının tarihçesi. Çıkışsızlıklar tarlası. Delilik oyunları. Böylece sırtımdaki edebi yüklerle o ölümcül yokuşu tırmanırken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordum. Bu iyiydi… Eğer diğerlerinden bir farkım olacaksa onda iz bırakacak bir hediye bulmalıydım. Yine bir sabah o salkımlar ve taneler vatanının yükü altında yürürken aklıma müthiş bir fikir geldi. Riski de vardı. Yetiştiremeyebilirdim de. Ona bir şarkı yazıp, bu şarkıyı herkesin içinde müziksiz çıplak sesle söylemek. Sesim de iyiydi. Hafiften bir Doğu gırtlağı da vardı. Evet, evet, Zeynom buna bayılacaktı. Hemen başladım sözleri kafamda yazmaya. “Sen dünyaya anlam veren en güzel armağansın.” Sözle birlikte melodi de akıp gidiyordu kendiliğinden. Kimse tutamazdı artık beni. Vız gelirdi kavurucu güneş ışınlarının saldırıları, her onbeş dakikada bir üzüm kerterleriyle üç yüz metre üzüm taşımak… Şarkının başlangıcı nasıl olmalıydı? Yaklaşık 3 tur boyunca bunu düşündüm ama işin içinden çıkamadım.
Ertesi gün aynı şeyler tekrar başladı. Koşturmalar. Gidiş gelişler. Mırıldanmalarım. Tuhaf hallerim. Ritim tutan kirpiklerim. Sırtımda taşıdığım yükü artık hissetmiyordum. Ama hala aklıma bir şey gelmiyor. Diğer çekiciler yorulup kenarda sigara molası verirken ben devam ediyordum. Nasıl bu kadar güçlü olduğuma ve yorulmadığıma kendim bile şaşırıyordum. Taşımaya devam ettim. Derken patikalardan inen bir mısra gelip yanağımdaki gamzenin içine saklandı. Selamlaştık. Hoş geldin canım! “Nasıl yürüyebilirdim bunca insansız yolu.” Hah dedim işte bu dize giriş bölümü için oldukça uygun. Sakin olmalıyım. Not etme şansım yoktu. Unutmamak için tekrar tekrar söyledim. Belleğimdeki not defteri gülümsedi, “o iş bende, rahat ol” dedi. Issızlık başını kaldırıp “neler oluyor orada, nedir bu gürültü ya kardeşim” diyerek öfkelendi. Issızlığın kafası karışık. “Yok bişi ıssızlık abi” dedim. Ayaklarıma gidip sahneyi hazırlamasını söyledim. Geliyorum Zeynooo, bekle beni! Sesim dinleyicilik görevi verilen bir tepenin en yükseğine kadar çıktı, orada bir kaya ile öpüştükten sonra yuvarlanarak gelip göğsümün içine girdi. Göğsüm; acemi kılıçların idman alanı.
Nasıl yürüyebilirdim bunca insansız yolu Seni düşünmek olmasaydı Nasıl kat edebilirdim bunca ağaçsız çölü Seni düşünmek olmasaydı
Günler ilerliyor, doğum günü yaklaşıyordu. Neredeyse şarkının yarısını bitirmiştim. Diğer yarısı da çorap söküğü gibi gelecekti. Buna inanıyordum. Melodiyi aklımda tutmak için kısık sesle sürekli tekrarlıyordum. Yemek molasında insanlardan uzak bir yere gidip orada yüksek sesle söylüyordum şarkıyı. İskeleti hazırdı. Eksikleri defalarca düşünüp yerine koyuyor, sonra onu beğenmeyip başka kelimeler ve sesler bulmak için beynimi zorluyordum. İşçi lideri kalbim, uzun uğraşlarla nadiren bulunan nağmeleri bulup onlarla sözleşme imzalıyordu… Orada benimle birlikte çalışanların dikkatini çekiyordu dışarıdan bu tuhaf ve paranoyak hallerim. Kendi kendine konuşan, anlamsız mırıltılar çıkaran bir deliydim. Soranlara da mantıklı cevaplar verememekle birlikte olayı geçiştiriyordum. Nakarat kısmına gelmiştim. Burası biraz tiz söylenmeliydi. Nakarat kısmı önemli. Nakarat önemli! Nakarat önemli!
Sen dünyaya anlam veren en güzel armağansın Sen her sabah uyandığımda yaşama bağlayansın Herkesin kavrulduğu bu yangınlar çağında Şifa ile aşk ile üzerime dökülen çağlayansın
Sanırım olmuştu. Ertesi hafta kalan yarısını da tamamlamıştım. Hayal gücüm çok şımarık hareketler yapıyordu. Zorlu bir işin üstesinden geldiğini düşünerek bacak bacak üstüne atıp kahvesini yudumluyordu. Ama ona kızamazdım. Çok çalıştı. İnsan üstü bir efor sarf etti. Azmin zaferiyle şımarmayı hak etmişti. Burası. Bu taraf. Ötekiler kulesi. Uğultulu kıyılar sergisi. Hayat düzelticilerinin ve yapmacık ustalarının olmadığı. Burada abartılmış çığlıklar çöplüğü değildir kimsenin yüreği. Herkesin kendisinde çürüdüğü. Burada herkes kendi gözbebeğindeki refleksin yanıtıydı. Ve ben henüz stajyer olan bir sabrın manifestosuydum. İzin verilmeyen düşünceler tablosu. Yani yankı toplayıcısı. Yani affetsin beni içsel iklimler hayal hakkımı aşırı kullandığım için. İşin sonunda Zeyno vardı. Zeyno’ya kalbimi gösterip; işte burası adının harflerinden kanatlar yapan kelebekler yuvası diyecektim. Zeyno bana âşık olacaktı. Şarkının ikinci bölümünü de gece yarısı tecrübesiz küçük yıldızların yardımıyla bitirdim. Penceremden yatağıma yıldız tozu döktüler.
Nasıl yüzüp geçebilirdim o karanlık gölü Seni düşünmek olmasaydı Bütün yeryüzü bütün evren bir ölü Seni düşünmek olmasaydı
Pastalar, mumlar, üflerken dilek tutmalar, iyi ki doğdunlar… Sonrasında hediyeler açılmaya başlandı. En sona saklamıştım ben hediyemi. “Sana bir sürprizim var Zeyno” dedim. Doğum günü hediyesi olarak Ona bir şarkı yazdığımı, şu an burada bu şarkıyı söylemek istediğimi ve hediyemin bu olduğunu söyledim. Çok şaşırmıştı. Bu şaşkınlığı ona öyle bir güzellik katmıştı ki sanki devrim olmuş ve ülke Zeyno’nun yüzündeki rüyalizm rejimi ile yönetilmeye başlanmıştı.
Şarkıya başladığımda çıt çıkmıyordu kimseden. Öyküler dolaştı evin içinde. Ay ışığı demeçleri, papatyalar ve mavi irisler eşlik etti masumiyet çağının bir dağın zirvesinden akışına. Herkesi dansa kaldırdı bilinçaltımın sözcüleri… Çok sevindi, çok duygulandı. Bir bulut taburu gelip yanına oturdu. Gözleri doldu Zeyno’nun. Hediyelerin en güzelini aldığını düşünüyordu. Bir süre öyle mahcup ve ağlamaklı kaldıktan sonra utanmış bir tavırla öbür odaya geçti. Misafir hisler odasına. Yüzüne yapışan kelimelere bakıp öptü onları. Saçlarında tur atan melodilere elleriyle dokundu. Yeni yaşına girerken yeni hislerle tanıştı. Birden bir şeyi hatırladı ve kirpiklerindeki kemancı çırakları uyanmanın orkestrasını harekete geçirdi. “İmkânsız” diye kraliçe kadar yetkisi olan bir kelime çıktı ağzından.
Bir müddet sonra Zeyno aramıza geri döndü. Kolalar ve çaylar içiliyordu. Yüzlerde kitaplardan alıntı tebessümler. İyi ki doğmuştu Zeyno. Herkes sohbetlere dalmışken Zeyno gözlerindeki kayıt dışı sisleriyle bana doğru gelmeye başladı. Sanki dönmelerinden umudu kesilen gemiler yanaşıyordu yüzüme. Çok mutluydum. Gözlerimi çizgi haline gelene kadar kıstım. Öpecekti beni. Evet, öpecekti. Aşkın o seçilmişler kıyısında gezintiye çıkmıştım. Artık biliyordu. Onu sevdiğimi biliyordu. Bir şeyi eğer çok çok çok istersen gerçekleşirmiş isteğin. Bu doğruymuş. Evet, bu sözün doğruluğuna tanık oluyordum şu an. Kulağımın dibindeki o görünmeyen ülkeye kadar yanaştı Zeyno: “Ben Mustafa’ya aşığım Fırat, özür dilerim” dedi… O gün hisçi lideri dudaklarım süresiz vatandaşlıktan çıkarılmıştı.
3 notes
·
View notes