Günebakanlar her gün baktığı güneşi nasıl özlüyorsa; özleminin yakıcılığında kavrulup serpilirmiş. Güneşe baktıkça yanar yandıkça çoğalırmış. Aşkıyla serptiği çekirdekleri tohum olur, toprakta can bulurmuş. Kökleri ve gövdesi kuvvetlenir, sımsıkı bir inançla hayata tutunurmuş. Ona benzer, onda varolurmuş.Tıpkı sevenin sevdiğine benzediği gibi güneşi kalbinde taşıyan günebakanda onun şeklini alırmış.
Ah behh güzel kızım, yok oluyorsun. Her geçen gün kendinden biraz daha gidiyorsun, uzaklaşıyorsun... Bir parça daha eksiliyorsun. Herkese el uzatıyorsun,yardım etmek istiyorsun. Kendinden veriyorsun ama görmüyorsun, sen dağılıyorsun. Bitiyorsun, gün geçtikçe yok oluyorsun... tükeniyorsun...
“Kulaklığı takıyosun bambaşka bi dünyaya geçiyorsun. Olmuş olanları, olmamış olanları, olması mümkünken olmayanları, olacakmış gibi olanları, olması gerekenleri, olmaması gerekenleri, olmasını istediğin şeyleri, ileriye dönük hayallerini düşünüyorsun.”