Tumgik
#evde çocuk için
kolaycizimler · 1 year
Text
Tumblr media
Okul Öncesi – Yaratıcı Sanat Etkinlikleri
Okul öncesi dönemde çocukların yaratıcılıklarını keşfetmelerini sağlamak için birçok sanat etkinliği bulunmaktadır. İşte okul öncesi çocuklar için yaratıcı sanat etkinlikleri örnekleri:
Yapıştırma ve Kesme
Çocuklara renkli kağıtlar, yapışkanlar ve makas vererek resim yapma veya kolaj yapma etkinlikleri yapabilirsiniz. Bu etkinliklerde çocuklar şekilleri keserek yapıştırabilir ve kendi tasarımlarını oluşturabilir.
Tumblr media
İçeriğin devamı 👉 https://www.kolaycizimler.com/okul-oncesi-yaratici-sanat-etkinlikleri/
0 notes
mel-inoe · 11 months
Text
deprem mevzusunun ciddi bişey olduğunu kedimiz karaca'ya nasıl anlatırız enter
16 notes · View notes
murat-o41 · 21 days
Text
Tertibim ve Ablam.
Ablam Zeliha benden iki yaş büyüktür, o da benimle birlikte köyde büyüdü. Zeliha ablam liseden sonra üniversiteyi kazandı ve Kütahya'ya gitti. İlk sene yurtta kaldı, sonradan oradaki bir akrabamızın kiralık dairesi boşalınca orayı tuttu ve tek başına yaşamaya başladı. 
Ben okumadım, köyde ailemin çiftçilik işleriyle uğraşıyordum. Bu sebeple yaşım gelince hemen askere gittim. Askerlik yaptığım İstanbul'da tertibim Hasan vardı. Kütahya'lı olduğundan bir içtima sırasında, 
“Benim ablam da Kütahya'da okuyor, Kütahya nasıl bir şehir?” diye sormamla aramızda muhabbet başlamış, zamanla da çok iyi arkadaş, can ciğer kanka olmuştuk. Hatta ablamın bir iki ufak sıkıntısını Kütahya'daki tanıdıkları vasıtasıyla hallettirdi.
Benim askerlik bitti ve tezkereyi alır almaz memlekete gitmedim, Kütahya yakın diye Zeliha ablamın yanına uğradım. Geleceğimden haberi vardı, bana güzel yemekler hazırlamıştı. Yemeğimizi yedikten sonra oturduk, sohbet ettik, özlem giderdik. 
Sabah kahvaltımızı yapınca o okula gitti, ben evde oturup vakit geçirdim. Hiçbir yer bilmediğim için akşam birlikte çıktık, gezdik, gece eve geldik. 
Zeliha ablam 1.75 boyunda, esmer, kapalı bir kızdır. Balık etli bir fiziği var, ama ona çok yakışıyor. Dışarıda başörtüsü takıyordu, ama Kütahya'ya geldikten sonra giyimi kuşamı değişmiş ve güzelleşmişti. Çarşıya çıktığımızda erkeklerin ona bakışları dikkatimi çekmişti. 
Doğrusu onlara hak veriyordum. Çünkü erkek gözüyle bakacak olursam nefis bir parçaydı ablam... Bunun için ekstra bir şey yapmasına gerek yoktu. Başörtüsüne rağmen giyim seçimleri, yuvarlacık kalçalarını saran daracık etekler, taytlar, kotlar, babet ayakkabılarından görünen minik ayaklarını süsleyen file ya da ince siyah çoraplar onu seks için yaratılmış bir afet haline getiriyordu.
Hele evde otururken ne örtü, ne bir şey, hiç dikkat etmiyordu kendine… Benden büyük diye başına buyruk davranıyor, bağımsızlığını ilan etmiş, yarı çıplak geziyordu evin içinde… Anasını sikeyim, bu çocuk askerden gelmiş, duvarlara tırmanıyor, siki kalkık geziyor diye düşündüğü yoktu hiç… 
Askerde hiç olmazsa böyle burnumun dibinde koca memeleriyle, diri kalçalarını saran daracık taytı ile dolaşan, kahkahalarıyla coşturup iç gıcıklayan, beraber otururken kısa etekleri açılıp bacaklarını görebildiğim bir dişi yoktu, amsızlığa dayanıyordum. Ablamın evine geldiğimden beri günde en az üç kez o memelere, o bacaklara otuzbir çekmekten helak oluyordum. 
“Abla, biraz açık değil mi üstündekiler?” diyecek oldum, lafı ağzıma tıktı.
“Oğlum köy değil burası, çarşaf giyip kapanacak değilim. Üniversite ortamına ayak uydurmam lazım, yoksa dışlanırım.” dedi, sustum ben de, bir daha ağzımı açmadım. 
Eh, açık saçık dolaşması benim de işime geliyordu doğrusu, bana otuzbir malzemesi veriyordu bol bol… Ulan bu kız hem sapık yaptı beni, hem pezevenk diye kızsam da banyoda döllerimi fayanslara fışkırtıp rahatlarken pek şikayet etmiyordum. 
Ben geleli bir hafta olmuştu. Her akşam dışarı çıkıyorduk. O gün yine akşam dışarı çıktık, biraz gezdik. Sonra bir çay bahçesinde oturduk, çay içiyorduk. O sırada telefonum çaldı. 
Arayan benim tertip Hasan'dı. Hemen açtım telefonu. Ben hiç izin kullanmadığım için ondan bir hafta erken gelmiştim. O da tezkeresini almış, Kütahya'daymış. Çok sevindim. Bulunduğumuz çay bahçesinin yerini tarif ettim.
Yarım saat olmadan Hasan yanımıza geldi. Tertibimi ablamla tanıştırdım. Sohbet muhabbet çay, kahve derken karnımız acıktı. Hasan, 
“Bildiğim çok güzel bir yer var, hem yemek yeriz hem bir şeyler içeriz!” dedi ve kalktık. Hasan'ın arabasına doğru giderken ablam koluma girdi, kulağıma,
“Tertibinin bu kadar yakışıklı olduğunu neden söylemedin?” dedi. Baktım, beğeni dolu gözlerle önümüzden yürüyen arkadaşımın boyuna posuna bakıyor. 
“Sormadın ki söyleyeyim. Öyledir benim tertibim, aslan gibidir.”
“Valla doğru söylüyorsun. Kalıbı tipi filan, tam aslan gibi…”
Tertibim arabasıyla çok güzel, gençlerin takıldığı bir mekana götürdü bizi. Oturduk, yemeğimizi söyledik. Ablamla ikisi kafaca anlaşmışlar, konuşup gülüşüyorlardı. Ablam daha önce sorunlarını hallettirdiği için teşekkür üstüne teşekkür ediyordu. Yemeklerimizi beklerken, Hasan, 
“İçki içelim mi?” diye sordu. 
“Ben her zaman içmiyorum!” dedim. 
"Tertip artık sivildeyiz, biraz kafa dağıtalım! Bir iki duble viskiden bir şey olmaz!” deyince kırmadım kabul ettim. Ablam, 
“Ben de meşrubat içeyim bari..!” dedi. Hasan, 
“Buranın alkolsüz kokteylleri var, çok güzel… Sana da ondan söyleyeyim!” dedi ve kalktı, bara gidip içecekleri söyledi. Barmen arkadaşıymış, kafa kafaya verdiler, bir şeyler konuşup gülüştüler. 
Siparişler geldi, yemeğimizi yiyor, içkilerimizi içiyor, sohbet ediyorduk. İkinci dubleden sonra benim kafam dönmeye başladı. Ablam ise 'biz ikimiz hemşeriyiz' dediği Hasan'la sohbeti iyice koyulaştırmış, sanki kırk yıllık arkadaş gibi samimi olmuşlardı. 
Bir ara dans müziği çalmaya başladı. Çiftler piste çıkıp dans ediyordu. Hasan, 
“Ablanı dansa kaldırsana tertip!” dedi. Ben de, 
“Yok tertip, ben anlamam, siz dans edin!” dedim. Benim öyle dememi bekliyorlarmış gibi hemen kalktılar ve dans etmeye başladılar. 
Onlar dans ederken barmen bana bir duble daha getirdi. Onu da içince iyice bir tuhaf olmuştum. Robot gibi oturmuş etrafa bakınıyordum. Bir ara gözüm ablamla Hasan'a takıldı. 
Hasan elini ablamın tam götünün üstüne koymuş, ufak ufak hareketlerle okşuyordu. Dans bahanesiyle de ablamı iyice kendine çekmiş, resmen sürtünüyordu. Ablam ise Hasan'ın gözlerine bakarak gülümsüyor, bir şeyler konuşuyorlardı. 
Aldırış etmedim, içkiden başım dönüyordu. Yanlarına gidip hesap sormayı bırak, ayağa kalkacak halim bile yoktu. Bir süre dans ettikten sonra masaya geldiler. Barmen ablama da yeni bir kokteyl getirdi. O kokteyl nasıl bir şeyse artık, ablamın yüzü kıpkırmızı olmuş, konuşurken dili dolanıyordu. 
Benim fırlama tertiple barmenin konuşup gülüşmeleri geldi gözümün önüne, olayı çözdüm. Bizi sarhoş etme planı vardı bu herifin, çok dikkatli olmalıydım. Sarhoş ablamı bu kurda yedirmemeliydim.
Ben zaten içkiye alışkın değildim, Hasan'ın zoruyla bir duble daha içtim ve iyice kötü oldum. Hasan hesabı ödedi, kalktık, ama ben ayakta zor duruyorum. Hasan, 
“Sizi evinize bırakayım! Yolda trafiğe yakalanmayayım alkol yüzünden, taksiyle gidelim.” dedi, oradan bir taksiye bindik. Yolda Hasan bir tekel bayine uğradı, sigara ve birkaç tane bira aldı. Ablam, 
“Daha içecek misin Hasan ?” diye sordu. 
“Sanki herif nikahlı kocası, sana ne ulan?” dedim peltek sarhoş ağzıyla… İkisi manalı manalı bakıştılar. İçimden eyvah dedim ablam bu gece tertibimi kocası yapmaya niyetli galiba… Tanıştıklarından beri içine düşecek oğlanın… Hasan da, 
“Sizi bırakayım, bunları da evimde içeceğim!” dedi. 
Eve varınca taksiden indik. Hasan taksiyle devam edecekti. Ama ben ayakta durmakta zorlanıyordum. Ablam Hasan'dan rica etti, 
“Yukarıya kadar yardım et, öyle gidersin!” dedi. Hasan da ücretini ödeyip taksiyi gönderdi. Ve Hasan'ın yardımıyla yukarı çıktık. Üstümü bile çıkaramadan beni yatağıma yatırdılar. Kafam acayip dönüyordu. En iyisi uyuyayım dedim, gözlerimi kapatıp anında sızdım. 
Ama aradan on dakika geçmeden aşırı mide bulantısı ile uyandım. Yatağın yanına kafamı zor uzatıp yere halının üzerine kustum. Kusunca biraz rahatlamıştım. Yatağa oturdum, kendime gelmeye çalışıyordum. Benim yattığım odanın kapısı açıktı, salonda ışıklar kapalı, ama televizyonun sesi geliyordu. 
Biraz kendime geldikten sonra mutfaktan kağıt havlu alayım da halıyı temizleyim diye kalktım. Mutfağa giderken salona baktım. Kimse yoktu ama televizyon açıktı. Sehpada kapağı açık bira, yanında neskafe ve küllükte de halen yanan bir sigara vardı. Mutfağa baktım orda da kimse yoktu. Ama ablamın odasının ışığı yanıyordu, kapı kapalı idi, kapının altından ışık görünüyordu. 
Bu işte bir anormallik vardı. Ablamın odasına yaklaştım, içerden tuhaf tuhaf sesler geliyordu. Anahtar deliğine eğilip baktım. İkisi de yatağa uzanmıştı. Hasan, ablamı hem okşuyor hem öpüyor, hem de yavaş yavaş soymaya çalışıyordu. 
Önce sinirlendim, öfkelendim. Odaya dalıp ikisini de darmadağın edecektim. Ama hala içkiden başım dönüyordu, biraz kapının önünde olduğum yere çöküp kendime gelmeye çalıştım. İçerideki insanlar biri ablamdı, biri aylarca kardeşim gibi gördüğüm tertibim, asker arkadaşım… 
İçeriye girip engel olsam, ikisini tokatlayıp Hasan'ı siktir etsem, evden ve hayatımdan kovsam? Ne değişecek? Çakal tertip leşin kokusunu almış artık, ben gidince ablamı yine tavlar, kesin siker kızı…
Sonra içimdeki seks düşkünü abaza herif düşüncelerimde üste çıkmaya başladı. Ablamdı ama sonuçta dişiydi, tabu demeden, günah demeden, uğruna otuzbirler çektiğim bir varlık… 
Bütün gün memelerine, açılan bacaklarına, dışarıda yürürken çalkaladığı kalçalarına hayran olduğum, sikme hayalleri kurarak mastürbasyon yaptığım ablam… 
Sonunda siktir et dedim kendi kendime… Ne yapacağım, içeri dalıp tertibimi bıçaklayacak halim yok, ya da ablamı gebertecek miyim namus meselesi diye? 
Benim gibi kanları kaynayan iki genç insan… Denk getirmişler, sikişiyorlar. Sikeyim anasını, sıçayım namusuna… Bari benim gibi otuzbir çekmeye mahkum olmasınlar, en azından onlar seks arzularını gidersinler, ben de onları röntgenleyip otuzbir çekerim dedim. 
Tekrar doğrulup kapıya yanaştım. Baktım, benim anahtar deliğinden görmek için debelendiğim kapı meğer açıkmış. İçerdeki ateşli azgınlar kapıyı kapamayı bile unutmuşlar, biraz itmem iki parmak aralanmasına yetti. İçeriyi rahatça gözetleyebilirdim artık…
Salondaki küllükte halen yanan sigaradan belli ki daha yeni odaya geçmişlerdi. Hasan, elini ablamın eteğinin altına sokmuş, bacaklarını okşaya okşaya yukarı doğru çıkıyordu. Ablam ise elini ittiriyor, sanki istemiyor gibiydi. Ama Hasan devam ediyordu. 
Az sonra esmer güzeli ablamın altındaki etek iyice sıyrılmış, sütun gibi dolgun bacakları meydana çıkmıştı. Hasan, o bacakları okşaya okşaya elini iyice yukarı çıkartmış, beyaz külodunun üstünden ablamın kabarık amını okşamaya uğraşıyordu. 
Hasan elini ablamın amına attıkça ablam elini tutup geri çekiyordu. Fakat dudakları hiç ayrılmıyor, nefes bile almadan öpüşüyorlardı. Hasan'ın elini külodundan çekip itiyor, bu kez o el memelerine yapışıyor, mıncıklayıp duruyordu. Oradan çekince bu defa külodun ağının yanından amcığını okşamaya başlıyordu.
Ablamın engel olma çabaları yüzünden olmalı, Hasan biraz doğruldu, yavaşça kendi pantolonunu çıkarıp sadece külotla kaldı ve zorlayarak ablamın bacak arasına girdi. Dudaklarını emerken bir yandan da külottan kabarıklığı belli olan yarrağını ablamın tam amının üstüne sürtüyor, onu tahrik etmeye çalışıyordu. 
İşe de yarıyordu, ablam amının üstünde sürtünen yarraktan iyice tahrik olmuş olacak ki, kendini iyice salmış, bacaklarını iyice aralamış, kendinden geçiyordu. Hasan doğrulup ablamın külodunu indirmek istedi, ablam, 
“Hasan, yapmaa, yeter artık!” dedi. Hasan ise, 
“Daha yeni başlıyoruz, ne yeteri?” dedi. 
“Kardeşim duyacak, rezil olacağız, nolur bırak, yeter, bizi böyle görürse nasıl yüzüne bakarız?” dedi. Hasan, 
“Korkma, kardeşinin götünde pireler uçuşuyor, iki gün sonra zor uyanır! İyice sarhoş zaten… Dans ederken sana neler yaptığımı gördü, sesini çıkarmadı tertibim…” dedi. 
Orospu çocuğu ablamı sikmek üzereydi ve benden tertibim diye bahsediyordu. Ah bir bilse pezevenk tertibinin onları kapıdan canlı porno izler gibi izlediğini… Gözetlerken kalkmış sikini sıvazladığını… 
Ablam taş gibi olmuş siki külodun belinden çıkmış vaziyetteki tertibimin kalın yarağının amcığına baskı yapmasıyla zevkle kıvranırken bir yandan da, 
“Yapma Hasann!” diye inliyordu. Artık itiraz değildi dudaklarından çıkan sesler, zevk inlemelerine dönüşmüştü. Hasan, ablamın susması için tekrar dudaklarına yapıştı. 
Ablam gözlerini kapatmış halde Hasan'ın dudaklarına karşılık verirken, Hasan tek hamlede kendi külodunu çıkardı. Yarrağı kapkara ve kocamandı. Hasan şimdi çırılçıplaktı. 
Ablamın ise uzun eteği beline kadar sıyrılmış, beyaz külodu biraz aşağıya inmiş, gömleğinin düğmeleri açık, başındaki başörtüsü de iyice dağılmıştı. 
Ablamın memelerini sutyenden kurtaran Hasan memeleri yalayıp emmeye başlayınca ablam da artık iyice kendinden geçmişti. Hasan elini yarrağına götürdü ve ablamın külotunu az daha indirip yarrağını amının dudakları arasına sürtmeye başladı. Ablam, 
“Hasan nolur dur!” deyince, Hasan, 
“Ne oldu canım? Bakire misin yoksa?” dedi. Ablam zevkten cevap bile veremiyordu, ama bakışlarından ve sevişmesinden bakire olmadığı belliydi. Hasan'ın sürtmesi ablamı çıldırtmıştı. Sonunda o da şehvetin kollarına teslim oldu, 
“Sok hadi... Durma… Merak etme, bakire değilim!” dedi. Bunu duyan Hasan yarrağını bir anda amının içine doğru ittirdi. Dibine kadar girince ablam, 
“Ohhhhh!” diye inledi. 
Hasan biraz içinde bekledi, sonra yavaşça git gele başladı. Hasan'ın kalın yarrağı ablamın pamuk gibi amında gidip gelirken ablam ellerini Hasan'ın beline sarmış kendine doğru çekiyordu. 
Hasan ise tempoyu hiç bozmadan amının dibine dibine basıyordu. Ablamın amı zevkten sabun gibi vıcık vıcık olmuş, şapırtılar bana kadar geliyordu...
Biraz pompaladıktan sonra Hasan durup, 
“Beğendin mi ulan azgın orospu? Yarağımı yemek hoşuna gidiyor mu? Sikim sana zevk veriyor mu?” diye sordu. Ablam, 
“Terbiyesiz şey… Durma nolursun, devam et aşkım! Ohhh… Evett… Çok zevk alıyorum hem de… Azgın orospun kurban olsun sana... Ohh yarağına kurban senin…Yalvarırım devam et! Ohhh… Yarağın çok zevk veriyor, bitiriyorsun beni…” diye inledi. Hasan inadına durdu, hareketsiz kaldı. Sikinin vajinasında hareket ettiğini, okşadığını hissetmek için altında kıvranan, belini kaldırıp indiren ablama gülerek, 
“Kardeşin uyanmasın? İstersen bırakalım!” dedi. Ablam sinirlenmişti, 
“Siksene orospu çocuğu! Yarağı tattırdın madem, sonuna kadar götür… Sik beni hadi…” diye bağırdı. Hasan yeniden sikmeye başladı. 
Ablamın sikilmek için böyle yalvarmasına ve böyle kelimeler kullanmasına çok şaşırmıştım. Benim namuslu sandığım ablam üniversiteye giderken orospunun hası olmuş meğer... 
Hasan'ın koca yarrağını dibine kadar alırken bana mısın demiyor, aksine zevkten inim inim inliyordu. Gördüğüm kadarıyla sekste hiç de acemi sayılmazdı doğrusu… Değme ev kadınına, seçme fahişeye taş çıkartırdı. Kim bilir ben Kütahya'ya gelmeden önce ne yaraklar yiyordu. 
Biraz sonra Hasan'ın pompalama temposu iyice hızlandı. Artık benim odamda uyuyor olmam umurlarında değildi. Kendilerinden geçmişler, yüksek sesle inim inim inliyorlardı. Derken ablam sara hastaları gibi titremeye ve kedi eniği gibi ciyaklamaya başladı. 
Az sonra da Hasan yarrağını ablamın amından çıkarıp böğürerek döllerini ablamın memelerine attırmaya başladı. Ablam da eline aldı yarağı ve tamamen boşalasıya kadar sıvazladı... 
Ben hemen yavaşça odama gittim, odamın ışığını açmadan yatağa uzandım. Uyuyor numarası yapıyordum, ama gözümü tam kapamamıştım, gözlerim kısıktı ve yattığım yerden koridoru görebiliyordum. 
Banyo benim odanın karşısında idi. Az sonra ablam üstü giyinik halde geldi, kapıdan bana baktı ve yavaşça kapımı çekip kapadı. Sonra, Hasan'a, 
“Gelebilirsin!” dedi. Göremiyordum ama seslerini duyabiliyordum, banyoya girmişlerdi. Duşun sesiyle karışık gülüşme sesleri geliyordu inceden. 
Sonra çıktılar banyodan. Gülüşerek salona gittiler. Ben artık Hasan gider diye düşünürken tam tersi oldu, az sonra gülüşerek tekrar ablamın yatak odasına girdiler ve kapıyı kapadılar. 
Birkaç dakika bekledim ve yavaşça odamın kapısına çıktım. Ablamın odasından ufak ufak fısıltılar geliyordu. Herhalde Hasan üstünü giyiniyor, çıkıp gidecek diye düşünürken dayanamadım ve yine kapılarının önüne gittim. 
Anahtar deliğinden baktım ki, Hasan halen çırılçıplak, bir elinde sigara diğer elinde bira var, yatakta sırtını duvara yaslamış oturuyor. Ablam da çırılçıplak soyunmuş ve yatağa uzanmış, kafası Hasan'ın kucağında, eline Hasan'ın inmiş yarrağını almış, yarağa bakıp, 
“Küçülmüş bu!” diyerek gülüyordu. 
“Ne gülüyorsun kızım, daha yeni boşaldı, iki dakika dinlenip kendine gelsin!” 
“Ben diriltirim şimdi onu!” dedi ablam... Hasan sigarasını söndürüp, 
“Ya sen ne orospu çıktın, kardeşin hep senden bahsederdi, senin nasıl iyi biri olduğunu anlatırdı. Fakat, harbiden iyiymişsin, muamelen çok iyi!” dedi. 
Ablam da Hasan'a gülümsedikten sonra yarrağını okşamaya ve öpmeye başladı. Hasan arkasına yaslanmış, bir elinde birası, diğeriyle de ablamın kafasını hem okşuyor hem de yarrağına bastırıyordu. 
Demin solucan gibi olan yarrak yine yılan gibi başını kaldırmıştı. Ablam yarrağın kafasından başlıyor, taşaklarına kadar yalıyor, tekrar başına çıkıp ağzına alıyordu. 
Birkaç dakika yaladıktan sonra damarları çıkan yarrak ablamı yine sinsi sinsi gülümsetmişti. Yalamayı bırakıp kalktı ve Hasan'ın kucağına oturdu, eliyle yarrağı amının ağzına yerleştirip, tek seferde amının içine aldı. Kucağında yavaş yavaş içinde oynatmaya başladı. 
Götünü öyle güzel çeviriyordu ki, amındaki yarrağı nerdeyse kıracaktı. Hasan elindeki birayı bırakıp ellerini ablamın götüne götürdü ve dudaklarına yapıştı. Elleri ablamın götünün yanaklarını iyice ayırırken alttan da pompalamaya başladı. 
Baktığım yerden ablamın kapkara göt deliği tam karşımdaydı. Yarrak amına girip çıkdıkça 'Şap, şap!' sesler çıkmaya baslamıştı. Hasan ablamın götünün yanaklarını iyice kavramış kendine kendine çekiyor, amına köküne kadar sokuyordu. Ablam inlemeye başlamıştı. 
“Ohhhh, sikkk, durma aşkım, ohhhhh, devam et bu şekilde!” diyordu. 
Bir süre bu şekilde Hasan'ın kucağında zıplayan ablam yorulmuş, nefes nefese kalmıştı. Birden yarağın üstünden kalktı. Hasan'ın elinden tutarak onu da kaldırdı ve yatağa çaprazlamasına domaldı, tam köşeye gelecek şekilde kafasını yatağa gömdü ve 
“Hadi aşkım, sikmeye devam et!” dedi. O pozisyonda amı kabak gibi arkaya çıkmıştı. Ablamın arkasına geçen Hasan yarrağını sürterek biraz bekledi ve bir anda aniden kökledi. Ablam, 
“Ahhhhhh! Hayvan!” diye çığlığı bastı. Hasan ablamın ağzını eliyle kapatıp, 
“Bağırma orospu, kardeşin uyanacak!” dedi. İçinde biraz bekledikten sonra ağzındaki elini çekti ve iki eliyle belinden kavrayarak sikmeye başladı. Sertçe sikiyor, köküne kadar sokuyordu. Ablam resmen acı çekiyor, 
“Aşkım, ne olursun dur!” diye yalvarıyordu. Ama Hasan hiç oralı olmadan sikmeye devam ediyordu. 
Hasan iyice kontrolden çıkmıştı, alkolün de etkisiyle ne boşalıyor, ne de yavaşlıyordu, darbeli matkap gibi sikiyordu. Ablam, 
“Ne olursun yeter artık, götüm çok acıyor, amımı sik!” dediği anda anladım ki Hasan götten girmişti. Ablamın çığlığından ve acıyla inlemesinden bunu anlamam lazımdı. Hasan insafa gelmişti, 
“Tamam aşkım!” diyerek yarrağını götünden çıkardı. Ablam osurarak yatağa yüz üstü seriliverdi. 
Biraz öyle yattıktan sonra oflayarak yan döndü. Hasan da ablamın yanına uzandı ve dudaklarına yapıştı. Öpüşürken bile Hasan'ın eli boş durmuyor, ablamın amını okşuyordu. 
Biraz bu şekilde dinlendikten sonra Hasan ablamı sırt üstü yatırıp bacak arasına yerleşti. Yarrağını ablamın amına soktu, bacaklarını omzuna kaldırdı ve sikmeye başladı. 
Vay anasını siktiğimin azgınları vay… Durup dinlenmek bilmiyordu ikisi de, ne tertibin kalın yarak yumuşayıp iniyordu, ne ablam doydum artık istemem diyordu.
İkisi de deli gibi inliyor, nefes nefese sikişiyorlardı. Ablam zevkten gözlerini kapatmış, kollarını iki yana açmış, tırnaklarını geçirdiği çarşafı koparacakmış gibi asılıyordu. Defalarca boşaldı tertibimin altında, inleye inleye, bağırmamak için parmaklarını, yastıkları ısıra ısıra…
Bir süre sonra ablam, 
“Aşkım ben bittim, hadi artık sen de boşal!” deyince Hasan yarağını ablamın amından çıkartıp göbeğine boşaldı. Boşalması bitince de ablamın üstüne yığıldı kaldı. 
Nefes nefese öylece kalmışlardı. Benim için de artık oradan uzaklaşma vakti gelmişti. 
Sessizce odama gittim. Seslere göre tekrar banyoya girdiler, sonra Hasan evine gitti. 
Artık o geceden sonra Hasan her gün benimle görüşmek istiyordu. Çoğu zaman birlikte dışarda bir yerde oturup çay içerken Hasan'ı biri arıyor, kısacık telefon konuşmasından sonra kapatıyordu. Sonra da Hasan bana, 
“Tertip, benim acil bir işim çıktı. Sen bir demlik çay daha söyle, keyfine bak. Ben yarım saatte işimi halleder gelirim!” deyip gidiyordu. 
Tabii ki telefondaki benim azgın orospu ablamdı, sikicisini arıyordu. 
Ben çay bahçesinde oturmuş çaya talim beklerken Hasan gidip ablama malı döşüyor, sonra da benim yanıma geliyordu!.
Ne yapayım? Abla işte… Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Pezevenklik de böyle bir şey… 
Sadece karın, sevgilin değil, bazen ablanın da başka erkeklerle sikişmesine razı oluyorsun. Razı olmakla da kalmıyor, benim gibi abaza sapık oluyorsun. Ablan sikişirken ona bakarak otuzbir çekiyorsun.
87 notes · View notes
tipitip213 · 25 days
Text
Süper Kayınvalide
Bu anlatacağım olay tamamen gerçek olup, hayal ürünü değildir. Sadece isimler değiştirilmiştir. Olayı ayrıntıları ile anlattığımdan biraz uzun oldu ama, ayrıntılar benim için çok önemliydi. Paylaşmak istediğim bu olayı yayınlarsanız sevinirim;
Eşimle anlaşarak evlendik. Ailenin tek çocuğuydu. Babası o küçükken öldüğünden, çok rahat yetişmiş, biz de nişanlılık döneminde rahat etmiştik. Annesi ile kalıyorlardı. Annesi 38 yaşında, fakat bakımlı, güzel bir kadındı. Bir süre ben anne diyememiştim.
Eşimi çok seviyorum ve evliliğimiz rayında gidiyor. Kayınvalidem Perihan ile de aram çok iyi. Zaten yalnız yaşadığından sık sık görüşüyoruz. Ama ilk tanıştığımız andan beri Perihan’a ilgim var. Bakışları, hareketleri beni korkunç tahrik ediyor. Biz beraber konuşurken, açık saçık hiç çekinmiyoruz.
İşten eve geldiğimde Perihan, eşim Suna ile oturuyorlardı. Perihan, “hoş geldin damat” diyerek yanağıma işveli bir öpücük kondurdu.Sonra da kalçalarını kıvırarak içeri geçti.
Akşam otururken Perihan;” Damat babandan kalan evin tapu işinde amcan problem çıkartıyor. Yarın işten izin al, tanıdığın bir avukata gidip bu işi çözelim” dedi. Bende kabul ettim.
Sabah kahvaltımızı yapıp eşim işe, ben de annesine gittim. Kapıyı açtığında çoktan hazırlanmıştı. Üzerinde kısa etekli bir takım elbise, altında yakası açık bir gömlek vardı. Sarı saçlarını topuz bağladığından, yuvarlak yüzü çok güzel ortaya çıkmış, göğüsleri beyaz ipek gömleğinden fırlayacak gibi duruyor ve çizgisi görülüyor, mini eteğinin altından 38 yaşına rağmen siyah ten çorapla düzgün sütun gibi bacakları iç gıdıklıyordu.
Beni görür görmez öptüğünde, parfüm kokusu içime işlemişti. Beraber yürürken bazen bilerek arkada kalıyor, siyah minisini taşımayan, geniş butlu kalçalarının sağa sola kıvrılışını seyre doyamıyordum.
Avukat arkadaşla görüşmemiz kısa sürmüş geri dönerken, evde kahve içmeyi teklif etti. Evine girdiğimizde asansör bozuk olduğundan merdivenlere yöneldik. O önden yürümüş, ben biraz arkada kalmıştım. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara, 20 cm.lik yarağımın esas duruşa geçmesini sağlamıştı. Eteğin altı tamamen görünüyor ve Perihan’ın altında kırmızı tanga bir külot vardı.
Göt butları bembeyaz, yumurta gibi yuvarlak, tanganın ipi tüysüz ve etli amın içine girmişti. Kalçalarını sanki bilerek kıvırıyor, beni çıldırtıyordu. Ben kızından bile bu kadar tahrik olmamıştım. Elimi uzatıp, o kalça butlarını tutmamak için kendimi zor tutuyordum. O da arada bir dönüp bana bakıyor ve gülümsüyordu.
Eve girdik. Üzerindeki ceketi çıkarttı. Altındaki gömlek ince, ipek ve beyaz kısa kolluydu. Dantelli sütyeni altından görünüyor, göğüslerini taşıyamıyordu. Çok sıcakladım diyerek gömleğinin bir düğmesini daha çözdü.
“Sen otur, ben kahve yapıp geliyorum” deyip, kıvırtarak mutfağa gitti. Salonda otururken bana seslendi. Mutfağa gittim. Dar bir mutfağı vardı evin. O mutfak girişindeki fırınlı ocakta kahve yapıyordu.
Şu lavabonun altına bakar mısın, sanırım akıtıyor” dedi.
Hiç geri çekilmediğinden, ona sürtünerek geçtim. Kazık gibi olan yarağım, yumuşacık kalçalarına temas etti. Bir daha dokunsam boşalacak kadar azmıştım. Ben eğilerek lavabonun altına girerken, o da eğilerek beni izliyordu. Eğilince bembeyaz göğüsleri tam olarak ortaya çıkmış, hatta bir göğsünün ucu sütyeninden dışarı fırlamış, mosmor ve dimdikti.
Lavabonun altında hiçbir şey yoktu. Sırf bana göğüslerini göstermek için yapmıştı bunu.
Tekrar salona gittik. Karşıma geçerek bacak bacak üzerine attı. Etek götüne kadar sıyrılmıştı. Fıstığının yarısı görünüyor, gözlerimi alamıyordum. Yarağım pantolonumdan belirgin bir şekilde kabarmış, Perihan’ın gözleri de önümdeydi. Lafı döndürüp dolaştırıp cinselliğe getirdi. Zaten bayılırdı böyle muhabbetlere.
“Nasıl kızımdan memnun musun? Bir probleminiz yok değil mi? Çocuk düşünmüyor musunuz?”
“Hayır, gayet iyiyiz. Çocuk için de erken bence”
“Nasıl korunuyorsunuz? Hap filan mı?”
“Ayıptır söylemesi dışarı boşalma”
“Senin için kötüdür o zaman. Hem tehlikeli. Bizim kız niye hap kullanmıyor? Ben hep hap kullanırdım, bizim adamı zevkten etmemek için. Hiçbir zararı yok. Hala da kullanıyorum.”
“Nasıl kullanıyorsun? Senin birlikteliğin var mı? Kızın duymasın bunu”
“Aman duyarsa duysun. Olacak tabi. Kaç yıldır dulum, kendi kendime olmuyor. Sen kaç yıl 31 ile idare edebilirsin?”
“Ya, haklısın da, kiminle beraber oluyorsun? İyi mi bari?”
“Yok be! Ayda yılda bir oluyor. Ben çok seçiciyim. Öyle önüme gelenle yapmam. Ama beni doyuran çıkmadı şimdiye kadar. Senin gibi bir erkek bulamadım.”
Büyük bir şaşkınlıkla cevap verdim;
“İşin açığı, kızında beni tam tatmin etmiyor. Haftada bir zorla veriyor. Ben biraz azgınım. Çoğu zaman 31 çekiyorum.”
“İnanmıyorum ya! Senin gibi adama ben olsam her gün 5 posta veririm. Benim kız salak.”
“aslında sen gerçekten çok hoş bir kadınsın. Senden çok tahrik oluyorum. İnan kayınvalidem olmasan…”
“Kayınvaliden olmadığımı düşün. Ne yapardın?”
“Zevkten uçururdum.”
Ayağa kalkan Perihan yanıma gelerek, başını bana uzatıp, “Unut kayınvalidem olduğumu. Uçur beni” diyerek dudaklarıma yapıştı.
Perihan’ı bir hamlede yanlamasına kucağıma alarak dudaklarını ısırırcasına öpmeye başladım. Ellerimle sütun bacaklarını okşuyor, dilimi boynunda gezdiriyordum. Gömlek düğmelerini kopartarak açıp, sütyenini sıyırdım. Bembeyaz göğüsleri, uçları dik vaziyette karşımdaydı. Isırarak somururken, elimle amını avuçluyordum. Yarağım ise alttan götüne baskı yapıyordu.
Doğrularak önüme eğildi ve fermuarımı açtı. 20 cm.lik yarağımı gördüğünde, gözleri faltaşı gibi açılmıştı. “Salak kızım benim. Böyle yarak her gün yenmez mi?” deyip, “haammm” diyerek ağzına alıp somurmaya başladı. Öyle bi somuruyordu ki, neredeyse iliklerim boşalacaktı. Zaten boşalmaya hazır olduğumdan dayanamayarak döllerimi ağzına boşalttım. Hiç geri çekilmeden tüm döllerimi yuttu.
Daşaklarıma akan damlaları bile yaladı. Perihan’ı ayağa kaldırarak arkasını döndürdüm. Mini eteğini aşağı indirdim. Muhteşem beyaz göt karşımda duruyordu. Göt yanaklarını ısırdıktan sonra, tangasını sıyırıp, götünün arasını, göt deliğini, oradan da kılsız amını yalamaya başladım. Bacakları titriyor, inliyordu. Koltuğa oturtarak, bacaklarını omuzlarıma koydum. Amında bir tane bile kıl bırakmamış, temizlemişti.
Kaymak gibi, şişmiş etli amını iştahla yalamaya başladım. Perihan “aaaaahhh, daamaat, öldüümmm, ohhhh” diyerek inliyordu.
Beni yere iterek ağzıma oturdu. Amının suları akıyor, am dudakları açılmış yana sarkıyordu. Göz gibi açılmış, mor göt deliğini de fırçalıyor, parmaklarımı sokuyordum. Oda eğilerek yarağımı vahşi hayvan gibi somurmaya başladı. Kalçalarını kıvırıyor, ağzında yarağımla “mmmhhhh,ooohhhhh” sesleri çıkarıyordu.
Perihan’ı kaldırarak tekrar koltuğa oturttum. Bacaklarını omuzlarıma alıp yarağımı am dudaklarına sürtmeye başladım. “Yeteeeer, sok artık “diye bağırıyordu. 20 cm.lik yarağımı zorlayarak amına gömdüm. Yarak girerken zorlandığından, daha önce böyle bir yarak yemediği belli oluyordu.
Yarak girince Perihan derinden bir oohh çekip, “sik damat, sik beni, pompala, parçala amımı” diye bağırıyor, boynumu ısırıyor, sırtımı cırmalıyordu. Hızla girip çıkarak döllerimi amına boşalttım.
Sırt üstü yere uzanıp soluklanmaya başladım. Doymak bilmeyen Perihan yanıma uzanarak dudaklarımı öpmeye, eliyle de yarağımı sıvazlamaya başladı. Ben ise dinlenmeye çalışıyordum. Perihan eğilerek yarağımı, oradan da götümü bile yalamaya başladı. Tüylerim diken diken olmuş, yarağım tekrar eski halini almıştı.
Perihan hemen üstüme çıkarak, belini kıvırta kıvırta üzerime oturdu. Gözlerini kapatmış, “ayyy, ayyy, ayyyy” diyerek üzerimde zıplıyor, her oturuşunda “cuk” diye ses geliyordu. Ben de elimle kalça butlarını sıkıyor, tokatlıyor, göğüslerini ısırıyordum.
Ben de alttan pompalamaya başladığımda, vücutlarımız her çarpışmada “şlap” diye ses veriyordu. Perihan “öldürdün beni aşkım, canım damadım benim, ayyyyy” diyerek 5.orgazmına ulaşmış, ben de döllerimi amına boşaltmıştım.
Ben yerde uzanırken Perihan banyoya gitti. 5 dakika dinlenince aklıma Perihan’ı götünden sikmediğim geldi. Belki bu fırsatı bir daha bulamam diye banyoya koştum. Zaten hayali bile benim çocuğu hazır ola getirmişti. Banyoya girdiğimde Perihan yıkanıyordu. Duş kabininde yanına girerek arkasından sarıldım.
Benim sopayı arkasında hisseden Perihan “Daha doymadın mı azgın damat” dedi. Ben de doymadığımı söyleyerek domalmasını istedim. Yarağımı amına köklerken, şampuanı göt deliğine sürüp, parmaklarımla genişletmeye başladım. Perihan’ın tahmin etmediği bir anda, yarağımı amından çıkartıp, birden götüne kökledim.
Perihan acı bir çığlık attı ve kaçmaya çalıştı. Dur orospuluk yapma, çok zevk alacaksın diyerek, yavaş yavaş git gele başladım. 5 dakika sonra götü alışmış, benim piston silindire 1200 devirde girip çıkıyordu srkn.
Önce istemeyen Perihan, şimdi zevk çığlıkları atıyor, “yıırrtt götümü, parçala” diye inliyordu. Daracık göt 10 dakikada boşalmamı sağladı.
Yıkandıktan sonra Perihan’ı öperek eve gittim. Yorgunluktan kızının yüzüne bile bakamadan akşam 9’da uyumuşum. Şimdi haftada 2 gün karımla, geri kalan 5 gün ise sevgili kayınvalidem Perihan ile sikişiyoruz. Hem artık Perihan hep götten sikmemi istiyor. Alıştı kadın ne yapsın...
Gönderen: damatferit_xx
63 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Kızlar size uzak durmanız gereken erkek tipini söylüyorum. Kendini ve yaptıklarını lütuf gibi gösteren, manipüle etmeyi çok iyi beceren tipler. Evlerden ırak.
Karı koca çalışıyor diyelim. Kadın işten daha geç çıkıyor koca da yaptığı ev işlerini kadının gözüne sokuyor. Oysa bir evde kaç kişi yaşıyorsa evin sorumluluğu da o kadar kişiliktir. Yapman gereken işi yaptın diye takdir bekleyemezsin. Lütfetmişsin paşam evi süpürüp. O zaman kadın da lavaboyu temizlediği için, çamaşır katladığı için filan takdir beklesin. Yaptığı işleri gözüne soksun. Ya da hiç yapmasın bakalım ufak tefek görünen derleme toplama işlerini. 2 günde o ev nasıl alt üst oluyor bak gör. Hatta çocuk varsa bu süre 24 saatten daha kısa.
Arkadaş ortamında karısına "Robot süpürgeyi önceden alsaydım evlenmezdim sana gerek kalmazdı" diyen bi adamla aynı masada bulundum. Şaka yaptığını zannediyordu. Belki de içten içe gereksiz buluyor robotu. Karısı da gıcık olmuş bir ifadeyle gülmekle geçiştirdi. Ben olsam orda bozardım. Kalabalık ortamda partnerini ancak bu kadar aşağılayabilir bir insan.
Bu biraz da kadınların sınır çizmemesiyle alakalı sanırım. Partnerin olarak sana saygı duyuyor gibi yapıp ortamlarda seni yüceltmek yerine küçük düşürücü cümleler kuran adama haddini bildirmek gerek. Böyle bir adamla evlendiysen keşbiş olsun. Bana göre bu eşit ilişki değil. Kadınsın diye seni robot süpürgeyle bir tutan insan seni kendisiyle eşit seviyede görmüyor demektir. Oysa sağlıklı bir ilişki iki tarafın da eşit olduğu, birbirine "insan" olarak değer verdiği takdirde kurulur.
Ben mi çok sivriyim ya? Gerçekten soruyorum bunu.
Benim için ilişki denen şey sevgili de olsan 20 yıllık evli de olsan aynı dinamikleri içermeli. Anlayış ve partnerinin üzerine titremek. Onun hayatını zorlaştırmak değil kolaylaştırmak için yanında olmak. Ona gerekli zamanlarda "Senin için ne yapabilirim" ya da "Yardımıma ihtiyacın var mı?" diye sormak.
41 notes · View notes
sexcxsblog · 1 year
Text
KAYNIM BENİ BOZDU
Ben Nurgül kaynım ile olan birlikteliğimizi anlatıcam. 20 yaşında görücü usulü ile Mithat ile evlendim. Ne ben istekliydim ne de o. Mithat daha önce evlilik yapmış. Karısını çok erken yaşta kaybetmişti. Ailesine eğer tekrardan evlenirse üstündeki bu buhrandan kurtulacağını düşünüp tekrar evlendirmişler. Kendisi benden 7 yaş büyüktü. Düğündü kınaydı derken evlendik. Ama Mithat benim yüzüme hiç bakmıyordu. Evde sanki hizmetçi gibiydim. Eli elime değmiyordu. Bende kaybı yüzünden pek üstüne gitmiyordum. Zamanla her şeyin düzeleceğini düşünerekten fazla kafa yormuyordum. Aylar geçti her şey aynıydı. Mithat sabah erken işe gider. Kendisi tır şoförüydü. Bazen birkaç gün bazen de bşr hafta sonra eve gelirdi. Her gelişinde sarhoş olur. Uyuyana kadar ağlardı. Bu duruma çok üzülüyordum. Ama elden bir şey gelmiyordu. Bu geç gelmeler artınca kadın başıma evde yalnız kalmama kayınpederim razı gelmedi. Mithatın abisini bizim eve yolladı. Kazım abi Mithat a göre daha güleryüzlü daha cana yakındı. Bazen samimiyetini aşacak el şakaları yapardı. Ben bazen rahatsız olsam da evde ses olduğu için gıkımı çıkarmazdım. Evleneli 2 ay geçmişti ama ben hala bakireydim. Bu durumu kimse bilmiyordu. Körpe bir gelindim. Kocam erkenden işe gider. Ben kazım abi ile yemek yer sohbet ederdik. Kazımın belirli bir işi yoktu gündelik işlere giderdi. Onun dışında hep beraberdik. Zamanla birlikte vakit geçirince kazımda daha rahat etmeye başladı. Küfürler,temaslar evin içinde boxerla gezmeler. Bazen boxerın önündeki o şişkinliği görünce ağzımın suyu akardı. O rahat olunca bende rahat davrandım tabi onun kadar değil. Evde sabahlığımla dolaşırdım. Göğüslerim belli olurdu. Kazım abi de gözlerini benden alamazdı. Onu tahrik etmek çok hoşuma gidiyordu. Arada sürtüşmeler oluyor acayip zevk alıyordum. Günlerden bir gün görümceme ziyarete gittik. Ev çok kalabalıktı ve bende aşırı bunalmıştım. Kazım abiye sıkıldığımı hava almak istediğimi söyledim. O da gel bşraz dolaşalım dedi. Tam çıkarken görümcem bebeğini bşraz gezdirmemizi söyledi. Aldık yanımıza arabayla geziyorduk. Ben ve görümcemin bebeği arka koltuktaydık. Biraz muhabbet ettikten sonra bebek ağlamaya başladı. Ben susturmaya çalışıyordum ama asla susmuyordu. Ordan kazım abi
-aç olmasın Yenge
-bilmem ki
-açtır açtır emzirsene
-abi bende süt yok ki
-olsun belki öyle susarda uyur
Giydiğim gömleğin düğmelerini açtım ve südyenimi aşağı çektim. Kazım abi aynadan Benim dolgun mememe bakıyordu. Bebek hemen yapıştı mememe.
-emiyor mu Nurgül
-evet abi
-şuna bak kimsenin dokunmadığı memelerime bir bebek açılış yaptı
-ne dedin yenge
Kahretsin sitem ederken bşraz sesli söylemiştim. Kaynım duymuştu. Ama haksız da sayılmazdım.
-valla şanslı kerata ya. Bebek olmak istedim şuan resmen
-süt gelmiyor ki
-süt için değil ki o güzelim memeler için
-ya abi deme öyle şeyler
-ne kızım doğruları söylüyorum valla benim senin gibi karım olucak ufff
Devamını getirmedi. Ben de aşırı heyecanlandım bu dediğinden.
-napalım abi kader işte ona böyle talih kuşu kondu ama acısından gözü hiçbir şey görmüyor
-sokayım onun acısına böyle bir karı bulmuş acı mı kalır
-ne sen sor ne de ben anlatayım abi. Kaç ay oldu eli elime değmedi. Üstüne de varmıyorum ama sizinkiler torun ister. Benim kusurlu olduğumu düşünürler hamile kalmazsam
-kocan asıl kusurlu olan benim güzel yengem. Şimdi kalkıp siksem seni 10 tane çocuk doğurursun evelallah. Bozma sen moralini
Bu cümlelerden sonra kazım abi daha da hoşuma gitmeye başladı. O sırada çocuk ağlayınca onu görümceme bıraktık eve döndük. Eve giderken de kazım abi bu konuyu tekrar konuşalım dedi.
229 notes · View notes
no-463 · 6 months
Text
"o ailede kimse birbirini sevmezdi."
"birlikte yaşamaya devam etseler bile mi?"
"birlikte yaşamaya devam etseler bile." hüzünle gülümsedi. "sadece evin küçük kızı hepsini seviyordu ve hepsinin de tek ortak noktası o çocuğa duydukları sevgiydi."
"o çocuk onları aynı evde tuttuğuna göre iyileştirmeyi de başarmıştır, değil mi?"
"onlar birbirlerini dağıttılar. küçük kız bütün döküntüleri topladı. kendi isteklerinden vazgeçti, onları iyileştirmek için kendi kalemini onlara verdi." başını iki yana salladı. "ama hayır, iyileştiremedi."
"ne oldu peki, hâlâ aynı evde mi yaşıyorlar?"
"hayır." dedi, "o çocuk büyüdü, intihar etti ve topladığı her şey mezarına döküldü."
73 notes · View notes
Text
Sevgilimin Amına Boşalırken Annesi Gördü! (3) (Ertunç 24 Y., İzmir)
Annemleri arayıp ayrılık haberini verince, çok üzülmüşler ve canları çok sıkılmıştı. Ben iyi olduğumu söylesem de, artık nasıl inandırmışsam onları, yanımda olmak için İzmir'e gelmeye kalktılar, Gerek yok desem de, gelmeye kararlı görünüyorlardı. Ev arkadaşım sevgilisiyle kahvaltı yaparken kalktım, "Ekin'le ayrıldık!" dedim. Ev arkadaşımın sevgilisi de çok üzüldüğümü zannedip, beni teselli ediyordu. Ev arkadaşım ise birçok şeyin farkında olduğu için susuyordu. Bu arada kızın adı Eda, ev arkadaşımın adı da Cenk. Eda oldukça kısa boylu, iri göğüslü ve dışarı çıkık kalçaları olan, sarı saçlı, mavi gözlü, çok güzel bir kız. Ev arkadaşım Cenk te uzun boylu ve oldukça yakışıklı bir çocuk.
Kalhvaltıdan sonra dışarı çıktım, akşama kadar gezdim dolaştım. Aklımdan Şennur hanım çıkmıyordu, akşama kadar onunla ilgili fantaziler kurup durdum. Gece eve geldiğimde Eda ve Cenk salonda TV seyrediyorlardı. Birkaç dakika muhabbet edip odama geçtim, yattım. Bir süre sonra onlar da TV'yi kapatıp odalarına çekildiler. Ben halen Şennur hanımı düşünerek uyumaya çalışırken, Cenk'in odasından yatak gıcırtıları gelmeye başladı. Sikişiyorlardı. Eda sessizce inliyor, buna rağmen Cenk, "Sus, Ertunç duyacak!" diye Eda'yı susturmaya çalışıyordu. Bunu duyunca kendi kendime güldüm. Sonra aklıma ne estiyse kalktım, kapılarına gittim ve anahtar deliğinden baktım. Eda'nın yüzü kapıya dönük, Cenk'in sikinin üstünde zıplıyordu.
Aslında Eda önceleri benle ilgileniyordu, ama ben yüz vermeyince Cenk'le çıkmaya başlamıştı. Halen de ilgileniyordu benle. Açıkçası onlar da benim Ekin'le yaptığım gibi sadece seks için çıkıyorlardı. İkisi de ciddi değillerdi, evlilik falan düşünmüyorlardı.
Eda göğüslerini tutarak Cenk'in sikinin üstünde zıplıyordu. Onları sikişirken görünce moralim bozulmuştu, bir sigara içmek için balkona geçtim. Balkondan Cenk'in inlemeleri de duyuluyordu. Bir süre sonra sesler kesildi. Eda salona çıktı, pantolonunu giymişti, gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Siyah sütyeni oldukça güzel gösteriyordu memelerini. Eda beni balkonda görünce, "Sen burda mıydın? Kusura bakma yaa.. Rezil olduk!" dedi. "Önemli değil!" deyip arkama döndüm. Eda evden çıktığında, Cenk yanıma balkona geldi, bir sigara da o yaktı. Cenk'e gülerek, "Oğlum ne siktin kızı lan!" dedim. Cenk, "Ya Ertunç, senle bir şey konuşmam lazım. Ama aramızda kalacak, tamam mı?" dedi, ama tam anlatmaya başlayacakken benim telefonum çaldı.
Arayan Şennur hanımdı, telefonu açtığımda bana, "Ertunç, konuşmamız lazım!" dedi. Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. "Tamam, konuşalım." dedim, bir yerde sözleştik. "Kanka nereye?" diyen Cenk'e, "Kusura bakma, acil gitmem lazım!" deyip hemen çıktım dışarı, aceleyle sözleştiğimiz yere gittim. Şennur hanım çoktan oturmuş, birasını içiyordu. "Erken başlamışsın içmeye?" dedim, ben de bir bira söyledim. Şennur hanım gözlerime baktı, "Yaptığımız çok yanlış ve vicdan azabı çekiyorum! Ama senin bilmediğin şeyler var!" dedi. "Neymiş o bilmediğim şeyler?" dedim. O sırada benim de biram gelmişti.
"Ben Ekin'in annesi değilim!" dediğinde şaşıp kalmıştım. "Nasıl yani?" dedim. "Evet, annesi değilim, hatta ben Ekin'in babasıyla evli bile değilim!" dedi. "Peki neden bana yalan söyledin? Ya Ekin'le evlenseydim, o zaman ne olacaktı?" dedim. "Dur anlatıyorum. Bundan yaklaşık 5 sene önce ben Ekin'in babasıyla bir ilişki yaşadım. O ara tanıdım Ekin'i. Babasıyla evlenmeye hazırlanıyorduk ki, hatta onlarda bile kalmaya başlamıştım, babası aniden evi terketti. Ekin o sıralar beni çok sevdi, beni anne olarak değil de, bir abla olarak görüyordu. Çok acılar çektim, en sonunda Ekin'le aynı evde kalmaya başladık. Zaten gidecek kimsem yoktu. Ekin de anne babasız ortada kalmıştı. Ben o sırada ona bir yandan ablalık, biryandan annelik yapıyordum. En sonunda, Ekin'le İzmir'e geldik, kimse bizi tanımadığı için anne-kız rolü yapıyorduk, çünkü kimsesiz yaşamak oldukça zor, bunu iyi biliyorum!" deyince daha da şaşırdım.
Şennur hanım devam etti, "Ekin, senin onunla sadece seks için çıktığını zaten biliyordu. Ama seni çok seviyordu. Seni bırakmak istemiyordu. Onun için bu ilişkiye devam etti. Ama sonradan senle bir geleceğinin olmayacağını anladı!" deyince, gerçekten olayların karıştığını anlamıştım. Çok ta üzülmüştüm...
Bu arada biraları yuvarlıyorduk. Ben sesimi çıkarmaya kalkınca, Şennur hanım, "Sus, dinle beni! Ben seni daha ilk gördüğümde senden çok hoşlandım. Ekin'le o sırada problemleriniz yoktu, ama Ekin onu kullandığını anladığında başka biriyle çıkmaya başladı. Yani seni aldattı Ertunç. Senin haberin yoktu, ama o çoktan başkasıyla sevgiliydi. Ekin'in de kafası çok karışıktı Ertunç, bir yandan seni seviyordu, ama başkasıyla beraberdi, üstelik beraber olduğu adam onu cinsel yönden hiç tatmin etmiyordu anladığım kadarıyla. Saçma bir ruh hali yani!" deyince, bir de aldatılığımı öğrendim. Ekin'in artık orospu olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Ben kara kara düşünürken, Şennur hanım, "Senden çok hoşlanıyorum, bu doğru. Aramızdaki yaş farkı umurumda değil. Uzun zamandır kimseyle beraber değilim. Eğer istersen, Ekin'in haberi olmadan, sevgilin olabilirim. Başka kimse bilmez bunu!" diye resmen bana teklif etmişti. Şennur hanımdan çok hoşlanıyordum, gizli ilişki yaşamak çok heyecanlı geliyordu bana. Üstelik Ekin'den de bu şekilde bir tür intikam alabilirdim. Ekin'i zaten sevmiyordum, hatta şu anda iğreniyordum ondan. Şennur hanıma, "Tamam, sevgilin olurum!" deyince, gülümsedi.
Devam ettim, "Ama lütfen, sana bağlanmamı bekleme benden. Daha çok gencim ben, önümde dolu dolu yaşamak istediğim uzun seneler var. Yani, seni aldatırsam kırılma, üzülme. Belki de ilerde evleneceğim. Seni ailemin karşısına nasıl çıkarırım? Tamam, istediğin gibi gezeriz, tozarız, sevişiriz, ama evlenemeyiz! Üstelik Ekin sorunu da var!" dedim. "Biliyorum canım, bilmez miyim! Ama olduğu kadar artık, seni mutlu da ederim ben. Belki hiç evlenmezsin, kim bilir. Başka bir kızla yattığın zaman da, bu benim için sorun olmaz. Gençsin, bunu anlıyorum..." dediğinde, en azından ilişkimizin temelleri ortaya çıkmıştı. Yani sadece 'sikiş arkadaşı' olacaktık Şennur hanımla.
İkinci biralardan sonra kalktık. En azından hoşlandığım kadın şimdi benim sevgilimdi. Hayatımın dönüm noktası o gün olmuştu. Artık hiçbir şey için üzülmeyecektim. Üstelik, hayatı dolu dolu yaşayabilecektim. Evine kadar bıraktım onu. Kapıda bana, "Ekin yok evde, arkadaşında kalıyor bu gece, içeri gel istersen!" dedi. Hemen atlamamak için, "Başka bir zaman!" dedim. Ben öyle deyince üzüldü, başını öne eğdi. Çenesinden tutup başını kaldırdım, dudaklarına öpücük kondurdum ve "Başka bir zaman bakarım tadına!" dedim. Şennur hanım, "Fazla bekletme!" deyip girdi içeri. Ben de evime gittim.
Eve geldiğimde, Cenk salonda Laptopunu açmış internette geziniyordu. "Naber kanka?" deyip ensesine vurdum ve "Ne konuşacaktın lan bugün?" dedim. Cenk laptopu kapattı ve "Eda ile ilgili konuşacaktım... Sence Eda nasıl bir kız?" dedi. "Ulan manitanı tanımıyor musun amına koyum?" dedim. "Yok lan, o anlamda değil. Yani vücudu falan nasıl?" diye sordu. Anlamsızca bakıyordum, "Abi, iyi güzel, hoş kız yani!" dedim. "Peki, hiç Eda'yla... düşündün mü?" dedi. "Neyi?" dedim. "Neyi olacak lan, sikişmeyi!" dedi. "Kanka, kankamın siktiği kızdan bana ne? O senin sevgilin!" dedim ben de. Cenk biraz geveledikten sonra sonunda ağzındaki baklayı çıkardı, "Oğlum, açık konuşacağım. Uzun zamandır Eda'yla seks yaparken değişik fantaziler kuruyoruz. Bunların arasında 3'lü seks de var. Eda'nın fantazisinde sen varsın hep, bazen benle sikişirken Ertunç diye böğürüyor kız! Açıkçası benim de fantazim, Eda'nın bir başkası tarafından sikilmesini izlemek!" dedi.
Cenk te, Eda da sadece seks için beraberlerdi, bunu biliyordum. Ama yine de bana ters gelen birşeyler vardı, yani en yakın arkadaşımın karşısında nasıl çıplak duracaktım ve o bakarken nasıl Eda'yı sikecektim? Bunu ona söyleyince, "Kanka, benim de hiç tecrübem yok bu konuda. Ne olacak amına koyum, ben de senin karşında çıplak olacağım! Olmazsa karanlıkta yaparız bu işi! Ne diyorsun? Tamam mı? Eğer istiyorsan, Eda yarım saate yakın gelecek!" dedi.
Bir gün içinde ikinci şoktu bu benim için. Eğer ilişkileri ciddi olsaydı ve Cenk buna rağmen gelip sırf kendi fantazisi için bunları bana söyleseydi, herhalde Cenk'i orda bir güzel döverdim. Ama zaten amaçları belliydi, gerçek anlamda sevgili bile değillerdi. Sadece seks fantazilerini uygulamak istiyorlardı. Ben de, "Tamam!" dedim.
Yarım saat sonra Eda kapıdan içeri girdi. Eda yurtta kalıyordu, ama bizim evin anahtarı bile vardı kendisinde. Cenk yanımda oturuyordu. Eda salona girince Cenk'le bakıştılar. Cenk başını 'Tamam!' der gibi sallayınca, Eda yanıma geldi, yanımdaki koltuğa oturup, ellerini boynuma doladı. Üçümüzden de çıt çıkmıyordu. Ben akışına bırakmıştım olayı. Dudaklarımız birbirine kavuştu Eda'yla. Alt dudağımı verdim, ben de üst dudağını emerek öpüşmeye başladık. Dillerimiz birbirine kavuştu, ben iyice döndüm Eda'ya doğru. Arkamda da Cenk vardı. Ne yaptığını bilmiyordum. Cenk bir süre sonra kalkıp içeri gitti. Eda'yla daha rahat öpüşüyordum böylece. Üstündeki tişörtü çıkardım. Mor sütyeninin içinde göğüslerine oldukça çekici görünüyordu. Eda kucağıma çıktı, oturdu. Artık kot pantolonum sikimi rahatsız ediyordu, Eda bunu anlayınca kalktı ve fermuarımı açtı, indirdi kotumu. Sonra kendi kot pantolonunu çıkardı. İnce, mor külodundan amının bir kısmı görünüyordu, sulanmıştı.
Tekrar kucağıma oturdu, boynumu emmeye başladı. Mosmor etmişti boynumu. Boynumu emerken elimi sütyeninin kopçasına attım, çözdüm ve memelerini ortaya çıkardım. Meme uçları kabarmıştı kızın. Ekin'inkiler oldukça iri göğüs ucu halkaları varken, Eda da oldukça küçüktü, üstelik meme ucu pespembeydi. Elimi göğüslerine atıp onları yoğurmaya başladım. Dilim de meme uçlarında geziniyordu. Kasılıyordu Eda. Yavaş yavaş emiyordum onları, tadlarını çıkara çıkara... Bu süre zarfında sesimiz bile çıkmıyordu, sanki sevişmeye programlanmıştık kendimizi. Meme uçlarını emiyordum halen. Eda saçlarımı okşuyordu.
Kucağımda, onu Cenk'in yatak odasına götürdüm. Cenk yatakta uzanmış, sikini okşuyordu. Bizi görünce, kalktı ve sandalyeye geçti. Cenk umrumda değildi artık, beni çıplak görmesi umrumda değildi. Tişörtümü çıkardım, Eda'nın üstüne çıktım. Göbeğini yalayarak, artık sırılsıklam olmuş külodunu çıkardım. Kaymak gibi, kılsız, tamamen pürüzsüz amına hemen dilimi attım. Dilimi atar atmaz orgazm oldu Eda. Bütün sıvılarını emdim, Eda kasılmaya devam ediyordu. Halen sesimiz çıkmıyordu, sadece duyulan tek ses Eda'nın çığlıklarıydı. Hatta bu çığlıklar o kadar güçlü çığlıklardı ki, çalan kapının sesini bile duyamamıştık. Ancak Cenk te kalkıp Eda'nın ağzına sikini sokunca, Eda'nın sesi kesilmişti ve kapının çaldığını öyle duyabilmiştik. Cenk'le birbirimize şöyle bir baktık, ben kalkıp bakmaya gittim, gelen kim diye...
Kapının dürbününden baktığımda, Şennur hanım kapıdaydı. Donup kalmıştım. O halde kapıyı açamazdım, çırılçıplak ve sikim kalkık bir halde. Hadi açsam bile, içerdeki manzarayı nasıl açıklayacaktım. Tamam, seks konusunda güvence almıştım ondan, ama daha ilk günden onu aldatmam üzebilirdi. Onun için açmadım kapıyı, gidene kadar kapı deliğinden ona baktım. Şennur hanım oflayarak merdivenleri inerek gittiğinde, ben de içeriye döndüm.
Cenk odada yoktu, banyoya girmiş olmalıydı. Eda amcığını ovalıyordu. Ağzının kenarında halen Cenk'in parlayan dölleri duruyordu. Sanırım Eda'nın amını benim yaladığımı görmek Cenk'i heyecanlandırmıştı, patlatmıştı döllerini ağzına kızın. Eda beni görünce elini amcığından çekti. Eda'ya, "Nerde kalmıştık?" deyince, gülümseyerek bacaklarını iyice ayırdı. Elime tükürdüm, kalkık sikime sürdüm. Eda'nın kasıklarının arasına yanaştım ve bir hamlede soktum, kılsız, kaygan, pespembe amının deliğine. Ben girince Eda aniden nefesini tuttu. Sonraları hızlı hızlı nefes almaya başladı. Ben soktukça Eda kendinden geçiyordu.
Ben Eda'yı sikerken, içeri Cenk girdi. Geçti oturdu ve bizi izlemeye başladı. Eda gözlerini kapatmış, içindeki sert yarağın zevkiyle başını sağa sola doğru atarken, ben pomplamamı hızlandırmıştım, Puding gibi sallanan göğüslerine de başımı gömmüş, sert sert sikiyordum Eda'yı. Eda elini götüme attı, dizlerini kendine doğru çekti, sonra sırtıma tırnaklarını geçirmeye başladı. Yaklaşık 20 dakikadır bu pozisyonda tempolu bir şekilde sikiyordum Eda'yı. Aldığım zevki anlatmak çok zor, boşalmak aklıma bile gelmiyordu.
İçinden son iki darbeyle çıktım. Eda'yı yan yatırıp, arkasına geçtim ve arkasından amına sokmaya başladım. Bir ayağını kaldırıp, daha hızlı girip çıkmak için bacağını havaya diktim. Eda arda başını döndürüp benim yüzüme bakıyor, inliyordu. Bu pozisyonda, benim Eda'nın kulak memelerini yalamamın da etkisiyle Eda kasılarak orgazm oldu. Ben sikimi içinden çıkarınca, amından tazyikli bir şekilde am suları fışkırdı. Yatak sırılsıklam olmuştu. Yaklaşık 30 dakikadır seks yapmamıza rağmen ben boşalmak istemiyordum, üstelik boşalmamak için kendimi motive ediyordum. Cenk ise halen bizi izliyor, bir yandan da sikini okşuyordu.
Yatağa uzandım, elimle sikimin dibine bastırıp, iyice uzunlaştırdım sikimi. Eda elini yaladı, amının dudaklarını ıslattı, sonra yüzü bana dönük şekilde sikimin üstünde çömeldi. Sikimi amına hizalıyordu, ama kayganlıktan girmiyordu. Sikimi tuttum ve Eda'nın bir anda üstüne oturmasına olanak tanıdım. O kadar sexy görünüyordu ki bu pozisyonda. Ve işini çok iyi yapıyordu. Bana sadece, ellerimi yana atıp, bu seks tanrıçasını izlemek kalıyordu. Keşke diyordum içimden, keşke bu kızla çıksaymışım. Eda içindeki yarakla kendinden geçiyordu. Dibine kadar içine alıp, belini döndürerek durması beni kendimden geçiriyordu. Sonra ben kontrolü aldım, Eda'ya alttan alttan pompalamaya başladım. Eda her darbede daha çok çığlık atıyordu.
Cenk buna nasıl dayanıyordu, anlamakta güçlük çekiyordum, gözünün önünde bir saatten fazladır seks yapıyorduk, insan hiç mi azmazdı. Sadece izliyordu bizi. Cenk'in sikinin de hatırı sayılır uzunluğu vardı. Adam en azından gelir kızın ağzına verirdi, ama Cenk kendini tatmin etmeyi tercih ediyordu. Bu sırada ben pompalıyordum alttan. Eda bilmem kaçıncı orgazmını olurken, amcığından çıkan sular benim vücuduma dökülüyordu.
Artık ben de sona geliyordum. İnlemelerim artmıştı. Eda boşalacağımı anladığında, "İçime, içime boşal!" diye bağırdı. Ben boşalmaya başlayınca, Eda dibine kadar oturdu, benim boşalmam bitene kadar bekledi. Bir süre böyle durdu, sonra dudaklarıma öpücük kondurup, "Harikasın!" dedi ve indi üstümden. Sikim yarım ereksiyonda, kalp gibi atıyordu. Sikim, döllerim ve Eda'nın sıvılarından dolayı parlıyordu. Eda kalktı, banyoya girdi. Cenk te peşinden gitti...
Kalkıp aynaya baktım. Vücudum, yanaklarım, boynum ruj rekeleri içindeydi, üstelik mosmordu boynum. Diş izleri de belli oluyordu. Yatakta sigara içmeye başladım. Eda ve Cenk yaklaşık yarım saat kadar banyoda kaldılar (herhalde sikiştiler), sonra su sesi gelmeye başladı. Daha sonra Eda salonda çıkardığım sütyeni ve külodunu giyip yanıma geldi. Sonra Cenk te geldi, çıplaktı. Oturup sigara içmeye başladık. Hiç birimiz konuşmuyorduk. Ben kalkıp boxerımı giydim. Sigaralarımızı içerken, Eda yanıma uzandı. Tek kişilik yatakta halvet olmuştuk, Eda bir bacağını üstüme atmıştı. Eda'ya, "Şahane bir kızsın!" dedim. Eda dudağıma öpücük kondurup, "Sen de aşkım!" dedi. 'Aşkım' kelimesini öyle ateşli söylemişti ki, keşke gerçekten Eda ile birbirimizin aşkı olsaydık diye geçirdim aklımdan...
Vücüdumdaki ruj lekelerini çıkarmak için duşa girdim. Banyodan çıktığımda belimde sadece bir havlu vardı. Yanlarına gittiğimde, Cenk yatakta oturuyor, Eda domalmış bir şekilde onun sikini yalıyordu, iki deliği de ortadaydı. Bol bol salya kullanıyordu Cenk'in sikini yalarken. Manzarayı görünce sikim kazık gibi oldu. Eda'nın arkasına yanaştım ve kaygan amına soktum sikimi. Eda ağzındaki sikten dolayı sadece, "Imhhh! Imhhh!" seslerini çıkarırken, Cenk Eda'nın saçlarını arkaya atıyor, okşuyordu. Bu pozisyonda sikmeye başladım Eda'nın amını. Eda ağzındaki siki çıkardı, tükürdü yarağa, sonra hızlı hızlı sıvazlamaya başladı. Bir yandan da inliyordu Eda.
Başparmağımı, Eda'nın kahverengi ve pembe rengi arası göt deliğine sokunca, Eda irkildi, "Çek parmağını!" dedi. Eda'nın kulağına eğildim, "Orospumuz galiba götten yemedi hiç?" dedim. Eda 'Orospumuz' lafını duyunca Cenk'in sikini hızlıca yalamaya başladı. Ben de, "Bu gece uzun, daha saatlerce sikeceğiz orospumuzu!" dedim. "Evet, sikin, ohhh!" diye bir ses çıktı Eda'dan...
Telefonum çalmaya başladı, ama umrumda bile değildi, Eda'yı sikmeye devam ettim. Eda'nın beli ağrımıştı, yaklaşık 20 dakikadır domalmış vaziyette sikimi içine alıyordu. Bir iki yarak darbesinden sonra çıktım Eda'nın amından. Pozisyon değiştirdik, Cenk yattı yatağa, iyice ayırdı bacaklarını. Eda üstüne çıkıp sikinin üstünde tepinmeye başladı. Ben de ayakta durup Eda'nın ağzına verdim sikimi. Eda bu gün ilk kez sikimi ağzına alıyordu. Vantuz gibi emiyordu yarağımı. Arada sırada çıkarıp, okşuyordu sonra tekrar ağzına alıyordu. Yarağım ağzının içindeyken, başına dil darbeleri atıyordu. Cenk'in sikinin üstünde zıplarken, bazen sikim kendiliğinden ağzından çıkıyor, yanaklarına vuruyordu.
Eda tempoyu düşürdü, biraz havada kalacak şekilde durdu ve Cenk alttan amına pompalamaya başladı. Cenk'in taşakları Eda'nın amcığının paket kısmına çarptıkça çıkan sesler beni daha da tahrik ediyordu. Bu pozisyonda Eda çok daha rahat yalıyordu sikimi. Şimdi Eda'nın telefonu çalıyordu komodinin üstünde. Aldım baktım, 'Evşen' diye bir numara arıyordu. Eda'ya, "Evşen arıyor, açacak mısın?" deyince, Eda Cenk'in sikine tamamen oturdu, telefonu aldı, açtı, "Efendim şekerim?" dedi. İnce bir sesi vardı Evşen denen kızın, Eda'nın bu gece yurda gelip gelmeyeceğini soruyordu. Eda da, "Bu gece gelmeyeceğim, benim yerime de imza at. Tamam mı canım?" dedi. Evşen ise, Eda'nın nefes nefese konuşmasından olsa gerek, "Nerdesin?" diye sordu. Eda, "Yürüyorum canım, onun için. Nefes.. Nefeseyim..." deyince, Evşen de, "Haaa... Yavaş yürü, düşme sakın, dikkat et kendine!" diye espri yapıp telefonu kapattı.
Eda telefonu fırlattı, Cenk'in sikinde zıplamaya devam etti. Kızda bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı. Eda bir kez daha orgazm olurken, sikimi ağzına öyle bir sıkıştırdı ki, sanki mengeneyle sıkıştırmışlar gibiydi. Kız harika sikişiyordu, güzel de sakso çekiyordu, sadece zıplarken ister istemez değiyordu dişleri.
Cenk dayanamayıp, bağırarak içine boşaldı Eda'nın. Eda Cenk'in üstünden kalktı, yatağın kenarına doğru sırtüstü yattı, sikimi kendine çekti ve bacaklarını omzuma atarak sikimi içine kaydırdı. Amının kenarlarından Cenk'in dölleri akıyordu. Cenk yan dönerek, temizlemesi için Eda'nın ağzına verdi sikini. Eda Cenk'in sikini yalarken, ben Eda'nın amcığına pompalıyordum. Eda'nın sallanan memelerini tutup ağzıma aldım. Bu pozisyona daha fazla dayanamadı Eda, son orgazımını oldu. Bana da, "Artık boşal... Ne olur Aşkım boşal içime!" diye bağırdı. Ben tempomu hızlandırdım ve içine boşaldım. Şimdi içindeki iki erkeğin dölleri karışmış, am sularıyla beraber amından akarak göt deliğine doğru süzülüyordu. Sikimi amından çıkarıp hemen kendimi yatağa attım...
Eda da Cenk'in sikini yalama temposunu düşürmüştü. Şöyle bir baktığımda, Eda sanki genelev orospusu gibi olmuştu, her yerinde salya, tükürük, morluk, döl vardı. Cenk'in sikini yalamayı bırakmış, "Bitirdiniz beni!" diye sayıklıyordu. Sonra kalkıp, paytak paytak adımlarla yürüyerek banyoya girdi. Saat 04:00'e geliyordu. Ben de kalktım, salona geçtim, bir sigara daha yaktım. Cenk halen yatakta yatıyordu. Ben salonda oturmuş sigara içerken, Eda belinde havluyla geldi yanıma. Gözlerime gülümseyerek bakıyordu, "Çok yoruldum yaa!" deyip dizlerime yattı. Saçlarını okşuyordum, "Güzel miydi?" diye sordum. "Tanıştığımızdan beri hayal ettiğim tek şeyi yaşadım bu gün... Müthişti!" dedi sessizce.. "Neyi hayal ediyordun?" dedim. "Seni içimde hayal ediyordum. Keşke önceden yaşasaydık bunu!" dedi.
Ben bir sigara daha yaktım, bir sigara da Eda'nın ağzına koydum ve "Artık bundan sonra her gün yaşarız Aşkım!" dedim. Sevgilimi de annesini de çoktan unutmuştum bile :)
[Ertunç]
« 31 Seks Hikayeleri
156 notes · View notes
endergelisenataklar · 9 months
Text
insan her yerde kırılabilir. sokakta, evde, uzakta, sarhoşken, kedileri severken, ağlarken. ben de kırıldım ve adres vermeyeceğim. kimseye sen demeyeceğim. suç bulmayacağım. kendimi de masum saymayacağım. zaten insanın, kırılmışken kırılması parçalanması demektir. ama bunlardan değil. aslında gerçek olan tek şey olan ölmekten bahsetmek istiyorum sadece. yamyamlar ölüye olan saygısından onları yerler. biz işte öyleyiz bazen ölümler karşısında. sokakları silip süpürüp kanları temizleyip oralardan geçmeye mecburuz. kolunda namuslu yatağında fahişe arayan adamla aynı acıyı bastırıp mutlu olma çabası. böyle ya işte. her olayda bir yerlere sıkışıp kaldık. bölünmeyeceğiz diye bağırdık. birazımız dini labirent, birazımız hayal labirenti, birazımız seks, birazımız insan gibi yaşamak labirentinde beyinlerimizi oraya sabitleyerek sıkıştık kaldık. bu labirentte dolaşıp durmayı da yol zannediyoruz. en masum olanlarımız bu çarkın başında duran canavarlara nolur bitsin, siz de vicdan yok mu yakarışlarını sunuyor. canavar ertesi gün onu öldürüyor. yaşamak işte tam olarak bunun adı. koskoca bir evrende bizi küçücük odalarımızda mutlu olabilme isteğine zorladılar. sadece onu isteyebildik. aza indirgendik hep. azaltıldık. bir uçurtmanın düşmesi gibiydik. ama gene de düşünce çocuklar bulsun istedik. umut verdiler barış için, güzel şeyler için. ama inandım ki barış için umut verenler eli kanlı katillermiş. öyle umut verildi ki, bir şarkının tüm sözlerini gözlerimizle ezberletip o şarkıyı söyleyenin dilini kopardılar gibi. böyle işte ya. yazar her seferinde sahneyi dramatize ediyor ve bir çocuk intihar etmeden salonu terkedemiyor.
107 notes · View notes
ahhasret · 2 months
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
34 notes · View notes
yorgunkalem0 · 7 months
Text
Herkesin evde olduğu zamanı özlüyorum.
Yaşım küçüktü bir zamanlar ve herkes evdeydi .
Annem mutfakta yemek yapar, babam televizyon izlerdi.
Kardeşlerim yan odada bişeyler ile meşgul olurdu.. Huzurluyduk
Yani huzurluymuşuz..
Herkes evdeydi, evim herkesin varlığıyla mutluydu..
Çocukluk odanda bir gün büyümek ve kendine ait evin , hayatını, hayallerini kurarken , sahip olduğum evde herkesin olmasının verdiği huzuru unuturdum. Ahh çocuk aklım..
Şimdi ben ve kardeşlerim hayalini kurduğumuz hayatlarımıza meşgul, annem yaşlandı, babam....... ♾️
Annemin beyazlayan saçlarında gördüm kaybettiğim,anlayamadığım ve çok özlediğim o yılları.. o zamanlar çok güzeldi sankii. Herkes evdeydi ve mutluyduk.. Bir daha aynı evde aynı odada ve aynı masada bir arada olma şansımız yok.
O yıllara dönebilmek için neler vermezdim.
Bütün bu zaman nereye akıp gitti?
Çok özlüyorum...
57 notes · View notes
mel-inoe · 1 year
Text
kedim aykızın evde yüksek sesli tartışma çıktığında sinir krizi aşamaları:
önce bağırır susalım diye, susmazsak bi o yana bi bu yana koşup miyavlar kibar kibar, yine susmazsak bağıran kişinin yüzüne iki ayağı üstüne kalkıp hafif hafif dokunur, o kadar çabaya yine adam olup susmadıysak gelip ayağımızı ısırır, bas bas bağırır ve bağıran kişinin ağzının ortasına pati çakar bi tane. sabırlı çocuk dkwpasnxks
10 notes · View notes
murat-o41 · 1 month
Text
Götçü Enişte
Almanya'dan selamlar, adım Müge. 30 yaşındayım, 12 senelik evli ve 2 çocuk sahibi bir ev hanımıyım. Kocam tabiri caaizse evlat olsa sevilmez bir tip. Çok yobaz ve meymenetsiz birisi. Sex konusunda da aynı şekilde yobaz. Ön sevişme bilmez, oral sex bilmez, anal sex bilmez, yatakta klasik misyoner pozisyonundan başka bir şey bilmez, üstüme çıkar, işini 2 dakikada bitirir ve arkasını dönüp horlaya horlaya uyur. Benim tatmin olup olmamamı umursamaz. Çocuklarımız var diye ve ailemin zoru ile devam eden bir evlilik işte. 
Ağustos ayında çocukları görümcemlere bırakıp kocamla Türkiye'ye izine gittik. Annem ve babam da 6 ay Türkiye'de ve 6 ay Almanya'da yaşayan insanlar. Babam 57 yaşında, sağlık sorunlarından dolayı erken emekli. Annem ise 45 yaşında. İşte, zamanında annemi Almanya yüzünden kendinden 12 yaş büyük babamla evlendirmişler. Neyse, asıl konuya gelelim. Biz Türkiye'ye geldik ve ilk günden Ankara'da yaşayan annemlere vardık. Hoş beş, muhabbet, yemek falan derken ilerleyen saatlerde kızkardeşim Elif de kocası Önder'le geldi. Onlar da aynı apartmanda annemlerin üstündeki dairede oturuyor. Kızkardeşim benden 2 yaş küçük, kocası Önder de benden 3 yaş büyük. Ama kızkardeşim benden çok şanslı. Eniştemiz Önder çok yakışıklı, efendi ve gerçekten cana yakın biri... 
Ertesi gün kocamla ben daha önceden rezervasyon yaptığımız Kızılcahamam kaplıcalarındaki otele gittik. Kaplıcadaki tatil günlerimiz devam ederken kocama memleketi Elazığ'dan telefon geldi. Orada mirastan kalan bazı tapu işlerini halletmesi gerekiyormuş. Yol uzun diye ben gitmek istemedim ve annemlerde kalırım diye düşündüm. Kocam yola çıkınca ben de babamı telefonla aradım ve durumu anlatıp beni kaplıcadan almasını istedim. Babam da, "Kızım benim işlerim var, akşama anca gelirim, sen atla bir taksiyle git eve. Evde kimse yok, annen eski mahalleden kadınlarla güne gidecekti, ama sende anahtar var nasıl olsa!" dedi. Annemlerin evinin anahtarı her aile bireyinde vardır. 
Babamın dediği gibi taksiyle eve gittim. Kapıyı anahtarla açıp içeri girdim. Görünürde evde kimse yoktu, ama içerden çok değişik sesler geliyordu. Acaba eve hırsız mi girdi diye çok korktum. Sessizce odalara baktım, ama sonunda seslerin yatak odasından geldiğini anladım. 
Kapı yarı açıktı. Kapı aralığından içeri baktığımda gördüğüm manzaraya inanamadım. Enişte bey kızkardeşimi domaltmış, koskocaman yarağıyla götünü adeta parçalarcasına sikiyordu. Duyduğum sesler meğerse karyolanın arada sırada duvara çarpma sesleriymiş. Karı koca arasında olur böyle şeyler diye düşündüm, doğrusu o anda neden annemlerin yatağında sikiştikleri sorusu aklıma hiç gelmedi. Tam dönüp gidecekken, "Önder yeter, götüm uyuştu!" sesiyle şok oldum, bu kızkardeşimin sesi değildi. Kadın domalık pozisyonda yüzünü yastığa gömdüğü için yüzünü göremiyordum, ama bu annemin sesine benziyordu. Ama babam annemin evde olmayacağını söylemişti. Yok, yok bu annem olamaz diye düşündüm. 
Önder'in siktiği kadının kim olduğunu anlamak için kapı aralığından gizlice seyretmeye devam ettim. Öyle fena sikiyordu ki, kadını resmen kıskandım. Ama kimdi bu kadın? Kadın, "Önder boşal artık, büzüğümü hissetmiyorum!" diye yalvarmaya başladı. Ama Önder'in yarak gerçekten hayvani bir şeydi. Kadının göte bir makine gibi girip çıkıyordu ve kalınlığı nerdeyse bileğim kadar vardı. Yalan yok, o anda Önder'in yarağına içim gitti. En sonunda Önder, "Amına koduğumun orospusu geliyorum, çabuk ağzına al, bir damlasını ziyan edersen sülaleni sikerim!" dedi. O koca yarağı kadının götünden çıkarıp yatağa uzandı. Kadın ağzına almak için doğrulup dönünce beynimden vurulmuşa döndüm, bu annem idi! 
Annem ağzına boşalttığı yarağı öyle bir yalıyordu ki, ne var ne yok döllerin hepsini yaladı yuttu. Sonunda yarağın başına bir öpücük kondurup Önder'in göğsüne yattı. İki sevgili gibi öpüşüp sarılmaları beni resmen delirtti. Hele yarağı eline alıp, "Ben buna kurban olurum, beni bağımlısı yaptın!" demesine iyice kudurdum. Annem bunu nasıl yapardı? 
Tumblr media
Hem anneme, hem Önder'e o kadar kızmıştım ki, içeri girip ikisinin de yüzüne tükürmek geçti aklımdan. Ama annem babamla 10 senedir yatakta bir sey yapamadıklarını bize anlatmıştı. Onun için sesimi çıkarmadım ve izlemeye devam ettim. Annem Önder'in inik yarağını ara sıra ağzına alıp emiyor, sonra yine öpüşüyorlardı. Yarak yeniden sertleşince, Önder, "Hadi domal da bir kere daha sikeyim götünü!" dedi. Annem, "Önder oğlum, Elif'i sabahlara kadar sikiyorsun, sonra da beni perişan edene kadar sikiyorsun, sen nasıl bu kadar azgınsın anlamıyorum?" diyerek halen Önder'in yarağıyla oynuyordu. Önder de, "Kızın ayda yılda bir götten veriyor, sen her defasında, o yüzden sana doyamıyorum aşkım!" dedi. 
Önder ısrarla annemi yeniden domaltmaya çalışırken, annem, "Nolur bu günlük yetsin, götüm biraz kendine gelsin. Hem Elif'in mesaisi bitmek üzere, almaya gitmeyecek misin?" diyerek giyinmeye başladı. Ben de oradan sessizce ayrıldım ve evden çıktım. Saşkındım, ne yapacağımı bilmiyordum. İki saat kadar sokaklarda dolaşıp geri annemlere geldim. Baktım içerde annem, Elif ve Önder oturmuş çay içiyorlar. Annem sanki taze gelin gibi çay servisi yapıyordu. Önder utanmadan, "Anne sana zahmet oluyor, ben koyayım!" dedi. Annem de gülümseyerek, "Sen sonra koyarsın oğlum!" deyince kafayı yedim. Neyse, ben de oturdum, hep beraber çay kahve derken akşam oldu, babam da geldi. Yatma vakti gelince Elif'le Önder yukarıya kendi dairelerine çıktılar. Ben de annemlerin misafir odasında yattım... 
Sabah kahvaltıda hep beraberdik. Annem yine damadına yalakalık yapıp çayını koyuyor ve sürekli ikramlarda bulunuyordu. Cevizdi, baldı, kaymaktı, fındık ezmesiydi falan. Eee tabii iyi siksin diye aygırını besliyordu. Bir ara Önder güya anneme yardım etme bahanesiyle mutfağa gitti. Ben de bardağımı alıp sessizce arkasından gittim. Önder çay koyan annemin boynunu öpüp götünü avuçluyordu. Annem de sanki liseli kızlar gibi cilve yapıyordu. Rezil edeyim şunları, bağırıp çağırayım diye içimden geçti, ama bu bir aile felaketi olur diye sesimi çıkarmadım... 
Ertesi gün sabah kocam aradı ve "Gel de arsaların bir kısmını senin üzerine yapalım!" diye beni Elazığ'a çağırdı. Ama ben gitmek istemediğim için, "Nasıl gelirim yalnız başıma, yol bilmem yordam bilmem!" dedim. O sırada Önder hemen atladı ve "Baldız istersen ben götüreyim seni? Benim zaten Kayseri'ye gitmem gerekiyordu. Seni Elazığ'a bırakıp ben Kayseri'ye dönerim!" dedi. Kızkardeşim de, "Abla git Önder'le işte, valla çalışıyor olmasaydım ben de gelirdim sizinle!" deyince, annem de istemeye istemeye onay verdi. 
Hazırlıkları yaptıktan sonra yola koyulduk. Önder'in Transporter aracıyla gidiyorduk. Ankara Elazığ arası nerden baksan 750 km vardı. Kayseri'yi geçtikten sonra, Önder, "Baldız bir mola verelim, hem bir şeyler yeriz, hem lavobaya gideriz!" diye bir dinlenme tesisine çekti. Önder bana karşı çok nazik ve efendi davranıyordu. Ama ben ona halen kızgındım, hem bacımı hem anamı idare ettiği için. 
Yemeklerimizi yedik, çay içtik tekrar yola koyulduk. Yolda ordan burdan sohbet ederken konu evliliğe geldi ve benim evliliğimin nasıl gittiğini sordu. Ben de, "Anlatılacak öyle ahım şahım bir şey yok, enişte sen anlat, sende ne var ne yok?" diye sordum. Eniştem de kızkardeşimle çok mutlu olduğunu ve herşeyin gayet iyi gittiğini söyledi. Aile olarak da bizleri çok sevdiğini anlattı. Bir ara yol kenarındaki bahçelerde meyve ağaçlarını görünce, "Baldız şurdan biraz meyve toplayalım, yolda yeriz!" diye sağa çekti aracı. 
İndik, ağaçlardan biraz elma topladık. Arabanın yanında ayakta birer elma yerken, Önder, "Baldız sizin ailenin genlerinde var galiba, kızkardeşin de, sen de, hatta annen de çok güzelsiniz, halen genç kız gibisiniz!" diye iltifata başladı. En sonunda ben dayanamayıp, "Önder, bacımı siktin, annemi siktin, sıra bana mı geldi?" dedim sertçe. Önder, "Baldız sen ne diyorsun?" diye kem küm edince, "Annemi siktiğini gördüm, hiç utanmıyor musun sen?" diye kızmaya başladım. 
Tumblr media
Önder, "Bak baldız, ben anneni zorlamadım, aksine o beni baştan çıkardı. Ne kadar dirensem de neticede ben de bir erkeğim, sonunda dayanamadım!" dedi. Ben halen kızıyordum, o ise aksine sakin sakin anlatıyordu. "Baldız, bana teşekkür edeceğine kızıyorsun. Ben olmasaydım mahallede annenin üzerinden geçmeyen herif kalmayacaktı. Annenin adı orospuya çıksa daha mı iyi olurdu?" deyince ben daha da sinirlenip buna bir tokat attım. 
Anında o da bana bir tokat atıp, "Kendine gel baldız! Sen de anan gibi yaraksızlıktan kudurmuşsun, kocan seni sikemiyor galiba!" diyerek Transporterin sürgülü kapısını açtı ve beni kolumdan tutup içine zorla soktu. Koltukların üstüne beni yatırıp üstüme çıktı. Camlar siyah filmle kaplı olduğu için bir gören olur korkusu da yoktu. Ben kurtulmaya çalışırken Önder elini eteğimin altına sokup külodumun içine daldırdı. Bir yandan amımı parmaklıyor, bir yandan da, "Anan gibi yanıyorsun orospu!" diyerek boynumu boğazımı öpüyordu. Ben neresi denk gelirse yumrukladıkça o istifini bozmadan işine devam ediyordu... 
Sonunda külodumu yırtarak çıkardı ve bacak arama kafasını sokup amımı yalamaya başladı. O andan itibaren benim debelenmem ve karşı koymam bitti, kendimi bıraktım. Vücudum zangır zangır titriyor, resmen işer gibi ağzının dolusu akıyordum. Önder resmen diliyle beni sikiyordu ve böyle bir şeyi ilk defa yaşıyordum. Sonunda kemerini çözüp pantolon ve boxerini çıkardı, yarağını ağzıma dayadı. İlk başlarda ağzımı açmasam da zorla ağzıma soktu. Bir yandan da sürekli küfür ediyordu, "Amına koduğumun kaltağı, seni yarak manyağı yapacağım. Ananı bacını nasıl bunun müptelası yaptıysam seni de yapacağım!" diye. Am siker gibi ağzımı sikiyordu... 
Sonra tekrar beni altına aldı. Boynumu boğazımı öperek o koca yarağını vıcık vıcık sulanmış amıma kökleyince gözüm karardı resmen. Sanki içimi yarıp girmişti. Bu nasıl bir yaraktı böyle, ölüyorum sandım. Kanırta kanırta amıma öyle bir girip çıkıyordu ki, altıma işer gibi akıyordum. Beni 10 dakika siktikten sonra domaltıp arkama geçti. Bir süre de domaltarak sikti amımı. Sonra sikini amımdan çıkarıp göt deliğimi yalamaya başladı. Fakat yalamıyor sanki diliyle götümü sikiyordu. Niyetini anlamıştım, götümü de sikecekti. Kocamla götten hiç yapmadığımız için hem korkuyordum, hem heycan yapıyordum. Sonra yarağının başına tükürüp o hiç sikilmemiş daracık götüme dayadı. Yüklendi, fakat ne kadar zorlasa da girmiyordu... 
Çekilip bir süre daha yaladı götümü ve götümün deliğine bolca tükürük bıraktı. O koca yarağı yine dayadı ve bu sefer yavaş yavaş girmeye başladı. Başı girdiğinde ben ölüyorum sandım. Resmen götüm yırtılıyor sandım. Sonunda saçlarımın altından ensemi ısıra ısıra götüme köküne kadar soktu. Birkaç dakika içimde bekledikten sonra götüm alıştı ve sikmeye başladı. Koca yarağını götüme makine gibi durmaksızın köklerken bir eliyle de amımı ve klitorisimi okşayarak beni peş peşe orgazm ediyordu... 
Ne kadar sikti götümü bilmiyorum, ama sonunda içime itfaiye hortumundan akar gibi döllerini fışkırttı. Yarağı halen içimde kazık gibiyken, "Nasıl, hoşuna gitti mi orospu?" diye sordu. Ama ne kadar hoşuma gitmiş olsa da, "Götümü dağıttın orospu çocuğu!" dedim. Önder gülerek, "Anan da ilk seferinde öyle diyordu, ama şimdi büzüğü uyuşana kadar yemeden duramıyor!" deyip götüme yeniden pompalamaya başlad��. İnanamıyordum, içimden çıkarmadan ikinciye sikiyordu. Yaklaşık 15 dakika daha götümü siktikten sonra birden çıkarıp, "Aç ağzını amına koduğumun kaltağı, yut hepsini!" diye bağırdı. Korkak bir çocuk gibi dönüp ağzımı açtım ve hepsini yuttum... 
Arabada pet şişelerle su varmış, elma bahçesine girip temizlendik ve tekrar yola koyulduk. Fakat daha 2 dakika gitmeden birden yavaşlayıp kenara çekti. Ben ne oldu diye merak ederken, kızkardeşimi, annemi ve kocamı arayıp şanzumanın arıza yaptığını, çekici çağıracağını, servise gitmemiz gerektiğini, merak etmemelerini söyleyip kapadı telefonu. Ben tabii şanzımandan falan anlamadığım için, "Çok mu büyük bir arıza?" diye sordum. Önder pis pis sırıtarak, "Arabanın şanzımanında bir şey yok, saat gibi çalışıyor, senin göte doyamadığım için uydurdum!" dedi ve dönüş yapıp Kayseri'de bir otele sürdü arabayı. Önder'e, "Sen az orospu çocuğu değilsin!" dedim, ama bunu yapması çok hoşuma gitmişti. 
Otelden bir oda tutup çıktık odaya. Önce birlikte bir duş alıp yatağa geçtik. Bu sefer hiç acele etmeden öpüşerek, emişerek, yalaşarak bir saate yakın ön sevişme yaptık. Sonra da tadını çıkara çıkara amlı götlü sikiştik. Bazen tam sikişin ortasında telefon çalıyordu, yarağı götümdeyken ya ben kocamla konuşuyordum, yada Önder kızkardeşimle veya annemle konuşuyordu. Arayanlara, şanzımanın bir parçasının değişmesi gerektiğini, onu da anca yarın değiştirebileceklerini, o yüzden bu gece zorunlu olarak Kayseri'de kalmamız gerektiğini anlattık. Ve sabaha kadar sikişip, öğleye kadar da uyuduk. 
Sikişmediğimiz anlarda da ben göğsüne yatıp sürekli yarağıyla oynadım, ya da ağzıma alıp emdim. Yarağını bir saniye bile bırakasım gelmiyordu. Şimdi annemi çok iyi anlıyordum :)
95 notes · View notes
tipitip213 · 2 months
Text
Yasak sırlar 3
dedi ben daha bişey demeden arkadaşım o benim elif teyzesi dedi yanağımdan ılsak bi öpücük aldı bende bi elif teyzeye baktım bi anneme napıyım elif teyze dünyam o benim dedim beline attığım elimi okşama hareketi yaptım elif teyzede bilmemmi tek çocuk olunca böyle oluyor ana oğul daha düşkün oluyor dedi bende yine bi hareketlenme oldu annemin üstünde ince beyaz v yaka tşört göğüslerinin büyüklüğünden badi gibi duruyor altında da siyah ince yazlık pantolon vardı annem tanga giymezdi hiç görmedim sadece bikeresinde kırmızı sexi iç çamaşırı önü dantelli olanlardan görmüştüm çekmecelerii karıştırırken dediğim gibi hareketlenme ve yarrağa kan pompalanmaya başlayınca o ıslak öpücükten sonra elimle belini okşamaya başladım ben belini sıkıp sıkıp okşayıpgöbeğine parmaklarımın ucu ile temas ediyordum 2 dakka böyle anneme belli ederek yaptığım okşamalara annem bişey demeyince cesaretlenip hafif dışarı bakmak için pozisyon değiştirir gibi yapıp anneme yan dönüp sikimi annemin bu sedef kalçasının sol tarafına değdirdim ileri geri yapmıyordum sikimin kalkıklığını hissettiriyordum ama pencerede hareket ettirmem biraz riskli olabilirdi annemde hala elif teyzeyle hararetli bişeyler konuşuyordu hatta annem hı hı hı heee gibi anlamsız moda geçmişti aklının benim neler yapıcağımı düşündüğünden emindi perdenin arkasından elimi kalçasına götürdüm ama heyecandan ölüyorum sikim kalp gibi atıyor anneme baktım yüzü kızarmıştı annemi 10 saniye kalçasını okşayınca tamam elif abla dedi sonra devam ederiz evde işlerim var dedi benim için orda yeni bir dönem başlayacaktı çünkü annem ya beni rezil edicekti yada yada hiç birşey yokmuş gibi davranacaktı tek hamlede doğruldu ben dondum kaldım sikim kalkık düzeltemedim bile annem sikime baksa görmemesi imkansız zaten anladıda direk gözlerime baktı ve çok şükür korktuğum olmadı ben oğlum ben pazara gidicem dedi bu karıda lafa tuttu beni dedi annem salak salakevde üç dört tur attı cüzdanını aldı evden çıktı bende odama geçip otuz bir çekip rahatladım düşünce deryasında annem gelene kadar boğuldum devam etmemişti hayırda dememişti kızmamıştıda bu sefer ilk temastaki gibi benimle konuşma gereği bile duymadı kafam çok karışmıştı çokta korkmuştum ama annemin bana olan düşkünlüğü beni cesaretlendiriyordu annem pazardan dönmeye yakın aşşağı indim evimiz 4.kat aşşağıda poşetleri alır yardım ederim diye bina önünde çocuklarla topa oynuyordum annem yolun başında hemen topu bırakıp annemmm diye üstüne koştum annem aman yavrum durr dur beni düşürücen dedi anne ver alayım dedim bana iki poşet verdi anne ver hepsini yoruldun dedim aldım çoğunu annem önden binaya girdi ben arkasından daha önce annemin kalçalarını seyrettim ama bu sefer farklı kıvırıyordu merdivenden çıkarken amının kabarııklığı belli oluyordu arkadan her adım attığında belkide bana öyle geliyordu sonuçta anneme farklı bakıyordum eve girdim annem ah uh diye oflaya oflaya salona attı kendini bende poştleri bıraktım mutfağa yanına gittim karşı kanepeye oturdum ozamanlar yaşım ufak 17 yaşındayım adım nasıl atılır ne gibi plan yapılır kafa çalışmıyor hani annem yorgu düşünemiyorum anne sana masaj yapayımmı demeyi bile neyse gün bitti öyle gel zaman git zaman annmelle pencereden sonra bişey yapamadım.
annemde bana en ufak bi tepki vermedi o olaydan sonra hala annemin ne düşündüğünü anlayamıyordum iki hafta sonra babam anneme bişeyler söylüyordu mutfakta sesleri duydum annemde gökhan vs dedi ama anlamadım anladığım tek şey babam azmıştı yine gece sikiş vardı babam erken yattı annemde yalandan oyalandı 1 saat sonra yavrum iyi geceeler dedi yattı bana hep yavruşum yyavrum diye severdi ama böyle tuhaf bi ifade vardı suratında ben heycanladım annem tualete gitti kapı sesini duydum 10 dakka sonra çıkıp yatak odasına geçti ben kendi kapımın deliğinden banyo kapısı direk gözküyor banyonun yanında da annemlerin odası var çıkarken benim kapıma baktı odasına geçti odasının kapısını kapatınca ben kapımı açtım biliyordum sikişicekleri uyumadan sessiz adımlarla kapının önünde yerimi aldım babam yatıyordu üstü çıplak beline kadar üzerinde pike vardı annem kapnın önündeydi ayakta açıdan dolayı dizlerine kadar görüyordum ne kadar kapıdan uzaklaşırsa açıdan dolayı daha net görüyordum annem ayakta sanırım üstünü soyucaktı annem babamkonuşmaya başladı
annem- ya ne kadar sabırsızsın herif çocuk içerde amımı götümü avuçluyorsun
babam- ya gel amk azdım napıyım tülay taş gibisin doyamıyorum sana götüne
annem-götümemi götten yokk bikereydi o amdan sikiceksen sik
babam- aşkım ama götten istiyorumm ne olur yaa söz birden köklemiyicem
annem-hayır olmaz dedim suat ayı gibi sikiyorsun iki gün götümün üstüne oturamadım
babam-söz yavaş sikicem gel yanıma aşkımmm
annem-bak suat gökhan büyüdü çocuk evdeyken mutfakta orda burda beni sıkıştırma çocuk görücek yaşı ufak abuk subuk şeylere meyillencek bu yaşta canı sikiş çekicek karı bulamaz yaşıtlarıylada sikişemez bu yaşta kötü olmasın yavrum tamammı suat.
babam-sen varsın sana kaysın*
annem-senin ağzına sıçıyım suat ne biçim konuşuyorsun hayvan herif oğlum o benim seni parçalarım.
babam-tamam tamam şaka yapıyorum kırarım bacaklarını zaten sana yan bakarsa gerçi senin gibi bi karıyada bakılmazmı he he*
annem-defol git suat oğlum o benim bidaha böyle konuşma
babam- tamam aşkım espiri yapıyım dedim gel yanıma gel artık.
ben şok olmuştum babamla annemin konuşmalarını dinlerken annem yatağa doğru yürüdü üstünü çıkardı siyah sütyenden göğüsleri fırlayacakmış gibiydi yataktan doğruldu bana yan şekilde pijamasını sıyırdı altında siyah kilot beyaz teninde kocaman kalçalarında mükmemmel duruyordu pijamayı sandalyeye bıraktı arkası bana döndü hala yatağın yanındababam pikeyi çekti üzerinden abaza herif çıplaktı sikiyle oynuyordu kocaman kafası 18 cm kadar kalın boyu ile elindeydi annem bana dönük şekilde kölodunu çıkarıp babamın yanına girdi acıtma tammı dediyatakta sevişmeye başladılar ben kapı altından bakarken annem yavaş yavaş babamın silkine doğru yöneldi sakso çekicekti ben kapının altından bakmaya çalışırken annemde yatağın ortasına babamın sikine doğru dudaklarını getirdi ağzın aaldı yalıyordu çok şaşırmıştım babamın daha önce sikini yalarken görmemiştim yanlarını dil darbesi atarken kapı altına bi bakış attı beni görmedi eminim ama içine kurt düştü sanki sonra sakso çekerken açıdan dolayı bidaha kapı altına doğru 5 saniye uzunca baktı beni o an gördü ben şok oldum oda sik ağzında dondu kaldı bişey diyemedi devam etme etmeme kararsızlığında kaldığı an ben korkudan odama kaçtım devamı gelecek......
70 notes · View notes
bilgeyim · 1 month
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir refakatçilik serüvenimin daha sonuna geldim. Bel fıtığı hastası bakmakta tahsilliyim artık. Hatta her hastaya bakmakta diyebiliriz. 2 sene önce yenidoğan refakatçisi bile olmuştum, nasıl ve neden olmuştum, o iş nasıl bana kaldı hâlâ şaşkınım. Neyse, nekahat döneminde sadece ablama değil okula giden kızına ve patili çocuklarına da baktım. Ben havluları yıkayıp akşamdan çekmeceye dizdim sabah sarı göt çekmeceyi açıp orda yatıyordu, dolayısıyla havlular tüy oluyor :( Sokaktan yaralı gelen son iki kedi birer terminatör, bu sarı göt bazı geceler beni uyandırdı. Şaşırdık mı hayır çünkü sarman çılgını. Çocuklarıma asla yaramaz demicem benimkiler ana kuzusu bunların yanında sjsjsjsjsk
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ablam hızlı iyileşti şükür ki, doktoru bu zamana kadar gördüğüm en "pozitif enerji saçan" doktordu. İyileşmesini rakı balık ile kutladık. 11 gün sonra insan içine çıkıp -tabii önce kuaföre gidip- biraz gezip kahve içtik. Bu 11 gün ben kurulu robot gibi evde sürekli aynı şeyleri yaptım durdum. Anladım ki ev hanımlığı insanı tüketen ve girdap gibi içine alan bir cehennem.
Tumblr media Tumblr media
Ablam yemekler döktürmeye başladıysa iyileşmiş demektir. Ben gitmeden dolma yapmayı çok istiyordu. Taze biber, patlıcan, kabak hatta domates bile (yazları dolmalık domates ayrı alınır pazardan, ama biz pembe domatesle yaptık)
Arkdşlr Egenin Zeytinyağlı dolması budur, aksini iddia eden Egeli değildir. Salça girmez bolca domates rendesi girer. Taze soğan, taze nane, bol maydanoz, bol baharat ve hunharca zeytinyağı... Tartışmaya kapalı. Etli, kıymalı dolma-sarma bizde bilinmez. Öyle sevip yiyene sözüm yok, afiyet olsun. Ablam hızını alamadı, annelerin tavuk haşladığı tencere olur ya mutfak dolabının en ücra yerinde duran o tencereye 3 kat çıktı dolmayı djdjdkdkdmdms
Az sonra otobüse binip 4 saat yol giderken muhtemelen hayatı sorgulayacağım. Bu sefer psikolojik yük daha fazlaydı. Hastane bahçesi çocukluk anılarımı hatırlattı. Bankta oturmuş hasta annemin bahçeye gelmesini bekleyen çocuk halimi gördüm. Annemin pijamasıyla merdivenden indiği hali gözümün önüne geldi. Anlatması zor hisler. Merdivenleri çıkarken bi an "Abla bu koridoru en son ne zaman gördüğümü hatırladım" dedim. Anneannem yoğunbakım servisindeyken onu görmeye gitmiştim. Onu kaybettikten sonra kabrine gidemedim hiç. Evine de gidemedim. Tutamadım yasını çünkü. Bağrıma koca bir taş oturuyor aklıma her gelişinde. Annem hastaydı ve annesi ölmüştü, güçlü olup annemi ayakta tutmak için anneanneme veda edemedim. Bahçesinde büyüdüğüm evine gidip avaz avaz ağlamak geliyor bazen içimden. Neyse...
Annem ve babama haber vermek istemedi ablam. Kimse bilmesin istedi, her kafadan bir ses çıkmasın istedi. Haklıydı, bu isteğine saygı duyduk. Abim doktoru buldu, ben ablama baktım. Büyük ve küçük kardeş ortancayı iyi ettik. Annem her aradığında hiçbir şey yokmuş gibi konuştum. Hastane odasının tuvaletine kendimi kapatıp ya da yeğenimin odasına kapatıp hayat normalmiş gibi davrandım. Mutlaka duyacaklar bir gün. Darılmaya kalkacaklar bize. Ben de onlara diyeceğim ki "Bize kızmak yerine kendinize sorun neden bunu yaşadık deyin. Neden çocuklarımız bize söylemediler nerde hata yaptık diye sorun." Bir şey değişmeyecek ama olsun. Biraz evin küçüğü şımarıklığı, biraz evin tok sözlüsü olma lakaplılığının verdiği güven, biraz hesap sorma hakkı. Hem bu evin en küçüğü 30 yaşına gelmiş. Problem çözmeyip problem yaratan anne babayı kriz anlarında elbette saf dışı bırakmaya hakkımız var.
Ablam sedyeyle ameliyathaneye giderken eniştemle ben arkasında kaldık. Bizi göremedi. Görüş açısında bir tek abim vardı. Girmeden önce el ele tutuştular abim ağlıyordu. 12 sene önce aynı senaryo yaşanmıştı. 18 yaşındaydım daha, ağlayarak tek başıma göndermiştim ablamı ilk bel fıtığı operasyonuna.O yüzden baştan sona dejavu içinde gibiydim. Yer yer koptum geri geldim.
Böyle bir son hayal etmemiştim bu yazı için. Biraz ağır oldu ama yapacak bir şey yok. Hayat da ağır ama zorluklarla mücadele ederken tutunduğun, "koş bana yardım et" dediğin insanlar varsa hayat her şeye rağmen güzel demeyelim de çekilir.
Şakalaştığın zamanlarda bile "Bana bir şey olursa çocuklarımı sahipsiz bırakmazsınız herhalde, okutursunuz" dedirtir hayat.
24 notes · View notes
yantekerlek · 4 months
Text
dokuz yüz katlı insan veyahut anım
ben bizim okulun kütüphane öğretmeniyim. kitapların tasnifi, kayda geçirilmesi vesaire işleri de benim sorumluluğumda. bu sorumluluk, okula sabahları elimde kitap arası muhakkak bir kırmızı kurşun kalemle girmem sebebiyle bana tevdi edildi. siz kitaptan anlıyorsunuz şeklinde taltif edildim. kitap toplama kampanyası, kütüphane genişletme derken neredeyse 3 senedir kütüphane ile anılıyorum. öğrenciler de kütüphanede işler nasıl gidiyor hocam, bitti mi diye sorar dururlar, onlar da alıştılar. kütüphaneyi kapalı bulan, koşa koşa şikayete bana gelir.
neyse, günlerden bir gün öğretmen arkadaşım elinde okuduğu bir kitabı varmış onu kaybetmiş. kitabı o kadar iyi tanıyorum ki ağırlığı, kapağı vesaire. lan dedim, ben onu kütüphanede görmüş müydüm ya dedim. kitabı tanıtıyorum. evet evet diyor. şurası şöyle miydi diyorum evet evet diyor. kitabı okumadım ama biliyorum. ne desem evet diyor. gördüğüme, kitabının okul kütüphanesinde olabileceğine yanlışlıkla ikna ettim hocayı. umut besledi. toraman bir çocuk oldu umudu. o umudu çok da beslememeye gayret ederek ben kütüphaneye bi bakayım inşallah oradadır gördüm mü bilmiyorum, belki de kitabı tandığım için sanıverdim gördüğümü dedim. boncuk boncuk bana bakıyor. bakalım inşallah ya dedim. ama yine de emin olmayalım dedim. gördüm mü ya dedim. görmemiş de olabilirim dediiiiim. derken kütüphaneye baktım, aradım taradım yok. kütüphane müdavimi öğrencilere de sordum, yok hocam dediler görmedik.
vah tüh derken geçen birkaç kitap alışverişim sırasında kaknüs standında kitabı gördüm. elime aldım. yine inceledim. kitapla aramda bağ oluştu yanlışlıkla. hocaya hediye etmek niyetiyle aldım. hoca da böyle bir şey yapacağımı tahmin ettiği için sakın öyle bi şey yapma almam demişti. iyi ama ben öyle bi şey yaparım neden özgür irademe karışıyorsun dedim. yapma dedi. tamam yapmam dedim ama işte aylar sonra kitap fuarına denk geldi yaptım, ona kitabı aldım.
ama bir sorun var. kitabı alırken nefsim ortaya çıktı. beğendi kitabı. tü Allah cezanı kaldırsın be kızım. sonra eve geldi benim bu nefsim. kitapları yerine koyarken yine bi baktı kitaba göz attı. mmm müthiş dedi iç kısımdaki bir fotoğraftan ötürü. nefsim bana dedi ki bu senin olsun. ooo yooooo olmaz hocaya aldım dedim. dedi ki nefsim, çizmeden filan oku hemen, hocaya hediye et yine. kitaplığında da olmayıversin. tamam dedik meseleyi kapattık nefsimle. ama bi yandan diyor ki nefsim, okurken çiz senin kitabın olsun. yürü git lan ağzını burnunu kırdırma bana şimdi dedim yok oldu. kitabı alalı bir hafta oluyor. hocayla çeşitli nedenlerden görüşememiştik. uzun bi aradan sonra görüştük. ders zili çaldı sınıfa gidecekken dedi ki bir şey söyleyeceğim ama çok utanıyorum dedi. hiçbir detay vermedi. bir haftadır kitap benim kafamda. nefsimle her yerde savaşıyoruz çünkü. tuvalette ellerimi yıkarken, otobüste akbil basarken, öğrencim parmak kaldırmış söz isterken, yastığın kenarında filan ben kitapla ve nefsimle yaşıyorum. hoca hiçbir detay vermedi. sarıldı seni çok uğraştırdım ya dedi. dedim ki BULDUN MUUUUUAAAA!? evet dedi. evde bez bir çantada tek başına yatıyordu dedi. yaz tatiline girerken büyük ihtimal okumak için getirdim götürdüm. sonra da bir kenara koyuverdim. annem bulmuş dedi. nefsim bayram yeri, nefsim düğün evi, nefsimin boynunda kurdele üstünde altınlar takılı, nefsim dünya evine giriyor. dünyalar nefsimin oluyor. hiç sesimi çıkarmadım. ben sana almıştım biliyor musun demedim. çünkü yapmadığım, üzerinde günlerdir düşündüğüm bir iyilik, hoşluktu. yapmadığım bir iyilikle övünmek, iyi bilinmek istemedim. dkldskfkgsd tam bir eşşşoğlueşşeklik olurdu bu.
kitap benim oldu. zaten hiç onun olmamıştı....
.....
...
..
.
30 notes · View notes