#felsefebilim
Explore tagged Tumblr posts
Note
Ff veeğr(ir misin lütfen çok hoş bloglar istiyorum *-*)
@yawrumirnaw @throwmeintojapan @alexanderkibarov @karardiicimbenimbaya @bulutungozyasiyim @pizzayiyenunicornn @smrlyc @yagamilovr @1ahraz @afrikalijaponbaligi @everybodyhurt @homageforsatan @ikitabakmanti @wherearethecigarettes @whocaresgerizekali @yallah-arabistana @ufo-the-truth-is-out-there @ukochane @pewwdiepie @psikolojiminpsikolojisibozuk @psikolojimyok @astronomyblog @sis-reyis @ssiddhartha @felsefebilim @halasovpesindesin @juliusaesar @jupiterdekispiderman @judge1world1 @kimseninsarilmadigikaktus @zehraolmayageldim @xxaylnxxx @beyazatletlipanda @beyazmadde @bekarejderiya @mikemmelrbci @mondlichty @manyakgenco @mimozacicgii @manyakmisali @hogwartstakiturkcadi @bbrightgirl @allahselamiversinkimukemmelim @randomice4 @geceoluncagel @gezegenkusarseni @ucamayanboga @ucancoconataskina @ucubeleraskina @uyuyamiyav
Aklıma başka gelmedi ya bir de @benbirrakunum var ama bu kullanıcıdan bahsedemezsin diyor üzücü :( 💕
Keşke pcde olsaydım herkesi yazardım ama aklıma gelmedi yazmadıklarımdan çok özür dilerim 🙏 💕
53 notes
·
View notes
Note
ff ver orosfu
al orospiiiiik
@uzaydanbirkiz
@nitrogen
@alcohol-in-wonderland
@acidd-wonderlandd
@destroymylife
@losing-myyy-miiind
@kissedbythevoid
@isolated-pleasures
@pr0tectmyy0uth
@pexceful
@letmetagyou
@fider131
@gusty
@anal-grunge
@arkeolog
@felsefebilim
@felsefecinin-gunlugu
@kafkaningiyotini
2 notes
·
View notes
Text
Yapay Zeka ve Beethoven

Daha önceki yazılarımızda teknoloji ve yapay zekanın gelişiminin hayatımıza etkisi, cyborglar, transhumanizm gibi konulara değinmiştik. Bu minvalde sizlere keyifli bir yapay zeka projesinden bahsetmek istiyorum.
Beethoven öldüğü zaman 10.senfonisini henüz bitirememişti. Sadece yarım kalan senfoni özelinde planladığı birkaç notuna ulaşabildi fakat bunlar da sadece melodi parçaları, yarım fikirler şeklindeydi ve senfoniyi tamamlamak için yeterli fikri vermiyordu.
Bilgisayar bilimcileri tarih ve müzik disiplinlerinde çalışan profesyonellerden de destek alarak 10. senfoniyi yapay zeka aracılığıyla tamamlamaya karar verdi. Bu süreçte yapay zekayı eğitmek ve algoritmalarını geliştirmek için Beethoven dışında onun dinleyip etkilendiğini düşündükleri Bach, Mozart gibi müzisyenleri, konçertoları, yaylı dörtlüleri yapay zekaya işlediler. Sonrasında yapay zeka basitten komplikeye gidecek şekilde geliştikçe müzikler oluşturmaya başladı. Daha sonra yapay zeka yarım kalan 10.senfoniyi baz alarak, eğitimi ile edinmiş olduğu müzik- Beethoven bilgilerini birleştirip yaptığı melodileri armonize etti. Ve bu şekilde yapay zeka sayesinde 10. senfoni tamamlanmış oldu...
Bilim insanları eksik kalmış bir parçayı tamamlamak gibi yapay zekanın sıfırdan da müzikal parçalar üretebileceğini belirtiyorlar.
Eseri buradan dinleyebilirsiniz. https://lnk.to/beethovenx-scherzo
#Beethoven#müzik#yapay zeka#AI#10.senfoni#senfoni#felsefe#bilim#felsefebilim#bach#teknoloji#transhumanizm
30 notes
·
View notes
Text
İmmoralizm ve Amoralizm Nedir?

Ahlakı savunan tezlerin karşısında yer alan immoralizm, ahlaka ilkelere t��müyle karşı çıkar. İmmoralizm, ahlaki görev, ödev ve kuralların insanın insanlığını öldürdüğünü, onu köleleştirdiğini savunur. Ahlak ilkelerini kabul etmez.
İmmoralizm ile en çok karıştırlan kavram ise Amoralizm'dir. Amoralizm, immoralizm gibi ahlak ilkelerine karşı çıkmaz, onları hiçe sayar. Herhangi bir ahlaki iddianın doğru olup olamayacağını asla bilemeyeceğimizi söyler. Kısacası Amoralizm, ahlakın varoluşunu akla yatkın bulmaz ve hiçe sayar; İmmoralizm ise ahlak ilkelerin varlığına inanır ama gereksiz ve kabul edilemez olduğunu söyler, onlara karşı çıkar.
#felsefebilim#felsefe bilim#ahlak#ahlakdışı#immoralizm#amoralizm#felsefe#töre#insan#toplum#nietzsche#platon
92 notes
·
View notes
Text
Distopya Kavramı ve İlk Örnekleri

“dys/dis”, kötü veya anormal olan anlamını taşır; ve utopia kavramı ile birleşerek kelime özüne kavuşur. Distopya, semantik açıdan kötü, anormal ütopya yani olmayan kötü yer anlamına gelir.
Distopyalarda inanılan temel şudur; her hayal bize iyiyi getirmez, bazen kötü sonuçlar da doğurur. Bu bağlamda ele alınmış ilk distopya örneği olarak ‘’The World as It Shall Be’’ eserini gösterebiliriz. 1846 yılında Emile Souvestre tarafından yazılan eser, ticaretin ilermelesi, makineleşme süreci ile birlikte insanların ahlaki ilkelerinden nasıl uzaklaştıkları ve zaaflarına, maddiyata nasıl yenik düştüklerini anlatır. Bu eser, distopyanın ilk örneği görülmesine rağmen ne türünde ne de içeriğinde distopya kavramı geçmemektedir. Bu kavram ilk defa J.S. Mill tarafından gelişme ve sanayileşme ile ilgili bir parlemento konuşması sırasında kullanılmıştır.
#Distopya#ütopya#emile souvestre#stuart mill#felsefe#felsefe bilim#kavram#felsefebilim#the world as it shall be
60 notes
·
View notes
Text
Aristoteles Felsefesinde Umut Kavramı
Herkesin yeni yıl için güzel şeyler umut ettiği bu dönemde, 2020 yılının son postunun konusunun ‘Umut’ kavramı olmasını istedim ve Hristiyan inanışının da etkisinde kaldığı Aristoteles’in umut kavramını işledim. İyi okumalar ve şimdiden iyi seneler.

Aristoteles’e göre umut, bir şey için duyulan arzunun yansımasıdır. Bu yansıma hem olumlu hem de olumsuz beklentileri kapsayabilir. Umut’un iki tür beklentiyi de içeren tarafsız olan kelime karşılığı Elpis’tir. Aristoteles, Elpis kavramını daha ziyade beklenti, tahmin anlamlarında kullanır. Ayrımı netleştirmek için umutlu, iyi umut anlamında ise ‘Euelpis’ kavramını kullanır.
Elpis ve Euelpis kavramları cesaret kavramı ile de bağlantılıdır. Gerçek cesareti olanlar yani cesaret erdemine sahip olanlar ‘Euelpis’ ile doğru orantılı kişilerdir. Aristoteles'e göre, olumlu bir sonuç ümit eden ama korkusu karşısında cesurca davranmayan bir kişi, gerçekten de umut etmiyor: o iyi sonuca ulaşmak için gereken cesur adımları atmıyor, sadece gelecekte olumlu bir şey olmasını bekliyordur.
84 notes
·
View notes
Text
İnsan Ne İle Yaşar?

Ünlü yazar Tolstoy’un yaşadığı hayat ve gördüğü zorluklar onun ahlaki yönden güçlü bir birey olmasına sebep olmuştur. Tolstoy’un hikayelerden oluşan kitabına da ismini veren ‘İnsan Ne ile Yaşar’ hikayesi, insanın ne için ve nasıl yaşadığını sorgular. Bu sorgulamada cevabı Tanrı, gökten düşmüş bir melek aracılığıyla gösterir.
Tolstoy, hikayede üç soruya yönelir ve bu üç sorunun cevabı olan 3 hakikati arar. Bu sorular şunlardır.
1-İnsanın kalbine ne hükmeder?
2-İnsana ne verilmemiştir?
3-İnsan ne ile yaşar?
Tolstoy’un ilk soruya verdiği cevap merhamettir... İnsanın kalbine, merhameti hükmeder eğer merhametli birisiyse yaptığı eylemler ona paralel olarak ahlakidir, ve mükâfatlandırılır. İkinci sorunun cevabı ise, ihtiyaçtır. İnsan neye ihtiyacı olduğunu bilemez çünkü kader vardır ve hayatımızı öngöremediğimiz kaderimiz şekillendirir. (Tıpkı ‘sen ne plan yaparsan yap hayatın senin için her zaman başka planları vardır’ cümlesindeki gibi)
Son soruya verilen cevap ise sevgidir. Yazar, hikayenin sonunda insanın sevgi, merhamet ve umut ile yaşayabileceğini, insanı yaşatan şeyin sevgi olduğunu; içindeki sevgi -özellikle de Tanrı sevgisi- olduğu ve ona kulak verdiği sürece her zaman doğruyu bulabileceğini-yapabileceğini söyler.
77 notes
·
View notes
Text
Zerdüştlerin Bilge Tanrısı Ahuramazda

En eski tek tanrılı din olan Pers İmparatorluğu’nun düalist dini Zerdüştçülüğün yüce, bilge tanrısının adı Ahuramazda’dır. Ahuramazda, kötülüğün temeli/tanrısı olarak bilinen Ehriman’la sürekli savaş halindedir. Zerdüştçülüğün inancına göre bu savaştan mutlak bir zaferle ayrılacak olan iyilik ve iyiliğin temsilcisi baştanrı Ahuramazda’dır.
Ahuramazda, bütün düzeni, canlıları, yeryüzünü ve iyi olan her şeyi meydana getirir; tanrısal düzenin bekçisidir. Dolayısıyla insanların davranışlarını, eylemlerindeki amacı da denetleyendir. Bedeni öldükten sonra canlılar Ahuramazda’nın karşısına çıkarak hesap verirler.
#zerdüştlük#Zerdüşt#iyilik#felsefe#teoloji#felsefebilim#ehriman#tanrı#ahuramazda#düalizm#ekostoloji#pers imparatorluğu
52 notes
·
View notes
Text
Epistemolojik İdealizm Nedir?
Metafizik idealizmde temel töz maddedir ve bu idealizm tüm varlıklar maddi biçimleri ve süreçleriyle bilinebilir der, epistemolojik idealizm ise bunun tam karşıtını savunur. Bu kavram ilk olarak, İngiliz empirist düşünür Berkeley tarafından kullanılmıştır.
Berkeley, nesnelerin gerçekliğinin onların algılanabilir olmasıyla ilintili olduğunu söyler (fiziki nesnelerin varoluşu = onların algılanılabilir olmaları) yani bilgi süreci zihindedir. Nesneler yalnızca ideler olarak vardırlar, deneyimleyemediğimiz nesnelerin varlığından bahsedemeyiz, varlığı hakkında kanıt sunamayız, bilemeyiz.
Berkeley’in bu görüşüne içkin epistemolojik idealizm olarak da tanımlanır bunun sebebi zihinden bağımsız nesneleri algılayacak kimse yoksa bile bu nesneler Tanrı tarafından algılanır ve bu sayede Tanrı’nın zihninde varlıklarını sürdürürler.
43 notes
·
View notes
Text
Amoral Kavramı Nedir?

Amoral kavramını, toplumsal bilinçten ve ahlaki anlayıştan kopuk olmak olarak tanımlayabiliriz. Amoral kavramı töre dışı, ahlak dışı anlamında da çokça kullanılır.
Toplumsal normları (özellikle de inanca dayanan- dinsel) dışlamış, kümesel yaşamı kabullenmemiş kişilerin sürdüğü hayat, amoralizm paralelinde bir hayattır. Amoralizm, ahlakın evrensel olduğunu reddeder ve ahlaki öğelerin nesnel bir temele dayanmadığını öne sürer. Bu paralelde onlar için iyi- kötü kavramları içi boş, temelsiz kavramlardır. Çünkü nesnel bir iyi ve kötüden hiçbir zaman bahsedemeyiz. Bu görüşü benimseyenler; tüm kararlarını, hayatlarını dini-ahlaki öğretilerden, öğelerden dışkın mantığın izinde yaşamayı amaçlarlar.
83 notes
·
View notes
Text
Karl Barth Kimdir?

İsviçreli bir teolog olan Karl Barth, 20.yüzyılının önemli isimlerindendir. Protestan olan Barth, Protestan teolojisinde inanç ve aklın uzlaşamayacağını düşünerek, teolojiyi metafizik temellerle kısıtlamıştır. Çünkü insan, Tanrı’yı aklıyla ve çabasıyla anlayamaz, Tanrı tamamen bilinmezdir. Bu düşüncesini; insan, Tanrı’ya ve onun planlarına her zaman güvenmelidir sözüyle desteklemiştir.
Barth, 19.yüzyıldaki aydınlanma ve ilerleme çalışmalarının ve sonuçlarının bir yanılsama olduğunu düşünür. Sosyalizm, hümanizm, laiklik, liberalizm gibi akımların dinden sapmalar olduğunu eserlerinde belirten düşünür kiliseyi kurtarıcı olarak görür. İmanın akılla da, politik ve kültürel temelli konularla da hiçbir ilgisinin olmadığını söyler.
43 notes
·
View notes
Text
Hep Yolda Olmak - Flaneur Kavramı

Ortaya çıkışı Baudelaire’nun Paris Sıkıntısı kitabına dayanan Flaneur kavramı, Walter Benjamin, E.A.Poe gibi düşünür ve yazarlar tarafından da işlenmiştir. Bu kavramın kelime anlamı ‘’aylak, başıboş’’ demektir. Kentselleşme süreci ile birlikte ortaya çıkmış, gözlem yapan, hayatı, kenti araştıran araştırmacı olarak işlenmiştir. Araştırırken etken değil edilgen olmaya özen gösterir, kendini mümkün olduğunca gizler. Kenti gezer, kentlilerden uzak durur ve yaşamı anlamlandırmaya çalışır. Özellikle pasajlar, meydanlar, parkla, ara sokaklar flaneur için ideal gözlem alanlarıdır.
Tıpkı Aristoteles felsefesinde olduğu gibi hareket onun için kilit eylemdir. Gücünü hareket etmekten alan flaneur, gözlemlemek için hareket ederken düşünür, yaşar. Doğasında bireysellik barındırır. Bu bireysellik öyle bir safhadadır ki onun için kahraman olmak, öne çıkmak ya da topluma mal olmak hiç istenmeyen durumlardır. Aylaklık onun doğasında vardır. Filozofvari disiplinli bir anlamlandırma çalışması içinde değildir; yaşayan, zevk içeren, paradoksları kafasına takmayan bir yaşam sürer.
Flaneur neden hareket halindedir, neden yollardadır sorusunun cevabı kısaca çünkü kendisini arar, hareket ettikçe de gözlemledikçe de yeni gerçeklikler keşfeder, hayatı anlamlandırmak ister diyerek verebiliriz.
129 notes
·
View notes
Text
Basit ve Kompleks İde Kavramı - John Locke

John Locke, zihin doğuştan düşünceler yer aldığını ve bu düşüncelerin sezgi, kanıtlama ve duyurum aracılığıyla bilgi elde etmeyi sağladığı teorisini sunmuştur. Locke, insan zihninde ortaya çıkan idelerin, bilincin tüm içeriklerini meydana getirdiğini söyler. Bilmek, zihinde belli idelere sahip olmaktan başka bir şey değildir. Bu ideler, basit ideler ve kompleksi ideler olmak üzere iki kategoridedir. Basit ideler, duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadaki şeyleri deneyimleyerek kazandığımız idelerdir. Basit idelerini zihinde farklı şekillerde işlemesiyle oluşan ideler ise kompleks idelerdir. (İşlemekten kasıt, zihnin basit ideleri ayrıştırması, birleştirmesi, karşılaştırmasıdır.) Bu durumda ona şu mantıksal çıkarımı yaptırır, basit ideler her zaman kompleks idelerden önce gelmek zorundadır. Bu konuyu bir somut objeyle basitçe örneklendirecek olursak; sandalye kompleks bir ide ise, sandalyeyi oluşturan parçalar basit idelerdir.
41 notes
·
View notes
Text
Keçi Heidrun ve Bal Likörünün Kutsallığı

İskandinav mitolojisinde savaşarak Asgard’da yer almayı hak etmiş savaşçılar, Tanrı Odin’in evinin görkemli salonu Valhalla’da bir araya gelir. Valhalla’daki her savaşçı her gün Tanrıları için tekrar tekrar Asgard’da savaşır ve her akşam tekrar yemek ve içmek için Valhalla’da buluşur.
Valhalladaki sınırsız döngüden oluşan bu ziyafet için bal likörü sağlayan dişi keçiye de Heidrun denirdi. Valhalla’da bulunan kutsal ağaç lerard’ın (hayat ağacının bir parçasını oluşturur) yapraklarından yiyen Heidrun, süt yerine meme uçlarından her gün bir kazanı dolduracak kadar bal likörü verirdi. Bu bal likörü, sarhoş etme etkisi çok yüksek olan hem düşmüş kahramanları hem de savaşçıları besleyen bitmek bilmeyen bir kutsal içkidir.
Hatta İsa ve havarilerinin son akşam yemeği, bu yemekte tüketilmiş olan şarabın kutsallığı fikri, İskandinav mitolojisindeki bu hikayeden esinlenerek oluşturulduğu düşünülmektedir...
#incil#heidrun#keçi#bal likörü#lerard#iskandinav mitolojisi#valhalla#felsefel#mitoloji#mit#felsefebilim
49 notes
·
View notes
Text
Hint Felsefesinde Prakriti ve Pruşa Kavramları

Hint felsefesinde yer alan bu 2 kavram, doğanın tek yaratıcı olduğuna inanan filozof Kapila tarafından kurulan; beden ve ruh ilişkisini, evrenin işleyişini açıklamaya çalışan Samkhya sisteminin tanrısallaştırılmış birer parçasıdır.
Prakriti, zihinden bağımsız bir gerçeklik ilkesine, kendi kendine yeterli olan doğa gerçeğini ifade eder. Pruşa ise, cansız doğanın arkasındaki canlılıktır, bir nevi ruhtur. Ruhsal olmayı sembolize eden pruşa, katı bir şekilde maddi olayların dünyasından ayrılmıştır. O saf, doğaldır ve maddeye karışmadan olayların ötesinde bulunur. Buna karşılık prakriti maddesel boyutta yer alır, doğal oluşumdur, maddelerin kimliğini tanımlar. Her ikisi de canlılarda bulunur ve birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bu ilişkiyi madde-ruh ilişkisine de benzetebiliriz.
23 notes
·
View notes
Text
Gettier Problemi Nedir?

Edmund Gettier, epistemolojide temel alınan klasik bilgi anlayışının yetersizliğini savunmuştur. Klasik bilgi anlayışında, bir öznenin bir önermeyi bilebilmesi için 3 koşul aranmaktadır. Bunlar doğruluk, inanç ve inancın haklı kılınmasıdır. Bu nedenle özne, önce önermenin yapısal olarak doğru olduğunu bilmeli, deneysellik ve altyapı olarak ona inanmalı ve bu inancını da temellendirebilmeliydi (gerekçelendirmek).
Gettier, bu 3 koşulun bilgiyi elde edebilmek için yeterli olmadığını karşıt örneklerle savunmuştur ve “Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?” makalesinde Gettier Problemini sunmuştur. Gerekçelendirilmiş olan bir inanç, doğru bir bilgiye dönüşür mü diyen Gettier, makalesinde bazı örnekler de kullanmıştır. İşte bunlarda birisi;
-İki kişi (Smith ve Jones) aynı işe başvurur. İşin patronu, James kişisini işe almayı düşündüğünü Smith’e söyler ve Smith kişisi, James’n cebinde on tane bozukluk olduğunu saydığı için bilmektedir. Elindeki bu iki doğru önermeyle "cebinde on tane bozukluk olan kişi işe alınacaktır" sonucuna varır. Bu sayede bu inancı sağlam bir şekilde gerekçelendirilmiştir ve doğru da çıkmaktadır ancak Smith kişisinin "bildiği" şekilde değil... İşe alınan kişi Smith olmuştur ve Smith'in cebinde de on adet bozukluk vardır. Görüldüğü gibi Smith'in işe alınmasının aslında cebindeki bozukluklarla bir alakası olmamasına rağmen o buna inanmıştır ve gerçekten de işe alınınca bu doğru çıkmıştır.
Gettier verdiği örnekler ışığında da şu problemi ortaya atar. "Gerçekte olanla uyuşmayan gerekçelerden çıkan bir inanç, gerçekte olanla uyuşuyor diye onu doğru kabul edebilir miyiz?"
27 notes
·
View notes