#gelecekte hangi meslekler yok olacak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Önümüzdeki son 4 yılda hangi meslekler anlamsızlaşacak ve yerini yapay zeka alacak?
Yapay zekaya sorduk: Önümüzdeki 4 yıl içinde hangi meslekler sence anlamını yitirecek ve yerini yapay zeka alacak? Çok yerinde bir soru. Yapay zeka (YZ) özellikle 2025-2029 arasında bazı meslekleri ciddi biçimde dönüştürecek, bazılarını ise neredeyse tamamen devralacak. Aşağıda bu dönemde anlamını yitirme riski yüksek olan meslek gruplarını sıralıyorum: 💻 1. Veri Girişi Elemanları Neden? YZ…
0 notes
Text
Geleceğin En İyi Meslekleri

Geleceğin En İyi Meslekleri
Merhaba Güzel Dostlarım, Geleceğin en iyi meslekleri hangileri? Gelecek dönemde hangi eğitimleri almamız lazım? Yarın için plan yaparak çalışmalara başlamak mümkün mü? Eminim benim gibi sizde bu soruları merak ediyorsunuzdur. Ben uzun zamandır bunu düşünüyorum. Ve kendimce taktikler ilerletip bir şeyler yapmak istiyorum. Oldu, olmak üzere veya olamayacak kim bilir. Benim tek bildiğim değişim devam edecek. İşte ölmeyecek ve gelecekte var olacak o meslekler.
Sağlık Çalışanları
Sağlık sektöründeki mesleklerin bundan yıllar öncede ölmeyen mesleklerden olduğunu zaten biliyoruz o zaman bende yazayım 10 yıl sonrada sağlık ölmeyecek ve devam edecek. Her meslek dalını akrabalarımıza önerebiliriz. Hemşirelik Doktorluk Fizyoterapist Doktor asistanı Eczacı
Bilgi Teknoloji
10 yıl öncesinde sahip olmadığımız her şeyi düşünün ve şimdiye dönün teknolojinin ne kadar hızlı ilerlediğini anlatmaya gerek yok sanırım. Bilgisayarlar ve akıllı telefonlar hayatımıza girdikten sonra iletişim şeklimiz bile değişti. Hal böyle olunca rövanştaki meslekler arasında bilgi teknoloji ile alakalı olanları saymazsam olmaz. Veri Analisti Bilgi Güvenliği Uzmanı Sosyal medya uzmanı Yazılım geliştirme Bilgisayar Programcılığı Bilgisayar Sistemleri Analisti Bilgi Teknoloji Uzmanı
Mühendislik
Yol, gemi, makine vb. yapımı, maden, su, elektrik gibi işlerde ihtiyaç duyduğumuz mühendislik mesleği hayatımızdan bu saydıklarımızı çıkarmadığımız sürece hayatımızda kalacaktır. Elektronik Mühendisi Bilgisayar Mühendisi Endüstriyel Tasarım Mühendisi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği İnşaat Mühendisliği Mekatronik mühendisliği 3D Üretim Mühendisi Enerji Sistemleri Mühendisi İklim Mühendisi Petrol mühendisliği Uzay mühendisliği
Avukatlık
Hukuk hayatımızın her alanında vardır ve olmaya devam edecektir. Böyle olduğu için de haklarımızı koruması için avukatlara her zaman ihtiyaç duyacağız.
Çağrı merkezi çalışanı
Aklımıza gelen birçok büyük firma ayakta kalmak istiyorsa müşterisine çağrı merkezi hizmeti vermek zorundadır. Bu hizmeti verebilmesi için çağrı merkezi çalışanına ihtiyaç duymaktadır. O yüzden çağrı merkezi önümüzdeki 10’a kadar çalışılabilir. Sonrasında ise muhtemelen bu meslekte IVR’a kalacaktır.
Öğretmenlik
Nüfus büyüdükçe her alanda ihtiyaç duyulan öğretmenlerin sayısının da artması gerekecektir. Bundan 10 yıl sonra yeni bölümler açılacak ve her branşta öğretmene her öğrencinin ihtiyacı olacaktır. Bunların dışında eklemek istedikleriniz varsa yoruma yazabilirsiniz. Keyifli günler dilerim. Read the full article
0 notes
Text
GELECEK PERSPEKTİFİYLE HUKUK ALANINDAKİ GELİŞMELER
Hukuk Fakültesi öğrencilerinin en çok maruz kaldıkları “Sen okulunu bitirince avukat mı olacaksın?” ve “Avukatlık mı okuyorsun?” soruları kuvvetle muhtemeldir ki hukuk meslekleri ile aynı tarihlerde ortaya çıkmışlardır. Bu sorulara maruz kalmış hukukçuların, bu soruları “Hayır efendim, avukatlık okumuyorum. Hukuk okuyorum ve istediğim takdirde avukatlık dışındaki birçok alanda da çalışma imkânım var.” diyerek aynı tarihlerde cevaplandırdıklarını düşünmek de gayet mantıklıdır. Peki, geçmişten bugüne gelirsek, günümüzde bir hukukçu hangi meslek ve çalışma imkânlarına sahiptir? Akademisyen olabilir. Noter olabilir. İcra müdürü olabilir. Bakanlıklarda uzman ve müfettiş, banka ve finans kuruluşlarında uzmanlık ve hukuk müşavirliği, kaymakamlık gibi birçok alanda çalışma imkânına sahiptir. Hatta hukuk alanı dışında siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ya da ekonomi alanları da Hukuk Fakültesi mezunlarına iş olanağı sağlamaktadır. Bahsettiğimiz bu iş alanları hakkında yaptığımız araştırmalar neticesinde ulaştığımız bilgileri aşağıda bulabilirsiniz:
Siyaset Bilimi: Bu alanda ilerlemek isteyenler; başta İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları olmak üzere, kamu ve özel sektör kuruluşlarında, siyasi partilerde, sivil toplum örgütlerinde, kamuoyu araştırma şirketlerinde, radyo, televizyon ve internet medyaları alanlarında ve uluslararası örgütlerde üst düzey yöneticiliğe kadar uzanan konumlarda çalışma fırsatı bulabilirler. Eğer kariyerinizi siyaset bilimi alanında ilerletmek istiyorsanız önünüzün açık olduğunu söyleyebiliriz çünkü -özellikle ülkemizde- bu alanda kendini yetiştirmiş, azimli ve nitelikli hukukçulara hem günümüzde ihtiyaç vardır. Gelecekte de bu kişilere ihtiyaç duyulacağı su götürmez bir gerçektir.
Akademisyenlik: Sürekli araştırma yapıp yeni bilimsel eserler ortaya koyarak hukuka ve geleceğin hukukçularına faydalı olmak istiyorsanız akademik kariyer olanakları sizin için ideal. Ülkemizde her geçen gün yeni Hukuk Fakülteleri açılmakta ve buna bağlı olarak ciddi boyutlarda akademisyen ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Yani kendini iyi yetiştirmiş bir akademisyenin işsiz kalma ihtimali sıfıra yakındır. Fakat akademisyen olmak diğer mesleklere kıyasla çok daha fazla çalışma ve özveri istemektedir. Akademisyen olabilmek için öncelikle üniversiteden başarıyla mezun olmanız gerekiyor. Sonra ALES’te(Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı) iyi bir başarı elde etmelisiniz. Daha sonra ise sırasıyla yüksek lisans ve doktora yapmalısınız. Bu süreç boyunca da ileri seviyede yabancı dil öğrenmiş olmanız gerekiyor. Ayrıca çatısı altında çalışmak istediğiniz üniversitenin yazılı ve sözlü sınavını geçmeniz gerektiğini de unutmamalısınız.
Noterlik: Ülkemizde bu mesleği sadece Hukuk Fakültesi mezunları yapabilmektedir. Noter olmak isteyen hukukçular(baroya kayıtlı avukatlar, hâkimler ve savcılar) ilgili mercilere Noterlik Belgesi almak için başvuruyorlar ve sıranın kendilerine gelmesi için –genellikle yıllarca- bekliyorlar. Fakat Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir noterin yanında 1 yıllık noterlik stajını tamamlayıp Noterlik Belgesi’ni alarak noterliğe adım atmak da mümkün. Tekrar belirtelim, belgeyi alan her hukukçu hemen noter olamıyor çünkü ulusal çapta uygulanmakta olan bir sıra sistemi var ve sıranın gelmesi bazen 10-15 yıl gibi süreleri bulabiliyor.
İcra Müdürlüğü: Adalet Bakanlığı son yıllarda icra müdürlüğü ve yardımcılığı kadrosu için Hukuk Fakültesi mezunlarını tercih ediyor. Siz de bu alanda çalışmak istiyorsanız ÖSYM tarafından hazırlanan sınavda başarılı olduğunuz takdirde icra müdürü yardımcılığına atanıyorsunuz ve belli bir süre bu pozisyonda çalıştıktan sonra da icra müdürü olabiliyorsunuz.
Kaymakamlık: Siyasal Bilgiler, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunlarının yanı sıra Hukuk Fakültesi mezunlarının da tercih edebileceği bir meslektir. Bunun için öncelikle KPSS' ye girmeli ve o bölümdeki yeterli puanı almalısınız. Sonra İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacak yazılı ve sözlü mülakatlarda başarılı olmalısınız. Bu süreçlerden sonra sizin de bir kaymakam olmanızın önünde artık hiçbir engel yok.
Banka ve Finans Kuruluşlarında Uzmanlık ve Hukuk Müşavirliği: Bu sektörde bankalar ve finans kuruluşlarının hukuk danışmanı ve hukuk müşaviri kadrosunda iş imkânı bulabilirsiniz. Çalışmak istediğiniz kurumun hazırlamış olduğu yeterlilik sınavını geçmeniz ve kadro için istedikleri şartlara sahip olmalısınız.
Bakanlıklarda Uzmanlık ve Müfettişlik: Çeşitli bakanlıklarda uzman ya da müfettiş kadrosuyla iş bulabilirsiniz. Bunun için de KPSS' den başarılı olmalısınız.
Buraya kadar bir Hukuk Fakültesi mezununun bugün ve gelecek birkaç on yıl boyunca kolayca iş bulabileceği alanları size aktardık. Fakat sadece bugünü düşünmenin ve bugün için yaşamanın yeterli olmayacağı kanaatindeyiz. Bu sebeple dünyada yaşanacak gelişmeleri göz önünde bulundurarak hukuk mesleğinin daha uzun vadede geçireceği değişimleri ele almanın da faydalı olacağını düşünüyoruz.
Geleceği şekillendiren değişimler günümüz dünyasında artık bizim kullandığımız zaman birimleriyle kavranamayacak kadar hızlı gerçekleşiyor. Bu olgudan yola çıkarak geleceğin dünyasının bugüne kıyasla -hayal edilemeyecek kadar- farklı olacağı tespitinde bulunmak mümkündür. Hiç şüphe yok ki dünyanın genel durumundaki bu hızlı değişmelerin hem içinde hem de bahsettiğimiz değişmelere bağlı olarak, istisnasız bütün meslekler ve iş alanları da her gün kendilerini yeniden yapılanma zorunluluğu ile karşı karşıya bulmaktadır. Her gün bir başka yapıya bürünen iş alanlarında çalışmayı sürdürürken kendisini de zamanın ruhuna uydurmayı başarabilen kişiler, hem dünyadaki hakim sosyoekonomik paradigma içindeki avantajlı konumlara daha kolay geçebilmektedir hem de bundan sonra o iş alanlarındaki avantgard(öncü) değişimlere yön verebilmektedirler.
Yukarıda aktarmış olduğumuz bilgilerin hukuk dalları için de geçerli olduğu tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır. Bununla birlikte yarının dünyasını meydana getirecek şartlar, bugün yaşamakta olduğumuz gelişmelerden ibarettir. Dolayısıyla hukuk öğrencisi olmaya aday her lise mezunun; gelecekte hangi alanlarda çalışmaya yönelebileceğini derin derin düşünmesi, bu konuda karar vererek seçtiği alan hakkında şimdiden bilgi sahibi olması ve belirlediği yönde kendisini geliştirmeye başlaması son derece gereklidir.
Aramıza katılacak yeni arkadaşların bahsettiğimiz hususları şu anda fark edebilmelerinin zor olduğunun bilincindeyiz. Yine aynı bilinçle ileride daha önemli hale gelebileceği sezdiğimiz hukuk dalları ve bu hukuk dalları hakkında yaptığımız araştırmalar sonucunda derlediğimiz verileri sizlere aktarıyoruz:
Hava ve Uzay Hukuku: Dünyayı her geçen gün değiştiren faktörlerin başında ekonomik düzen gelmektedir. Bilindiği gibi bugünkü ekonomik düzenin bel kemiğini ticaret kavramı oluşturmaktadır. Lojistik teknolojisinde son iki yüzyıldır yaşanmakta olan hızlı ilerleme, uluslararası ticaretin gelişmesi ve hızlanmasını sağlamıştır. Tüccarlar hem daha kolay seyahat edebilmek için hem de mallarını başka pazarlara daha hızlı ve güvenli şekilde taşıyabilmek için yük gemilerine, lokomotiflere ve büyük uçaklara ihtiyaç duymaya başlamışlardır.
Bütün bu süreç iyi şekilde tahlil edilirse, önümüzdeki yüzyılda özellikle uçakların lojistik alanında öne çıkacağı görülecektir. Çünkü ileride başta enerji ve endüstri teknolojilerinin gelişmesiyle hem uçakların yapım maliyetlerinin azalacağı hem de hava yolu ulaşımının daha sorunsuz hale geleceği öngörülmektedir. Bu açıdan uluslararası hukuka hâkim ve ülkelerin havacılık sistemlerini iyi bilen hukukçuların sivil havacılık sektöründe önemli bir yere sahip olmaları hem bugün hem de gelecek için kaçınılmazdır. Ayrıca uzayın keşfedilmesi ve insanlığın diğer gezegenlere de ulaşabilir hale gelmesiyle seyahat mesafeleri de ciddi ölçüde uzayacaktır. Bugün dahi uzaya turistik geziler düzenleyen şirketlerin varlığı söz konusudur. Verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı gibi Uzay Hukuku yeni doğmuş ve her geçen gün kendisini ilerleten bir hukuk alt dalıdır. Bu alana yönelecek ve başarılı işlere imza atacak kişilerin aynı zamanda Uzay Hukuku’nun gelişmesini sağlayacakları açıktır. Uzay Hukuku’nun, dünya ülkelerinin yıllar önce başlamış olduğu uzay yarışına –geç de olsa- katılmaya karar vermiş ve bu yönde çalışmalara başlamış ülkemiz için çok daha önemli anlamlar ifade etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bizim birçok alanda gelişmemize vesile olan teknolojinin aynı zamanda Dünya gezegenini tükettiği de bir gerçektir. Bu sebeple gelecekte insanoğlunun başka gezegenlere göç etmek zorunda kalabileceği düşünülmektedir. Bugün bile Dünya dışında yaşayabileceğimiz Dünya’dan çok uzaklarda bulunan birkaç gezegenin var olduğu söylenmektedir. İnsan yaşamına elverişli olduğu düşünülen gezegenlerin Dünya’ya çok uzak olduğunun bilincindeki bilim adamları bize yakın olan Mars ve Ay gibi insan yaşamına elverişsiz gök cisimleri üzerinde insan yaşamına izin verebilecek birtakım yapılar kurgulamaktadır. İşte bahsettiğimiz yapılar kurulduğu takdirde bu yapılar için ve bu yapılar içinde geçerli olacak sıra dışı hukuk kurallarının ortaya çıkması gayet mümkündür.
Uzay yarışının ön sıralarında yer alan ülkeler uzaydaki kaynakların ne kadar zengin olduğunun farkındadır. Bugün faaliyetlerini yürütmekte olan ve adını bile duymadığımız uzay madenciliği şirketleri sayesinde insanlık önümüzdeki yüzyıl boyunca yepyeni hukuki ihtilaflarla karşılaşacaktır. Doğal olarak bu ihtilafları çözmesi için Uzay Hukuku’na hâkim hukukçulara çok fazla ihtiyaç duyulacaktır.
Bunların dışında, uzayda şimdiden yerini almış ülkelerin, gezegenler üzerindeki mülkiyet iddialarının da -Dünya tarihinde şahit olduğumuz üzere- önemli ve ölümcül savaşlara yol açacağı da tahmin edilebilir.
Enerji Hukuku: İçinde bulunduğumuz ekonomik paradigmaya göre bir üretim sisteminin iyi işleyebilmesi için öncelikle ucuz ve istikrarlı bir enerjiye ihtiyaç vardır. Enerji endüstri açısından o kadar önemlidir ki her ülke bugün enerji uğruna değişik şekillerde mücadele içindedir. Bugün ülkeler doğrudan sıcak savaşlar yerine dolaylı soğuk savaşlarla enerji için mücadele etmektedir. Bahsettiğimiz dolaylı soğuk savaşlar birçok yönüyle hukuk içinde yer alır. Ülkelerin dolaylı soğuk savaşlar sırasında faydalandıkları silahlar ise ulusal niteliğinden ödün vermeyen şirketlerdir. Dolayısıyla ülkelerin siyasi egemenlikleriyle birlikte daima ellerinde tutmaları gereken iktisadi egemenlik kavramı –ülkenin enerji bağımsızlığını sağlayan milli nitelikli şirketler aracılığıyla- tam burada devreye girmektedir. Şirketler başka ülkelere enerji ihraç ederken uyguladıkları fiyat politikaları ile ithalatçı ülkelerin endüstrilerine dolaylı fakat etkili müdahalelerde bulunabilmektedir. Kendisini Enerji Hukuku alanında geliştirmiş, birkaç yabancı dil öğrenmiş hukukçular böyle şirketlerin önemli mevkilerinde iş bulabilmektedirler.
Üretim için gerekli enerjiyi ithal ederek karşılama temeli üzerine inşa edilmiş sektörlere sahip ülkeler yavaş yavaş iktisadi egemenliklerini kaybetmektedirler. Ülkelerin iktisadi açıdan yaşadıkları yenilgileri görmek için o ülkedeki sektörleri ayakta tutan kurumların ölçüde milli nitelikte olduğunu araştırmak yeterlidir. Kısaca enerjide dışa bağımlılık olgusunun ülkelerin uzun vadede iktisadi egemenliklerini kaybetmelerine yol açacağını söyleyebiliriz.
Yeraltı enerji kaynaklarını çıkarmak için gerekli teknolojiye sahip olmayan ya da coğrafi olarak yeraltı enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkeler enerjide bağımsızlıklarını sağlamak için yenilenebilir enerji kaynaklarına başvurmaktadırlar. Bilindiği gibi bu kaynaklar esasında Güneş ışığına, suya ve rüzgâra dayanmaktadır. Bu sebeple her ülke sahip olduğu doğal kaynakları ve doğal dengesini muhafaza etmek için elinden geleni yapmalıdır. Ülkeler kendi değerlerini tahrip edebilecek bütün dış müdahaleleri engellemelidirler. Zira enerji kaynağını müdafaa edemeyen ülke yakın zamanda enerjisiz kalacak ve başka ülkelerin enerjisine muhtaç olacaktır. Bundan dolayı ülkelerin enerji politikalarını belirleyen kişilerin enerji hukuku alanına hâkim olmaları çok önemlidir. Gelecekte Enerji Hukuku ile doğrudan ya da dolaylı ilişkili başka alanlarda da asgari bilgi sahibi olan hukukçuların, devletlerin enerji politikaların�� belirleyen önemli mevkilerde yer almasının önünde hiçbir engel yoktur.
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları: Her şeyin her an değiştiği günümüz dünyasında, hukukun bu değişime direnmesinin imkânsız olduğu açıktır. Hukukun bütün dallarının insanlara esas vaat ettiği şey olan “uyuşmazlık çözümü” de gün geçtikçe yenilenmektedir. Bu sebeple ileride hukukçuların ortaya yeni çıkan uyuşmazlık çözümü yollarından daha yoğun şekilde istifade edeceği bir gerçektir. Alternatif ihtilaf çözümü yolları da denen bu usullerin en önemlileri içinde “tahkim”, “uzlaşma”, “arabuluculuk”, “müzakere”, “tarafsız ön değerlendirme”, “vakaların saptanması”, “kısa duruşma” ve “mekik diplomasisi” vardır.
Özellikle uluslararası özel hukuk üzerindeki devlet etkisinin -küreselleşme dolayısıyla- her geçen gün daha da azaldığı düşünülürse; gelecek yıllarda hukukçular, ihtilafa düşmüş taraflar arasında anlaşmayı sağlayarak bütün tarafların kazanacağı çözümler üretilmesine vesile olacaklardır. Bu sebeple ateşli savunmalar yapan avukatların yerini gelecekte masasının başında sakin sakin tarafları dinleyip onları uzlaştıran hukukçuların alacağı kesindir.
Bundan önce aktarmış olduğumuz bilgilerden de anlaşılabildiği gibi, alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemleri birkaç basit temele dayanmaktadır. Bu temeller ise “tarafların gönüllüğü”, “anlaştırıcının taraflara bağlayıcı olmayan tavsiyelerde bulunabilmesi” ve “çözüm yolundan memnun kalmayan tarafların istedikleri takdirde her an mahkemeye başvurabilmeleri” olarak özetlenebilir. Hem ülkemizde geçerli olan hukuk sisteminin(Kara Avrupası Hukuku) getirdiği zorunluluklar hem de halkımızdaki yerleşik hukuk kültürü sebebiyle, bugün için uyuşmazlık taraflarının anlaşma yoluyla sorunlarının çözülmesine sıcak bakmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira halkımız için mahkemeler hala, tarafların birbirlerini “sürüm sürüm süründürdükleri” kurumlardır. Uzlaşma kültürü ve çoğulculuğun gelişmesine paralel olarak hem ülkemizde hem de dünyanın diğer ülkelerinde alternatif uyuşmazlık çözüm yolları daha önemli hale gelecektir.
Bilişim ve Sosyal Medya Hukuku: İnsanlar arasında kurulan bütün ilişkilerin temelinde iletişim yatmaktadır. Günümüzde iletişim kavramının baştan aşağıya değişmesine sebep olan önemli olaylardan en önde gelenleri “internetin icadı” ve “bilgisayar teknolojisinin yaşadığı müthiş gelişme”dir. İnternetin ortaya çıkmasıyla dünya çapındaki iletişimin hızı bir anda artmıştır. İletişim hızındaki devasa artış, aynı zamanda bilişim alanında çok kısa sürede yaşanan muazzam değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bilgisayar teknolojisi, her geçen saniye küçük teknik gelişmelerle ilerlemektedir. Bahsettiğimiz gelişmelerin önümüzdeki yüzyılda da devam edeceği öngörülmektedir.
Yukarıda anlatmış olduğumuz bilgilerin ışığında; iletişimin şekil değiştirmesi, internetin yaygınlaşması ve bilişim teknolojilerine ulaşımın kolaylaşması bilişim sektörünün geçirdiği değişimlerin doğal sonuçları arasında sayılabilir. Bu hususların hukuki yansımaları içinde kişilerin haberleşme haklarından bahsedilebilir. Bir diğer yansıma ise şirketler tarafından kişilere makul ücretler karşılığında internet hizmetine ve bilişim teknolojilerine ulaşım imkânlarının yaratılmasıdır. İleride iletişim hakkı, internete ve bilişim teknolojilerine ulaşım haklarının temel insan hakkı olarak değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Bu hak ve yükümlülüklerin ihlalleri durumunda, Bilişim Hukuku alanına hâkim ve insanların “siber haklarını savunacak” hukukçulara ihtiyaç ortaya çıkacaktır.
Bugün dahi bazı kişiler takma isimlerini kullanarak(mahlasları) sosyal medya üzerinden başka kişilere hakaret edebilmektedirler. Mahkemeler de bu meseleleri değerlendirerek bazı kararlara imza atmaktadırlar. Haberleşme hakkının ve ifade hürriyetinin kötüye kullanımlarından ileri geldiğini söyleyebileceğimiz bu durumlar, Bilişim Hukuku’nun ilgi alanına çoktan girmiştir. Sanal ortamda yaşanan bu hadiseler gelecek yıllarda kesinlikle artacaktır. Bu sebeple önümüzdeki yüzyıl boyunca Bilişim Hukuku’nu iyi bilen kişilerin işsiz kalma ihtimali sıfıra çok yakın olacaktır.
Son yıllarda sık sık duymaya başladığımız “hacking”(korsanlık) faaliyetleri, bugüne kadar alıştığımız hırsızlık tanımını da değiştirecektir. Çünkü sanal korsanlar bilişim teknolojisinde ve internette yaşanan gelişmelerden faydalanarak önemli kurumların bilişim sistemlerine sızmakta ve çeşitli bilgileri çalmakta ya da silmektedirler. İşte “hacker”ların sanal âlemde işledikleri suçların tespit edilmesi ve gerekli cezaların verilmesi için internetten ve bilgisayar teknolojisinden anlayan hukukçulara ihtiyaç duyulacaktır.
Sanal korsanlık faaliyetlerinin dünya çapında artışı aynı zamanda ülkeler arasındaki siber savaşları da beraberinde getirmiştir. Tıpkı savaş bölgelerinde orduların çatışması gibi “ulusal hacker birlikleri”yle ülkeler internet ortamında da birbirleriyle mücadele etmektedirler. Korsanların devlet kurumlarının dijital sistemlerinde bulunan açıkları kullanarak o kurumu sanal âlem üzerinden işgal ettikleri söylenebilir. Bu işgallerin bazen ülkedeki günlük hayata etki edecek sonuçları da olacağı düşünülmektedir. Örneğin korsanlar Nükleer Enerji Tesisinin bilişim sistemine sızıp enerji elde etme sürecini etkileyecek değişikliklerle o ülkede bir nükleer faciaya sebep olabilirler.
Bizim bildiğimiz internet ortamının altında yer alan başka internet katmanları da vardır. Üstelik internetin derin tabakaları yüzeydeki internete kıyasla hiç de masum değildir. Zira “Deep Web” olarak adlandırılan bu internet katmanlarında hukukun suç kabul ettiği bütün faaliyetler vardır. Uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı ve suikast için katil kiralama bu suçlardan en önde gelenlerindendir. Bahsettiğimiz bu derin ve tehlikeli katmanlarda ise Bitcoin denilen ve her geçen gün dünya ekonomisini daha fazla etkileyen bir sanal para birimi geçerlidir. Gelecekte özellikle Bitcoin aracılığıyla yapılan bütün ticaretler açısından Bilişim Hukuku daha önemli hale gelecektir.
0 notes
Link
Zamanda 20 yıl ilerisini gösteren bir sanal gerçeklik gözlüğünüz olsa gördecekleriniz sizi şaşırtır mıydı? YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın: https://goo.gl/dJbNJu Gelecekte çok ilginç şeyler olacak. İşte bugün gelecekte ortaya çıkacak ilginç şeylerin bir parçası olan ilginç mesleklerden bahsedeceğiz. Benim dikkatimi çeken ilk meslek Drone Kuryeciliği oldu. Geçen sene 7 Aralık tarihinde kuryecilik alanında bir ilk yaşandı. Alışveriş devi Amazon tarihte ilk kez drone ile adrese teslimat yaptı. Siparişin teslimatı toplam 13 dakika sürdü. Hani bazı Çin sitelerinden ürün siparişi verip bir yıl bekliyoruz ya… İşte drone dakikalar içerisinde ürünü kapımıza getirebilecek. İşin ilginç tarafı, bu drone’lar tamamen otomatik olarak teslimatı yapıyorlar. Yani drone pilotuna gerek yok. İşte drone kuryeciliği drone’u uçurmakla ilgili olmayıp, rota optimizasyonu, yazılım güncelleme ve arıza giderme gibi teknik meselelerle ilgilenen bir meslek olarak ortaya çıkacak. Favori mesleğim ise Nesli Tükenmiş Hayvanları Geri Getirme Enstitüsü. Çocukluğumdan beri küçük bir dinozorum olsun istiyordum. Hani şu küçük, şirin olanlardan. DNA araştırmaları yapan bilim adamları bunun pek yakında gerçekleşeceğini, fakat bazı türlerin bu anlamda diğerlerine göre daha şanslı olduğunu söylüyorlar. Kısaca açıklamak gerekirse, DNA’sı günümüze kadar iyi korunmuş, yani dış faktörlerden etkilenmemiş hayvanlar daha sağlam aday. Bu da şu demek oluyor, dinozor ve mamut gibi canlıların DNA klonlama ile geri getirilmesi şimdilik imkansız gibi görünüyor. Ama tabi listedeki tüm meslekler bizi bilim kurgu filmlerine götürecek. Heyecanla izleyeceğiniz ve gelecekte hangi mesleği seçmeliyim düşüncelerinize ipucu olacak bu videoyla sizi baş başa bırakıyorum. Bu arada gelecekteki Belgesel Adam galiba YouTube’a devam ediyor. Peki sen gelecekte hangi mesleği seçmek isterdin?
0 notes
Text
Çocuklarımıza aşılamamız gereken 7 beceri
Bugün okullar açılıyor. Öğrenciler başta olmak üzere ailelerde ve öğretmenlerde heyecan dorukta. Tam da yeni müfredatın konuşulduğu günler... Müfredatta ne olmalı ne olmamalı sorusu tartışıladursun, belki de cevap aranması gereken sorular başkadır. Çocuklarımıza dünya ile rekabet edebilecekleri beceriler kazandırabiliyor muyuz? Ve bu temel beceriler neler olabilir?
Çocuklarımız bu 7 beceriyi öğrenmiyorsa gelecekte işleri zor!
Okullar açılıyor. 20 Milyona yakın öğrencimiz öğrenmek için okula gidecek. Eğitimin gündelik politik mevziler üzerinden tartışıldığı bu günlerde bir kere daha hatırlatmak istiyorum: İçeride kim hangi tartışmayı kazanırsa kazansın, asıl yarış dışarıda. O nedenle Türkiye’de yaşayan ve geleceği dert eden herkesin müfredat tartışmalarından kafayı kaldırıp şu soruyu sorması gerek: Çocuklarımıza dünyadaki akranlarıyla daha iyi rekabet edecek becerileri kazandırabiliyor muyuz?
Rekabet koşulları belli!
Daha evvel bu köşede 21. Yüzyıl becerilerini sıralamıştım o nedenle bu sefer sözü Harvard Innovation Lab’de öğrenme ve eğitim üzerine kafa yoran Toni Wagner’e bırakacağım. Wagner, artık klasikleşen Global Achievement Gap adlı çalışmasında global ekonomide başarılı olabilmek için 7 temel beceriye sahip olunması gerekir, diyor. Artık pek çok eğitim sisteminin benimsediği 7 global beceri şunlardan oluşuyor: Eleştirel düşünme, İşbirliği, Zihinsel Çeviklik ve Esneklik, İnisiyatif alma, Sözlü ve yazılı iletişim, Veri analiz ve Tahayyül! Dilerseniz her birini tek tek açalım.
1. Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme Becerisi
Defalarca yazdım, tekrar edeyim: Eleştirmeden, itiraz etmeden yeni bir ürün, hizmet ya da fikir ortaya koyamazsınız! Var olanı olduğu gibi kabul eden birinden, her şeye evet diyen birinden ne mucit olur ne de kaşif. Ol sebep, katma değere dayalı yeni ekonomik üretim yarışında okulların yapması gereken var olanı eleştiren, eski sorunlara yeni çözümler üreten bireyler yetiştirmek. Okullarda eleştiri ve itiraza sınır koymak demek, bu çağda, sefaleti kabul etmek demektir. Öyle olmasaydı OECD gibi kalkınma odaklı bir kuruluş ‘eleştirel düşünme ve problem çözme becerisi’ adlı bir testle tüm üye ülkelerdeki gençleri ölçer miydi? Evet itiraz da ekonomik bir girdi artık…
2. Hayatın farklı katmanları arasında işbirliği kurma becerisi
Hayatımız her gün biraz daha karmaşıklaşıyor. Göçlerle, global ısınma gibi doğal afetlerle ve tabii ki sosyal paylaşım ağları gibi global bağlarla hayatımız her zamankinden daha fazla birbirine eklemlenmiş durumda. O nedenle farklı katmanlar arasında işbirliğini arttırmak her zamankinden daha hayati bir ihtiyaç. Önümüzdeki dönemde farklı kültürlerden ve hayatın farklı katmanlarından gelen bireyler arasındaki işbirliğini arttıracak kişilere ihtiyacımız her zamankinden fazla olacak. Türkiye gibi zaten kendi içinde ciddi toplumsal güven krizi yaşayan bir toplumda bu beceri ayrı bir aciliyet taşıyor. Herkesin kendi toplumsal katmanı içine sıkıştığı bu girdaptan kurtulabilmemiz için başta okullarda olmak üzere çocuklarımıza işbirliği becerisini kazandırmamız gerekiyor. Hem ekonomik hem beşeri bir aciliyet bu.
3. Zihinsel Çeviklik ve Esneklik
Tek bir meslekle bir ömür geçirmek artık tarih oldu. Meslekler de bireysel ilgiler de hızla değişiyor. Bugün doğan bir çocuk en az üç meslek değiştirecek (Gerçi kimi uzmanlar 7 meslek diyor ama o başka bir tartışma!) Ve bugün var olan mesleklerin önemli bir kısmı o çocuk iş hayatına başladığında ortada olmayacak. Teknolojinin bu kadar hızla değiştiği bir çağda bu değişen hayata hızlı ve uyumlu bir şekilde müdahil olmak ayrı bir beceri. Ben bu beceriye zihinsel esneklik diyorum, Wagner ise çeviklik demiş. Tek bir fikre sonuna kadar bağlananların, fikir değiştirmeyi bir nevi eziklik olarak görenlerin çok zor elde edebileceği bir beceriden söz ediyoruz. Bizim biraz da sınav sistemi ile beslenen ‘tek bir doğru’ hastalığımız çocuklarımızın zihinsel çeviklik ve esneklik becerisi kazanmasının önündeki en büyük engel. Ama eğer başta okullarda çocuklarımıza hayata yaklaşırken bu zihinsel çevikliği kazandıramaz isek, geçmişte çakılı kalmış bireylerle yeni ekonomide rekabet etmemiz mümkün olmayacak.
4. İnisiyatif Alma ve Girişimcilik
Aslında Mevlana bu beceriyi en güzel şekilde anlatmıştı: Dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Yeni şeyler söyleyebilmek için yeniliklere açık olmamız, bunun için de inisiyatif almak, adım atmak gerek. Sesini çıkartanın susturulduğu bir ortamda inisiyatif almak zor, yeni bir şeye girişmek daha da zor. Ama içinde bulunduğumuz global rekabet ortamında tutunabilmemiz için çocuklarımıza başta okulda inisiyatif almayı öğretmemiz gerek. Çünkü çocuklar erken yaşta bu beceriyi almayınca sonrasında ne inovasyon yapacak cesarete sahip oluyorlar ne de yeni bir girişimi hayata geçirecek özgüvene ulaşıyorlar.
5. Sözlü ve Yazılı İletişim
Sanırım anlaşılması en kolay beceri bu. Kendini ifade edemeyen, bunu gerektiğinde bir metne dökemeyenler zaten her devirde oldukça zorlanıyordu. Ancak içinde bulunduğumuz yoğunlaştırılmış medya çağında insanların dikkatini çekmek her zamankinden daha çok beceri gerektiriyor. O nedenle bu çağda başarılı olmak için başta okullarda olmak üzere çocuklarımıza kendilerini ifade etmeyi ve okuduklarını anlamayı öğretmemiz gerek. Bu konuda elimizdeki veriler maalesef durumumuzun iyi olmadığını gösteriyor. Anadilini hakkıyla kullanamayan bireylerden oluşan bir sistemde insanların ne birbirini anlamasını ne de bir işbirliğinde başarılı olmasını bekleyebiliriz. İletişim, adı üstünde, olmazsa olmaz.
6. Bilgiye Ulaşma ve İşleme Becerisi
Biliyorsunuz içinde bulunduğumuz yeni devrin bir diğer adı, bilgi çağı ya da bilgi ekonomisi. Her zamankinden daha çok bilgi var artık hayatımızda. O yüzden bilgiyi akılda tutmanın, ezberi sınavlarla yüceltmenin hiçbir karşılığı yok artık, çünkü artık o işi internet yapıyor. Son müfredat tartışmasında da gördüğümüz gibi, okulu içerik aktarma mekanizması olarak gören yaklaşımın miyadı doldu. Bu çağda ihtiyaç duyulan beceri bilgiye hızlı bir şekilde ulaşmak ve daha da önemlisi pek çok farklı kaynaktan elde edilen bilgiyi etkili bir şekilde analiz etmek. Bilgi hamallığına değil, bilgi işleme ustalığına ihtiyacımız var.
7. Meraklanma ve Hayal Kurma Becerisi
Bir Türkiye Hayali kitabında detaylıca örneklendirdiğim gibi hayal kurmakla başlıyor her ilerleme. Merak etmeyen, hayal kurmayanların bu yeni sistemde bir değer ortaya koymaları mümkün değil. O nedenle çocuklarımıza soru sormayı, ayakları yere basmayan hayaller kurmayı öğretmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu amaçla okulun yapması gereken tek şey gölge olmaktan vazgeçmek. Çocuklarımızın tahayyül dünyasına yasaklarla çeper örmekten vazgeçip, onların hayallerini özgür bıraktığımız zaman var ya…
Özetle diyeceğim şu. Hamaseti bırakıp bu 7 beceriyi çocuklarımıza ister okulda ister evde nasıl kazandırırız sorusuna yanıt aramamız gerek. Söz konusu olan hepimizin geleceği.
0 notes