Tumgik
#hanefi ilmihali
ismailaganet · 2 years
Text
Şer'î Hükümler (2. Bölüm) - Mızraklı İlmihal 43: Ahmed Polat Hoca Efendi
Şer’î Hükümler (2. Bölüm) – Mızraklı İlmihal 43: Ahmed Polat Hoca Efendi
Ahmed Polat Hoca Efendi bu haftaki ”Mızraklı İlmihal” dersinde, şer’i hükümleri anlatıyor. Ahmed Polat Hoca Efendi, bu derste de geçen derste anlatmış olduğu şer-i hükümlerin maddelerini açıklamaya devam ediyor. Müstehabın lugat ması olarak sevilen şey olduğunu fıkıh ıstılahında ise Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellem) Efendimizin hayatı boyunca bir kaç kez yaptığı şeyler olduğunu daha sonra…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
selsebil · 2 years
Text
Bir abimiz var elinde bazı kitaplar var kitapçılık yapıyordu ama işi bırakacağı için piyasanın altında satıp gelirini vakıftaki talebe kardeşlerimize yardım olarak vermek istiyor.
📌 5 kitap üzeri alana kendisi de hediye kitap koyacağını söyledi zaten gelir talebelere gideceği için kargo da alıcıya ait bunu da belirteyim.
📌Sadece büyük ciltli tefsirlerde kargoyu kendisi karşılayabilir.
📌Ayrıca henüz açılmamış kolileri de var istediğiniz başka kitaplar varsa sorabilirsiniz.
Şuan ki liste:
Buluğul Meram Selamet Yolları 4 cilt 300₺
Fetavayi Hindiyye (Hanefi Fıkhı) (Akçağ) 550₺El Camiu Li Ahkamil Kur’an Tefsiri (Buruc) 900₺
el İhtiyar Fıkıh (Muallim Neşriyat) 200₺
Makalatul Kevseri (Rıhle kitap) 100₺
Büyük Şafii İlmihali (dua yayıncılık) 65₺
Dinde Deformistler 1-2 (kitapkalbi yayıncılık) 60₺
Kuranı Mübin ve Kelime Manalı Meali Alisi 1-2 (Ahıska yayınevi) 100₺
Ehli Sünnetin Müdafaası (Bedir yayınevi) 100₺
Şifai Şerif (Beyzade yayın) 120₺
Kitabüt Tevhid (arapça) 200₺Ahkam Hadisleri 1-2 (Kayıhan) 150₺
M.Zahid Kotku Hadislerle Nasihatler 1-2 (Server yayınları) 60₺
M.Zahid Kotku Ehli Sünnet Akidesi 40₺
M.Zahid Kotku Tezkiretül Evliya 40₺
Süneni Ebu Davud Kitabul Edeb (Şamil yayıncılık) 110₺
Kadınlara Mahsus Haller (İsmailağa yayın) 50₺
Ehli Sünnet Akaidi (İsmailağa yayın) 50₺Ehli Sünnet İtikadı (Bedir yayınevi) 35₺
7 notes · View notes
derdiderun · 3 years
Note
Hayırlı vakitler. Yatsı namazını sabaha kadar geciktirerek kilarsak olur mu. Yatsı namazı için vakit tam olarak ne zmn biter?
(Ne kadar geç kilarsak daha iyi olur diye söylentiler var.)
Hayırlı vakitler
Bahsettiğin vitir namazı olabilir mi. Vitir namazı hakkında: "Her kim gecenin sonunda kalkamayacağından korkarsa, vitir namazını gecenin evvelinde (yatmadan önce) kılıversin! Gecenin sonunda (imsaktan önce) kalkacağını ümit eden de vitri gecenin sonunda kılsın! Zira gecenin sonunda kılınan namaz şahitlidir, bu daha faziletlidir." (Müslim, Sahih; 755)
Yatsı namazını ise Hanefi mezhebine göre; Gecenin üçte birine kadar tehir etmek müstehaptır. Gecenin yarısına kadar tehir edilmesi mübahtır. Özür bulunmadıkça sabah namazı vaktinin gelmesinden öncesine kadar tehir edilmesi mekruhtur. (Sualli Cevaplı İslam Fıkhı, Büyük İslam İlmihali , Nimetü'l İslam)
Gecenin Üçte Biri: Mesela diyelim ki güneş 16:45’te batmakta, imsak vakti de 05:34’tür. Aradaki süre yaklaşık 13 saattir.
Buna göre gecenin üçte birlik bölümü saat 16:45 ile 21:15,
üçte ikilik bölümü, 21:45 ile 01:45,
seher vakti ise 01:45 ile 05:34 arasıdır.
Müstehabın Hükmü: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan azarlanmaz.
Mübah’ın Hükmü: Mübah’ı yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.
12 notes · View notes
ilahiyatuzmani · 4 years
Text
*🖋️SUAL; Ayakta idrar yapmanın hükmü nedir? Hanefi mezhebine göre açıklarmısınız ?*
CEVAP; Hz. Peygamber aleyhisselam , küçük abdest bozma konusundaki davranışları ile ilgili rivayetler, küçük abdesti (bevli) çömelerek yapmanın İslâm adabından olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bir engel olmaması halinde ayakta idrar yapmak mekruh kabul edilmiştir
*📚KAYNAK; (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtar, I, 229).*
CEVAP 2 ; “Rüzgara karşı, bir özür yokken ayakta, karınca ve benzeri böceklerin yuvalarına, abdest ve gusül alınacak sulara işemek mekruhtur.”
*📚KAYNAK; (Büyük İslam İlmihali)*
EK BİLGİ; Zira ayakta idrar yapılırken idrar sıçramasından korunmak güçtür. Oysaki Peygamber Efendimiz aleyhisselam idrardan sakınmayı emretmiş; kabir azabının çoğunun idrar serpintisinden dolayı olacağını haber vermiştir
*📚HADİSİ ŞERİF; (Buhârî, Vudû 55, 56; İbn Mâce, Tahâra 26).*
Bedene idrar değerse o uzuv yıkanır , elbiseye gelirse , bir el ayasını geçerse namaz sahih olmaz.
8 notes · View notes
kardesder · 3 years
Text
Vekalet nedir? Kurban vekaleti nasıl verilir?
https://www.kardesder.com/vekalet-nedir-kurban-vekaleti-nasil-verilir-57537.html
Vekalet nedir? Kurban vekaleti nasıl verilir?
Vekâlet nedir?   Şer’an vekâlet, Hanefilere göre caiz ve malum olan bir tasarruf hususunda insanın kendisinin yerine bir başka kimseyi ikame etmesinden ibarettir veya tasarruf ve korumanın(hıfzın) vekile havale edilmesidir.   Rüknü: Hanefilere göre vekâletin rüknü icap ve kabuldür. İcap “asil” diye de bilinen müvekkil’in: “Ben, bu iş için seni vekil kıldım” veya “ Şunu yap” yahut “ Şunu yapmak için sana izin veriyorum” ve benzeri sözler söylemesidir. Kabul ise vekil tarafından olup; “Kabul ettim” ve bunun yerine geçecek sözler söylemektir. Kabule delalet eden her bir fiil ile de kabul gerçekleşir. Kabulün lafız olması şartı yoktur. Çünkü tevkil (vekil tayin etmek), bir mübah kılma ve bir (hacri) kısıtlamayı kaldırmadır. Vekâletin hemen (fevren) veya daha sonra (terahi ile) kabul edilmesi ittifakla caizdir. Çünkü Peygamber a.s ‘in tayin ettiği vekillerin bu kabulleri onların fiilleriyle olmuştu ve kendilerini vekil tayin etmesinden sonra bir zaman fasılası ile gerçekleşmişti.   Meşruluğu: kitap, Sünnet ve İcma ile caizdir. Kitaba göre caiz oluşunun delili şanı yüce Allah ’ ın Ashabı Kehf’in kendi aralarında söylediklerini naklettiği şu ayettir: “ Şimdi siz birinizi bu gümüş paranız ile şehre gönderin de baksın, hangi yemeği daha temiz bulursa ondan size bir rızık alıp getirsin.” (Kehf,19) Bu ayet alışveriş konusunda vekâlettir.   Sünnetten meşruluğuna delalet eden birçok hadis-i şerif vardır. Hâkim b.Hizam’ı kurbanlık almak üzere vekil tayin ettiği gibi, Urve el-Bârikîyi de bir koyun almak üzere vekil tayin etmiştir. (Prof. Dr. Vehbi Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansikolpedisi c.6.s 214)   İslam hukuk literatüründe vekâlet akdine hac, kurban, zekât, kefaret gibi mali yönü bulunan ibadetlerin ifasında veya evlenme, boşanma, satım, dava, şirket, sulh, vasiyet, hibe gibi tek veya iki taraflı borç ilişkilerinin kurulması veya sonuç doğurmasında sıkça başvurulur. (DİB İslam İlmihali s.405)   Kurban Kesmek İçin Vekâlet Vermek   Hanefi ve Şafii mezhebine göre, kurbanı mümkünse sahibinin kesmesi daha faziletlidir. Fakat vekâlet vermek de caizdir. Bir kimse bir başkasını kendi yerine kurbanını kesmesi için sözle, mektupla veya telefon gibi vasıtalarla vekil tayin edebilir. "Benim yerime al ve benim yerime kes" denildiğinde, vekil tayin edilen kimse, kurbanı alır ve o kimse adına keser. Nitekim Hz. Ali (r.a) Hz. Peygamber (sav)'e vekâleten onun kurbanını kesmiştir.   Kurban kesmenin vakti; Hanefi mezhebine göre, kurban kesme zamanı; bayramın birinci günü tan yerinin ağarması ile başlar, üçüncü gün güneş batmadan az önceki zamana kadar devam eder. (Asrımız Meselelerine Fetvalar, Reyhanî Yayınları)   Yardım kuruluşuna, derneğe, vakfa ve bir şahsa vekâletle kurban kestirmenin hükmü nedir? Kişinin bir şahsa vekâlet verebileceği gibi, dernek, vakıf veyahut vekâletle kurban kesen, güvendiği herhangi bir kuruma da verebilir. Doğrusu, bir kimseye sözlü vekâlet verecek ise şu lafızları kullanması daha uygun olur: “ Kurbanımı kesmeye ve kestirmeye seni vekil tayin ediyorum”. Bu şekilde vekil verdiği kişi gereken durumlarda üçüncü şahsa rahatça vekâlet verebilir.  Bu husus ile ilgili deliller vekâlet nedir kısmında yer almaktadır.   Kurbana kaç hisse katılabilir?   Kesmesi vacip olan kurban, ya bir koyundur veya sığır veya deveden olan bedeninin yedide biridir. Buna bedene denilmesi, onların vücudunun büyük olmasıdır. Bedeneyi beraber kesen yedi kişiden birisinin hissesi, yedide birden daha az olursa, hiçbirisinin kurbanı caiz olmaz.   Kurbanını başkasına kestirmenin hükmü nedir?   Kendi eliyle kesmesi de mendubtur. Yok, eğer kesmesini bilmiyorsa, kendisi hazır bulunur, kendisi kestiğinde hayvanın murdar olmaması için bir diğerine kesmeyi emreder.   Kurban kesimine şahit olmanın hükmü nedir?   Kerhî, imrân bin Hüseyn'e isnadla şu hadisi rivayet etmiştir: Rasulullah Hz. Fatma'ya, “kalk kurban kesilirken hazır bulun. Zira senin kurbanından akan ilk damla senin işlemiş olduğun günahları setr eder” (yani affettirir). Ve de ki: Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur, böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. (En’am: 162-163)'de buyurmuştur   Vefat etmiş birine sevabını bağışlamak üzere kurban kesilir mi?   Ölüm, ölünün Allah'a yaklaşmasına engel olmaz. Zira ölünün yerine sadaka vermek ve onun yerine hac yapmak caizdir. Hem de Rasulullah (s.a.v.) tan sahih olarak rivayet edilmiştir ki, Rasulullah birisi kendi yerine, birisi de ümmetinden kurban kesmeyenlerin yerine olmak üzere iki koç kurban etmiştir. Ümmetinden kurban kesmeden ölenler de buna dâhildirler.   Vefat eden bir kimse için kesilen kurbanda, kesen kişi istediği gibi tasarrufta bulunabilir mi, kesilen kurbanın sevabı kimin olur?   Birisi, ölen bir kimsenin yerine bir kurban kesse, kendi kurbanında nasıl işlem yaparsa, onun kurbanında da aynı işlemi yapar. Ama sevap ölünün, mülkiyet de kesenindir.   Vefat edenin yerine kestiği kurbandan kesen yiyebilir mi?   Ölünün yerine kestiği kurban eğer ölünün emri ise, ondan yenilmez. Yok, eğer ölünün emri ile değilse, ondan yiyebilir. Birisi bu senenin, diğeri de önceki yıllara dönük kurban kesmeye niyet etmişse hüküm ne olur?   Hakikaten bilindi ki, ortaklardan hepsinin Allah'a yaklaşmayı kastetmeleri şarttır. Bu, şunu da kapsamına alır ki, birisi aynı senenin kurbanını irade etse, diğerleri ise, geçmiş yılların kurbanını irade etseler, aynı senenin kurbanını irade edenin kurbanı caiz, diğerlerininki bâtıldır. Çünkü diğer ortaklar nafile kurban kesmiş olmaktadırlar. Onların hepsinin kurbanın etini tasadduk etmeleri de gerekir. O senenin kurbanını niyet eden kimsenin de kurbanın etini yememesi, hepsini tasadduk etmesi gerekir. Zira onun hissesi de bedenenin etinde şayidir.   Kesilen kurbanın taksimi hangi şekilde olması sünnettir?   Kesen zengin de olsa ondan yiyebilir ve onu evi için alıkoyabilir. Zira Peygamber (s.a.v.) kurban etini eve alıkoymayı nehyettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Kurban etlerinden yiyiniz, yediriniz ve eviniz için alıkoyunuz.” Bu hadisi, Şeyheyn ve Ahmed b.Hanbel rivayet etmişlerdir. (Kaynak: İbn Abidin, Kurban Babı)
5 notes · View notes
Text
MEHDİYETİ GÜNDEME GETİRMEK LİNÇ KONUSU OLMAMALI
Tumblr media
Müslüman Bir Ülkede Mehdiyet Gerçeğini Gündeme Getirmenin Bir Linç Konusu Olması Ve Bunun Normal Karşılanması Son Derece Vahim Bir Durumdur!!!
Uluslararası Savunma ve Danışmanlık şirketi SADAT’ın başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı’mızın Askeri Başdanışmanlığı görevlerini de yürütmekte olan Sayın Adnan Tanrıverdi’nin, Hz. Mehdi konusuyla ilgili olarak yapmış olduğu bir açıklama, geçtiğimiz günlerde medyada geniş yer almış ve önemli gündem oluşturmuştur. Açıklama şöyleydi:
"Ümmette bir şuur oluşacak.
Bugün soruyoruz, İslam birliği olacak mı? Olacak.
Nasıl olacak? Ne zaman olacak? MEHDİ HAZRETLERİ GELDİĞİ ZAMAN olacak. Amenna ve Saddakna.
MEHDİ HAZRETLERİ NE ZAMAN GELİR? ALLAHU TEALA BİLİR.
Peki bizim bir işimiz yok mu? Ortamı hazırlamamız gerekmez mi?
İşte ASSAM Bunu yapıyor."
(https://www.habererk.com/sadatin-kurucusu-adnan-tanriverdi-mehdi-gelecek-ortami-buna-gore-hazirlamaliyiz-video,10739.html)
Kendisinin haberde geçen, HZ. MEHDİ’NİN GELİŞİNİ BEKLEDİĞİ VE BUNUN İÇİN HAZIRLIK YAPTIĞI ŞEKLİNDEKİ BU SAMİMİ İFADELERİ ÜZERİNE, bir kısım yazılı ve görsel medya ile sosyal medya mecralarında, haddini aşan ve insaf sınırlarını zorlayan birçok haksız haber ve yoruma yer verilmiştir. Hemen akabinde ise, gene aynı medya kanallarında bu kez de Sayın Tanrıverdi’nin görevinden istifa ettiğini bildiren bazı haberler yer almıştır.
Adnan Tanrıverdi Ağabeyimiz Görevine Geri Dönmelidir!
Haberlerde bahsi geçen bu istifa konusunda henüz Sayın Cumhurbaşkanımızdan veya devletin diğer resmi kanallarından bir doğrulama gelmemiş olmasına rağmen, eğer bu haberler gerçek ise; Sayın Adnan Tanrıverdi'nin Mehdiyeti müjdeleyen açıklamalarının istifa kararına hiçbir gerekçe oluşturmadığını düşündüğümüzü belirtmek isteriz. Değerli ağabeyimizin bu kararını acilen geri almasını rica ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızdan da, vatanımıza, milletimize bundan sonra da çok önemli katkıları olacağına inandığımız böyle kıymetli, dava adamı bir komutanımızın yeniden şanına uygun göreve getirilmesi yönünde müdahil olmalarını istirham ediyoruz.
Çünkü;
Mehdiyet konusu, en başta Peygamberimiz (sav) olmak üzere birçok peygamberin ve İslam aliminin yüzyıllar öncesinden haber verdiği, önemini zikrettiği, alametlerini ve o dönemde yaşanacak olayları en ince detayları ile birlikte tarif ederek Müslümanları müjdelediği kutlu bir olaydır.
Peygamberimiz (sav)’in sahih kaynaklarda yer alan hadislerinde, ahir zamanda dünyanın pek çok fitne ve bozulma ile sarsılacağı, yeryüzünün adaletsizlikle dolacağı, dünya üzerindeki Müslümanların büyük acılar çekeceği; ancak sonrasında Hz. Mehdi’nin zuhuru ile dünya üzerindeki bozulmaların durulup, dünyanın yeniden huzur ve mutluluğa kavuşacağı, İslam aleminin birlik olacağı anlatılır. İşte “Mehdiyet” Müslümanların birleşip dayanışmalarının, yani İttihad-ı İslam’ın bir diğer adıdır. Mehdiyet bu yönü ile her dönemde Müslümanları heyecanlandırıp, onlara şevk veren bir unsur olmuştur.
Hz. Mehdi, yüzyıllardır İslam ümmeti tarafından beklenmektedir. Ancak gerek geçmiş alimlerin izah ve yorumlarından, gerekse günümüzde ve yakın geçmişte yaşayan İslam alim ve mütefekkirlerinin açıklamalarından ve tariflerinden HZ. MEHDİ'NİN ÇIKIŞININ İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEME DENK GELDİĞİ anlaşılmaktadır. Nitekim rivayetlerde Hz. Mehdi'nin çıkış alameti olarak bildirilen olayların pek çoğunun son birkaç on yıl içinde, aynen ve kısa aralıklarla ardarda gerçekleşmesi BU BÜYÜK ŞAHSIN VAZİFEYE BAŞLAMIŞ OLDUĞUNUN VE ZUHURUNUN DA YAKIN OLDUĞUNUN açık bir göstergesidir.
Mehdiyete Her İnanan, Müjdeleyen İstifaya Mecbur mu Kalacaktır?
Gerek Ehli Sünnet gerek Şia mezheplerinde, Hz. Mehdi'nin zuhuru haktır. Her iki mezhebin alimleri de Peygamber Efendimiz'den (sav) aktarılan yüzlerce sahih hadisle Hz. Mehdi'nin özelliklerini, geliş zamanını ve çıkış alametlerini detaylarıyla haber vermişlerdir. Bu alametlerin çok büyük bir bölümü de, içinde bulunduğumuz dönemde, son birkaç on yıl içinde tam da hadislerde tarif edildiği gibi, mucizevi bir biçimde meydana gelmiştir.
DOLAYISIYLA, EKSER ÇOĞUNLUĞU MÜSLÜMAN VE EHLİ SÜNNET İNANCINDA OLAN ÜLKEMİZDE, BİR KİMSENİN, PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN MEHDİYET HAKKINDAKİ SAHİH HADİSLERİNE İNANDIĞI, HZ. MEHDİ'NİN GELİŞİNİ COŞKUYLA BEKLEDİĞİ VE İNSANLARI DA HZ. MEHDİ'YLE MÜJDELEDİĞİ VE ŞEVKLENDİRDİĞİ İÇİN GÖREVİNDEN İSTİFA ETMESİ GEREKİYORSA O ZAMAN NEREDEYSE BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU MÜSLÜMAN VE SÜNNİ İNANCA SAHİP TÜM DEVLET MEMURLARIMIZIN DA YA MEHDİYET İNANÇLARINI DİLE GETİRİP İSTİFALARINI SUNMALARI YA DA BU İNANÇLARINI GİZLEYİP SUSMALARI VE KENDİLERİNE SAKLAMALARI GEREKİR. ÜLKEMİZ GİBİ BİR İSLAM ÜLKESİNDE İNSANLARIN PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SAHİH HADİSLERİNDE HABER VERDİĞİ BİR KONUYU, MEHDİYETİ DİLE GETİREMEMELERİ, ANLATAMAMALARI, HATTA GİZLEMEYE, BAHSİNİ HİÇ AÇMAMAYA MECBUR KALMALARI TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ SON DERECE VAHİM VE DEHŞET VERİCİ BİR DURUMDUR.
Hz. Mehdi'nin Ahir Zamanda Gelişi Dört Mezhepte de Haktır
Ehli Sünnet mezhepleri olan Hanefi, Hanbeli, Maliki ve Şafi mezheplerinin hepsi, Hz. Mehdi’nin gelişinin hak olduğunu bildirmektedir.
��� Hanefi Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:
Tumblr media
“Deccal’in, Yecüc ve Mecüc’ün çıkması, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa (a.s.)’ın gökten inmesi ve sahih haberlerin getirdiği diğer kıyamet alametleri haktır ve olacaklardır. Kıyametin büyük alametlerinden daha başkaları da vardır. Örneğin MEHDİ (A.S.)’IN GELMESİ gibi. Bütün bu olaylar sahih haberlerin getirip söylediği gibi haktırlar ve gerçekleşeceklerdir.” (Fıkhu’l Ekber Tercümesi, İmamı Azam Ebu Hanife, Hazırlayan Ali Rıza Kaşeli, s. 99)
– Şafii Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:
Tumblr media
Kıyamete yakın bir zamanda HZ. MEHDİ (A.S) diye anılan Müslüman bir kumandan çıkacak ve Müslümanların imanlarını tazeleyip, yeryüzünde yaygın bir halde bulunan zulüm ve tecavüzleri kaldırıp yerine hak ve adaleti yerleştirecektir. Birçok hadis ve akide kitaplarında açıkça ifade edildiği gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışını müteakip, Deccal diye anılan bir kumandan çıkar, kumandası altında yetmiş bir muharib (savaşçı) ile İslami faaliyeti durdurmak için harekete geçer ve bunun neticesinde Müslümanlarla çarpışır, önce her ne kadar galip gelirse de, neticede mağlup olacaktır. (Büyük Şafii İlmihali, Halil Günenç, ilaveli 2. baskı, s. 23)
– Maliki Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:
Tumblr media
İmam Malik’in en önemli eseri olan El Muvatta’da da Hz. İsa (a.s.)’ın ikinci kez yeryüzüne gelişine ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna dikkat çekilmektedir. (El Muvatta, İmam Malik, cilt II)
– Hanbeli Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:
Tumblr media
"Yeryüzü zulümle dolacaktır. Daha sonra EHL-İ BEYT’İMDEN OLAN BİRİSİ (HZ. MEHDİ) zuhur edecek yedi veya dokuz yıl hüküm sürecek ve yeryüzünü tekrar adaletle dolduracaktır."(Müsned-i Ahmed, c.3, s.28, Musnedat-u Ebi Said-il Hudri babında Mehdi ile ilgili bir takım hadisler zikredilmiştir; Yenabi-ul Mevedde, c.2, s.228)
Ayrıca, ünlü Hanbeli alimlerinden Mer'i bin Yusuf el Hanbeli, Hz. Mehdi'nin özellikleri ve çıkışının alametlerini Fevaid-ül Fikri fi Zuhur il Muntazar isimli eserinde anlatmıştır.
Mehdiyet, Ehli Sünnet'in En Temel Kaynaklarından Kütüb-ü Sitte'de Yer Almaktadır
Tumblr media
Ehli Sünnet itikadının en temel kaynaklarından Kütübü Sitte'de, yani 6 sahih hadis kitabında Mehdiyet konusuyla ilgili pek çok hadis bulunmaktadır
Mehdiyet konusu Ehli Sünnet'in Kuran'dan sonraki en temel ikinci kaynağı olan Kütüb-i Sitte içerisinde; Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbni Mace gibi sahih kaynaklarda yer almıştır. Kütüb-ü Sitte dışındaki diğer muteber Ehli Sünnet hadis kaynaklarında da Mehdiyetle ilgili pek çok sahih hadis rivayet edilmektedir. Kütüb-ü Sitte içerisinde yer alan Peygamberimiz (sav)’in hadislerinden bazıları şöyledir;
Rasulullah (sav)’e sordu, buyurdular ki: ‘’ÜMMETİMİN ARASINDAN MEHDİ ÇIKACAKTIR, beş veya yedi veya dokuz yaşayacaktır’’ Ebu Said diyor ki: Bu müddet nedir? Diye sorduk. Rasulullah (sav) ‘’Senedir’’ buyurdu ve şöyle devam etti: ‘’Bir kimse mehdiye gelecek ve Ey Mehdi bana ver ban aver diyecek,Mehdi de onun elbisesinin eteğiyle taşıyabileceği kadar eteğini dolduracaktır. (Sünen-i Tirmizi, Fitneler Bölüm 52, 2232)
"Eğer (dünyanın sonuna) bir gün kalsa bile zulümle dolan dünyayı adaletle doldurması için benim EHL-İ BEYT’İMDEN OLAN BİRİSİ mutlaka gönderilecektir." (Sahih-i Ebu Davud, Kitab-ul Mehdi, c.2, s.207; El-Beyan, s.59; Nur-ul Ebsar, Şeblenci, s.156)
"Va’dedilmiş MEHDİ BENİM EHL-İ BEYT’İMDEN ve Fatıma’nın (a.s) evlatlarındandır." (Sahih-i İbn-i Mace Bab-u Huruc-ul Mehdi, c.2, s.207)
"Bizim MEHDİ’MİZ çıkık alınlı ve ince burunludur. Zulümle dolduktan sonra yeryüzünü adalet ile dolduracaktır. O, yeryüzünde tam yedi yıl hükümet edecektir." (Sahih-i Ebu Davud, c.2, Kitab-ul Mehdi, s.208)
"VA’DEDİLMİŞ MEHDİ benim Ehl-i Beyt’imdendir. Allah-u Tealâ onun için gerekli şartları bir gecede hazırlar." (Sahih-i İbn-i Mace, c.2, Bab-u Huruc-ul Mehdi, s.519)
Hz. Mehdi Hakındaki Hadisler Mütevatirdir
Hadis imamları Hz. Mehdi hakkındaki hadislerin "MÜTEVATİR" olduğunu bildirmişlerdir. Bunun anlamı şudur:
MEHDİYET HAKKINDA AKTARILAN HADİSLER, BU KONUDA YALAN SÖYLEMEK KASTIYLA ARALARINDA ANLAŞMALARI TEKNİK OLARAK MÜMKÜN OLMAYAN KİŞİLERDEN, PEK ÇOK FARKLI KANAL VASITASIYLA HADİS ALİMLERİNE ULAŞMIŞTIR.
"TEVATÜR", KELİME ANLAMI OLARAK "KUVVETLİ HABER, İÇİNDE YALAN İHTİMALİ OLMAYAN VE BİR CEMAATE DAYANAN KUVVETLİ HABER" demektir. (Büyük Lugat-Tür-Dav, 3003)
Hadis bilimcilere göre; bir haber birçok kişi tarafından rivayet edilmişse ve bu ravilerin biraraya gelip, haber uydurmaları, durumları itibarıyle mümkün değilse buna "mütevatir" haber denilir. Birçok İslam alimi, Peygamberimiz (sav)'in Hz. Mehdi ile ilgili hadislerinin mütevatir olduğunu bildirmiştir.
Alimlerimizin, mütevatir hadisleri reddetmenin Peygamber (sav)'in sözünü reddetmek anlamına geleceği yönündeki ifadeleri de dikkate alındığında Mehdiyet inancının dinimizdeki yeri ve önemi daha iyi anlaşılır.
Mehdiyet konusundaki hadislerin TEVATÜR DERECESİNDE oldukları en ünlü İslami kaynaklarda bildirilmektedir:
İbni Hacer Askalani Fethü'l-Bari'de; Mehdi'nin bu ümmetten olacağı ve Hz. İsa (A.S.)'nın onun arkasında namaz kılacağına dair hadisler tevatür etmiştir, der. Şevkani de İsa'nın ineceğine dair hadislerin sayısının 29'a ulaştığını söyleyerek, bunları bir bir nakletmiş ve sonunda: "Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki, beklenen Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında hadisler ve İsa'nın inmesine dair hadisler mütevatirdir" demiştir. (Sünen-i İbn-i Mace 10/338)
Mehdi'nin geleceğine dair olan sahih hadisler tevatür niteliğini taşımaktadır. (Kıyamet Alametleri, El Berzenci, s. 193)
Onların zannına göre, Mehdi vefat etti; geçti gitti... Halbuki, bu babda (konuda) gelen sahih hadis-i şerifler meşhurdur. Hatta, tevatür-ü manevi derecesinde olup, taifenin sözlerini tekzip etmektedir. (Mektubat-ı Rabbani, 2/250)
Mehdi'nin geleceğine dair Resulullah (sav)'dan tevatür düzeyinde birçok hadis rivayet edilmiştir... (Eb'ul-Hasan Muhammed b. Hasan el-Überi Sicistani, Menakıb'üş-Şafii/Dr.G.Hüseyin Tacirineseb, Mehdilik ve İmam Mehdi, s. 88 ve 405)
Mehdi'nin varlığı ve ahir zamanda zuhur edeceği, Peygamber ailesinden ve Fatıma oğullarından oluşu, tevatür ölçüsüne ulaşan hadislerle açıklanmıştır ve BU HADİSLERİ İNKAR ETMENİN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR... Tevatür ölçüsünü aşan, doğru ve açık hadislerde, Mehdi'nin Fatıma soyundan olup, dünya sona ermeden zuhur edeceği, zulüm ve haksızlıkla dolmuş olan dünyaya, adalet ve hakkaniyet getireceği, onun zamanında İsa Mesih'in gökten ineceği ve onun önderliğinde namaz kılacağı kanıtlanmış bulunmaktadır. (Şerif Muhammed b. Resul Berzenci Medeni, el-işae, s.184 ve 305 / Mehdilik ve İmam Mehdi, s. 328)
Kıyamet gününün en büyük alametlerinden birisi de, hakkında tevatür derecesini aşacak derecede hadis bulunan bir kişinin zuhur edeceğidir. Birçok hadis hafızları, Mehdi'nin Peygamber (sav) soyundan olduğunu kabul etmişlerdir, böyle mütevatir bir konuyu görmezden gelmek yakışık almaz. Hak ehlinin inancına göre Mehdi, İsa Mesih'ten ayrıdır. Mehdi, Mesih'ten önce zuhur edecektir. Bu konu Sünni bilginleri arasında, onların inancından sayılacak kadar yaygınlık kazanmıştır. (Şemseddin Muhammed b. Ahmed Sefareyni, Levaih'ül-Envar'ül Behiyye şehri, c. 2, s. 74-76-86'dan özet)
Muhammed b. Ali Şevkani, "et-Tavzih..." isimli kitabında şöyle söylemiştir: ... Bunlar (Mehdi, Deccal ve Mesih ile ilgili rivayetler) hiç kuşku yok ki, mütevatir hadislerdir, Peygamber'in (sav) buyruğu hükmündedir... Buna göre, Deccal ve Mesih hakkındaki rivayetler mütevatir olduğu gibi Mehdi hakkındakiler de mütevatirdirler... (Muhib b. Salih el-Bureyni, Ikd'üd-Dürer fi Ahbar'il-Muntazar, s.14-15 / Ebu Tayyib Muhammed Sıddık Kunuci, el-İzaetü... s.95 ve 130 / Mehdilik ve İmam Mehdi s. 329)
Mehdi hakkındaki hadisler, manevi tevatür ölçüsünü geçmiş, inkar edilmelerinin bir anlamı yoktur. (Şeyh Hasan Advi Hamzavi, Meşarik'ül-Envar, F.2, s. 115, -1307 H. Basımı / Mehdilik ve İmam Mehdi s. 329)
... Mehdi hakkındaki hadisler tevatür ölçüsünden çoktur. "Sünen", "Mesned" ve "Mu'cem" kitaplarında mevcuttur. (M. Sıddık b. Hasan Kunuci, el-İzaetü... s. 94)
Sonuç itibariyle;
Sünni veya Şii inancına sahip olan her Müslüman’ın, Hz. Mehdi’yi beklediğini söylemesinden, bunun için dua etmesinden, diğer Müslümanları Hz. Mehdi’nin gelişiyle müjdelemesinden ya da Hz. Mehdi’nin zuhuru için çaba sarf etmesinden daha doğal hiçbir şey olamaz.
Bu nedenledir ki, dindar ve muttaki bir Müslüman olan Sayın Adnan Tanrıverdi'nin de, bahse konu röportajında sarf ettiği, Hz. Mehdi’nin gelişini müjdeler sözleri de son derece doğaldır, tüm Müslümanların inancının bir gereğidir. Bunlar sadece Adnan Tanrıverdi ağabeyimizin değil, aynı zamanda tüm Şii veya Sünni Müslümanların da savunup, söylemesi gereken sözlerdir. Yani, Adnan Tanrıverdi ağabeyimizin, Müslümanları Hz. Mehdi ile müjdelemesinden dolayı kendisinin istifasını gerektiren hiçbir durum olmadığ�� düşüncesindeyiz.
Bir an için bunun aksini düşünecek olursak, yani Peygamberimiz (sav)’in, Hz. Mehdi hakkında söylemiş olduğu hadisleri dile getirmek, Müslümanları bu hadisler ile müjdelemek eğer istifa etmeyi gerektirecek bir konu olarak görülürse, bu durumda sadece Adnan Tanrıverdi ağabeyimizin değil, aynı zamanda devlet kademelerinde görev yapan birçok vatandaşımızın da istifa etmesi gerekir. Çünkü Allah’ın bir lutfu olarak, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devletimizin tüm kademeleri uzun yıllardan beri Peygamber ve Mehdi aşığı muttaki Müslümanlar tarafından yönetilmektedir.
Ayrıca Adnan Tanrıverdi ağabeyimiz, hayatı boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’ne büyük hizmetlerde bulunmuş çok değerli bir asker, komutan ve dava adamıdır. Kendisinin vatan ve millet yolunda vereceği daha çok büyük hizmetler ve gelecek nesillere aktaracağı çok önemli tecrübeler bulunmaktadır.
Tüm bu sebepler dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Adnan Tanrıverdi ağabeyimizin görevine tekrar dönmesi için müdahil olmalarının son derece önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu vesileyle aynı zamanda, hem Adnan Tanrıverdi ağabeyimiz hakkında medyada yürütülen haksız ve hukuksuz linç kampanyasının durdurulmasını sağlamış olacak hem de Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde geleceği müjdelenen Hz. Mehdi’yi beklemenin Müslümanlar için ne derece önemli olduğunu herkese göstermiş olacaktır
5 notes · View notes
ilmisuffa · 4 years
Text
Tumblr media
İmam Ebû Hanîfe, İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdı sayılan İslam fıkıh ve hadis bilginidir.
Hanefî mezhebi Sünnî fıkıh ekollerinin kronolojik sıra itibariyle ilki olup, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe'ye nisbet edildiği için bu isimle anılmıştır. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin asıl adı Nu‘mân b. Sâbit'tir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife Ne Zaman Yaşadı?
80 (699) yılında Kûfe'de doğmuş, 150 (767) yılında Bağdat'ta vefat etmiştir. Aslen Türk veya Fârisî olduğu yönünde görüşler vardır.
İmam-ı Azam Ne Demek?
Nu‘mân b. Sâbit, Hanefî mezhebi muhitinde "İmâm-ı Âzam" (büyük imam) lakabı ile anılır.
İMAM-I AZAM EBU HANİFE NELER YAPTI?
Dindar ve varlıklı bir aileden gelen Nu‘mân b. Sâbit önce Kûfe'de Kur'ân-ı Kerîm'i hıfzedip, sarf, nahiv, şiir ve edebiyat, cedel ve kelâm öğrendi. Kûfe, Basra ve Irak'ın ileri gelen üstatlarından hadis dinledi. Yirmi yaşının biraz üzerindeyken Irak'ın en ünlü fakihi ve Irak fıkhının üstadı Hammâd b. Ebû Süleyman'ın (ö. 119/738) ilim halkasına katıldı ve uzun zaman bu ders halkasına devam etti. Bu arada Ca‘fer es-Sâdık, Muhammed el-Bâkır da dahil olmak üzere pek çok âlimden istifade etti.
Ebû Hanîfe, Hammâd b. Ebû Süleyman'ın vefatı üzerine onun kürsüsüne geçti ve ders vermeye başladı. Takvâ sahibi, zeki, konulara hâkim ve bildiklerini tatlı dil, güleryüz ve özlü ifadelerle anlatan iyi bir üstat olduğu kısa zamanda duyuldu ve çok geçmeden ders halkası dönemin ileri gelen ilim erbabının katıldığı ve fıkhî meselelerin ve çözümlerinin derinlemesine tartışıldığı ileri düzey bir fıkıh akademisine dönüştü. Kırk yaşlarında başlamış olduğu bu öğretim hayatına otuz sene kadar devam etti. Onun ders halkalarında yetişen talebelerin sayısının 4000’i aştığı ve bunlardan kırk kadarının ictihad derecesine vardığı nakledilir.
İMAM-I AZAM EBU HANİFE’NİN GÖRÜŞLERİ
Ebû Hanîfe’nin ticarî hayatın ve günlük meselelerin içinde bulunması, insanların problem, temayül ve ihtiyaçlarını yakından tanıması da, ictihadlarının kabul görmesini sağlamış ve uygulanma şansını artırmıştır. Ebû Hanîfe, hocaları tarafından kendisine intikal ettirilen önceki nesillere ait fıkhî görüşleri, rivayetleri ve ilmî mirası, içinde bulunduğu devrin şartlarını ve insanların ihtiyaçlarını dikkate alarak dinin genel ilke ve amaçları açısından yeniden değerlendirmeye ve sınırlı naslar ile sınırsız olaylar, naklin hükmü ile aklın yorumu, hadis ile re’y arasında mâkul bir denge kurmaya çalışmıştır. Bunun için de örf ve âdeti, Kur'an'ın genel ilkelerini, kamu yararını daima göz önünde bulundurmuş ve istihsan metodunu sıklıkla kullanmıştır. Verdiği hüküm ve fetvalarında şahsî teşebbüs ve sorumluluğun, kişi hak ve hürriyetlerinin korunmasını ilke edinmiştir. Onun bu metodu ve tavrı, daha sonra adına izâfe edilerek oluşacak olan Hanefî mezhebinin de genel esaslarını ve metodunu teşkil etmiştir.
HANEFİ MEZHEBİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin talebeleri onun tedrîsatını devam ettirdiler ve ondan öğrendikleri usule uyarak kaynaklardan hüküm istinbatını sürdürdüler. Talebelerinden bilhassa ictihad derecesine yükselenler, özellikle de Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed hocalarının görüş ve fetvalarını tasnif ve tedvîn işine giriştiler.
Hanefî mezhebi Irak'ta doğmuş ve Abbâsîler devrinde Ebû Yûsuf'un "kadılkudât" (baş kadı) olması ile devletin başlıca fıkıh mezhebi haline gelmiştir. Hanefî mezhebi bilhassa doğuya doğru yayılarak Horasan ve Mâverâünnehir'de büyük bir gelişme göstermiştir. Pek çok Hanefî fakihi de buralardan yetişmiştir. Abbâsî devri sona erince yayılma durmuşsa da Osmanlı Devleti’nin kurulması ve bu mezhebi ülke genelinde hukukî istikrarı ve yargı birliğini sağlamak maksadıyla âdeta devletin resmî mezhebi olarak benimsemesi üzerine etki alanı yeniden genişlemiştir.
Hanefi Mezhebi Nerede Yaygındır?
Bugün Türkistan, Afganistan, Türkiye ve Balkanlar’da Hanefî mezhebi çok yaygındır. Diğer mezhep mensuplarının pek az bulunduğu Hindistan'da ve Pakistan'da ise Hanefî mezhebinin tek mezhep olduğu söylenebilir.
İMAM-I AZAM EBU HANİFE’NİN ESERLERİ
1. Fıkh-ı Ekber
2. El-Alim ve’l Müteallim
3. El-Fıkhûl Ebsat
4. Osman El-Betti’ye Risalesi
5. Tevhid vasiyeti
6. Ebu Yusuf’a yazdığı vasiyet
7. El-Kaside En-Numaniyye
8. Oğlu Hammad’a vasiyeti
9. Dehri ile Tartışması
10. Yusuf ile bin Halid Es Semtiye vasiyeti
Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları
4 notes · View notes
musstuffsworld · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ADETLİ VEYE LOHUSA KADINLA CİNSEL İLİŞKİNİN KEFARETİ NEDİR?
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Allah Resulü buyuruyor: "Karısıyla hayız halinde, âdetin ilk günlerinde ilişkide bulunursa bir dinar, son günlerinde bulunursa yarım dinar sadaka verir." Fıkıh kitaplarında, "Eğer kan kırmızı veya siyah ise bir dinar, sarı ise yarım dinar sadaka vermesi müstehap olur" denilmektedir.
Eğer bir Müslüman adet halindeki hanımıyla ilişkide bulunmuşsa önce tövbe etmesi gerekir. Sonra da yukarı da belirtildiği üzere fakirlere sadaka vermesi gerekir. Bu sadakayı her iki taraf da verir.
ADETTEN SONRA YIKANMADAN CİNSEL İLİŞKİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Hanefi âlimlerine göre, adet hali olan kadının hayız süresinin en çoğu olan on gün geçerse, kan da kesilirse yıkanmadan cinsel ilişkide bulunabilinir. Şafii ve Maliki âlimlerine göre ise, yıkandıktan sonra cinsel ilişkide bulunabilinir.
Bazı âlimlere göre de yıkanması gerekmez, yalnız cinsel organının yıkamakla cinsel ilişki helal olur. Bu farklılık "Onlar temizleninceye kadar yaklaşmayınız" (Bakara Suresi: 222) ayetindeki temizlik anlayışından kaynaklanmaktadır. İmam-ı azama göre buradaki temizlik hayzın kesilmesi demektir. Dolayısıyla adet bitiminden sonra yıkanmadan cinsel ilişkide bulunmak caizdir. Ancak yıkanmak müstehaptır.
AREFEYİ BAYRAMA BAĞLAYAN GECE CİNSİ MÜNASEBET OLUR MU?
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Bunda bir günah yoktur. Fakat o geceyi ibadetle geçirmek daha güzeldir.
KADINA ARKA ORGANDAN YAKLAŞMAK
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Kadına arka organdan temas ne şekilde olursa olsun kesinlikle haramdır. Şayet kadın bu işe razı olacak olursa, o da büyük günaha ortak olur. Eşler arası bile olsa anal ilişki livata olarak adlandırılmış olup, yasaklanmıştır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele!" (Bakara Suresi: 222- 223)
Cinsel ilişki çocuğun çıktığı yerden olmak şartıyla ister kadının yüzü dönük olsun size, isterse arkası, Cenab-ı Hak (C.C.) helal olan yere ekin tarlası diyor. Yani çocuk yetişen doğum olan yer, bunun dışında herhangi bir yerden varmak haramdır. Allah Resulü buyuruyor: "Kadınlara arkadan varmayınız." "Kadınlara arkadan yaklaşana lanet edilmiştir." "Allah'ın size emrettiği yerden kadınlara yanaşın." Erkeğin cinsel organının sünnet kısmı kadının arka organına sokulmasıyla bu haram işlenmiş olur. Karısının tenasül uzvunu bırakıp da livata edenlere, şiddetli tazir lazım olur.
CİNSEL GÖREVDEN KAÇINMA
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Kadının cinselliğinden yararlanmak kocanın hakkı olduğu gibi, erkeğin cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları bir derece daha fazladır." (Bakara Suresi: 228) Bu ayette bahsedilen bir derece, cinsellik konusunda değildir. Cinsellik konusunda erkek-kadın eşittir. Erkeğin bir derece daha haklı olduğu konu onun kadını gözetmesi, malını koruması, onu idare etmesi, ailenin yükünü çekmesi açısındandır.
Allah Resulü buyuruyor: "Kadın kocasının izni olmadan (farz oruç dışında) oruç tutar da orucu sebebiyle kocasının arzularını karşılamaktan kaçınırsa Allah ona üç haram işin günahını yükler." "Kişi cinsel ilişkide karısını çağırdığı zaman karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davet cevap versin." "Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler." "Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: "Seni hoşnut etmedikçe uyumayacağım diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır."
Aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmakta kadını hakkıdır. Bu hakkını almasına yardımcı olmak da kocasının görevidir. Kocanın bu görevini yapmaması, onu suçlu ve günahkâr yapar. (Tefsir-i Kurtubi 3/124) Hatta koca cinsel görevini yapamadığı zaman kadın mahkemeye başvurup boşanabilinir. Bu hak erkeğe de verilmiştir.
CİNSEL İLİŞKİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Başlangıç Safhası: Terk etmek erkek için kabalık, kadın için eziyettir. Beş duyudan da faydalanmalıdır.
GÖRME
§ İlişki öncesi gözler cinsel hisleri tahrik edecek şeyleri görmeli.
§ Vakit gece ise, fazla ışıklı olmaması, ışığın söndürülmesi veya ışığın az olması uygundur.
§ Kadında veya erkekte ister giyinik ister çıplak olsun gözleri rahatsız edecek, az-çok soğukluk etkisi yapacak görüntüler olmamalı.
§ Kadının dışarıya değil erkeğine karşı süslenmesi gerekir.
DUYMA
§ İlişki öncesinde can sıkıcı sözler olmamalı
§ Gönül alıcı fısıldamalar, tatlı bir sohbet en azından sevgi dolu birkaç söz.
KOKLAMA
§ Güzel kokular etkileyicidir. Bu inceliği bilen kadın, o anda güzel kokularla kokulanmayı da ihmal etmez.
§ Bedenin temizliği ve hoş olmayan kokudan arınmış olması da yeterlidir.
§ Eşlerin temiz vücutlarından birbirine verdiği fıtrî ve tabii kokunun, başlı başına tesirli bir gücü vardır.
§ En çok rahatsız edici kokular, ağız kokusu ile ağır ter kokusudur.
§ Vücutta fazla ter toplayan koltukaltı ve kasık bölgeleri, haftada bir tıraş edilmeli ve yıkanmalıdır.
TATMA
§ Dişler fırçalanmalı veya misvâklanmalıdır.
§ Ağızda soğan sarımsak veya sigara kokusu rahatsız edicidir.
§ İlişki başlangıcında ağız bölgesinin, dil ve dudaklar çevresinde yaptığı temaslar da, tatma hissinden gerekli zevki almaya yeterlidir.
DOKUNMA VE OKŞAMA
§ İlişkiye hazırlanmada "aşk oyunları" denilen en tesirli yöntem vücudun çeşitli yerlerine yapılan dokunma ve okşama işidir. Bunun için önce yeteri kadar soyunmuş olmalıdır.
§ Üst vücutta bir iç elbisesinden başkasını bırakmamak, hatta vaziyete göre, yatak içinde soyunmuş olmak, ilişki zevkinin ziyadesiyle yaşanmasını sağlar.
§ Dokunma ve okşama vazifesi, kadından çok erkeğe düşer.
§ Kadında omuz ve dizlerden mahrem yerlere kadar birçok bölge, okşanmaya karşı hassastır. Temas ve taramalar, çevreden merkeze doğru kayarak, kadında asıl temas için kuvvetli bir arzu belirinceye kadar devam etmelidir.
HASSAS BÖLGELER
§ ÖPÜŞME : Hem cinsel beraberliği başlatır, hem de orgazma varmada önemli bir rol oynar. Dudaklar ve dil, en duyarlı bölgelerdendir. Özellikle alt dudakların ve dilin emilmesi, kadınlar için cinsel hazzı artırıcı etki uyandırır.
§ KLİTORİS : Bu, kadınlık organının üst tarafında bulunan bir çıkıntıdır. Cinsel uyarma sonucu kabarır. Kadın vücudunun en duyarlı noktası olduğu için, hafifçe okşamalıdır!
§ GÖĞÜSLER : Kadınların meme uçları adeta birer klitoris görevi görür ve uyarılmaları kadına büyük haz verir. Aynı şekilde, memelerin koltuk altlarına doğru uzanan yan kısımları ile iki memenin ortası, bir de altlarındaki yuvarlıklar, hassas ve uyarıya açık bölgelerdir.
§ Diğer Bölümler: Bacak araları, göbek yuvarlağı, kulaklar, boyun, ense, sırt.
OKŞAMA ŞEKLİ
§ İlişkiden önce, hassas bölgelerin hafif okşamalarla tahrik edilmesi gerekir.
§ Okşamaya, en hassas bölgelerden başlanmaz. Daha az hassas bölgelerden başlayarak, en hassas bölgelere, merkeze doğru kaydırılan yumuşak bir okşama idealdir.
ORAL SEKS
§ Son zamanlarda, sapık kimseler arasından yaygınlaşmıştır.
§ Oral seks denilen, erkeklik uzvunu kadının ağzına alması dini açıdan çok çirkindir.
§ Oral seks sağlık açısından da tehlikelidir. AİDS hastalığının bu yolla da bulaştığı tespit edilmiştir
§ Erkeğin kadının organını öpmesi yalaması da aynı derecede tehlikeli ve çirkin bir harekettir.
ILİŞKİ SAFHASI:
Şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadının mahrem bölgesinde birleşmeyi kolaylaştırıcı mezi denilen sıvı çıkar. Kadın o anda cinsî his bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle bir sıvı görülmez.
Eşler, arzu ettikleri temas şeklini tercih ederler. Temas safhasında en mühim mesele, erkeğin acele etmemesidir. O halde erkek, zaman zaman duraklamalar ve ihtiyatlı tavırlarıyla, sondaki "orgazm" durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği sağlamaya çalışmalıdır.
Esas itibariyle birleşmenin sorumluluğu da erkeğe düşer. Erkek, birleşmeye doğru yönelirken, kadının bunu anlayacağını sağlayacak hareketler yaparak onu hazırlamalı, aynı zamanda da, yavaş hareketlerde bulunarak "birleşme" durumuna geçmelidir.
Birleşme sırasında da, kararlı ama yumuşak olmaya çalışmalı, tedricen yaklaşmalı, başlangıçtaki yavaş hareketlerin temposunu yavaş yavaş artırmalıdır. Yeterli ön hazırlık ve aşk oyunları izlenince, uygun bir birleşme, birleşmenin en önemli noktası olan "birleşmede orgazm" veya "aynı anda orgazm" denen sonucu sağlar.
Orgazmın verdiği yorgunluk ve "uyuşukluk" içinde, çok yavaş hareketlerle öpüşme ve okşamaları sürdürmek, bu arada da hafif ve müşfik bazı sözler söylemek, eşler için hem orgazmın tam doyumuna vardırıcı, hem de onları rahatlatıcı olur.
Cinsi ilişkinin baştan sona normal bir bütün hâlinde, onbeş-yirmi dakika sürmesine ihtiyaç vardır. Bu müddet, duruma göre uzayıp kısalabilir. Boşanmadan sonra erkek, hemen çekilmemeli, bir müddet daha kadınla beraber kalmalıdır. Orgazmdan sonra genel olarak erkekler, baştakine benzer bir sevgi ve ilgi göstermeyi ihmal ederler. Kadın ise bu andan sonra da, sevgi kucağında bir miktar daha eğlenmeyi arzular. Bu kısa bekleşmenin ihmali, kadının canını sıkar. Erkek, eşinin bu andaki haklı arzusunu da ondan esirgememelidir. Son safhadaki bu tabiî arzuya cevap vermek için, yerine göre bir kendine çekiş, kucaklayış, bir buse ve okşayış da kâfi gelebilir.
POZİSYONLAR
Evlilik hayatı boyunca cinsî münasebetlerin, şeklen değişmeyen bir vaziyette devam etmesi bıkkınlığa sebep olabilir. Bunun içindir ki, zaman zaman farklı şekil ve vaziyetleri kullanmaya ihtiyaç görülür. Zamanla değişen lüzum ve ihtiyaca göre, kadına zahmet vermeden daha uygun vaziyetler seçmek, (sırtüstü, yan üstü, dizüstü çeşitli haller) eşlerin tercihine kalmıştır.
Genel tercihler kadın altta yüz yüze ve malûm vaziyette olmakla beraber - döl yolundan olmak şartıyla- çeşitli şekiller mümkün ve meşrudur.
Birincisinde kadın sırt üstü yatar, erkek kadına yüzü dönük olarak üstten yaklaşır. En uygun olanı budur.
İkinci pozisyonda ise, kadın üstte olur ve serbestçe hareket ederek cinsî temasta motor rol oynayabilir.
Orgazma, boşalmaya yakın pozisyon değiştirmek iyi olur. Boşalma anında kadının üste olması her ikisine de sıkıntı verir. Boşalma esnasında kadının altta erkeğin üste olup, boşalmadan sonra bir müddet o halde kalmaları eşleri rahatlatır. Fakat bütün ağırlık kadının üzerine verilirse, rahat olması gereken hassas bir zamanda kadına sıkıntı verilmiş olur. Bunun için erkeğin diz ve dirsekler ile yataktan destek alıp yükünü hafifletmesi gerekir.
CİNSEL İLİŞKİDE EŞLERİN BAŞKALARINI HAYAL ETMELERİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Eşler cinsel ilişkide bulunurken erkek hanımını tanıdığı güzel bir kadın diye hayal etmesi, kadının da kocasını başka bir erkek diye hayal ederek sevişmesi, cinsel ilişkide bulunması haramdır.
İbn-i Abidin bu, suyu şarap olarak düşünüp şarap niyetiyle içmeye benzer. O, haram olduğu gibi bu şekilde cinsel ilişkide haramdır. (İbn-i Abidin:6/372) Bu tür davranışları ailelerin yıkılmasına sebep olacağı için İslam yasaklamıştır.
CİNSEL İLİŞKİDE MÜSTEHAB VE MEKRUHLAR
Kadın İlmihali Ana Sayfa
MÜSTEHAP OLANLAR
· Eûzü-Besmele'yle başlamalıdır.
· Niyet zinadan korunmak ve hayırlı evlat yetiştirmek olmalıdır.
· Başlamadan önce, kadınla kâfi miktar oynaşmak ve kadında kuvvetli bir arzu belirdikten sonra başlamak gerekir.
· Acele etmemeli, kadının da tatmin olması beklenilmeli
· İlişki bitince hemen çekilmemeli, biraz daha birlikte kalmalıdır.
· Tekrar ilişkide bulunmak veya uyumak için, hemen avret yerlerini yıkamalıdır.
· Ayrıca abdest almak veya gusletmek lâzım değilse de iyi olur.
· Cinsel ilişkiden sonra hiç biri yapılamazsa hiç olmazsa yatak avuç içi ile silinmelidir ki....
· Pazartesi ve cuma geceleri olması iyidir. Diğer geceler de caizdir.
MEKRUH OLANLAR
· Kıbleye ayak dönmek.
· Yorgan ve benzeri bir örtü olmadan, açık olarak çırılçıplak olarak cinsel ilişkide bulunmak.
· Tam ilişki hâlindeyken konuşmak, gülmek, sesi yükseltmek Konuşma ve fısıldamalar, başlangıç sırasında olmalıdır
· Eşinin ve kendinin avret uzvuna bakmak. İhtiyaç hâlinde karı koca birbirine tepeden tırnağa bakabilir.
· Kameri ayların ilk, orta ve son gecelerinde cima etmemelidir!
· Eşler arasında geçen cinsî ilişkilerle ilgili mahrem sırların başkalarına ifşa edilip yayılması haramdır.
CİNSEL İLİŞKİDEN ÖNCE BESMELE ÇEKMEK
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Cinsel ilişkiden önce besmele çekmek müstehaptır. Sonra şu duayı okur: Bismillahi, allahumme cennibna-ş şeytane ma-rezektena" Bu müstehap ve cinsel ilişkinin edeplerindendir.
CİNSEL İLİŞKİ TAVSİYE EDİLEN VE EDİLMEYEN VAKİTLER
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Bazı adap kitaplarında, cinsel ilişki vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu vakitlerin doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir. Bunlar dinî bakımdan uyulması gereken bağlayıcı hükümlerden değildir. Fakat bahsedilen vakitlerin gözetilmesi zararlı olmaz, faydalı olur.
Tavsiye edilen vakitler:
Pazartesi, salı, perşembe, cuma geceleri ve gündüz öğleden önce.
Tavsiye edilmeyen vakitler:
Hafta içinde pazar gecesi ve çarşamba gecesidir.
Kameri aylarının birinci, onbeşinci ve sonuncu geceleri.
Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri
Berat gecesi;
Yola çıkılacak gece;
Gündüz öğleden sonra.
Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetleşip haram işlemek mesela yabancı kadında şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz.
Münasip görülmeyen hâller
Zevcenin rızası yoksa.
Abdesti sıkışıksa.
Fazla tok, hasta ve yorgun ise.
Çok soğuk ve çok sıcaksa.
DİĞER EDEPLER
Kendini haramdan korumayı, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demelidir. Bu durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez. Resûlullah efendimiz buyuruyor: Cima' da Besmele söyle. Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevap yazılır.
Erkek hanımı ile cima' ederken, horoz gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın, kadın rahatlamadan, sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer.
5 notes · View notes
horozmehmetemin · 4 years
Text
Tumblr media
ADETLİ VEYE LOHUSA KADINLA CİNSEL İLİŞKİNİN KEFARETİ NEDİR?
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Allah Resulü buyuruyor: "Karısıyla hayız halinde, âdetin ilk günlerinde ilişkide bulunursa bir dinar, son günlerinde bulunursa yarım dinar sadaka verir." Fıkıh kitaplarında, "Eğer kan kırmızı veya siyah ise bir dinar, sarı ise yarım dinar sadaka vermesi müstehap olur" denilmektedir.
Eğer bir Müslüman adet halindeki hanımıyla ilişkide bulunmuşsa önce tövbe etmesi gerekir. Sonra da yukarı da belirtildiği üzere fakirlere sadaka vermesi gerekir. Bu sadakayı her iki taraf da verir.
ADETTEN SONRA YIKANMADAN CİNSEL İLİŞKİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Hanefi âlimlerine göre, adet hali olan kadının hayız süresinin en çoğu olan on gün geçerse, kan da kesilirse yıkanmadan cinsel ilişkide bulunabilinir. Şafii ve Maliki âlimlerine göre ise, yıkandıktan sonra cinsel ilişkide bulunabilinir.
Bazı âlimlere göre de yıkanması gerekmez, yalnız cinsel organının yıkamakla cinsel ilişki helal olur. Bu farklılık "Onlar temizleninceye kadar yaklaşmayınız" (Bakara Suresi: 222) ayetindeki temizlik anlayışından kaynaklanmaktadır. İmam-ı azama göre buradaki temizlik hayzın kesilmesi demektir. Dolayısıyla adet bitiminden sonra yıkanmadan cinsel ilişkide bulunmak caizdir. Ancak yıkanmak müstehaptır.
AREFEYİ BAYRAMA BAĞLAYAN GECE CİNSİ MÜNASEBET OLUR MU?
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Bunda bir günah yoktur. Fakat o geceyi ibadetle geçirmek daha güzeldir.
KADINA ARKA ORGANDAN YAKLAŞMAK
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Kadına arka organdan temas ne şekilde olursa olsun kesinlikle haramdır. Şayet kadın bu işe razı olacak olursa, o da büyük günaha ortak olur. Eşler arası bile olsa anal ilişki livata olarak adlandırılmış olup, yasaklanmıştır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele!" (Bakara Suresi: 222- 223)
Cinsel ilişki çocuğun çıktığı yerden olmak şartıyla ister kadının yüzü dönük olsun size, isterse arkası, Cenab-ı Hak (C.C.) helal olan yere ekin tarlası diyor. Yani çocuk yetişen doğum olan yer, bunun dışında herhangi bir yerden varmak haramdır. Allah Resulü buyuruyor: "Kadınlara arkadan varmayınız." "Kadınlara arkadan yaklaşana lanet edilmiştir." "Allah'ın size emrettiği yerden kadınlara yanaşın." Erkeğin cinsel organının sünnet kısmı kadının arka organına sokulmasıyla bu haram işlenmiş olur. Karısının tenasül uzvunu bırakıp da livata edenlere, şiddetli tazir lazım olur.
CİNSEL GÖREVDEN KAÇINMA
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Kadının cinselliğinden yararlanmak kocanın hakkı olduğu gibi, erkeğin cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları bir derece daha fazladır." (Bakara Suresi: 228) Bu ayette bahsedilen bir derece, cinsellik konusunda değildir. Cinsellik konusunda erkek-kadın eşittir. Erkeğin bir derece daha haklı olduğu konu onun kadını gözetmesi, malını koruması, onu idare etmesi, ailenin yükünü çekmesi açısındandır.
Allah Resulü buyuruyor: "Kadın kocasının izni olmadan (farz oruç dışında) oruç tutar da orucu sebebiyle kocasının arzularını karşılamaktan kaçınırsa Allah ona üç haram işin günahını yükler." "Kişi cinsel ilişkide karısını çağırdığı zaman karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davet cevap versin." "Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler." "Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: "Seni hoşnut etmedikçe uyumayacağım diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır."
Aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmakta kadını hakkıdır. Bu hakkını almasına yardımcı olmak da kocasının görevidir. Kocanın bu görevini yapmaması, onu suçlu ve günahkâr yapar. (Tefsir-i Kurtubi 3/124) Hatta koca cinsel görevini yapamadığı zaman kadın mahkemeye başvurup boşanabilinir. Bu hak erkeğe de verilmiştir.
CİNSEL İLİŞKİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Başlangıç Safhası: Terk etmek erkek için kabalık, kadın için eziyettir. Beş duyudan da faydalanmalıdır.
Görme
§ İlişki öncesi gözler cinsel hisleri tahrik edecek şeyleri görmeli.
§ Vakit gece ise, fazla ışıklı olmaması, ışığın söndürülmesi veya ışığın az olması uygundur.
§ Kadında veya erkekte ister giyinik ister çıplak olsun gözleri rahatsız edecek, az-çok soğukluk etkisi yapacak görüntüler olmamalı.
§ Kadının dışarıya değil erkeğine karşı süslenmesi gerekir.
Duyma
§ İlişki öncesinde can sıkıcı sözler olmamalı
§ Gönül alıcı fısıldamalar, tatlı bir sohbet en azından sevgi dolu birkaç söz.
Koklama
§ Güzel kokular etkileyicidir. Bu inceliği bilen kadın, o anda güzel kokularla kokulanmayı da ihmal etmez.
§ Bedenin temizliği ve hoş olmayan kokudan arınmış olması da yeterlidir.
§ Eşlerin temiz vücutlarından birbirine verdiği fıtrî ve tabii kokunun, başlı başına tesirli bir gücü vardır.
§ En çok rahatsız edici kokular, ağız kokusu ile ağır ter kokusudur.
§ Vücutta fazla ter toplayan koltukaltı ve kasık bölgeleri, haftada bir tıraş edilmeli ve yıkanmalıdır.
Tatma
§ Dişler fırçalanmalı veya misvâklanmalıdır.
§ Ağızda soğan sarımsak veya sigara kokusu rahatsız edicidir.
§ İlişki başlangıcında ağız bölgesinin, dil ve dudaklar çevresinde yaptığı temaslar da, tatma hissinden gerekli zevki almaya yeterlidir.
Dokunma ve Okşama:
§ İlişkiye hazırlanmada "aşk oyunları" denilen en tesirli yöntem vücudun çeşitli yerlerine yapılan dokunma ve okşama işidir. Bunun için önce yeteri kadar soyunmuş olmalıdır.
§ Üst vücutta bir iç elbisesinden başkasını bırakmamak, hatta vaziyete göre, yatak içinde soyunmuş olmak, ilişki zevkinin ziyadesiyle yaşanmasını sağlar.
§ Dokunma ve okşama vazifesi, kadından çok erkeğe düşer.
§ Kadında omuz ve dizlerden mahrem yerlere kadar birçok bölge, okşanmaya karşı hassastır. Temas ve taramalar, çevreden merkeze doğru kayarak, kadında asıl temas için kuvvetli bir arzu belirinceye kadar devam etmelidir.
Hassas Bölgeler:
§ Öpüşme: Hem cinsel beraberliği başlatır, hem de orgazma varmada önemli bir rol oynar. Dudaklar ve dil, en duyarlı bölgelerdendir. Özellikle alt dudakların ve dilin emilmesi, kadınlar için cinsel hazzı artırıcı etki uyandırır.
§ Klitoris: Bu, kadınlık organının üst tarafında bulunan bir çıkıntıdır. Cinsel uyarma sonucu kabarır. Kadın vücudunun en duyarlı noktası olduğu için, hafifçe okşamalıdır!
§ Göğüsler: Kadınların meme uçları adeta birer klitoris görevi görür ve uyarılmaları kadına büyük haz verir. Aynı şekilde, memelerin koltuk altlarına doğru uzanan yan kısımları ile iki memenin ortası, bir de altlarındaki yuvarlıklar, hassas ve uyarıya açık bölgelerdir.
§ Diğer Bölümler: Bacak araları, göbek yuvarlağı, kulaklar, boyun, ense, sırt.
Okşama Şekli
§ İlişkiden önce, hassas bölgelerin hafif okşamalarla tahrik edilmesi gerekir.
§ Okşamaya, en hassas bölgelerden başlanmaz. Daha az hassas bölgelerden başlayarak, en hassas bölgelere, merkeze doğru kaydırılan yumuşak bir okşama idealdir.
Oral Seks
§ Son zamanlarda, sapık kimseler arasından yaygınlaşmıştır.
§ Oral seks denilen, erkeklik uzvunu kadının ağzına alması dini açıdan çok çirkindir.
§ Oral seks sağlık açısından da tehlikelidir. AİDS hastalığının bu yolla da bulaştığı tespit edilmiştir
§ Erkeğin kadının organını öpmesi yalaması da aynı derecede tehlikeli ve çirkin bir harekettir.
İlişki Safhası:
Şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadının mahrem bölgesinde birleşmeyi kolaylaştırıcı mezi denilen sıvı çıkar. Kadın o anda cinsî his bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle bir sıvı görülmez.
Eşler, arzu ettikleri temas şeklini tercih ederler. Temas safhasında en mühim mesele, erkeğin acele etmemesidir. O halde erkek, zaman zaman duraklamalar ve ihtiyatlı tavırlarıyla, sondaki "orgazm" durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği sağlamaya çalışmalıdır.
Esas itibariyle birleşmenin sorumluluğu da erkeğe düşer. Erkek, birleşmeye doğru yönelirken, kadının bunu anlayacağını sağlayacak hareketler yaparak onu hazırlamalı, aynı zamanda da, yavaş hareketlerde bulunarak "birleşme" durumuna geçmelidir.
Birleşme sırasında da, kararlı ama yumuşak olmaya çalışmalı, tedricen yaklaşmalı, başlangıçtaki yavaş hareketlerin temposunu yavaş yavaş artırmalıdır. Yeterli ön hazırlık ve aşk oyunları izlenince, uygun bir birleşme, birleşmenin en önemli noktası olan "birleşmede orgazm" veya "aynı anda orgazm" denen sonucu sağlar.
Orgazmın verdiği yorgunluk ve "uyuşukluk" içinde, çok yavaş hareketlerle öpüşme ve okşamaları sürdürmek, bu arada da hafif ve müşfik bazı sözler söylemek, eşler için hem orgazmın tam doyumuna vardırıcı, hem de onları rahatlatıcı olur.
Cinsi ilişkinin baştan sona normal bir bütün hâlinde, onbeş-yirmi dakika sürmesine ihtiyaç vardır. Bu müddet, duruma göre uzayıp kısalabilir. Boşanmadan sonra erkek, hemen çekilmemeli, bir müddet daha kadınla beraber kalmalıdır. Orgazmdan sonra genel olarak erkekler, baştakine benzer bir sevgi ve ilgi göstermeyi ihmal ederler. Kadın ise bu andan sonra da, sevgi kucağında bir miktar daha eğlenmeyi arzular. Bu kısa bekleşmenin ihmali, kadının canını sıkar. Erkek, eşinin bu andaki haklı arzusunu da ondan esirgememelidir. Son safhadaki bu tabiî arzuya cevap vermek için, yerine göre bir kendine çekiş, kucaklayış, bir buse ve okşayış da kâfi gelebilir.
Pozisyonlar
Evlilik hayatı boyunca cinsî münasebetlerin, şeklen değişmeyen bir vaziyette devam etmesi bıkkınlığa sebep olabilir. Bunun içindir ki, zaman zaman farklı şekil ve vaziyetleri kullanmaya ihtiyaç görülür. Zamanla değişen lüzum ve ihtiyaca göre, kadına zahmet vermeden daha uygun vaziyetler seçmek, (sırtüstü, yan üstü, dizüstü çeşitli haller) eşlerin tercihine kalmıştır.
Genel tercihler kadın altta yüz yüze ve malûm vaziyette olmakla beraber - döl yolundan olmak şartıyla- çeşitli şekiller mümkün ve meşrudur.
Birincisinde kadın sırt üstü yatar, erkek kadına yüzü dönük olarak üstten yaklaşır. En uygun olanı budur.
İkinci pozisyonda ise, kadın üstte olur ve serbestçe hareket ederek cinsî temasta motor rol oynayabilir.
Orgazma, boşalmaya yakın pozisyon değiştirmek iyi olur. Boşalma anında kadının üste olması her ikisine de sıkıntı verir. Boşalma esnasında kadının altta erkeğin üste olup, boşalmadan sonra bir müddet o halde kalmaları eşleri rahatlatır. Fakat bütün ağırlık kadının üzerine verilirse, rahat olması gereken hassas bir zamanda kadına sıkıntı verilmiş olur. Bunun için erkeğin diz ve dirsekler ile yataktan destek alıp yükünü hafifletmesi gerekir.
CİNSEL İLİŞKİDE EŞLERİN BAŞKALARINI HAYAL ETMELERİ
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Eşler cinsel ilişkide bulunurken erkek hanımını tanıdığı güzel bir kadın diye hayal etmesi, kadının da kocasını başka bir erkek diye hayal ederek sevişmesi, cinsel ilişkide bulunması haramdır.
İbn-i Abidin bu, suyu şarap olarak düşünüp şarap niyetiyle içmeye benzer. O, haram olduğu gibi bu şekilde cinsel ilişkide haramdır. (İbn-i Abidin:6/372) Bu tür davranışları ailelerin yıkılmasına sebep olacağı için İslam yasaklamıştır.
CİNSEL İLİŞKİDE MÜSTEHAB VE MEKRUHLAR
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Müstehap Olanlar
· Eûzü-Besmele'yle başlamalıdır.
· Niyet zinadan korunmak ve hayırlı evlat yetiştirmek olmalıdır.
· Başlamadan önce, kadınla kâfi miktar oynaşmak ve kadında kuvvetli bir arzu belirdikten sonra başlamak gerekir.
· Acele etmemeli, kadının da tatmin olması beklenilmeli
· İlişki bitince hemen çekilmemeli, biraz daha birlikte kalmalıdır.
· Tekrar ilişkide bulunmak veya uyumak için, hemen avret yerlerini yıkamalıdır.
· Ayrıca abdest almak veya gusletmek lâzım değilse de iyi olur.
· Cinsel ilişkiden sonra hiç biri yapılamazsa hiç olmazsa yatak avuç içi ile silinmelidir ki....
· Pazartesi ve cuma geceleri olması iyidir. Diğer geceler de caizdir.
Mekruh Olanlar
· Kıbleye ayak dönmek.
· Yorgan ve benzeri bir örtü olmadan, açık olarak çırılçıplak olarak cinsel ilişkide bulunmak.
· Tam ilişki hâlindeyken konuşmak, gülmek, sesi yükseltmek Konuşma ve fısıldamalar, başlangıç sırasında olmalıdır
· Eşinin ve kendinin avret uzvuna bakmak. İhtiyaç hâlinde karı koca birbirine tepeden tırnağa bakabilir.
· Kameri ayların ilk, orta ve son gecelerinde cima etmemelidir!
· Eşler arasında geçen cinsî ilişkilerle ilgili mahrem sırların başkalarına ifşa edilip yayılması haramdır.
CİNSEL İLİŞKİDEN ÖNCE BESMELE ÇEKMEK
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Cinsel ilişkiden önce besmele çekmek müstehaptır. Sonra şu duayı okur: Bismillahi, allahumme cennibna-ş şeytane ma-rezektena" Bu müstehap ve cinsel ilişkinin edeplerindendir.
CİNSEL İLİŞKİ TAVSİYE EDİLEN VE EDİLMEYEN VAKİTLER
Kadın İlmihali Ana Sayfa
Bazı adap kitaplarında, cinsel ilişki vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu vakitlerin doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir. Bunlar dinî bakımdan uyulması gereken bağlayıcı hükümlerden değildir. Fakat bahsedilen vakitlerin gözetilmesi zararlı olmaz, faydalı olur.
Tavsiye edilen vakitler:
Pazartesi, salı, perşembe, cuma geceleri ve gündüz öğleden önce.
Tavsiye edilmeyen vakitler:
Hafta içinde pazar gecesi ve çarşamba gecesidir.
Kameri aylarının birinci, onbeşinci ve sonuncu geceleri.
Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri
Berat gecesi;
Yola çıkılacak gece;
Gündüz öğleden sonra.
Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetleşip haram işlemek mesela yabancı kadında şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz.
Münasip görülmeyen hâller
Zevcenin rızası yoksa.
Abdesti sıkışıksa.
Fazla tok, hasta ve yorgun ise.
Çok soğuk ve çok sıcaksa.
Diğer Edepler
Kendini haramdan korumayı, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demelidir. Bu durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez. Resûlullah efendimiz buyuruyor: Cima' da Besmele söyle. Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevap yazılır.
Erkek hanımı ile cima' ederken, horoz gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın, kadın rahatlamadan, sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer.
2 notes · View notes
ismailaganet · 1 year
Text
Vesvese ve Elfâz-ı Küfür - Mızraklı İlmihal 54: Ahmed Polat Hoca Efendi @ismailaganet
Vesvese ve Elfâz-ı Küfür – Mızraklı İlmihal 54: Ahmed Polat Hoca Efendi @ismailaganet
Ahmed Polat Hoca Efendi bu haftaki ”Mızraklı İlmihal” dersinde, vesvese ve elfâzı küfür meselelerini anlatıyor. Ahmed Polat Hoca Efendi, bu haftaki derste, vesvesenin çok büyültülmeden bir takım yollar ile giderilmesinin gerektiğini, kuvvetli ve güvenli bazı yöntemlerle vesvesenin önüne geçilmesi gerektiğini anlatıyor. Daha sonra insanoğlunun İslam fıtratı üzere doğup yatılışında iman kabiliyeti…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
derdiderun · 3 years
Note
Selamun aleykum Ramazanda illaki son 10 günün tamaminda mi itikafa girilmeli yoksa son iki gün veya son on gunun içinde 1 gun 1 saat de oluyor mu?
Ve Aleykümselam.
SUAL: İtikaf kaç kısımdır, İtikafın askari süresi ne kadar olmalıdır ?
CEVAP: Hanefi mezhebine göre;
1- Vacip: İki kısma ayrılır.
a- Sözle adanarak vacip olan: '' Allah için bir gün veya bir ay oruç tutmak üzerime borç olsun'' şeklinde mutlak veya ''Allah hastama şifa verirse bir gün oruç tutmak Allah için üzerime borç olsun'' şeklinde şarta bağlı olarak adanan itikaftır.
b- Fiille vacip olan itikaf: Nafile bir itikafa başladıktan sonra henüz tamamlamadan bozulmasıyla kişiye vacip olan itikaf.
2- Sünnet: Ramazan Ayının son on gününde yapılan itikaftır.
3- Mendup: Zikredilen iki kısmın dışında herhangi bir zamanda itikafa girmek.
Vacip itikafta süre, en az bir gün olmalıdır. Çünkü bu itikafta oruç şarttır. Nafile itikafta süre, İmam Ebu Hanifeye göre; bir gün , İmam Ebu Yusufa göre gündüzün yarısından çoğu, İmam Muhammed'e göre az bir zaman ve daha fazlasıdır.
Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Medine-i Münevvere’ye hicretinden sonra ahirete göçüşlerine kadar her Ramazanın son on gününü itikâf ile geçirirlerdi.
(İtikâfın en az müddeti, Malikî’lerce tercih edilen görüşe göre bir gündüz kadar, bir gecedir. Şafiîlere göre de, “Sübhanellah” denilmesinden bir an kadar fazla olan pek az bir zamandır.)
KAYNAK: Büyük İslam İlmihali , İtikaf Babı
6 notes · View notes
brieffarmnerdhoagie · 5 years
Text
Tumblr media
KADINLARLA ERKEKLER AYNI SAFTA NAMAZ KILABILIRLERMI?
SORU:
Ömer Nasuhi Bilmen Hocanın Büyük İslam İlmihali adlı eserinin 154. sayfasında, 187. maddede: "Cemaat değişik insanlardan olunca imamın arkasında önce erkekler, sonra erkek çocuklar, sonra kadınlar saf bağlarlar. Bu sırayı erkeklerle erkek çocukların gözetmesi sünnettir. Erkeklerle kadınların bu sırayı gözetmesi ise farzdır." denilmektedir. Bu farziyetin kaynağı nedir?
CEVAP:
Resûlullâh (s.a.v.) döneminde kadınların erkeklerin arkasında saf yaptıkları Buhârî ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarında geçmektedir. (Bkz: Buhârî, Salât 20, Ezân 78, 161, 164; Müslim, Mesâcid 266-268, (658-660); Muvatta, Kasru’s-Salât 31; Ebû Dâvud, Salât 71; Tirmizi, Salât 173; Nesâî, Mesâcid 43)
Alimler bunu, erkeklerle kadınların namazda bir araya gelmelerinin, karışmalarının önlenmesi olarak yorumlamışlardır. Fakat buna rağmen bir kadın bu kurala riayet etmezse alimlerinin çoğunluğuna (cumhûra) göre kadının namazı geçerli olur. Fakat Hanefi mezhebine göre erkeklerle aynı safta duran kadının namazı bozulmasa da erkeklerin namazı bozulur. Hanefilerin bu hükmünü “ilginç” bulan İbn Hacer el-Askalâni, bunun zorlama bir yorum olduğunu belirtmektedir. (Bkz.: İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Mektebetü’l-Külliyyâti’l-Ezheriyye, Mısır, 1978, c: 4, s. 111, 727. hadisin şerhi )
Hanefilerin “erkeklerle kadınların bu sırayı gözetmeleri farzdır” şeklindeki değerlendirmeleri bazı “zayıf hadis”lere dayanmaktadır. Hanefi fıkıh kitaplarında şu rivayet yer almaktadır:
“Kadınları Allah’ın koymuş olduğu yere, arkaya / arka safa koyunuz.” (Muhammed b. Yusuf ez-Zeylaî,Nasbu’r-Râye li Ahâdîsi’l-Hidâye, 2. Baskı, el-Meclisü’l-İlmî, c: 2 s. 36) Fakat bu hadis sahih hadis kitaplarında yer almamaktadır. Hadis alimleri bu sözün merfu’ (Nebîmize atfedilen hadis) olarak sabit olmadığını, sahabeden Abdullah b. Mes’ud’a ait bir mevkûf bir söz olduğunu belirtmişlerdir.
İkinci rivayet ise Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî gibi hadis kitaplarında yer almaktadır. O rivayet şöyledir:
“Erkeklerin saflarının en hayırlısı ilk saf, en kötüsü ise son saftır. Kadınların saflarının en hayırlısı son saf, en kötüsü ise ilk saftır.” (Müslîm, Salât 132, (440); Ebu Dâvud, Salât 98; Tirmizî, Salât 166; Nesâî, İmâmet 32)
Fakat bu hadisten de bir farziyet çıkarılması kolay değildir. Bu bir fazilet meselesidir. “Hanefiler prensip olarak namazın farzlarının ancak yakîn ve kesinlik ifade eden yollarla sabit olabileceğini kabul ederken, bu muhazat meselesinde, yani cemaatle namaza duruş düzeninin belirlenmesinde, yakîn ifade etmeyen haber-i vahidlerle amel etmişlerdir.” (Yunus Apaydın, “Namaz – Oruç”, İlmihal – 1 İman Ve İbadetler, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, s. 274)
Sonuç olarak kadınların erkeklerin arkasında saf tutmaları sünnete uygundur. Fakat buna rağmen erkeklerle yan yana dururlarsa hem kadınların hem de erkeklerin namazı geçerli olmakla birlikte bu şekilde bir saf düzeni sünnete uygun düşmez.
0 notes
ilahiyatuzmani · 4 years
Text
*🖋️Sual: Hanefi Mezhebinde Namaz sırasında Kaşınmak Namazı Bozar mı ?*
Cevap: Bir kimse namazda iken vücudunu bir kere veya arka arkaya iki kere veya değişik rekâtlarda birer, ikişer kere kaşısa, namazı bozulmaz. Fakat bir rekâtta birbiri ardınca üç defa kaşısa, bozulur. Ancak bir organını, elini tekrar kaldırmadan birkaç defa kaşıması, bir defa kaşıma sayılır.
*Kaynak:*
*📚(Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen)*
Namaz kılan kimse, bir rükünde üç defa bir yerini kaşırsa, namazı bozulur. Bu hüküm, her defasında elini kaldırdığı zamandır. Fakat her defada elini kaldırmasa da, elini bir defa kaldırınca, tekrar tekrar kaşırsa, namazı bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.
*📚Kaynak:(Fetevayi Hindiyye)*
6 notes · View notes
kitapindiroku · 6 years
Text
Hanefi İlmihali (Arapça) Kitabı pdf indir pdf indir
Hanefi İlmihali (Arapça) İlk seviyede her müslümanın bilmesi farz olan itikat ve amele dair ilmihal bilgilerini Hanefî mezhebi üzere bildiren bir eserdir.  Akâid kısmı Cündîzâde’nin Islâhu ilmi’l-hâl isimli eserinden; İbâdât kısmı Kudûrî-i şerîf, Nuru’l-izah, Vikâye ve Cündîzâde’nin Islâhu ilmi’l-hâl kitaplarından bir araya toplanmıştır. Kitaba namaz duaları ve sureler ilave edilmiştir. 
Hanefi İlmihali (Arapça) Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
ismailaganet · 2 years
Text
İlim mi, Amel mi Üstündür? Mızraklı İlmihal 52: Ahmed Polat Hoca Efendi @İsmailağa NET
İlim mi, Amel mi Üstündür? Mızraklı İlmihal 52: Ahmed Polat Hoca Efendi @İsmailağa NET
Ahmed Polat Hoca Efendi bu haftaki ”Mızraklı İlmihal” dersinde, ilimin ve amelin faziletlerini ve kelime-i şehadeti anlatmaktadır. Ahmed Polat Hoca Efendi, bu haftaki derste, hiçbir amelin ilim olmaksızın gerçekleşemeyeceğini, bir amelin geçerli sayılabilmesinin ilim ile gerçekleşebileceğini, ilimi olmadığı halde dervişlik yapan kimselerin kendisinden başka kimselere çak fazla bir faydasının…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ismailaganet · 2 years
Text
Misvak Kullanmanın Fazileti - Mızraklı İlmihal 51: Ahmed Polat Hoca Efendi @İsmailağa NET
Misvak Kullanmanın Fazileti – Mızraklı İlmihal 51: Ahmed Polat Hoca Efendi @İsmailağa NET
Ahmed Polat Hoca Efendi bu haftaki ”Mızraklı İlmihal” dersinde, misvağın faziletleri ve yemek yeme edepleri anlatmaktadır. Ahmed Polat Hoca Efendi, bu haftaki derste, sevgili Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellerm) Efendimizin en kuvvetli sünnetlerinden olan misvak kullanma sünnetinin ölüm anında iman işle gitmeye vesile olacağını, diş ağrısına iyi geldiğini, ağız kokusunu giderdiğini, gözleri…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note