Tumgik
#hayata meram
seslimeram · 1 year
Text
Umudun Gaspı
Tumblr media
Laf ola beri gele değil sahiden bir umudun gasp edilmesi meseli her gün sökün ediyor iş bu sahnede. Duraksamadan, doğrudan var edilmiş olagelen hemen her türden eylem ve bir devamlılık halini almış tahakküm etme istenciyle birlikte yaşam kuşatılmaya çalışılıyor iş bu sahnede. Seçim sathı mahallinin şaibeler / kuşkular / şüpheler taşıyan birinci etabından sonra çıkagelen her şey bu mefhumu güçlendiriyor. Laf diye değil sahiden umudun her ne şekilde gasp edildiğinin pek çok farklı tezahürü alenen görünür kılınıyor. Biçimsel, eksiği gediği hiç olmaksızın bir zulüm iktidarının kendi kendine kader oylamasını var ettiği ama kasanın pardon memleketin hizmetkarıyız biz diye çıkagelen baş efendinin, soysuz efendi ile birlikte kotardığı bir yüzde kırk dokuz nokta beşlik kurgu bir biçimde sebat edilmiş bir emeğin karşılığı değil, hazır gümbürtüde esir alınmış mimli cumhuriyet halk partisi üyesi temsiller de varken punduna getirilip kulp takılan bir yara verme halini bütünleştirir. Düz anlam, düzen için pragmatist siyasetin aktörlerinin var ettiği yıkım / iktidar diye pratiğin ta kendisi kılınan zulüm halinin devamlılığı, demokrasi, şenlik, irade denilirken var edilir.
Umudun gasp edilmesinin evreleri zamansız değil / nedensiz hiç değil, doğrudan o Mayıs 14 seçimlerinin hemen öncesinden, sayımlara itirazların yükseltildiği sonrasında, belirsiz ve muğlak kılınmış seçim sonuçlarına birbirinin tamamlayıcısı hallerle birlikte imal edilir. Baş efendi, türkü söyler görünümlü milli ve yerli ırkçılığın mihenk taşı zorba, hemen tüm anlamlarıyla güce tapan, güçten el bulan, çetelerin hamisi, kötülük taşeronlarının bekçisi o içişleri nazırıyım diye gerinen / gezinen tiplemeye, saray soytarısı iletişim nam kurumu var etmiş onu da kamusallaştırmış tarihteki goebbels’in çakması fahrettin efendiye kadar bir biçimde uzaya duran liste ile birlikte bu umut kırımı süreğen devamlılığı sağlama alınan bir meseleye dönüştürülür. Doğru adam, zaman figürasyonu, haydi bir daha bir daha söylemi, Kibariye’yi kendi sahasından siyasetin ortasına çeken abuklama şarkı klip bilmem ne ile birlikte bütünün sorguladığı, değişim arzuları da baskılanır. Yerle bir edile gelen her şeyde olduğu gibi, demokrasi de onca lafzı edilirken aslında çürümeye terk edilendir. Bütünüyle normatif kaybedilmiş, standart diye bir ucubelik halin tekrardan var edildiği bir zemin güncellenmiştir. Çalınan, gasp edilen, yerle bir edilirken her şey normal her şey kontrol altında buyrulurken aslında dönen dolaplar zaten başlı başına yeterliliği olagelen kanıtlardır.
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Seçim usulsüzlüklere ilişkin açıklama yapan HDP Seçim Takip Koordinasyon Eş Sözcüsü Mehmet Rüştü Tiryaki, 193 bin sandıktaki verileri inceleyerek, oylara sahip çıkacaklarını belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Seçim Takip Koordinasyon Merkezi Sözcüsü ve YSK Temsilcisi Mehmet Rüştü Tiryaki, seçim tutanaklarında görülen usulsüzlüklere ilişkin HDP Genel Merkezi’nde açıklama yaptı. Tiryaki, tekrar açıklama yapma ihtiyacı duyduklarını belirterek, “Çok sayıda sandıkta yanlış veri girişi olduğunu öğlen yaptığımız basın toplantısında dile getirmiştik. Biliyorsunuz birkaç gündür bunları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Fakat bugün sayıları yavaş yavaş ortaya çıktığı için kamuoyu da yakından takip ediyor” dedi.
‘Yanlış veri girilen sandıklara itiraz ettik ve düzeltildi’
Sanal medyada yanlış girilmiş ve kaydedilmiş tutanak sonuçlarına dair çokça veri paylaşıldığını da belirten Tiryaki, “Rakamsal olarak bunu sizinle paylaşmak isterim. Ülke çapında binin üzerinde sandık sonuç tutanağının siyasi partilerle paylaşılan SİPPORT sisteminde de görüldüğü üzere verilerin yanlış girildiğini öğrendik. Bunların içinde 230 oyumuzun olduğu sandıklarda var 10 oyumuzun olduğu sandıklar da var. 2 oyumuzun olduğu sandıklar da var. Bunların tamamına itiraz ettik, bu itirazlarımızın neredeyse tamamı karara bağlandı ve bu verilerin tamamı düzeltildi” diye konuştu.
‘Vekil dağılımını etkileyecek bir sonuca ulaşmış değiliz’
14 Mayıs akşamından itibaren yüzden fazla Yeşil Sol Partilinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) sistemine düşen bütün sandık sonuç tutanaklarını ve sayım döküm cetvellerini incelediğini dile getiren Tiryaki, şöyle konuştu: “İkisinin arasındaki uyuşmazlıkları veya sandık sonuç tutanakları ve sisteme girilen verilerin tutarsızlıklarını ortaya koymaya çalıştılar. Henüz herhangi bir kentte milletvekili dağılımını etkileyecek bir sonuca ulaşmış değiliz. Çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her ilde, ilçede avukat arkadaşlarımız bilgi işlemde görevli arkadaşlarımız verileri karşılaştırıyor. Tespit ettiklerimize dair itirazlarımızı temsilcilerimiz aracılığıyla il ve ilçe seçim kurullarına bildiriyor ve düzeltilmesini sağlıyorlar. Şu anda bunların düzeltilmesi için herhangi bir sorun yaşamadık. Başvuruyu yaptığımız yanlış hatalı girişlerin tamamı düzeltildi. Çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Saat 15:00’a kadar itirazların yapılması gerekiyordu. Sandık sonuç tutanakları ve sayım işlemlerine karşı olağanüstü itiraz yöntemiyle ilçe seçim kurullarına ve YSK’ye başvuruda bulunacağız.”
‘Her oyun takipçisi olacağız, halkımız müsterih olsun’
Tiryaki, konuşmasının devamında “Bu hataların, yanlışların, şimdilik böyle diyeceğim, bunun arkasında organize bir kötülük var mı, birileri bilerek isteyerek mi bu sonuçları etkilemeye çalışıyor demek için elimizde buna dair bir kanıt yok. Biz bunları hatalı giriş olarak değerlendireceğiz. Bu hatalı girişlerin, 193 bin sandıktaki verilerin tamamını inceleyeceğiz, her bir hatayı düzelteceğiz, oylarımıza sahip çıkacağız. Bize gönül verenler müsterih olsunlar. Partilerine verdikleri oyun partiye ulaşması için bütün arkadaşlarımızla çalışıyoruz, her oyun takipçisi olacağız. Halkımız müsterih olsun” ifadelerini kullandı.”
Bu bahsin var edildiği menzilde, küçük tefek düzeltmeler dışında, en ufak bir kararlılık ile o heder edilmiş / göz ardı kılınmış olan hakkaniyete yer bıraktırılmaz. Dahası sözünün sahibi olagelen, hakkını arayan insanların gözlerinin içine bakıla bakıla, gündem sarsıcı ol gümbürtüsü içinde yenilir, yutulur, bu da sineye çektirilir buyrulur. Yüzüncü yılında bariz bir demokrasi teşebbüs ve tahayyülünün hiç edildiği bir zeminde, ekonomik darboğazın orta yerinde kurulmuş sandık bahsinin de her nasıl tüketildiği açık edilir. Günler günleri kovalarken, Şirnex başta olmak üzere Bakur Kürdistan’ı illerinde var edilmiş Türkiye devletinin tahakküm etme halleri / satın alınabilir oyun ne demek olduğunu da göstere gelir. Ağırlıkla devletin maaşıyla geçimini var eden kolluğundan, idari personeline tüm o kadroları var eden, amirinden memuruna, kaymakamından muhtarına topyekun bir teslim olduk bayraktarlığı içerisinde gasp edilmiş oylar / bütünüyle yok sayılmış bir iradenin ta kendisidir zaten mesel / meselemiz. Umudun gasp olunabildiği zeminde hayatın ehvenden alıkonulan bir fasit döngüye rehineliği kesintisiz kılınır. İyi de bu hallerle yol her nereyedir sahi ama sahiden!
Artı Gerçek’ten aktaralım: “4 Mayıs Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için sandığa gitti. Cumhurbaşkanı seçiminde adaylar yüzde 50'yi aşamadığı için seçim ikinci tura kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda resmi olmayan sonuçlara göre, oyların yüzde 49,52'sini alan Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan ile oyların yüzde 44,88'ini alan Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs'ta ikinci tur için yarışacak.
Seçim süreci, sonuçları ve sonrasında yaşananlara dair Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Salih Zeki Tombak değerlendirmelerde bulundu.
'İktidar Halkı Manipüle Ediyor'
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin sandığa yansımadığını belirten Tombak, seçime giderken iktidarın halkı manipüle edip, para saçarak bunun önüne geçtiğini ifade etti. Ancak iktidarın bu politikasının uzun ömürlü olmadığını söyleyen Tombak, "Ayın 28’ine kadar bu 'afyon sürme' devam edecektir. Dolar serbest piyasada 24 lira iken Merkez Bankası’nın kontrolünde olmasına rağmen şu an 19 civarında görünüyor. Doların 30 TL’ye tekabül edeceği tarihlerde yakın diyebilirim. Şimdi iktidar tarafından harcanan ve saçılan paralar vergi ve zamlarla geri alınacaktır. Türkiye ekonomisi şu an tam bir çöküntü halinde, bu geçici pansumanlarla da bu düzelmeyecektir. Merkez Bankası’nın rezervi eksi 60 milyar Dolar. Türkiye’nin ithalatını ve ihracatını karşılamıyor. Bu günleri yakında mumla arayacağız” diyerek uyarıda bulundu.
'Türkiye, Yakın Dönemde Çok Ağır Krizle Karşı Karşıya Kalacak'
Ekonominin kredi ve faizlerle yönetildiğini söyleyen Tombak şöyle devam etti:
"Doğalgaz konusunda Rusya’ya borçlandık. Türkiye yakın dönemde çok ağır ekonomik krizle karşı karşıya kalacaktır. Bu iktidar kendine bir süre aldı. Ama bu süreyi kullanacak bir performansı yok. Enflasyon yüksek, dış borç yüksek, döviz tutulacak durumda değil. Bu tablonun sürdürülmesi mümkün değil. Bu durumda insanlar daha da yoksullaşacak. Zengin sınıfına servet transferi yapılmaya devam edilecektir. Buna itirazda bulunan yurttaşlar sokak ortasında polisle tehdit edilecektir. Türkiye şu an içinden çıkılmayacak bir sarmala doğru gidiyor. Tek çıkış yolu var; o da seçimle bu iktidarı değiştirmek. Türkiye halkları seçim süreci vardı diye fazla tepki vermediler. Yoksullaşan ve çaresizleşen toplum bunun cevabını 28 Mayıs’ta verecekler."
'AKP Geriye Düştü'
14 Mayıs’taki seçim sonuçlarına değinen Tombak, anlamalı kısmının Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu belirtti. Tombak, “Birinci turda şu ortaya çıktı. Millet İttifakı’nda bulanan partilerin pek bir etkisi olmadı. Tam aksine Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) çok az katkıları olmasına rağmen CHP’den 31 Milletvekilli aldılar. Meclis’in önemli tarafı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parlamentoya girmeyi yeninden başardı. Parlamentoda alınacak kararlara engel olacak bir güce sahip oldu” ifadelerini kullandı.
Hakların Demokratik Partisi’nin (HDP) 2018 Genel Seçimleri’nde aldığı oy oranını hatırlatan Tombak, bu seçimlerde geriye düşen bir sonuç çıktığını belirterek şöyle dedi: “Bu durumu her boyutuyla değerlendiriyoruz. Asıl kritik seçim Cumhurbaşkanlığı seçimidir. AKP 2002’deki seçimde aldığı oya geri gitti. Böylelikle birinci turda seçimi almayı başarmadı. Elbette çalma çırpma oldu ancak tüm seçimin kaderini buna bağlamak doğru değil. Bizim bir sıkıntımız var halkı yeterince örgütleyemedik. HDP bir düzen partisi değildir. Halkla ilişkisini seçmen ilişkisine döndürdü. Bu durumu hızlı bir şekilde aşmak gerekir.”
Deprem Bölgesi
Deprem bölgesindeki seçim sonuçlarına da değinen Tombak, “Depremden sonra devlet yoktu ama seçimde bir devlet ve hükümet eli var gibi görünüyor. Asıl şüphe etmemiz gereken şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Afet bölgesinde herkesin seçime katıldığı gözüküyor. Fetullah Gülen’in bir söylemi vardı: ‘Ölüleri mezardan kaldırın oy kullandırtın.’ Sanki burada da öyle bir durum var. İnsanların evini, yerini ve yurdunu kaybettiği yerlerde oy kullanılmış gibi bir durumu var. Siyasi parti temsilcilerinin bunun mutlaka kontrol etmesi gerekiyor” dedi.
Sandığa Gitme Çağrısı
Seçmenlere sandığa gitme çağrısında bulunan Tombak, sandığa gitmemenin bedelinin halklara büyük olacağını söyledi. Tombak, şöyle devam etti: “Bu durumu aşmadığımızda çok ağır bir karanlık gelecek bizi bekliyor. Toplum, açlığın ve sefaletin içerisine yuvarlanacaktır. Mevcut iktidarı göndermenin yolu bir kere daha seferber olmaktır.”
Bir umudun gasp edilmesi meseline dikkat çeker Halkların Demokratik Kongresi’nden Tombak. Didaktik, birbirinin tıpkıbasım eylemleriyle birlikte, demokrasi sanki varmış gibi yapılagelen bir zeminde, iktidarın fırsat olarak gördüklerinin tekrardan vurgusunu teker teker yapar. Olabildiğince yalın bir biçimde ekonomik bir cendereden, baş efendi seçildiğinde ortaya çıkacak kaotik ortamın ta kendisinden ne silah üretiminin, ne araba yapmanın, ne bir şekilde yol yapmanın faydasının dokunmayacağını bir de böyle bir hal ile anlata gelir. Durduğumuz odakta, daha geçtiğimiz günlerde Şirnex’te var edilmiş olan devlet şiddetinden, nerede Kemal Kılıçdaroğlu’na çok oy çıkmışsa oralardaki tehditlerle / yıldırılarla birlikte kurumsallaştırılan devlet aklının, ölüm gösterip sıtmaya razı getirtme halinin iç karartıcı sureti temsiline dur diyebilmek öncelenir. Bugün varılan raddede her şey ama her şeyin sermaye, beşli çete, iktidarın en üst katı, mafya denklemleri arasındaki bağlar / kurumsallaştırılan iş akışlarıyla yönlendirildiği açıktır. İletişim işleri başkanlığı nam kurgu / yalan / hakaret üretim merkezinin hakikati eğip büküp, yalan, riya ve utanmaz bir arsızlıkla kötülüğü öncelediği zeminde son çıkış artık 28 Mayıs tarihi olduğu bir kere daha zikredilir. Görünen köy kılavuzsuz ortada, ümidin gasp edilmesi hevesinin var ettiği yıkım / çürüme / eksiltme alenidir.
Derine inilmeden yüzeyden yapılan hamleler, sözüm ona iyileştirme hallerinin ortasında o kadük / yıkıcı / ezmeye devam diyen ülkenin yeni yüzyılı bir arafı bildirir. Ümidin kırımı, lütuf gibi sunulan normallerin yerle yeksan edilmesi, o gelirse şöyle olur, böyle olur bahis ve tahayyüllerini, ezan, millet, bayrak, vatan, din ekseninde mot-a-mot bir tornadan çıkma hep ezber tam ezberlerle alt etme istenci de boşluğu göstere gelir. Yaşanacak bir evin, tam da o vatan imgesinin küflenmiş / irine boğdurulmuş sureti yeniden var edilmektedir. Nefreti gündelik bir argüman parçacığı kılan aklın, her dönemeçte başı sıkıştığı vakitte suna geldiği kötülük / hile hurda, yalan dolan ve yeni teknolojinin de imkanlarıyla ağırlıkla hayali, sahte imgeler üstünden bina ettiği toplam bir müşterek ideyi bıraktırmamak içindir.
Dönüştürülmüş yeni ülke, yaşatan değil tükettiren, tükettikçe de çürütendir. Biteviye bir zulüm var edilendir. İkiye hatta üçe bölünmüş bir memleketin var olması gerçektir. Dur durak bilmeden yaygın medya ağıyla, iktidarın dilinin birleştiği yer, odakta nefret kök salandır. Bir seçim bahsini, seçenekler arasındaki tercihi savaşa dönüştüren, enikonu bir kırıma zemin teşkil eden / bunu fırsat olarak görenlerin karşısında ümit berhava olmasın diyedir bu birkaç satır. Evinden, yurt denilenden, o yurdu yaşanabilir bir sığınak olmaktan bir asır önce elinden çalınmış, bugün “hoşgörü” sayesinde varlığını sürdürebilen bir başka öteki olarak, eviniz başınıza göçmesin diye vardır bunca meram. Sorgular mıydınız? Sahiden oralarda mısınız, düşünür müsünüz?
Misak TUNÇBOYACI - İstan'2023
Görsel: Ümit BEKTAŞ - Reuters
1 note · View note
sessizdireniss · 1 month
Note
Ben bişey sormak istiyorum neden adını sessizdireniş koymak istedin? Meram ettim. :)
Hayata karşı direnen bir insanım fakat direnişime destek olan yok. O yüzden direnişim sessiz kalıyor. (:
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 15 days
Text
Bilim dünyasından DOSD Meram’a yoğun ilgi
https://pazaryerigundem.com/haber/187419/bilim-dunyasindan-dosd-merama-yogun-ilgi/
Bilim dünyasından DOSD Meram’a yoğun ilgi
Tumblr media
Meram Belediyesi öncülüğünde hayata geçirilen Down Sendromlu Bireyler Yaşam Destek Merkezi DOSD Meram, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen iki ayrı programın ilgi odağı oldu. UPUES 2024 ve Pediatri Kongresi’nin konuğu olan DOSD Meram açtığı stant ile bilim insanlarına çalışmaları ve eğitim programları hakkında detaylı bilgi verdi. 
KONYA (İGFA) – Meram Belediyesi öncülüğünde hayata geçirilen Down Sendromlu Bireyler Yaşam Destek Merkezi DOSD Meram, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen UPUES 2024 ve Pediatri Kongresi’nin konuğu oldu. İlk olarak Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Yerleşkesi Nezahat Keleşoğlu Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ve öğretmenlerin bilimsel faaliyetlerinin paylaşıldığı Türkiye’deki tek sempozyum olma özelliği taşıyan 4. Uluslararası Projeden Uygulamaya Eğitim Sempozyumu (UPUES 2024)’nda yerini alan DOSD Meram eğitimcilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Sempozyum öncesinde ve sonrasında DOSD Meram standını ziyaret eden eğitimciler, merkezin faaliyetleri hakkında bilgi aldılar.
Tumblr media
“DOSD MERAM MODEL YAPILANMASI VE EĞİTİM UYGULAMALARIYLA SAHADA DA KENDİNİ GÖSTERİYOR”
Sempozyuma katılan bilim adamlarından NEÜ Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kurnaz, down sendromlu çocukların eğitim faaliyetlerini yürüten DOSD Meram’ın da aralarında olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. Merkezin standı sayesinde, sempozyuma katılan yaklaşık üç bin dinleyicinin down sendromlu çocuklar hakkında bugüne kadar duymadıkları bigileri duyma imkanı yakaladığını ifade eden Doç. Dr. Kurnaz, katılımcıların diğer taraftan da merkezin faaliyetleri noktasında bilgi sahibi olduklarını ve ihtiyaç duymaları halinde merkezle bağlantı kurma imkanı yakaladığını belirtti. NEÜ Özel Eğitim Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Ümit Savaş Taşkesen de, üniversite, sivil toplum, belediye iş birliği çerçevesinde gerçekleştirilen DOSD Meram’ın model yapılanması ve eğitim uygulamalarıyla sahada da kendini göstermesini önemli bulduğunu belirtti.
“DOSD MERAM SADECE BİR REHABİLİTASYON MERKEZİ DEĞİL AYNI ZAMANDA SAĞLIKLI YAŞAM MERKEZİDİR”
Necmettin Erbakan Üniversitesinin pediatrinin temel ve güncel konuları tartışıldığı bir diğer programı olan 2. Meram Pediatri Kongresi’nde de yerini alan DOSD Meram, burada da bilim insanlarının yoğun ilgisiyle karşılaştı. DOSD Meram standını ziyaret eden bilim insanları, merkez, merkezin çalışmaları ve eğitim programları hakkında merak ettikleri soruların yanıtlarını aldılar. Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü öğretim üyesi ve DOSD Meram danışmanlarından Dr. Fatih Koçak, yaptığı açıklamada amaçlarının down sendromlu çocukların farkındalıklarını, kültürel özellikleriyle ilgili farklı disiplin alanlarıyla da ilişkilerini artırmak  ve iletişim sağlamak olduğunu söyledi. Merkezin sadece bir rehabilitasyon merkezi değil aynı zamanda sağlıklı yaşam merkezi olduğunu da belirten Dr. Koçak, kongrede kurulan standın bu amaca önemli hizmet sunduğunu ifade etti.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
42gayrimenkul · 1 year
Text
Bizimle çalışarak, konya otogar civarı satılık daire, konya'da bariş caddesinde satilik daireler, konya'da 1+1 satılık daireler, konya'da satılık evler real civarı, konya selçuklu emlakçıları, konya karatay emlakçılar, konya meram emlakçılar listesi, konya emlak kiralık daire, konyanın en iyi emlakçısı, konya emlak satılık daireler, konya emlakçılar, konya selçuklu satılık arsa, konya köylerinde satılık tarla, konya'da satılık arsa, konya meram satılık arsa, konya satılık villa erenköy, konya havuzlu villa satılık, konya satılık villa meram, satılık villa konya yakınında, konya selçuklu erenköyde satılık bahçeli evler, tek katlı müstakil ev, konya hocacihan'da satılık müstakil evler, tek katlı müstakil ev kiralık, ihtiyaçtan satılık müstakil evler, hocacihan hanaybaşı satılık müstakil ev, konya satılık daire 3+1, konya 2+1 satılık daire, konyada satılık 1+1 stüdyo daireler, konya 1+1 satılık daire selçuklu, konya 1+1 satılık daire bosna, konya'da acilen satılık evler müstakil, lalebahçe satılık müstakil ev, konya karatay'da satılık müstakil evler, konya olimpiyat parkı satılık müstakil evler, konya meram'da satılık müstakil evler, konya'da satılık müstakil evler, devren satılık işyeri, konya zafer'de satılık dükkan, konya büsan satılık dükkan, konya'da satılık dükkan, konya nalçacı satılık dükkan, konya devren satılık, konya devren satılık lokanta, konya devren satılık cafe, konya satılık büfe, konya devren satılık giyim mağazası, konya satılık çay ocağı, konya satılık market, devren satılık dükkan, konya'da devren satılık çay ocakları, konya devren satılık dükkan, konya kiralık dükkan, konya'da devren satılık büfe, konya'da devren satılık işyerleri, konya meram satılık dükkan, konya aydınlıkevler satılık dükkan, zafer mahallesi nde satılık dükkan, konya zafer kiralık dükkan, konya bedesten satılık dükkan, konya satılık dükkan gibi emlak ve inşaat konularında uzman bir partnerle işbirliği yapma fırsatını elde edersiniz. Mehmet Öznalçacı İnşaat Proje Gayrimenkul, konya kelepir dükkan, satılık bina meram/konya yakınında, satılık bina konya yakınında, konya satılık bina, komple satılık bina, konya satılık okul, konyada satılık sanayi dükkanları, konya meram satılık bina, konya satılık depo, satılık işyeri, konya satılık daire, konya satılık villa, satılık apartman, konya karatay satılık bina, konya selçuklu yeni konut projeleri, konya'da yeni projeler, konya müstakil ev projeleri, konya vadeli ev satışı gibi geleceğe yönelik projelerinizi hayata geçirmenizde size destek olmaktan mutluluk duyar.
1 note · View note
imarpanosu · 1 year
Link
#Konya'daki #Zermeram projesinin #ElmasEvler etabının teslim tarihi belli oldu... #Detay #haber için tıklayın...
0 notes
musfika-hanim · 6 years
Text
Bir yerde canlılık varsa orada bir anlaşma çabası vardır. Birbiriyle konuşamayan hücreler ölür, konuşanlar hayata devam eder. Hayat dediğimiz şey hep bir meram anlatma ve dinleme gayretidir. İster hal diliyle, ister kal diliyle, yeter ki söyle !
Kemal Sayar
24 notes · View notes
hakimiyet · 2 years
Photo
Tumblr media
Başkan Kavuş: “Meram için yeni, modern ve müreffeh bir geleceğe inanarak çalışıyoruz” https://ift.tt/WVsQIka
Başkan Kavuş: “Meram için yeni, modern ve müreffeh bir geleceğe inanarak çalışıyoruz” Konya'nın merkez Meram İlçe Belediyesi öncülüğünde hayata geçirilen Büyük Konut Hamlesi'nin son ayağı Piri Reis Evleri'nin temeli atıldı.
May 30, 2022 at 04:04PM
0 notes
sigortahaber · 3 years
Link
Büyük Konut Hamlesinin mimarı Konya’nın merkez Meram İlçe Belediyesinin öncülüğünde hayata geçirilen Piri Reis Evleri’nde ön başvurular 4 Mart Cuma günü son buluyor....
0 notes
dedehirdavat · 3 years
Photo
Tumblr media
Hayata renk katıyoruz #dedejim🌈🤩 Kampanyalarımız hız kesmeden devam ediyor... Senide bekliyoruz aramıza 🏃‍♂️😊 Sahip olduğumuz geniş ürün yelpazesi ile Dede Hırdavat olarak müşterilerimizin her ihtiyacını karşılamayı amaçlıyoruz. Boya, hırdavat, nalbur malzeme ve ekipmanları için www.dedehirdavat.com'a girebilir, ürünlerimize göz atabilirsin. #konya #meram #karatay #selçuklu #usta #boya #boyacı #hırdavat #nalburiye#dışcephe #içcephe (DeDe Hırdavat Nalburiye Boya) https://www.instagram.com/p/CRCYjJ2l_XW/?utm_medium=tumblr
0 notes
seslimeram · 4 months
Text
Dönüşüm
Tumblr media
Dünyanın dönüşümü o insanlık mefhumunun üstüne basıla basıla yerle yeksan edilmesini göstere geliyor. Şimdiyi kapsayan, anlık değil doğrudan bir vaveyla içerisinde her türden tahakküm, denetim, gözetim ve şiddet eksenlerinde o gelişim lafın gelişi deklare edilirken insani vurgu, olgu hiç ediliyor. Müşterek mesellerin yerle yeksan edildiği, güç kullanarak bastırıldığı bir dünya imgesi bütün o konforlu alanlardan edilen ‘demokrasi’ vardır lafzını tek bir hamlede alt ediyor. Suçun / suçlunun peşinin kollandığı “adaletin” varlığında hak da hukuk da hiç eyleniyor. Behemehal gündelik yaşam olgusu tarumar ediliyor. Bir tehdit ve tahakküm veçhesi üstünden bir o yana, bir bu yana devrilip duruyor koca ülkeler. Tüm bu mavi küre insani katastrofu sonuna kadar var etmiş, normalini yitirmiş bir düzlem şekillendiriliyor her günü apayrı cerahatin esiri. Dönüşüm ister yapay zekayla isterse de et ve kemikle, kanlı canlı insanla var edilsin, şekillendirilen son kertede demokrasi mefhum ve meselinin hiç kılındığı hakikatimiz ediliyor. Her gün yeniden biçimlendirilen o cerahat ekseninde yaşamsal müşterek pratiklerinin hiçleştirilmesi kesintisiz var edilmeye çalışılır. Bunun da başarılı olduğu dünyanın çeşitli yerlerinde güncellenen şiddetle, ayrımcılık ve o savaş hallerinin sürekli psikolojik tahakküme evrimiyle var edilir. Böyle mi olacaktır tüm dünyanın akıbeti, şu coğrafyanın halleri!
Ara sıra değil daimi bir biçimde yeniden ve yeniden var edilen bütün boyutlarıyla “tehdit” yönelimi ile sıradan insanların hayatlarının zehirlenmesi kesintisiz kılınır. Bu coğrafyanın da makus kederi olarak çıkagelen cerahatin her nasıl birbiri ardına var edilmiş olagelen ol tahakküm nesnelliği üstünden biçimlendirildiği az çok yaşadıklarımız ile özetlenebilir. Bu cerahat sarmalına dönüştürülmüş günbegün yaşam ihtimal, olasılıklarının tarumar edildiği her günün apayrı sınamalarla kuşatıldığı zeminin gerçekliği zaten her şeyi izah edecektir. İnsanlık mefhumu tarumar edilirken, cerahatin önemsendiği, el üstünde tutulduğu bir yer, bir sahne gerçekliğimiz kılınıyor. Yaralarıyla yolunu kaybetmiş bir menzilin her gününün nasıl punt bulundu mu daha fenaları için zeminin yoklandığını göstere gelen bir karşılık hal ve istikamet bugünün yeni nam ülkesinin hakikati kılınır. Çürümeye demirlemiş, artık afaki bir biçimde insani normların zayi edildiği bir düzlemde, gelip geçici olmayan tüm o yaraların varlığı hakkaniyetsizce nasıl yaraların kanatılmaya devam olunduğu meseli tüm bu ülkenin / şu mavi kürenin de istikametini göstere gelir. Bütün bu hallerin yekununda bir tek iyi gün var edilebilir mi, kalır mı?
Mezopotamya Ajansına bağlanalım: “Ankara Gar Katliamı anmasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, katliam yapan DAİŞ'liler yerine katliamlara karşı çıkan siyasetçilerin yargılandığını söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Kobanê Davası'nda siyasetçilere verilen cezalara tepki amacıyla DAİŞ'in katliam yaptığı merkezlerde anma etkinlikleri düzenliyor. DEM Parti, bugün de 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde yaşanan katliamda yaşamını yitirenleri anmak için Ankara Tren Garı önünde anma etkinliği düzenledi. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın yanı sıra çok sayıda kişi anmaya katıldı. Anmada, "Kobanê’den bu yana IŞİD barbarlığı karşısında insanlığı savunuyoruz" pankartı açılarak, sık sık "Kobanê düşmedi düşmeyecek" sloganı atıldı.
‘DAİŞ Barbarlığına Karşı Dayanışmak İçin Buradaydılar’
Anmada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, katliamda yaşamını yitirenlerin DAİŞ barbarlığına karşı dayanışmak için Ankara Tren Garı'nda bulunduğunu ifade etti. Bakırkan, "Bugün bile demokratik bir basın açıklaması dahi yaparken, sayımızdan fazla güvenlik görevlisi var. Kamera var, sokak ve caddeler tutulmuş durumda. Ama 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne hikmetse IŞİD’in başta Gar, Amed, Suruç, Antep, Reyhanlı katliamları olmak üzere elini kolunu sallayarak, göstere göstere Ankara’nın göbeğinde bu katliamın örgütlenmesi büyük soru işareti oluşturdu" diye kaydetti.
'Göz Yumanlar Yargılanacaktır'
Katliamın önlenmesi için önlem almayanların katliamın suç ortağı olduğunu belirten Bakırhan, "Birgün mutlaka dem gelir devran döner. Sadece bu insanlık karşıtı suçları yapanlar değil, buna göz yumanlar da bir gün yargılanacaklardır. Demokratik kamuoyunu gören, IŞİD karşıtı dayanışma çağırısı yapanları yargılayanlar bugün hala IŞİD’i ve onun hücrelerini görmemeye devam ediyorlar. Ankara’nın göbeğinde mahallelerinde hale kadınları cariye, çocukları köle olarak pazarlayan bu örgütün arkasında kim var? Neden görünmüyor müdahale edilmiyor? Bu da ayrı bir sorundur" diye konuştu.
'IŞİD'le Siyaseti Dizayn Etmeye Çalıştılar'
7 Haziran seçimlerini kaybedenlerin DAİŞ'le birlikte siyaseti dizayn etmeye çalıştığını söyleyen Bakırkan, "Şimdi bunu nereden çıkardık sorusunu sorabilir kamuoyu. Bu katliamlardan sonra bizzat hükümetin en yetkili ağızlarından 'Oylarımız arttı' denildi. Utanmadan kendi yurttaşlarının katledildiği bu katliamlar karşısında kınaması gerekenler gerekli olan hassasiyeti göstermesi gerekenler ne dedi, 'Oylarımız arttı'. Yani bu katliamlar demek ki birilerinin işlerine yaradı. Ve katliamlar hala gerçek fiilleriyle birlikte yargılanmıyor. Üç beş tane tetikçinin alıkonulduğu bu katliamlarda asıl failler asıl planları yapanlar örgütleyenler aramızda yok. IŞİD nedir anlatmaya gerek yok. Katliam yapan barbar bir örgüttür. Peki, IŞİD Kobanê’de Kürtleri, Arapları kadınları katlederken, Kobanê'yi işgal etmeye çalışırken insanları diri diri yakarken biz ne yapacaktık?" diye sordu.
‘Kumpas Davası Muhakkak Çökecek’
Direniş mücadelesi veren bir gelenekten geldiklerini vurgulayan Bakırhan, "IŞİD’in bu katliamlarını zulmünü alkışlayacak mıydık? İktidar tam da bizden bunu bekliyordu. Kimse kusura bakmasın. Dün olduğu gibi bugün de insanlık düşmanı katliam yapan, kadın düşmanı bir anlayışı değil, Kobanê’de dünyanın neresinde görürsek görelim buna karşı mücadele etmek dayanışma bu katliamları önlemek gibi bir sorumluluğumuz vardır" dedi.
DAİŞ'in katliam yapmak için taşıdığı malzemelerin adreslerinin bilindiği, taşıyan araçların plakasının dahi bilindiğini ifade eden Bakırhan, "Ama kim yargılandı? Demokratik Kürt siyaseti yargılandı. Katliam yapanlar yargılanmadı, katliam yapanlar aklanmaya çalışıldı. IŞİD barbarlığı karşısında mücadele eden, dayanışma çağrısı yapanlar yargılandı. Biz bu yargılanmaları tanımıyoruz. Bir suç varsa IŞİD işledi, bir suç varsa IŞİD’e destek veren, göz yumanlar Ankara'nın bu meydanında bunca kamera ve MOBESE'nin bulunduğu yerde, bu katliamların olmasının zeminini hazırlayanlar suçludur. Demokratik siyaset yürütenler suçlu değil, asıl yargılanması gerekenler bizleri yargılıyorlar. Dolayısıyla bu karar yok hükmündedir" şeklinde konuştu.
Davanın bir gün muhakkak çökeceğine olan inancını dile getiren Bakırhan, "İç siyaseti, IŞİD katliamlarıyla dizayn etmeye çalışanlar bir gün mutlaka bunun hesabını demokratik bir yargı karşısında vereceklerdir. IŞİD’i yargılamayanlar Selahattin Demirtaşları, Figen Yüksekdağları ve şu anda cezaevindeki 13 arkadaşımızı yargılamaya devam ettiler. Bu yargılama Kürt halkında, Türk halkında Türkiye’de yaşayan bütün halklar ve inançlar nezdinde yok hükmündedir ve öyle olmaya devam edecektir" diye belirtti.
Diyalog ve Müzakere Vurgusu
Bakırhan, ülke sorunları için diyalog ve müzakere çağrısı yaparak, şöyle devam etti: "Kürtleri, devrimcileri, Kürtlerle birlikte dayanışan dostlarını mahkum etmek Türkiye’ye bir şey kazandırmadı. Bugün Türkiye’de çeteler Susurluk gibi karanlık örgütler cirit atıyor. Susurluk geçmişte sadece Susurluk’ta vardı, bugün Susurluk gibi mafya örgütler Türkiye’nin dört bir yanındadır. Türkiye Teksas’a dönüştü. Sendikaların insanca yaşam ücretlerini talep etmediği bir Türkiye’de çeteler kırmız plakalı araçlarla insanları katlediyorlar. Tüm bunların tek sebebi var. Kürt sorunun çözümsüz kalması. Tek bir sebebi var. Müzakere ve diyaloga dayalı olmayan yol ve yöntemlerin benimsenmesidir. İşte Kobanê Davası aslında bu diyalogla müzakere zemini için iktidar için bir fırsat olabilirdi. Bu fırsatı tepenlere ve geçmişte karanlık yöntemleri ikinci yüzyılda da Türkiye uygulamaya çalışanlara sesleniyoruz: Demokratik siyaset ayakta, demokratik siyaset 12 metrekarelik hücrelere arkadaşlarımız konulunca bitmiyor. Bugün biz burada nasıl mücadele ediyorsak cezaevlerinde ceza alan arkadaşlarımız da mücadelelerine devam ediyorlar. Dolayısıyla, bu katliamların peşini bırakmayacağız. Bu katliamlar şimdilik aklansa bile, gerçek failleri ortaya çıkarılmasa bile bizler bir gün mutlaka bu katliamların hesabını demokratik yargı karşısında sorarak bunları açığa çıkararak bu yiten canlara olan borcumuzu bir gün yerine getireceğiz."
İnsanlık mefhumunun üstüne basıla basıla nasıl yerle yeksan olunduğunu göstere gelen bir isyana meram var edilir, Ankara Gar Katliamı anmasında. Dolambaçlı, laf ola beri gele değil doğrudan, kesintisiz bir biçimde tahakküme esir etmenin, ülkeyi bir dört sene daha yönetebilmenin anahtarını gözünü kan bürümüşlere yol vererek sağlayabileceğini düşünen, buna çabalayan bir iktidarın var ettiği her şey insanlık meselinde sınıfta her nasıl kalındığını da bu ülkenin yıllar sonra bildirmeye devam eder. Memleketin adıyla sanıyla bir Teksas’a dönüştürülmesinin utanç verici sureti bir yanda, öteden / ezelden beridir arasız ve fasılasız devam olunan hürriyet taleplerine kastedenlerin önünün açılmasına, nefret siyasetinin bugünün politik mizacının tastamam çatısı kılınmasına ve daha nicesine ol Kürd siyasi hareketinin ödediği bedellere dikkat çekilir. Bu hallerin yekununda, onca insan rehin kılınmışken, Gar Katliamına imza atanlar, onları destekleyenler, arka çıkanlar kolluğundan memuruna adaletten vareste kılınır. Tümüyle doğrudan bir yıkım faaliyetine daha arka çıkan devletin utancını yüzlerine vurdukları için insanların canlarının akıbetini sormaları, adalet talep etmeleri engellenir. Hikaye hep kapkaranlık.
İnsanlık mefhumunun üstüne basıla basıla yok edilmesi, yerle bir olunmasının etapları her gün bambaşka veçhelerle çıkageliyor. Bu coğrafyada kayda geçmiş olagelen soykırım hal ve pratiklerinin deneyimlerini zamana yayarak bir halkın kaderini tayin etme hakkı, seçimi ellerinden çalınıyor. Onca acının bambaşka bir yerde olduğu sanrısı var edilirken, bu yanılsama / yok sayma hali her gün bambaşka bir cerahatle yeniden bina olunuyor. Geçip gittiği zikredilenlerin yanında, demokrasinin elzem olagelen eleştirme hakkından ol devletten hesap sorabilme hürriyetine her şeyin talan edildiği bir zemindir, mavi küredir mesele. Bugün Rojava’dan, Yeni Kaledonya’ya, Dağlık Karabağ’dan, Gazze Şeridi ve ol Filistin’in tamamına ve hemen her şekilde bir tahakküm silsilesi, bariz bir terör eylemselliği içerisinde hayatın un ufak edilmesine devam olunuyor. Yaşam var eden topraklar insanlarından ayrıştırılıyor. Ölüm sayılara indirgeniyor. Yok edicilik bir kurgu, bir oyunmuş gibi değerlendiriliyor. Bütünüyle can yakıcı bir haller toplamında insan eliyle çağcıl cehennem tasavvuruna devam olunuyor. Her yan, her gün, her şekilde. İnsan neydi ki!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel – Illustration - Sarah MAZZETTI – New York Times
0 notes
emlakbulten061-blog · 4 years
Text
Palmiye Konutları Meram'da yükseliyor
Palmiye Konutları Meram’da yükseliyor
Durmaz Yapı firması tarafından Konya İli, Meram İlçesi, Uluırmak Mahallesi’nde hayata geçirilen Palmiye Konutları Konya projesinde satılar tüm hızıyla devam ediyor. Konut projesi iki konut bloğundan meydana geliyor. Projede farklı aile yapısına uygun ve büyüklüklerde daire seçenekleri yer alıyor. Proje özellikleri neler? Uluırmak Mahallesi Paşalı Köprü’de yer alan arsa alanı üzerinde inşa edilen…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pazaryerigundem · 5 months
Text
Meram Hamamı yeniden ihya ediliyor
https://pazaryerigundem.com/haber/169903/meram-hamami-yeniden-ihya-ediliyor/
Meram Hamamı yeniden ihya ediliyor
Tumblr media
Konya Büyükşehir Belediyesi Tarihi Meram Köprüsü yanındaki Karamanoğlu Mehmet Bey Hamamı’nda restorasyon çalışmalarına aralıksız devam ediyor
KONYA (İGFA) – Konya Büyükşehir Belediyesi, Tarihi Meram Köprüsünün yanındaki Karamanoğlu Mehmet Bey Hamamı’nın restorasyonunu yaparak tarihi eseri yeniden ihya ediyor.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, hamamın bir oyuncak müzesi olarak hizmet vereceğini anımsatarak, yapının restorasyonu konusunda çok titiz bir çalışma yürütüldüğünü belirtti.
Başkan Altay, başta Dârülmülk Projesi olmak üzere, tarihi eserlerin ihya edilmesi konusunda hayata geçirdikleri projelerle Konya tarihinin ve kültürünün daha fazla hissedileceğini ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
Tumblr media
“600 yıl önce Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yapılan, Konyalıların ‘Meram Hamamı’ diye bildiği Karamanoğlu Mehmet Bey Hamamı’nda restorasyon çalışması gerçekleştirerek, tekrar şehrimizin hizmetine sunacak olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. En ince ayrıntısına kadar titizlikle yürüttüğümüz çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Restorasyonun ardından oyuncak müzesi olarak kullanılacak yapı, ailelerin çocuklarıyla beraber her daim ziyaret edebileceği yeni bir mekân olacak. Böylece Meram’ımız çok önemli bir hizmet daha kazanacak. Projesinden yapımına kadar emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
Aynı bölgede Çamlıbel Çevre Düzenlemesi çalışması, tarihi Tavusbaba Camii’nin güçlendirilmesi ve bin araçlık yeraltı katlı otoparkı da yaptıklarını hatırlatan Başkan Altay, bölgede yapacakları yeni çalışmalarla Meram’ın marka değerini daha da yükseğe çıkaracaklarını ifade etti.
KARAMANOĞLU MEHMET BEY HAMAMI
Halk arasında Meram Hamamı olarak da bilinen Karamanoğlu Mehmet Bey Hamamı, 1424 yılında Karamanoğulları Beyliği döneminde inşa edildi. Konya Büyükşehir Belediyesi, zaman içinde deforme olan, 652 metrekarelik alana sahip olan ve toplam 16 mekândan oluşan bu tarihi yapıyı yeniden restore ederek Oyuncak Müzesi olarak projelendirdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
tasinmazhabercom · 4 years
Text
Palmiye Konutları Meram'da yükseliyor
Palmiye Konutları Meram’da yükseliyor
Durmaz Yapı firması tarafından Konya İli, Meram İlçesi, Uluırmak Mahallesi’nde hayata geçirilen Palmiye Konutları Konya projesinde satılar tüm hızıyla devam ediyor. Konut projesi iki konut bloğundan meydana geliyor. Projede farklı aile yapısına uygun ve büyüklüklerde daire seçenekleri yer alıyor. Proje özellikleri neler? Uluırmak Mahallesi Paşalı Köprü’de yer alan arsa alanı üzerinde inşa edilen…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
rayofsunlights · 8 years
Text
"Halk, tüm bu alt-üst oluşların düzlemidir, farklı deneyimleri mümkün kılandır; işçileşmenin, üniversite öğrencisinin müesses nizamın öncüsü olmasının müzakereye açıldığı bir andır. Halk, bu anlamıyla bir özne değil bir deneyimi, bir perspektif değişikliğinin düzlemiydi."
"Eylem, bir eylem alanıyla bir eyleyeni varsaydığı için olgusal olan fiiliyata dönüştürülmelidir. Eyleyen, eylenileni öncelemez; eylem, yaratıcı olmak için bir ilkeye sahip olmalıdır. Bu ayrışmaktan başka bir şey değildir, eylem ayrışmadır, doğurgandır, doğuştur. Dolayısıyla eylemin ifşa edici bir karakteri vardır, hem kişiliği gösterir hem inşa eder. Ancak, bu boşlukta cereyan etmez, insanlar bir şeyler üzerinde bir şeyler yapmak için cem olur. Toplumsallığın bu aracısına dönük edim, bu nesneleştirme süreci, kelam ve fiiller biçiminde kişiliğin ifşasıdır. Ölüme dek cereyan eden eyleyiş süreci bir insanın kim olduğuna dair tanım, müzakere ve değişim sürecidir. “Ben kimim?” sorusuna ancak ucu açık hayat hikayesinde cevap aranabilir. Ancak, öte yandan eyleyen, yaşam öyküsünü bilemez, dolayısıyla bu soruyu cevaplayamaz. "Kim?” sorusuna ancak ölüm cevap verebilir. “Ben kimim?” sorusu doğuştan gelir ve tam da cevapsızlığıyla kurucudur, deneyimdir, eylemdir, hayatın bakış açısından bakar. Ancak bu arayış boşlukta değil somut ilişkiler ve temsillerle cereyan eder. Toplumsalın yarıldığı belirsizlik anlarında hayata bakanlar, başkalarının ömrüne bakar, ölümden doğru bir serüveni okur. Bu serüvenin öyküsü, birey odaklı olduğu için bağlamı muğlaklaşır, ama tam da bu şekilde alınan ilham mevcut olanın da aşılabileceğini ima eder; bağlamı kopuk temsil, mevcut toplumsal ilişkilerin aşılabileceğine işaret eder."
"Bin bir mevcut kimliğin bir biçimde ahenkli yaşaması, toplumsal cinsiyet ve çevre konusunun da önemsenmesi gerektiği, Kürt sorununun bir zahmet artık bir yerlere bağlanması temennisi, işçiler grev yapıyorsa bir poşet çay götürme bahanesiyle halay çekmece dışında içinde yaşanılan mevcut duruma dair yapısal bir analiz, tekerrür düzeyindeki laflar dışında yoktur, beklenemez de! İşte demokrasi tam da bağlamsız ve sistemik bir açıklaması yapılmamış müstakil öznelerin kendisini ifade etmesine olanak tanınması temennisidir. ... Anarşizmden Marksizme değin komünist gelenek dahilinde kapitalizmin yapısal örgütlenmesi olan demokrasi meselesi çetrefillidir: Demokrasi, suya sabuna dokunmayıp, iç savaştan meşruiyetini alan bir iktidar silsilesi dahilinde her bir sosyal örgütlenmenin içeriğine karışılmaksızın bir eşdeğerlik düzlemini varsaymak, iç savaşı radikal bir kopuş, başka bir evrensellik kurulumu olmaksızın sürdürülebilir kılmak, sosyal örgütlenmelerin kendilerinden ibaret kalarak birer temsile dönüşmesi teşebbüsü doğrultusunda tikelin tikel kalması kaydıyla tikelliği evrenselleştirmek, hakim evrensellik düzlemi dahilinde olanın tikel temsiller olmasını şart koşmaktır."
"Feministlere ve “kadın meselesi de tabi önemli” diyenlere inat, Deniz’in Kürdü; Mahir’in suni dengesi, bunalım dönemi ve emperyalizmin dışsal değil içsel bir olgu olması; Ibo’nun Kemalizm’i, bugün tüm bir “top­lumsal formasyonun” içkin krizindeki bir öznelliktir, kadınların bir topluluk olarak örgütlenerek toplumun dağılışına mahal verme, alan açma ihtimalidir. İç savaşın devrimci düzlemde örgütlenme olasılığıdır. Verili konjonktürü bileştiren her şeyi kesen -Mao’nun deyimiyle- “başat çelişkidir.” “Kadın sorunundan” başka her şeyle alakalıdır. Kadının sorunu, bir kadınlık sorunu olmadığını, bir toplumun organik yeniden üretimi dahil olmak üzere, devamlılığını yarandır; komünist olan herkes için komünalist ve militan cevaplar bekleyen devrimci bir olasılıktır!"
"Dolayısıyla, modernite ile kapitalizmin ayrı ayrı şeyler olduğu yanılsaması bu açıdan bir tarih okuma metodolojisine denk düşer. Asli birikim kavramı, kapitalizmin zamansallığı ve köken sorununun geçmişte bir başlangıç olmadığını, sebep ile sonuç arasında etki kavramının yarattığı kafa karışıklığını aydınlatır. Bu “yanılsamalı” tarih okuması kapitalizmin tarihini okuyuşu ve yazışıdır, köken sorunu kapitalizm bu ayrımları mümkün kılarak ele alır. Tikel ile evrensel arasındaki ilişkiyi ikisini varsaymamızı sağlayarak iş görür, bunun oluşumunu sorunsallaştırmamızı, köken sorunu tarihte bir an olarak görmemizi sağlar. Ancak, kapitalizm tam da tikel ile evrenseli birer kategori olarak kurmuştur. Kapitalizmden önce tarih diye bir “bilim” yoktur, vakalar silsilesi vardır. Dolayısıyla, soruyu soruş tarzımızla kapatılmışızdır, çitlenmişizdir. Varsayımı, önceden konumlanışı [Vorraussetzung], tarihte saptanabilir bir ön koşul [Vorbedingung] olarak okumaya çalışırız. Oysa kapitalizm tam da evrensel ile tikeli cepte görerek bir fark tartışmasına bizi götürür. Zira kapitalizm, fark üzerinden tikel ile evrenselin düzlemini kodlamaya ve iş görmesini sağlamaya koyulur. Merhumun dediği gibi: “batınım sen oldun zahirim sensin; evvelim sen oldun ahirim sensin.” Bu en iyi artı-değer tartışmasında görülür. Artı-değer kar olmadan sadece soyut bir öner­medir, gerçekleşmek zorundadır, kar olmaya yazgılıdır. Ancak, art-değer mutlak ve göreli olarak ayrılmıştır. İkisinde de bir zaman hesabı yapılır, işçinin aldığı ma­aşa nazaran ne kadar fazla veya az çalıştığı hesaplanır. Ancak burada hem zamanın saat üzerinden ölçümü, hem bunun bir insan etkinliğine yansıtılması hem de maaş (para) gibi nicel ve soyut bir şeye tekabül etmesi, bir işaretlendirme ve ölçüm sistemindeki farklar hesa­bıdır. En geç standarlaştırılmış saati, devlet otoritesi tarafından düzenlenen parayı ve “toplumsal açıdan ge­rekli emek/çalışma/iş zamanı” gibi konuları düşündü­ğümüzde kapitalizmin bir gramer olduğunu görürüz. Bu yüzden kapitalizm toplumdur, demos’tur, devlettir, farktır. Para, vatandaşlık, saat vb. soyutlamalar iktidar ilişkilerini düzenleyen ve dağıtan, imkansızlıkla malul birer işaretlendirmedir. Üstelik bunun farklı yer ve za­manlarda farklı uygulanışlarının başka zaman ve me­kanlara seferber edilmesi bir kar sağlar. Dolayısıyla, kapitalizm bir farklar sistemi üzerinden iş görür, dai­ma bir teşebbüstür. Marx’ın Kapital’in ilk cildine Meta ile başlayıp asli birikim ve sömürgeler meselesiyle ka­patması iyi okunmalıdır. Kar, gerçekleşmiş artı-değer ise bu “artı” ve gerçekleşmeyi mümkün kılan nispete bakmak gerek. Asli birikim, bu anlamıyla sadece bir za­manlar birilerinin mülksüzleştiği bir tarihsel an değil, bizzat kapitalizmin zamansallığı, üretimin içerisinde gaspın gasp olmasını sağlayan farklar düzlemidir. So­mut olarak bu, işçinin disipline edilip haddini bilmesi­dir. Had ise toplumun sürekliliğini mümkün kılan ve “yeniden üretim” denilen alanda tüm disiplin ve ikti­dar tekniklerinin mücadele içerisinde belirlenmesiyle müzakere edilir."
"Dolayısıyla proletarya bir toplumsal pozisyon veya sınıf değil, burjuva toplumun çözülüş fonksiyonudur."
"Almanca ve İngilizcede çıkarı, ilgiyi, meramı ifade eden kelime Latincedeki interesse kelimesinden gelir. Bu kelime arada olan demektir, yani bir nevi bağlaçtır, bağlamdır. Marx’ın Türkçede sık sık “içerip aşmak” olarak kullanılan, kelime anlamıyla yukarı kaldırmak anlamına gelen aufheben kavramını proletaryanın kendisi için sınıf olması, yani sınıflılığı aşması için kullandığı vakidir. Yani, proletarya ortaya çıkışında kendi kendisinin ortadan kalkışıdır, kendi kendisine nispet edişidir. Dolayısıyla, vatandaşlar toplumunun yadsınmasıdır. Ancak burada, vatandaşlar toplumunun yadsınışı vatandaşlığın esası olan çıkar olamaz. Zira çıkar, biyo-politik haz mübadelesinin dilidir; iç savaşın silahı ve cana musallat olan genişleyen amacıdır. Bu anlamıyla proletarya, ortaya çıkışında ortadan kalkması için arada bir şey olmalıdır. Bu haz mübadelesi değil arzu hali, arzuhal olabilir; ayan, beyan olmalıdır. Bu, ancak, çıkar değil meram ve ilgi olabilir; bu başka bir bağlanma, bağlam ve bağlaç demektir."
"Parti kavramı daha tartışılacak olsa da Denizlerin yaklaşımı şu şekilde formüle edilmelidir: “Komünizm, müspet olarak praksis içerisinde formüle edilir, örgütlenir.” Ancak buna bir şey daha ilave etmek gerek, sadece keşfetmez, icat da eder, bir programa sahip değildir bir okuma ve eyleme biçimi benimser, dener, yanılır, dener. Her şeyden önce “biz bunu niye yapıyoruz” sorusunu yaptıklarına ve yapanlara bakarak sürekli sorar, deneyim, denemek onun için ayıp değildir, yanılmak da. Zira, o bir gözlemci ve müdahaleci olsa da tarihin tekeli onda değildir, deneyimlerin ve tartışmaların sonucudur. Dolayısıyla, Denizlerin dediği doğru “parti mücadele içerisinde kurulur.” Bu, bugünkü “uzun yürüyüş” algısı karşısında bir toparlama yöntemi üzerinden şimdide ısrar eden bir ivedilik, aciliyet yaklaşımını şart koşar. Komünistler, can havliyle komünizme koşar."
"Proletaryanın diğer güç dizilişi içerisinde dene­yime dayalı olarak kurulması gerektiği, bu pozisyonun dağınık öznelliklerin karşıt konumlanışı ve naziresi içerisinden çıkabileceği fikri bir iradeye çağrıdır. Prole­tarya dağınık bir potansiyel olarak verili koşulların tah­lilinden yola çıkılarak bir dizilim yaratma meselesidir: Bu güç kazandırma ve zayıflayanın tersinden güçlen­dirilmesidir. Çarpanlarına ayırmak, kendiliğiyle çarpıp kuvvetini almaktır. Kadın öyle bir güce erişecek ki, er­kek onunla naziresinde yerle bir olacak. Yerle bir olan erkeğin anlam sorusunu kaydırılacak, güç ve güçsüz­lüğün tanımları değiştirilecek. Somut çatışmalardan hareketle halka halka olasılıklar ve olanaklar yaratılıp zorlanacak, zemini kaydırılacaktır. Bu bir ilişkilendir- me meselesidir, proletaryanın kaldırılması ile burjuva toplumun yadsınması olacaktır. Proletarya yaddır, yad edendir. Menfi müspet kılınmaya çalışılacaktır. Bu bir oyun kuruculuğu gerektirir; yani nispetler/nazireleri oynatmak, dans ettirmek için birilerinin müzik yap­ması, ritim tutması gerek; hariçten gazel gerek; bu bir örgü meselesidir, bunu ancak bir örgüt karşılayabilir; kurgu meselesidir, kurulması icap eder: Bir komünist örgüt gerek; bir nazar gerek."
Cağnım Nejat
https://www.youtube.com/watch?v=Jy2ww8erOxo
1 note · View note
hakimiyet · 2 years
Photo
Tumblr media
Meram’ın yeni nesli için ‘Yeni Nesil Öğrenme Merkezi’ kuruluyor https://ift.tt/0e2RNSO
Tumblr media
Meram’ın yeni nesli için ‘Yeni Nesil Öğrenme Merkezi’ kuruluyor Meram Belediyesi ve KOP İdaresi Başkanlığı işbirliğinde bölgede bir ilk ve örnek bir proje daha hayata geçiriliyor.
May 24, 2022 at 03:37PM
0 notes
siristat · 4 years
Video
youtube
Bozkır'da Kadir Güven Güven Tazeledi AK Parti Konya İl Başkanlığı 7. Olağan Kongre süreci Bozkır ilçe kongresi ile devam etti. AK Parti Konya'da ilçe kongreleri devam ediyor. Bozkır Kapalı Pazar Alanı’nda yapılan ilçe kongresine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, İl Başkan Yardımcıları, Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, Bozkır Belediye Başkanı Sadettin Saygı, bölge ve ilçe koordinatörleri ile parti mensupları katıldı. Konya il ve ilçelerinde birçok çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Ülkemizde bu dönemde tüm dünya da olduğu gibi zor dönemden geçiyor. Bir pandemi sürecindeyiz. İnşallah kurallara uyarsak bir an önce normal hayata dönmeyi arzuluyoruz. Bu süreci 20 yıl önce yaşamış olsak hastanelerimizin durumu, sağlık çalışanlarının azlığı gibi durumlar nedeniyle ülkemiz çok zor bir dönemden geçmiş olacaktı. Ama elhamdülillah AK Parti’nin iktidara gelmesi ile yapılan birçok hastane ile yapılan yatırımlarla bu salgın dönemini atlatacağız. Düne kadar şehir hastanelerinin israf olduğunu belirtenler bugün şehir hastanelerinin gerekliliğini söylüyorlar. Bir taraftan Karadeniz’den gelen müjdeli haber ile bugüne kadarki en yüksek rezervli doğalgazı bulduk. Diğer taraftan da Doğu Akdeniz’deki meseleler geliyor. Doğu Akdeniz bir zamanlar bizim büyük bir gölümüzdü. Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde refah içinde yaşıyorlardı. Bugün gelinen noktada ise biz haklarımızı savunmak için gemilerimizle sondaj çalışmalarında bulunuyoruz ses farklı yerlerden çıkıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Makron her yerde konuşmaya devam ediyor. Fransa neresi Doğu Akdeniz neresi ama bunların sömürgeden kalma bir alışkanlıkları var yüzyıl önceki sömürge düzenine yine devam etmek istiyorlar” dedi. AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız, “Aslında birlikte olmanın bu duyguyu hissetmenin adı Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi inandığımız yolda yürümektir. Kendisini ve dava arkadaşlarıyla birlikte milletinin geleceğine inanan herkesi milletine ağmade etmiş ve 19 yıldır gece gündüz demeden canı pahasına hizmet eden bir liderimiz var. Bir ülke darbeyle değil; hukukla, adaletle, milletin iradesiyle ileriye gidebilir, kalkınabilir. Bu yüzden AK Parti iktidarlarında millet iradesi her zaman en önde tutulmuştur, hukukun üstünlüğüne ve demokratik geleneklere tam anlamıyla bağlı bir idare gerçekleştirmek adına sürekli mücadele verilmiştir. Cumhurbaşkanlığımızın liderliğinde millet olarak tüm coğrafyamızın güvenliği için ihanet çetelerini bir bir yok ederek kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. #Bozkır #AkParti #Secim
0 notes