Tumgik
#her şey kötüye gidiyor
golgelerdeyasayan · 10 months
Text
Özür dilerim.
O güzel kalbini koruyamadım özür dilerim.
Herkesi senden uzaklaştırdım özür dilerim.
Kurduğun hayallerden vaz geçtiğim için de özür dilerim.
Sana engel olmamalıydım. Her şeyi anlatmalıydın: Üzüldüğünü, kızdığını, mutlu olduğunu, özlediğini, sevdiğini...
Seni bu hâle getirdiğim için özür dilerim.
Zamanı geri alıp düzeltemeyeceğim için de özür dilerim.
Umarım bir gün beni affedersin.
13 notes · View notes
gidemezsin · 1 year
Text
sanki her şey daha da kötüye gidiyor gibi
430 notes · View notes
ay-simay · 1 month
Text
Tumblr media
İyiliğe giden yolda, yol çalışması var sanırım
Her şey kötüye gidiyor..!
... 🖤...
50 notes · View notes
oluruvar · 6 months
Text
En az bir ay girmeyeyim demiştim ama çok ihtiyacım var şu anda buraya yazmaya. Hayatım rezalet gidiyor. Bunu kendimden saklamaya çalıştığımı fark etmek suratıma defalarca tokat yemek gibiydi. Kendimi güler yüzlü, pozitif bir insan olarak görmek iyi geliyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. Düşündüğüm her şeyden, hayatımın tümünden, en çok da kendimden deli gibi şüphelenmeye başladım. Hiçbir şey yüzde yüz doğru olamaz, neden doğru olsun istiyoruz, doğru nedir, insanlara karşı hislerimiz gerçek mi yoksa bir şeylerin üstünü örtmek için yarattığımız araçlar mı, kendimi harika hissederken aslında içimde rezalet olduğumu bağıran kişi doğruyu mu söylüyor? Kime ve neye inanmalıyım? The Office'i bitirdim birkaç gün önce. Çok ağladım. Pek çok şey hissettirdi ve hatırlattı. Arkadaşlarımı çok özlediğimi, hala konuştuğumuz ve ara ara buluştuğumuz halde artık eski insanlar olmayışımızı, dünyanın rezalet bir yere doğru gitmesi ve Türkiyenin rezalet bi yere gitmesinin hepimizi mahvettiğini, umutsuz olduğumuzu düşündükçe eskiden rezalet lisemizde günlerimizi geçirirken nasıl içten kahkahalar attığımızı hatırlamak çok üzdü. Buradan tanışıp neredeyse her gün konuştuğum, benim için çok değerli olan insanları çok özlediğimi ve artık hayatlarında ne yaptıklarını, iyi olup olmadıklarını bile bilmediğimi düşününce çok üzüldüm. Dünden önceki gece iki buçuktan 7 buçuğa kadar anneme hastanede refakat etmenin beni ne kadar endişelendirdiğini, korkulacak pek bir şeyi olmamasına rağmen nasıl yıprandığımı, eve geldikten sonra yattığımda boğazımın deli gibi yandığını, uyandığımda hasta olmama rağmen ev işleri yapmam gerektiğini, abimin rezalet ve vicdan yoksunu olduğu için her şeyi benim yapmak zorunda olduğumu, bugünse baya baya hastalandığımı, gün boyu yatıp ağrıdan uyuyamadığımı, şimdi de ateşim çıktığı için yüzüm cayır cayır yanarken bedenimin titremesi, nasıl yalnız hissettiğim, kendime ada çayı yapmakta ne kadar zorlandığım, günlerimin ne kadar rezalet geçtiği, sorunlarla baş edemeyeceğimi düşündüğüm, korktuğum için görmezden gelmeye çalışıp iyi yaşamaya çalıştıkça olumsuzluğa daha da sürüklendiğimi, ailemin nasıl çocuk gibi davrandığı ve artık bununla nasıl başa çıkacağımı bilemediğim için ezildikçe ezildiğim... Cümlenin nasıl başladığını hatırlamıyorum. Bakmak da istemiyorum. Sadece içimi dökmek istiyorum. Beni takip eden kimsenin bunları bilmesine gerek yok evet ama benim anlatmaya ihtiyacım var. Biriyle görüşmeye, konuşmaya halim yok, sadece yazmak ve birilerinin okuduğunu varsaymak iyi geliyor. Zor zamanlar yaşıyoruz. Pek çok insanla aynı şeyleri atlatamadık. Covid, kapanma ve üniversiteye gidememek, hayatımla ilgili öngörülerimin beklediğim gibi gitmemesi. O süreçte evden çıkmamaya çok alışmak, çıkmak istediğim halde artık garip bir şey gibi gelmesi ve sosyofobim olduğundan iyice kötü hissetmek. Dışarı çıkmadığım için psikolojimin bozulması, dışarı çıkınca gelen anksiyete... Bir şeyler düzelecek sanıp çabalarken gelen deprem, onca insan... Bu konu hakkında konuşmaya hala çok korkuyorum. Nasıl toparlanılır bilmiyorum. Seçim ve bir şeylerin iyi olacağına kendimi inandırmam, seçim sonrası her şeyin daha da kötüye gitmesi. Ekonomi, ailevi hayatın daha da boka sarması ve kaçacak hiçbir yerim olmaması, evde sığıntı gibi, yük gibi hissetmek ve bunun cidden hissettirilmesi, sevilmediğimi her gün defalarca hissetmekle artık başa çıkamayışım ve belki en kötüsü benim de kendimi sevmek için pek bir şey bulamayışım, kendimden deli gibi uzaklaşmam, özel hayatımın da sürekli olarak boka sarmaya devam etmesi... Çok yoruldum. Sürekli geçecek, hallolacak demekten, umursamadığımı hayal etmekten ama durduğum yerde çürümekten ve kalkacak halimin olmamasından, ne zaman gücümü toplasam tekme yemekten ve tekrar yere yapışmaktan çok yoruldum. İçimde tutmaktan, yalandan gülmekten çok yoruldum. Düşünsenize, gitmeden önce urlm keyifhaliydi :)
34 notes · View notes
hisboslugu · 9 months
Text
ne sen dolup taşarsın, ne benden nuh olur. sevgilim, hâlâ düzeltemedim kalbimi, her şey daha da kötüye gidiyor fakat mutlu rolünü çok iyi oynuyorum. hiç itirazım kalmadı hayata, dargın bile değilim, kendime bile aldırmıyorum artık. nelerden uzaklaşıyorum, nelerden uzaklaştık, neler uzak böyle... görsen nasıl; biz bile, kendimize. kalbi kesip geçenin bıraktığı kesik kabuk bağlamaz. insan bir vakit sonra katılaşır, acılara da ağlamaz. anlamı var ama bunun da. dilersen hiç bakma, inan umrumda değil. aklıma dolanma, karşıma çıkma, beni arama, şarjım yüzde bir. kanımda yürüyen öfke ordusu sen çarpı ikidir. tabii ki o mükemmel şiirlerden sonra, bu sikik bir şiirdir, sen de öylesindir belki. ben fazla büyütmüşümdür gözümde seni, senin de gözünde fazla büyüttüğün başkaları gibi... sanki her şey naylondan idi. sana kandığım için kendime öyle öfkeliyim ki, kurşunlara dizdireyim istiyorum kendimi. öyle hemen yerini arama, konu sen değilsin tabii ki. konu ne zaman senden geçerse oradan koşar adım kaçacağım. çünkü yakışıklı bu benim kaçmağım, çünkü ben hep bir şeylerden yoksundum. şiirlerim bile kalmamıştı, ellerim bile yokluk içindeydi. param yoktu, babam yoktu, tüm dünya üzerime geliyordu ama o kahrolası gözlerim hâlâ seni arıyordu. hani bilirsin, sevdiğin kişiyle asla karşı karşıya gelmek istemezsin. o değil de, ona olan sevgin korkutur içini, öyle bir şey... ama tabii sen bunlardan anlamazsın. bu yaz instagram'dan geçmez, senden de geçmez artık. çünkü öyle yazıyordu sokaklarda. hoş, günümüz yalansa yalan, boş günümüzde harcarız. ne büyük laf ama... harcanan ve sürekli harcanan çocukların cevabı, bir cevap niteliğinde hayata. hiç unutmuyorum bir sokakta da "trilyon olsanız bir gecede harcarım." yazıyordu. kim bilir hangi para babası yaktı canını... alçak dağlarında yalandan yaşama öyle, sokaklar yalan söylemez, aslında sokaklar artık bir şey söylemiyor. tamam, ben de bir şey söylemek istemiyorum, tamam. şekilciliğine kandığımız dünyada, dertler bir şekilde hep derya. bu ekranlara yansımayacak ama. sevdamızda gözü kalmış hayat deryası ve ah ama sevin bir gün herkesten vazgeçişimi, senin nasıl kutlayamadığımın şiirini de yazacağım. kıyıya vuran gemilerden nasıl jilet yapıldığını, ş harfine tam olarak basamayan ağzını, karanlığın dibini, ölülerin adını, türkülerin tadını, dibe bile vuramamanın ağrısını anlatacağım. konu yine senden geçmeyecek. sana neden olmaz diyemediğimi de anlatacağım. çünkü kavmime senden iyi bir felaket bulamam fakat ne hikmetse sende bir efsunluk varmış, seni efsunlu gören galiba kendi içimdi. inandığım o sevgin hiçbir şeyi iyi etmedi. son olarak, lütfen bir bekleyiş içine girme. beni itilmiş bir köpek gibi hissettiren her şey beni iyi etti. sana olan her şeyimi tükettim, biraz da senin sayende. bunun için teşekkür ederim. bu kaydı bir belge diye saklı tutuyorum. belki bir kanıt... bir yerlerde, bir gün böyle hissetmiştim derim belki. sana gelince, hâlâ bir yerde bir şeyler beklediğini biliyorum. belki de bekleme listende adım geçmez, umursamıyorum. seni şaşırtmak istemem ama büyük bir hayal kırıklığı olabilirim. bir müddet kendi yağımda kavrulmayı deneyeceğim. belki şiirleri de yanıma alırım. çok güzel dostlarım var, birkaç gün onlarda kalırım ama beklenenin ağırlığı altında ezilirim. yine sana eğmem yüreğimi. beni sana bekletmezler gerçi, doğru. dilediğin bir hayata, dilediğin arabaya, yanında olana, birlikte kafelerde dolaştığına, ve Allah'a emanet ol. ekmek bölmeyi bilmeyen ellerini, kendime dert etmekten caydığımı bir selam gibi iletirim. ben yalan aşkın renklerine kanacak adam değilim. her şeye rağmen, hoşça kal.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
21 notes · View notes
uyumakonusalim · 11 months
Text
Sonunu göremiyoruz bir şeylerin ve her şey kötüye gidiyor. Ya batacağız, ya güçlenerek çıkacağız ama sabrımız da kalmadı.
23 notes · View notes
baybaykus · 3 months
Text
BU DEFA İŞİMİZ ÇOK DAHA ZORDUR
Bugüne kadar, 11 defa ekonomik kriz yaşadık. Ama bugün yaşamakta olduğumuz kriz öncekilerden çok farklıdır. Zira önceki krizlerde yalnızca ekonomik dengeler bozuktu ve ekonomik istikrar programları ile Türkiye krizlerden çıktı. Bu gün ise bir istikrar programı yok, IMF desteği yok ve daha da önemlisi siyasi, sosyal dengeler de bozuktur...
1.Toplumda kamplaşma tırmandı. Siyasi İslamcılık, yani siyasette dini referansların kullanılması ve şeriat talepleri yaygınlaştı. Anayasaya göre; “Türkiye demokratik laik ve sosyal hukuk devletidir.” Buna rağmen şeriatı tartışmak, şeriata gidiş olarak algılanıyor. Dahası eğer bir ülkede şeriat tartışması varsa, kimse kimin ne söylediğine bakmaz, herkesin aklına İran, Afganistan gelir.
Bu gidişat; yerli ve yabancı sermayeyi, vasıflı iş gücü ve genç kabiliyetleri ürkütüyor. Sermaye olarak döviz girmiyor ve tersine yerli sermaye de çıkıyor. Döviz sorunu tırmanacaktır.
Devletin yapması gereken; anayasaya ve yasalara aykırı olarak, adliye koridorlarında atılan şeriat sloganlarını, mitinglerde açılan hilafet bayraklarını önlemektir.
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ve Anayasa Mahkemesi kararlarının askıya alınması, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını endişe edilecek noktaya getirmiştir. Bu durumun tespiti için uluslararası kuruluşların ve AB’nin anketlerine ve uyarılarına gerek yoktur. Her şey ortadadır açıktır. Bunun içindir ki, sermaye mülkiyet güvencesi endişesi taşıyor ve dışarı çıkıyor. Yabancı sermaye gelmiyor. Yatırım yapılmıyor. Ekonomi durgunluğa girdi.
Hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmeden, güven oluşturmadan şöyle veya böyle bu krizden çıkamayız.
3.Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün açıkladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 115. sırada yer aldı. Mısır, Zambiya ve Gambiya gibi ülkelerin gerisine düştü.
Yolsuzluk Algısı Endeksi, 1995 yılından bu yana Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından her yıl yayımlanan bir rapordur. Bu raporu bütün dünya dikkate alır.
Türkiye’de 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk skandalı yaşandı. Bu dönemde yürütülen, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bazı kamu kurum ve kuruluşları ile aralarında dört bakanın da yer aldığı kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanma ve rüşvet ile suçlandığı soruşturmalardır.
Türkiye o günden beri belini doğrultamadı. Çünkü;
*Yolsuzluk, haksız rekabet yaratır. Piyasa ve fiyat düzenini bozar.
*Yolsuzluk siyasette yozlaşma yaratır ve sistemin çalışmasını engeller.
*Yolsuzluk hükûmetlere olan güven kaybına neden olur, sermaye hareketlerini ve yatırımları engeller.
Yolsuzluğun panzehri, demokrasi, kurumsal devlet ve devlette şeffaf yönetim, denetim ve özel sektörde kurumsallaşmadır.
4.Kurumsal yapılar bozuldu. Başkanlık sistemi demokraside tahribat yarattı. İdeolojik devlet ve eğitim, kurumsal yapıyı bozdu. Devlette israf var. Verimlilik düştü. Yetiştirdiğimiz vasıflı iş gücü beyin göçü olarak dışarıya gidiyor.
Krizle baş edebilmek için; kurumları yeniden kurumsal statüye sokmak gerekir.
04 Şubat 2024
Esfender KORKMAZ
KAYNAK: https://yenicaggazetesi.com.tr/
4 notes · View notes
buffy-buffy · 9 months
Text
Aklımı toparlayamıyorum her şey kötüye gidiyor
13 notes · View notes
golgelerdeyasayan · 7 months
Text
Umrumda değil gibi davranıyorum ama en çok umursayan hep benim.
5 notes · View notes
gelmekgibi · 9 months
Text
Akışına bırak diyorlardı. Su akar yolunu bulur diyorlardı. Senin için en iyisi bu diyorlardı. Ben hayatı akışına bıraktığımda her şey dağılıyor herkes olup olmayacak yollara giriyor. Canım yanıyor. Onların canı yanıyor. Akış kötüye gidiyor. Ve ben bıraktığımda toplarken kendimi bir daha kaybediyorum. Bir daha bulamıyorum içimdeki asri mezarlığın kapladığı alan her geçen gün artıyor işte. Durduramıyorum katillerini. Bulamıyorum da. Saklanıyor hep. En ücra köşelere giriyor. En karanlık yerlere. Hiç göremiyorum.
12 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
//////
ne sen dolup taşarsın, ne benden nuh olur. sevgilim, hala düzeltemedim kalbimi. her şey daha da kötüye gidiyor fakat mutlu rolünü çok iyi oynuyorum. hiç itirazım kalmadı hayata, dargın bile değilim. kendime bile aldırmıyorum artık. nelerden uzaklaşıyorum, nelerden uzaklaştık, neler uzak böyle. görsen nasıl, biz bile kendimize. kalbi kesip geçenin bıraktığı kesik kabuk bağlamaz, insan bir vakit sonra katılaşır acılara da ağlamaz. anlam arama bunda, dilersen hiç bakma inan umrumda değil. aklıma dolanma, karşıma çıkma, beni arama, şarjım yüzde bir. kanımda yürüyen öfke ordusu sen çarpı ikidir. tabii ki o mükemmel şiirlerden sonra bu sikik bir şiirdir. sen de öylesindir belki, ben fazla büyütmüşümdür gözümde seni. senin de gözünde fazla büyüttüğün başkaları gibi. sanki her şey naylondan iyiydi. sana kandığım için kendime öyle öfkeliyim ki, kurşunlara dizdireyim istiyorum yüreğimi. öyle hemen yerini arama, konu sen değilsin tabii ki. konu ne zaman senden geçerse oradan koşar adım kaçacağım. çünkü yakışıklı bu benim kaçmam. çünkü ben hep bir şeylerden yoksundum, şiirlerim bile kalmamıştı, ellerim bile yokluk içindeydi param yoktu, babam yoktu tüm dünya üzerime geliyordu ama kahrolası gözlerim hala seni arıyordu. hani bilirsin, sevdiğin kişiyle asla karşı karşıya gelmek istemezsin. o değil de ona olan sevgin korkutur içini, öyle bir şey. ama tabii sen bunlardan anlamazsın. bu yazı instagramdan geçmez, senden de geçmez artık. çünkü öyle yazıyordu sokaklarda hoş günümüzü yalan sayana boş günümüzde harcarız, ne büyük laf ama! harcanan ve sürekli harcanan çocukların cevabı, bir cevap niteliğinde hayata. hiç unutmuyorum bir sokakta da "trilyon olsanız bir gecede harcarım" yazıyordu. kim bilir hangi para babası yaktı canını. alçak dağlarında yalandan yaşama öyle, sokaklar yalan söylemez. aslında sokaklar artık bir şey söylemiyor. tamam, ben de bir şey söylemek istemiyorum. tamam. şekilciliğine kandığımız dünyada, dertler bir şekilde hep derya. bu ekranlara yansımayacak ama, sandalımızda gözü kalmış hayat deryası ve ah. ama sevin, bir gün her şeyden vazgeçişimi seninle nasıl kutlayamadığımızın şiirini de yazacağım. kıyıya vuran gemilerden nasıl jilet yapıldığını, ş harfine tam olarak basamayan ağzımı, karanlığın dibini, ölülerin adını, türkülerin tadını, dibe bile vuramamanın ağrısını anlatacağım. konu yine senden geçmeyecek. sana neden olmaz diyemediğimi de anlatacağım, çünkü kavmime senden iyi bir felaket bulamam. fakat ne hikmetse sende bir efsunluk yokmuş, seni efsunlu gören, galiba kendi içimdi. inandığım sevgin, hiçbir şeyi iyi etmedi. son olarak lütfen bir bekleyiş içine girme. beni itilmiş bir köpek gibi hissettiren şey, beni iyi etti. sana olan her şeyimi tükettim, biraz da senin sayende bunun için teşekkür ederim. bu kaydı bir belge diye saklı tutuyorum, belki bir kanıt, bir yerlerde bir gün böyle hissetmiştim derim belki. sana gelince, hala bir şeyler beklediğini biliyorum. belki de bekleme listende adım geçmez bulursam iyi. seni şaşırtmak istemem ama büyük bir hayal kırıklığı olabilirim. bir müddet kendi yağımda kavrulmayı deneyeceğim. belki şiirleri de yanıma alırım, çok güzel dostlarım var birkaç gün onlarda kalırım. ama beklenilmenin ağırlığı altında ezilirim, yine sana eğmem yüreğimi. beni sana bekletmezler gerçi. doğru. dilediğin bir hayata, dilediğin arabaya, yanında olana, birlikte kafelerde dolandığına, ve Allah'a emanet ol. ekmek bölmeyi bilmeyen ellerini kendime dert etmekten caydığımı bir selam gibi iletirim. ben yanan aşkın renklerine kanacak adam değilim. her şeye rağmen hoşçakal...
//////
2 notes · View notes
deruni · 2 years
Text
“Sonunu göremiyoruz bir şeylerin ve her şey kötüye gidiyor. Ya batacağız ya güçlenerek çıkacağız.”
134 notes · View notes
yanlizsenbloggg · 4 months
Text
ah ah her şey kötü gidiyor korkuyorum be hemde çok korkuyorum geçmişte yaşıyorum gelecek yada şuan umrumda değil ben geçmişimve geleceğe aşık oldum yani kısacası imkansıza ama bana sorarsanız oda bir gün geçmişe karışacak ama bunu istemem çünkü geçmiş hastalıklı ve kötüdür onun kötüye karışmasını istemiyorum ama korkuyor insan
3 notes · View notes
keenlemyekuun · 1 year
Text
Ah tanrım!
Neden her şey daha da kötüye gidiyor? Neden kafamın içinde çığlık atan sesler susmuyor? Neden kalbimi artık hissedemiyorum tanrım? Yaşama sebebim de kalmadı. Beni yanına alır mısın? Ruhumun özgürce dolaşmasına izin verir misin?
9 notes · View notes
fikret-i · 2 years
Text
Tumblr media
Göz açıp kapayıncaya kadar Ramazan Ay'ı bitiverdi. Her şey de bir gün insan için bitecek.
Sene 1996 orta okul birinci sınıftayım. Ailemden ilk defa uzun süreli ayrı kaldığım zamanların miladı olan sene. Benim için bir nevi öksüzlüğümün, yetimliğimin başladığı sene. O yıla kadar maddi olarak dört dörtlük olmasada kendi yağında kavrulan geçim derdi olmayan esnaf bir aile. Seçim tercihi yüzünden amcamla babam ters düştüğü sene. Babamın amcama ait işyerinde kiracı olarak çayhane işletirken çıkarıldığı sene. Babamın da ona inat arsa alma, ev, işyeri yaptırma macerasına girip battığı sene. Rızkımızı artık gurbetlerde aramaya başladığımız sene.
Artık işler sarpa sarmış, babam borçları yüzünden evden dışarı çıkamaz hale gelmiş bir vaziyette iken dayım ailecek bizimkileri fidan dikim ve portakal toplama işi için Kıbrıs'a götürdüğü sene.
Babam dayımın teklifini çaresiz kabul etmek zorunda kalmıştı. Ailemden ilk defa ve 7, 8 ay gibi uzunca bir süre ayrı olarak evli olan ablamlarda kalacaktım. Veda vakti gelmişti. Evet anne yüreği ne kadar yansa da bir çocuğun küçücük kalbinin, katlanamayacağı kadar zor bir acı, anne babadan ayrı kalmak.
Nihayet ayrılık vakti gelmişti. Annem, beni bağrına bastı, saçlarıma annemin bir kaç damla göz yaşı düşüverdi. Ve bana "sabret oğlum çabucak geleceğiz. Gözünü kapat, açtığında biz burada olacağız" dedi. Babamda avunmam için cebime bolca harçlık bıraktı. Para yahut başka bişeyler teselli eder mi hiç? Tek tutunduğum istinat noktam annemin "Göz açıp kapayıncaya kadar geleceğiz oğlum" cümlesi. Evet buruk bir şekilde ilk gecemde gözümü kapadım yarın annemler gelecek ümidiyle. Sabah baktım yoklar. Akşama kadar bekledim. Ne yemek yiyebiliyorum ne bir oyuna dalabiliyorum. Sadece bekliyorum. Annem yalan söylemişti gelmediler. Ertesi gün, yok! yine ertesi, yok. Ümidimi kesme dehşetine de kapılamadım çünkü bittiğim an olurdu. Hep bekledim yarını. Her gece sessiz sessiz döktüm gözyaşımı.
Dönüş yoluna hakim bir tepeye çıkıp gözümü yumdum yumdum açtım çoğu kere. Onların gelişlerini görmek ümidiyle. Ablamın da beni nazlama evresi sona ermişti. Azarlamalar, bağırmalar... Küçük sırtıma, yeğenime bakma görevi de verilmişti. Hasretle yanan küçücük kalbim bir de besleme muamelesi görüyordu.Abla da olsa zor. Anne haricinde birinin sinesine sığamıyor insan. Anne ne kadar dayak ta atsa başkasının öte git cümlesinden daha hafif kalıyor. Derslerim zaten kötüye gidiyor, bedenim de günden güne zayıflıyordu. Dudaklarımda uçuk eksik olmuyor. Benim vaziyetimi gören mahalleli "te! yazık ösedi herhal" diyordu. Onların dilinde özlemek hasretini, ösemek kelimesi karşılıyor.
Evet, benim nezdimde asla geçmez dediğim o zaman dilimi dahi geçti. Sonraki yedi sene bu ayrılıklar tekrar etti. Hepsi de geçti bitti.
Benim felsefem oldu "göz açıp kapamak" deyimi. Ne zaman zor bir sürece başlasam gözümü başlarken kapatırım bitince de ahanda açıyorum derim. "Aaa gerçekten göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş" tesellisiyle avuturum kendimi. Üniversiteye hazırlık senemde, üniversiteye başladığım senemde, Kpss çalıştığım senemde, 4 yıl süren tek başıma çalıştığım dağ başındaki köy okulunda göreve başladığım senemde, askerliğe başladığım zaman, evlilik arefesinde, her tayin olduğum okulda göreve başladığım günlerde, hatta her Ramazan başlangıcında gözlerimi kapatırım. Ta çabucak bitsin diye.
Şöyle geriye doğru bakıyorum da ne çabucak geçmiş, geçmez, bitmez dediğim o zaman dilimleri.
Biliyor musunuz? Artık gözlerimi kapatamıyorum. Kapatmaya korkuyorum; açtığımda ömrümün bittiğini göreceğim diye. Geçen ömür bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar geçiverdi. Kalan ömrümün de hızlıca geçmesinden korkuyorum. Ama kaçış yok. Zirveyi gördü artık bu beden, bu ruh. İnişi, çıkışından hızlı olacaktır elbette ne çare.
Rabbim bu iniş yolculuğumuzda ahiret azığı hazırlama fırsatı ve gayreti versin. Ne kadar gözümüzü açıp kapasak da asla bitmeyecek bir zaman dilimi olan, sonsuz hayatta gerekli olacak faideli ameller nasip eylesin. Kalan ömrümüzü de mahşerde defteri sağından verilen Salih Zümrelere dahil olmayı vesile kılsın inşallah.
Selam ve dua ile..
Fikret İ.
61 notes · View notes