Tumgik
#içme suyu pH değeri
saglikveyasamdergisi · 11 months
Text
Suyun PH’ı Niçin Önemli?
Günlük su alımını izlemek ve içilen suyun pH seviyesine dikkat etmek, sağlıklı yaşam tarzının temel taşlarındandır. İdeal içme suyu pH’ı kaç olmalı? Niçin pH değeri önemlidir?
Doç. Dr. Hakan Koçoğlu 
İç Hastalıkları Uzmanı
#su
0 notes
mitrasuaritma · 1 year
Text
0 notes
suaritmatavsiye · 4 years
Text
Hangi PH Düzeyindeki Sular Tercih Edilmeli?
Suyun bağırsak fonksiyonlarını düzene sokma özelliği ile sindirim sistemini rahatlattığına dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Berrin Yiğit, beslenmenin temel taşı olan suyun, doğru kaynaktan ve yeterli miktarda alındığında yenileyici ve arındırıcı etkisiyle cildi de beslediğini belirtiyor. Bu anlamda özellikle pH değeri 7.4’ün üzerinde olan alkali suların tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Hazımsızlık, şişkinlik ve kabızlık toplumumuzda sıklıkla görülen, kişilerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve endişeye neden olan sağlık problemlerinin başında geliyor. Su, vücudu temizleyip güçlendirirken aynı zamanda sindirim sisteminin de rahatlamasını sağlıyor. Bağırsaklarımızın hızlı ya da yavaş çalışmasının önüne geçmek, sağlıklı bir şekilde fonksiyonlarını devam ettirmesini sağlamak için düzenli su alımına dikkat etmeliyiz.
Vücudumuzun yüzde 60’ını oluşturan su, hayatımızın temel kaynağı. Bu sebeple sağlıklı bir yaşam ve güzel bir cilt için öncelikle suyu gerektiği ölçüde tüketmeli ve bu konuda özenli seçimler yapmalıyız. %100 doğal kaynak sularından ihtiyacımıza yönelik seçimlerde bulunmalı, özellikle pH değeri 7.4’ün üzerinde olan alkali suları tercih etmeliyiz. Su başlı başına şifadır fakat bazı ilavelerle daha da faydalı hale getirilebilir. Cilt sağlığını ve elastikiyetini destekleyen Tip 1 ve Tip 3 kolajen içeriği sayesinde sarkma ve kırışıkların önlenmesine yardımcı olan fonksiyonel içecekler, bu anlamda bize ekstra fayda sağlar. su arıtma cihazı pH değeri kaç olmalı
1 note · View note
priitikana · 6 years
Text
Yoga ve Beslenme / Melda Nacar
YOGA VE BESLENME
DERLEYEN: MELDA NAÇAR
SUNUŞ
Medeniyet geliştikçe maalesef dünyamız da kirlendi. Modern hayat bize GDO’lu sebzeler, hazır yiyecekler ile dolu marketler, yarım metre kare alanda yaşayıp şişirilmiş hayvanlar, klorlu içme suyu, florürlü diş macunları ve bol bol ilaç verdi. Havamız, suyumuz, besinlerimiz kirlenirken bedenlerimiz de kirlendi. Bu çevresel faktörler, yanlış beslenme ve yaşam şeklimizde bedenlerde toksinlerin artmasına ve aşırı asidik olmasına yol açtı. Bu da sağlığımızı olumsuz etkiledi. Gezegenimizde çevre kirliliği hususunda radikal kararlar alınmadığı sürece bireysel olarak sadece kendi bedenimizi arındırarak, sağlığımızı korumak konusunda bilinçlenerek çaba harcayabiliriz. Yoga, fiziksel bedenin geliştirilmesi ve arındırılması ile başlar; elimizdeki bu kadim bilgilerin ışığında beslenmemize de özen göstererek beden, zihin ve ruh bütünlüğünü, sağlığını sağlayabiliriz. Bu atölye çalışmamızda kısaca sindirim sistemimiz, duyarlı besinler, alkali vücut, vejetaryen beslenme gibi konuları ele alacağız. Tüm yaşamımız boyunca bedenimizle, diğer canlılarla uyum içinde olduğumuz zaman sağlık, huzur ve dünyaya sevgi gelecektir.
Tumblr media
Fotoğraf:https://www.samyakyoga.org/yogic-food-during-yoga-teacher-training/
1) Sindirim Sistemi Nedir?
Aldığımız gıdaların vücut hücrelerini beslemesi, lenf ve kan dolaşım sistemine karışması için en küçük parçalara ayrılması işlemine sindirim denir. Bu olayı gerçekleştiren sisteme de sindirim sistemi adı verilir. Sindirim sistemi besinlerdeki yağ, su, protein, karbonhidrat gibi molekülleri ayrıştırır. Sindirim ilk önce ağızda başlar tükürük salgısı ile. Yutak sayesinde yemek borusundan mideye ulaşır. Mide hem kasılıp gevşeyerek mekanik sindirim yapar hem de salgıladığı özsu ile besinleri kimyasal olarak parçalayarak sindirimi gerçekleştirir. Daha sonra ince bağırsağa geçen besinlerin burada karbonhidrat, yağlar ve proteinleri iyice sindirerek kana karışması sağlanır. Kalan posa kalın bağırsağa ulaşır burada su ve mineraller emilir. Son kalan posa vücut tarafından artık kullanılmayan kısım anüsten dışarı atılır. Burada tabi ki sindirime destek olan karaciğer ve pankreas da çok önemlidir. Pankreasın sindirim enzimleri dışındaki diğer görevlerinden en önemlisi; kan şekerinin hücreler tarafından alınmasını sağlayan insülin hormonunu üretmektir. Karaciğer ise salgıladığı safra ile yağların emilebilmesini sağlar. Ayrıca karaciğerin diğer görevleri;
-          Yağların kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinleri üretir
-          Kanın pıhtılaşmasını sağlar
-          Hücre duvarlarının ve pek çok hormonun yapısında bulunan kolesterolü üretir
-          Kanın, kan damarları içerisinde kalmasını sağlayan albumin adındaki proteini üretir
-          Ayrıca birçok ilacın parçalanması ve vücuttan atılmasını sağlar.
 2)Alkali Vücut – Asitlenme
İnsan bedeni milyarlarca hücrenin bir araya gelmesinden oluşmuş benzersiz bir organizmadır. Bu organizmanın sağlıklı kalması hücrelerimizin alkalik olmasına bağlıdır. Beslenme şeklimiz vücut alkalisini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Hücre içindeki asit artıkların arındırılması gerekmektedir. Vücutta asitlenme başladıysa sağlık sirenleri de çalmaya başlamıştır.
Hastalıklardaki ortak nokta, vücudun toksikasyonu yani asitlenmesidir. Asitler alkali ile yok olur kısaca alkali olmak için alkali – duyarlı besinlerle beslenmemiz gerekli.
Vücuttaki asitlenme nasıl meydana geliyor?
Bedenimizdeki hücrelerin enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji oksijenden ve yiyeceklerden gelir. Hücrede bir tür yanma işlemi ile enerji oluşur. Bu yanmanın sonunda ortaya kül artık çıkar bunlar asit artıklardır. Temizlenmezler ise beden asitlenmeye başlar.
Peki, vücuda fazla asit girerse bunu dengelemek için vücut ne yapar? Vücut kanın asitli olmasına asla izin vermez. Ya böbrekler bu dengeyi sağlamak için çok çalışır ya da böbreklerin yetişemediği noktada fazla asit yağ hücrelerinde saklanır. Vücut arıtamadığı asidi ( ter-idrar-nefes );
-          Yağ hücresi olarak depolar bu da şişmanlayan ve yağlanan bir beden oluşturur.
-          Kolestrol olarak saklanabilir, damarları tıkayabilir.
-          Ürik asit olarak eklemlerde birikebilir.
-          Böbrek taşı olarak böbreklere yerleşebilir.
 1 Bardak kolanın vücuttan arındırılması için, içilen 32 bardak su boşa gitmiş olur.
Aslında bedenimiz kendisine zararlı olan toksinleri böbrekler, karaciğer, bağırsaklar, solunum yolu ve ter ile atarak temizler. Fakat artan toksinler, bedenin aşırı asitlenmesi sebebi ile vücudumuz artık kendi kendini temizleyemez duruma gelmiştir.
 PH Skalası
Ph, sıvıdaki hidrojen ve iyon miktarını gösterir. Her sıvının bir Ph değeri vardır, asit veya alkali derecesi ölçülebilir. Alkali sıvılarda Ph 7-14 arasındadır. Rakam büyüdükçe alkalidir, 7’nin altına düştükçe asidiktir. 7 ise nötrdür.
 Vücudumuzdaki tüm sıvıların Ph değerleri vardır. Kanın ideal Ph’ı 7.35 -7.45 arasındadır. Kanın Ph’ı vücut tarafından pek değişmez, esas değişken olan idrar, ter ve tükürük sıvılarıdır. Vücut hayati önemi olan kanın Ph’ını sabit tutmak için diğer sıvıların asit oranını arttırır.
Vücudumuzda hormonların çalışması, hücrelerin enerji ihtiyacı, besinlerin sindirimi, saçların tırnakların uzaması gibi tüm metabolik olaylar için her dakika, her saniye vücut asit atıklar üretir. Duyarlı besinler ile beslenerek, aldığımız nefes, içtiğimiz su ile de atıkları atabiliriz. Bu sebeple alkali beslenme ve suyumuzu alkalik içmek burada çok önem taşımaktadır, bedenin bu doğal döngüsünü fazla yormayacak duyarlı gıdalar alınmalıdır.
Bedenin Asitlenmesi Sonucu Oluşan Hastalıklar:
-          Kanser: Bedende yüksek asitlenme sonucunda oksijen azalır. Hücreler de besin ve oksijen ile yaşayabildiği için hücrelerde bozulma başlar. Ölen hücreler önemli değildir. Yerine yenisi üretilebilir fakat bazı hücreler ölmek yerine adaptasyona uğrar. Bu değişen, oksijensiz hücreler çoğalarak kanser hücresini oluşturur. Maalesef bu hücrenin hasar görmesine yol çan kendimiziz, o hücre sadece diğerlerinden daha akıllıdır hepsi bu.
Kanser hücreleri yüksek asit, düşük oksijene bayılır.
 -          Kolesterol: Eğer kanımız asitlenmeye başlarsa PH bölümünde gördüğümüz gibi beden buna hemen önlem almaya ve kanın asitlenmesini engellemeye başlar. Fazla asit kan damarlarındaki çepere zarar verir. Bu yüzden karaciğer hemen kolesterol üretir (vücut için gerekli olandan fazlasını), ve zarar gören damarlara yama yapmak için de yanına kalsiyumu alır. Bu sefer kalsiyum da damarlarda plak yaparak tıkanmalara sebep olur. Sonuç olarak tansiyon, damar tıkanıklığı gibi hastalıklar ortaya çıkar.
 -          Osteoporoz: Vücutta fazla asitlenme olunca bunları yok etmek için beden kalsiyum mineralini çok kullanır. Kalsiyum ve magnezyum en çok kemiklerde bulunduğu için, zaman içinde kemikler sünger gibi olur. Bize süt ve süt ürünlerinin iyi bir kalsiyum kaynağı olduğu öğretildi. Gelişmiş ülkelerde bu tüketimin artmasına rağmen osteoporoz da artmıştır. Çünkü süt asitlenmeyi arttırdığı için vücut o asidi eritmek için kemikteki kalsiyumu kullanır.
 -          Diş Çürümeleri: Tükürükteki asitlenme diş çürümelerini arttırır. Özellikle çok şeker tüketilmesi hızlı çürümeye yol açar.
 -          Eklemler ve Cilt Esnekliği Kaybı: Asitlenme sebebi ile ciltte hızlı yaşlanma olur.
 -          Enfeksiyonlar: Oksijensiz, asidik ortam sebebi ile vücutta mantar ve bakteri enfeksiyonu artar.
 -          Uykusuzluk, Depresyon, Hafıza Kaybı
 -          Böbrek Taşı: Yüksek asit idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek taşına sebep olur.
 -          Sindirim sorunları, kanıksanmış kronik ağrılar vb.
 Peki, besinler fizik bedenimizi ve psikolojimizi nasıl etkiliyor?
LENFATİK SİSTEM:
Lenfatik sistem dolaşım sistemimizin bir parçasıdır, hücreler arası sıvı taşır ve bedeni bir ağ gibi kaplar, inanılmaz derecede kompleks bir yapısı vardır. Aldığımız besinler ile sindirimdeki ilk süreç tamamlanınca kalan maddeler lenf sistemine gider. Vücudumuzdaki toksinleri, hücrelerdeki atık maddeleri, ölen hücreleri, fazla proteinleri, yabancı maddeleri, zararlı bakterileri hep lenf sistemi tarafından arındırılır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Beyin, kemik iliği, timus, dalak ve lenf bezleri lenf sisteminin direk çalıştığı organlardır. Lenf sisteminin tıkanma sebepleri;
-          Hareketsiz yaşam
-          Yeterli oksijen alamamak
-          Hayvansal gıdalar, kaba, durağan gıdalar (aşırı asidik ortamlı beden)
-          Yapay tatlandırıcılar
-          Şeker
-          İşlenmiş tuz
-          Hazır gıdalar
Salgı bezleri salgıladıkları hormonlar ile psikolojik yapımızı, duygularımızı direk etkiler. Lenf sistemi salgı bezlerini beslemede büyük önem taşır. Lenf sistemi sağlıklı olmaz ise öncelikle psikolojimiz doğrudan etkilenir, fiziksel bedende de çeşitli rahatsızlıklar meydana çıkar. Lenf üretiminde gerekli ana maddelerden biri klorofildir. Klorofil lenfin oluşumunda büyük önem taşır. Bu nedenle yeşil yapraklı sebzelerden bol miktarda tüketmek gereklidir. Vejeteryan beslenenlerde beyne taşınan lenfin kalitesi, et ile beslenenlere göre çok farklıdır. Ağırlıklı hayvansal gıda tüketenlerde lenf yetersiz kalır.
3) Yoga Ve Beslenme
Yoga beden, zihin, ruh bütünlüğüdür. Bedenimiz bizi Brahmana götürecek araçtır. Yoga bilimi; bedenimizi nefes, asanalar ve beslenme ile geliştirip sağlığını korumada bize yol gösterir. Hatha yogaya göre beden saflaşmadıkça zihin de saflaşmaz.
Ne yersek o’yuz. Aldığımız besinler fizik bedenimizi etkilediği gibi düşünce biçimimizi de etkiler. Binlerce yıl önce yogiler evrenin sadece titreşimden oluştuğunun bilincindeydiler oysa modern çağda bunu kısa zaman önce Einstein söylemiştir. Besinlerin de titreşimleri frekansları vardır. Bu titreşimler o besini yiyen kişinin bedenini, zihnini doğrudan etkiler. Duyarlı, durağan ve değişken besinler vardır.
Duyarlı Enerji (Satvik)İçeren Besinler: Duyarlı kuvvet, duyarlı enerji bedenimizde etkin olduğu zaman zihnimiz sakinleşir, zihnimiz açılır, kendimizi huzurlu, gevşemiş ve zinde hissederiz. Sevgi, barış, saflık, mutluluk sadece duyarlı enerji ile yükselir. Duyarlı beslenme bilincin yüksek katmanlarına yöneltir. Kısaca duyarlı ürünlerden oluşan beslenme, duyarlı bir beden oluşturur. Duyarlı besinler; tüm meyve ve sebzeler, tüm baklagiller ve tahıllardır.
Değişken Enerji (Rajasik) İçeren Besinler: Değişken enerji bedenimizde baskın olduğu zaman uyarılmış, gergin, sakinleşemeyen, gevşeyemeyen bir durum oluşur. Değişken besinler bedeni, zihni uyarır. Bazı değişken besinler beden için faydalı olup zihin için faydalı olmayabilir. Bu besinlerden mümkün olduğunca az alınmalıdır. Değişken besinler; çay, kahve, kakao, keskin baharatlar, sarımsak, soğan.
Durağan Enerji (Tamasik) İçeren Besinler: Bu frekans kabalığın, sabitliğin, ölümün durağanlığıdır. Durağan enerji bedende baskın olduğunda asitlenme, zihinde uyku ve uyuşukluk hali, isteksizlik, enerji düşüklüğü görülür. Durağan besinler hem zihin hem bedende asitlenmeyi arttırdığı için zararlıdır. Durağan besinler; alkol, et, tavuk, balık, yumurta, mantar.
GUNA
Patanjali; Guna’lara büyük önem verilmesi gerektiğinden bahseder.  4. Bölüm 33. Sutrada şöyle ifade eder; “ Kurtuluşa ulaşıldığı zaman Guna’lar amaçlarını yerine getirmiştir.”
Patanjali, tüm nesneler Guna’lardan oluşmuştur der. Guna’lar görülebilir, elle tutulabilir. Gıdalarımızda, duygularımızda Guna’lar mevcuttur.
Öncelikle Guna’nın kelime anlamı hal demektir, bu maddi enerjinin 3 hali yani 3 Guna  mevcuttur;
1-      Sattva: İdeal, dingin, saf olan her şeyi temsil eder. İlham, karşılıksız sevgi, erdemlik, sessiz neşe, derin bir sakinliktir. Kişi sattvada kalbiyle bağlantıdadır, yaratıcı ve huzurlu bir zihne sahiptir.
2-      Rajas: Hareket ve şiddettedir. Öfke patlamaları, ihtiras hali, şiddetli arzular, huzursuzluk, tatminsizliktir. Aynı zamanda yapıcı faaliyetlerimize enerji veren şevk veren fiziksel cesarettir. Kişi Rajas da değişkendir, eleştirel yaklaşımı vardır, inatçı ve kavgacı bile olabilir.
3-      Tamas: Tek başınalık, direnç, atalettir. Hayatımızda Rajas ve Sattva olmadığı zaman içine girdiğimiz zihinsel bataklıktır. Tembellik, aptallık, karamsarlık, çaresizlik, umutsuzluktur. Kişi tamasda çok karamsardır ve depresif olabilir, yeniliklere kapalıdır.
Bu üç Guna birbiri ile her zaman etkileşim halindedir. Bir insanın yapması gerektiği tek şey bu 3 Guna’ya hakim olmaktır onları dengede tutmaktır. Öfke hissettiğimiz zaman onu fark etmek ve her şeye sevgi ile, sükunet ile yaklaşabilmeyi öğrenmektir Sattva hali. Kişinin kendisini gözlemleyebilmesi gerekmektedir. Yoga ile sürekli Sattva halinde kalınmak hedeflenir. Günün farklı zaman dilimleri bu 3 Guna’nın etkisi altındadır. Sabah saatleri Sattva, öğlen saatleri Rajas, akşam saatleri Tamastır. Spritüel anlamda ilerlemek istiyorsak sattvik alan içine girebilmek için, tamasik tüm duygu, düşünce, beslenme vb. alışkanlıkların bırakılması gereklidir.
Yediğimiz gıdalar dengeleyici olanlar sattvik besin, uyarıcı olanlar rajasik, çürüyen gıdalar tamasik gıdadır.
Sattvik Besin: Yediğimiz gıdaların beden üzerindeki etkisi büyüktür. Yogada zihni kontrol etmek nihai amaç olduğundan sattvik beslenmeye önem gösterilir. Vegan beslenme türü sattviktir ve yogik yaşam tarzı için gereklidir.
Rajasik Besin: Çok baharatlı besinler, yumurta, acı, alkol, şeker rajasik besinlerdir. Soğan ve sarımsak rajasik besindir, az miktarı fizik bedene iyi gelir fakat zihin için uygun bir besin değildir.
Tamasik Besin: Et ve tüm hayvansal gıdalar, kızartılmış gıdalar. Bu tür bir beslenme bedeni hastalıklardan kolay etkilenir hale getirirken zihinsel olarak da tembelliğe iter. Bu tür beslenme yüksek düşünce ve anlama yeteneğinden zihni uzaklaştırır.
Sadece beslenme olarak bakmayalım Guna’lara. Hızlı yemek yemek de, yediğiniz her ne olursa tamasik beslenme olur. Yukarıda gördüğümüz gibi sindirim, insan bedeninde ilk ağızda başlar. Salgılanan tükürük ile karbonhidratlar ilk ağızda ayrışmaya başlar. Hızlı yutulan gıda etoburlarda vardır ve onların sindirimi midede başlar.
 Duyarlı enerji içeren besinler = Satvik Besin = Alkali Besin
Değişken Enerji İçeren Besinler = Rajasik Besin = Orta Alkali Besin
Durağan Enerji İçeren Besinler = Tamasik Besin = Asitli Besin
 Doğadan doğan değerler olan Sattva, Rajas ve Tamas; ölümsüz ruhu bedene bağlar.
                                                                                                                    (Bhagavad Gita XIV.5)
 AHİMSA VE VEGANLIK
Yoga deyince akla hemen asanalar gelir. Veganlık ile yoganın ya da asanaların ne ilgisi var denilebilir. Yoga birleştirmektir, bireysel öz ile kozmik özün birleşmesidir, onunla bağ kurmaktır, ilişki demektir. İlişki karşılıklıdır, peki hayvan kardeşlerimizi yerken bu ilişki nasıl kurulacak; sorgulamalıyız.
İyengar, yoganın ahlaki, bedensel, zihinsel ve manevi tutumunun benimsenmesi ile gerçekleşebileceğini söyler. Bu yüzden yoganın basamakları vardır. Yoganın derinliklerini anlamadan hakikate ulaşmak mümkün değildir. Patanjali, kadim yazılarında sekiz adımlık özgürleşme yolu sunuyor. Bu atölyede değineceğimiz tek adım Yama’dır ve beş maddeden oluşur;
YAMA: Beş sosyal bölümden oluşur. Kişinin dış dünya ile ilişkisini anlatır, düzenler.
a) AHİMSA: Zarar vermemek. Kasıtlı olarak kendisine, başkalarına ve diğer canlılara; söz, düşünce ya da eylem ile zarar vermemektir.
b) SATYA: Doğruyu söylemektir. Sözcüklerin bile iyilik amaçlı kullanılmasıdır.
C) ASTEYA: Çalmamaktır. Hem fiziksel hem de fikirsel anlamda çalmamaktır.
d) APARİGRAHA: Lüzumsuz lükse kapılmamaktır. Yaşam için gerekli olana sahip olduktan sonra fazlası zihinsel durağanlığa sebep olur.
e) BRAHMACARYA: Nefsi, şehveti kontrol etmektir. Her yaratılmış şey karşısında yaratanı hatırlamaktır.
Sharon Gannon; Patanjali’nin henüz birinci basamağı olan Yama’nın tam manası ile hala kavranamadığını savunmakta. Yama kişinin dış dünya ile olan ilişkisidir. İlki, Ahimsa yani şiddetsizliktir. Bu dünya da şiddet azalırsa acılar da azalacaktır. Patanjali’nin Ahimsa ilkesini yogiler olarak ne kadarını içselleştirebildik düşünmek gerekir. Milyarlarca hayvan sırf insanlar beslensin diye korkunç şekilde yaşatılmakta ve korkunç şekilde öldürülmekte. Ya da inekler süt alabilmek için yavrularından ayrılmakta. Ayrıca et, balık, tavuk ve süt ürünlerinin tüketimi eko sistem bakımından da doğada yıkıcı etkileri büyüktür. Hem başka canlıların ve duyguları, hisleri olan canlıların yaşam hakkını elinden alıp hem de kendi gezenimizi kirleten bir tür olduğumuzu düşünüyorum. Dünya gezegenine yapışmış, gezegenin tüm dengesini bozmuş, doğaya uyum sağlayamamış bir tür insanlık; bana kalırsa. Sadece asana yaparak, sadece bedenimize iyi bakarak, sadece kendi türümüze iyi davranarak karmadan kurtulamayız. Merhametimizi hayvanları da kapsayacak şekilde genişletirsek karmamızı temizleyebiliriz.
Birçok din ve ruhsal öğretiler yaşayan tüm canlıların kutsallığından bahseder ve vejeteryan beslenmeyi önerir. Gerçek insan; hayvanları kendisine köle ve yiyecek olarak görmez.
Dünya global bir krizin içinde. Bu krizi biz yarattık ve birçoğumuz ne yapılabilir konusunu düşünmekteyiz. Bütün kadim bilgilerin son yıllarda ortaya çıkması tesadüf değil diye düşünüyorum. Eski şaman gelenekleri şimdi atölyelerde öğretiliyor, Sümerlerin kadim tarihi ortaya seriliyor, yoga gizli öğreti olmaktan çıkıyor insanlığa sunuluyor. Nedeni dünyamızın gerçekten şifalanmaya ihtiyacı olmasıdır. Eğer dünyamızda yanlış gittiğini düşündüğümüz şeyler varsa önce kendimizi değiştirmekle başlamalıyız.
Patanjali'nin Yama ilkesine (5 madde) Sharon Gannon’un vegan gözü ile bakarsak;
1-      Ahimsa: Zarar vermeme: Tabağımıza koyduğumuz hayvana zarar verdik mi?
2-      Satya: Doğruluk: Tabağımıza koyduğumuz hayvanı kandırdık mı? Deney hayvanları üzerinde yapılan gereksiz çalışmalar ile onları kandırdık mı?
3-      Astaya: Çalmamak: İçtiğimiz sütü ineğin bebeğinden çalıyor muyuz? Isınmak için ya da moda için bir hayvanın kürkünü çalıyor muyuz?
4-      Brahmacharya: Kendini kontrol etme: Hayvanları cinsel olarak istismar ediyor muyuz? Endüstriyel çiftliklerde yapay döllenerek sürekli hamile bırakılan hayvanlara zorla tecavüz edilmiş olunmuyor mu?
5-      Aparigraha: Açgözlü olmamak: Açgözlülük, aşırı tüketim yüzünden hayvanları güçsüzleştiriyor muyuz? Aşırı tüketim yüzünden endüstriyel hayvancılık gelişti mi?
“Dünya her insanı doyurabilir ama her insanın açgözlülüğünü doyuramaz.” (Mahatma Gandi)
Vegan beslenmenin faydalarına şimdide bilimsel olarak kısaca bakalım. Güzin Yasemin Tuncayson’un doktora tezine göre vegan ve vejetaryen beslenen bireylerin sağlığı et yiyen bireylere göre daha iyi durumda. Bu bireylerin kan kolesterol düzeyleri daha düşük, kalp-damar hastalıkları, obezite, şeker hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıklar neredeyse hiç görülmemekte. Karaciğer ve safra kesesi rahattır. Vegan beslenme kandaki asit oranını düşürür ve hastalıklardan uzak sağlıklı hücreler üretir. Ayrıca veganlar; kuru baklagiller, ceviz, meyve, sebze ve tahıl çok tükettiği için kansere yakalanma olasılıkları çok azdır. Vegan beslenme seçildiğinde beden için gerekli vitamin, protein ve minerallerin bilinçli alınması bir planlama yapılması gereklidir. Besinler bilinçli olarak tüketildiğinde bütün yaş grupları rahatlıkla veganlığı hayatına geçirebilir.
Asanalar herkes için olabilir ama yoga herkes için değildir, özgürleşmek isteyenler için bir yoldur yoga. Birçok insan esir olduğunun farkında bile değildir bu yüzden başka canlıların özgürlüğü ve yaşam hakkı konusunda fikir sahibi olamayabilirler. Et yiyen insanlar kötü, vegan insanlar iyidir gibi bir sonuç da tamamen yanlıştır. Birçok insan geçmiş karmaları yüzünden kısıtlanmış bir haldedir. Dünyada hissettiğimiz acıların nedeni başka insanlara ve canlılara çektirdiğimiz acılar ve esarettir. Doğaya saygılı olduğumuzda, hayvanları esir almayı bıraktığımızda esas kendi karmamızı kendi esaretimizi özgürleştirmiş olacağız.
Et Yemenin Zararları;
-          Zehirlenme; kesim evinde diğer hayvanların ümitsizce öldürüldüğünü gören, duyan hayvanlar yüksek düzeyde adrenalin hormonu salgılar. Bu et besin olarak alındığında bedeni direk zehirlediği gibi, hormonlar aracılığı ile tamasik duygulara da sebep verir.
-          Kanser; et yiyenler kansere daha fazla yakalanır. Et kesildikten hemen sonra çürüme başlar, fakat et endüstrisi nitrat gibi pek çok koruyucu kullanarak çürümeyi engeller, bu kimyasallarda bedenimizde kansere yol açar.
-          Kimyasallar; et endüstrisi eti sütü ve yumurtası için beslenen hayvanların hızlı gelişmelerini sağlamak için hormonlar, antibiyotikler enjekte edilmektedir. Bu kimyasallar hayvanlar için olduğu gibi insanlar içinde kanserojen yapıcı işlemlerdir.
-          Hayvan hastalıkları; bu yoğun kimyasallar sebebi ile pek çok besi hayvanı maalesef hastalıklıdır. Kesimhanede hayvanın hastalıklı, tümörlü tarafı kesilerek sucuk-sosis yapımında kullanılır ya da balık yemi olarak kullanılır.
-          Kalp Hastalıkları; ABD., Kanada ve Avrupa gibi et tüketiminin fazla olduğu ülkelerde kalp rahatsızlıkları da yüksektir.
-          Kokuşma; et insan sindirim sisteminden çok yavaş geçer. Etin insan vücudunu tamamen terk etmesi 5 gün sürer. Vegan besinle 1 ya da ½ gün sürer. Sonuçta et ile beslenme tüm vücutta asitlenmeye, zehirlenmeye yol açar ve birçok insan kronik kabızlık çeker.
-          Ürik Asit; 450 gr ette 14 gram ürik asit mevcuttur. Böbrekler bunu temizlemek için kapasitesinden 3 kat daha fazla çalışır. İnsan gençliğinde bu yükü kaldırabilir fakat ileri yaşlarda böbrek hastalığı, gut, artirit ortaya çıkar.
4-      BESİNLER
 SATVİK  BESİNLER             (ALKALİ)
RAJASİK  BESİNLER          (ORTA ALKALİ)
TAMASİK  BESİNLER         (ASİTLİ)
Proteinler
Pek çok insanda vejeteryan beslenirsem yeterince protein alabilecek miyim kuşkusu oluşur. Ancak et yersek proteini tam olarak alırız şeklinde şartlandırılmışız. Oysa fazla protein bedende karbonhidratlara çevrilir ve yağ olarak depolanır. Bu yüzden Amerikalılarda % 50’sinin kilo fazlası ve tansiyon ile kalp hastalığı vardır.
100 gr besin       Protein ( gr )
Soya                                    41.8
Yer Fıstığı                            31.4
Bakliyat                                24.7
Biftek                                    20.3
Tavuk                                   18.6
Kuzu                                    16.8
 Besinlerdeki proteini tam alabilmek için aşağıdaki bileşimleri uygulamamız gerekli;
Bakliyat ile; Pirinç ya da bulgur pilavı ya da kuruyemiş ve mısır tüketilmeli.
Sebzeler ile; Pirinç pilavı ya da başka bir tahıl tüketilmeli.
Soya Fasulyesi ile; Buğday, mısır tüketilmeli.
Süt ile: ( mutlu hayvanın sütü ) Bakliyat, pirinç pilavı, buğday, patates tüketilmeli.
UYGULAMALAR
ORUÇ
Bütün sindirim sitemi zehirli atıklar ile dolu iken onların arındırılması en kolay ve kesin yöntemi oruçtur. Aracınızın motor filtresini temizleyerek uzun ömürlü ve sağlıklı çalışmasını sağlıyorsanız aynı işlem beden içinde gereklidir. Oruç; sürekli besin akışını durdurup bedene kendisini temizleme fırsatı verir. Oruç tutmanın faydaları;
-          Tüm sistemin (kalp, mide, bağırsak, ciğer, böbrek, karaciğer vb.) dinlenmesini ve güç kazanmasını sağlar.
-          Zihni temizler, hafızayı kuvvetlendirir.
-          Hormonların dengeli salgı yapmasında yardımcı olur.
-          Hücreler gençleşir, yaşlanma süreci yavaşlar.
-          Bedendeki toksinlerin atılımını sağlar.
-          Derideki gözeneklerin aşırı yağlı ve toksin artıkları temizleyerek parlak görünmesini sağlar.
-          İçsel enerjiyi koruduğu için daha derin meditasyon sağlar.
-          Sigara ve alkol alışkanlığını yenmeye yardımcı olur.
                                Oruç Doğanın Sakinleştiricisidir.
Oruç ile içsel enerji yükselir, bu enerjiyi boşa harcamamak ve bilinici daha yüksek tabakalara taşımak için meditasyon yapılmalıdır. Hindistan’da oruç tutmanın karşılığı Upavasa’dır, “ Yüce bilincin yanında kalma” anlamındadır. Yogiler çok eski zamanlardan beri hem fiziksel beden hem de zihinsel güçler için uzun oruçlar tutmuşlardır. Oruç saf ve temiz kanın beyne ulaşması ile kişinin ruhsal aşamalarına yardımcı olur.
Nasıl Oruç Tutmalıyız?
Günümüzün yaşam şartları çok farklı. Bu sebeple bedeni ve zihni zorlamayan kısa oruçlar (12 saat) tutulması tavsiye edilir. 1 günlük oruç (iki gün doğumu arasında) ayda 2 veya 4 şekilde uygulanabilir. Oruç boyunca su dahil hiçbir gıda tüketilmeyecektir. Oruç tutarken bol oksijen almak hafif yürüyüş yapmak bedendeki toksinlerin daha hızlı atılımını sağlar. İlk zamanlarda güçsüzlük hissedilebilir fakat beden alışıp atıklar atılmaya başlandığında bedenin enerjisi yükselecek daha sonraki oruçlar kolaylaşacaktır. Oruç tutmak için en uygun zaman yeni ay ve dolunaydan 3 gün öncesidir. Ayın çekim kuvveti, %70’i sudan oluşan insan bedenini de etkiler.
Orucu bozarken aşırı yemek yememeliyiz, yavaş ve hafif besinler ile başlamalıyız. Önce 1 bardak ılık suya yarım limon suyu ile bozulması tavsiye edilir. Bu alkalik içecek son kalan atıkların temizlenmesinde yararlı olacaktır. 10 dakika kadar sonra 1 muz ve yarım saat sonrada hafif kahvaltı yapılabilir. Gün boyu az ve hafif lifli sebzeler alınmalıdır.
ALKALİ SU
Alkali su içmek sağlık için yapılacak en basit çözümdür. 1 lt. suya 1 çay kaşığı karbonat eklemek suyun PH seviyesini 8 ve üzerine taşır. Bu alkali suyu her gün içmek bedendeki asitlenmenin azaltılmasına yardımcı olur, yağ hücresinde ki fazla şekerin atılımını kolaylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kilo vermeyi kolaylaştırır.
Alkali Suyu İçerken Dikkat Edilecek Hususlar;
-          Suyu 1-2 saatte bir içmek, gün içinde yayarak içilmesi tavsiye edilir.
-          Her gün 1 çay kaşığı karbonat içilmelidir.
-          Su, yemekler ile içilmemelidir. Su mide asidini azalttığı için sindirimi engeller. Yemeklerden yarım saat önce içilirse açlığı azaltır. Yemekten 2 saat sonra su içilmelidir.
-          Suyu oda sıcaklığında içmek tavsiye edilir.
-          Sabah kalkınca ilk iş limonlu ve karbonatlı su içmek çok faydalıdır.
KABIZLIK
Kabızlık bağırsakların zehirli atıklar ile tıkanmasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir. Asla kabız olmayınız. Sürekli kabız olmak bağırsağın iç duvarında kalınlaşma yaratır, bu sertleşmiş iç duvar hastalıklara sebep olmak ile birlikte besinlerin doğru emilmesini de engeller. Müshillerin sık kullanılması bağırsak yapısını daha da zorlar, bu sebeple doğal yöntemlerin tercih edilmesi tavsiye edilir.
Öneri;
Sabah aç karnına 1 bardak ılık tuzlu (doğal tuz ) su içilir 5 dakika aşağıdaki pozlar yapılır, sonra 1 bardak daha ılık tuzlu su içilir ve 10 dakika daha bu pozlar yapılır. Sabah bu işlemler bağırsak meridyeninin çalışma saati olan 05.00 ile 07.00 arası yapılması önerilir.
Not: Kalp ve yüksek tansiyon hastalarına tuz kullanılmamalıdır.
Pozlar;
                  KATI CHAKRASANA
                  (Bel  Büküm pozu)
 Katı : Bel - Chakra: Tekerlek , dönüş - Asana: Poz yani  belin rotasyonu demektir.
 1-Tadasana da ayaklar kalça genişliğinde açılır
2- Omurga dik, dizler rahat
3- Kollar avuç içleri birbirine bakacak şekilde omuz hizasında kaldırılır
4- Nefes alın ve verirken sağ tarafa doğru belden arkaya doğru dönün, sağ kol geriye açılırken sol kol sağ omuz başına değecek dirsek açık
5-Baş sağ kolu takip edecek ve geriye bakın
6-Bu pozisyonda 4-5 nefes alarak merkeze başlangıç pozisyonuna gelin ve diğer yön ile tekrar edin.
               ARDHA KATİ CHAKRASANA
                (Yarım Bel Büküm Pozu )
 1-      Tadasana duruşunda ayaklar bir araya getirilir,               omurga dik, dizler rahat
2-      Nefes alırken sağ el dikey olarak yükseltilmeli ve           uzatılmalı
3-      Nefes verirken vücut belden sola doğru bükülmeli
4-      Sol el aşağıda serbest
5-      Bu pozda 4-5 nefes alıp vererek kalın sonra       merkeze gelerek sağ kol nazikçe indirilir
6-      Diğer kol ve yön aynı şekilde tekrar edilir.
                UTTANASANA
               (Ayakta Bacaklara Kapanma Pozu )
 1-      Tadasana duruşuna girin
2-      Nefes alırken kollar yukarı uzar ve nefes             verirken kalçadan öne bükülmeye başlanır,       bedenin izin verdiği son noktaya kadar gidin
3-      Kollar önde serbest ve rahat, omuzlar ve boyun              rahatça öne doğru düşmeli
4-      Bu pozda 4-5 nefes alıp verin
5-      Nefes verirken sırtınızı kambur yapmadan düz                 bir şekilde kalkın.
Asanalardan sonra karın bölgesine masaj uygulanır. Sırt üstü uzanarak ya da ayakta yapılabilinir. Avuç içlerini göbek deliğinin üzerine koyarak gevşeyin. Daha sonra merkezden başlayarak saat yönünde friksiyon uygulayın. Önce küçük daireler çizin ve direyi gittikçe genişletin, içinizden 1 den 18’e kadar saymanız süre için yeterlidir. Bu birinci evre bittiğinde el avuçları göğsün altında kalacak ve bu sefer dıştan içe doğru, saat yönünün tersine daire çizerek başlangıç noktası göbek deliğine geri gelinir, hareket bitirilir. 2-3 dakika yapılması tavsiye edilir. Kuvvetli bası uygulamayın hafifçe baskı uygulanması yeterlidir. Bu masajı vaktiniz olduğunca günün farklı saatlerinde de uygulayabilirsiniz. Vücut büyük bir enerji alanı ile doludur, bu bölgede yapılan çalışmanın
1.Bölümü ( saat yönü ) ile iç organları toksinlerden temizlemiş olursunuz, bağırsakların çalışmasını ve sindirimi hızlandırırsınız. Ayrıca her gün düzenli yapılırsa karın bölgesinde ki yağlanmada giderilir.
2.Bölümde ( saat yönü tersine) ise ince bağırsak dengelenir. İnce bağırsak aşırı çalışıyorsa besinlerdeki tüm sıvıyı alarak kalın bağırsak da aşırı katı atık bırakır, kabızlığın bir sebebi de budur. Bu çalışma ile ince bağırsağı sağım faaliyeti uyarılır ve emilim dengeye gelir.
 YOGA ÖĞRENCİSİNİN İZLEMESİ GEREKEN YOLLAR
Yoga bir metottur ve bu metot da yaşam tarzını değiştirmek, bu tarzı ruhsal öğreti içinde eritmektir. Yoga öğrencisi içe ve dışa dönük yaklaşımları aynı anda yaşar. İçsel olarak prana hayat enerjisi, çakralar, zihinsel (Vritti ) eğilimler yaşar. Dışsal olarak aldığımız besinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, gün ışığı, uyku düzeni, doğru yaşam şekli ile korunur.
Yoga; bireysel bilinci yükseltirken bizim de fiziksel, zihinsel ve ruhsal alanlar arasında bağ ve paralellik kurmamız gereklidir. Varlığımızın tüm katmanları uyum içinde olduğunda sağlık ve sonsuz mutluluğa ulaşabiliriz. Satvik beslenmeyi ve orucu düzenli olarak deneyin ve bedeninizde, zihninizde, ruhunuzda ki değişimi kendiniz deneyimleyin.
-          Sabah erken kalkın dil temizliği ve Neti burun temizliği yapılır. Ardından ılık, alkali, limonlu 1 bardak su ile güne başlanır.
-          Mutlaka banyo yapın, yapamıyorsanız yarım banyo alın.
-          Meditasyon ve yoga pratiklerinizi (Pranayama –Asana ) yapın. Doğru nefes alış veriş ile sabah yürüyüşü de yapılabilinir.
-          Hafif bir kahvaltı yapın.
-          Günde takriben 3-4 Lt. su için ( bunun 1 Lt.’si karbonatlı olabilir ).
-          Öğlen ve akşamları satvik besinler tüketin. Et ve hayvansal ürünler yemekten vazgeçilemiyorsa mutlaka tüketim miktarını azaltın.
-          Akşam yemeğini erken yiyin. Öğünler arası en az 4 saat ara olmalı.
-          Çalışma hayatınız bedenen değilse akşam da mutlaka yoga pratikleri yapın.
-          Erken yatıp kalkın. Bu bedeni sağlıklı tutar, zihni zeki yapar.
-          Ayda en az iki sefer oruç tutun.
 Sonuç;
En uzun yolculuklar bile aslında tek bir adımla başlar. Sağlığımız için vücudu arındırmak adına birkaç öneri dışında asıl olan hayvansal gıdaların tamamen çıkarılmasıdır. Hayvansal proteinler bağırsak duvarında yarattığı yapışkan, artık toksik yağlar kanserin oluşumu için ideal bir ortamdır. Dış çevremizde maalesef kirlilik artarken, içsel kirlenmeyi de kendimiz önleyebiliriz. Yanı başımızda duran güçlü bir yol arkadaşımız yogayı içselleştirdikçe beden, zihin, ruh bütünlüğünü yaşayacağımıza inanıyorum, yeter ki bu yolda korkmadan cesaretle adımları atabilelim.
NOT :
Bu atölye çalışmasında verilen fikirler, bilgiler modern tıp değildir.  Bu atölye de verilen tavsiyeleri doğru kabul edip uygulamaya başlamadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederim.
 Kaynakça
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Meditasyon ve Vejeteryan Beslenme
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Yoga Sağlığın Yolu
Dr.Ayşegül Çoruhlu – Alkali Diyet
Dr.Stephen T.Chang – Tedaviye Yönelik Taocu Rejim
Dr.Vedaçarya David Frawley – Yoga ve Ayurveda
Güzin Yasemin Tunçayson –Biyoetik Çerçevesinde Vegan ve Vejetaryenlik (T.C. Ankara Üni., Sosyal                Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim dalı, Doktora Tezi)
Patanjali nin Yoga Sutraları - Swami Prabhavananda – Christopher İsherwood
Prof.Dr. Hülya Uzunismail – Artık Hastalığımla Baş Edebiliyorum, Kocatepe Tıp Dergisi Kocatepe              Medical Journal 2014;15(3): 365-70 (Sindirim)
Sharon Gannon – Yoga ve Vejetaryenlik (Paloma Yayınevi)
 Yrd.Dç.Dr. Aslı Sade Memişoğlu –Hayvanlarda Sindirim Sistemi (kisi.dev.edu.tr/asli.memisoglu )
 https://tvd.org.tr/2015/10/karsilastirmali-anatomi/
1 note · View note
iyonizesu · 3 years
Text
İyonize Su Sağlıklı mıdır?
"İyonize su" nedir? H+ miktarı OH miktarını aştığında, suyun asidik olduğu söylenir; H + 'dan daha fazla OH iyonu varsa, su alkalidir; Aynı sayıda iyon içeren saf suya nötr denir. Kimyagerler, yaklaşık 0-14 arasında değişen pH ölçeğinde asitlik veya alkalilik derecesini derecelendirir.
Asit çözeltilerin pH değerleri 7'den küçük, alkali çözeltiler 7'den fazladır. Saf su, nötr olduğu için pH değeri tam olarak 7'dir. pH ölçeğindeki birim, oranında 100 katlık bir değişimi temsil eder. iki tip iyon; örneğin, pH 8 ise, H + iyonlarından 100 kat daha fazla OH iyonu vardır (yani, [H +] = 108, [OH] = 106). Suyun asidik veya alkali olmasına bakılmaksızın, her zaman aynı sayıda pozitif ve negatif elektrik yükü içerir. Alkali su fazla miktarda OH iyonu içerdiğinden, zıt yükleri dengelemek için H + 'ya ek olarak başka bir pozitif iyon türü de içermelidir. Bu ek pozitif iyon hemen hemen her zaman sodyum, kalsiyum veya magnezyum gibi bir metal iyonudur.
OH ‘ye ek olarak asidik su her zaman negatif iyonlar içermelidir; Bunlardan en yaygın olanı HCO3 bikarbonattır. Bu, pH değeri 7'den farklı olan suyun kimyasal anlamda hiçbir zaman “saf” olmadığı anlamına gelir. "İyonize su", wok su sağlık endüstrisinin, ikisi yakından iç içe geçtiğinde, bilimsel gerçekleri sahte bilimsel yutturmacadan ayırt etmek için bilimsel bir temel olmaksızın genel halkla kamçıladığı ürünlerden ve her derde deva ürünlerden biridir.
Bu arıtma cihazlarının çoğunun gerçekten sattığı şey, elektroliz yoluyla "iyonize" ve alkali su ürettiğini iddia eden son derece pahalı elektrikli cihazlardır. İyonize su söz konusu olduğunda temel olarak işte sonuç şudur...
• "İyonize su" kurgusal bir satıştan başka bir şey değildir; terim kimyagerler için bir anlam ifade etmiyor.
• "İyonize su" mineraller içerir. Doğada bulunan tüm sular belirli bir oranda iyonize olur.
• Çoğu içme suyu, önemli ölçüde elektroliz geçirecek kadar iletken değildir.
• Saf su asla alkali veya asidik olamaz ve elektroliz ile elde edilemez.
0 notes
galiparduc · 3 years
Text
Neden arıtma sistemi
Türkiye de enerji ve su ihtiyacını karşılayan barajlar uzun yıllardır var.  Ne yazık ki uzun yıllardır kullanılan bu barajlar her geçen gün temizliğini kaybetmektedir. Bazı yerlerde kullanılan kuyu suyu da aynı şekilde toprak kirliliğinden dolayı temizliğini yitirmektedir.
Çeşme suları da kuyu suları da ağır metal ve kireç barındırdığından temiz değildir. Her ikisini de içme suyu olarak kullanmak mümkün değildir. İçme suyu olarak kullanıldığında insan sağlığını tehdit edecek şekilde sağlık sorunlarına neden olabilirler. Bu suları sağlıklı hale getirmek, güvenli kullanıma ulaşmak için en doğru yol arıtma sistemleri kullanmaktır. Arıtma sistemleri sudaki klor ve kireci ayrıca pek çok zararlı maddeyi yok eder. Evlerde, işyerlerinde sağlıklı su kullanımı sağlıyor.  Su kirliliğinin vücutta pek çok zararı vardır. Kirli su özellikle artan böbrek rahatsızlıklarıyla birlikte uzun vadede kansere kadar varan hastalıklara neden olabiliyor. Su tüketiminin insan sağlığı üzerinde bu kadar önemli etkisi varken bunu görmezden gelmek mümkün değildir.
Yeryüzündeki su toprak altına sızarak akifer adındaki kayacıklara yerleşip sızıntı halinde temizlenmiş olarak bulunuyor. Kaynak suyu toprakta süzülerek temizlenip zararlı maddelerden arınmış olarak yerüstüne tekrar çıkıyor. Fakat zamanımızda artan sanayileşme çevreye, toprağa zararlar vermektedir. Kirlenen toprak suyun temizlenmesine yeterince yardımcı olamıyor. Bu sebeple kaynak suları dahil tüm suların temizlenmesi için ek işlemlere maruz kalması gerekiyor. Şebekelerden evlerimize ulaşan çeşme suları pas, kireç tortularına maruz kalarak bizlere ulaşıyor. Hastalık saçan bu sulardan uzak durmak sağlık için yapılacak önemli bir adımdır.
Evsel su arıtma sistemleri ile musluklardan akan suları arıtarak temiz suya ulaşmak mümkün. Üstelik herhangi bir kimyasal kullanımdan uzak doğal yollarla sağlıklı suya ulaşılabiliyor. Ekonomik olan bu yol ile evlerde işyerlerinde 24 saat sağlıklı suya ulaşarak ömür boyu kullanılabilecek bir sisteme sahip olmak mümkün.  Ev sularında olduğu gibi kuyu sularında da aynı sağlığa ulaşabilir yüzde yüz temizlik sağlanabilir. Hiçbir kimyasal madde kullanmadan virüs, bakteri, metal, zararlı minerallerden suyu arındırır ve zengin mineralli, pH değeri yüksek sular elde edebilirsiniz.
0 notes
miatosuaritma · 3 years
Text
Dünyanın En Büyük 5 Su Arıtma Tesisi
New Post has been published on https://www.miato.com.tr/su-aritma-tesisleri/
Dünyanın En Büyük 5 Su Arıtma Tesisi
Küresel olarak su kalitesini iyileştirmek için çok fazla yatırım gerekir. İklim değişikliği, kuraklık, suların daha çok kirlendiğine dair oluşan sosyal algı bireylerde endişeye yol açmaktadır. Bu çerçevede su arıtma tesisleri, dünyanın birçok ülkesinde temiz suya ulaşımı kolaylaştırır.
Önemli Su Arıtma Tesisleri ve Arıtım Süreçleri
Araştırmalara göre içme suyu arıtma tesislerinin elde ettiği gelir, tesislerin yenileme maliyetlerini ancak karşılamaktadır. Finansal anlamdaki zorluklar ve yüksek maliyet, firmaları yeni arıtma teknolojileri üzerinde çalışmaya yöneltir.
Dijital otomasyon ile teknolojik olarak güncelleştirilen tesislerde istasyonların uzaktan çalışması gibi işlemler uygulanır. Deniz sularından ya da içilebilir tatlı su kaynaklarından alınan suyun arıtılması ayrı maliyet getiren proseslerdir.
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen çalışmaya devam eden dünyanın en büyük 5 su arıtma tesisi şu şekilde sıralanabilir:
1. James W. Jardine Su Arıtma Tesisi, Amerika
*Görseller temsilidir.
Kapasite: 1.4 milyon galon su/Gün
Şikago, Illionis’da, Navy Pier’in kuzey kısmında bulunan tesis, Şikago Mühendisler Birliği tarafından inşa edilmiştir. Tesisin 1964 yılında başlayan yapımı 1968’de tamamlanmıştır. James W. Jardine su arıtma tesisi, Şikago’nun üçte ikisine su sağlar.
Tesis, Michigan Gölü’ne doğru uzanan 61 dönümlük insan yapımı bir yarımada üzerine kuruludur. Orijinal yapı yaklaşık 335 metre uzunluğunda ve 55 metre genişliğindedir. Su yüzeyinden aşağı doğru yaklaşık 11 metre, yukarı doğru da 7 metre boyundadır.
Su arıtma tesisi, Michigan Gölü’nün açıklarında bulunan iki büyük su yatağından ham su çeker. Su iki mil (yaklaşık 3 bin 220 metre) açık denizde ve gölün neredeyse 61 metre altında bulunan, çapı 3 ila 6 metre arasında değişen tünellerden taşınır.
Tesisin içindeki ızgaralar, balık ve diğer parçaları yakalar. Dev pompalarla yaklaşık 8 metre kaldırılan su; mikropların öldürülmesi için klor, hoş olmayan tat ve kokuların uzaklaştırılması için de aktif karbon geçirilerek temizlenir. Kalan mikroskobik katıların yapışkanlığı artırılır ve bu katılar da birbirine yapışır.
Boruların iç yapısının korunması için eklenen kimyasallarla birlikte su, atıkların dibe çökeceği büyük tanklara alınır ve dinlendirilir. Bu aşama, partiküllerin %90’a yakın kısmının sudan ayrıştırılmasını sağlar. Son olarak su 96 yüzme havuzu büyüklüğündeki tanklardan birinde kum ve daha büyük taşlar yardımı ile filtrelenir.
2. Guandu Arıtma Tesisi, Brezilya
*Görseller temsilidir.
Kapasite: 981 milyon galon su/Gün
Dünyanın en büyük su arıtma tesisi olarak bilinen Guandu, güneydoğu Brezilya’nın tepelerinde yer alır. Rio de Janeiro metropolünün içme suyunun yüzde 92’si Guandu’dan gelir.
1955 yılında kurulan tesisin ham su kaynağı, şehrin kuzeyindeki Paraiba do Sul nehrinin havzasıdır. Bu tesiste deniz suyunun arıtılması prosesi de uygulanır. 50 metrelik yokuştan yukarı pompalanan su, önce yokuş aşağı akarken hidroelektrik enerji üretmek için kullanılır, daha sonra insan yapımı Guandu Nehri’ne ve arıtma tesisine akar.
Kimyasal pıhtılaşma, flokülasyon, çökeltme, filtrasyon ve dezenfeksiyonun yanı sıra pH düzeltmesi kullanan geleneksel bir tesistir. İnşaatın ilk aşaması Empresa Brasileira de Aguas (EBA) tarafından, ikinci aşaması ise Yamagata Engenharia tarafından yapılmıştır. Dokuz çökeltme havuzuna sahiptir.
Companhia Estadual de Aguas e Esgotos (CEDAE) tarafından sahip olunan ve işletilen tesis 9 milyon insana hizmet verir.
3. General San Martin Su Arıtma Tesisi, Arjantin
*Görseller temsilidir.
Kapasite: 894 milyon galon su/Gün
General San Martin Su Arıtma Tesisi, Buenos Aires’te bulunur. Tesis, Ulusal Temizlik İşleri Komisyonu Teknik Ofisi tarafından tasarlanmıştır.
Yedek filtreler ve yeni giriş kulesi Roversi, del Bono & Cia firması tarafından, çökeltme havzaları Fernandes Poblet ve Ortuzar tarafından; çarklı pervane binaları ve su kaldırma istasyonları ise Broggi Hermanos tarafından üretilmiştir. Subfluvial tünel gibi daha zorlu işler Societe des Grands Travaux de Marseille tarafından inşa edilmiştir.
Arjantin’de henüz üretilmeyen tünel, makine, boru hatları ve diğer malzemelerin metalik kaplaması Legacion Argentina en Londres tarafından özel bir ihale yoluyla sağlanmıştır. Tesisin 20 çökeltme havuzu bulunur. Bunlardan 12 tanesi statik yatay akış teknolojisine ve 8 tanesi ise yukarı akış dinamiğine sahiptir.
1913’te açılan tesis, Buenos Aires şehrinin %32’sine su sağlar. Tesisin sahibi Agua y Saneamientos Argentinos SA’dır.
4. Prospect Su Arıtma Tesisi, Avustralya
*Görseller temsilidir.
Kapasite: 972 milyon galon su/Gün
Tesiste yüksek hızlı temaslı filtrasyon tesisi olduğu için çökeltme tankı bulunmaz. Bu tesis için daha önce hiç denenmemiş ölçekte bir hidrolik flaş karıştırma sistemi geliştirilmiştir. Mevcut miktarın sınırlı olması nedeniyle radyal ve eksenel karıştırıcılar yoluyla karıştırma tercih edilmemiştir.
Bir kimyasal bileşik, safsızlıkları su içinde dağıtarak uzaklaştırma prosesini gerçekleştirmek için su jeti yoluyla suya pompalanır. Prospect’in yapımından önce bu teknoloji yalnızca daha küçük ölçekli tesislerde uygulanmaktaydı. Büyük tesislerde uygulanmasına Prospect ile başlanmış oldu.
Prospect, Greater Sidney’in içme suyunun %85’ini sağlar. Sidney’in şu anda toplam nüfusu 5 milyonun biraz altındadır, bu nedenle Prospect her gün yaklaşık 4 milyon kişiye içme suyu sağlamaktadır.
Avustralyalı danışman CMPS & F ve Sinclair Knight Mertz’in ortak girişimi olan Prospect Water Group, tesisin ana tasarımcısıdır. Lyonnaise des Eaux (şimdi Suez), Ondeo ve Unisuper’den oluşan bir konsorsiyum olan Sydney Water Partnership arasındaki 25 yıllık inşa; yap-işlet-devret modeliyle inşa edilmiştir.
Maliyeti 240 milyon doları bulan tesisin işletmecisi, Suez’in bir yan kuruluşu olan Degremont’tur. Tesis, 1996 yılında hizmete başlamıştır.
5. Bhandup Su Arıtma Tesisi, Hindistan
*Görseller temsilidir.
Kapasite: 739 milyon galon / gün
Mumbai’de bulunan tesis aynı zamanda geyik, kirpi, leopar, antilop, maymun, timsah ve birçok yılan ve kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. 40 millik geniş ormanlık tepeleri olan Sanjay Gandhi Ulusal Parkı’nın kenarında 365 dönümlük bir alanı kaplar.
Park, tesisin rezervuarları olarak hizmet veren Vihar Gölü ve Tulsi Gölü olmak üzere iki gölü kapsar. 2016 yılında, Mumbai’nin kuzeydoğusundaki dört rezervuardan tesise su getiren yer üstü boru hatlarının aşamalı olarak kaldırılması için 15 kilometre uzunluğunda ve 5,5 metre çaplı bir tünel tamamlanmıştır.
Ekipler şu anda Bhandup’ta santrali işletmek için gereken enerjinin üçte birini sağlayacak 12,5 MW’lık bir güneş enerjisi santrali kurmak için çalışmaktadırlar. Brihanmumbai Municipal Corp., 450 işçinin çalıştığı tesisin sahibi ve işletmecisidir.
Sağlıklı İçme Suyuna Ulaşmanın En Kolay Yolu: Miato
Dünyanın en büyük su arıtma tesisleri, suları temizleyerek musluklarınıza ulaştırsa da sularda çeşitli kimyasallar ve borulardan gelen tortular ile safsızlık seviyesi artar. Büyük tesislerin en büyük problemi, sürekli olarak deforme olan boru ve tesisat sistemleridir.
Tesisin tamamen temizlenerek musluklardan içilebilir su akmasını sağlaması neredeyse imkansızdır. Sağlık için en önemli maddelerden olan su, temiz ve içilebilir olmalıdır. İçinde herhangi bir tortu ya da kimyasal bulunmamalıdır. Asitlik değeri, dengeli şekilde ayarlanmalıdır.
Yapılan arıtma işlemleri, musluk sularının içme suyu olarak kullanılmasını engelleyen çeşitli bilinmezleri de beraberinde taşır. Bu nedenle evlerde, yemek ve içme sularında ekstra arıtma cihazları kullanılması önemlidir.
Miato akıllı su arıtma tankları ile evlerinizde sağlıklı içme suyuna kavuşmak hem çok kolay hem de sağlıklıdır. Siz de pratik bir şekilde arıtılmış içme suyuna ulaşmak için Miato ile hemen tanışın!
0 notes
Text
Sağlıklı havuz ve havuz suyu nasıl olmalıdır?
Tumblr media Tumblr media
Havuz suyu ve havuz sağlığı
İnsanların bir çoğu sıcak yaz aylarında serinlemek veya yüzme sporu yapmak için havuzları kullanmaktadırlar. Havuz suyu ve havuz içinde gerekli hijyen sağlanmadığı takdirde mantar, bakteri, virüs ve parazitlerin oldukça fazla olduğu bir ortam haline gelir. Bu durum insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Bir çok zararlı mikroorganizmaların bulunduğu havuz suyu yutulduğunda başta sindirim sistemi hastalıkları olmak üzere hastalık belirtileri ortaya çıkabilir. Bir çok salgın hastalık havuz suyu ile kişiden kişiye bulaşabilmektedir. Havuz suyu yeterince temiz olmadığında sindirim sistemi, kulak, burun, solunum sistemi ve cilt hastalıkları kişide belirti gösterebilir. Türk standartları enstitüsü (TSE) göre havuz suyu "sürekli akış döngüsü bulunan su küvetleri" olarak tanımlanmıştır. Yani havuz suyunun bir gideri olmalı ve aynı su havuza geri dönüyor ise temizlenerek dönmesi gerekir. Havuz suyunun pH değeri 6,5-7,8 arasında olmalıdır. Havuz suyunun pH seviyesini ayarlamak için sodyum bikarbonat kullanılır. Sodyum bikarbonat havuzda zararlı mikroorganizmaların oluşumunu engeller. Sağlıklı havuz ve havuz suyu nasıl olmalıdır? Havuz suyu içme suyu kalitesinde olmalıdır. Berrak ve renksiz olmalıdır. Havuz suyunun sıcaklığı 27° yi geçmemelidir. Yani hava sıcaklığı ile arasında çok fark olmamalıdır. Havuz suyunun aralıklar ile gerekli olan kontrolleri yapılmalıdır. Havuz çıkan ve havuza geri gelen suyun içerisinde yeterli miktarda klor bulunmalıdır. Havuz merdivenleri ve kenarları kaygan olmayan malzeme ile kaplı olmalıdır. Havuz suyuna havuz içerisindeki her kişi için 30 litre su eklenmelidir. Havuz suyunun temas ettiği malzemeler havuz suyunun özelliklerini etkilemeyecek türden olması gerekir. Havuzun temizliği aksatılmadan düzenli olarak yapılmalıdır. Havuz, yılda en az 1 defa komple boşaltılıp antibakteriyel dezenfektanlar ile temizlenmelidir. Çocuk havuzlarında bu işlem daha sık yapılmalıdır. En fazla dikkat edilmesi gereken hijyen kurallarından biri ise havuza kesinlikle duş almadan girilmemesidir.     Read the full article
0 notes
Text
New Post has been published on Cilt ve Bakımı Yüz Maskeleri ve Cilt Bakım Önerileri
New Post has been published on http://www.ciltvebakim.net/arap-sabunu-nedir-faydalari-nelerdir.html
Arap Sabunu Nedir? Faydaları Nelerdir?
Sabun, binlerce yıl öncesinden günümüze kadar gelmiş ve popülerliğini hiç kaybetmemiş sabundur. Her ne kadar kullanımı kolay, daha köpüklü, daha kokulu ürünler var olsa da sabun her zaman yerini korumayı başarmış. Çünkü insanlar en nihayetinde az çoktur kavramını benimsiyor ve aslında az ve sade olanın daha etkili olabileceğini fark ediyor. Sabun da öyle ya da böyle, her dönemde tekrar fark ediliyor.
Bu içerikte Arap Sabunu Nedir, Arap Sabunu Nasıl Kullanılır, Arap Sabunu Özellikleri, Arap Sabunu Hijyen Sağlar Mı, Arap Sabunu Nerelerde Kullanılır, Arap Sabunu Faydaları Nelerdir, Arap Sabunu Saça Faydaları, Arap Sabunu Cilde Faydaları, Arap Sabunu Zararları, Arap Sabunu Nasıl Yapılır konularına yer verilmiştir.
Arap Sabunu Nedir?
Arap sabunu geçmişten günümüze gelmiş en sade sabunlardan biri, tıpkı kastil sabunu gibi. Arap sabununun en büyük farkı içeriğindeki yağlar ve yumuşak formudur. Kastil sabunu ağırlıklı olarak zeytinyağı içeriyorken gerçek arap sabunu ayçiçek yağı ağırlıklı oluyor.
Arap sabunu kökeni Halep’e dayandığı biliniyor ve bu bölgeden yayılıyor. Yumuşak formu ve seyreltme gerektirmesi zamanla daha az kullanılmasına neden olsa da artık gerçek ve sağlıklı temizliğin doğal sabunlarla yapıldığı fark edilmektedir. Özellikle salgın hastalıkların yayılması sabunun insan hayatındaki yerinin ne denli önemli olduğunu da vurgulamaktadır.
Arap Sabunu Nasıl Kullanılır?
Gerçek ve doğal arap sabunu jel formda bulunur. Jel arap sabunu kullanmak mümkün olsa da suyla seyrelterek kullanmak daha kolay bir kullanım sağlar.
Arap sabununu 1 ölçü arap sabunu, 3 ölçü su şeklinde sulandırarak sıvı sabun elde edebilirsiniz. Seyreltirken saf su ya da içme suyu kullanmak sabunun kalitesinin arttırır. Hatta dilerseniz içerisine %2-3 oranında, limon, biberiye, okaliptüs gibi ferahlık hissi veren uçucu (esansiyel) yağlar da eklenebilir. Hamilelerin uçucu yağ kullanımı sınırlıdır. Bu nedenle hamileler, emzirenler ve 1 yaşın altında çocuğu olanlar uçucu yağları doktorlarına veya aromaterapi uzmanlarına danışarak kullanmaya özen göstermelidirler.
Sabunun seyreltilmiş hali görseldedir.
  Arap Sabunu Özellikleri
Arap sabununun en önemli özelliği alkali madde olarak potasyum hidroksitin, yağ asitleri olarak da oleik asit ve linoleik asit (ayçiçek yağı)  içeriyor olmasıdır. Doğal ve gerçek arap sabunu formülü sentetik kimyasallar (köpürtücü, esans, kıvam verici, renklendirici…) içermez. Bunun yerine saf ve doğal uçucu yağlarla kokulandırmak mümkündür.
Arap Sabunu Hijyen Sağlar Mı?
Sabun, yağ asitleri ile alkali (kostik) bir maddenin tepkimesi sonucu oluşan bir maddedir ve temizleyici özelliği bulunur. Ayrıca sabunun pH değeri 8-10 aralığında olduğu için cildi ve yüzeyleri kirden arındırabilmektedir. Yüksek pH bakterilerin yüzeyden uzaklaştırılmasına olanak sağlar.
Arap sabunu da bir çeşit sabun olduğu için temizleyici özelliği bulunur ve hijyen sağlamak için kullanılır. Ancak doğal ve gerçek arap sabunu kullanmaya özen göstermek gerekir.
Egzamalı ciltler sentetik kimyasal içeren temizlik malzemelerini rahatlıkla kullanamadıkları için arap sabunu egzamalı ciltler için oldukça kullanışlı bir alternatiftir. Cilde zarar vermezken yüzeyleri kolaylıkla temizleyebilir.
Arap Sabunu Nerelerde Kullanılır?
Arap sabunu kullanım alanları arasında
Ev temizliği
Bitki temizliği
Cilt temizliği
Vücut temizliği
Saç temizliği
Mutfak temizliği
Araç temizliği
Çamaşır temizliği
Kısaca zehirsiz temizlik için yaşamın her alanında kullanımı mümkündür. Özellikle hassas ciltler için oldukça uyumludur.
Mutfak Temizliği
Mutfakta kullanım için sulandırılmasının yanı sıra sünger üzerine bir parça arap sabunu alıp köpürtmek yeterlidir. Arap sabunu özellikle çelik yüzeylerde ve cam bardaklarda hoş bir parlaklık sağlar. Durulama esnasında sıcak su kullanmak daha iyi bit etki yaratacaktır.
Bitki Temizliği
1 ölçü sabun 3 ölçü su şeklinde seyrelterek bitkinizin yapraklarına püskürtüp olası böceklenmelerden en sağlıklı şekilde kurtulabilirsiniz.
Çamaşır Temizliği
Arap sabunu ile çamaşır temizliği için kendi deterjanınızı tasarlayabilirsiniz.
5 litre suya 250 ml (1 su bardağı) arap sabunu ve aynı ölçüde çamaşır sodası eklenir. Dilerseniz güzel kokması için saf uçucu (esansiyel) yağ ekleyebilirsiniz. Lavanta yağı, portakal yağı, limon yağı sıklıkla tercih edilenler arasındadır. Ekleyeceğiniz yağların taşıyıcı yağ değil; esansiyel yani uçucu yağ olduğundan emin olmalısınız.  Uçucu yağların güzel kokularının yanı sıra temizleyici özellikleri de bulunmaktadır.
Ev Temizliği
Halı, koltuk, perde gibi tekstil yüzeylerde arap sabununu seyrelterek kullanabilirsiniz. Kirlerin kolaylıkla çıkmasını sağlarken yüzeylere zarar vermez.
Banyo Temizliği
Banyoyu en etkili şekilde ve zehirlenmeden temizlemek için yarım litre sıcak su içerisine yarım su bardağı sirke, 1 yemek kaşığı arap sabunu jeli, 1 tatlı kaşığı boraks ve 1 tatlı kaşığı çamaşır sodası ekleyip karıştırılır. Sprey şişeye koyulur ve banyo yüzeylerine püskürterek temizlik sağlanır.
Araç Temizliği
Arap sabununu araç koltuklarını yıkamak ve hatta aracın dışını yumuşak bir süngerle köpürterek yıkamak için de tercih edebilirsiniz. Böylece aracın çizilmesine ve zarar görmesine neden olmadan temizlik sağlanır.
    Arap Sabunu Faydaları Nelerdir?
Arap sabunu doğal bileşenlere sahip olduğu için cilde ve saça da faydalıdır. Arap sabunu faydaları aşağıda başlıklar halinde sunulmuştur.
Arap Sabunu Saça Faydaları
Arap sabunu saça kullananlar da oldukça fazladır. Saçın daha canlı, parlak ve gür görünmesine yardımcı olur. Doğal içeriğe sahip olduğu için saçların zarar görmesini engeller.
Saça kullanmadan önce suyla seyrelterek kullanmak daha keyifli bir deneyim sağlar. Sabun doğası gereği pH değeri yüksek bir madde olduğu için saça sabun uyguladıktan sonra pH değerini dengelemek gerekir. Bunun için doğal bir sirke veya hidrolatlarla (bitki suları) hazırlanan tonik kullanarak saçın pH değeri dengelenebilir. Daha sonra saça doğal yağlarla formüle edilmiş bir saç bakım yağı uygulanabilir.
Arap Sabunu Cilde Faydaları
Arap sabunu içeriğinde oleik asit ve linoleik asit bulunduğu için hassas ve kuru ciltlerde nemlendirme özelliği sağlar. Cildi temizlerken zarar vermez.
Makyajı çıkarmada etkilidir. Bir parça arap sabunu jeli kullanarak günlük makyajınızı rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Ancak gözlere kaçmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü her sabunda olduğu gibi arap sabunu da gözleri yakar.
Yağlı ve karma ciltlerde cildi temizlerken sebum üretimini dengelemeye yardımcı olur. Böylece fazla yağlanmayı önler.
Doğal ve gerçek arap sabunu içeriğinde sentetik kimyasallar bulunmadığı için hassas ve egzamalı ciltler de rahatlıkla kullanabilmektedir.
Arap Sabunu Zararları
Arap sabununun bilinen bir zararı olmasa da kişiden kişiye göre alerjik durumu farklılık gösterebilir. Arap sabununa alerjiniz olup olmadığını anlamak için öncelikle bileğinizin iç kısmında, küçük bir bölgeye uygulama yapın. O bölgede kaşıntı, kabarma, sulanma gibi etkiler görülüyorsa arap sabunu kullanmamaya özen gösterin.
Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi gereğinden fazla arap sabunu kullanmak da cildi tahriş edebilir.
Arap sabununu direkt güneş görmeyen, kuru ve temiz bir yerde muhafaza etmeye özen gösterin.
Arap Sabunu Nasıl Yapılır?
Arap sabunu potasyum hidroksit ile ayçiçek yağınn kimyasal tepkimesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Üreticiler formülasyonlarında öne çıkacak değişiklikler yapsa da temelde bu iki malzeme yer almaktadır. Aşağıda arap sabunu yapımı ile ilgi kısa bir video yer almaktadır.
  Arap Sabunu Yapımı için tıklayın
0 notes
aritmapark-blog · 5 years
Quote
Alkali sular hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur. Bu bilgilere göre, sağlıklı su kullanabilirsek, yaşlanma sürecini yavaşlattığı, vücudunuzun pH seviyesini düzenlediği ve kanser gibi kronik hastalıkları önlemeye yardımcı olabildiği söylenmektedir. Ama hangi alkali su? Su arıtma cihazlarında kullanılan hangi, alkali filtreler ve hangi mineralli su ? Alkali sudaki “alkalin” pH seviyesini belirtir. PH seviyesi, bir maddenin asidik veya alkalinin 0 ila 14 arasında olduğunu ölçen bir sayıdır. Örneğin, pH değeri 1 olan bir şey çok asidik olur ve pH değeri 13 olan bir şey çok alkalin olur.                     Alkali su, normal içme suyundan daha yüksek bir pH seviyesine sahiptir. Bu nedenle bazı, alkali su tüketmemiz gereğine inanan çevrelerce, vücudunuzdaki asidi nötralize  edebileceğine inanılmaktadır. Normal içme suyu genellikle 7 nötr pH’a sahiptir. Alkali su tipik olarak pH 8 veya 9’dur. Bununla birlikte, tek başına pH, suya önemli alkalilik sağlamak için yeterli değildir. Sağlıklı su içebilmemiz için alkali olması tek başına yeterli olamayabilir. Bu nedenle suyun yeterli mineralli su olabilmesi, elzemdir. Alkali su ayrıca alkali mineraller ve negatif oksidasyon azaltma potansiyeli (ORP) içermelidir. ORP, suyun bir koruyucu veya antioksidan olarak hareket etme yeteneğidir. ORP değeri ne kadar negatif olursa, o kadar fazla antioksidandır. Alkalin biraz tartışmalıdır. Birçok sağlık uzmanı, kullanıcılar ve satıcılar tarafından yapılan birçok sağlık talebini desteklemek için yeterli araştırma olmadığını göstertmekte dir. Araştırma bulgularındaki farklılıklar, , mineralli su ve sağlıklı su bulabilme çalışmalarının, yeterli seviyelere getirilebilmesi, insan için en iyisidir. Alkali su destekçileri tarafından yapılan iddiaları tam olarak doğrulayan hiçbir bilimsel kanıt olmadığını belirtiyorlar. Bununla birlikte, alkali suyun belirli koşullar için yararlı olabileceğini gösteren birkaç çalışma vardır.Bir çalışmaya göre, alkali iyonize su içmenin yüksek tansiyon ve yüksek kolestrol ü olan insanlar için yararları olabileceğini göstermektedir. 100 kişi den oluşturulan bir deneyde,  yüksek pH değerli su tüketildikten sonra tam kan viskozitesinde, yorucu bir antrenmandan sonra normal su tüketenlere kıyasla, bariz bir fark bulundu. Viskozite, kanın damarlardan ne kadar verimli aktığının doğrudan ölçümüdür. Yüksek pH’lı su tüketenler viskoziteyi standart arıtılmış içme suyuyla yüzde 3,36’ya kıyasla yüzde 6,3 azalttı. Bu, kanın alkali su ile daha verimli akması anlamına gelir. Bu, vücutta oksijen iletimini artırabilir. YARARLI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN UNSURLARI Kanıtlanmış bilimsel araştırmaların olmamasına rağmen, alkali su savunucuları halen önerilen sağlık yararlarına inanmaktadır. Bunlar şunları içerir: – yaşlanma karşıtı özellikler (insan vücuduna daha çabuk emen sıvı antioksidanlar ile) – kolon temizleme özellikleri –  bağışıklık sistemi desteği – nemlendirme, cilt sağlığı ve diğer detoksifikasyon özellikleri – kilo kaybı – kanser direnci DÜŞÜNÜLEN OLUMSUZLUKLAR Alkali içme suyunun güvenli olduğu düşünülmesine rağmen, olumsuz yan etkiler oluşturabilir. Bazı olumsuz yan etki örnekleri, bakterileri öldürmeye ve diğer istenmeyen patojenlerin kan dolaşımınıza girmesini engellemeye yardımcı olan doğal mide asitliğinin düşürülmesini içerir. Ek olarak, vücutta genel bir alkalilik fazlalığı gastrointestinal sorunlara ve cilt tahrişlerine neden olabilir. Çok fazla alkalilik, vücudun normal pH’ını da uyararak, aşağıdaki semptomları üretebilecek bir durum olan, metabolik ALKALOZ’A  neden olabilir: -mide bulantısı -kusma -el titremeleri – kas seğirmesi – ekstremitelerde veya yüzlerde karıncalanma -karışıklık Alkaloz ayrıca vücutta serbest kalsiyumun azalmasına neden olabilir ve bu da kemik sağlığını etkileyebilir. Doğal olarak alkali olan su, su kayaların içinden geçtiğinde oluşur ve alkalin seviyesini yükselten mineralli su halini  alır. Bazı bilim adamları, pH’ı yükselten ve mineraller ekleyen bir alkali iyonlaştırıcıyı bağlamadan önce suyu yeterince arıtmak için ters ozmoz, su arıtma cihazı.  https://www.aritmapark.com/urun/lg-su-aritma/  kullanılmasını önermektedir. Dünya sağlık örgütüyse. Düzenli olarak, arıtma cihazı, ters ozmoz, damıtma ve diğer yöntemler kullanarak ek mineralizasyon olmadan yani mineralli su özelliği bulunmayan düşük mineral içerikli içme suyuna karşı uyarılarda bulunmaktadır. Ayrıca kendi evinizde kendiniz, sağlıklı su yapabilirsiniz. Limon ve limon suları asitli olsa da, sindirildiklerinde ve metabolize edildiklerinde alkali yan ürünler oluşturabilecek mineraller içerirler. Bir bardak suya bir miktar limon eklemek, vücudunuzu sindirirken suyun daha alkali olmasına neden olabilir Ve şebeke sularındaki, Kirlilikleri yok ederek sağlıklı suya ulaşabilmek için. su uygun şekilde filtrelenirse, doğru filtreler seçilmiş bir su arıtma cihazı ile iyonize edilir ve  kaliteli alkalin filtreyi, yeterli mineral seviyesi için kaliteli bir, mineral filtre ile. Mineralli su elde edilerek sağlıklı suya ulaşabilirsiniz.
https://www.aritmapark.com/alkali-su-ve-mineralli-su-ile-saglikli-su-kullanimi/
0 notes
suaritmatavsiye · 4 years
Text
2021 Su Arıtma Cihazı Tavsiyeleri
2021 En Kaliteli  Su Arıtma Cihazı Tavsiyeleri
Öncelikle su arıtma cihazı ihtiyacınız var mı? şuana kadar içme suyu ihtiyacınızı hangi tür sulardan karşıladınız. şebeke suyu mu, damacana suyumu yoksa arıtma cihazımı? En sağlıklı su hangisi olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.
Tumblr media
Damacana Suyu mu?
Kaynak suların konulduğu damacanaların 65 kullanım sonrası atılması gerektiğini veya Evinizde kullandığınız damacanaların daha önce hangi evde ne şartlarda nasıl kullanıldığını biliyor musunuz? Hayatınız boyunca suya para ödemek mi istiyorsunuz?
Damacana Suyu Taşıma Sorunu
Damacana suyunu kaldırmak, taşımak kesinlikle büyük bir problemdir.
Damacana Suyu Değiştirme Sendromu
Damacananın değiştirilmesi; insanlar için çekilmez bir durum haline gelmiştir. İnsanlar kesinlikle damacanadaki son suyu içtikten sonra, damacanayı değiştiren olmak istemezler.
Damacana Suyu Depolama Sorunu
Zamanla boş damacanaların etrafta çok yer tuttuğunu görürler.
Damacana Suyun Kalitesi
İlk aldığınız damacana suyunuz, ağzı açılana kadar belki yüksek kalitededir. Fakat mesela yüzme Yüzme havuzuna düşünün. Hava ile direkt temas halinde olan havuzda, suyun bakterilerle teması arttıkça rengi yeşile dönüşür. Damacana suda bulunabilecek bir mikrop da zamanla üreyecek çok sayıda bakteri oluşmasına sebep olacaktır.
Damacana Suyunun Dış Etkilere Karşı Korumasız Kalması
Damacana suda bakterilerin oluşmasını engelleyecek hiç bir önlem yoktur. Örneğin; Damacana, değişim sırasında üste bulunan açıklıktan dolayı havada bulunan her türlü olumsuz etkilere maruz kalır. Ayrıca; suyu taşıyan insanların ellerinde bulunabilecek bakterilerde damacananın ağzından suyunuza kolaylıkla geçebilmektedir. Suyunuzu getiren insanların daha önce elleriyle nereleri tuttuğunu kim bilebilir ki?
Damacana Suyun Yüksek Maliyeti
Damacana suyun maliyeti yüksektir. Siz tekrar tekrar damacananızın dolması için para ödersiniz. Bir işyerinin ve bir ailenin ihtiyacı olan içme suyu için; yılda ortalama 1.000 TL ile 5.000 TL arasında para ödendiğini biliyor musunuz?
Sanırım damacana ile ilgili aklınızdaki bazı sorular cevaplanmış oldu damacanamı yoksa arıtma cihazımı neyi tercih edeceğimizi arıtma cihazlarının faydaları ve eksilerini inceleyerek öğrenmiş olacağız, buraya kadar damacana suyu kullanın pekte sağlıklı olmadığı anlaşılmıştır.
Arıtma Cihazı Suyu mu?
Gelişen teknoloji ile arıtma cihazları mutfaklarda yerini almaktadır. Arıtma cihazları şuanda en popüler olan Ro (Reverse Osmosis) ters ozmoz filtre teknolojini kullanılıyor ozmoz sistemi şebeke suyundaki tüm maddeleri atık bölümünden dışarı atarak suyun saf (arı) kısmını sizlere vermektedir.
Arıtma cihazının faydaları
Siz sadece cihazın musluğunu açarak temiz suyunuzu elde edebilirsiniz. İşte lezzetli ve sağlıklı suya ulaşmak bu kadar kolaydır. Su arıtma cihazları sayesinde evinizin rahatlığından hiç çıkmanıza gerek kalmaz. Musluğunuzdan akan su, bu cihazlar sayesinde sağlıklı su haline getirilir.
Bir su arıtma cihazı satın aldığınız zaman filtresinin düzenli olarak değiştirilmesi gerektiğini bilmelisiniz aksi takdirde bakımı yapılmayan bir arıtma cihazı tüm diğer içme suyu kaynaklarından daha tehlikeli hale gelebilir. Arıtma cihazları kalitesine ve türüne göre 6-12-24 ayda bir filtreleri düzenli olarak yenilenmelidir.
Arıtma cihazları her zaman size en taze suyu verir damacana gibi taşıma sorunu ve su bitti dertleri olmaz. Mutfak tezgahının altında az bir yer kaplayan mini su arıtma fabrikası gibi çalışır dilediğiniz zaman temiz suya hemen kavuşabilirsiniz. İçtiğiniz suyun kalitesinden bilginiz olur ne içtiğinizi bilirsiniz ve içiniz rahat olur.
Damacana sularına göre daha düşük maliyetlidir bir çok arıtma cihazı kendini 1-2 senede amorti edebilmektedir ve diğer yıllar ise sizlere para tasarrufu olarak bütçenize katlı sağlayacaktır.
Gelişen teknolojiler ile arıtma filtreleri de geliştirildi artık ters ozmoz sisteminin ürettiği saf suyu size pH değeri yüksek ve TDS değeri yükseltilmiş mineralli su almanıza olanak sağlayan mineral ve alkali filtreleri üretilmiştir. 9,5pH yüksekliğinde antioksidan alkali su elde etmek hiçte hayal değil.
Hangi tip arıtma cihazı almalıyım?
Tumblr media
Evsel arıtma cihazları piyasada genelde 3 türde bulunur bunların sebil tipi olanları da mevcuttur ama çok kullanışlı değildir, en sağlıklı olanları tezgah altı tipi su arıtma cihazlarıdır. Tezgah üstü basit portatif şeklinde arıtma cihazları da bulunmaktadır ama bu tür modeller tezgah üstünde çok yer kapladığı için tercih edilmemektedir. Türkiye’deki su arıtma piyasasının %1’lik dilimini daha doldurmaz tezgah üstü modeller en çok tercih edilenleri kapalı tip ve açık kasa modelleridir.
Açık kasa su arıtma ve kapalı kasa su arıtma cihazı arasında ne fark var?
kapalı kasa sistemler biraz daha küçük boyutlu olur bu nedenle de içerisinde kullanılan filtreler de küçük ve inline tip şeklinde olur inline filtreler boyutları bir miktar küçük olduğu için açık kasa sistemlere göre %50 daha az uzun ömürlü olur firmalar her ne kadar kapalı kasaların da uzun ömürlü olduklarını savunsalar da durum ortadadır. Örnek olarak iki değişik filtre boylarına ve çaplarına bakalım.
Tumblr media
Açık kasa ile kapalı kasa arıtma cihazı mutfak tezgahı montaj görüntüleri Arıtma cihazları mutfak tezgahı altında ne kadar yer kaplıyor aşağıdaki resimlerde net bir şekilde görebilirsiniz. Kapalı kasa sistemler açık kasa sistemlere göre daha derli toplu güzel görünüyor evet amacımız estetikse elbette kapalı kasa su arıtma cihazı tercih edilmeli ama burada estetikten çok sağlığa önem verilmesi gerektiğini vurgulayalım estetik görünüm en son tercihimiz olmalı sonuçta ikisi de tezgahın altında kapalı dolapların içinde kalmaktadır.
Tumblr media
Arıtma cihazlarının açık ya da kapalı olmasın arlarında pek fark olmadığını söylemek isteriz sadece boyut farkları ve içinde kullanılan bazı filtrelerin küçük çapta olduğunu belirttik artık tercihinizi kendi kendine yapabilirsiniz.
Buraya kadar arıtma cihazımı damacana suyumu, kapalı kasamı açık kasamı olarak geldik şimdi arıtma cihazı kullanmayı tercih ediyorsak makaleyi okumaya devam ediyoruz arıtma cihazı kullanmak istemeyenler makaleden ayrılabilir.
En kaliteli arıtma cihazını nasıl tercih edebilirim?
Arıtma cihazları belirli kriterlere sahip olması gerekiyor çeşitli bağımsız sertifika veren kuruluşlar tarafından sertifikalı arıtma cihazı tercih etmeniz gerekiyor öncelik ürün maliyeti değil sağlıklı su arıtma cihazı olmalı aksi halde arıtma cihazı kullanmanızın da bir anlamı yok.
Arıtma cihazlarının sertifikalı olduğunu nasıl anlarız hiç bir bilgim yok internet sitelerine baktığımda tüm arıtma cihazlarında NSF onayı görünmektedir. Ne yazık ki Türkiye piyasasında yasalar fazla korkutucu olmadığı için önüne gelen herkes filtre üzerine ve arıtma cihazı üzerine NSF ve FDA logolarını kullanmaktadırlar aslında bu olaylar tamamen yasa dışı ama denetleyici kurumlar olmayınca durum oldukça karmaşık hale geliyor ama bunun çok basit bir yolu var nsf.org web sitesinden bir arıtma cihazının yada filtresinin NSF onayı var mı yok mu çok kolay bir şekilde sorgulama yapabiliriz.
Tumblr media
Bir arıtma cihazı musluğundan, tankına, fitresine ve tüm bağlantı ekipmanlarına varana kadar NSF standartlarında olmalıdır, üşenmeyin oturun bilgisayar başına araştırma yapınız NSF onaylı arıtma cihazı yada filtresi kullanmıyorsanız NSF onaylı olan markalarla filtre değişim zamanı geldiğinde değiştiriniz.
su arıtma cihazı tavsiyesi – su arıtma cihazı satın al
1 note · View note
miatosuaritma · 4 years
Text
Bebeklere Su Verirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
New Post has been published on https://www.miato.com.tr/bebeklere-su-verirken-nelere-dikkat-edilmelidir/
Bebeklere Su Verirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Dünya Sağlık Örgütü, doktor gerekli görmedikçe bebeklere 6 aydan önce su verilmesi önerilmemektedir. Çünkü %87’si su olan anne sütü, sıcak ve kuru iklimlerde bile bebeğin sıvı ihtiyacını karşılayabilir. Peki 6. aydan sonra bebeklere nasıl su verilmeli?
Çoğu annenin aklını kurcalayan bu soruya ek olarak sağlıklı su tüketimi bebekler için neden önemli, kaynamış su sanıldığı kadar iyi bir şey mi gibi birçok soru da gündeme gelmektedir. Bu konuyla ilgili zihninize takılan tüm soruların yanıtını bulabilirsiniz.
Bebeklere Nasıl Su Verilmeli?
Yetişkinlere göre çok daha hassas bir bağışıklık sistemine sahip olan bebekler, hastalıklara ve mikroplara karşı da savunmasızdır. Bu nedenle her ebeveyn “bebeklere nasıl su verilmeli?” sorusuna cevap aramakta, ideal suyun özelliklerini araştırmaktadır.
1. pH Seviyesine Dikkat Edilmeli
Bebeklerin güvenle içebileceği sağlıklı su, her şeyden önce ideal pH değerine sahip olmalıdır. pH değeri 7’den fazla olan sular alkali su, bu değerin altındaki sular ise asidik su olarak adlandırılmaktadır. Bebeğinizin içeceği suyun ideal alkali değeri de 7,5 ila 8,5 arasında olmalıdır. 
2. Toksik Maddelerden Arındırılmış Su Tercih Edilmeli
Suyun sağlığa zararlı maddelerden arındırılmış olması aranacak bir diğer niteliktir. Su, kaynağından evlerimize gelene kadar olan yolculuğunda mikrop, parazit, vir��s, tarım ilacı kalıntıları, ağır metaller gibi zararlı maddeleri de yanında taşır. Binaların şebeke borularında da pas, kir, mikrop, kireç, kurşun gibi maddeler bulunabilir.
Kimyasal ve toksik maddeler uzun vadede böbreklerden merkezi sinir sistemine, beyinden üreme sistemine kadar vücudun pek çok bölgesinde kalıcı rahatsızlıklar yaratır. Kolera, dizanteri, hepatit gibi salgın hastalıklara yol açabilir. Dolayısıyla bebeğinizin sağlıklı gelişimi, hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korunması için ona daima arıtılmış su vermelisiniz. 
3. Sertlik Derecesine Önem Verilmeli
Bebeklere nasıl su verilmeli sorusunun yanıtlarından biri de verilecek suyun doğru sertlik derecesine sahip olmasıdır. Sertlik derecesi, suyun içerisindeki magnezyum ve kalsiyum miktarlarının toplamına göre değişir. Ülkemizde su sertlik derecesi olarak Fransız Sertlik Derecesi (fr) kullanılmaktadır. 
Buna göre içilebilir ideal suyun sertliği orta derecede, yani 14-28 arasında olmalıdır. Suyunuzun sert olup olmadığını çok kolay bir yöntemle anlayabilmeniz mümkün. Sabunu köpürtmeyen su, sert sudur. Sert sular bebeğinizin cildinde kurumaya yol açabilir.  
4. Suyun Sıcaklığına Dikkat Edilmeli
Son olarak bebeğinize vereceğiniz suyun oda sıcaklığında olmasına dikkat etmelisiniz. Soğuk su verdiğinizde bebeğinizin midesi suyu ideal sıcaklığa getirmeye çalışır, bu da vücudunu yorgun düşürebilir. 
Sağlıklı Su Tüketimi Bebekler İçin Neden Önemli?
Su, 6. aydan itibaren bebeğiniz için anne sütünden sonraki en değerli besindir. Suyun vücuttan toksinleri temizlemek, oksijeni ve alınan gıdaların yapısındaki vücut için gerekli bileşenleri organlara taşımak, bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlamak, vücut ısısını dengelemek gibi önemli işlevleri vardır. Ayrıca bebeğin metabolizmasını güçlendirir, kabızlık ve idrar yolu iltihabı gibi sorunları önler.
6-12 aylık bir bebeğin günlük sağlıklı su ihtiyacı 100-120 ml’dir. Büyüdükçe bu miktar yaşına ve kilosuna göre değişir. Sağlıklı su tüketimi bebeğinizi böbrek sorunlarından, bağırsak hastalıklarından, bulaşıcı hastalıklardan, mikroplardan, enfeksiyonlardan ve bağışıklık sistemi düzensizliklerinden korur. 
Ayrıca konsantrasyonunun gelişimine katkıda bulunarak onun zihinsel gelişimine, öğrenme becerilerine de destek olur. Evinizde doğal bağ yapısı bozulmamış, ideal ve sağlıklı içme suyuna ise Miato Akıllı Cam Tanklı Su Arıtma Cihazı sayesinde ulaşabilir; bebeğinize temiz, saf su içirmenin rahatlığını yaşayabilirsiniz.  
Bebeğinizin Susuz Kaldığını Nasıl Anlarsınız?
Bebeklerde ishal, aşırı sıcaklık, fazla giydirme, fazla mama verilmesi, ateş, kusma gibi sebeplerle susuzluk durumu ortaya çıkabilir. Eğer bebeğiniz susuzluk çekiyorsa idrar sıklığında azalma ve koyu renk idrar, normalden daha az hareketlilik, ağladığında az gözyaşı gelmesi, huzursuzluk, kabızlık, cilt kuruluğu, el ve ayaklarda soğukluk gibi belirtiler yaşanabilir.
Bebeğiniz kendisini konuşarak ifade edemeyeceği için özellikle yaz aylarında bu belirtileri gösterip göstermediğini dikkatlice gözlemlemeli, gerekli önlemleri almalısınız. Bu gibi hafif ve orta dereceli belirtileri bebeğinizi sık emzirerek ve ona doktorunuzun önerdiği doğru miktarda arıtılmış su içirerek giderebilirsiniz. Bıngıldakta içe çökme, kırışmış, büzüşmüş parmak uçları, batık gözler gibi daha ciddi belirtilerle karşılaştığınızda ise mutlaka doktorunuza başvurmanızı öneririz.
Bebeklere Kaynamış Su Verilebilir mi?
Küçük çocukların bağışıklık sistemi, yetişkinlerinkine göre daha hassas olduğu için mikrop ve bakterilere karşı daha savunmasızdır. Bu yüzden bebeklere verilen suyu arıtmak ve içindeki zararlı maddeleri yok etmek için kaynatıp ılıtma yöntemine ülkemizde sıkça başvurulmaktadır. 
Ne var ki suyu kaynatarak arıtma yöntemi, sadece bakterileri yok eder. Ağır metaller, nitrat gibi zararlı maddeler kaynatma yoluyla sudan arındırılamaz. Bu yüzden bebeğiniz için kaynamış su yerine Miato gibi güvenilir bir su arıtma cihazı aracılığıyla arıtarak kullanmanız en sağlıklı yöntem olacaktır.   
Damacana ve Pet Şişeler Bebeğiniz İçin Doğru mu?  
    “Bebeklere nasıl su verilmeli?” sorusunun bir diğer boyutu da suyun nerede muhafaza edilmesi gerektiğidir. Petrokimya ürünleri kullanılarak imal edilen pet şişe ve damacanaların yapısında kanserojen ve hormonlara zarar verici fitalat ve BPA (Bisfenol A) bulunur. 
Güneşe maruz bırakıldıklarında bu maddeler suya karışır. Bu da bebeğinizin sağlığı için riskli durumlara yol açabilir. Dolayısıyla bebeğinize cam şişede su vermelisiniz. 
Sağlığınız için ideal suyun hangisi olduğu hakkında daha fazla bilgi isterseniz En Sağlıklı Su Hangisi: Musluk Suyu, Damacana Suyu, Arıtılmış Su başlıklı yazıya göz atabilirsiniz. 
Miato ile Bebeğiniz Güvende!
Bebeğinize güvenle içirebileceğiniz ideal içme suyuna, yeni nesil Miato Akıllı Cam Tanklı Su Arıtma Cihazı ile zahmetsizce ulaşabilirsiniz. Miato, dünyada bir ilk olan akıllı, ışık geçirmez cam tankı ile suyunuzu dış faktörlerden izole ederek daima en taze haliyle muhafaza eder. Böylece bebeğinize gönül rahatlığıyla içirebileceğiniz sağlıklı suyu size en pratik ve tasarruflu şekilde sunar. 
0 notes
suaritmaservis-blog · 8 years
Text
ideal içme suyu değerleri
Tumblr media
Uzmanlar ph ederi yüksek olan suların insan sıhhati açısından çok önemli olduğunu söylüyorlar. içtiğimiz şebeke sularının ne kadar sıhhatli olduğu zaten tartışmalı olan bir sorun. Bu yönü şahıslar daha sağlıklı su içebilmek adına bulunduğu kadar hazır sulara yönelmekte. sektörde değişik markalarda fazla çeşitli sular taraf almakta. Bu suların hepsi de değişik ph değerlerine sahip. dahası suyun ph değeri yüksek olması sebebiyle en yararlı suyun kendi suları olduğunu bildiren reklamlar bile var. Sizler de şişe suyunun üstündeki etikete bakarak kaç ph oranında bir suyu içtiğinizi görebilirsiniz. Peki ph nedir? sebep ph ederi yüksek olan su fazla sağlıklıdır? Vücudumuzda faydaları nelerdir? Bu konular bireyin merak konusu.
içtiğimiz suyun vücudumuza çok mühim işlevleri vardır. Hayatsal faaliyetlerimizin rahat bir şekilde yürütülebilmesi için olmazsa olmazlardandır. vücudumuzun nerdeyse yüzde yetmişi sudur. bununla birlikte içtiğimiz su bakteri benzeri mikroorganizmalardan temiz olmalı, berrak olmalı ve ya kokusuz olmalı benzeri bir çok özelliğe sahip olmalı olduğunu yaklaşık her bir insan biliyoruz. lakin içilen suyun ph ederine çok az şahıs dikkat eder. içilen suyun içinde ph değerinin yüksek olması mühim, yani H iyonları OH iyonlarından çok olmalı. Yüksek ph kıymeti olan suyun içeriğinde bunun yanısıra vücudumuzun gereksinimi olan kalsiyum ve mineraller de bulunmaktadır. bu sayede vücudumuzun mineral ihtiyacını de karşılanmaktadır. alçak ph’ya malik su, yaklaşık gazlı içeceklerden farksız.
Ph değeri su aynı manada alkali su manasına gelir. Ph ederi yüksek olan su, önce günümüzün ölümcül rahatsızlığı olan kanser için engelleyici özelliktedir. Kanser hücrelerin ph 4-4.5 içinde yani asitik ortamda yaşamaktadırlar. Bu çerçevede bizler vücudumuzun ph değerini epey bir bazik şekilde tutmak zorundayız. Ph ederi yüksek şekilde içilen su kanser hücrelerinin yaşayacağı esası oluşturmamaktadır.
Bunun anlamı stres, huzursuzluk yahut gerginlik yapılmaksızın bir yaşam sürmemizdir. Yüksek PH’da hücreler, dokular ve organlar pürüzsüzce işlevlerini bölgesine getirirler. alçak ph’da ise yani asitik ortamda gövde asitin yıpratıcı etkisinde ötürü çok çabuk yıpranıyor. açıkçası hastalıklara davetiye çıkarılmış oluyor.
0 notes
miato · 4 years
Text
Bebeklere Su Verirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Dünya Sağlık Örgütü, doktor gerekli görmedikçe bebeklere 6 aydan önce su verilmesi önerilmemektedir. Çünkü %87’si su olan anne sütü, sıcak ve kuru iklimlerde bile bebeğin sıvı ihtiyacını karşılayabilir. Peki 6. aydan sonra bebeklere nasıl su verilmeli?
Çoğu annenin aklını kurcalayan bu soruya ek olarak sağlıklı su tüketimi bebekler için neden önemli, kaynamış su sanıldığı kadar iyi bir şey mi gibi birçok soru da gündeme gelmektedir. Bu konuyla ilgili zihninize takılan tüm soruların yanıtını bulabilirsiniz.
Bebeklere Nasıl Su Verilmeli?
Yetişkinlere göre çok daha hassas bir bağışıklık sistemine sahip olan bebekler, hastalıklara ve mikroplara karşı da savunmasızdır. Bu nedenle her ebeveyn “bebeklere nasıl su verilmeli?” sorusuna cevap aramakta, ideal suyun özelliklerini araştırmaktadır.
1. pH Seviyesine Dikkat Edilmeli
Tumblr media
Bebeklerin güvenle içebileceği sağlıklı su, her şeyden önce ideal pH değerine sahip olmalıdır. pH değeri 7’den fazla olan sular alkali su, bu değerin altındaki sular ise asidik su olarak adlandırılmaktadır. Bebeğinizin içeceği suyun ideal alkali değeri de 7,5 ila 8,5 arasında olmalıdır. 
2. Toksik Maddelerden Arındırılmış Su Tercih Edilmeli
Suyun sağlığa zararlı maddelerden arındırılmış olması aranacak bir diğer niteliktir. Su, kaynağından evlerimize gelene kadar olan yolculuğunda mikrop, parazit, virüs, tarım ilacı kalıntıları, ağır metaller gibi zararlı maddeleri de yanında taşır. Binaların şebeke borularında da pas, kir, mikrop, kireç, kurşun gibi maddeler bulunabilir.
Kimyasal ve toksik maddeler uzun vadede böbreklerden merkezi sinir sistemine, beyinden üreme sistemine kadar vücudun pek çok bölgesinde kalıcı rahatsızlıklar yaratır. Kolera, dizanteri, hepatit gibi salgın hastalıklara yol açabilir. Dolayısıyla bebeğinizin sağlıklı gelişimi, hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korunması için ona daima arıtılmış su vermelisiniz. 
3. Sertlik Derecesine Önem Verilmeli
Tumblr media
Bebeklere nasıl su verilmeli sorusunun yanıtlarından biri de verilecek suyun doğru sertlik derecesine sahip olmasıdır. Sertlik derecesi, suyun içerisindeki magnezyum ve kalsiyum miktarlarının toplamına göre değişir. Ülkemizde su sertlik derecesi olarak Fransız Sertlik Derecesi (fr) kullanılmaktadır. 
Buna göre içilebilir ideal suyun sertliği orta derecede, yani 14-28 arasında olmalıdır. Suyunuzun sert olup olmadığını çok kolay bir yöntemle anlayabilmeniz mümkün. Sabunu köpürtmeyen su, sert sudur. Sert sular bebeğinizin cildinde kurumaya yol açabilir.  
4. Suyun Sıcaklığına Dikkat Edilmeli
Son olarak bebeğinize vereceğiniz suyun oda sıcaklığında olmasına dikkat etmelisiniz. Soğuk su verdiğinizde bebeğinizin midesi suyu ideal sıcaklığa getirmeye çalışır, bu da vücudunu yorgun düşürebilir. 
Sağlıklı Su Tüketimi Bebekler İçin Neden Önemli?
Tumblr media
Su, 6. aydan itibaren bebeğiniz için anne sütünden sonraki en değerli besindir. Suyun vücuttan toksinleri temizlemek, oksijeni ve alınan gıdaların yapısındaki vücut için gerekli bileşenleri organlara taşımak, bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlamak, vücut ısısını dengelemek gibi önemli işlevleri vardır. Ayrıca bebeğin metabolizmasını güçlendirir, kabızlık ve idrar yolu iltihabı gibi sorunları önler.
6-12 aylık bir bebeğin günlük sağlıklı su ihtiyacı 100-120 ml’dir. Büyüdükçe bu miktar yaşına ve kilosuna göre değişir. Sağlıklı su tüketimi bebeğinizi böbrek sorunlarından, bağırsak hastalıklarından, bulaşıcı hastalıklardan, mikroplardan, enfeksiyonlardan ve bağışıklık sistemi düzensizliklerinden korur. 
Ayrıca konsantrasyonunun gelişimine katkıda bulunarak onun zihinsel gelişimine, öğrenme becerilerine de destek olur. Evinizde doğal bağ yapısı bozulmamış, ideal ve sağlıklı içme suyuna ise Miato Akıllı Cam Tanklı Su Arıtma Cihazı sayesinde ulaşabilir; bebeğinize temiz, saf su içirmenin rahatlığını yaşayabilirsiniz.  
Bebeğinizin Susuz Kaldığını Nasıl Anlarsınız?
Tumblr media
Bebeklerde ishal, aşırı sıcaklık, fazla giydirme, fazla mama verilmesi, ateş, kusma gibi sebeplerle susuzluk durumu ortaya çıkabilir. Eğer bebeğiniz susuzluk çekiyorsa idrar sıklığında azalma ve koyu renk idrar, normalden daha az hareketlilik, ağladığında az gözyaşı gelmesi, huzursuzluk, kabızlık, cilt kuruluğu, el ve ayaklarda soğukluk gibi belirtiler yaşanabilir.
Bebeğiniz kendisini konuşarak ifade edemeyeceği için özellikle yaz aylarında bu belirtileri gösterip göstermediğini dikkatlice gözlemlemeli, gerekli önlemleri almalısınız. Bu gibi hafif ve orta dereceli belirtileri bebeğinizi sık emzirerek ve ona doktorunuzun önerdiği doğru miktarda arıtılmış su içirerek giderebilirsiniz. Bıngıldakta içe çökme, kırışmış, büzüşmüş parmak uçları, batık gözler gibi daha ciddi belirtilerle karşılaştığınızda ise mutlaka doktorunuza başvurmanızı öneririz.
Bebeklere Kaynamış Su Verilebilir mi?
Tumblr media
Küçük çocukların bağışıklık sistemi, yetişkinlerinkine göre daha hassas olduğu için mikrop ve bakterilere karşı daha savunmasızdır. Bu yüzden bebeklere verilen suyu arıtmak ve içindeki zararlı maddeleri yok etmek için kaynatıp ılıtma yöntemine ülkemizde sıkça başvurulmaktadır. 
Ne var ki suyu kaynatarak arıtma yöntemi, sadece bakterileri yok eder. Ağır metaller, nitrat gibi zararlı maddeler kaynatma yoluyla sudan arındırılamaz. Bu yüzden bebeğiniz için kaynamış su yerine Miato gibi güvenilir bir su arıtma cihazı aracılığıyla arıtarak kullanmanız en sağlıklı yöntem olacaktır.   
Damacana ve Pet Şişeler Bebeğiniz İçin Doğru mu?  
  “Bebeklere nasıl su verilmeli?” sorusunun bir diğer boyutu da suyun nerede muhafaza edilmesi gerektiğidir. Petrokimya ürünleri kullanılarak imal edilen pet şişe ve damacanaların yapısında kanserojen ve hormonlara zarar verici fitalat ve BPA (Bisfenol A) bulunur. 
Güneşe maruz bırakıldıklarında bu maddeler suya karışır. Bu da bebeğinizin sağlığı için riskli durumlara yol açabilir. Dolayısıyla bebeğinize cam şişede su vermelisiniz. 
Sağlığınız için ideal suyun hangisi olduğu hakkında daha fazla bilgi isterseniz En Sağlıklı Su Hangisi: Musluk Suyu, Damacana Suyu, Arıtılmış Su başlıklı yazıya göz atabilirsiniz. 
Miato ile Bebeğiniz Güvende!
Bebeğinize güvenle içirebileceğiniz ideal içme suyuna, yeni nesil Miato Akıllı Cam Tanklı Su Arıtma Cihazı ile zahmetsizce ulaşabilirsiniz. Miato, dünyada bir ilk olan akıllı, ışık geçirmez cam tankı ile suyunuzu dış faktörlerden izole ederek daima en taze haliyle muhafaza eder. Böylece bebeğinize gönül rahatlığıyla içirebileceğiniz sağlıklı suyu size en pratik ve tasarruflu şekilde sunar. 
9 Kasım 2020#sutüketimi #su #suarıtmacihazı #içmesuyu #sağlıklısu
0 notes