Tumgik
#liyakatın
judasizm1 · 1 year
Text
Biraz ekonomiye ne dersiniz?
Size ara sıra buradan ekonomi yorumları yapardım. Bir süre sonra bıraktım çünkü ilgelenmiyorsunuz. Ama bu direkt sizin mikro ekonomizi ilgilendiriyordu. Çünkü bütün izlenen yanlış ekonomilerin, "kamu zarar"larını senden benden tahsil ettiler. Sanıyor musunuz "biz yaptık" dediklerinde ceplerinden bir kuruş çıktı bu 3-5-10 maaş alanların; hayır, sen ödedin. Üstelik 1'e yapılacak işi 5'e yaptırıp sonrasında da 49 yıl anlaşma yaptılar.. Yani farkında değilsin ama kulağının arkasına kadar .....ler..
Git oyunu kullan. Kullanmayıp gelip şikayet etme sakın sana da bir kaç arkadaşıma yaptığım gibi s.ktiri çekerim.. Çünkü şikayet etmeye dahi hakkın yok; pısırıklıklığını, ezikliğini bana anlatma.. Oy kullanmak vatandaşlık görevidir...
Bu ülkenin vatandaşıyım diyorsan şimdi şu videoyu izle ve tehlikenin hangi noktaya geldiğini gör..
"Kararsızlık en kötü karardan daha kötüdür."
Genç arkadaşlarım, umudunu ve geleceğini daha gelişmiş ve medeni bir ülkede yaşamak istiyorsun, bunu bilmeyen yok.. Göremeyen cahil takımı "Giderlerse gitsinler" dedi bir yetişmiş meslek grubu için. Sonra tükürdüğünü yaladı bunu söyleyenler.. Adaletin, hukuk devletinin, özgürlüğün ve liyakatın olmadığı yere bırakın yatırımı insan dahi gelemez.. Bugün yaşadığımız bu işte.. Gelmeyecekleri gibi giden çok..
Genç arkadaşım, umudunu ve geleceğini ülkende yeşertmek istiyorsan, hayal ettiğin ülkelerdeki gibi yaşamak istiyorsan kendi ülkende sandığa gidip o oyunu kullan lütfen.. Lütfen..
Şimdi herkesin bu videoyu izlemesini rica ediyorum. Gücünü baskıdan alan ve tek dertleri cumhuriyetimiz olanlara mı oy vereceksin yoksa "insan"ca yaşayabileceğim geleceğine mi? #KararVer
.
youtube
Montajcıların senden sakladıkları ekonomimizin durumu bu işte!..
8 notes · View notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Sahim-SEN: Alım gücü eriyor, ekonomi çöküyor!
https://pazaryerigundem.com/haber/175147/sahim-sen-alim-gucu-eriyor-ekonomi-cokuyor/
Sahim-SEN: Alım gücü eriyor, ekonomi çöküyor!
Tumblr media
Mayıs ayı enflasyon oranlarının açıklanmasıyla birlikte yeni zamlar belli oldu. 2024 Mayıs ayı enflasyonu yüzde 3,37 olarak açıklanırken yıllık enflasyon yüzde 75,45 ve Ocak-Mayıs 5 aylık enflasyon yüzde 22,72 olarak gerçekleşti. Sahim-SEN Başkanı Özlem Akarken, Türkiye’nin her geçen gün daha fazla fakirleştiğini söyledi.
ANKARA (İGFA) – Şu anda uygulanan sıkı para politikaları ve faiz artışları; enflasyonu azaltma amacı taşısa da, üretim ve yatırım alanlarında olumsuz etkiler yaratmakta ve gelir dağılımını da adaletsiz hale getirmekte. Hekim maaşları üzerinden meslek grupları kıyaslama yapılan  bir siyaset anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir. Eğitime öğretime saygının   liyakatın olmasını söyleyen Sahim-Sen Başkanı Özlem Akarken, ‘‘Eğitime verilen değer her geçen gün azalmakta, yeni eğitim politikaları ile geleceğimiz karanlığa sürüklenmekte. Çalışma koşulları her gün daha da zorlaşmakta, memur emeklileri ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor ve geçinmekte zorlanıyorlar’’ dedi.
SIKILAŞTIRMA POLİTİKALARI ÇÖZÜM DEĞİL, SORUN!
Enflasyonun somut gerçekleri, sıkı para politikalarının enflasyonu düşürmediğini, alım gücünü zayıflattığını ve geçim zorluklarını artırdığını göstermekte. Adil ve doğru sonuçlara ulaşmak için siyasetin ve karar vericilerin, enflasyonun sebebini emekçiler ve emekliler gibi göstermekten vazgeçmesi gerekmekte. Dünya Enflasyon Ligi’nde üçüncü sıradaki yerimizi istikrarlı bir şekilde korumaktayız. Mevcut sıkılaştırma politikaları ve faiz artırımlarının enflasyonu düşürmeyi amaçladığını, ancak bu politikaların üretim ve yatırımı olumsuz etkilediğini, gelir dağılımını bozduğunu ve adaletsizliği derinleştirdiğini vurgulayan Akarken, “Sıkılaştırma politikaları, alım gücünü eritiyor ve geçim sıkıntısını büyütüyor. Ekonominin düzelmesi için üretime ve yatırıma öncelik verilmesi gerekmektedir.” dedi.
Tumblr media
EMEKLİLER YOK OLMAYA TERK EDİLDİ!
Yeni ekonomi yönetiminin bir yılı neredeyse dolmak üzere ve ülkemiz enflasyonda kıyaslama olacak belki ama  Venezuela’dan bile kötü duruma çekilmekte. Düşük emekli maaşlarımızın iki nedeni var; emekli maaşı hesaplama sisteminin 2000 ve 2008’de değiştirilmesi ve TÜİK’in enflasyon verilerini açıklama şekli etkilemekte. Katsayılarda düzenleme yapılmaması ve emekliliğe yansıyan maaş sisteminin oluşturulmaması da bu duruma katkı sağlamakta olduğunu belirten Akarken, ‘‘Örneğin, emekli maaşı Temmuz’da ENAG’a göre %40 civarında artmalı. Her dönem enflasyon kayıplarının etkilerini halkımız yaşamakta ve yaşamaya devam etmekte. Seyyanen zamların emeklilere verilmemesi ve istenmemesi büyük bir eksikliğe yol açmakta. Halkımız, katsayı düzenlemeleri ile emekliliğe yansıyan değişiklikler ve her zaman söylediğimiz gibi vergide adalet bekliyor.’’ dedi.
KAMU ÇALIŞANLARI GÖRMEZDEN GELİNİYOR, SAĞLIK ÇALIŞANLARI HAKLARINI SAVUNUYOR!
Kamu çalışanlarının maaşlarının enflasyona ayak uydurmakta yetersiz kaldığını ve tasarruf düzenlemeleri ile bu durumun daha da kötüleştiğini belirten Akarken, “Kamu çalışanlarının ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için ek zam ve refah payı şarttır. Kamu çalışanları, bu ülkenin bel kemiğidir. Onların haklarını korumak ve refah seviyelerini yükseltmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.” dedi ve sözlerine devam eden Akarken, ‘‘Sağlık kurumlarında çalışanların tek kalem maaş talepleri karşılanmalı, giyim yardımı, yemek bedeli indirimli ulaşım kartı ve nöbet ücreti gibi ödemeler günümüz koşullarına uygun makul seviyelere gelmesi talep edilmekte. Amacımız, “Yaşamak ve yaşatmak” idealimizi hayata geçirmek. Taleplerimizde, mücadelemizde her zaman Atatürk ilke ve inkılaplarının izinde, T.C. Anayasası ve yargı kararlarının uygulanması ve hak, hukuk, adaletin sağlanması için çabalamaktayız.’’ dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
elazigsurmanset · 9 months
Text
Türkiye’de hastaneler doldu, On dakikalık randevular da hastalara çözüm olamıyor.
Tumblr media
Türkiye'de hastaneler doldu, hekimler hastalara yetişemiyor. Bu durum, kış aylarının gelmesi ile beraber salgın hastalıkların artması ve yeterli sağlık personelinin olmaması nedeniyle yaşanıyor. Hastanelerin acil servisleri dolup taştığı için hastalara istenilen süre ayrılamıyor. On dakikalık randevular da hastalara çözüm olamıyor. Sağlık Hizmetleri Sendikası SAHİM-SEN Genel Başkanı Özlem Akarken, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Devasa hastaneler yaptık ama yeterli personel yok. Hastaneler tıka basa dolu. Hastalara ayrılan süreler çok yetersiz" dedi. Akarken, iklim krizinin olduğu, mevsimleri aylarında yaşamadığımız bir mevsim döngüsünün içinde olduğumuzu belirterek, "Aynı pandemi dönemindeki gibi aciller, poliklinikler, Aile Sağlığı Merkezleri dolup taşıyor. Ağız Diş Sağlığı merkezlerinde de keza durum farklı değil. Maalesef yeterli uzman hekim, pratisyen hekim, hemşire, tekniker, teknisyen istihdamı yok. Asistanlar iyi eğitim alamıyorlar" dedi. Akarken, personel azlığından tetkikler yavaş ilerlemekte, randevular geç tarihe verilmekte olduğunu ifade etti. Hastanelerin bu kadar dolu olmasının sağlık açısından bir handikap olduğunu vurgulayan Akarken, "Bir hekimin hastaya ayırabildiği süre onun tedavisinin niteliğine de etki eder. Hekimler hastalarına yeterli süre ayırabilirse hastaların sağlık kurumu arasında mekik dokumasına da gerek kalmaz" dedi. Akarken, çözüm önerileri olarak şunları sıraladı: Yeterli düzenlemeler yapılmadığı, kamuoyu bilinçlendirilmediği, eksik personel açığı düzenli bir atamayla tamamlanmadığı sürece gündüz mesai saatlerinde MHRS'den polikliniklere randevu bulamayanlar çareyi acil servislere müracaatta bulunuyor. Devasa şehir hastaneleri şehirlere açıldığından beri halen vatandaşlara hizmet veren eğitim araştırma hastaneleri ve devlet hastanelerinin fiziksel koşulları maalesef iyileştirilmiyor. Hekimler ve sağlık kurum çalışanları ne kadar fedakarlık etse de nitelikli düzenlemeler mesela görev tanımlarının güncellenmemesi, düzenli atamaların yapılmaması, hizmet yılına saygının olmaması, liyakatın olmaması sağlık sistemini göçertiyor. En kısa sürede hekim diş hekimi ve 39 sağlık branşında atamanın acil olması şarttır. EYT ile emekli olan personelin yerine de atama yapılmamıştır. OECD ülkeleri ile Türkiye'yi hasta randevusundaki süre olarak kıyasladığımızda maalesef ülkemizin çok gerilerde olduğunu görebiliyoruz. OECD verilerine göre ülkemizde hasta muayene süresi çok düşük. Bir hastayla bir hekim 20 dakika muayenesi yapması gerekirken bizde randevu süreleri 5 dakikaya kadar inmekte. Ülkemizde hasta sayısına maalesef hekim, hemşire, ebe başta olmak üzere sağlık branşında meslek grupları az sayıda kalmakta. Yoğun bakımlarda, acillerde laboratuvar, radyoloji, ameliyathane, cerrahi klinik kısımlarında ve polikliniklerde bunları maalesef hissetmekteyiz. Read the full article
0 notes
ordupress · 1 year
Photo
Tumblr media
ŞENTÜRK: ÇALMAYACAĞIZ, ÇALDIRMAYACAĞIZ İyi Parti 28. Dönem Ordu Milletvekili Aday Adayı Ekrem Şentürk, seçim çalışmalarına Gülyalı ve Altınordu İlçe merkezde devam etti. Programlarının ardından değerlendirmelerde bulunan Şentürk; “Bu seçim bir partiyi bir lideri iktidar yapma seçimi değildir. Bu ucube yönetim anlayışını ve zihniyetini değiştirmek istiyoruz. Yıkılan değerlerimizi yeniden inşaa edeceğiz” dedi. Şentürk, konuşmasının devamında “100. Yılını kutlamaya hazırlandığımız bu günlerde Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını ve değerlerini kaybettik. Demokrasinin 2. Yüzyıla girdiği bu günlerde türk usulü başkanlık sistemi adı altında, bize dayatılmaya çalışılan bu ucube sistem bu seçimle son bulmalı. “Ben yaparım, ben bilirim” anlayışının hakim olduğu akıldan bilimden yoksun, kuralların kurumların kanunların hiçe sayıldığı, liyakatın istişarenin unutulduğu tek adam yönetimi sayesinde dış politika toplumsal huzur ekonomi dahil her konuda ciddi sıkıntılar yaşandığı aşikar. Mevcut iktidarın 21. yılda yıktıkları herşeyi yeniden inşaa edeceğiz . Adaleti liyakatı tekrar tesis edeceğiz. 85 milyon bir ve bütün olacağız. Anadolu coğrafyasında yaşayan herkeze dinine, ırkına, meşrebine bakılmaksızın eşit ve adil davranacağız. Her vatandaş özgürce fikirlerini söyleyecek, tartışacak yönetime katılacaktır. hiç kimseye torpil yapıp devletin milletin imkanlarını peşkeş çekmeyeceğiz. Faiz baronlarına ekonomiyi, uyuşturucu baronlarına gençlerimizi, imar baronlarına hayatımızı , çetelere huzurumuzu yok ettirdiler. Çalmayacağız Çaldırmayacağız emanetinize sahip çıkacağız. Kul hakkı yetim hakkı yemeyeceğiz” diye konuştu. 14 Mayıs’ın kader seçimi olacağına dikkat çeken Şentürk; “Bu seçim çocuklarına servet yapan devlet adamı seçmek değil, çöpten para kazanarak evlatlarına gelecek temin edemeyenlerin çaresi olmalıdır. Kibrin yerini tevazu, ben yaparım “ben bilirimin” yerini ortak akıl ve istişare almalıdır. Öyle bir sistem inşaa etmeliyiz ki biz gidince bu ülkede beka sorununu yaşanmamalı. Gelecek Ümitlerini kaybetmiş, çaresiz, hayalleri çalınmış gençlerimize, liyakat ve donanımla eş değer imkanlar sunup; gelecek kaygılarını yok edeceğiz. https://www.instagram.com/p/CqVtNl_Mv-P/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
hzrinan · 5 years
Photo
Tumblr media
#2019 - #2020 #Eğitim #Öğretim yılı #BAŞLARKEN MİLLÎ #EĞİTİM #BAKANI #PROF. #DR. #ZİYA #SELÇUK #HOCA : "#imam #hatipler #vicdan ve #liyakatın #bilim ve #teknoloji ile birleştiği yerlerdir! " demiş... @ziyaselcukprofdr @hizir.inan @hizirinan @hizirinan0653 @hizirinan3 @inanhizir #Hızır #hızırinan #hizirinan #hızır #inan #İnan (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/B2KU1DYgG8h/?igshid=10d3t5z9mevw0
0 notes
musfika-hanim · 2 years
Text
Sabah yedi buçukta uyandık, kaşarlı tost yaptım hafif olur dedim. İlk sınavı olmadığı için çok telaşlı değildi ama yine ufaktan heyecanı vardı. Sen gelme anne dedi, olmaz içeri gir ben rahat edeyim aklım kalır, sen sınava girince beklemem eve gelirim dedim. Sınav yeri minibüsle on beş dk mesafedeydi ama yine de bir buçuk saat kala çıktık evden. Strese girmeye hiç gerek yok, son ana kadar evden çıkmayanlara, yetişirim rahatlığı yaşayanlara şaşırıyorum. Geçen sene arkadaşımın kızı iki dk gecikme ile sınavı kaçırdı, babası okul yakın araba da var erken çıkmaya gerek yok demiş. Sınav trafiğini hesap etmemiş, evden yirmi dk kala çıkmış ve çocuk sınava giremedi. Zehir gibi kızdır tıp fakültesini kazanacak kadar zekidir. İnşallah bu sene kazanır. Neyse gittik okula, bir saatten fazla bahçede gölgede bekledik. Yarım saat varken de içeri girdi. Allah hayırlı sonuçlar almayı, hedeflerindeki, hayallerindeki mesleklere kavuşmayı nasip etsin tüm gençlere. Gözlerim dolu dolu izledim hepsini, bana göre hepsi çok masum hepsi çaresiz hepsi gelecek vadediyor. Liyakatın ikinci planda, torpilin ve adam kayırmanın birinci adım olduğu dünyamızda inşallah bir yerlerde tutunur, meslek sahibi olursunuz. Allah yardımcınız olsun.
23 notes · View notes
mantikutayr · 6 years
Text
kişi bilmeye ‘’layıksa’’ öğrenir. istediği kadar o konuyla alakalı okusun, o mevzu üzerine karşısına işaretler çıktın ya da apaçık gösterilsin yine de öğrenemez. yağmurun yağması o topraktaki hasatı belirleyen tek unsur değildir, toprağın yağmuru alıp ‘’işleyecek’’ kuvvesi olması gerekir. 
liyakatın da insan için çabayla oluşacağına inanıyorum, bu çaba bazen belki ‘’okumak’’olur, bazen sadece niyet. hatta o okuma işlemi, niyetiyle çok bağlantılıdır. belki de hepsi safsata çünkü aramayı önceleyen bi aranılan olmak unsuru var ya da zaten ayrı değil, bilmiyorum.
“hiçbir şeyin yüzde birinin milyonda birini bile bilmiyoruz.” çok da verimli arazilerimiz yok gibi. ben yine de ‘’yağmur duasına’’ çıkalım derim, belki de altında yatan sebebin hatrı toprağı deler, bilmenin yolunu açar.  
74 notes · View notes
cemiyetinkusuru · 5 years
Text
Bir sarhoş vardı; tamamıyla yıkılmış, aklı başından gitmiş, tamamıyla işi bitmişti. O kadar saf ve tortulu şarap içmişti ki, sarhoşluktan başını, ayağını kaybetmiş gitmişti. Bir ayık adam ona acıdı, bir çuval bulup onu içine koydu. Yerine götürmek üzere sırtladı, yürümeye başladı. Yolda bir başka sarhoşa rastladılar. O sarhoş önüne gelene sataşıyor, bir hayli sarhoşluklarda bulunuyordu. Çuvaldaki, onun bu halini görünce dayanamadı, Dedi ki: '' A evi yıkılasıca, bir iki kadeh az içeydin de, benim gibi rahatça gideydin, olmaz mıydı?'' Sarhoş, kendi sarhoşluğunu görmedi de onun sarhoşluğunu gördü. Sen ayıbı görüyorsun, çünkü aşık değilsin; bu şiveye, bu edaya liyakatın yok! Eğer bir zerrecik aşk eserini elde etseydin, bütün ayıpları, hüner olarak görürdün!
3 notes · View notes
krkysmn · 5 years
Photo
Tumblr media
Siyaseti, ülkemde olup bitenleri her zaman takip ediyor olsamda bu konularda yazı yazmak istemiyorum. Ama bugün Sn. Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimi karşısında yazmadan duramayacağım. Bu bir utanç tablosudur. Görüntüleri izlerken her şeyi bir kenara bırakıp en çok canımı yakan, kanıma dokunan şey bir kadının “yakın bu evi” feryadı hala kulaklarımda çınlıyor. Bir kadın olarak içinde yarattığı nefretin boyutunu aklım almıyor. Hiç anne olmamış, hiç abla olmamış, hiç kardeş olmamış tamam tamam hiç insan olmamış gibi... Kadın ahhh be kadın! Yine üzülerek seyrettiğim başka bir kadına ait cümle var. “Biz onlara hizmet edemeyiz” Bu cümle de başka bir utanç cümlesidir. Liyakatın yerini sadakat alırsa olacağı bu, bu kaçınılmaz sonuç. Ama güzel kız kardeşim biliyor musun bilmem ama devlet memurları herkese eşit davranacağına dair yemin eder. Kişiye hizmet etmez halka hizmet eder. Aslında söylenecek çok söz var ama ben değerlendirmeleri herkesin kendi vicdanına bırakıyorum. Sadece çok üzülüyorum çok... #kemalkılıçdaroğlu @kilicdaroglu (at Austin, Texas) https://www.instagram.com/p/BwhiK76g0jB9RZqdfWkC0ewtA03QRXAIK8-vMk0/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=do5k3j4km2bm
1 note · View note
bleu--noir · 6 years
Text
Bir toplumun çöküşünün belirtileri,
İbni Haldun'a göre:
-Toplumda dayanışmanın yok olması
-Üretimin zayıflaması
-Fiyat ve vergilerin artması
-Liyakatın kaybolması
-Adaletsizliğin ve kayırmacılığın artması
-Umutların kırılması,karamsarlığın hakim olması
-Göçün hızlanması
YORUMSUZ
2 notes · View notes
aksaminsefasi · 3 years
Text
İyi bir Akademisyen için Her yer Akademi
“Nasıl bir akademisyen?” konu başlığında makale yazmak için okuma yaparken 4 Ağustos 2021 tarihli Cumhuriyet gazetesi’nin son sayfasında “Açık liseden dünya üniversitelerine” başlıklı bir haber ilgimi çekti ve okuduğum bu haber “İyi Bir Akademisyen İçin Her yer Akademi ” konu başlığını seçmeme vesile oldu. Haberin içeriği şöyle idi: Alp Batu Çavuşoğu isimli bir genç arkadaşımız kişisel gelişim ile ilgili kendine daha fazla zaman ayırabilmek için lise eğitimini “Açık Lise” de tamamlamış. Eğitim süresi boyunca okul dersleri dışında ekonomi okur-yazarlığı kazanabilmek için üniversitelerin halka ücretsiz açık derslerine katılmış, iki yıl boyunca haftanın belirli günleri bir fırında çalışmış, keman çalıyor, balık tutuyor ve yüzüyormuş. Açık öğretim lisesinde zorunlu dersler dışında çok sayıda seçmeli ders alan Alp, matematik, istatistik, mikroekonomi, makroekonomi, kıyaslamalı politika sınavlarını başarıyla tamamlamış; “Collage Board SAT ve Advanced Placement” sınavını da vererek İngiltere’deki Warwick Ünivrsitesi ve King’s Collage of London, Hollanda’daki Amsterdam ve Tilburg Üniversiteleri ve Rusya’daki HSE-ICEF Üniversite’ lerinden kabul almış. Kendisine kariyer planının ne olduğu sorulduğunda öğrenci gözüyle Akademi ve Akademisyende aradığı özellikleri ve kariyer planını şu şekilde belirtmiş ”Prestijli, gelenek ve değerleri olan, uluslararası vizyonu ve çok kültürlü bir sosyolojik yapısının yanında, teoriyi toplumsal meselelerle bağdaştırabilen, üstün eğitim standartlarına haiz, kaliteli akademisyen ve araştırmacılara sahip bir üniversitede lisans eğitimi alarak, yüksek lisansı da yine Avrupa’daki prestijli bir üniversitede tamamladıktan sonra, doktora ve sonrasındaki disipliner ve disiplinler arası farklı çalışmalarıma Amerika’daki ekonomi üzerine en iyi üniversitelerden birinde devam etmek istiyorum. Amacım, kalkınma ekonomisi, bilgi ekonomisi, finans, uluslararası ekonomi, kurumsal finans ve örgütler gibi konuların bir veya birkaçı üzerinde uzmanlaşarak, içinde yaşadığım ve hızlı değişmekte olan toplumu anlayabilmek, toplumun karşılaştığı karmaşık meselelere toplumsal değişimi ve gelişimi tetikleyen kalıcı ve yönlendirici çözümler sunarak katkıda bulunabilmek, Türk milletinin yararına ve insanlığın ilerlemesi yönünde etkili fikir ve icraatlara imza atabilmek”. Alp arkadaşımızın açık lise okuduğu sırada kendi isteği ile yaptığı ve sonunda üniversiteye kabulunu sağlayacak ekonomi alanındaki derinlemesine okur-yazarlık, edindiği hobiler, eğitim ve öğrenim için bir okul binasının çokta şart olmadığını, kişisel yeti ve becerilerin kariyer sahibi olmada temel etmen olarak herşeyin üzerinde olduğunu gösteren çok güncel ve güzel bir örnektir. Yine öğrenci gözüyle saptadığı ve amaçladığı “teorik bilgiyi toplumsal meselelere çözüm üretmek için kullanmak, yani pratiğe dökmek, özelde kendi halkının genelde tüm insanlığın yararına ve ilerlemesine katkı yapacak fikir ve icraatlara imza atabilmek” aforizması iyi bir akademisyenden beklenen özellikleri çok güzel bir şekilde özetlemektedir.
Akademisyen kelimesinin etimolojisine bakıldığında Fransız’ca “yüksek okul, bilimsel kuruluş” anlamına gelen académie kelimesinden türediği görülmektedir. Akademi kelimesinin geçmişi ise MÖ 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Platon’un (Eflatun MÖ 429-347). eski Yunanca’da Akademía sözünden alıntı ile Atina’da “Akademia” isimli bir semtte kurduğu felsefe okulunun adıdır. İtalyanca “academia " bilimsel kuruluş analamına gelen sözcük , Marsilio Ficino’nun 1439’da Florans’da kurduğu “Platonik Akademi" olarak kendine yer bulmuş, 1635"te kurulan Fransız Akademisi" sözcüğü ile de belleklere kazınmıştur. Akademisyen kelimesi Türkçe’de “öğretim üyesi veya öğretim elemanı” olarak karşılık bulmuştur.
Akademisyenlik mesleği ise “üniversitelerde veya bunun gibi yüksek öğrenim kurumlarında uzmanı olduğu alanla ilgili araştırmalar yapan, bilimsel konular üzerinde çalışan ve eserler üreten, alanı ile ilgili öğretim faaliyetlerini doğrudan yürüten kişi” şeklinde tanımlanır. Akademisyenler, üniversitelerde öğretmenlik görevini yerine getiren ve kalan zamanlarında uzmanı oldukları branşlarda bilimsel araştırmalar yapıp, çalışmalar üreten ve bunları toplumsal yarar için pratik kullanıma sunan ve uygulayan kişilerdir. Bir yandan öğretirken bir yandan da öğrenirler, yani akademisyenlik yaşam boyu devam eden ve yaşam tarzı haline getirilmiş bir öğrenme ve öğretme sürecidir. Mesai saati ve emeklisi yoktur. Akademik yaşam için bir okul, bir akademi, bir bina şart değildir. Hele günümüzde bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde tabiri caiz ise dağ başında da akademisyenlik yapılabilir. Akademisyenlik yedi gün yirmi dört saat ve yaşam boyu devam etmesi gereken bir meslektir. Bu tanımlara bakıldığında akademisyenliğin iki önemli ayağı olduğu görülür: 1. Öğretmek ve öğrenmek, 2. Öğrendiklerini ve yaptığı araştırmaların sonuçlarını makale haline getirip yayınlayarak meslektaşları ile paylaşmak ve elde ettiği sonuçları insanlık yararı için kullanmak. Bu nedenle bir ülkenin gelişmesinde ve kalkınmasında bilim ve teknolojide yol almasında akademisyenlerin rolü oldukça önemlidir. Bu önem COVID-19 pandemi süresinde bir kez daha görülmüştür. Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci akademik yaşamlarında elde ettikleri bilgileri ve araştırma sonuçlarını aşı uygulaması şeklinde insanlığın yararına sunmuşlardır. Amerika’da çalışmalarında devam eden Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar bir yandan doktorluk yaparken, diğer yandan laboratuvaında araştırmalarına devam etmiş, binlerce öğrenci yetiştirmiş ve kanserde gen tedavisi konusunda yaptığı özgün çalışmalar ile Nobel bilim ödülünü kazanmıştır.
Ülkemizde Yüksek Öğretim Personel Kanununa göre üniversitelerde görev yapan öğretim elemanları üç gruba ayrılır. Buna göre profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleri, öğretim üyeleri sınıfını; öğretim görevlileri ile okutmanlar öğretim görevlileri ve okutmanlar sınıfını; araştırma görevlileri ise öğretim yardımcıları sınıfını oluşturmaktadır.
Yasal mevzuatta açıkça ifade edilmese de üniversite öğretim üyeliği için ilk basamak araştırma görevliliğidir ve araştırma görevliliği kadrosu öğretim üyeliği kadrolarının kaynağını oluşturur. Akademik kadronun asıl kaynağını teşkil eden araştırma görevlilerinin yetiştirilerek ileri kademelere hazırlanmasının üniversiteler için hayati önemi vardır. Akademisyenlerin öğretmen olarak görevi bir yandan lisan eğitimi vermek iken, diğer yandan da yeni akademisyen yetişmesinin yolunu açacak olan araştırma görevlilerini yetiştirmektir. Nitelikli akademisyen olmanın temeli araştırma görevlilerinin iyi yetişmesidir. Bunun için gerekli standartları düzenleyen ve her bakan veya hükümet değiştiğinde değişmeyecek olan yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde bu yasal düzenlemelerin dünya ölçeğinde olduğunu ve uygulandığını söylemek zordur ve ülkemizde akademik yaşamda liyakatın yerini adam kayırmacılık almış bunun sonucu olarakta akademinin başarısı dünya ölçeğinde çok alt basamaklara inmiştir.
Akademik yaşamın temeli olan araştırma görevlilerinin eğitim sürecine, dünya üniversiteler sıralamasında ilk sıralarda yer alan üniversitelerin programlarına baktığımızda asgari olması gereken nitelikleri şu şekilde görmekteyiz: Araştırma görevlisi kadrosunun ana rolü üniversitenin ulusal ve uluslararası alandaki saygınlığına katkıda bulunmaktır. Araştırma görevlisi eğitim ve araştırma alanında kendini geliştirmeli ve üniversitedeki projelere danışmanlarının rehberliğinde katkıda bulunmalıdır. Araştırma görevlilerini deneyimli bir öğretici haline getirmek için öğretme yöntemlerini geliştirmeye yönelik sertifika programları, profesyonel kişisel gelişim programları ve topluluk önünde konuşma eğitimi gibi etkinlikler düzenlenmekte, internet üzerinden seminerler verilmektedir. Bilimsel gelişim yanında çalışma disiplin ve düzeni açısından da, çalışma saatlerinden öğrencilerle ilk karşılaşmada nasıl davranılacağına kadar oldukça ayrıntılı bir bilgilendirme yapılmaktadır. Bunlara ek olarak araştırma görevlileri en az lisans düzeyinde eğitim verebilecek durumda olmaları için öğretim üyeleri tarafından belirlenen bazı başlangıç derslerine girerek ders verme konusunda tecrübe kazanmaktadırlar Ülkemizde araştırma görevlilerinin iş tanımı, iş doyumu ve yaşam koşulları konusunda yapılan çalışmalarda genel olarak araştırma görevlilerine angarya işler yaptırıldığı, araştırma, makale yazma ders anlatma, sunum yapma konusunda yeterince eğitim almadıkları, kendilerine değer verilmediği, ödüllendirme sisteminin olmadığı, üstleri tarafından psikolojik tacize maruz kaldıkları görülmektedir.
Araştırma görevlileri bugünün öğrencileri yarının akademisyenleridir. Bilim insanı olma yolunda ilk basamakta durmaktadırlar. Bu nedenle esas görevleri araştırma, inceleme yapmak ve bunları makale haline getirip yayınlamak olan araştırma görevlilerinin ülkemizdeki mevcut koşullar dikkate alınarak, iş tanımlarındaki belirsizlikler giderilmeli, çalışma koşulları daha olumlu hale getirilerek araştırmalarına yeterli zaman ayırabilmeleri sağlanmalı, başarıları ödüllendirilerek, iş doyumları artırılmalı ve akademik yaşam özendirilmelidir.
Kaynaklar
1. Cumhuriyet Gazetesi 4 Ağustos 2021 Sayfa 16
2. Saadet Aylin Bayar, Volkan Bayar. Akademisyen ve Öğrencilerin Araştırma Görevliliğine İlişkin Metaforik Algıları. Eğitimde Politika Analizi Dergisi Temmuz, 2012, Cilt 1, Sayı, 1, s. 26-48 29
Bu makale 7 Ağustos 2021 tarihinde www.akademikakıl.com da yayınlandı
0 notes
yfs-t-t-2623 · 4 years
Link
Şahsımın Anayasa önerisi
YENİDEN KURULUŞ ANAYASASIAnayasa değiştirilebilir'mi , elbette , Kur'anı Kerim hükmü değil ki , değiştirilmesin , hatta her vatandaş gibi , benim bile önerilerim var yeni Anayasa için , yazının ilerleyen bölümlerinde , Lakin ..Anayasa'da değişiklik yapmak başka şeydir . Yeni Anayasa yapmak ise çok farklı , sapla samanı karıştırmayalım AKP gurup başkan vekili  Cahit Özkan, yeni anayasanın isminin ‘Yeniden Kuruluş Anayasası’ olacağını söyledi ... Hooop ... Orada bi duracaksınız beyefendi ... Bu devlet yıkıldı da , bizim mi haberimiz yok ! Mevcut anayasaya göre oluşmuş bir iktidar , ancak o anayasada bir değişiklik önerisini Meclis'e sunabilir. Ancak ; Yeni anayasayı sadece kurucu meclisler yapar. Bu gün Kurucu iktidar, hukuk boşluğunda oluşan AKP nin siyasi iradesi midir ? Örneğin ... Osmanlı devleti tüzel kişiliği fiilen ortadan kalkmış, oluşan hukuki boşlukta Türkiye Büyük Millet Meclisi kurucu iktidar olarak Anayasa yapmıştır. T.C. yıkılmadı ki "yeni anayasa" diyorsunuz! Yoksa , niyetler mi başka ! Yeni anayasa yapmak için öncekinin fiilen ve hukuken ortadan kalkmış olması lazım. Kurucu iktidarın yaptığı anayasa devletin ilk anayasasıdır. Halen yürürlükteki Anayasayı toptan geçersiz sayıp , yenisini yapmak,;Darbe, ihtilal anlamına gelir. Ya da yeni oluşmuş bir hukuki yada siyasi boşluk mu vardır ?Bizim bilmediğimiz ! Misal Eyalet , Kanton , Özerklik , federasyon Bağımsız devletlerin birleşmesi, Ya da , bir devletin birden çok bağımsız devlete ayrılması Ancak yeni bir devlet şeklinin ortaya çıkması , yada kurulması durumlarında , yeni anayasadan söz edilebilir... Anayasa maddelerini , mecliste çoğunluğunuz varsa zaten değiştirebilirsiniz Dikkat .. Yeni bir Anayasa Pandora'nın kutusunu açar ! İçinden ne çıkacağı nereye evrileceği baştan asla tahmin edilemez .Tüm büyük güçler parmağını sokar . Başkanl��k Sistemi ile  cumhuriyetten fiilen meşrutiyete dönüldü zatenFiillen rejim değişti. Şimdi açıkça "Yeniden Kuruluş Anayasası"denilerek fiili duruma resmiyet kazandırılmak mı isteniyor ? Yeniden Kuruluş Anayasası demek Eskiyi yıkmak demek;  Rejimi mi ;Devletin şekli ve Cumhuriyetin niteliklerini mi değiştiriyoruz ? Neyi yıkıp Neyi "yeniden" kuruyoruz ki Yeniden kuruluş diyoruz ? Güçlendirilmiş , tek kişilik vesayet rejimi anayasası mı , amaçlanan ? Güçlendirilecek olan milli irade mi, Şahsi irade mi? Aslında AKP nin derdi yeni Anayasa mı ? Hiç zannetmiyorum Amaçları Millet İttifakını :Anayasa değişikliğini gündeme getirerek , çatlatmak. 1921-24 anayasalarını gündeme getirerek,Kürtleri ve İslamcıları Millet ittifakından koparmak. Değiştirebilirler İse başarı öyküsü ! Değiştiremezler ise mağdur edebiyatı ile kendileri için son seçime gitmek Bende diyorum ki Anayasanın değişikliğe ihtiyacı var ise ki , vardır . İlla ki Yeni AnayasaPeki o zaman Benim şahsımın da Anayasa önerileri var Bazı maddeler yazayım Koltuklarınıza sağlam oturunÖnerilerim sizi ayağa zıplatabilir çünkü Şahsımın Anayasa önerisi Türkiye 81 eyalet olsun .Her il vali ve emniyet md. kendi seçsinMevcut Anayasaya bağlı kalmak şartı ile güçlendirilmiş il genel meclisleri her ile özel yasalar çıkarabilsin Devlet'e yeni eyaletler ihdas etme , Cumhuriyete yeni katılma başvurusu yapanlara kabul etme yetkisi verilsin Milli eğitimde merkezi atama kalksın Öğretmenlik yapma kriterleri çok sıkı şartlara bağlansın , gelirleri iyileştirilsin , en özendirici ve saygın meslek statüsüne kavuşsun öğretmenlik Özlük hakları MEB olmak şartı ile Her okul öğretmenini kendi alsın , iş akdini kendi fesih etsin Diyanet yeniden düzenlensin Diyanete bütçeden pay ayrılması durdurulsun Gelirleri sadece gönüllü bağışlar ve İnanç vergisi altında , yeni ihdas edilecek vergi , sadece gönüllü olanların maaşlarından kesilsin Osmanlı'da ki gibi , Selahattin camileri hariç , her caminin giderlerini , imamların müezzinlerin ücretini Camii cemaati ödesin . Diyanet sadece özlük haklarının takipçisi olsun . İmam müezzin , devletin değil , dini İslâm'ın memuru olsun . İmamlar müftüleri Müftüler de , Diyanet işleri başkanını seçsin . İş ve ticaret yasası yeniden düzenlensin İşe alımlarda sadakat ve yandaşlığın değil liyakatın temel alınacağı , mülakatın kaldırılacağı , anayasada madde olarak konsun . Tercih ve davet usulü ihale yasaklansın İhaleleri yalaka ve yandaşlar değil Hak edenler alsın . Asgari ücret ve en düşük emekli aylıkları ;Milletvekili maaşlarına endekslensin . Siyasal ahlak yasası çıksın Halkı kandıran , yalan söyleyen siyasetçiler , kurulacak bir etik kurulu vasıtası ile RÜTÜK benzeri , siyasetten men edilsin . Tüm tarikatlar cemaatler ; Ve dahi tüm dernekler vakıflar mali kontrol kapsamına alınsın . Tüm para hareketleri denetlensin , vergi muafiyetleri kaldırılsın . Vergi yasası ; Alamadığımız vergileri lütfedip affederek vergi barışı getirme adı altında siyasi hokkabazlıktan vazgeçilsin Verginin vergisi olmaz Vergi oranlarını düşürün Vergi kaçıranlara hapis yolunu açın .Bir an önce , DSP tarafından çıkarılan ve AKP iktidarında öncelik ile kaldırılan nereden buldun yasası yeniden çıkarılsın Var mısınız şahsımın Anayasasına ! Ahmet Atam
0 notes
buyukakin · 4 years
Text
0 notes
radyobalfm · 4 years
Text
'Hulusi Akar'la gezmeye gitmem' diyen Yılmaz Özdil'e mahpus cezası
‘Hulusi Akar’la gezmeye gitmem’ diyen Yılmaz Özdil’e mahpus cezası
Tumblr media
Sözcü gazetesi muharriri Yılmaz Özdil, 10 Kasım 2017’de katıldığı Halk TV’de yayımlanan Halk Arenası programında devlette liyakatın kıymetini anlatırken “O devir Genelkurmay Başkanlığı’nın başında Atatürk var. Artık Allah korusun ben Hulusi Akar ile gezmeye gitmem, ne savaşı?” dedi. Ulusal Savunma Bakanı Hulusi Akar, kelam konusu tabirin “Komutanlara karşı inanç hissini yok etmeye yönelik tahrik…
View On WordPress
0 notes
aksaminsefasi · 3 years
Text
YENİ BİR ANAYASA GEREKLİ Mİ?
Ben ne hukukçu nede sosyal bilimciyim. Bu nedenle ”yeni bir anayasa” konusunda yazacağım şeyler didaktik olmaktan ziyade düşünsel temelde olacaktır.
Anayasa Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa” olarak tanımlanırken; anayasada belirtilen temel kuralların toplumsal uygulamasını sağlayan “yasa” nın tanımı ise aşağıda görüldüğü gibi beş ayrı şekilde yapılsa da esas olarak uyulması gereken kurullar silsilesidir.
“1. isim Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural: Doğa yasaları.
2. isim, hukuk Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü kanun: 3. isim Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum: Yer çekimi yasası. Mendel yasaları.
4. isim Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkıların bütünü: Ahlak yasası.
5. isim, felsefe Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel: Düşünme yasaları.”
Bakıldığında yasaların temeli olan anayasanın esas olarak uyulması gereken kurallar manzumesi olduğu görülmektedir. Benim esas olarak üstünde durmak istediğim konu“Uyulması gereken” aforizmasıdır. Dünyanın en iyi anayasası ve yasalarını yapsanız da; bunlara yönetsel, toplumsal veya bireysel uyum olmadığı sürece hiçbir önemi yoktur. Sadece kırmızı kaplı anayasa kitapçığı veya yazılı kanun maddelerinde kalır. En iyi anayasa nedir sorusu da tam bir bilinmezdir. Her ülke veya anayasayı yapanlar kendi yaptıklarının en iyi anayasa olduğunu söyleyebilirler.
Yasa ve anayasaya yönetsel uyum öncelikle yöneticilerin kanunlara istikrarlı bir şekilde uymaları ile sağlanır. Siyası çıkarlara ters düşen veya kayırmacılığı engelleyen yasa maddelerinin nasıl bir saatte, bir gecede kanun hükmünde kararnamelerle değiştirildiği hepimizin bildiği bir gerçektir. Kanunlara yönetsel uyumsuzluk bireyler ve onların oluşturduğu toplumun da “devlet uymuyor yasalara ben mi uyacağım” düşüncesi ile bireysel ve toplumsal uyumsuzluğa neden olmakta, sonuçta yapılan anayasa ve yasalar sadece kağıt üstünde kalmakta; toplumsal düzeni sağlaması gereken yasa ve anayasa kadük olmaktadır.
Yukarıda adı geçen anayasa ve yasalara uyumsuzluk esas olarak çıkar temelli olup, bu da toplumsal liyakati ortadan kaldırarak ahlaki çöküntüye neden olmaktadır. Toplumda ahlaki çöküntünün başlaması ve kuralsızlık suya atılan taşın yaydığı dalgalar gibi tüm topluma dalga dalga yayılıp tıpkı denizlerde oluşan salya (müsilaj) gibi toplumun hücrelerine nüfuz ederek toplumsal çürümeye yol açmaktadır.
Esasında yazılı bir anayasa olması da şart değildir. Toplumu oluşturan bireylerin emeğe ve üretime değer veren sağlıklı bir eğitim ile eğitildiği, her bireye yönetici erk tarafından eşit vatandaş olarak davranıldığı, her bireyin eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu, başkalarının hakkına saygı duyulduğu, liyakatın, ahlakın, vicdanın var olduğu bir toplumda yazılı anayasa ve kanun maddeleri gerekmez. Kuşkusuz yaşamda kaos olmaması için, yönetsel düzeni sağlamak için yasalar gereklidir, ancak bunlar kişiye ve yönetsel erke göre değişmeyen, kurumsallaşmış, herkesin saygı ve uyum gösterdiği sadece zaman ve çağın koşullarına göre değişmesi zorunlu olduğu durumlar dışında değişmeyen kurallar manzumesi olmalıdır. Bir örnekle durumu somutlaştırmak gerekir ise; trafik kanunlarında kırmızı ışıkta durulmalı, hız sınırlarına uyulmalı, alkollü araç kullanılmamalı diye yazar; bunları ihlal ettiğiniz de has bel kader tespit edilirseniz maddi ceza ile cezalandırılırsınız, suç mahallinde radar, polis, kamera gibi bir tespit aracı yok ise yaptığınız suç yanınıza kalır ve benzer suçları işlemeye devam edersiniz. Bu suçlar günlük hayatta sayısız kez işlenir, siz ceza almayabilirsiniz ama ölümcül kazalar ve milyarca liralık maddi hasar gibi daha dramatik sonuçlar doğurabilir.
Bir insanın başka bireyi veya bir canlıyı kasten öldürmesi en büyük suç olmalıdır ve yasalarda cezası bellidir. Bizde durum nasıl diye baktığımızda; hayvan öldürmek konu edilmesi bile gerekmeyen sıradan bir olaydır, her gün binlerce hayvan yollarda aşırı hızla giden dikkatsiz sürücüler tarafından, ya da içini kötülük bürümüş kişiler tarafından isteyerek, bilerek eziyet edilerek öldürülmektedir. Doğayı bütünüyle seven ve saygı duyan birkaç duyarlı vatandaş ta bu duruma itiraz ettiğinde, hayvanlar için hak talep ettiğinde topluma aykırı vatandaşlar veya psikolojisi bozuk kişiler gözü ile bakılmaktadır.
Bir diğer örnek kadın cinayetleridir. Ülkemizde her gün gazetelerin üçüncü sayfasına konu olan birçok kadın kocası, sevgilisi, babası, kardeşi, akrabası olan erkekler tarafından katledilmektedir. Toplumda giderek artan sayıda meydana gelen kadın cinayetleri tam bir toplumsal yara olmuştur. Hiçbir mazeret insan öldürmeyi kabul edilebilir bir duruma getiremez ve insanı öldürmenin yasalarda cezası bellidir. Gerçek yaşamda böylemi peki? Cevabın olumlu olmasını canı gönülden isterdik, ancak hepimizin bildiği gibi bu suçlular mahkeme önünde boyun eğerek, takım elbise giyerek, saç sakal tıraşı olarak masum pozlarına bürünmekte çoğu kez ciddi bir ceza almadan yaşamlarına başka suçlar ve cinayetler işleyerek devam etmektedirler.
Sonuç olarak yeni bir anayasa yapmak topluma hiçbir açıdan katkı sağlamayacaktır. Esas olarak yapılması gereken; eğitimin toplumu oluşturan bireylerin düşünsel gelişmişliği artırmaya yönelik olmasını sağlamaktır. Düşünsel gelişmişlik beraberinde tüm canlıların yaşam hakkına saygıyı, doğaya ve evrene saygıyı getirecek, toplumda suç oranı düşecek; bireylerin ve tüm canlıların güvenle, sevgiyle, özgürce yaşayabilecekleri bir dünya tesis edilecektir.
www.akademikakıl.com da yayınlandı
0 notes
clgnuza · 4 years
Text
#Öğrenci | Atamalar Yapılsın, Haklar Verilsin Mimarlık ve Mühendislik bölümü mezunları,...
#Öğrenci | Atamalar Yapılsın, Haklar Verilsin Mimarlık ve Mühendislik bölümü mezunları,…
Tumblr media
| Atamalar Yapılsın, Haklar Verilsin
Mimarlık ve Mühendislik bölümü mezunları, belediyelerin merkezi atama yapmasını ve atamalarda mülakatın kaldırılarak liyakatın sağlanmasını istiyor.
#YerelYonetimlerMerkeziAtamaya https://t.co/9MDfO2kp5J
Haber Kaynağı by Öğrenci Haber
View On WordPress
0 notes