Tumgik
#müteşekkir
femmelunee · 7 months
Text
Hiç gelmeyecek o adama ....
Ah bayım!
Nedir beni perperişan bir ahvalde alıkoyan bu grift düşünceler,
Yokluğunuzun zemherisinde savrulan bu avare benliği göremiyor musunuz?
Yokluğunuza olan yakarışlarım çalınmıyor mu kulaklarınıza?
Belkide yalnızca sizin için pestenkerani bir hatıra olarak gömüldüm geçmiş hatıralarınız arasına,
Âmiyâne varlığım müşkülpesent benliğinizde bir mana ile hemhal olamadı zannımca...
Tumturaklıktan ırak yaşamım tahayyül ettiğiniz beklentileri müteşekkir kılmaktan aciz kaldı belkide,
Haddizatında safderunluğum sizin için kaçınılmaz bir nefs-i doygunluktan ibaret kalarak yitip son buldu belkide ,
Yinede içimde son bulmak nedir bilmeyen meyus bir size kavuşma arzusu benliğime sirayetini devam ettirmekte .
Mukadderat ne buyur bilemem lakin hissikablelvukum yokluğunuza olan tahammülümün son demlerinde ,
Ne zamandır bilemem bu arafın sonu,
Her bir satırı siz taşan dualarımın cevabı,
Bu gösterdiğim sabra tek arzu ettiğim mükafat ,
Sizle olan o vuslata kavuşmaktır ancak...
Kırılmış Bir Kadın
81 notes · View notes
endergelisenataklar · 10 months
Note
Anlatır mısınız anlamını
”aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci” diye başlıyor şiir. "yüz kiloluk bir zenci" ifadesi ile tezat yapılmıştır. bilindiği üzere tarihte zenciler köle olarak çalıştırılmışlardır ve bir zencinin yüz kilo olması mümkün değildir. "aman" ifadesi ile durum sıradanlaştırılmıştır ve şiire umursamazlık havası verilmiştir. yani bu trajik olay onun için bu bölümde komik gibi gösterilmektedir. bunun yanında toplumun genelinde “zenci" dışlanmışlığı ifade eder. "kendini asmış" ifadesi önce söylenerek, eyleme vurgu yapılmış ve aslında bir zencinin intihar etmeye dahi hakkı olmayacağı vurgulanmıştır. ”üstelik gece inmiş ses gelmiyor kümesten” diye devam ediyor şiir. bu dizede "üstelik" ifadesi esasen bağdaşıklık unsurudur. zenci zaten karanlıkta görünmeyecektir ve üstelik kendini gece asmıştır. burada gece-zenci ifadesi ile tenasüp yapılmıştır. kümesten ses dahi gelmemesi kör geceyi ifade eder. tavuklar dahi uyumaktadır. dizeye bir başka perspektiften bakmak gerekirse şayet; kümeste sesin kesildiği tek zaman dilimi ya bütün tavukların aynı anda uykuya daldığı an ya da kümese tilki gibi yırtıcıların dalıp ortalığı silip süpürdüğü andır. şairin burada kümesten kastı kendi yaşadığı evidir. şair burada evini bir kafes olarak görüyor ve gece indiği için herkes uyuyor ve ebeveynleri oğullarını(şairi) ölü halde henüz bulmadıklarını vurguluyor. ”ben olsam utanırım bu ne biçim öğrenci / hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten” öğrencinin görevi ders çalışmak, bilmek, öğrenmektir. ama dersini bilmiyor yani görevlerini yerine getirmiyor. sen zencisin senin görevin çalışmak, kendini asamazsın, bu senin için lüks demektir diyor. ardından “iyi nişan alırdı kendini asan zenci” şeklinde devam ediyor şiir. şair burada sistemin bireyleri yeteneklerinden ziyade alakasız işlere yönlendirmesine atıfta bulunuyor. bir başka deyişle; zencinin iyi nişan almasına rağmen kendini silahla değil de asarak intihar etmeye çalışmasından dem vurmuş. “bu ne biçim öğrenci?” derken, şikayetlerini üstü kapalı belirtmiş. ”bira içmez ağlardı babası değirmenci” bundan sonrasında şiirde duygu değişiyor. geçmiş zaman ifadeleri ile tıpkı sevdiğimiz bir cenazenin arkasından iyi özelliklerini söylediğimiz gibi o zencinin güzel özelliklerini anıyor. mesela iyi nişan alırdı, diyor. içmeden de ağlardı, duygulanırdı, duygularını ifade edebilirdi. babası değirmenci olmasına rağmen içmezdi çünkü ihtiyacı yoktu, hisli birisiydi demek istiyor. “sizden iyi olmasın boşanmada birinci” bireyin samimi ilişkilerinin bulunmasının mümkün olmadığını, yaşadığı ilişkilerin menfaat çevresinde geliştiğinden, kısa süreli olduğunu belirtiyor. “sizden iyi olmasın” ifadesi ile o dönem artan boşanma davalarına bir iğneleme yapıyor. “çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen” derken ise tüm bu hengame ortasında canı sıkılan şair, “iyi nişan alan zenci"nin intiharından arta kalan boşluğun verdiği hevesle istekleniyor ve intihar eden zenciye olan özlemiyle, son pişmanlığın fayda etmeyeceğini bile bile, kuş vuralım istersen diyerek, kendine ve zenciye yıkıcı bir teklifte bulunuyor. ve şairin, şiirdeki zenci imgesinin aslında bizzat şairin kendisi olduğunu, bu ne biçim öğrenci derken ait olamamayı, şişmanlık ile toplumdaki dışlanmışlığı, zenci imgesi ile hayata uyum sağlamamayı anlatmak amacıyla kullanmış olduğu bir motif olduğunu son dize ile rahatlıkla anlamış oluyoruz. buraya kadar okuduysanız müteşekkir olurum, eksik olmayınız. :))
77 notes · View notes
etheromanie · 9 months
Text
"bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma.
biliyorum senin için yanıyor. onlarla aynı dili konuşmadığını zannettiğin bir kalabalığın ortasında, âcizliğinden muzdarip, gittikçe içine kapanıyorsun. her şeyden uzaklaşıyorsun.
tamam. yorgunsun. allah şahit, bilenler şahit, çok yorgunsun. yaşanmakta olan bütün acılar gibi yaşanmış ve yaşanacak olan bütün acıların da kalbinin üzerine çöreklendiğini zannetmekten yorgunsun. böyle bir yükü bu kalp taşımaz, biliyorsun. ben de biliyorum. ama, kaldır bu acıları benim kalbimin üzerinden rabbim, diye bir dua da etmiyorsun. 'saf ahenge biçilen bunca bedelin çok fazla olduğunu' düşünmene ramak kalmış. 'giriş biletini üstün saygıyla iade etmek' noktasında tereddütlü, ivan gibi, bütün sorumluluğu kendi üzerine alıyorsun.
burası dünya. cennet değil, unutma. çekilme kabuğuna. adım at. denize at. hâlik'in var senin. haddini aşma. zıddına inkılâb etmekten kork. baba karamazov'luğu bütün insanlara mâl etme. unutma, alyoşa da insan, ivan'ın düştüğü yerden kalkan mitya da.
bahçendeki ağaçların sarsıldığını fark et önce. deniz, kıyıları dövmeye başlamış çoktan. yağmurun damlaları camlarda kristal. yer ile göklerin yaklaştığı kadar gece ile gündüz de birbirine yaklaşmış. şeb-i yeldâ. kaldırımlarda sarı ışık topları, başında rüzgârların en fazla hatırlatanı. renginden, kokusundan, sisinden, buğusundan kar sesini hatırla. bir kerecik ne olur kendi korunağından, sıcağından utanma. üzerine atılan çizgili battaniyenin, ocağında yanan ateşin hesabını yapma. acının kavramı kadar yakıcılığını da bütünüyle sırtlanma. çetele çıkarma. herkesin yerine yanmaya kalkışma. hani, 'siyahlık şöyle dursun, haddinden fazla beyazlık bile hoşa gitmez', diyor ya şirazlı sadi. uy öğüde, küstahlaşma. acı biraz. esirge kendini. bağışla. telef olup gideceksin yoksa.
bir demet nergis al kendine. dolmuşa bin. önceden hazır ettiğin 125 kuruşu tutuştur şoförün eline. bak, bu keskin soğukta bile ter damlacıkları. sonra bir grup genç doluşsun içeri. kızlı erkekli, hengâmeli şamatalı. nasıl böyle tasasız olabildiklerine şaşma. yol boyunca biri diğerlerine ellerini kollarını sağa sola çarpa çarpa, incir çekirdeğini doldurmayan bir sürü şey anlatsın. zayıf sözcüklere yüklenmiş gürültülü cümleler kullansın. kızma. katıl sohbetlerine. bir cümle de sen sal orta yere. üniversite öğrencisi değillermiş. eziklermiş bu yüzden söylemeseler de. dershaneye de gitmiyorlarmış. o defteri ebediyen kapatmışlarmış. sonra içlerinden biri senin kucağındaki demetten bir sap nergis istesin, tek dal, diye üstelesin. kız arkadaşına verecekmiş. ver. versin. bir şeyin eksik kaldığını fark etmedin mi? ikinci nergis dalını da sen çıkar usulca. bu da kendi arkadaşına versin. kızlardan biri geri dönsün neşeyle. nereden geliyor bu nergisler, desin. benden, de. ben nergis devrimdeyim. gül devrimi, lâle devrimi çoktan geçtim.
aynı durakta inin. elindeki çantaları taşımaya kalkışsınlar. reddet. onlara, yürümeye çalışan bir anneyi işaret et. gencecik, güzelcecik. kucağında çocuğu. kollarında torbalar, çantalar. biraz hava almak için dışarı çıkmış. bir işe yaramamış. belli ki yükü ağırlaştıkça ağırlaşmış. annenin tükenmesi. tam da o menzilde. onu işaret et. onun yüklerini taşıyın, de. taşısınlar. müteşekkir kal.
sonra hatırla. yıllar önce hani, yine böyle bir kuyuya düşmüştün de sen. insanlara güvenini kaybetmiş, birinde hepsini mahkûm etmiş. bir bebek arabasını ite ite bir köprüden geçiyordun. birden arabanın ön sağ tekerleği yerinden çıkıp tıngır mıngır yuvarlanmıştı da köprünün korkuluklarına dizilmiş şamatalı gençlerden biri yerinden fırlamıştı. tekerleği kapmış, bebek arabasının önünde diz çökerek yerine takmıştı. o zaman insanların birinde tümünü affetmiş değil miydin?
bir göz gezdir bakalım. bir avuç fındık verenin, tahta sandığın üzerinde bir cenin uykusuna aktığında senin de başının altına bir yastık koyanın. vardır mutlaka. o rüyayı görmeyi unutma.
bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma."
17 notes · View notes
Text
Arkadaşlar ben şöyle birşey düşündüm bu kurban bayramı kurbana gidecek paralar depremzedelere çadır hazır gıdalar özel ihtiyaçları vb harcanabilir ayriyetten Samsun'da yaşayan veyahut konser vb gençlerin bu yani bu ay ki konserler için harcayacağı paralar depremzedelere yardım için gitse daha iyi olur diye düşündüm yani bilemiyorum bence bunu twitter vb yerlerde paylaşabilirsiniz isteğinizce paylaşırsanız çok sevinirim ve müteşekkir olurum.
28 notes · View notes
ozgidkt · 9 months
Text
@gizgibim bugün tüm evren senin dünyaya gelişini kutluyor ve dünyaya nasıl güzel bir varlık geldi diye müteşekkir ✨iyi ki varsın,iyi ki benim güzel dostumsun🤩💫💜
8 notes · View notes
ceffelkalem · 1 month
Text
"Mezarlık başında fotoğraf çektirmek"
Mezarlıkta fotoğraf çektirmek hep garip gelirdi bana. İnsan neden bir mermerde yazılı isimle fotoğraf çektirmek ister ki diye düşünürdüm. Kalan hatırlardır geride kalan sadece toprak derdim. Belki de yanıldım. Hala bilemiyorum.
Sonra günlerden bir gün,
Bir teyze, mezar taşı görünecek şekilde fotoğrafını çekmemi istedi. Telefonu uzatırken derdini dile getiremedi ama fotoğraf sonrası ne kadar mutlu olduysa bir çok dua düştü dilinden..
Sonra yine bazı düşünceler dile geldi. Başladı tefekkür;
- "Yokluğundan kalan son bir iz bile dünyama güzellik katacak. Ve ben bunu telefonumda sürekli yanımda taşıyacağım." demek istedi ama susarken gözleri zaten dile gelmişti. Tekrar etmekten ruhuna sığındı.
- Zahirim ile batınını yanyana getirdim ya dünya yükümü hafifletti." diyebilirdi ama belkide dile döküp ruhunun yarasına halel getirmek istemedi.
-"Senden bana kalan sadece bu taş ve toprak. Sana en çok yakın olan o, seni içinde tutan ve kendine hapseden o. Ne kadar müteşekkir olsam az." diyebilirdi ama toprağa olan özlemini dile getirecek kelimeler bunlar yetersiz kalırdı.
- Belki de sen kurtuldun olan bize oluyor" demek istedi de halinden şikayetçi olduğu anlaşılır diye sessizliği üstüne kaftan eyledi.
-Toprak kimine dert kimine derman..
Nasip yurdu.
4 notes · View notes
cahiliyedoktoru · 9 months
Text
Dolar 8 lira iken Türkiye'deydim. İnsanlar durmaksızın pahalı kahve zincirlerinde oturmuş yaşam koşullarından şikayet ediyordu. Bugün dolar 28 lira, değişen birşey yok. Kılık kıyafet mağazalarında insanlar birbirini eziyor ama şikayetlerine kulak verseniz karınlarını doyuracak ekmek bulamıyorlar sanırsınız..Halbuki Rabbimiz reçeteyi açıkça vermiş; Nimet ancak şükrederek artan birşey ve şükür, sanıldığının aksine istediklerimiz verildikten sonra değil, hali hazırda elimizde var olana kalben müteşekkir olmaktır. Yani nimet etki şükür tepki değil, şükür etki, nimet tepkidir. Velhasıl zahirde adına enflasyon diyerek oluşumunda dahlimiz yokmuş gibi düşünsek de, sıkıntılarımızın kökeninde nefsani isteklerini hayati ihtiyaçları gibi algılamaya başlamış kanââtsiz, şükürsüzlüğün ağızlara yuva yaptığı bir topluma dönüştüğümüz gerçeği yatmakta.
7 notes · View notes
kenopsia52 · 4 months
Text
YKS döneminde telefonunu kapatan birisi varsa bana ulaşabilir mi? Bazı sorularım varda yardımcı olabilirseniz müteşekkir olacağım ;)
2 notes · View notes
hattabi · 6 months
Note
Öncelikle cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum abi. Çok müteşekkir kaldım. Eğer hidayette iseniz Allah hikayenizi arttırsın.
Sorum ikinci paragrafınızda söyledikleriniz gibi. Ne yazık ki dinin asılları olan bir konuda irtad etmişler. Benim katıldığım topluluk bunları yıllardır mürted görüyorlar bende irtad edenler ile ilgili; genel aynı zamanda kapsamlı bir bilgi sahibi olmak istiyorum Allah’ın izniyle. İrtad edenler akrabam -ne yazık ki- oldukları için nefsani yaklaşmak istemiyorum. Ve sizin de Arapça bilginizin olduğunu görünce-alıntılarınızdan/paylaşımlarınızdan- size sormak istedim. Eğer önerdiğiniz kitap dışı bildiğiniz sahih bir kitap daha varsa onun da tavsiyesini almak isterim. Bir yere sordum ama Allahu alem o kitabın henüz baskısı yok başka yerlere de sorarım inşaAllah. Bu konuda gevşeklik göstermek istemediğimden konuya kısa bir süre içinde başlamak istiyorum. Yardımcı olursanız sevinirim.
Allahumme amin ecmain kardeşim, ben teşekkür ederim.
Bir önceki cevabımda dediğim gibi bu konuya dair müstakil bir kitap telif edildiğini bilmiyorum. Ancak imâmlar bu konuya dalâlet edecek bazı nakilleri veya sözleri eserlerinde yeri geldikçe zikretmişlerdir. Mürtedin veya kafirin küfrünü bildiği halde tekfir etmemek hakkında konuşmuşlar tabi ki, daha çok Cehmiyye, Mutezile veya Allâh'a ve Rasûlü'ne küfredip irtidat eden kimseleri tekfir etmeyenler hakkında konuşmuşlar. Bu konuşulan sözleri de vakıaya oturtmak gerekir.
Mesela yeni iman eden bir kimse için diyorsunuz, Said b. Mansur Sunen (125) İbn ebi Şeybe, Musannef (6580) Buhari, Tarihul Kebir (357/5) sahih bir isnadla Abdurrahman bin Nevfel el Eşacai'den tahric etti: o da babasının şöyle dediğini nakletti:
"Dedim ki: ‘Ya Rasulallah ben şirki öğrenmekte yeniyim, beni şirkten beraat edeceğim bir işe yönlendir.’ Dedi ki, “De ki ey kafirler/kafirun suresini oku.”
(Abdurrahman bin Nevfel el-Eşcai) dedi ki : “Babam bu dünyadan ayrılıncaya kadar bir gün veya bir gece bile bunu okumakta hata etmedi”
Dikkat ederseniz şirki yeni öğrenip îmân etme yolunda olan birine Allâh Rasûlü ﷺ müşriklere uygulanması gereken Bera akidesini uygulamayı emrediyor. Onların tekfiri tabi ki zaruridir, bu şekilde kişi şirkten ve ehlinden beri olup Allâh'ı tevhid edecektir. Mürted ise dinin zaruri meselesi olan asluddin ile ilgili konularda küfre girmiş ise (mesela Allah'ın bir helalini haram/haramını helal kılmışsa veya buna benzer durumlar) onun durumu da avam veya âlim herkes nezdinde teberri edilmesi ve tekfiri hak olan bir kimsedir. Ancak diğer furu meseleler ise o vakit bu konuda acele etmemelidir.
Yine buna dair selefin kafirin küfründen şüphe eden veya onu tekfir etmeyen kimselerin hükmü hakkında konuşmuşlar onları burada zikretmiyorum vakıaya ters düşme durumu olmaması için.
Eğer cevaplar yeterli gelmediyse bana özelden yazın bu şekil daha iyi anlamaya/anlatmaya çalışalım inşaAllah.
2 notes · View notes
oyasumifiratat · 1 year
Text
yiğidin borcu kamçısıdır
O kadar uzun zamandır blog tutuyorum ki artık aynı başlığı yazacağım diye tutuşuyorum bazen. Kız arkadaşım pazar günü mesaisini bitirip eve dönecek bir saate falan o gelmeden bi yazı yazayım dedim. 
Tumblr media
Sanki uzun bir otobüs yolculuğu gibiydi.
Borcum nihayet sonlandı. Bunun müjdesiyle başlıyorum bugünki blog girdime. Yarın bankaya gideceğim ve Temmuz ayından beri dünyamın değişmesine sebep olan bu illeti hayatımdan çıkaracağım. 
Bunu kız arkadaşıma borçluyum çok büyük ölçüde. Tam yedi aydır beraber seferber olup bütün yükü paylaştık. Kendisini çok sevdiğimi ve müteşekkir olduğumu belirtmezsem olmaz. Çok sağolasın küçük kıvır yumağım. 
Bu sene benim için iyi başladı diyemem aslında. Yine habersiz ortadan kayboldum ve önceki yazılarımı hatırlayamıyorum, heyecanlıyım ondan dönüp de bakamıyorum şimdi. O yüzden yine özet geçerek başlayalım.
Tumblr media
Kendimi tutuyorum hala yalan olmasın.
Senenin başında sırtımı yasladığım önemli bir yeri kaybettim. Mis Sokak bataklığındaki güvenli alanım, biricik iş yerimden kovuldum. Kovulmamın ardındaki sebepler beni üzen kısım, yoksa kovulmayı gerçekten umursamayabilirdim. 
Oradaki tek dostum, aynı zamanda iş arkadaşım, işletmecim, biricik kankam son ana kadar benden kovulacağım ihtimalini saklamaya çalışmış. O gün gittiğimde dükkana bana dürüstçe olan biteni anlattı. Çoğunlukla maddi, biraz da mental sorunlarımı bahane eden bir açıdan dolayı ortak/patron zırvalarıyla kapışmış. Benim için çok zor arkadaşımı kovuyorum şu an işten, diyor. Anlıyorum onu. Büyük ihtimalle kovulmamı engellemek için elinden geleni yaptı. Söylediğine göre bir ay önceden buna karar verilmiş çoktan, o da bu durumu değiştirebileceğine inanarak benden gizlemiş. Ona kızmıyorum ama işletmenin anarşist yapısına ve iş ahlakına ters düştü olanlar. Sonuçta uzun zamandır barın bütün iş yükü üzerimdeydi ve sorunsuz bir şekilde işleyişi devam ettirmiştim. 
Bu ayrılığın ardında sosyal nedenler de var, taksim bombası var, ocaktaki asgari ücret zammı var, var da var. 
Zaten ortaklar kadar pay alıyordum dükkanın gelirinden ve asgari zammı herhalde zaten hesaplarındaydı ki bu bir ay önceden verilmiş kararı açıklıyor gibi. 
Bu durum üzerine komplo teorilerini kenara bırakalım uzatmadan. 
Dostum bana iş bulma garantisi verdi ve o gün eve içim rahat döndüm. Sadece borcumun taksitleri sağolsun, böyle plansız bir işsizlik hali doğal olarak ufaktan canımı sıkmıştı. Yine de sevgilim de çalışıyor olduğundan ve kenarda bi miktar para tuttuğumdan bi süre idare edecek güvencem vardı. 
Çok sürmedi, araya küçük bir günlük bir iş ve sonrasında dostumdan aldığım bir telefon numarası, yeni iş yerimi buldum. 
Tumblr media
Dinlemeyi öğrendim gibi duruyor ama.
Yeni iş yerimde iyi bir maaşla işe başladım, güzel vaadler vardı. Ayrıca ilk defa “resmi” bir şekilde üç bardan sorumluydum. Bana ilk kez bu işleri yaptığım halimi hatırlatan ergen bir barboy bile sağladılar. 
Ergen barboyum arkası boş egosuyla, ne konuştuğunu bilmez, kendini akıllı sanan bir tipti. Yine de onu adam yerine koydum, çünkü bilirsiniz, insanlara size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle davranmalısınız. 
Beraber çalıştığım dönem boyunca hiçbir işe elim değmedi sağolsun. İki ay yattığım yerden para kazandım ve vaktimi kitap okuyarak, internette gezinerek geçirdim. Arada canım sıkılınca barboyuma sarıyor, iki üç tartaklayıp geri kaytarmaya dönüyordum. 
Güya, eleman sayımız artacak, işler çoğalacak ve ben de bar şefi olarak çalışacaktım. Bir tane kokteyl menüsü bile hazırladım orda geçirdiğim vakitte. Bu işte yetenekli olduğumu farkettim hatta, meğer başından böyle bir şey yapsaymışım daha çok kazanırmışım. 
Tabii, bomba bahanesi, deprem falan derken işler iyice durdu. Zaten tecrübesiz müdürümüz altından kalkamayacağını anlamış ki, işletmeyi devretme planları yapıyormuş bir süredir. Şubat ayının yirmisi gibi dükkan devredildi, yine işsiz kaldım. 
Senenin daha ilk çeyreğinde iki kere işsiz kalınca insanın morali bozuluyor. Bu sefer de bu dükkanın işletmecisiyle bir dostluk kurmuştuk, bana Büyük Ada’da bir iş ayarlamaya kalktılar. Ben de biraz dürtükleyip sonra vazgeçtim, çünkü oturup hesap kitap yaptığımda farkettim ki çoktan borcumu bitirecek parayı kazanmışım. 
Tumblr media
Kıp.
Günlerden pazar. Hiç yaratıcı hissetmiyorum. 
Dün gece yarısı bir kedinin doğumuna yardım ederek vakit geçiriyordum, küçük pıttığından yavrusunu ittirirken ıkınmasına yardım etmek için arka patilerine destek oldum ellerimle. Vıcık vıcık poşetli bir yavru fırlattı dışarıya. Paketini açtım, onu özgür bıraktım. 
Dürtükledim biraz, hareket etti, ağzını açıp nefes aldı, burnunu okşadım, göbek bağı hala küçük kedinin pıttığından içeriye bağlıydı. Kedi yorulmuş, yavrularını suratına bastırıp purrluyor, bana gözlerini kısıp kısıp öpücükler atıyordu. Charlie - Sevgilimin şişko, obez, şımarık kedisi - yatak masasının üstünden canlı canlı doğum anlarını izliyor, arada hisleyip kendi kendine geriliyordu. 
Normalde Charlie bu odada bulunma hakkına sahip olan tek kedidir. Sevgilim ev arkadaşıyla onun yüzünden problem yaşadığından ötürü, getirdik burda odacığımda dört duvar arasına hapsettik. Bütün gün etrafı dağıtıp pahalı elektronik aletlerimin arasında geziniyor. 
Küçük hamile kedimiz de aslında ev arkadaşımın kedilerinden biri. Üç tane kedileri var ve ikisi dişi. Senaryo hiç hoş değil, ikisi de hamile çünkü ve diğerinin de doğurmasına az kaldı. Dört tane bundan dört tane ondan olsa, evde on iki kediyle nasıl yaşayacağız hiçbir fikrim yok. Üstelik bizim odanın dışında kalan o üç kedi de birbirinden ayrı vahşi. Vahşi derken, sevgiye ve yemeğe o kadar açlar ki bazen zarar görme pahasına kendilerini aşırı tehlikeli pozisyonlara sokabiliyorlar. 
Hiçbirinin ismi yok. Bu da ayrı bi durum tabii. Sevgilimle beraber üçüne de aynı isimle sesleniyoruz. Cümle içinde kullanımlarımızdan zaten kimin kim olduğu anlaşılıyor. Turuncu olanı genelde kıtlıktan çıkmış gibi yemeklere saldırıyor, beyaz olan, yani doğum yapan, sadece sevgi ve şefkat istiyor, bir de böyle kırçıllı mırçıllı koyu bir tane var, o da sadece koltuğun bi köşesinde oturuyor. Hepsine foosa diyoruz. 
Neyse bizim foosa, gitmiş diğer iki foosanın arasında doğurmuş yavruları. Sesi bile çıkmamış yavrucağın. İlk doğumu bi de. Koltuğun üstündeki örtüye çıkmış üç tanesini oracıkta çıkarmış. Yavruların cıyaklamasından anladım doğum yaptığını. Gittiğimde foosalar oturmuş iki yanında sakin sakin izliyorlardı bizimkini. Yavruların göbek bağları kopmuş, plasentalar yenmiş, kurumuşlardı bile. Foosa nasıl da yavrulara salça olmamış, plasentaları yemeye kalkmamış bilemiyorum biraz hayret içindeyim.
İlk defa bir doğumu canlı canlı izledim böylece. Özel bir his yaşadım diyemem, büyülü de gelmedi öyle. Zaten izlerken ne kadar da dünya görüşüme etki etmediğini, hiçbir aydınlanma yaşayamadığımı düşündüm sadece. Yavrulara dokundum, onları düzenledim, foosaya plasentasını yesin diye baskı yaptım, kordon çiğnettim. Sanırım sadece evde yavru kediler gezecek diye biraz sevindim o kadar. Görseniz gerçekten çok tatlılar. 
Tumblr media
İnternet beni öldürüyor.
Bugün biraz sakinledim gibi hissediyorum. Hala bu son dönemin -Eğer blogdaki eski gönderilerimden hatırlıyorsanız rollercoaster gibi geçti- etkilerini üzerimden atamadım. Bir aydan fazladır hiçbir şey yapmadan yatıyorum. Biraz animasyon çalıştım, onu sonraki postuma saklıyorum şimdilik. Sevgilim eve dönmek üzere. Sadece sıkıcı şeyleri bir boşaltmak istedim, artık işten güçten, barlardan bahsetmek istemiyorum. Paradan bahsetmek istemiyorum. Yine kafamın içine dönebilmek, sadece hayatta kalmak için debelenmeyen, düşünen, fikirler üreten biri olmak istiyorum yeniden. Bunalmak istiyorum. Bunalmayı haketmek istiyorum. 
Hadi görüşürüz.
PS: Yazılarınızı okuyorum şimdi, her ne deliğe saklandıysanız çıkın özledim sizi.  
8 notes · View notes
Text
Tumblr media
Soluklan ve müteşekkir ol!
Bence çok güzel bir hatırlatma. Biraz daha "Calm down and be grateful" gibi bir hava veriyor bu cümle ama yorumlamam gerekirse bana hissettirdiği şunlardı:
Sürekli birşey için geriliyorum ya da kendime eziyet ediyorum onu düşünerek. Birşeylerin baktini beklemek yerine önceden kaygısını çekiyorum ve ruhuma işkence ediyorum. Bu illüstrasyon tam olarak buna cevap, bir tevafuk.
Hala vaktin var, dinlen ve sahip olduğun şeyler için şükret, gerisi de sonra gelir.
4 notes · View notes
ozgidkt · 1 year
Text
Hayırlı sahurlar arkadaşlar,dualarınızda bana da yer verirseniz müteşekkir olurum 🙏🏻💜✨
11 notes · View notes
ruhumdasavas · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Psikolojide sevdiğim fazla şey var, her gün gözlerim ışıldayarak bir şeyler öğreniyorum ama üç yıllık lisans hayatım boyunca beni en etkileyen şeylerden birisi Duygu Çarkı'ydı.
Gottman Enstitüsü özellikle çift aile terapisi ile çalışan bir enstitü. Çift aile terapisi için çığır açan çalışmalar yapmış ve tüm dünyada bu terapi ile özdeşleşmiş bir enstitü. Dr. Gloria Willcox da bu bağlamda bir "Duygu Çarkı" oluşturuyor. Duyguları tanımak ve anlamak kurduğumuz ilişkilerde ve bağlanmalarda kritik bir rol oynadığı için bunu keşfetmemizi sağlıyor.
En ortada temel 6 duygu var: üzgün, huzurlu, güçlü, neşeli, korkmuş, öfkeli. Ve bu 6 duygunun ışığında toplamda 78 duygu tanımlıyor Willcox ve yollar aydınlanıyor. O kadar güzel ki aslında...
Duyguları yaşamak noktasında insanların hep bir çekincesi var. Toplumdan çekinmek ya da "Ben buna üzülecek kadar güçsüz bir insan mıyım?" diyerek mesela kendimizden çekinmek... Halbuki olumlu ve olumsuz diye hiçbir duygu yok. Evrimsel psikologlar da bunu söylüyor, ki bence haklılar, yaşamaya devam edebilmek için her duyguya biraz biraz ihtiyacımız var. Evet, kin duygusuna bile. Dolayısıyla tüm duyguları kabullenmek öyle kıymetli ki. İnsanlığınızı kabullenmek, hata yapabilirliğimizi normalleştirmek, kendimizi olumsuz anlamda eleştirmemek sırf hissettiklerimiz için...
Bazen sadece huzurlu hissettiğimi söylemek yetmiyor. Bana bir güzellik yapıldığında ilgilenilmiş ve müteşekkir hissediyorum. Bazen öfkeli hissettiğimi düşünüyorum halbuki bir durup kendimi dinlediğimde incinmiş olduğumu fark ediyorum. Bazı durumlarda ne hissettiğimi anlayamadığımda bu hisse iyi gelecek ya da bu hissi sürdürecek ne yapacağımı bilmiyor oluyorum. Açıyorum Duygu Çarkı'nı, hissettiğim duyguya anlam vermeye çalışıyorum. İşe yarıyor ve bir anda kalbimin üstünden bir yük kalkıyor sanki. Öz şefkat.❤️
Belki sizin de işinize yarar dostlar. Benim hep yolumu aydınlatıyor, dilerim size de iyi gelir.🌟
25 notes · View notes
bihiwip · 10 months
Text
bugün garip bir gündü aslında çok çok kötü geçmesi gerekirdi yani en azından kim olsa öyle beklerdi ama ben iyi atlattım hatta fena değildi bile demezdim yani yaralanacağım şeyler yapmama rağmen bugünü güzel hatırlayacağım
bunun için şanslı mıyım? ne hissetmem gerekir bilmiyorum minnettar? şımarık? mutlu? sanırım ben müteşekkir olmayı seçiyorum
5 notes · View notes
visalebeskal-a · 2 years
Text
bugün bana hayır dua etmeniz gerekiyormuş arkadaşlar. az önce bilgi geldi. gün içinde 7-11-27 kez falan ederseniz müteşekkir olurmuşum
11 notes · View notes
mnsrykt · 2 years
Text
"...işte böyle pak ve müteşekkir kuyular içinde tüm duvarlarım taş olsa da göğe bakar her kuyum maviye, göğe bakar her duam sonsuza."
38 notes · View notes