Tumgik
#meme kanserinde kullanılan ilaçlar
sondakikadunyacomtr · 4 years
Photo
Tumblr media
Sitemize "Meme kanserinde korkutan tablo mutluluğa dönüşebilir" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. Meme kanserinde korkutan tablo mutluluğa dönüşebilir Son Dakika Son Dakika Dünya
0 notes
webdedoktor · 4 years
Text
Meme kanserinde yaşam süresi uzadı
Meme kanserinde yaşam süresi uzadı
Tumblr media
İstatistiklere göre kadınlarda görülen tüm kanserlerin yüzde 16’sını meme kanseri oluşturuyor. Ancak rakamlara bakıp umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor. Zira erken tanı konan meme kanseri hastaları tam şifaya kavuşabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, özellikle meme kanserinin moleküler biyolojisinin (yapısının) çözümlenmesiyle birlikte geliştirilen,…
View On WordPress
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Prostat kanseri için hormon tedavisi – 2
Prostat kanserinde hormon tedavisi yazımızın ikinci bölümünde anti-androjen denilen ilaçlardan bahsedeceğiz. Prostat hücrelerinin büyüme ve çoğalmasında kilit role sahip androjen hormonları, prostat hücrelerinin yüzeyindeki androjen reseptörü (algaç) denilen proteinlere bağlanarak çalışır. Anti-androjenler, androjenlerin bu reseptörlere bağlanmasını engeller.
Bu grupta yer alan ve en yaygın olarak kullanılan ilaçlar Flutamide (Eulexin) ve Bicalutamide’dir (Casodex).
Her gün alınan hap şeklinde kullanılırlar.
Anti-androjenler çoğunlukla tek başlarına kullanılmazlar. Sıklıkla LHRH agonistlerinin etkinliği azaldığında ek olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, LHRH agonisleri ile kez kullanıldığında tümör flare etkisinden korunmak için birkaç haftalığına kullanılırlar.
Buna ek olarak anti-androjenler, orşiektomi veya LHRH agonistlerine ek olarak birinci basamak hormon tedavisi olarak da kullanılabilmektedir. Bu yönteme kombine androjen blokajı denilmektdir.
Eğer prostat kanserli bir hastada anti-androjen etki etmemeye başlarsa, anti-androjen tedaviye ara vermek, kısa bir süre için kanserin büyümesinde durmaya yol açabilir. Biz buna anti-androjen çekilme etkisi demekteyiz. Bunun nedeni ise henüz netlik kazanmamıştır.
Enzalutamide (Xtandi)
Yeni nesil bir anti-androjen tedavi yöntemidir. Normalde androjenler kendi reseptörlerine bağlandığında, reseptör hücre kontrol merkezine büyüme ve bölünme sinyali gönderir. İşte Enzalutamide bu sinyali bloke eder. Her gün alınan hap şeklinde kullanılır.
Enzalutamide, cerrahi dirençli prostat kanserli erkeklerde yararlı olabilir. Birçok ilaç çalışmasında, erkek hastalar LHRH agonist ile tedavi edildi. Ancak, cerrahi müdahale yapılmamış testosterone düzeyine sahip erkeklerde nasıl etki ettiği hakkında net bir bilgi yoktur.
Hormon tedavilerinin olası yan etkileri
Orşiektomi ve LHRH agonistleri ve antagonistleri, testosteron düzeylerinin düşmesi sebebiyle benzer yan etkilere sahiptir. Bu yan etkiler;
Prof. Dr.Mustafa Özdoğan
Azalmış veya kaybolmuş cinsel istek
İktidarsızlık
Penis ve testislerde küçülme
Zamanla iyileşen veya yok olan ateş basmaları
Meme hassasiyeti ve meme dokusunda büyüme
Kırıklara neden olabilen osteoporoz (kemik incelmesi)
Anemi (düşük kırmızı kan hücre sayısı)
Mental güçsüzlük
Kas kütlesi kaybı
Kilo alımı
Yorgunluk
Yüksek kolesterol
Depresyon
Bazı araştırmalar göstermiştir ki, yüksek tansiyon, diyabet, inme, kalp krizi ve kalp hastalıklarına bağlı ölüm riskinin hormon tedavisi uygulanan erkek hastalarda yüksektir. Ancak bu konuda yapılan tüm araştırmalar bunu doğrulayamamıştır.
Antiandrojenler benzer yan etkilere sahiptir. LHRH agonistleri, antagonistleri ve orşiektomi arasındaki temel fark ise anti-androjenlerin cinsel açıdan düşük yan etkilere sahip olmasıdır. Bu ilaçlar tek başına kullanıldıklarında, cinsel istek ve ereksiyon genellikle devam etmektedir. Ancak, bu ilaçlar LHRH agonistleri ile tedavi edimiş erkek hastaya verildiğinde, ishal temel yan etkidir.
Abiraterone eklem ya da kas ağrılarına, yüksek tansiyona, vücutta sıvı birikimi, ateş basmaları, mide problemlerine ve ishale neden olabilir.
Enzalutamide ishale, yorgunluğa ve ateş basmalarının kötüleşmesine neden olabilir. Bu ilaç ayrıca sinir sisteminde de bazı yan etkilere neden olmaktadır. Bunlar, baş dönmesi ve nadiren felçtir. Bu ilacı alan erkekler düşmeye bağlı sakatlanmalara meyillidir.
Hormon tedavilerinden kaynaklanan yan etkilerin çoğu önlenebilir veya tedavi edilebilir
Örneğin,
Ateş basması şikayetine antidepressanlar ve diğer ilaçlar çoğunlukla yardımcı olabilir.
Osteoporozu engellemede birçok ilaç önleyici ve tedavi edici etki yapabilir.
Depresyon antidepresanlar veya psikolojik danışma ile tedavi edilebilir.
Egzersiz yorgunluk, kilo alımı, kemik kaybı, kas kaybı gibi yan etkileri düşürmede yardımcı olabilmektedir.
source https://saglik.kocaali.com/prostat-kanseri-icin-hormon-tedavisi-2/
0 notes
teknolojibilgi · 5 years
Text
Şifa Kaynağı Zencefilin Faydaları Nelerdir
Şifa Kaynağı Zencefilin Faydaları Nelerdir
Zencefilin faydaları saymakla bitmez. Aktarlarda kolayca bulunabilen, yeri geldiği zaman tıbbi amaçla yeri geldiği zaman ise sofradaki zenginliği artırmak amacıyla kullanılan bir baharat türüdür. Özellikle mide bulantısı ve bağırsak hastalıkları için çok faydalı olan bu bitki soğuk algınlığı ve gribe de iyi gelir. Zencefilin faydaları ve kökeni çok eski tarihlere dayanır.  zencefilin faydaları nelerdir?
  Mide bulantısını giderir.
Zencefil mideyi rahatlatır, mide bulantısını ve deniz/taşıt tutması sorununu geçirir. Zencefilin hazımsızlığı ve mide şişkinliğini giderdiği araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bununla beraber zencefil midede oluşan şişkinliği de geçirmektedir. 1980 yılından bu yana zencefilin reflü ve ülser gibi mide sorunlarını rahatlattığı savunulmaktadır. Hamilelik ve kemoterapi yüzünden oluşan mide bulantısı ve kusmaya da iyi geldiği görüşmüştür.
Sindirim sistemindeki bağırsakların dostudur.
Zencefil, bağırsaklarda olan gazı söktürmektedir.Bağırsaklardaki düz kasları rahatlatır, yiyeceklerin bağırsaklarda kolayca hareket etmesini kolaylaştırarak kabızlığı önlemektedir. Bununla beraber ishali önler ve bağırsak bozuklarını yok eder.
  Ağrıları geçirici özelliği vardır.
Sinir uçlarında uyarı alabilen özelleşmiş hücreleri etki ederek ağrı kesici özelliği olduğu tespit edilmiştir. Direkt ağrıyı kesici ve ağrıya sebep olan iltihaplanmaları azalttığı gözlemlenmiştir.
Artrit (eklem yangısı) üzerinde pozitif yönde tesir oluşturduğu, yapılan araştırmalarda ayakta diz ağrısını hafiflettiği ve osteoartritte etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Zencefilin faydaları arasında hanımların regl döneminde meydana gelen ağrıları hafiflettiği de görülmektir. Organik bir ilaç olan zencefilin regl döneminde kullanılması önerilir.
Çoğu zaman sporcularda spazm ve kramp şeklinde oluşan kas ağrılarına iyi gelir. Bunun için günde 2 gram zencefil tüketilmesinin bu sorunu azalttığı bilinmektedir.
Zencefil kalbe ve solunum sistemine iyi gelir.
Zencefil düzenli tüketildiğinde kalp krizi ve inme riskini azalttığı gözlemlenmiştir. LDL kolesterol azaltıcı özelliği bulunmaktadır. Bununla beraber zencefil nefes darlığını pozitif yönde yönde etkisinde bırakır.
  Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Zencefil, vücut ısısını attırdığı için özellikle kış aylarında kullanıldığında, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Sizi grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan korumaktadır. Bu tür rahatsızlıkları atlatmak için terlemek gerektiğinden, zencefilin vücut ısısını arttırması hastalıkları atlatmanıza yardımcı olacaktır
  Kanserle savaşır.
Zencefil, içerdiği gingerol maddesiyle kanserle savaşır. En önemli tesirini kolon kanserinde gösteren zencefil, ek olarak pankreas, meme ve yumurtalık kanserinde etkili olduğu anlaşılmıştır.
  Kolesterolün düşmesine yardımcı olur
Meydana getirilen bir araştırmada 45 gün süresince deneklere günde 3 gram zencefil verilerek, kolesterol seviyelerinde önemli düşüşler olduğu görülmüştür. Kolesterol düşürücü ilaçlar yerine doğal bir ilaç olan zencefilin tüketilmesi sağlık açısından daha yararlı olacaktır.
  Zencefil, enfeksiyonlara karşı etkilidir.
Zencefil bağışıklık sistemi dostu olarak enfeksiyonlara karşı savaşır ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Mantar enfeksiyonlarına karşı en etkili nebat olduğu ispatlanmıştır. Antiseptik etkisiyle mide ve bağırsak enfeksiyonlarına, hatta gıda zehirlenmelerine iyi gelmektedir.
  Alzheimer oluşumunu azaltır.
Meydana getirilen araştırmalarda zencefilin içinde bulunan antioksidanlar ve biyoaktif bileşenler sebebiyle beyinde meydana gelebilecek inflamasyonları en aza indirdiği ve böylece Alzheimer gibi sorunların oluşumunu azalttığı anlaşılmıştır. Düzenli zencefil kullanımı, beyin fonksiyonlarının canlı kalmasını sağlar. Bu sayede ileride karşılaşılabilecek Alzheimer hastalığı riski azaltılabilir.
  Saç bakımı için zencefil kullanılabilir.
Saçların köklerini güçlendirerek parlak görünmesine yardımcı olan zencefil, kepek oluşumunu da engeller. Bunu yapabilmek için zeytinyağı ile 2 yiyecek kaşığı zencefili karıştırmanız ve bu karışımı saç diplerinize uygulamanız gerekmektedir. 30 dakika sonra saçlarınızı durulayarak güçlü saçlara kavuşun.
  Zencefilin afrodizyak etkisi bulunmaktadır.
Vücut ısısını yükselten zencefil, kalp atış hızını arttırır. Böylece cinsel ilişki esnasında sinirlerinizin duyarlılığını çoğaltır. Üreme organları için yararlı olan zencefil, doğurganlık oranını da artırdığı bilinmektedir.
  Zencefil kürü selülite karşı bir çözümdür.
Zencefil metabolizmayı hızlandırdığı için selülite karşı çözümdür. Bunun için 17 gram zencefil suyu ve 1 yemek kaşığı rendelenmiş zencefili karıştırarak, o karışıma 1 – 1.5 bardak deniz tuzu eklemek ve selülitli bölgeye uygulayarak süngerle ovmanız gerekmektedir.
  Astımı hafifletir
Zencefil, solunum hastalıklarını tedavi etmek için bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Yapılan son çalışmalar, anti-inflamatuar özelliğini de ortaya koydu. Aktif bir bileşik olan Zerumbone, astımı rahatlatmaya yardımcı olur. Araştırmalar, allerjik hava yolu inflamasyonunun büyük ölçüde Th2 baskınlığından kaynaklandığını ve zencefilin bunu baskılayabildiğini göstermektedir.
  Kilo vermenize yardımcı olabilir
Çalışmalar zencefilin kalori yakımına ve açlığı azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermiştir.
Şifa Kaynağı Zencefilin Faydaları Nelerdir
0 notes
Text
Meme kanserinin kadında üremeye etkisi
Göğüs kanseri ile ilgili haberler veren Bahçeci Tüp Bebek Merkezi Hatun Illetleri ve Tevellüt Kompetanı Prof. Dr. Berfu Demir, bebek sahibi olmak isteyen kanserli hastalar için kıymetli haberler verdi. Prof. Dr. Berfu Demir, ”Genetik geçişli yani ailevi yatkınlığa bağlı gelişen göğüs kanseri tipi göğüs kanserleri içinde yüzde 5-10’nu oluşturur. Bu tip göğüs kanserinde anormal genetik yapı (meme kanserine yatkınlık oluşturan) ebeveynlerden evlada makbul. Genetik geçişli göğüs kanserleri daha erken yaşta (40 yaş altında) görülen göğüs kanserleridir” dedi.
Göğüs kanseri için risk faktörlerini açıklayan Prof. Dr. Demir, ”Meme kanseri için risk faktörleri içinde üreme periyodunun uzunluğu (12 yaşından evvel regl kanamalarının başlaması ve 55 yaşından sonra menopoza girmek), sıhhatsiz vücut yapısı ve beslenme alışkanlıkları (kilolu olmak, sigara ve alkol alışkanlığı, tertipli egzersiz yapılmaması, işlenmiş azıklar yüklü, taze zerzevat ve meyveden yoksul beslenme alışkanlığı) bulunmaktadır” diye konuştu.
“30 yaşından evvel veladet yapan analarda göğüs kanseri riski daha az”
Tevellüt yapmanın göğüs kanseri riskine tesirini pahalandıran Prof. Dr. Demir, ”Meme dokusundaki hücreler veladet yapan ve emziren hatunda olgun yapıya ulaşmaktadır. Olgun olmayan göğüs hücreleri üreme çağındaki hatununun yumurtalıklarından salgılanan östrojen ve progesteron hormonuna ne kadar uzun müddet maruz kalırlarsa ileri periyotta kanser hücresine dönüşme riskleri artmaktadır. Bu nedenle 30 yaşından evvel veladet yapan ve 1 yıldan uzun vade emziren analarda göğüs kanseri riski daha azdır. Veladet yapan ve emziren hatunlarda aylık kanama döngüsünün de kesilmesi göğüs kanseri riskini azaltmaktadır” formunda konuştu.
“Kemoterapi kalıcı hasara yol açabilir”
Göğüs kanseri tedavisi bayanın üreme potansiyelini tesirine değinen Prof. Dr. Demir, ”Meme kanserinde cerrahinin bayanın üreme fonksiyonları üzerinde olumsuz tesiri yoktur. Ama kanser dokusunun küçültülmesi, tümörün tekrarlamaması ve yayılmasının önlenmesi emeliyle verilen kemoterapi pratiği yumurtalık dokusunda kalıcı hasara yol açabilmektedir” diye konuştu.
Kanserli hastalarda üreme fonksiyonları için esirgeyici yaklaşımları bildiren Prof. Dr. Demir, ‘‘Yumurta hücrelerinin yahut geliştirilen embriyoların dondurularak saklanması kanser tedavisi sonrasında kür sağlanan hatunların evlat sahibi olmasına imkan sağlamaktadır. Yumurta dokusunun dondurulması daha genç, evlat yaş kümesinde tedavi seçeneği olabilmektedir. Bu pratik için yumurtalıkların kemoterapi yada radyoterapi (ışın tedavisi) tedavileri öncesinde ilaçlarla uyarılarak geliştirilmesi gerekmektedir. Regl periyodundan bağımsız olarak başlanan tedavi yaklaşımlarıyla, hastanın kanser tedavisi geciktirilmeden yaklaşık 2-3 haftalık süreçte işlem tamamlanabilmektedir’‘ sözlerini kullandı.
Yumurta dondurma süreci
Yumurta dondurma süreci hakkında haber veren Prof. Dr. Demir, “Üreme çağındaki bayanlarda bu süreç uygulanmaktadır. Ülkü yaş aralığı 38 yaşından genç bayanlardır. Bayan yaşının 40’ın üzerinde olduğu durumda toplanacak yumurta sayısı ve kalitesi azalacağından, toplanacak yumurtalardan sağlıklı gebelik elde edebilme bahtı azalmaktadır. Günümüzde süratli dondurma süreci kullanılmaktadır. 10 yıl ve üzerinde zarar görmeden saklanabilmektedir. Göğüs kanseri hormonlardan etkilenebilen bir kanserdir. Bu nedenle bu süreç sırasında kullanılacak yol ve ilaçlar hormonlarda sarih yükselme olmadan yapılmaktadır. Yumurta yekuna sürecini takiben kullanılan ek ilaçlarla hormon seviyesi sıfırlanmaktadır. Evlat sahibi olabilmek için yapılacak tedavi, kanser tedavisinin tamamlanması ve takip sürecinde kür sağlandığının tedaviyi yapan hekiminiz tarafından bildirilmesini takiben başlatılabilmektedir” açıklamasında bulundu.
Meme kanserinin kadında üremeye etkisi
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Endometrium (rahim içi) kanseri
Endometrium (Rahim içi) kanseri Türkiye’de ve gelişmiş ülkelerde kadın genital kanserleri içerisinde en sık görülen kanserdir. Genellikle ileri yaşlarda, menopozdan sonra karşımıza çıkan ve çoğunlukla erken tanı konulabilen bir kanserdir.
Endometrium kanserinin iki farklı tipi bulunmaktadır. Tip 1 ve 2.
Tip 1; endometrium kanserinin %75-85’ini oluşturmaktadır, daha genç yaşta görülür, ya dışarıdan alınan östrojen ya da vücütta endojen olarak bulunan östrojenin (östrojenin progesteron ile karşılanmamış olması gerekir) etkili olduğu kanser tipidir.
Endometrial hiperplazi zemininden gelişen kanserler tip 1 kanserlerdir.
Tip 2; atrofik zeminden gelişen daha olumsuz seyreden kanserlerdir. Daha yaşlı kişilerde görülür, seyri tip 1’e göre daha olumsuzdur.
Tip 1 yani en çok görülen endometrium kanserinde asıl neden karşılanmamış östrejen’dir. Burada karşılanmamış terimini açmak gerekir. Normal siklusta overde folikül gelişimi ile östrojenin kandaki miktarı artar ve bu artan östrojen endometriumda proliferasyon (hücrelerin çoğalması) olayına neden olur. Daha sonra ovulasyon (yumurtalama) olmasını takiben overdeki folikül yapısı değişime uğrayarak korpus luteum adını alır ve bu yapı progesteron sentez etmeye başlar ve endometrium sekresyon fazı denilen faza geçer. Eğer ovulasyon düzenli olmaz ise progesteron yeterli üretilemez ve östrojenin endometriumdaki etkisini karşılayamaz ve karşılanmamış östrojen etkisi oluşur. Bu etki ile endometriumda proliferasyon, hiperplazi (kalınlaşması) ve arkasından kansere doğru ilerleyebilir. Burada östrojen kaynağı endojen (vücüt tarafından üretilen) östrojendir. Diğer taraftan siz rahmi olan bir kadına sürekli ve tek başına östrojen verirseniz aynı etkiyi burada da görebilirsiniz. Dolayısıyla uterusu yani rahmi olan kadına tek başına östrojen değil progesteron ile kombine ederek vermek gerekir.
Endometrium kanseri için risk faktörleriRisk artışıNulliparite (hiç doğum yapmamış olmak)2-3 katMenopoza geç girmek (52 yaş sonrası)2.4 katObezite10-20 kg fazlalık20 kg dan fazla olma3 kat10 katDiyabetes mellitus (Şeker hastalığı)2.8 katKarşılanmamış östrojen4-8 katTamoksifen tedavisi2-3 katAtipik endometriyal hiperplazi8-29 katHNPCC (herediter nonpolipozis kanser) sendromu20 kat
Prof. Dr.Tevfik Güvenal
Endometrium kanserinde en önemli faktörlerden bir tanesi yaştır. Bu kanserlerin çoğu aslında menopoza girmiş kadınlarda görülür ve ortalama görülme yaşı 60´dır. Yaklaşık olarak %85´i 50 yaşından sonra görülmektedir. Sadece %5´i 40 yaşından genç kadınlarda görülmektedir.
Endometrium kanseri olan kadınların çoğunda ailede endometrium kanseri öyküsü bulunmamaktadır. Yukardaki tabloda görülen HNPCC sendromu ailesel geçiş gösteren bir sendromdur. Bu ailelerde erken başlayan kolon, rektum, over, ince barsak, üreter/böbrek kanseri ve endometrium kanseri görülmektedir. Endometrium kanserinin %2-5´i bu sendroma sahiptir ve %10´u 50 yaş altındadır.
Diğer önemli bir risk faktörü de obesitedir. Endometrial kanserli olguların %17-46´sında obesite vardır. Bunun dışında şeker hastalığı, polikistik over sendromu, erken adet başlaması, geç menopoza girmek de bir risk faktörüdür.
Tamoksifen ve Endometrium kanseri Tamoksifen meme kanseri tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Meme kanseri tedavisi sonrası tekrarlama riskini ve karşı memede kanser gelişme riskini azaltır. Ancak tamoksifen kullanımı sonrası endometrium kanseri gelişme riski artar. Son yıllarda ise meme kanseri tedavisinde aramotaz inhibitörleri de kullanılmaktadır. Bunlarda endometrium kanseri artışı görülmemektedir.
Endometrium kanserinde koruyucu faktörler Düşük kilo, sigara içimi, progesteron kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı endometrium kanserinde koruyucu etkiye sahiptir.
Endometrium kanserinde klinik bulgular Endometrium kanseri olgularında en sık görülen şikayet kanamadır. Olguların çoğu menopoz sonrasında olduklarından bu kanama anormal bir durum olarak hastalar tarafından da algılanmaktadır. Menopozdan sonra oluşan kanamaların %10-15 kadarını endometrium kanseri oluşturmaktadır. Hastaların çoğunda ağrı olmaz. Bu kanamalar yoğun olabildiği gibi lekelenme şeklinde de olabilir.
Tanı Kırk yaşından büyük kadınlarda anormal kanamalar olduğunda veya menopozdan sonra kanama ile gelen olgularda endometrium kanserini tanımak için endometrial örnekleme denilen ve halk arasında parça alma ile ifade edilen küretaj işlemi yapılmalıdır. Çünkü kanserin tanısı sadece biyopsi ile konabilir.
Bazı durumlarda hastalarda hiç bir şikayet olmayabilir. Eğer yapılan ultrasonografik incelemede, özellikle menopozdan sonraki kadınlarda endometrium (rahim iç tabakası) kalın görülebilir (5 cm üstü). Bu durumda da endometriumdan biyopsi yapılması uygundur.
Evreleme Her kanser tanısı konduktan sonra yapılması gereken ilk işlem bu kanserin yaygınlığının belirlenmesidir ve bu işleme evreleme denmektedir. Endometrium kanserinin ise bugün kabul edilen evrelemesi cerrahi ile yapılmaktadır. Cerrahide çıkarılacak olan uterusun, tüplerin, overlerin, lenf nodlarının incelenmesi ile buralarda tümör olup olmadığı belirlenir. Bunun amacı ameliyat sonrası ek tedavilerin gerekip gerekmeyeceğinin saptanmasıdır.
Tedavi Endometrium kanserinin asıl tedavisi cerrahi ile uterusun alınmasdır. Ancak bu durumun iki istisnası vardır. Birincisi genç yaşta, çocuk isteyen bir kadında çok erken bir endometrium kanseri olan olgulardır. İkincisi ise cerrahiyi kaldıramayacak kadar sistemik sorunları olan hastalardır. Bunlarda çeşitli ilaçlar kullanılarak kontrol biyopsileri ile takibini yapmak şeklindedir. 
source https://saglik.kocaali.com/endometrium-rahim-ici-kanseri-2/
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Günümüzde birçok kadının önemli sağlık problemlerinden biri haline gelen meme( göğüs) kanseri, birçok faktörden dolayı husule gelebilen ama en çok da, genetik faktörlerin sebep olduğu bir kanser türüdür. Meme kanseri bir kadının hayatını alt üst edebileceği gibi, kadının yaşamına da son verebilecek bir rahatsızlıktır. Günümüzde oldukça yaygınlaşan bu rahatsızlığın tedavisi için tıpta önemli gelişmeler bulunmaktadır. İşte meme kanserinin tedavisi hakkında merak ettikleriniz. Meme kanserinin tedavisinde kullanılan dört yöntem vardır: • Cerrahi tedavi • Radyoterapi • Kemoterapi • Endokrin tedavi (Hormon tedavisi) Cerrahi tedavi ve radyoterapi hastalığın lokal kontrolünü sağlayan tedavi yöntemleridir. Buna karşılık kemoterapi ve endokrin tedavi ise sistemik olarak etki eden tedavi yöntemleridir. Sistemik tedavide; ilaçlar meme dışına yayılmış olan kanser hücrelerine kan yoluyla ulaşırlar. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalar; meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu ve hastalığın erken devrelerinde bile kanda kanser hücrelerinin bulunabileceği görüşünü destekler mahiyettedir. Meme kanserli hastalarda yukarda belirtilen tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı bir plan dahilinde uygulanır. Tedavi seçimi; hasta ve hastalık ile ilgili özellikler göz önünde tutularak yapılır. Bu tedavi yöntemlerini bir plana dayanmaksızın karışık bir şekilde uygu¬lamak, hastaya bir fayda sağlamadığı gibi zararlı da olur. Hekim kendisine müracaat eden bir hastada tedavi seçimini nasıl yapacaktır? Bunu sağlamak için; hastanın tedavi yönünden hangi evrede olduğunun bilinmesi ve tedavinin buna göre planlanması gerekir. Zira meme kanserinde hastalığın tüm evrelerinde etkili olabilen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Cerrahi tedavi uygulanmış erken evre meme kanserli hastalara, cerrahi tedaviye yardımcı olmak üzere, ilave tedaviler (Adjuvan tedavi) uygulanması tüm kanser merkezlerinde kabul edilen bir görüştür. Cerrahi tedaviden sonra adjuvan tedavi olarak; radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanabilir. Bu tedavi yöntemleri hangi hastalara, ne zaman ve nasıl uygulanacak? Hastanın ve hastalığın durumuna, ameliyatta çıkarılan tümörü içeren meme dokusunun ve koltuk altı lenf nodüllerinin mikroskobik incelemesine göre bu sorular cevaplandırılır ve bir plan dahilinde adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavinin amacı; klinik ve laboratuar teknikleri ile saptanamayan mikro metastazları ortadan kaldırmak, nüks riskini azaltmak ve yaşam süresini arttırmaktır. İlk olarak tedavi onaylanır, doğru tedavi kullanılır. Ne kadar sürede belirleneceği, ne kadar süreceği aşağıdaki birkaç faktöre bağlıdır: • Tümörün derecesi (ne kadar yayıldığı) • Göğüs kanserinin türü • Hastanın menopoz dönemini geçirip geçirmediği • Varsa ikincil kanserler Göğüs kanserinin tedavi edildiğini söylemek zordur çünkü ikincil göğüs kanseri karaciğerde, kemiklerde ya da herhangi bir yerde uykuda olan küçük hücrelerin aktif hale gelmesi sonucu 10 ya da 20 yıl sonra tekrar ortaya çıkabilir. Eğer göğüs kanseri tekrarlayacaksa genellikle ilk iki yıl içinde gerçekleşir. Hormonal tedavi sürecinde büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu tedavide hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de bedenin diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir. Biyolojik tedavi, kansere karşı bedenin doğal direnç mekanizmalarının güçlendirildiği bir tedavi yöntemidir. Örneğin "insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)" olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır. Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Hastanın çevresi ve sağlık ekibi hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmalıdır. Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, hekimin önerileri doğrultusunda olanaklı ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmalı; dereceli biçimde artırılmalıdır. Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir. gökçek gıda,gökçek şifa,gökçek ilaç   Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes