''Mendil alır mısın abi?'' dedi, kirli ama güzel yüzüyle.
''Yok'' dedim, ''Sağ ol, sağ ol, benim var''
''Olsun sonra kullanırsın'' dedi titrek sesiyle.
''Peki'' dedim, ''Ver bir tane''
Uzattım parayı, sevindi. ''Mendil kalsın'' dedim, gücendi.
''Olmaz öyle şey, ben dilenci değilim''
''Peki'' dedim, ''Peki, kızma''
Aldım mendili elinden sordum: ''Adın ne senin?''
''Murat'' dedi, ''Murat ama arkadaşlar 'ince', der zayıfım ya hani.''
''Annen, baban yok mu senin?''
''Bilmem, vardır herhalde. Hiç görmedim ki.''
''Peki nerede yaşıyorsun sen? '' dedim.
''Her yerde'' dedi, hem de gülerek...
''Nasıl yani her yerde?''
''Öyle sınırlamıyorum kendimi sizler gibi'' dedi ve patlattı kahkahayı.Haksız da sayılmazdı hani...
''Kimden alıyorsun sen bu mendilleri?''
''Sakallı mehmet amcadan''
''Kaçtan veriyor sana tanesini?''
''İkiyüzelli';den''
''Peki sen ne kazanıyorsun mendil başına?''
''Ee!.. İkiyüzelliii''
''Ne yani hiç para almıyor mu Mehmet amcan senden?'' diye sordum şaşkınlıkla.
Biraz kızgın baktı yüzüme: ''Siz hep böylesiniz zaten, karşılıksız iyilikten anlamazsınız.''
''Niye ki?'' dedim, anlattı:
''Bir keresinde bir abla ağlıyordu, 'Abla mendil alır mısın? diye sordum, 'defol!...' diye bağırdı bana. Oysa, oysa vallahi satmayacaktım ben ona, gözyaşlarını silsin diye vermiştim mendili. Anlamadı... Ama ben yine de gizlice koydum çantasına.''
''Peki'' dedim, ''Ben bir yıllık mendil ihtiyacımı alsam senden, bir seferde, topluca yani olur mu?''
''Olmaz'' dedi kafasını iki yana sallayarak.''Olmaz!...O zaman benim bütün günlerimi satın alırsın. Satılık olanlar sadece mendiller abi. Günlerimi bırak, bana kalsın...''
4 notes
·
View notes
7. gün —162
Mehmet Akif Ersoy: Çok kişiden duydum. Diyorlar ki "Tam kişiye ulaşıyoruz. Bir çocuğa mesela. Bir ekip geliyor ve diyor ki sizin işiniz bitti, çekilin, onu biz çıkaracağız. Kameraları çağırıp çıkarıyorlar." Pek çok yerden duydum. Hatta buradakiler şu an alkışlıyor beni.
* *
Ahm*t Hakan’ın “Olumsuzluklar az aslında, sadece can sıkıcı oldukları için bize fazla geliyor. Olumlu taraflarımız daha fazla. Genel hava bu yönde, diğer söylenenler hava civa, aldırış etmeyin.” cümlelerinin geçtiği video kaydını hatırlıyorsunuz. Değilse dahi, bulması kolay. Bu konuşma üzerine insanların “alay ile karışık” isyanından bunalmış olacak ki, nal gibi ortada olan kayıtlara rağmen öyle bir şey söylemediğini ilan edip, tepki gösterenleri de “alçak, şerefsiz, rezil, kepaze, leş herif” olarak tanımladı ve tartışmaya yeni bir boyut kazandırmış oldu. Boyut dediğim, Ahm*t Hakan’ın şımarıklığı, genişliği, pişkinliği işte. Hangi rafa koyarsanız koyun.
* *
“Salt korkuyla herhangi bir devlet ayakta tutulamaz.”
“İnsanların çoğunluğu, multitudo, gerçekten böyle yaşıyorlar. Çünkü tümüyle pasif duyguların, pasif oldukları duyguların etkisindeler. Pasif duygu passion’dur, acı çekme demektir yani; üstelik de devlet sistemleri falan da bendelerinden bu pasif duyguları talep eden, bunları işlemeyi, üretmeyi, bunlara yönelmeyi tercih eden oluşumlardır. Spinoza’nın bütün siyaset felsefesi de bunun üzerinde kuruluyor. Pasif duygu nedir? Mesela korku. Spinoza biliyor ki salt korkuyla herhangi bir devlet ayakta tutulamaz. Neye başvurması gerekir devletin? Mesela güven duygusuna. Tebaasına güven vermesi gerekir. Ya da diyelim ki korkunun tersi olan ütopyalara, umut duygusuna hitap etmesi gerekir.”
Ulus Baker, Sanat ve Arzu Seminerlerinden 14 Mayıs tarihli konuşmasında, Spinoza’nın siyaset felsefesinden bahsederken değiniyor. Yüz atmış iki saat içerisinde olanlara bakınca, malum kişinin yüzündeki ifadeyi kaldırıp bir yere koyabiliyor musunuz şimdi?
* *
Felâketin yedinci gününde, AFAD’ın “henüz” kurabildiği deprem çadırlarının önünde “insanların acılarıyla dalga geçerek” video kaydı alan Tuğr*l Selmanoğlu adlı düşünce balonu, “Elbistan’da çok büyük su sıkıntısı var, çadır yok, bir tane bile çadır yok, ee, devlet yok yani burada” cümleleriyle gündem olmaya çalışmış. Bu ve bunun gibi müsveddelerin yakasını bırakmayacak —ilk 48 saatte soğuktan ölenlerin ahı.
* *
Meksika ekibinin arama-kurtarma köpeği Proteo, görevi başında can verdi.
* *
Erdoğan'ın doktorlar için söylediği "Giderlerse gitsinler" sözü üzerine: Ya gitselerdi?
* *
Şükriye Tutkun, Erdoğan’ı 6-7 gün boyunca beklemiş, beklemiş ağlar diye, ama nafile! Çareyi de, 18 Temmuz 2016 yılından kalma bir fotoğrafı kullanmakta bulmuş. Erol Olçok’un cenazesinde gözyaşlarını tutamayan Erdoğan’ın fotoğrafıyla şu sözler: “Ah be Reis! Sen ağlama! Bu zorlu imtihandan da elbirliğiyle güç birliğiyle, bir olarak bütün olarak çıkacağız inşaAllah! Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Amin.”
* *
Orhan Pamuk New York Times'a depremi yazdı: Halkın bu kadar öfkeli olduğunu daha önce hiç görmemiştim.
Dünyaya hoş geldin poğaçacı.
* *
“Abi ayaklarım yalındı, ayakkabı aldım, sahibi bir şey der mi (…)?”
* *
Ümit Özdağ’ın, muhteviyatı nefret ve hedef gösterme olan tweetleri düşmüyor ekranıma saatlerdir. Ben ne özür dileyeceğim, asıl siz falan filansınız demiş o kadar! Allah Allah.
Milleti hiç mi kirli bir tuzağa çekmek isteyen yok?
* *
Murat Kurum: İmar barışında hedefe ulaşıldı: Devletin kasasına 25 milyar 592 milyon TL girdi.
Merhaba diyoruz ölü teyzelerimize çocuklar
merhaba diyor o şiirlerimizin eşikleri*
* *
Recep Tayyip Erdoğan adlı bir siyasetçinin arşivden konuşmalarına rastlıyorum:
(Bingöl depremi sonrası)
“Buna ihmal denmez. İhalelerin şartlarına uyulmamıştır. Kontrolü iyi yapılmamıştır. Zemin etütleri iyi yapılmamıştır. Malzemeden çalınmıştır.” (2003)
|
“Deprem değil bina öldürür. Depremle yaşamayı öğrenmemiz ve buna göre tedbirler almamız gerekiyor.” (17 Ağustos 2013)
|
“Burası Tayyip Erdoğan’ın sarayı değil milletin sarayı. Millet burada ağırlanacak.” (3 Aralık 2014)
|
“Her fırsatta tekrarladığımız, deprem öldürmez bina öldürür gerçeğine uygun şekilde, 81 ilimizin tamamında riskli binaları belirliyor ve dönüşüme tabi tutuyoruz.” (26 Kasım 2021)
|
Geçmişteki acı tecrübelerin ışığında yaptığımız hazırlıklarla, hamdolsun artık hiçbir afette vatandaşlarımızın ’nerede bu devlet?’ diyen feryadını duymuyoruz. (12 Kasım 2022)
demek bir de devletin başında olsa, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmamız işten olmayacak. Parti falan kursa da oy versek.
* *
“Otizmliye sıra gelene kadaaaar”
* *
Gaziantep'in Nizip ilçesinde yıkılan bir binanın enkazında kalan Eylül Kılıç, AFAD, UMKE, 112 Acil Sağlık, Polis ve Jandarma ekipleri tarafından 146. saatte kurtarıldı haberine aileden yalanlama geldi: “AFAD o sırada mışıl mışıl uykusundaydı. UMKE hiç yoktu zaten. Eylül'ümü Suriyeli İşçi Halil kurtardı. Siz değil.”
Mehmet Akif Ersoy’u bir video ve başka birinci ağız desteklemiş oldu. İşte: “güvercinde bir ses ablamda bir ses orta çağda bir ses”
(bkz. bit.ly/mibauer) — (bkz. bit.ly/twciga10)
* *
Toroslar Pozantı Dinlenme Tesisleri’nin insanı duygulandıran ve sadece depremzedelerin faydalanabileceği indirimlerini gördünüz mü?
Tek kişilik serpme kahvaltı 130₺ yerine 100₺
Çorba ve pilav 40₺ değil, 30₺
Tost, 25? Ne ki, 20₺
Kebap servisi 110₺ olmaz, 100₺
Neredeyse bedava.
* *
Ali Murat İrat: Baya kilolu bir yardımsever vardı. Güney Amerika’ya maske falan götürmüştü. Nerede gören var mı?
* *
“Bunları babam aldı bana ölmeden önce. Babam öldü öldü. Nabzına baktık, hissetmedik hiçbir şey.”
* *
Süleyman Soylu: Allah korusun deprem oldu, enkazın altında kaldınız. Biz sizi nasıl bulacağız? AFAD mobil uygulaması yaptık; o sizin konumunuzu bulabiliyor. Sadece butona basmanız yeterli.
* *
Hayatını kaybedenlerin “numara ile” defnedilmesi. Anladınız mı? Bize kaldı —“ölümün arkasından konuşmak”.**
* *
Ümit Özdağ, AK Partili Aziz Babuşçu’yu kafes dövüşüne çağırdı haberi okumam yakındır. Değilse bile —düşünülsün.
* *
Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim
Burada sakal uzatıp
Taranmış saçlarıyla
(Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz) Hangi rejim için
(O kadar çabuk değişiyorlar ki)
Birinci katları yıkılmış evlere benzer yıkılıveririz
Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz
Vedha’lardan Birinde
Bütün Yort Savul’lar!
* ve ** (Ece Ayhan)
4 notes
·
View notes