Karanlığın Meramı
Çözümlenebilir olanın tükendiği yerde cerahati, cürmü ve çözümsüzlüğün başat ögesi olagelen ihtilaf hallerini birlikte görürüz. Dünyanın var ettiği yeni liberalizm yapısının sunduğu her şey apaçık bir fecaatler sarmalını bildirir. Hayatın hakikati tükenirken tüm o çözümsüzlük ekseni tek istikamet bildirilir. İhtilaf var edilirken cürüm öncelenir esasen. Cürüm öncelenir her zaman. Birbirinin peşi sıra duraksanmadan imal edilen kötülük hal ve eylemleriyle birlikte mavi kürenin dönüşümü hep tersi istikamette bina edilir. Yordam, anlam, paramparça edilir. Cürmün birbiri ardına var edilmesi güncelliğin de hep katran karası suretini imgeler. Bir ülkenin yenilendiği zikredilirken aslında hiç eskisinde uzakta kalmadığı, ayrışmadığı afaki kılınır mesela. Cerahat bütün denetim, gözetim ve tahakküm üçlüsünün tamamlayıcısı olurken bir çözümsüzlük girdabının da yol haritası çıkartılır. Bir asırdır benzeş, bir örnek, her dem aynı yaralarla, o yaraları kanatarak var ederek ilerleyen menzilin açmazları paldır küldür dikiliverir. Denklemler tarumar edilip, dengeler alt üst olunurken zorbalığın iktidarı bütün o çözümsüzlüğü başat kılan ihtilafları var eder. Bir biçimde yönünü, günce içindeki eylemselliğini oralardan devşirir. Tehdit, tahakküm, linç hallerinin doğrultusunda o ihtilaflar belirsiz bir karanlığa rehin ülkenin halini de imgeler.
Bu imgelem sadece Türkiye nam yerin sınırlarına özgü değildir. Bir asırdır sürdürülen, bir yerde var edildiği zikredilirken öte yandan tahrif olunan demokrasi imgesinin dışarılarda da nasıl talan edildiğini artık biliyoruz. Modern çağın, yeni liberalizmin çarklar dönsün de isterse insanlar paldır küldür ölmeye devam etsin hallerinin bir benzeri, gündelik hayatın ta merkezine odaklanmış zorba iktidar mefhumlarının düzeneklerinin devam edip, hayatı zehir ederken, kıyıda köşede insanların can çekişiyor, el aman feryatları duyulmasın istenir. Bütünüyle karanlık, ismi konulmamış bir savaşımın hüküm sürdüğü coğrafyanın gerçeklerinden birisi budur artık. Ukrayna’yı mahveden Rusya’nın, Gürcistan’dan bir parça tırtıklaması mesela gündem edilmez. Yok ettiği kentlerin üstünde hak tanziminden başkaca yönelimini tastamam Türklük imgesini diriltmek olarak kullanan Türkiye Devleti gibi onlar da boş bulunan anları kolaçan ederek, Sovyetler sonrasındaki düzende harap viran demokrasileri alenen talan etmeye devam eder. Biat kültürünü son raddede daimi kılabilmek için. Teslimiyet için. Daha geçtiğimiz günlerde silahlı kuvvetler denen yapıyı ifşa ettiği, Bakür Kürdistan’ından Rojava’ya kadar savaş suçlarına imza attığını deklare ettiği için bir muhalif vekil Türkiye’de hedef kılınır. O vekilin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen hukuksuzluğu sürgit devama teşne olanların önüne yem atıldığı yerde cürümler halen Afrin, Qamişlo, El Bab ve sair yerlerde Kuzey Suriye, Kuzey Irak sahanlıklarında devam olunandır. Cürmün yok edicilik hallerinin kıyısında bir demokrasi, eşitlik, adalet mefhumu değil topyekun yok etme, tehcir, kırım ve kıtal hallerinin ufkunda bir dünya imgesi yeniden biçimlendirilir. Oysa zaman ne 1900’lerin başıdır, ne de 1940!
Dönüyoruz çok daha yakın zamanların büyük yıkımlarına sahne olan bir başka menzile. Ermeniler için Artsakh, Nagorno Karabakh, Lernayin Ğarapağh, Türkler için Dağlık Karabağ olarak anılan yerde sahnelenen Azerbaycan devletinin sunduğu yok etme hali, sistematik tehcirine. Sovyet Rusya’nın dağılmasına kadar kör topal yürütülen, bir halde, bir biçimde devamlılığı sağlama alınan Ermeni, Azeri birlikte yaşama pratiğinin handiyse Sumgayit / Xocalı pogrom ve kıyımlarının karşılıklı yok etme sistematiğine dönüştüğü bir zeminde Ermeni ya kalacak ya da tükenecek olduğu 90’lardaki savaşa kadar sürdürülmüş ve Artsakh’a dönüşmüş olagelen var olma mücadelesi handiyse tükenir. 2020 yılında var edilmiş olagelen Türkiye, İsrail ve Pakistan destekli, Rusya’nın da göz yumduğu bir savaş ile o yaşam pratiği çürümeye terk edilir. Geçtiğimiz dokuz aylık süreçte de 120 bin insanı önce muhtaç, sonra da aç koyarak, tabi olandan alıkoyup müşterek bir yaşama ulaşmasını ihtimal dışına taşıyarak bir nihai vuruş gerçekleştirilir.
Pan-Türkist emeller doğrultusunda dünya Türk olsun laf kalabalığı zikredilirken beş bine yakın Azeri hayatından olup onu en az ikiye katlayan bir Ermeni’nin yok edildiği, hayatının çalındığı bir zeminde Artsakh’ın ol tükenişi var edilse ne olur, var edilmemiş olsa ne. İnsanlık toptan zayi edilirken. Salyalar saçarak, oturduğu koltuklarından deri yüzen ermeni, kafa kesen ermeni, cana ve mala kasteden ermeni, hain ve kötü ermeni gibi bir dolu hedefe alma, tehdit ve yaftalama cümleciği kullanılırken 19 – 20 Eylül’de bir gün sürdürülen o nihai yıkım sonrasına geriye ne kalıyor sahiden düşünüyor musunuz? İhtilafları sürekli kendi bekaları için bir yön belirleyici, düşmanlığı mutlak zorbalıklarını sürdürebilmek için duraksamadan kaşıya duran, körlemesine bir nefreti köpürtüp, insan değillerdi, hayvandan aşağı yaratıklar diyerek sınırın bu tarafında hepsi hepsi 45 bin civarındaki Ermeni’yi de gözden çıkartan bir yavaş medya ordusu, propagandası da mevzubahis iken çözümsüzlüğün bir çözülmeyi beraberinde getirdiğini görürüz. Artsakh bilinen en az bin beş yüz yıllık bir var olma hali, yaşam veren sahanın yok edilmesi, el değiştirmesi bütün o hakikati, Ermeniliğini de yok edebilecek midir? Bir toprak parçasının mülkiyeti değil, birlikteliği ile imecesi ile ev olma halinin yıkımından sahiden bir hayata varılabilecek midir, varılır mı? Düşünen kaldı mı?
Eşit haklar denilip, Karabağ Ermenisi yaşamaya devam edebilir buyrulurken sadece savaş ve yıkıma itiraz haklarını kullananlara var edilmiş gözaltı / geçici tutsaklık halleri de mi bir şeyleri izah ettirmeye kafi gelmez. “İnsan hakları aktivisti Rüfat Safarov BBC'ye “ Azerbaycan hükumetinin muhaliflere karşı zulmünün kendisine zarar verdiğini söyledi ”.
“Şu anda, tüm dünyanın dikkati Kafkasya'da, meselemiz dünyanın bir numaralı siyasi merkezi olan BM'de tartışılıyor. Ülke içindeki insan hakları ve özgürlükleri konusunda herhangi bir reform yapmak yerine, ülke çapında muhalif insanlara zulmetmeye başladık. Kuşkusuz işgal altındaki topraklarımız kurtarılmalı ve egemenliğimiz yeniden kazanılmalıdır! Bir devlet olarak Ermeni toplumuna hakkınız ve hukukunuzun korunacağına ve Azerbaycan toplumuna yeniden entegre olacağınıza söz veriyoruz. Bu kadar hassas bir anda, bunca söz verilirken bu tutuklamalar, zulümler ve bazen psikolojik baskı ile birbiriyle çelişir diye bildirir Safarov ve bunun saçma ” olduğunu söyler.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Ermenistan ile Azerbaycan arasında kalan, resmi olarak Azerbaycan toprağı kabul edilen ancak 30 yıldan fazladır fiili olarak bölgedeki Ermeniler tarafından yönetilen Dağlık Karabağ’daki Ermeni 120 bin kişinin Ermenistan’a gideceği açıklandı.
Azerbaycan’ın son saldırılarının ardından bölgedeki Ermeni yönetiminin silah bırakmayı kabul etmesi ardından bölgenin tamamen Azerbaycan’ın kontrolüne geçmesi için görüşmeler başlatılmıştı.
"Halk Kalmak İstemiyor"
Dağlık Karabağ’daki fiili yönetimin lideri Samvel Şahramanyan’ın danışmanı David Babayan, Reuters’a yaptığı açıklamada, bölgedeki Ermenilerin tamamının Ermenistan’a geçeceğini söyledi.
Babayan, Dağlık Karabağlı Ermenilerin, Azerbaycan’ın hakimiyeti altında yaşamak istemediğini ve olası bir etnik temizlikten çekindiğini belirtti. Babayan, “Halkımız, Azerbaycan’ın parçası olmak istemiyor. Yüzde 99,9’u tarihi topraklarımızdan ayrılmayı tercih ediyor” dedi.
DW Türkçe’nin haberine göre, Babayan, Karabağlı Ermenilerin bölgeden ne zaman ayrılacağının henüz belli olmadığını söyledi.
Ermenilerin, bölgeyle Ermenistan’ı bağlayan Laçin Koridoru’nu kullanarak Dağlık Karabağ’dan çıkması planlanıyor.
Babayan, Dağlık Karabağ’daki Ermeni güçlerin silahlarını bırakma sürecinin de sürdüğünü söyledi.
Azerbaycan, Dağlık Karabağ’da geçtiğimiz salı günü “terörle mücadele” adı altında saldırı başlatmış, yaklaşık 24 saat sonra Rusya’nın ara buluculuğunda varılan ateşkesin ardından görüşmeler başlatılmıştı.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ’dan ayrılması beklenen Ermenileri kabul etmeye hazır olduklarını yinelemişti. Paşinyan, ulusa sesleniş konuşmasında, Dağlık Karabağ’a insani yardım ulaşmaya başladığını ancak bölgedeki Ermenilerin hâlen “etnik temizlik tehlikesiyle” karşı karşıya olduğunu söylemişti.
BM’ye Çağrı
Bu arada New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) oturumunda konuşan Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ise uluslararası toplumu Azerbaycan’ın Karabağ operasyonuna sessiz kalmakla suçladı. Mirzoyan, Dağlık Karabağ’daki güvenlik durumu ve insan haklarının izlenebilmesi için bölgeye bir BM misyonu gönderilmesi çağrısında bulundu.
Bölgede yaşanan "ciddi anlamda kahredici gelişmelerin, sadece açıklamalar ve genel çağrılarla bu sorunun üzerine gidilemeyeceğini gösterdiğini" ifade eden Ermenistan Dışişleri Bakanı, “Uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler insanları kurtarmaya gelme konusunda başarısız oldu” dedi.”
İhtilafları patolojik bir yıkıma dönüştüren, otuz iki yıllık bir derin ayrıştırma halini açık bir biçimde yok etmeyle bağdaşık kılarak güncellemeye çalışan Azeri devletinin başında yer alan zatı Aliyev’in onca hesaplı kitaplı açıklamasına rağmen bir etnik kırım ihtimali karşısında Ermeni’ye kalan yeniden yollara düşmek olur. İki uzun savaş, handiyse son üç yılın tamamında aralıksız kılınmış olan psikolojik harp ve ötesindeki açlıkla terbiye etme, bunu yapabildiğini zanneden bir zorbanın sahiden bir arada yaşamı savunmayacak olduğu gerçekliği karşımıza çıkar. Bir yandan da Azerbaycan kaynaklı telegram gruplarında yer alan tehdit, hakaret ve tecavüzden katledelim ermeniyi çağrılarına varan bir dizi sistemli dehşet sebebi ayrımcılık hallerinin var edilmesi çabası karşısında gitmek dışında her ne kalmıştır ki, bir başına bırakılan bir halka! Sahiden sorgular mıydınız? 27 Eylül Çarşamba yerel saatle (Yerevan) 19.00 itibarıyla Dağlık Karabağ'dan 53.529 kişi Ermenistan'a giriş yaptı. sahiden anlar mıydınız dert topraktan olmak değil evinden ilelebet uzak kalmaya mahkumiyeti, sahiden?
Bütünüyle bir insani facia / biz Ermeniler için çart, ağhet var edilirken en son geçtiğimiz Pazartesi günü canhıraş bir biçimde Ermenistan’a göçebilmek için biraz da olsa benzin almak isteyen insanların bulunduğu bir yakıt tankı infilak eder. Öylece sokağın orta yeri bir can pazarına dönüşür. İmdat çığlıklarına kahkahalarla, gebersinler artık ya hu diye yaza duranlarla bir tepkime çıkagelir. Düpedüz bir yıkımın kıyısına terk edilirken nefesin kesildiği, günün simsiyah kılındığı bir zeminde olmakta olana kayıtsızlık medyanın kepazelik dozu yüksek yalan propagandası, Azerilerin de aralıksız nefret siyasetiyle bir ve beraberce, Rusya, İsrail ve Pakistan ve illa ki her masada cellatlığa oynayan Türkiye’nin olur vermesiyle bir kere daha vuku bulur. Gidenlerin akıbetinin meçhul hali de düşünülesi bir mesel olurken üstelik, daha cendereden çıkamadan hayatlar derdest edilir. Azadlıq Radyosundan aktaralım: “Caucasus Edition dergisinden Lala Tarçınova geçici tahliyenin “ sürekli ” olabileceği konusunda uyarır: “Ermeniler olmadan Karabağ'ı görmek istemiyorum, Azerbaycanlılar olmadan Karabağ'ı görmek istemediğim kadar. Bu yüzden tahliye benim için büyük bir gizem. İnsanlar geri dönebilecek mi? Bu çok zor bir durum. Ancak kısa vadede bu insanlar için bir alternatif var mı?” Bütünüyle 1915 kendisini yine yeniden var ederken, Xocalı’dan Sumgayit’e bir kırım sürekliliği, daha yepyeni olan o ikinci savaşın yaraları ortadayken, on binin üstünde can kaybı dönem içinde, sadece bir günde yüzlerce Ermeni ve Azeri’nin canı hiçe sayılırken kısa vadede bir barış ihtimali söz konusu mudur? Çok dilli, çok kültürlü, çok fazlasını barındırabilecek bir sahnenin yeniden simsiyah kılınmasının, kötülüğün yüceltilmesinin, bir gıdım benzin için beklerken havaya uçan insanlarla alay edenlerin varlığı, yıkımın zafer nidalarıyla karşılandığı bir zeminde ne edecektir ki Ermeni!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: An Armenian Cross Overlooking The Town Of Goris, A Resort Town Near The Border Now At The Centre Of An Exodus Of People. Photograph: Christopher Cherry / The Guardian
0 notes
Bi wêne û dîmen; ziyanên ku gihiştine kargeha gazê ya Siwêdiyê
Bi wêne û dîmen; ziyanên ku gihiştine kargeha gazê ya Siwêdiyê
Çarşemê 23’ê Mijdarê dewleta Tirk a dagirker navenda gazê ya gundê Siwêdiyê yê gundewarê Dêrikê yê kantona Qamişlo bombebaran kir. Di encamê de ji 3 turbînên gazê 2 û ji 6 turbînên petrolê 5, ji xizmetê derketin. Her du turbînên mayî jî zirar dîtin û bi vî awayî kehrebe ji navenda navçeyên Koçerat, Dêrik, Girkê Legê, Çilaxa, Tirbespiyê, Qamişlo û bi sedan gundên van bajar û navçeyan qut bû.
View On WordPress
0 notes