Tumgik
#sükutu hayal
ugurgundogan · 1 year
Video
youtube
Merve Uynık - Aşk Laftan Anlamaz ki,Çat Kapı,Sükutu Hayal (Canlı Potpori)(Osnv)'23 S.===XXX...
0 notes
ehilal · 7 years
Text
Bataklık
Bir bataklığın içindesin. Ben de ardın sıra geliyorum. Yolumu adımlarından seçiyorum. Ah ne büyük hata, bugüne kadar kendi yoluna her daim yalnız baş koymuş ben adımlarını takip ediyorum. Elimi tutuyorsun. Sanıyorum ki hiç bırakmazsın. Bataklığın ortasında bir çiçek gibi açacağız, yüzümüze bakmayanlara güzel bir çiçek olduğumuzu göstermek için uğraşmayacağız, koparmak isteyenlere kafa tutacağız. Bu fikirlerdeyken elimi bırakıyorsun. İlkinde şaşalıyorum, çok ağlıyorum, batıyorum, çıkıyorum, debeleniyorum. Kimselere kafa tutamadığını görüyorum. İki yol çıkıyor önüne biri ben sakin, kimsesiz, hayal gibi ama huzur var mutlu olabildiğini görüyorum yanımda. Bir diğeri düzen, intizam, standart bir yaşam hali. Düşünürsün sanıyorum, düşünmeden koşarak gidiyorsun. Orada mutlusun sanıyorum. Değilsin, sonra anlıyorum. 
Ummadığım başka bir anda yine tutuyorsun elimi. Ne zaman gelsen senin için hazır bulunan bir insan en kolayı olmalı şu hayatta. Durup soluklanıyor, gülümseyip düzeni kenara koyuyorsun. İşin kötüsü ikimizde düzene baş kaldıramayacağını biliyoruz artık. Ama ben bataklığın ortasında terk edilmekten korkmuyorum. Karanlığa alıştım sanıyorum, bir daha o kadar yaralanmam. Yaralamaktan korktuğunu söylüyorsun, sarılıyorsun, “mutlu günleri bir yerinden yakalayacağız el değmemiş bir çiçek olamasak sonsuza kadar bir hayalimiz olmasa dahi” diyorum. Yine bir yol ayrımı, gitme bile demiyorum sana. Gideceksin biliyorum. Sadece giderken yanımda olduğunu hissettir, beni bil, gör, düşün, bir dakika olsun bencilliğinin köpeği olmadan yüzüme bak istiyorum. Özür dile istiyorum dirayetli, metanetli, dimdik ve güçlü bir insan olamadığın için, beni sever gibi yaptığın, her defasında sayısız kere kandırdığın için. Haklı olduğum tek konu evet canım eskisi kadar yanmıyor. İnancım soluyor mu dersen, büyük konuşmak insanın başını eğer çıkarmıyorum sesimi. Bildiğim bir şey varsa o bataklıktan çıkıp üstümü başımı temizlemek istiyorum şimdi, deniyorum. Sen “ne şiş yansın ne kebap” derken ben aldığım tüm riskler ve göze aldığım tüm zorluklarla birlikte gidiyorum. İkimizin olduğu, hayalinle dolu bir geleceğe değil, Senin adının sanının okunmadığı, yok olduğun bir yere. Mutlu olacağım inan! Bu defa giden sen olsan da bataklığın ortasında tek başıma kalan ben değilim. Acı çekecek bir kalbin yok biliyorum, umarım yaşadıklarımın aynısı boynuna ızdırap olur. 
11 notes · View notes
meftun-3535 · 4 years
Text
Arada makyajsız fotunuzu paylaşın😉
Makyajsız halinizi görünce
Sükutu hayal içinde kalanları var yazıktır 😜😂
80 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 4 years
Text
yaz için şimdilik notlar.
hayatta kaldık. basbaya, öyle pek çaba göstermeden, bu yüzden ustalıkla, ya da şans eseri. ve de tesadüfen. hayatta kaldık, ki,  sanırım bu yaz için diğer her şey, bu hayatta kalma durumunun ancak dipnotu olacak önemde.
hayatta kalmış olduğum bu zamanı -gündelik hayat!- gökyüzüne bakarak geçirdim.
nihayet bir teleskobun öncülü olarak edindiğim 10x50 bir dürbün:
daha önce çıplak gözle görmemiş olduğum (not al, göz’ün çıplaklığı hakkında düşünceler düşünülecek, rüyalar görülecek - sonra unutulacak)
ya da görüp de tanımamış olduğum şu gök cisimlerini bir bir, bizzat, gördüm ve zihnime not ettim (ilk kez 2020 yılının yaz ayında görüldüler, font:  galile italiği): venüs! satürn! jupiter! jupiter’in galile uyduları: io, europa, ganymede, callisto! mars! ay’ın kraterleri! aldebaran yıldızı! (kendisi venüs’ün yamacına sığınmıştı.)
sabahları güneş doğmadan da uzun uzun şunu aradım: neowise kuyrukluyıldızı. kuyruklu yıldız: sükütu hayal. sükutu hayal kuyrukluyıldızı. eğer, ismini değiştirebilseydim.
*
(gökyüzüne bakmadığım zamanlar ya ne yaptım, elbette “bulgakov okumak!”. 
akşamüstleri bulgakov’la aynı masada oturdum -şaşırmayınız-. ve hatta gözünüzde canlandırabilin diye: bulgakov, sağ elimin eksik serçe parmağını soruyor. sizinle arkadaş olmak için diyorum, sizinle akşamüstleri karşılıklı bira içmek için ve hatta belki yeterince sarhoş olduğumuzda şu canımıza okuyan aşklardan bahsedebilmek için, sağ elimin serçe parmağını feda ederim demiştim, 2020 yılının yazıydı, bakın, şimdi buradayız... lütfen, serçe parmağa takılmayınız.)
44 notes · View notes
filmsecimi · 4 years
Text
İki Gözüm Ahmet
Tumblr media
Doğrusu, onları da çok üst düzey filmler olarak görmesem de yine de Naim, Müslüm gibi biyografik filmleri az çok kayda değer bulduğumdan, Ahmet İki Gözüm filmini de, pek araştırmadan, nasıl olsa yakaladığı furyayı devam ettiren aynı yapımcının yeni işidir diye izledim. Ancak maalesef tam bir sükutu hayal oldu. Bu nedenle çok enine boyuna yazmayacağım: Olmamış
Belli ki Ahmet Kaya'nın hatırasını yadetmek istemişler ama keşke biraz daha emek verseymisler, biraz daha işten anlayan bir ekiple calişsaymislar vs. Yani belli bir hayat hikayesini bile, nasıl becermişlerse, kopuk kopuk, yer yer "ne alaka şimdi", "buraya nerden geldik" dedirte dedirte anlatmışlar.
Hasılı Ahmet Kaya'nın hayat hikayesine dair bi kaç ayrıntıdan ve yarım yamalak bi kaç sinematografik ögeden başka birşey kalmadan bitiyor koca film. Bir de meslekten bir sinemacı olmam hasebiyle, Gani Şavata filmi izlemedim demem artik. Sizin izlemenize bence gerek yok. Ahmet Kaya seveniyseniz türküleriyle şarkılarıyla yetineceksiniz artık.
Fatih Özdemir
4 notes · View notes
romkadehi · 5 years
Text
O belde bakir hayal bölgelerinde durur; mavi bir akşam daima üstünde dinlenir, eteklerinde deniz ruhlara bir uyku sessizliği döker. Kadınlar orda güzel, ince, saf, geceye bağlıdır, hepsinin gözlerinde senin hüznün var, hepsi kız kardeş yahut sevgilidir; dudaklarındaki ağlayışlı öpüşler, yahut, o gözlerindeki mavi soru sükutu gönülde acıları uyutmasını bilir. Onların ruhu kızgın akşamdan kesif menekşelerdir ki durmadan sükün ve sessizliği arar.
2 notes · View notes
silenceofthegod · 5 years
Note
Sükutu hayal - nev
Teşekkür ederim, dinliyorum şimdi ^^
1 note · View note
nurca · 3 years
Text
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat.
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım,
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları,
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.
Hasretin alev alev içime bir an düştü,
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü,
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde,
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü.
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin,
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla,
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin,
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla,
Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak,
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak.
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım,
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım.
Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü,
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü,
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe,
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü.
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden,
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına,
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden,
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına,
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin,
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin.
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım,
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım.
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü,
Göğsümüzden umutlar bican düştü,
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin,
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü.
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan,
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar,
Mutluluk nağmeleri işitirler Hıradan,
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar,
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri,
Paramparça, ateşler şahının hayalleri.
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım,
O mücella çehreni izleseydim ebedi,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım.
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü,
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü,
Katil sinekler deldi hicabın perdesini,
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü.
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında,
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin,
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında,
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin,
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü,
On asırlık ocağın savururdum külünü.
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım,
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak,
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım.
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü,
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü,
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara,
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü.
Badiye yaylasında koklasaydım izini,
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar,
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini,
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar.
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya,
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya.
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım,
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu,
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım.
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü,
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü,
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi,
Hakların temeline sanki bir volkan düştü.
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri,
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir,
Erdemin, bereketin doldurur haneleri,
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir,
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların,
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların.
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım,
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler,
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım.
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü,
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü,
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer,
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü.
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini,
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir,
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini,
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir,
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından,
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından.
Madeni arzuların ardında seyre daldım,
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini,
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım.
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü,
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü,
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali,
Hazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü.
Ay gibisin, güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir, mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin.
Yağmur, bir gün elini ellerimde bulsaydım,
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş te ben olsaydım.
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü,
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü,
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan,
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü.
Islaklığı sanadır ahımın, efganımın,
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler,
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın,
Nazarın ok misali karanlıkları deler.
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin,
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin.
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım,
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar,
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım.
Yağmur, ayrılığıma seninle derman düştü,
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü,
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün,
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü.
Nefesinle yeniden çizilecek desenler,
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek,
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler,
Anneler çocuklara hep seni içirecek,
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin,
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin.
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım,
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın,
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü,
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü,
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın,
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü.
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım,
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım,
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım,
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım,
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım,
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım,
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım,
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım,
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın,
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
1 note · View note
memurilkhaber · 4 years
Text
4/B'li sözleşmeli personel yine sükutu hayale uğratılmıştır!
4/B’li sözleşmeli personel yine sükutu hayale uğratılmıştır!
Bu karara göre Türkiye Kamu-Sen olarak sözleşmeli çalışanlar adına taleplerimiz aracında olan 4/B’li (sözleşmeli) kamu personelinin, 2020 yılındakiler dahil kullanamadıkları yıllık izinlerini bir sonraki yıl da kullanabilecektir.  Buradan bakıldığında Cumhurbaşkanlığının yayımladığı karar doğru ve memnun edici olmakla beraber beklentilerin uzağında bir karar olmuştur. KADRO,ÜNVAN ve EMEKLİLİK…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fecrimazi · 7 years
Text
Ben sükuta göçmüşüm, sükut benim oylağım. Ben hayale göçmüşüm, Hayal- arzularımı hakikata götüren Elimdeki bayrağım. Hayal gökte kanadım. Yerde çapan Kırat’ım, Denizdeyse yelkenim. Sükut- mabedim benim! Bıkmışım bu dünyanın hayli küylü sesinden Sanırım kurtarmışım yerin cazibesinden. Yerde her şey ölçülür, her şeyin bir haddi var. Yerde deryaların da öz cezri var, meddi var. Yerin kanunlarına baş eğmeyen hayalim Benim sonsuz aşkımı sonsuzluğa taşıyor. Sükutumla kol kola orda rahat yaşıyor Bu hayatın şartı yok. Varla yokun dünyada benim için farkı yok.
Kavuştuğum sükutu ama işitirim ben İşittiğim bu sükut daha güçlü seslenir Dünyanın ses küyünden. Belki benim içimde çarpışan fikirlerin Gür sesidir bu sükut. Arzumun karşıdaki engellere vurduğu Darbesidir bu sükut. Hayal, sükut, muhabbet- şeref yolum, şan yolum Allah’ın dergâhına beni götüren yolum. Sükutu anlamayan ebedi gaflettedir. Bir çerçeve içinde hangiyse bir haddedir. Sükutun feryadını işitenler, duyanlar Sonsuz ibadettedir.
3 notes · View notes
demlikhane · 7 years
Text
YAĞMUR
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat.
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım, Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları, Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.
Hasretin alev alev içime bir an düştü, Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü, Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde, Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü.
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin, Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla, Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin, Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla, Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak, Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak.
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım, Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı, Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım.
Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü, Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü, Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe, Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü.
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden, Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına, Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden, Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına, Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin, Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin.
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım, Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide, Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım.
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü, Göğsümüzden umutlar bican düştü, Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin, En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü.
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan, Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar, Mutluluk nağmeleri işitirler Hıradan, Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar, Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri, Paramparça, ateşler şahının hayalleri.
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım, O mücella çehreni izleseydim ebedi, Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım.
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü, Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü, Katil sinekler deldi hicabın perdesini, İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü.
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında, Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin, Ebedi aşka giden esrarlı yollarında, Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin, Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü, On asırlık ocağın savururdum külünü.
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım, Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak, Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım.
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü, Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü, Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara, Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü.
Badiye yaylasında koklasaydım izini, Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar, Seninle yıkasaydım acılar dehlizini, Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar. Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya, Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya.
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım, Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu, Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım.
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü, Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü, Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi, Hakların temeline sanki bir volkan düştü.
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri, Ahuların içinde sevdan akkor gibidir, Erdemin, bereketin doldurur haneleri, Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir, Şemsiyesi altında yürürsün bulutların, Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların.
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım, Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler, Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım.
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü, İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü, Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer, Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü.
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini, Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir, Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini, Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir, Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından, Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından.
Madeni arzuların ardında seyre daldım, Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini, Senin için görülen bir düş de ben olsaydım.
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü, Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü, Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali, Hazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü.
Ay gibisin, güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir, mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin.
Yağmur, bir gün elini ellerimde bulsaydım, Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş te ben olsaydım.
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü, Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü, İniltiler geliyor doğudan ve batıdan, Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü.
Islaklığı sanadır ahımın, efganımın, İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler, Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın, Nazarın ok misali karanlıkları deler. Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin, Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin.
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım, Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar, Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım.
Yağmur, ayrılığıma seninle derman düştü, Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü, Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün, Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü.
Nefesinle yeniden çizilecek desenler, Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek, Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler, Anneler çocuklara hep seni içirecek, Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin, Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin.
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım, Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü, Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü, Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın, İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü.
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım, Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım, Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım, Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım, Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım, Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım, Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım, Senin için görülen bir düş de ben olsaydım, Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım, Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım, Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım, Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
1 note · View note
ehilal · 7 years
Text
Ansızın
Silmeyi ihmal ettiğim ( ya da ihmal etmek istediğim) tüm mesajlar, mailler, fotoğraflar, hatıralar.. Gün gelecek en mutlu anımda boğazımda düğümlenen bir yumruya, hiç ummadığım anda gözümdeki bir damla yaşa dönüşecek. Ben kendi belamı kendi ellerimle hazırlayan bir insanım çünkü. Bir yandan yüzlerce kez aynı maili okumak isterken bir yandan her okuduğumda kendimi salak gibi hissetmekle içimin acıması arasındaki git gelden kurtulamıyorum. 
Çünkü eminim(!) ki sen:  
O kısa 2 gecenin hissini hiçbir gecede yaşamadın.
Benimle olan konuşmalarından aldığın zevki hiçbir konuşmadan almadın
Benimle tüm imkansızlıklar içinde görüşmenin tek sebebi beni çok sevdiğindir.
Ve benle tanışana kadar...
Her neyse. Tüm bunların yalan olmasına mı, hepsine bir bir inanmama mı üzüleyim, yoksa hala bunlarla karşılaştığımda içimden kopan bir parça olduğu için kendime mi kızayım bilemiyorum. 
İnsanlar yalancı, insanlar “canım o an öyle istedi.” Ben bir lafı etmeden önce ardında duracağım emin olana kadar kırk defa düşünüp de söylerken, insanlar fütursuzca laflar savuruyor. Ama bilmelisiniz ki, herkesin bir kalbi ve dayanma gücü var. Bence yapmayın. Defolup gideceksiniz lütfen büyük laflar etmeden sağ taraftan alalım sizleri, sessiz sedasız. 
Not: Sayılır sövülür de hiç mi sevmedin allahsız diyerek gün noktalanır.
2 notes · View notes
muhammetcuce · 5 years
Photo
Tumblr media
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur  Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından  Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur  Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından  Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat  En müstesna doğuşa hamiledir kainat. Yıllardır bozbulanık suları yudumladım,  Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları, Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım. Hasretin alev alev içime bir an düştü,  Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü,  Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde,  Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü. İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin,  Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla,  Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin,  Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla,  Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak,  Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak. Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım,  Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı,  Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım. Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü,  Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü,  Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe,  Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü. Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden,  Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına,  Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden,  Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına,  Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin,  Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin. Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım,  Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide,  Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım. Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü,  Göğsümüzden umutlar bican düştü,  Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin,  En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü. Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan,  Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar,  Mutluluk nağmeleri işitirler Hıradan,  Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar,  Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri,  Paramparça, ateşler şahının hayalleri. #yağmur #rain #doğal #natural #doğa #istanbul #türkiye (Istanbul Province) https://www.instagram.com/p/Bx3FzJanZ6W/?igshid=1q5rtszbd098d
0 notes
hildeiazam · 7 years
Quote
Yaradan'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat. Yıllardır bozbulanık suları yudumladım, Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları, Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım. Hasretin alev alev içime bir an düştü, Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü, Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde, Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü. İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin, Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla, Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin, Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla, Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak, Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak. Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım, Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı, Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım. Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü, Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü, Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe, Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü. Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden, Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına, Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden, Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına, Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin, Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin. Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım, Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide, Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım. Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü, Göğsümüzden umutlar bican düştü, Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin, En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü. Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan, Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar, Mutluluk nağmeleri işitirler Hıradan, Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar, Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri, Paramparça, ateşler şahının hayalleri. Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım, O mücella çehreni izleseydim ebedi, Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım. Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü, Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü, Katil sinekler deldi hicabın perdesini, İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü. Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında, Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin, Ebedi aşka giden esrarlı yollarında, Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin, Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü, On asırlık ocağın savururdum külünü. Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım, Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak, Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım. Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü, Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü, Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara, Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü. Badiye yaylasında koklasaydım izini, Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar, Seninle yıkasaydım acılar dehlizini, Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar. Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya, Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya. Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım, Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu, Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım. Haritanın en beyaz noktasına kan düştü, Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü, Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi, Hakların temeline sanki bir volkan düştü. Firakınla kavrulur çölde kum taneleri, Ahuların içinde sevdan akkor gibidir, Erdemin, bereketin doldurur haneleri, Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir, Şemsiyesi altında yürürsün bulutların, Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların. Devlerin esrarını aynalara sorsaydım, Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler, Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım. Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü, İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü, Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer, Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü. Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini, Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir, Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini, Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir, Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından, Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından. Madeni arzuların ardında seyre daldım, Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini, Senin için görülen bir düş de ben olsaydım. Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü, Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü, Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali, Hazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü. Ay gibisin, güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir, mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin. Yağmur, bir gün elini ellerimde bulsaydım, Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş te ben olsaydım. Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü, Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü, İniltiler geliyor doğudan ve batıdan, Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü. Islaklığı sanadır ahımın, efganımın, İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler, Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın, Nazarın ok misali karanlıkları deler. Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin, Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin. Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım, Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar, Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım. Yağmur, ayrılığıma seninle derman düştü, Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü, Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün, Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü. Nefesinle yeniden çizilecek desenler, Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek, Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler, Anneler çocuklara hep seni içirecek, Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin, Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin. Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım, Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım. Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü, Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü, Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın, İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü. Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım, Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım, Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım, Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım, Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım, Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım, Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım, Senin için görülen bir düş de ben olsaydım, Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım, Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım, Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım, Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
Nurullah Genç
13 notes · View notes
mtralyz · 6 years
Text
0 notes
Text
Çocuk - Murat İnce
Çocuk – Murat İnce
Sükûtun çığlık olduğu geceler vardı eskiden Ansızın gelen sürprizler vardı eskiden Oysaki bugün bi yığın çözüm bekleyen sorulara susup sükutu hayaller var Nerde bir çocuk görsem köşe başında bekleyen Öyle ağlamaklı öyle sessiz Ve gözyaşlarını kol yenine silen çocukluğum dikilir karşıma Çocukluğum siyah bir perde gibi iner gözlerime Çocukluğum dikilir karşıma Herhangi bi yerde herhangi bir şekilde Öylesine…
View On WordPress
0 notes