Tumgik
#sinan ve ışık
tripuck · 8 days
Link
0 notes
pazaryerigundem · 9 days
Text
Mimar adayları Nilüfer’de gerçekleştirilen uygulamaları inceledi
https://pazaryerigundem.com/haber/172845/mimar-adaylari-niluferde-gerceklestirilen-uygulamalari-inceledi/
Mimar adayları Nilüfer’de gerçekleştirilen uygulamaları inceledi
Tumblr media
Bursa Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri, Şehircilik ve Kent Planlama dersini Nilüfer Belediyesi’nde işledi. Geleceğin mimarları, Nilüfer Belediyesi’ndeki şehir planlama ve imar uygulamalarını, yetkin isimlerden detaylı olarak öğrendi.
BURSA (İGFA) – İnsan odaklı çalışmaları, planlı kent uygulamalarıyla Türkiye’de birçok kuruma örnek olan Nilüfer Belediyesi, üniversite öğrencilerin geleceğine de ışık tutuyor. Nilüfer Belediyesi’ni ziyaret eden çeşitli üniversitelerden öğrenciler, uygulamaları yerinde inceleme fırsatı buluyor. Bursa Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri de, “Şehir ve Kent Planlama” dersinin bir konusunu Nilüfer Belediyesi’nde işledi. İnşaat yüksek mühendisi olan Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Demiröz, Nilüfer Belediyesi Plan ve Proje Müdürü ve harita mühendisi Sinan Sarıbal, İmar ve Şehircilik Müdürü mimar Buket İnceoğlu, Nilüfer Belediyesi personeli şehir plancısı Onur Acar, öğrencilere bilgi, deneyim ve tecrübelerini aktardı.
Tumblr media
Nilüfer’deki şehir planlama ve imar uygulamaları, arazi-arsa düzenleme çalışmaları ile inşaat ruhsat süreçleri hakkında bilinçlenen öğrenciler, merak ettiği sorulara da yanıt buldu. Öğrencilere, Nilüfer’deki uygulamaları içeren sunumun yapıldığı buluşmada, Bursa ve Türkiye’deki imar durumlarıyla ilgili paylaşımlarda da bulunuldu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
cityscapism · 2 months
Text
Ankara Pulp: Bir Karton Kutu Macerası
Ankara'ya, Ankara'da büyüyüp de yaşlanmaya dair bir pulp roman tefrikası. Sinan Tankut Gülhan'da. 20 kısım tekmili ileride: bölüm 1: Bir Karton Kutu Macerası
Kirli camdan süzülen kurşuni ışık, daracık dairenin havasını hasta bir sarıya boyadı. Metropolün bu köhne köşesinde, umutsuzluk ve yalnızlıkla dolu bir apartman dairesi, günün ilk ışıklarını böylece karşılıyordu. Yastık altında, modern hayatın tutsak ruhlarının çığlıklarını andıran bir karasinek gibi, ısrarla çalan mobil telefonun sesi, günün kasvetini daha da pekiştiriyordu. Varoluşun kendisinin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dokmimarlik · 3 months
Text
Selimiye Camii / Gelecek Tasarımı
Tumblr media
Selimiye Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük camilerinden biri olarak Edirne siluetine hâkim olan büyüleyici bir yapıdır. Mimar Sinan'ın ustalığının zirvesindeki bu eser, hem mimari mükemmelliğiyle hem de kültürel önemiyle dünya çapında tanınır. Geleneksel Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Selimiye Camii, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle inşa edilmiştir. Caminin tasarımı, Mimar Sinan'ın döneminin teknik ve estetik standartlarını aşan bir başarı örneğidir. Yüksek kubbesi, incelikle işlenmiş minareleri ve muhteşem iç dekorasyonuyla Selimiye Camii, ziyaretçilerini etkileyici bir ruhani deneyime davet eder. Ancak, Selimiye Camii sadece bir mimari şaheser değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve sanat anlayışını yansıtan bir simgedir. Edirne'nin tarihî dokusunda önemli bir yer tutan bu cami, hem dini ibadetlerin yapıldığı bir mekân hem de sanatın ve mimarinin muazzam bir örneğidir. Gelin, bu muhteşem yapıyı daha yakından inceleyelim ve Selimiye Camii'nin Edirne'nin kültürel mirasındaki yerini keşfedelim.
Tumblr media
Selimiye Camii / Dök Mimarlık Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en ünlü ve etkileyici mimarlarından biridir. Selimiye Camii, onun en önemli yapıtlarından biridir ve Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Bu cami, 16. yüzyılda inşa edilmiş olup, mimari özellikleri ve detaylarıyla göz kamaştırmaktadır. Selimiye Camii, şehrin siluetine hakim bir konumda yer alır ve görkemli kubbesiyle dikkat çeker. Caminin içindeki süslemeler, sütunlar ve kemerler, Mimar Sinan'ın estetik anlayışını yansıtır. Kubbe üzerindeki detaylar ve minarelerin zarif tasarımları, Osmanlı mimarisinin zirvesine işaret eder.
16. Yüzyıl Osmanlı Mimarisi
Osmalı İmparatorluğu'nun 16. yüzyıldaki mimari tarzı, büyüleyici ve göz alıcı bir döneme tanıklık etti. Bu dönemde yapılan önemli eserler arasında Selimiye Camii de yer alır. Selimiye Camii, Mimar Sinan tarafından Buşra Sultan adına 1569-1575 yılları arasında Edirne'de inşa edilmiştir. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi, estetik ve işlevsellik açısından dikkat çekici bir özellik taşır. Selimiye Camii de bu dönemdeki mimari tarzın en iyi örneklerinden biridir. Caminin mimari özellikleri, mükemmel bir denge ve uyum içinde tasarlanmıştır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mimar Sinan'ın Selimiye Camii için kullandığı geometrik şekiller ve düzgün hatlar, Osmanlı mimarisindeki estetik anlayışı yansıtır. Caminin çizgileri ve detayları, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin zenginlik ve zarafetini gözler önüne serer. Selimiye Camii'nin mimari özellikleri şunlardır: - Mükemmel orantı ve simetri - Geniş bir ana kubbe ve yan kubbeler - İnce işlemeli mihrap ve minber - Üstün akustik özelliklere sahip mihrap duvarı - İç ve dış mekanların harmonisi 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi, Selimiye Camii ile birlikte en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde inşa edilen yapılar, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve estetik anlayışını yansıtan eşsiz eserlerdir.
Selimiye Camii Tarihi
Selimiye Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli camilerinden biridir ve Mimar Sinan'ın hayatta olan son büyük eserlerinden biridir. 1575 yılında Edirne'de inşa edilen bu cami, Şehzade Selim'in isteği üzerine yapılmıştır. Mimar Sinan, Selimiye Camii'nin yapısı için büyük bir özen göstermiş ve caminin mimari tasarımında benzersiz detaylara yer vermiştir. Caminin inşasının yaklaşık bir on yıl sürdüğü ve tamamlandığında büyük bir başarı olarak kabul edildiği bilinmektedir. Selimiye Camii'nin yapılış tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. yüzyılda yaşadığı döneme ışık tutmaktadır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu büyük bir güç haline gelmiş ve sanat, edebiyat, bilim ve mimari alanlarında büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Mimar Sinan'ın eserleri de bu dönemde ortaya çıkmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun mükemmeliyetçi mimari tarzının en iyi örneklerinden birini oluşturmuştur.
Tumblr media
Selimiye Camii 18. yüzyıl / Dök Mimarlık Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli mimarlarından biri olarak kabul edilir ve Selimiye Camii bu başarısının sadece bir örneğidir. Mimar Sinan, yaptığı eserlerde estetik ve teknik açıdan üstün bir beceri sergilemiş ve Osmanlı mimarisinin gelişimine büyük katkılar yapmıştır. Selimiye Camii, Mimar Sinan'ın sanatsal yeteneklerini ve mimari dehasını en iyi şekilde yansıtan bir eserdir. "Selimiye Camii'nin yapılış tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun mimari ve kültürel zirvesini temsil eder. Mimar Sinan'ın estetik anlayışı ve mükemmeliyetçi yaklaşımı, bu caminin her ayrıntısında görülebilir." Mimar Sinan'ın diğer eserleri arasında Süleymaniye Camii, Şehzade Camii ve Rüstem Paşa Camii gibi önemli yapılar bulunmaktadır. Bu eserler, Osmanlı mimarisinin en iyi örnekleri olarak kabul edilir ve dünya çapında ün kazanmıştır. Mimar Sinan'ın Selimiye Camii gibi büyük projelerdeki ustalığı, onu tarihin en önemli mimarlarından biri haline getirmiştir.
Selimiye Camii Özellikleri
Selimiye Camii, Osmanlı dönemi mimarisinin büyük bir başyapıtıdır. Bu bölümde, caminin mimari özelliklerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Selimiye Camii'nin öne çıkan özelliklerinden bazıları şunlardır: Merkezi Konum Selimiye Camii, Edirne'de yüksek bir tepede yer alır ve şehrin merkezi bir noktasında bulunur. Bu konumu, caminin güçlü ve görkemli bir şekilde yükselmesine imkan sağlamıştır. Cami, etkileyici bir şekilde dikkat çekmektedir ve Edirne'nin sembolü haline gelmiştir. Mimar Sinan'ın Sanatsal Yeteneği Selimiye Camii'nin mimari tasarımı, Mimar Sinan'ın ustalığını ve sanatsal yeteneğini yansıtmaktadır. Caminin kubbesi, minareleri ve iç mekan düzenlemesi, Mimar Sinan'ın dönemindeki en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Bu mimari özellikler, camiye estetik bir zarafet ve anlam katmaktadır. Geniş İç Mekanlar Selimiye Camii'nin iç mekanı, geniş ve ferah bir yapıya sahiptir. Caminin ana salonu, yüksek kubbesi ve geniş avlusuyla dikkat çeker. İç mekandaki sütunlar ve süslemeler, caminin zarif ve etkileyici bir atmosfer yaratmasını sağlar. Detaylı Nakış İşçilikleri Selimiye Camii'nin duvarları ve kubbeleri, detaylı ve ince işlenmiş nakışlarla süslenmiştir. Bu nakışlar, caminin sanatsal değerini ve Osmanlı dönemi el sanatlarının zirve noktasını yansıtır. Cami içerisindeki süslemeler, ziyaretçilere büyüleyici bir görsel deneyim sunar. Harmonik Dış Görünüm Selimiye Camii'nin dış görünümü, dikkatlice düşünülmüş ve uyumlu bir şekilde tasarlanmıştır. Caminin minareleri ve çevresindeki yapılar, birlikte harmonik bir bütünlük oluşturur. Bu bütünlük, Selimiye Camii'nin estetiksel açıdan çekici ve etkileyici bir görüntüye sahip olmasını sağlar.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Camiye Özgü Teknik İcatlar Selimiye Camii'nin yapımında, dönemin teknolojik ve mühendislik sınırlarını zorlayan çeşitli icatlar kullanılmıştır. Caminin kubbesini destekleyen "dört fil ayağı" adı verilen yöntem, Mimar Sinan'ın yenilikçi yaklaşımının bir örneğidir. Bu teknik icatlar, caminin sağlamlığını ve dayanıklılığını artırmıştır. Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'ndeki İcatlarıAçıklamaDört Fil AyağıKubbenin taşıyıcı sistemini güçlendiren yenilikçi bir yöntem.Yüksek Pencerelerİç mekanı genişleten ve aydınlatmayı artıran yüksek pencereler.TromplarKubbeyi desteklemek için kullanılan yükseltilmiş yarım kubbe yapısı.İç Mekan SütunlarıGeniş iç mekanı şekillendiren ve estetik bir dokunuş sağlayan sütunlar. Bu özellikler, Selimiye Camii'nin görkemli ve etkileyici bir yapı olmasını sağlar. Camiyi ziyaret ettiğinizde, bu detayları yakından gözlemleyebilir ve Osmanlı dönemi mimarisinin büyüleyici dünyasına adım atabilirsiniz.
Selimiye Camii Planı
Selimiye Camii'nin planını inceleyerek, Mimar Sinan'ın proje tasarımındaki dehasını keşfedeceğiz. Selimiye Camii'nin planı, Mimar Sinan'ın dikkatlice düşünülmüş ve mükemmel bir şekilde dengelenmiş bir yapıyı ortaya çıkarıyor. Caminin ana planı, klasik bir Osmanlı camisinin temel özelliklerini taşıyor. Kare şeklindeki avlu, camiye özgü minareler ve kubbe ile tamamlanmış. Bu planın Mimar Sinan'ın diğer eserlerinde göze çarpan benzersiz bir tasarımsal özelliği var. Selimiye Camii'nin planı, bir ana kubbe ve dört yarım kubbe tarafından çevrelenmiş bir merkezi alanı içeriyor. Bu tasarım, caminin içerisindeki hacmin etkileyici bir şekilde genişlemesini sağlıyor ve ışığı içeriye yönlendiriyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mimar Sinan, Selimiye Camii'nin planını bölgesel ve coğrafi faktörleri dikkate alarak tasarladı. Cami, Edirne'deki mevcut araziye uyum sağlamak ve çevreyi en iyi şekilde kullanmak için özenle konumlandırıldı. Böylece, cami hem manzara hem de ışık açısından avantajlı hale geldi. Mimari ÖzelliklerAçıklamaMerkezi KubbeMimar Sinan'ın en büyük kubbe tasarımlarından biri olan Selimiye Camii'nin merkezi kubbesi, caminin en etkileyici öğelerinden biridir. İçerideki hacmi genişletir ve dikkat çeken bir siluet oluşturur.MinarelerSelimiye Camii'nin dört minaresi, Osmanlı mimarisindeki diğer camilere göre daha ince ve zarif bir tasarıma sahiptir. Bu minareler, caminin genel simetrisine katkıda bulunur ve dikkat çekici bir görünüm sunar.AvluSelimiye Camii, geleneksel Osmanlı camilerinde görülen kare şeklinde bir avlu ile karakterize edilir. Bu avlu, caminin iç ve dış alanlarını bir araya getirir ve ibadet alanına girişi düzenler. Mimar Sinan'ın proje tasarımındaki ustalığı, Selimiye Camii'nin planındaki detaylarda ve mimari özelliklerde kendini gösterir. Bu plan, caminin estetik ve işlevsel bütünlüğünü vurgulayarak, Mimar Sinan'ın mimari dehasını etkileyici bir şekilde sergiler.
Kubbe Detayları
Selimiye Camii, Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biridir ve kubbe detaylarıyla da benzersizdir. Mimar Sinan'ın ustalığı ve mükemmeliyetçiliği, bu caminin kubbesinde muhteşem bir şekilde ortaya çıkar. Kubbenin üzerindeki detaylar, Selimiye Camii'ni diğer benzer camilerden ayıran unsurlardan biridir. İncelikle işlenmiş kalem işleri, orijinal mozaikler ve zarif geometrik desenlerle doludur. Bu detaylar caminin iç mekanına derinlik katarken, aynı zamanda gözleri büyüleyici bir şekilde çeker. “Selimiye Camii'nin kubbesi, Osmanlı mimarisinin en ihtişamlı yapılarından biridir. Detaylardaki incelik, Mimar Sinan'ın ustalığını ve estetik anlayışını yansıtır.”
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kubbenin altındaki pandantifler, caminin genel simetri ve denge hissini güçlendirir. Bu özenle tasarlanmış pandantifler, kubbenin ağırlığını taşırken aynı zamanda bir sanat eseri niteliği taşır. Bu detaylı ve muhteşem kubbe, Selimiye Camii'nin en belirgin özelliklerinden biridir ve camiye özgün bir karakter kazandırır. ÖzellikAçıklamaKalemişi İşleriKubbe üzerindeki detaylı ve incelikle işlenmiş kalem işleri, caminin estetik değerini artırır.MozaiklerKubbenin iç yüzeyinde bulunan mozaikler, caminin zenginlik ve ihtişamını vurgular.PandantiflerKubbenin altındaki pandantifler, caminin denge ve simetrisini güçlendirir.Geometrik DesenlerGeometrik desenler, kubbenin estetik açıdan büyüleyici bir görünüm kazanmasını sağlar.
Minare Mimarisi
Selimiye Camii'nin minareleri, Osmanlı mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Read the full article
0 notes
dipnotski · 2 years
Text
Tumblr media
Yüzyıllar içinde yaşanan siyasal ve kültürel değişimler ile müzik arasında sıkı ilişkiler vardır.
Asıl alanı siyasi tarih olan Namık Sinan Turan da, müziği toplumsal tarih merceğiyle inceliyor.
Portede saklı olup ortaya çıkarılmayı bekleyen müzik evrensel bir dil olarak görülür.
Toplumları, kültürleri, coğrafyaları bağlayıp, iletişim sağlar.
Seslerden örülü müzikal köprüde politik ve kültürel boyutlar iç içedir.
Sosyopolitik bir mücadele alanı olarak yaklaşıldığında müzik, imparatorluk ya da ulus devlet kurgularının kültürel yönelimlerinde kimi zaman kışkırtıcı, kimi zaman telkin edici potansiyeliyle yer alır.
Bireysel ya da toplumsal açılardan bakıldığında müziğin insanı diğer hiçbir sanat dalının yapamayacağı kadar belli bir düşünce etrafında birleştirebilecek mesajları iletebilme özelliği, ona estetik bir beğeni olmanın ötesinde ardında gizli toplumsal süreçleri anlamaya yönelik bir uğraş niteliği kazandırır.
Söz konusu özelliği müziği disiplinlerarası çalışmalarda sıra dışı bir araç hâline dönüştürür.
Namık Sinan Turan’ın ‘Portede Saklı Tarih’ çalışması, asıl alanı siyasî tarih olan bir akademisyenin kaleminden müziği toplumsal tarih merceğiyle incelemeye yönelik bir girişimin sonucu.
Burada yazar, yüzyıllar içinde yaşanan siyasal ve kültürel değişimlere eşlik eden müziğin toplumsal arka planına ışık tutuyor.
Uzun bir tarihsel kesit içinde geniş bir coğrafyada, farklı kültürel dokularda üretilen müziğin sosyopolitik etki alanını değerlendiriliyor.
Osmanlı dünyasında müziğin üretim süreci ve aktörleri, modernleşmenin Osmanlı/Türk müzik geleneğinde yol açtığı dönüşümler, gelenek ve modern arasında biçimlenen müzik yaşamının toplumsal analizi, oryantalizm ve müzikal temsilleri, operanın emperyal bir tahakküm aracı olarak kullanımı gibi konular kitapta ayrıntılı biçimde incelenen baslıklar arasında yer alıyor.
Kitaptaki anlatıya besteciler, icracılar, müziğin icrasının gerçekleştiği kurumlar ve himaye merkezleri kadar dönemin siyasî elitleri ve kültür politikalarını yönlendirenler de eşlik ediyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e ve modern Ortadoğu’ya uzanan gelişmelerin müzik üzerindeki çarpıcı sonuçlarının incelendiği kitapta müzik ve toplum arasındaki karmaşık ilişkiler ağı analiz ediliyor.
Böylece okurlara coğrafyalar ve kültürler arasında müzik-toplum ilişkisinin farklı ve çoğu zaman göz ardı edilen yönleri üzerine düşünme olanağı sağlıyor.
Künye: Namık Sinan Turan – Portede Saklı Tarih, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, müzik, 498 sayfa, 2022
#namıksinanturan #portedesaklıtarih #istanbulbilgiüniversitesiyayınları #müzik #tarih #siyaset #bilgiüniversitesiyayınları #kitap #yenikitaplar #yeniçıkanlar #book #neokuyorum #kitapkokusu #dipnotski #kitaponerisi #kitaptanitimi #kitapokur #kitapöner #kitapaşkına #kitapöneri #kitaptavsiyesi #kitaplık #bibliophile #goodreads #whattoread #bookworld #kitapchallenge
0 notes
fiyatinedir · 2 years
Text
Hande ERÇEL Ne Kadar Kazanıyor?
Tumblr media
Hande ERÇEL Namı Diğer Ela YILDIZ Ne Kadar Kazanıyor?
Renkli bölümleriyle gündemde sıkça yer alan Sen Çal Kapımı dizisi başrollerinden Ela karakterine hayat veren Hande ERÇEL bölüm başına ne kadar kazanıyor merak konusu olmuştur. Bu Merak doğrultusunda Hande ERÇEL bölüm başı ne kazandığı, Ne kadar kazandığı, Kaç para aldığını sizler için araştırdık. Hande ERÇEL Ne Kadar Kazanıyor?
Tumblr media
Hande ERÇEL bölüm başı ne kadar alıyor
Hande ERÇEL Ne Kadar Kazanıyor?
Güzelliğiyle ve tatlılığıyla dillere destan olan ERÇEL Sen Çal Kapımı dizisinden bölüm başına 150 BİN TL almaktadır. Başarılı oyuncunun reklam vb. gibi ekstra gelirleri mevcuttur.
Tumblr media
Hande ERÇEL
Hande ERÇEL Kazanç
“Hayatı bir mucize gibi yaşamalı”
Tumblr media
Hande ERÇEL kazancı Eda şehirli, modern bir peri kızıdır. Güzel, akıllı, yetenekli, iyi kalpli, açık sözlüdür. Girdiği ortama renk getiren, giyim tarzıyla, davranışlarıyla, yaşam biçimiyle nev-i şahsına münhasır, orjinal bir genç kadın. Anne babasının yokluğunu, aile olmanın eksikliğini aşırı sosyal bir çocuk olarak kapatmış olan Eda’nın en büyük tutkusu ise çiçekler.
Tumblr media
Hande ERÇEL kazanç Biraz fevri, düşündüğü şeyi söylemeden duramıyor ama girdiği her ortama ışık saçıyor.
Tumblr media
Hande ERÇEL Sevgilisi  
Hande ERÇEL
Hande Erçel, 1993 yılında Balıkesir, Bandırma‘da dünyaya geldi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Türk Sanatları Bölümü’nde okumaya devam etmektedir. 2011-2013 yıllarında 3mota oyunculuk atölyesinde eğitimine başladı,eş zamanlı Tiyatro Kedi’de oyun asistanlığı yaptı.   Hande Erçel, 2012 yılında düzenlenen Miss Cilivaliton of the World yarışmasına katılıp Azerbaycan‘da düzenlenen bu yarışmada ikinci oldu. Oyunculuğa 2014 yılında “Çılgın Dershane Üniversitede” adlı diziyle basladi. 2014 yılında “Hayat Ağacı” adlı dizide (Selin Karahanlı) karakterini canlandırırken İdil Fırat, Fikret Kuşkan, Onur Saylak, Özge Özberk, Kenan Bal ile beraber oynadı.   Hande Erçel, 2015 yılında “Güneşin Kızları” adlı dizide “Selin Yılmaz” karakterini canlandırmıştır. Dizinin oyuncu kadrosunda Emre Kınay, Evrim Alasya, Kanat Heparı, Tolga Sarıtaş, Berk Atan, Miray Akay, Sarpcan Köroğlu, Burcu Özberk, Sarper Arda, Meltem Gülenç, Teoman Kumbaracıbaşı, Funda İlhan gibi isimler yer almaktadır. 2017-2020 arasında Harika Uygur chubbuck atölyesi, Merve Taşkan oyuncu koçu, İbrahim Çiçek tiyatro yönetmeni-koç ile eğitimini hala sürdürmektedir. Burcu ÖZBERK Ne Kadar Kazanıyor? Hande Erçel’in Oynadığı Diziler Sen Çal Kapımı / Eda Yıldız / 2020 Azize / 2019 Halka / Müjde Akay / 2018 Siyah İnci / Hazal / 2017 Aşk Laftan Anlamaz / Hayat Uzun-Sarsılmaz / 2016-2017 Güneşin Kızları / Selin Yılmaz-Mertoğlu / 2015-2016 Hayat Ağacı / Selen Karahanlı / 2014 Çılgın Dersane Üniversitede / Meryem / 2014 Çalıkuşu / 2013 / Zahide Tatar Ramazan / 2013 Read the full article
0 notes
gazeteege · 2 years
Text
9 Eylül Şenlikleri İçin Gün Sayılıyor!
Tumblr media
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü tarihe geçecek etkinliklerle kutlamaya hazırlanıyor. Kocatepe’den başlayıp İzmir’de sonlanacak 400 kilometrelik zafer yürüyüşü düzenleyen Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en görkemli 9 Eylül kutlamalarına ve 2023’te yeniden toplanacak İktisat Kongresi’ne ev sahipliği yapacak. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Çocuklarımıza kazandığımız zaferin büyüklüğünü ve barışın değerini anlatacağız. Türkiye tarihinin en görkemli kutlaması İzmir’de olacak” dedi. İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü uzun yıllar unutulmayacak nitelikte, birbirinden önemli etkinliklere sahne olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 100’üncü yıl dönümü etkinlikleri kapsamında 24 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasında Kocatepe’den İzmir’e Zafer ve Anma Yürüyüşü düzenliyor. 400 km’lik tarihi yürüyüşe katılacak kafile 9 Eylül sabahı İzmir’e varacak. Yürüyüşün ilk iki gününü kapsayan Dereçine-Kocatepe etabına ilişkin kayıtlar www.bizizmir.com üzerinden alınmaya devam ediyor. Büyük final Gündoğdu’da İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünün kutlanacağı 9 Eylül günü ise coşku doruğa çıkacak. Sabah dokuzda Basmane-Cumhuriyet Meydanı arasında geleneksel kortej ve bayrak teslim merasimi düzenlenecek. Aynı günün akşamı ise kent tarihinin en büyük ışık ve sahne gösterisi yapılacak. Gündoğdu Meydanı’nda kurtuluş mücadelesi ve İzmir’in kurtuluşunu canlandıran büyük bir görsel şov düzenlenecek. Gösteriler Cumhuriyet Meydanı'ndan başlayıp, Alsancak Limana kadar uzanan sahile yayılacak. Görsel şov ve Tarkan konseri Sahnelenecek “artırılmış gerçeklik destekli interaktif tiyatral şov” toplam 8 bölümden oluşacak ve yaklaşık 40 dakika sürecek. 180 dansçı ve 300 saha çalışanının görevli olduğu etkinlikte 1 adet orta kule, 6 adet yan kule ile izleyenlere 360 derecelik bir şov deneyimi yaşatılacak. Aynı anda yüzbinlerce kişi tarafından izlenebilecek toplam bin 300 metrekarelik led ekranın kullanılacağı gösteri Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en büyük şov prodüksiyonu olacak. Gecenin finalinde ise ünlü sanatçı Tarkan konser verecek. Atatürk'ün İzmir'e gelişi de kutlanacak Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e geldiği 10 Eylül’de de kutlamalar devam edecek. İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yılına atfen, şefliğini Tuluğ Tırpan’ın üstlendiği, İzmir türkülerinin dokuz sanatçı tarafından seslendirildiği özel albüm projesi kapsamındaki eserler ilk kez sahnelenecek. Göksel, Feridun Düzağaç, Cem Adrian, Nil İpek, Ferman Akgül, Sinan Kaynakçı, Soner Olgun, Yaşar ve Yiğit Kara’nın seslendirdiği Senfonik İzmir Türküleri konserinde sanatçılara Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası eşlik edecek. 24 Ağustos’ta Haluk Levent sahnede İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kocatepe’den başlayıp İzmir’de sonlanacak Zafer ve Anma Yürüyüşü kapsamındaki etkinlikler Büyük Taarruz öncesi şanlı ordumuza kucak açan Dereçine’de 24 Ağustos akşamı başlayacak. Açılış İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Ulvi Puğ ve Prof. Dr. Ergün Aybars’ın konuk olarak katılacağı “Barış ve Türkiye Söyleşisi” ile yapılacak. Aynı gece ünlü sanatçı Haluk Levent de sahne alacak. Konser sonrası komşu Yeşilçiftlik Kasabası’na düzenlenecek 8 kilometrelik halk yürüyüşüne katılacak kafile, geceyi de çadır kampında geçirecek. Zafer Yolu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Taarruz’a ilişkin son hazırlıklarını silah arkadaşlarıyla paylaştığı Şuhut Atatürk Evi’ni ziyaret edecek kafile, Büyük Taarruz’un tarihi yıl dönümü olan 25 Ağustos gecesi ise Çakırözü köyünden Kocatepe’ye uzanan 14 kilometrelik Zafer Yolu’nda yürüyecek. Bir asır evvel Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının zafere yürüdüğü yoldan Kocatepe’ye ulaşacak kafile, sabah saatlerinde düzenlenecek anma törenlerinden sonra İzmir’e uğurlanacak. Lisanslı dağcı, sporcu ve gönüllü gençlerden oluşan ana yürüyüş kafilesi ise bağımsızlık mücadelesinin hürriyet ve istiklal coşkusuyla mayalandığı 400 kilometrelik Zafer Yolu’nu tıpkı atalarımızın geçtiği köy ve kasabalardan yürüyerek, 14 günde İzmir’e varacak. Kurtuluş günleri kutlanacak Güzergâh üzerindeki Atatürk Evi, müze ve şehitlik ziyaretlerinin ardından Dumlupınar’a yürüyecek ekip, Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri” emriyle ulusun zaferini müjdelediği Zafertepe’de düzenlenecek etkinliklere de katılacak. Banaz, Uşak, Ulubey, Eşme, Kula, Alaşehir, Salihli, Ahmetli, Turgutlu ve Kemalpaşa’nın kurtuluş günü kutlamalarına katıldıktan sonra İzmir’e doğru ilerlemeye devam edecek kafilenin son durağı ise 9 Eylül sabahı Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenecek İzmir’in kurtuluş törenleri olacak. Yürüyüş kafilesi, Kocatepe, Zafertepe ve Dumlupınar şehitliklerinden bayrağa sardıkları hatıra toprağını da Cumhuriyet Meydanı’nda yükselen Atatürk Anıtı’nın toprağına katacak. Tarih söyleşileri ve müzik dinletileri Kafileye hat boyunca mobil ekipleriyle lojistik destek sağlayacak İzmir Büyükşehir Belediyesi, yürüyüşçülerin geçtiği köylerde sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyerek kurtuluş ve zafer coşkusunu yöre halkıyla birlikte yaşayacak. Kamp akşamlarında köy halkının da davetli olacağı tarih söyleşileri ve müzik dinletileri düzenlenecek, çocuklara hikaye kitapları ve Nutuk hediye edilecek. 30 Ağustos Zafer Bayramı 100. Yıl Kutlaması 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yılı kapsamında kent genelinde çeşitli etkinlikler, söyleşiler, açık alanlarda performanslar, tiyatro gösterimleri ve konserler yapılacak. Ayrıca Türkiye Halk Oyunları gecesi adıyla Konak Atatürk Meydanı’nda da Türkiye’nin 7 bölgesinin halk oyunlarının sergileneceği bir kültür gecesi düzenlenecek. Kutlamaların finalinde Kültürpark çim alanda Zeynep Bastık bir konser verecek. 9 Eylül Fotoğraf Yarışması 26 Ağustos-10 Eylül 2022 tarihleri arasında 9 Eylül kutlamaları kapsamında fotoğraf yarışması düzenlenecek. Yarışmanın duyurusuna 26 Temmuz’da çıkıldı. İz Bırakan 9 Eylül Kutlamaları Fotoğraf Sergisi 9 Eylül 1922’den bugüne yapılan 9 Eylül kutlamaları ve anılarını günümüze taşıyacak özel bir fotoğraf sergisi 8 Eylül’de Bıçakçı Han’da açılacak. 100. Yıl Kütüphanesi İzmir’in bağımsızlığını simgeleyecek ve 100. Yıl adıyla anılacak modern, teknolojik altyapıya sahip ve güncel kitap envanteri olan kütüphane 100. yılda İzmir’e kazandırılacak. 100. Yıl Anı Evi Konak Belediyesi işbirliğiyle Kemeraltı’nda yer alan Yemişçizade Konağı’nda 9 Eylül’de 100. Yıl Anı Evi’nin açılışı yapılacak. 100.Yıl Taşı 9 Eylül zaferinin 100. yıl dönümü anısına kutlamaların yapılacağı Gündoğdu Meydanı’nda 100. Yıl Anı Taşı yerleştirilecek. 100. Yıl İzmir Yarı Maratonu 2022’de onuncusu koşulacak “9 Eylül Yarı Maratonu” bu yıl 11 Eylül tarihinde 100. Yıl Yarı Maratonu olarak yapılacak. 100. Yılında İzmir Yangını Panel ve Sergisi 13-14 Eylül tarihlerinde Büyük İzmir Yangını üzerine halka açık bir panel ve İzmir Sanat Merkezi’nde dijital bir sergi yapılacak. 100. Yıl Panel ve Söyleşileri Ekim’de “Mudanya Mütarekesi ve İsmet Paşa” konulu panel ve sergi çalışması yapılacak. İzmir’in 100’üncü yılını farklı açılardan ele alacak diğer panel ve söyleşiler ise “Milli Mücadele”, “İzmir Mutfağı: Kültürel Çoğunluk”, “Toplumsal Olaylar”, “İzmir Müziği”, “Toplum, Kent ve Mekan”, “Kültür, Sanat ve Edebiyat” başlıklarıyla yapılacak. 100. Yıl Uluslararası Açık Su Yarımada Yüzme Şampiyonası 16 Ekim’de Urla’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Yüzme Federasyonu ile Türkiye’nin ve dünyanın her yanından açık su yüzücülerinin katılacağı “Yarımada Açık Su Yüzme Şampiyonası” düzenlenecek. En Büyük Zafer Barıştır Anıtı Bayraklı Rekreasyon Alanı’na yerleştirilmesi planlanan En Büyük Zafer Barıştır Anıtı 29 Ekim 2023’te açılacak. Cumhuriyetimizin 100. Yıl Marşı Şiir ve Beste Yarışması İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve iki etaplı olan Cumhuriyetimizin 100. Yıl Marşı Yarışması’nın şiir etabı tamamlandı. Beste yarışması için son başvuru tarihi 1 Ekim 2022 olarak planlandı. Finale kalan 10 eser, 3 Ekim 2022’de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından ilan edilecek. “Kurtuluştan Kuruluşa 100. Yılında İzmir” Temalı Kitap Çalışması İzmir’i farklı açılardan ele alan 10 ciltlik bir seri kitap yayımlanacak. Kitaplarda İzmir’de spor, edebiyat, sanat, eğlence ve toplumsal hareketlerin yanı sıra kentin en önemli dinamiklerini oluşturan toplumsal cinsiyet, kültürel geçişlilik ve çoğulculuk gibi olgular geniş bir perspektifte incelenecek. 100. Yılında İzmir Sempozyumu “Kurtuluştan Kuruluşa 100. Yılında İzmir” ana başlığıyla hazırlanacak 10 ciltlik kitabın lansmanıyla eş zamanlı olarak 2022 yılının Aralık ayında kitap başlıkları genişletilerek “100. Yılında İzmir” adıyla bir sempozyum düzenlenecek. 100. Yıl APİKAM Kitapları Kurtuluşun 100’üncü yıl dönümünde Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından 7 kitap yayımlanacak. İzmir Muhtarları Müzikali 100 muhtarın yer aldığı ve 6 ay önce çalışmalara başlanan müzikal çalışma, 4 Eylül 2022’de Alaşehir de, 8 Eylül 2022’de Kemalpaşa’da, 14 Eylül 2022’de AASSM de sahnelenecek. Benim Naçiz Vücudum Tiyatro Gösterisi İzmir Şehir Tiyatroları tarafından İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü anısına hazırlanan Benim Naçiz Vücudum isimli tiyatro oyunu 10 Kasım 2022’de İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde seyirci ile buluşacak. Hava gösterileri (Airshow İzmir 2022) İzmir Valiliği paydaşlığında 9 ve 10 Eylül 2022 tarihlerinde Körfez üzerinde çok sayıda hava aracının katılacağı akrobatik hava gösterileri, yarışmalar ve yer performansları ile sergileme çalışmaları yapılacak. Read the full article
0 notes
turkeytraveltours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/selcuktaki-kazilarda-efesi-hitit-uygarligiyla-bulusturan-kanitlar-bulundu.html
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu
Tumblr media
İzmir‘in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi kazılarında, Tunç Çağı’nda Batı Anadolu‘daki uygarlık tarihine bakış açısını değiştirebilecek 3 bin 200 yıllık Miken heykelciği (figürin) bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Türk Tarih Kurumu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Ayasuluk Tepesi’nde süren kazılardan elde edilen buluntular, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Tunç Çağı’ndan kalma seramiklerin yanı sıra yaklaşık 5 santim yükseklik ve genişliğinde başı ve ayakları bulunamayan bir Miken heykelciği çıkarıldı.
Sanat tarihi, antropoloji, genetik gibi farklı disiplinlerde uzman 25 bilim insanı, ön çalışma sonucu Miken heykelciğinin Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağı yerleşimi bulunduğu konusunda kuvvetli bir kanıt olduğu görüşünde birleşti.
Heykelcik, aynı zamanda Hititler’e bağlı Arzava Krallığı’nın başkenti olan Appasas’ın Selçuk ve Efes bölgesinde kurulduğu, Hititler ve Miken uygarlıkları arasında ticaret gibi birçok alanda etkileşim kurulduğu yargılarını da güçlendirdi.
Şimdi mühür arıyorlar
Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, AA muhabirine, ana kaya adını verdikleri zemindeki sondaj çalışmasında bir Miken figürini ele geçirmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Benzer formdaki figürinlerin bugüne kadar Batı Anadolu‘daki 5 merkezde daha bulunduğuna dikkati çeken Mimaroğlu, “Sondaj çalışmasında kalenin ana kaya dediğimiz zeminine kadar indiğimizde bir Miken figürü parçası ele geçti. Miken figürini, milattan önce 1200 yıllarına tarihleniyor. Bu buluntu aslında Ayasuluk Tepesi’nin Hitit döneminde başkent olan Appasas ile eşleştirilmesinin bir kanıtı daha diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Mimaroğlu, birçok tarihçinin kabul etmesine rağmen mühür bulunmadan Ayasuluk Tepesi ve Appasas eşleştirmesini bilimsel kesinlikle yapamayacaklarını aktararak, şu bilgileri verdi:
“Miken figürü burada kuvvetli Tunç Çağı yerleşiminin olduğunu göstermiş durumda. Özellikle Hitit döneminde Batı Anadolu‘da önemli merkezler, yerleşim yerleri var. Mesela Arzava’nın başkenti Appasas da Efes ve Ayasuluk Tepesi ile eşleştiriliyor. Tabii ki günümüzdeki gibi bir levha olmadığı için bilemeyiz. Biz bunu nasıl elde edebiliriz ? Çıkacak mühürlerle. İleriki sezonlarda umarım çıkar. O mühürlerde eğer bunun Appasas olduğu kesin yazıyorsa o zaman kesin olarak söyleyebileceğiz. Bugüne kadar ele geçen parçalarla buraya Appasas deme yolundayız.”
Sinan Mimaroğlu, benzer Miken figürinlerinin Tunç Çağ yerleşimi olan Troya, Limantepe, Kadıkalesi, Miletos, İasos’ta da bulunduğunu hatırlattı.
Ticaret yapılıyordu
Ayasuluk Tepesi’nin son Tunç Çağı için önemli bir merkez olduğunun altını çizen Mimaroğlu, “Efes’in ilk kurulduğu yer burası. Sonuçta deniz kıyısında bir yerdi ve ticareti vardı. Son Tunç Çağı’nda Batı Anadolu ile adalar arasında ya da kıta Yunanistan arasında seramik, diğer materyaller ve maden ticaretinin olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Miken figürinlerinin daha çok mezarlarda veya ev içlerinde tapınma amacıyla kullanıldığını düşündüklerini kaydeden Mimaroğlu, şöyle devam etti:
“Figürinlerin yapıldığı malzeme, yani kilin niteliği hangi bölgeden geldiğini gösteriyor. Bizim ilk gözlemlerimize göre buradan çıkan örneğin ithal malzeme olduğunu düşündürüyor, yani adalardan gelmiş olabileceğini. O döneme bakarsak tabii ki şu anda olduğu gibi yurt dışından bir malzeme getirmek oldukça pahalı olduğu için o dönemin insanlarının da aynı şekilde bu parasal güce sahip olduğunu düşündürüyor. ve aynı seviyede ele geçen istiridyeler de özellikle yenmiş bir durumda ortaya çıktı. Tespitler, üst düzey sınıfın yani parasal gücü olan sınıfın bu besine ulaşabileceğini söylemekte. Miken figürü işte bu istiridye kabukları ve ele geçen seramikler aslında birbirini bir vazo gibi tamamlıyor.”
Ayasuluk, ilk ve son Efes yerleşimi
Tarih öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 9 bin yıl kesintisiz yerleşimin bulunduğu Efes’te ilk yerleşim yeri olarak bilinen Ayasuluk Tepesi, bugün gezilen Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Selçuk şehir merkezinde bulunuyor.
M.Ö. 300’lü yıllarda bugünkü antik kent sınırlarına taşınan Efes, limanın Büyük Menderes Nehri alüvyonuyla kapanması, deprem ve Sasani akınlarıyla M.S. 7. yüzyılda yine Ayasuluk çevresindeki bölgeye taşınmıştı.
Selçuk-Efes, Aydınoğulları Beyliği’nin 1304 yılında bölgeye gelişiyle Türk egemenliğine geçmişti.
AA / Efsun Erbalaban Yılmaz – Kültür Sanat
0 notes
gallipolidaytours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/selcuktaki-kazilarda-efesi-hitit-uygarligiyla-bulusturan-kanitlar-bulundu.html
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu
Tumblr media
İzmir‘in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi kazılarında, Tunç Çağı’nda Batı Anadolu‘daki uygarlık tarihine bakış açısını değiştirebilecek 3 bin 200 yıllık Miken heykelciği (figürin) bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Türk Tarih Kurumu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Ayasuluk Tepesi’nde süren kazılardan elde edilen buluntular, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Tunç Çağı’ndan kalma seramiklerin yanı sıra yaklaşık 5 santim yükseklik ve genişliğinde başı ve ayakları bulunamayan bir Miken heykelciği çıkarıldı.
Sanat tarihi, antropoloji, genetik gibi farklı disiplinlerde uzman 25 bilim insanı, ön çalışma sonucu Miken heykelciğinin Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağı yerleşimi bulunduğu konusunda kuvvetli bir kanıt olduğu görüşünde birleşti.
Heykelcik, aynı zamanda Hititler’e bağlı Arzava Krallığı’nın başkenti olan Appasas’ın Selçuk ve Efes bölgesinde kurulduğu, Hititler ve Miken uygarlıkları arasında ticaret gibi birçok alanda etkileşim kurulduğu yargılarını da güçlendirdi.
Şimdi mühür arıyorlar
Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, AA muhabirine, ana kaya adını verdikleri zemindeki sondaj çalışmasında bir Miken figürini ele geçirmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Benzer formdaki figürinlerin bugüne kadar Batı Anadolu‘daki 5 merkezde daha bulunduğuna dikkati çeken Mimaroğlu, “Sondaj çalışmasında kalenin ana kaya dediğimiz zeminine kadar indiğimizde bir Miken figürü parçası ele geçti. Miken figürini, milattan önce 1200 yıllarına tarihleniyor. Bu buluntu aslında Ayasuluk Tepesi’nin Hitit döneminde başkent olan Appasas ile eşleştirilmesinin bir kanıtı daha diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Mimaroğlu, birçok tarihçinin kabul etmesine rağmen mühür bulunmadan Ayasuluk Tepesi ve Appasas eşleştirmesini bilimsel kesinlikle yapamayacaklarını aktararak, şu bilgileri verdi:
“Miken figürü burada kuvvetli Tunç Çağı yerleşiminin olduğunu göstermiş durumda. Özellikle Hitit döneminde Batı Anadolu‘da önemli merkezler, yerleşim yerleri var. Mesela Arzava’nın başkenti Appasas da Efes ve Ayasuluk Tepesi ile eşleştiriliyor. Tabii ki günümüzdeki gibi bir levha olmadığı için bilemeyiz. Biz bunu nasıl elde edebiliriz ? Çıkacak mühürlerle. İleriki sezonlarda umarım çıkar. O mühürlerde eğer bunun Appasas olduğu kesin yazıyorsa o zaman kesin olarak söyleyebileceğiz. Bugüne kadar ele geçen parçalarla buraya Appasas deme yolundayız.”
Sinan Mimaroğlu, benzer Miken figürinlerinin Tunç Çağ yerleşimi olan Troya, Limantepe, Kadıkalesi, Miletos, İasos’ta da bulunduğunu hatırlattı.
Ticaret yapılıyordu
Ayasuluk Tepesi’nin son Tunç Çağı için önemli bir merkez olduğunun altını çizen Mimaroğlu, “Efes’in ilk kurulduğu yer burası. Sonuçta deniz kıyısında bir yerdi ve ticareti vardı. Son Tunç Çağı’nda Batı Anadolu ile adalar arasında ya da kıta Yunanistan arasında seramik, diğer materyaller ve maden ticaretinin olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Miken figürinlerinin daha çok mezarlarda veya ev içlerinde tapınma amacıyla kullanıldığını düşündüklerini kaydeden Mimaroğlu, şöyle devam etti:
“Figürinlerin yapıldığı malzeme, yani kilin niteliği hangi bölgeden geldiğini gösteriyor. Bizim ilk gözlemlerimize göre buradan çıkan örneğin ithal malzeme olduğunu düşündürüyor, yani adalardan gelmiş olabileceğini. O döneme bakarsak tabii ki şu anda olduğu gibi yurt dışından bir malzeme getirmek oldukça pahalı olduğu için o dönemin insanlarının da aynı şekilde bu parasal güce sahip olduğunu düşündürüyor. ve aynı seviyede ele geçen istiridyeler de özellikle yenmiş bir durumda ortaya çıktı. Tespitler, üst düzey sınıfın yani parasal gücü olan sınıfın bu besine ulaşabileceğini söylemekte. Miken figürü işte bu istiridye kabukları ve ele geçen seramikler aslında birbirini bir vazo gibi tamamlıyor.”
Ayasuluk, ilk ve son Efes yerleşimi
Tarih öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 9 bin yıl kesintisiz yerleşimin bulunduğu Efes’te ilk yerleşim yeri olarak bilinen Ayasuluk Tepesi, bugün gezilen Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Selçuk şehir merkezinde bulunuyor.
M.Ö. 300’lü yıllarda bugünkü antik kent sınırlarına taşınan Efes, limanın Büyük Menderes Nehri alüvyonuyla kapanması, deprem ve Sasani akınlarıyla M.S. 7. yüzyılda yine Ayasuluk çevresindeki bölgeye taşınmıştı.
Selçuk-Efes, Aydınoğulları Beyliği’nin 1304 yılında bölgeye gelişiyle Türk egemenliğine geçmişti.
AA / Efsun Erbalaban Yılmaz – Kültür Sanat
0 notes
anzacdaygallipoli · 2 years
Text
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/selcuktaki-kazilarda-efesi-hitit-uygarligiyla-bulusturan-kanitlar-bulundu.html
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu
Tumblr media
İzmir‘in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi kazılarında, Tunç Çağı’nda Batı Anadolu‘daki uygarlık tarihine bakış açısını değiştirebilecek 3 bin 200 yıllık Miken heykelciği (figürin) bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Türk Tarih Kurumu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Ayasuluk Tepesi’nde süren kazılardan elde edilen buluntular, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Tunç Çağı’ndan kalma seramiklerin yanı sıra yaklaşık 5 santim yükseklik ve genişliğinde başı ve ayakları bulunamayan bir Miken heykelciği çıkarıldı.
Sanat tarihi, antropoloji, genetik gibi farklı disiplinlerde uzman 25 bilim insanı, ön çalışma sonucu Miken heykelciğinin Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağı yerleşimi bulunduğu konusunda kuvvetli bir kanıt olduğu görüşünde birleşti.
Heykelcik, aynı zamanda Hititler’e bağlı Arzava Krallığı’nın başkenti olan Appasas’ın Selçuk ve Efes bölgesinde kurulduğu, Hititler ve Miken uygarlıkları arasında ticaret gibi birçok alanda etkileşim kurulduğu yargılarını da güçlendirdi.
Şimdi mühür arıyorlar
Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, AA muhabirine, ana kaya adını verdikleri zemindeki sondaj çalışmasında bir Miken figürini ele geçirmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Benzer formdaki figürinlerin bugüne kadar Batı Anadolu‘daki 5 merkezde daha bulunduğuna dikkati çeken Mimaroğlu, “Sondaj çalışmasında kalenin ana kaya dediğimiz zeminine kadar indiğimizde bir Miken figürü parçası ele geçti. Miken figürini, milattan önce 1200 yıllarına tarihleniyor. Bu buluntu aslında Ayasuluk Tepesi’nin Hitit döneminde başkent olan Appasas ile eşleştirilmesinin bir kanıtı daha diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Mimaroğlu, birçok tarihçinin kabul etmesine rağmen mühür bulunmadan Ayasuluk Tepesi ve Appasas eşleştirmesini bilimsel kesinlikle yapamayacaklarını aktararak, şu bilgileri verdi:
“Miken figürü burada kuvvetli Tunç Çağı yerleşiminin olduğunu göstermiş durumda. Özellikle Hitit döneminde Batı Anadolu‘da önemli merkezler, yerleşim yerleri var. Mesela Arzava’nın başkenti Appasas da Efes ve Ayasuluk Tepesi ile eşleştiriliyor. Tabii ki günümüzdeki gibi bir levha olmadığı için bilemeyiz. Biz bunu nasıl elde edebiliriz ? Çıkacak mühürlerle. İleriki sezonlarda umarım çıkar. O mühürlerde eğer bunun Appasas olduğu kesin yazıyorsa o zaman kesin olarak söyleyebileceğiz. Bugüne kadar ele geçen parçalarla buraya Appasas deme yolundayız.”
Sinan Mimaroğlu, benzer Miken figürinlerinin Tunç Çağ yerleşimi olan Troya, Limantepe, Kadıkalesi, Miletos, İasos’ta da bulunduğunu hatırlattı.
Ticaret yapılıyordu
Ayasuluk Tepesi’nin son Tunç Çağı için önemli bir merkez olduğunun altını çizen Mimaroğlu, “Efes’in ilk kurulduğu yer burası. Sonuçta deniz kıyısında bir yerdi ve ticareti vardı. Son Tunç Çağı’nda Batı Anadolu ile adalar arasında ya da kıta Yunanistan arasında seramik, diğer materyaller ve maden ticaretinin olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Miken figürinlerinin daha çok mezarlarda veya ev içlerinde tapınma amacıyla kullanıldığını düşündüklerini kaydeden Mimaroğlu, şöyle devam etti:
“Figürinlerin yapıldığı malzeme, yani kilin niteliği hangi bölgeden geldiğini gösteriyor. Bizim ilk gözlemlerimize göre buradan çıkan örneğin ithal malzeme olduğunu düşündürüyor, yani adalardan gelmiş olabileceğini. O döneme bakarsak tabii ki şu anda olduğu gibi yurt dışından bir malzeme getirmek oldukça pahalı olduğu için o dönemin insanlarının da aynı şekilde bu parasal güce sahip olduğunu düşündürüyor. ve aynı seviyede ele geçen istiridyeler de özellikle yenmiş bir durumda ortaya çıktı. Tespitler, üst düzey sınıfın yani parasal gücü olan sınıfın bu besine ulaşabileceğini söylemekte. Miken figürü işte bu istiridye kabukları ve ele geçen seramikler aslında birbirini bir vazo gibi tamamlıyor.”
Ayasuluk, ilk ve son Efes yerleşimi
Tarih öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 9 bin yıl kesintisiz yerleşimin bulunduğu Efes’te ilk yerleşim yeri olarak bilinen Ayasuluk Tepesi, bugün gezilen Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Selçuk şehir merkezinde bulunuyor.
M.Ö. 300’lü yıllarda bugünkü antik kent sınırlarına taşınan Efes, limanın Büyük Menderes Nehri alüvyonuyla kapanması, deprem ve Sasani akınlarıyla M.S. 7. yüzyılda yine Ayasuluk çevresindeki bölgeye taşınmıştı.
Selçuk-Efes, Aydınoğulları Beyliği’nin 1304 yılında bölgeye gelişiyle Türk egemenliğine geçmişti.
AA / Efsun Erbalaban Yılmaz – Kültür Sanat
0 notes
gallipoliguide · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/selcuktaki-kazilarda-efesi-hitit-uygarligiyla-bulusturan-kanitlar-bulundu.html
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu
Tumblr media
İzmir‘in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi kazılarında, Tunç Çağı’nda Batı Anadolu‘daki uygarlık tarihine bakış açısını değiştirebilecek 3 bin 200 yıllık Miken heykelciği (figürin) bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Türk Tarih Kurumu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Ayasuluk Tepesi’nde süren kazılardan elde edilen buluntular, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Tunç Çağı’ndan kalma seramiklerin yanı sıra yaklaşık 5 santim yükseklik ve genişliğinde başı ve ayakları bulunamayan bir Miken heykelciği çıkarıldı.
Sanat tarihi, antropoloji, genetik gibi farklı disiplinlerde uzman 25 bilim insanı, ön çalışma sonucu Miken heykelciğinin Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağı yerleşimi bulunduğu konusunda kuvvetli bir kanıt olduğu görüşünde birleşti.
Heykelcik, aynı zamanda Hititler’e bağlı Arzava Krallığı’nın başkenti olan Appasas’ın Selçuk ve Efes bölgesinde kurulduğu, Hititler ve Miken uygarlıkları arasında ticaret gibi birçok alanda etkileşim kurulduğu yargılarını da güçlendirdi.
Şimdi mühür arıyorlar
Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, AA muhabirine, ana kaya adını verdikleri zemindeki sondaj çalışmasında bir Miken figürini ele geçirmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Benzer formdaki figürinlerin bugüne kadar Batı Anadolu‘daki 5 merkezde daha bulunduğuna dikkati çeken Mimaroğlu, “Sondaj çalışmasında kalenin ana kaya dediğimiz zeminine kadar indiğimizde bir Miken figürü parçası ele geçti. Miken figürini, milattan önce 1200 yıllarına tarihleniyor. Bu buluntu aslında Ayasuluk Tepesi’nin Hitit döneminde başkent olan Appasas ile eşleştirilmesinin bir kanıtı daha diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Mimaroğlu, birçok tarihçinin kabul etmesine rağmen mühür bulunmadan Ayasuluk Tepesi ve Appasas eşleştirmesini bilimsel kesinlikle yapamayacaklarını aktararak, şu bilgileri verdi:
“Miken figürü burada kuvvetli Tunç Çağı yerleşiminin olduğunu göstermiş durumda. Özellikle Hitit döneminde Batı Anadolu‘da önemli merkezler, yerleşim yerleri var. Mesela Arzava’nın başkenti Appasas da Efes ve Ayasuluk Tepesi ile eşleştiriliyor. Tabii ki günümüzdeki gibi bir levha olmadığı için bilemeyiz. Biz bunu nasıl elde edebiliriz ? Çıkacak mühürlerle. İleriki sezonlarda umarım çıkar. O mühürlerde eğer bunun Appasas olduğu kesin yazıyorsa o zaman kesin olarak söyleyebileceğiz. Bugüne kadar ele geçen parçalarla buraya Appasas deme yolundayız.”
Sinan Mimaroğlu, benzer Miken figürinlerinin Tunç Çağ yerleşimi olan Troya, Limantepe, Kadıkalesi, Miletos, İasos’ta da bulunduğunu hatırlattı.
Ticaret yapılıyordu
Ayasuluk Tepesi’nin son Tunç Çağı için önemli bir merkez olduğunun altını çizen Mimaroğlu, “Efes’in ilk kurulduğu yer burası. Sonuçta deniz kıyısında bir yerdi ve ticareti vardı. Son Tunç Çağı’nda Batı Anadolu ile adalar arasında ya da kıta Yunanistan arasında seramik, diğer materyaller ve maden ticaretinin olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Miken figürinlerinin daha çok mezarlarda veya ev içlerinde tapınma amacıyla kullanıldığını düşündüklerini kaydeden Mimaroğlu, şöyle devam etti:
“Figürinlerin yapıldığı malzeme, yani kilin niteliği hangi bölgeden geldiğini gösteriyor. Bizim ilk gözlemlerimize göre buradan çıkan örneğin ithal malzeme olduğunu düşündürüyor, yani adalardan gelmiş olabileceğini. O döneme bakarsak tabii ki şu anda olduğu gibi yurt dışından bir malzeme getirmek oldukça pahalı olduğu için o dönemin insanlarının da aynı şekilde bu parasal güce sahip olduğunu düşündürüyor. ve aynı seviyede ele geçen istiridyeler de özellikle yenmiş bir durumda ortaya çıktı. Tespitler, üst düzey sınıfın yani parasal gücü olan sınıfın bu besine ulaşabileceğini söylemekte. Miken figürü işte bu istiridye kabukları ve ele geçen seramikler aslında birbirini bir vazo gibi tamamlıyor.”
Ayasuluk, ilk ve son Efes yerleşimi
Tarih öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 9 bin yıl kesintisiz yerleşimin bulunduğu Efes’te ilk yerleşim yeri olarak bilinen Ayasuluk Tepesi, bugün gezilen Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Selçuk şehir merkezinde bulunuyor.
M.Ö. 300’lü yıllarda bugünkü antik kent sınırlarına taşınan Efes, limanın Büyük Menderes Nehri alüvyonuyla kapanması, deprem ve Sasani akınlarıyla M.S. 7. yüzyılda yine Ayasuluk çevresindeki bölgeye taşınmıştı.
Selçuk-Efes, Aydınoğulları Beyliği’nin 1304 yılında bölgeye gelişiyle Türk egemenliğine geçmişti.
AA / Efsun Erbalaban Yılmaz – Kültür Sanat
0 notes
traveltourstrips · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/selcuktaki-kazilarda-efesi-hitit-uygarligiyla-bulusturan-kanitlar-bulundu.html
Selçuk'taki kazılarda Efes'i Hitit uygarlığıyla buluşturan kanıtlar bulundu
Tumblr media
İzmir‘in Selçuk ilçesindeki Ayasuluk Tepesi kazılarında, Tunç Çağı’nda Batı Anadolu‘daki uygarlık tarihine bakış açısını değiştirebilecek 3 bin 200 yıllık Miken heykelciği (figürin) bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Türk Tarih Kurumu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Ayasuluk Tepesi’nde süren kazılardan elde edilen buluntular, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Tunç Çağı’ndan kalma seramiklerin yanı sıra yaklaşık 5 santim yükseklik ve genişliğinde başı ve ayakları bulunamayan bir Miken heykelciği çıkarıldı.
Sanat tarihi, antropoloji, genetik gibi farklı disiplinlerde uzman 25 bilim insanı, ön çalışma sonucu Miken heykelciğinin Ayasuluk Tepesi’nde Tunç Çağı yerleşimi bulunduğu konusunda kuvvetli bir kanıt olduğu görüşünde birleşti.
Heykelcik, aynı zamanda Hititler’e bağlı Arzava Krallığı’nın başkenti olan Appasas’ın Selçuk ve Efes bölgesinde kurulduğu, Hititler ve Miken uygarlıkları arasında ticaret gibi birçok alanda etkileşim kurulduğu yargılarını da güçlendirdi.
Şimdi mühür arıyorlar
Kazı Başkanı Doç. Dr. Sinan Mimaroğlu, AA muhabirine, ana kaya adını verdikleri zemindeki sondaj çalışmasında bir Miken figürini ele geçirmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Benzer formdaki figürinlerin bugüne kadar Batı Anadolu‘daki 5 merkezde daha bulunduğuna dikkati çeken Mimaroğlu, “Sondaj çalışmasında kalenin ana kaya dediğimiz zeminine kadar indiğimizde bir Miken figürü parçası ele geçti. Miken figürini, milattan önce 1200 yıllarına tarihleniyor. Bu buluntu aslında Ayasuluk Tepesi’nin Hitit döneminde başkent olan Appasas ile eşleştirilmesinin bir kanıtı daha diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Mimaroğlu, birçok tarihçinin kabul etmesine rağmen mühür bulunmadan Ayasuluk Tepesi ve Appasas eşleştirmesini bilimsel kesinlikle yapamayacaklarını aktararak, şu bilgileri verdi:
“Miken figürü burada kuvvetli Tunç Çağı yerleşiminin olduğunu göstermiş durumda. Özellikle Hitit döneminde Batı Anadolu‘da önemli merkezler, yerleşim yerleri var. Mesela Arzava’nın başkenti Appasas da Efes ve Ayasuluk Tepesi ile eşleştiriliyor. Tabii ki günümüzdeki gibi bir levha olmadığı için bilemeyiz. Biz bunu nasıl elde edebiliriz ? Çıkacak mühürlerle. İleriki sezonlarda umarım çıkar. O mühürlerde eğer bunun Appasas olduğu kesin yazıyorsa o zaman kesin olarak söyleyebileceğiz. Bugüne kadar ele geçen parçalarla buraya Appasas deme yolundayız.”
Sinan Mimaroğlu, benzer Miken figürinlerinin Tunç Çağ yerleşimi olan Troya, Limantepe, Kadıkalesi, Miletos, İasos’ta da bulunduğunu hatırlattı.
Ticaret yapılıyordu
Ayasuluk Tepesi’nin son Tunç Çağı için önemli bir merkez olduğunun altını çizen Mimaroğlu, “Efes’in ilk kurulduğu yer burası. Sonuçta deniz kıyısında bir yerdi ve ticareti vardı. Son Tunç Çağı’nda Batı Anadolu ile adalar arasında ya da kıta Yunanistan arasında seramik, diğer materyaller ve maden ticaretinin olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Miken figürinlerinin daha çok mezarlarda veya ev içlerinde tapınma amacıyla kullanıldığını düşündüklerini kaydeden Mimaroğlu, şöyle devam etti:
“Figürinlerin yapıldığı malzeme, yani kilin niteliği hangi bölgeden geldiğini gösteriyor. Bizim ilk gözlemlerimize göre buradan çıkan örneğin ithal malzeme olduğunu düşündürüyor, yani adalardan gelmiş olabileceğini. O döneme bakarsak tabii ki şu anda olduğu gibi yurt dışından bir malzeme getirmek oldukça pahalı olduğu için o dönemin insanlarının da aynı şekilde bu parasal güce sahip olduğunu düşündürüyor. ve aynı seviyede ele geçen istiridyeler de özellikle yenmiş bir durumda ortaya çıktı. Tespitler, üst düzey sınıfın yani parasal gücü olan sınıfın bu besine ulaşabileceğini söylemekte. Miken figürü işte bu istiridye kabukları ve ele geçen seramikler aslında birbirini bir vazo gibi tamamlıyor.”
Ayasuluk, ilk ve son Efes yerleşimi
Tarih öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 9 bin yıl kesintisiz yerleşimin bulunduğu Efes’te ilk yerleşim yeri olarak bilinen Ayasuluk Tepesi, bugün gezilen Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki Selçuk şehir merkezinde bulunuyor.
M.Ö. 300’lü yıllarda bugünkü antik kent sınırlarına taşınan Efes, limanın Büyük Menderes Nehri alüvyonuyla kapanması, deprem ve Sasani akınlarıyla M.S. 7. yüzyılda yine Ayasuluk çevresindeki bölgeye taşınmıştı.
Selçuk-Efes, Aydınoğulları Beyliği’nin 1304 yılında bölgeye gelişiyle Türk egemenliğine geçmişti.
AA / Efsun Erbalaban Yılmaz – Kültür Sanat
0 notes
sudecidiestodie · 2 years
Text
“Aşık olduğumuz zaman yürek denilen ormanda bir kuş, anormal bir hızla döner ve gitmemiz gerektiğini söyler bize. Çünkü her şey çok fazladır, kumrular sakindir bir tek. Ama ben kumru değilim, sen de.”
17 notes · View notes
nutella000 · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
3K notes · View notes
lovestaynina · 4 years
Text
bu sahneye kalbimi bıraktım
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2K notes · View notes
thiscoldheart · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
337 notes · View notes